< Return to Video

Bir dil olarak müzik | Victor Wooten | TEDxGabriolaIsland

  • 0:15 - 0:16
    Çok teşekkürler.
  • 0:16 - 0:19
    Bir müzik grubunun içine doğduğum doğru;
  • 0:19 - 0:22
    bu konuda ciddiyim, çok ciddiyim.
  • 0:22 - 0:26
    Daha ben doğmamışken,
    müzik yapan dört ağabeyim
  • 0:26 - 0:29
    aile müzik grubunu tamamlamak için
  • 0:29 - 0:30
    (Gülüşmeler)
  • 0:30 - 0:33
    bir bas gitariste ihtiyaçları
    olduğunu biliyorlardı.
  • 0:33 - 0:35
    Ben bunun için doğmuştum.
  • 0:35 - 0:40
    Şimdi yaşlanmış hâlimle geriye bakıyorum,
    bir öğretmen olarak geçmişe bakıyorum.
  • 0:41 - 0:44
    Geçmişime, müzik eğitimime baktığımda,
  • 0:44 - 0:46
    aslında bir eğitimin söz
    konusu olmadığını görüyorum.
  • 0:46 - 0:49
    Bu yüzden müziğin bir
    dil olduğunu söylüyorum.
  • 0:49 - 0:51
    Eğer ana diliniz üzerine düşünürseniz,
  • 0:51 - 0:54
    ben ve buradaki birçok insan
    için bu İngilizce sanırım,
  • 0:54 - 0:56
    ben de bu örnek üzerinden gideceğim.
  • 0:56 - 0:59
    Nasıl öğrendiğinizi düşünürseniz, kimsenin
    size öğretmediğini fark edersiniz.
  • 0:59 - 1:01
    İnsanlar sizinle sadece konuştular.
  • 1:01 - 1:05
    Ama en güzel yanı,
    ki iş burada ilginçleşiyor,
  • 1:05 - 1:08
    siz de onlarla konuşabiliyordunuz.
  • 1:08 - 1:10
    Müzik örneğine geri dönersem,
  • 1:10 - 1:15
    çoğu durumda yeni başlayanların daha
    iyi müzisyenlerle çalmaya izinleri yoktur.
  • 1:15 - 1:17
    Başlangıç sınıfında tıkılı kalırsınız.
  • 1:17 - 1:19
    Orada birkaç yıl kalmanız gerekir,
  • 1:19 - 1:22
    ta ki orta seviyeye, sonra
    ileri seviyeye gelene kadar;
  • 1:22 - 1:24
    ileri seviyeyi de bitirdikten sonra
  • 1:24 - 1:27
    hâlâ yapmanız gereken birçok şey vardır.
  • 1:27 - 1:29
    Ama dili ele alırsak,
  • 1:29 - 1:33
    müzikal terimiyle, bebekken dahi
    profesyonellerle "doğaçlarsınız".
  • 1:35 - 1:36
    Sürekli.
  • 1:36 - 1:40
    Acemi olduğunuzu unuttuğunuz ana kadar.
  • 1:40 - 1:43
    Kimse size "Seninle şimdi konuşamam--
    Senin orada beklemen gerekiyor.
  • 1:43 - 1:45
    Yaşlandığında seninle konuşabilirim."
    demez.
  • 1:45 - 1:47
    (Gülüşmeler)
  • 1:47 - 1:49
    Bunu yaşamayız.
  • 1:49 - 1:52
    Kimse size ne demeniz
    gerektiğini söylemez.
  • 1:53 - 1:56
    Bir köşeye çekilip çalışmak
    zorunda bırakılmazsınız.
  • 1:58 - 2:02
    Hatta yanlış yaptığınızda
    dahi düzeltilmezsiniz.
  • 2:03 - 2:07
    Bir düşünün; 2-3 yaşlarında bir
    kelimeyi sürekli yanlış söylediğinizde,
  • 2:07 - 2:08
    kimse sizi düzeltmez.
  • 2:08 - 2:10
    Eğer yeterince kez yanlış söylerseniz,
  • 2:10 - 2:14
    sizi düzeltmek yerine ebeveynleriniz
    sizin gibi konuşmaya başlar.
  • 2:14 - 2:15
    (Gülüşmeler)
  • 2:15 - 2:17
    Onlar da yanlış söylemeye başlarlar!
  • 2:17 - 2:21
    Bunun en güzel yanı da
  • 2:21 - 2:23
    konuşmanızla özgür olmanızdır.
  • 2:24 - 2:28
    Böylece yıllarca öğrenmek durumunda kalmaz
  • 2:28 - 2:31
    ve sesinizi aramak zorunda kalmazsınız.
  • 2:31 - 2:33
    Sahip olduğunuz sesi
    aslında hiç kaybetmediniz.
  • 2:34 - 2:36
    Kimse bunu sizden çalmadı.
  • 2:37 - 2:42
    İşte gençken ben böyle öğreniyordum;
  • 2:42 - 2:47
    İngilizce'yi ve müziği aynı anda
  • 2:47 - 2:48
    ve aynı şekilde öğreniyordum.
  • 2:49 - 2:53
    Genelde insanlara şöyle diyorum:
    "Evet, iki üç yaşlarındayken başladım."
  • 2:53 - 2:57
    Çünkü böylesi daha inandırıcı.
  • 2:58 - 3:00
    İngilizce konuşmaya ne zaman başladınız?
  • 3:00 - 3:02
    İki üç yaşına kadar beklediniz mi?
  • 3:03 - 3:04
    Hayır.
  • 3:05 - 3:08
    Muhtemelen doğmadan önce konuşuyordunuz.
  • 3:09 - 3:13
    Duyabildiğiniz an genellikle
    öğrenmeye başladığınız andır.
  • 3:13 - 3:17
    Bu bence ağabeylerimin çok
    güzel ve zekice bir tutumu.
  • 3:17 - 3:20
    - beşi arasındaki en büyük ağabeyim...
  • 3:20 - 3:22
    Ben en küçüğüm, Reggie en büyüğümüz -
  • 3:22 - 3:24
    Benden sadece sekiz yaş büyük.
  • 3:24 - 3:27
    Nasıl bu kadar zeki olduğunu
    bilmiyorum. Bence asıl soru bu.
  • 3:27 - 3:29
    Asıl TED konuşması bu olmalı.
  • 3:29 - 3:33
    Biz küçük kardeşlerine çalmayı öğretmemesi
  • 3:33 - 3:37
    gerçekten de onun yaratıcı
    düşünme yetisini kanıtlıyor.
  • 3:37 - 3:39
    Elime bir bas gitar vererek
    beni müziğe alıştırmadı.
  • 3:39 - 3:41
    Hayır.
  • 3:43 - 3:46
    Yaptıkları ilk şey, en eski
    hatıralarımdan aklımdan kalan,
  • 3:47 - 3:49
    benim etrafımda müzik yapmaktı.
  • 3:49 - 3:51
    Hawaii'de olduğumu hatırlıyorum,
  • 3:51 - 3:57
    ağabeylerim ekipmanlarını kurarlardı,
    plastik bir tabure gördüğümü hatırlıyorum.
  • 3:57 - 3:59
    Çoğu zaman ön bahçeye
    kurulurduk ve orada üstünde
  • 3:59 - 4:01
    plastik bir oyuncak duran bir tabure,
  • 4:01 - 4:04
    Mickey Mouse'lu oyuncak bir gitar
  • 4:04 - 4:06
    duruyor olurdu.
  • 4:06 - 4:09
    Kimse bana o oyuncağın benim
    için olduğunu söylememişti.
  • 4:09 - 4:13
    Kimsenin konuşma sırasının
    size geldiğini söylememesi gibi.
  • 4:13 - 4:17
    Nasıl olacağını bilirsiniz ve ben de o
    taburenin benim için olduğunu biliyordum.
  • 4:17 - 4:18
    O enstrüman benim içindi.
  • 4:18 - 4:22
    Plastik telleri vardı, kurardınız
    ve bir şarkı çalmaya başlardı.
  • 4:22 - 4:27
    Ama tellerinden ses çıkartamazdınız,
    amaç zaten ses çıkartmak değildi.
  • 4:27 - 4:30
    Bir enstrüman tutabilecek yaşa geldiğimde,
  • 4:32 - 4:36
    bana sadece tutmam için bir şey verdiler,
  • 4:36 - 4:39
    beni gelecek yıllara hazırlamak için.
  • 4:39 - 4:42
    Amaç o enstrümanı çalmak değildi.
  • 4:43 - 4:45
    Bizim, müzik öğretmenlerinin,
    çoğu zaman yaptığı hata bu:
  • 4:45 - 4:50
    Çocuklar müziği anlamadan onlara
    enstrüman çalmayı öğretiyoruz.
  • 4:50 - 4:53
    Çocuğa hecelemeyi öğretmezsiniz.
  • 4:53 - 4:54
    Bir çocuğa, daha o çocuk uzun yıllar
  • 4:54 - 4:57
    boyunca o sütü içmeden
    "süt"ü hecelemeyi öğretmek
  • 4:57 - 4:58
    pek mantıklı değil, değil mi?
  • 4:58 - 5:01
    Ama nedense bunun müzikte
    mantıklı olduğunu düşünüyoruz.
  • 5:01 - 5:05
    Çocuklara önce kuralları ve
    enstrümanı öğretiyoruz.
  • 5:06 - 5:09
    Ben iki yaşımdayken ve elime
    o oyuncağı tutuşturduklarında,
  • 5:09 - 5:14
    müzikle çoktan ilgiliydim, çünkü müziğe
    doğuştan yetenekli olduğumuza inanırım.
  • 5:14 - 5:18
    Herhangi birinin sesini dinleyin.
    Herhangi bir çocuğun sesini.
  • 5:18 - 5:20
    Bundan daha saf bir müzik yoktur.
  • 5:20 - 5:24
    Ağabeylerim müziğe yetenekli
    doğduğumu, bir şekilde biliyorlardı
  • 5:24 - 5:25
    ve bir bas gitarist olmamı istiyorlardı.
  • 5:25 - 5:28
    Yeterince büyüdüğümde
    elime bir oyuncak verdiler
  • 5:28 - 5:30
    ve çalmaya başladılar.
  • 5:30 - 5:34
    Ben de yerimde hoplayıp zıplayarak
    elimdeki oyuncağımla ritim tuttum.
  • 5:34 - 5:39
    En harika şey, bunun enstrümanla
    alakalı olmamasıydı.
  • 5:39 - 5:43
    Müzik yapmayı öğreniyordum,
    enstrüman çalmayı değil.
  • 5:43 - 5:46
    Umuyorum ki, buna
    bugün de devam ediyorum.
  • 5:46 - 5:51
    Öğrendiğim şey, ağabeyim
    dört ölçülük melodinin sonunda
  • 5:51 - 5:56
    ziline vurduğunda bunun
    ne anlama geldiğiydi.
  • 5:56 - 5:58
    Ya da bir melodiyle
    diğerinin arasındaki fark.
  • 5:58 - 6:01
    Tıpkı bir bebeğin
    annesinin ses tonunu yükseltmesi
  • 6:01 - 6:04
    ve babasının ses tonunu
    alçaltması arasındaki
  • 6:04 - 6:07
    farkı bilmesi gibi.
  • 6:07 - 6:08
    Bu şeyleri bilirsiniz,
  • 6:08 - 6:12
    kelimeleri anlamasanız dahi
    karşınızdakini anlayabilirsiniz.
  • 6:12 - 6:13
    Bütün bu şeyleri öğreniyorsunuz.
  • 6:14 - 6:16
    Bir bebek anlamlı bir
    kelime söyleyebildiğinde,
  • 6:16 - 6:19
    dile dair birçok şeyi biliyor oluyor.
  • 6:19 - 6:21
    Ben de müziği böyle öğreniyordum.
  • 6:21 - 6:25
    Elimde enstrüman tutabildiğim anda,
    hâlihazırda müziği biliyordum.
  • 6:25 - 6:27
    Üç yaşına geldiğimde,
  • 6:27 - 6:32
    Reggie altı telli gitarlarının
    birinin iki telini söktü.
  • 6:32 - 6:37
    Alttaki iki ince teli söktü ve o benim
    ilk gerçek enstrümanım oldu.
  • 6:37 - 6:39
    Reggie bana hâlihazırda bildiğim
    şarkıları çalmak için,
  • 6:39 - 6:44
    gereken sesleri çıkartmak için
    parmağımı nerelere
  • 6:44 - 6:46
    koymam gerektiğini öğretmeye başladı.
  • 6:49 - 6:53
    Sıfırdan başlamıyordum.
    Müziği zaten biliyordum.
  • 6:53 - 6:57
    Şimdi o müziği bir enstrümanla
    ifade etmem gerekiyordu sadece.
  • 6:58 - 7:02
    Düşünüyorum da, konuşmayı
    da aynı şekilde öğrenmiştim.
  • 7:02 - 7:05
    Marifet ilk enstrümanı öğrenmekte değildi.
  • 7:05 - 7:08
    Konuşmak için kullandığınız
    enstrüman kimin umurunda?
  • 7:08 - 7:10
    Önemli olan ne söylediğiniz.
  • 7:12 - 7:16
    Müzikal anlamda sesimi hep korudum.
  • 7:16 - 7:18
    Hep söyleyecek bir şeylerim oldu.
  • 7:18 - 7:22
    Enstrümanım aracılığıyla nasıl
    konuşacağımı öğrendim.
  • 7:23 - 7:25
    Birkaç şey hakkında düşünecek olursak,
  • 7:25 - 7:30
    alıştırma yapmaya zorlanmamak,
    söylemeniz gerekenlerin dikte edilmemesi
  • 7:30 - 7:35
    - yine İngilizce'ye döndüm -
    söylemeniz gerekenlerin dikte edilmemesi.
  • 7:35 - 7:38
    Öğretmen size yeni
    bir kelime öğrettiğinde,
  • 7:38 - 7:42
    onu bir cümlede kullanmanızı ister;
    alakalı bir bağlamda, hemen o anda.
  • 7:42 - 7:44
    Bir müzik öğretmeni gidip
    alıştırma yapmanızı söyler.
  • 7:44 - 7:49
    Alıştırma yapmak da işe yarar ama bir
    bağlamda ifade etmekten daha yavaş işler.
  • 7:49 - 7:51
    Bunu İngilizce'den biliyoruz.
  • 7:51 - 7:53
    Ben de böyle öğrendim.
  • 7:53 - 7:59
    Büyüdüğümde, yaklaşık beş yaşındayken,
    beşimiz aslında bir tura çıkmıştık.
  • 8:00 - 8:02
    Curtis Mayfield isimli
    bir soul müzisyeninin
  • 8:02 - 8:06
    konserinde açılış yapabilecek ve
    onunla tura çıkabilecek kadar şanslıydık.
  • 8:07 - 8:10
    Beş yaşındaydım, en büyük
    ağabeyim yalnızca 13 yaşındaydı.
  • 8:11 - 8:16
    Durup düşündüğümde, o yaşta
    İngilizce'yi güzel konuşabiliyorduk.
  • 8:16 - 8:18
    Neden müzik olmasın?
  • 8:19 - 8:22
    O zamandan beri müziğe hep
    bir dilmiş gibi yaklaştım,
  • 8:22 - 8:27
    çünkü onu da aynı anda
    ve aynı şekilde öğrendim.
  • 8:28 - 8:30
    En güzel yanı da
  • 8:30 - 8:33
    çocukların içlerinde taşıdığı
    bir şeyi koruyabildim:
  • 8:34 - 8:35
    O da özgürlük.
  • 8:37 - 8:41
    Birçoğumuz ilk müzik dersimizi
    aldığımızda, müzikal özgürlüğümüzden
  • 8:41 - 8:44
    uzaklaşmaya doğru itiliyoruz.
  • 8:44 - 8:45
    Bir öğretmene gidiyoruz,
  • 8:45 - 8:49
    o öğretmen hemen hemen hiçbir
    zaman ona neden geldiğimizi bilmiyor.
  • 8:49 - 8:52
    Çoğu zaman, bir çocuk
    hayali gitar çaldığında,
  • 8:52 - 8:54
    doğrunun ve yanlışın olmadığı anda,
  • 8:54 - 8:57
    doğru ya da yanlış notalar veya
    enstrümanla değil bu aslında.
  • 8:57 - 8:59
    Çalıyor çünkü çalmak iyi hissettiriyor.
  • 8:59 - 9:03
    Duşta şarkı söylemenizle aynı şey.
  • 9:03 - 9:07
    Ya da arabanızda işe giderken;
    şarkı söylüyorsunuz.
  • 9:07 - 9:10
    Doğru notaları ya da doğru gamı bildiğiniz
  • 9:11 - 9:12
    için söylemiyorsunuz,
  • 9:12 - 9:15
    söylüyorsunuz çünkü bu iyi hissettiriyor.
  • 9:15 - 9:18
    Kahvaltıda bir hanımefendiyle konuştum,
  • 9:18 - 9:20
    "Duştayken, Ella Fitzgerald'ım" dedi.
  • 9:20 - 9:22
    (Gülüşmeler)
  • 9:22 - 9:24
    Elbette ki haklı!
  • 9:24 - 9:28
    Peki bu neden dışarıdan
    biri dinlerken değişiyor?
  • 9:30 - 9:33
    Bu özgürlük, biz büyüdükçe ve
    öğrendikçe yok oluyor
  • 9:33 - 9:37
    ve o özgürlüğü korumanın bir
    yolunu bulmamız gerekiyor.
  • 9:37 - 9:38
    Bu başarılabilir!
  • 9:38 - 9:40
    Sonsuza dek yok olmuş değil.
  • 9:41 - 9:45
    Hayali gitar çalan bir çocuk
    yüzünde bir tebessümle çalacak.
  • 9:47 - 9:50
    Ona ilk müzik dersini verin,
    o tebessüm yok olur.
  • 9:52 - 9:54
    Çoğu zaman bütün müzikal
    yaşamınız boyunca
  • 9:54 - 9:57
    o tebessümü geri kazanmak
    için çalışmanız gerekir.
  • 9:57 - 10:02
    Öğretmenler olarak, eğer doğru
    davranırsak, o tebessümü koruyabiliriz.
  • 10:02 - 10:05
    Ben müziğe bir dil olarak
    yaklaşın diyorum,
  • 10:05 - 10:08
    öğrencinin özgürlüğünü
    korumasını sağlayın.
  • 10:08 - 10:10
    Biraz daha büyüdükten
    ve ağabeylerimle
  • 10:10 - 10:14
    turlara çıkıp fazlaca müzik
    yapmaya başladıktan sonra,
  • 10:14 - 10:17
    annem, ancak yaşlanıp kendi
    çocuklarım olduktan sonra
  • 10:17 - 10:21
    anlayabileceğim bir soru sorardı.
  • 10:21 - 10:22
    Biz çocuklarına şunu sorardı:
  • 10:22 - 10:25
    "Dünya başka iyi bir müzisyene
  • 10:26 - 10:28
    neden ihtiyaç duysun?"
  • 10:30 - 10:31
    Bir düşünün.
  • 10:31 - 10:34
    Ben müzik diyorum ama
    kendi kariyerinizi koyun oraya.
  • 10:35 - 10:37
    Dünya size neden ihtiyaç duysun?
  • 10:40 - 10:43
    Yaşlandıkça bir şeyin
    farkına varmamı sağladı,
  • 10:43 - 10:47
    müzik bir dilden de fazlası,
    bir yaşam tarzı.
  • 10:49 - 10:50
    Benim yaşam tarzım.
  • 10:50 - 10:55
    Yanlış anlamayın, birçok müzisyenin
    sürdüğü hayattan bahsetmiyorum.
  • 10:56 - 11:00
    Çünkü sevdiğimiz eski müzisyenlere bakıp
  • 11:00 - 11:02
    müzikal anlamda çok başarılı
    olduklarını ancak hayatta
  • 11:02 - 11:05
    bir o kadar başarısız
    olduklarını görebiliriz.
  • 11:06 - 11:10
    Birkaçının ismini verebilirim ama
    kimseyi üzmek istemiyorum;
  • 11:10 - 11:14
    ama müzikal kahramanlarımız hakkında
    düşünürsek çoğu öyleydi.
  • 11:15 - 11:19
    Sanırım ebeveynlerimiz bizi o anda
    bilmediğimiz bir şeye hazırlıyorlardı,
  • 11:19 - 11:22
    sanırım annem ileride neler
    olabileceğini görebiliyordu.
  • 11:22 - 11:24
    "Dünya başka iyi bir müzisyene
  • 11:27 - 11:29
    neden ihtiyaç duysun?"
  • 11:30 - 11:32
    Biz ise sürekli alıştırma yapıyoruz.
  • 11:33 - 11:36
    Tüm evimizi mahallemizden,
    eyaletin farklı yerlerinden gelen
  • 11:36 - 11:40
    müzisyenlerin buluştuğu
    bir müzik evine çevirdik.
  • 11:40 - 11:42
    Alıştırma yapardık,
  • 11:42 - 11:44
    ailem olmayan paralarını
  • 11:44 - 11:47
    en yeni enstrümanlara sahip
    olmamız için harcardı.
  • 11:47 - 11:50
    Her Noel'de, Noel Baba
    en yeni şeyleri getirirdi.
  • 11:50 - 11:52
    Neden öyleydi?
  • 11:53 - 11:56
    Sadece para kazanmamız için miydi?
  • 11:56 - 11:59
    Sahnenin tadını çıkarmamız için miydi?
  • 12:02 - 12:06
    Şimdi anlıyorum da bundan çok fazlasıydı.
  • 12:07 - 12:09
    Müzik benim yaşam tarzım.
  • 12:10 - 12:12
    İnsanlarla bir öğretmen olarak
    müziği paylaşabilmek için
  • 12:12 - 12:16
    ciddi manada müzik
    çalışmaya başladıktan sonra,
  • 12:16 - 12:19
    müzikten öğrenip hayatlarımıza
    uygulayabileceğimiz birçok şeyin
  • 12:19 - 12:20
    olduğunu gördüm.
  • 12:20 - 12:23
    İyi bir müzisyen olmak için
    iyi bir dinleyici olmalısınız.
  • 12:26 - 12:29
    Ne kadar iyi bir bas gitarist
    olduğumun bir önemi yok.
  • 12:29 - 12:31
    Ne kadar iyi olduğum önemsiz.
  • 12:31 - 12:35
    Dünyanın en iyi beş müzisyenini
    bu sahneye çıkartabiliriz.
  • 12:36 - 12:39
    Ama her biri birbirinden bağımsız
    bir şekilde iyi çalacak olursa,
  • 12:39 - 12:41
    yaptıkları müzik çok kötü olacaktır.
  • 12:44 - 12:47
    Eğer birbirimizi dinler
    ve beraber çalarsak,
  • 12:49 - 12:51
    her birimizin en iyi
    olmasına gerek kalmadan,
  • 12:52 - 12:55
    çok daha iyi müzik yapabiliriz.
  • 12:58 - 13:02
    Birkaç yıl boyunca yeni gelen öğrencileri
    karşılamak ve bir müzik grubu
  • 13:02 - 13:06
    oluşturmak amacıyla Kaliforniya'daki
    Stanford Üniversitesi'ne davet edildim.
  • 13:06 - 13:09
    Müziği kullanarak onlara
    önlerindeki dört senenin
  • 13:09 - 13:12
    nasıl geçeceğine dair
    bir fikir verebildik.
  • 13:12 - 13:15
    Müzik kullanarak bunu
    yapmak eğlenceli oldu,
  • 13:15 - 13:18
    çünkü müzik hassas konuların
    konuşulmasını kolaylaştırıyor:
  • 13:18 - 13:22
    Politika, ırkçılık, eşitlik,
    eşitsizlik ve din gibi.
  • 13:22 - 13:26
    Müzik kullanarak bunları hem
    konuşup hem güvende olabilirim.
  • 13:26 - 13:28
    İzleyiciler arasından
    daha önce hiç enstrüman
  • 13:28 - 13:30
    çalmamış birini sahneye alabiliyorduk.
  • 13:30 - 13:31
    Genellikle bir kadını alıp
  • 13:31 - 13:34
    boynuna bas gitarı geçiriyorduk
  • 13:34 - 13:35
    ve grubun çalmasını işaret ediyordum.
  • 13:35 - 13:37
    Grup çalmaya başlar başlamaz,
  • 13:37 - 13:39
    sahneye çıkan öğrenci şunu yapıyor.
  • 13:39 - 13:41
    (Gülüşmeler)
  • 13:41 - 13:42
    Ben de "İşte müzik bu" diyordum.
  • 13:43 - 13:46
    Eğer o bas gitarı dükkândaki
    bir enstrüman gibi dinlerseniz,
  • 13:46 - 13:49
    öylece duruyorken bir ses çıkartmaz.
  • 13:49 - 13:53
    Ondan müzik istiyorsanız, müziği
    kendiniz oraya yerleştirmelisiniz.
  • 13:53 - 13:57
    O boynunuzdaki ritmi alıp enstrümana
    koymanız gerekiyor sadece.
  • 13:57 - 13:59
    Ben de sol eliyle gitarın
    klavyesini tutturdum ona
  • 13:59 - 14:02
    - herkes enstrüman tutmasını bilir,
    yeni bir şey değil bu -
  • 14:02 - 14:07
    klavyeyi tut ve sağ elini
    telin üstünde dans ettir.
  • 14:07 - 14:10
    O notayı çalmaya başladıktan sonra
    grup da onunla çalmaya başlıyor.
  • 14:10 - 14:13
    Birdenbire, o artık bir bas gitarist.
  • 14:13 - 14:16
    Daha da fazlası, bir müzisyen.
  • 14:16 - 14:18
    Bir dansçı dans etmeye başlamadan
    önce asla soru sormaz.
  • 14:18 - 14:21
    Bir solist genellikle hangi
    anahtarda olduğumuzu sormaz.
  • 14:21 - 14:24
    Müzisyenler birçok soru
    sormak durumundadırlar.
  • 14:26 - 14:27
    Bu deneyim bana şunu öğretti:
  • 14:27 - 14:31
    "Biz harika olduğumuz için onun
    bir şey bilmeye ihtiyacı yok."
  • 14:31 - 14:33
    (Gülüşmeler)
  • 14:33 - 14:37
    Müzik yaptığımız yere o anda biri gelecek
    ve sahnedeki grubu görecek olsa,
  • 14:37 - 14:40
    sahnede bu yeni gelen müzisyenle birlikte,
  • 14:40 - 14:43
    yeni gelen müzisyenin
    kim olduğunu anlayamazdı.
  • 14:44 - 14:46
    Bu da bana şunu öğretti:
  • 14:46 - 14:52
    "Eğer kendi başarımı doğru kullanırsam,
    başkalarının yükselmesini sağlayabilirim."
  • 14:53 - 14:56
    Stanford'da yaptığımız bu
    etkinliğin en güzel yanı
  • 14:56 - 14:57
    bas gitarın artık ona ait olmasıydı.
  • 14:57 - 14:59
    (Gülüşmeler)
  • 14:59 - 15:02
    Geçenlerde gördüm, hâlâ bas gitar çalıyor,
  • 15:02 - 15:04
    bu çok güzel.
  • 15:04 - 15:08
    Dinlemek müzikten hayata
    uygulayabileceğimiz önemli bir şey,
  • 15:08 - 15:12
    birlikte çalışarak, başarılı olarak diğer
    insanların da başarılı olmasını sağlamak.
  • 15:12 - 15:13
    İnsanları sizi övdüğünde,
  • 15:13 - 15:16
    alçakgönüllülük yapıp övgüyü reddetmeyin.
  • 15:16 - 15:17
    Övgüyü benimseyin,
  • 15:17 - 15:21
    çünkü o övgüyü size layık görmeleri,
    sizin iyi olduğunuzu ifade eder.
  • 15:21 - 15:24
    Olduğunuz yerde kalıp
    onları da yanınıza çekin.
  • 15:24 - 15:27
    Bu, sizin onların yanınıza inmenizden
    daha hızlı gelişmelerini sağlayacaktır.
  • 15:27 - 15:31
    Yani müzikte iyi olduğumuz için
    bu insanlara yardım edeceğiz.
  • 15:31 - 15:35
    Müzik söz konusu olduğunda siz demedikçe
    ben iyi olduğumu iddia edemem.
  • 15:35 - 15:37
    "Bütün bu Grammy
    Ödülleri'ni kazandı" diyorlar.
  • 15:37 - 15:40
    Siz olmadan hiçbirini kazanamam.
  • 15:40 - 15:42
    Annemin bize öğrettiği bir başka şey de:
  • 15:42 - 15:44
    "Siz zaten başarılısınız.
  • 15:45 - 15:48
    Sadece dünyanın geri
    kalanı henüz bunu bilmiyor."
  • 15:49 - 15:52
    O zamanlar anlamamıştım ama
    şimdi gerçekten anlayabiliyorum.
  • 15:52 - 15:56
    Buradan gitmeden önce hızlıca
    şunu düşünmenizi istiyorum:
  • 15:56 - 15:59
    İki nota çalıyor olsaydım,
    diyelim ki bir "do"
  • 15:59 - 16:01
    - hayalgücünüzü kullanın sadece -
  • 16:01 - 16:05
    Eğer aynı oktavda
    bir do ve do diyez çalarsam,
  • 16:06 - 16:08
    bu notalar çarpışıyor
    gibi ses çıkartırlar;
  • 16:09 - 16:11
    "Yanlış!", "Çirkin!"
  • 16:14 - 16:17
    Ama do'yu bir oktav yukarı alırsam,
  • 16:18 - 16:21
    do diyez ve do'yu tekrar çalalım.
  • 16:21 - 16:23
    Birdenbire kulağa çok güzel gelir.
  • 16:23 - 16:24
    Aynı iki nota.
  • 16:26 - 16:29
    O do, do diyeze majör yedili olur;
  • 16:29 - 16:35
    bir akoru çok güzel yapmakta
    önemli bir elementtir bu.
  • 16:35 - 16:39
    Peki aynı iki nota nasıl bir durumda
    kulağa kötü gelirken diğer bir durumda
  • 16:39 - 16:40
    kulağa çok güzel gelir?
  • 16:41 - 16:43
    Bunu alıp hayata uygulayın.
  • 16:44 - 16:47
    Hayatta kötü, berbat, korkunç
    bir şey gördüğümüzde,
  • 16:47 - 16:49
    belki de ona yanlış
    oktavda bakıyoruzdur.
  • 16:51 - 16:53
    Belki bakış açımızı değiştirebiliriz.
  • 16:54 - 16:57
    Aslında eğer kötü bir şey görüyorsanız,
  • 16:57 - 17:00
    onu yanlış oktavda gördüğünüzü bilerek
    bakış açınızı değiştirmek için
  • 17:00 - 17:05
    bir yol aramanız gerektiğini bilmelisiniz.
  • 17:05 - 17:08
    Müzikal bir terim kullanmak gerekirse-
    oktavınızı değiştirmelisiniz.
  • 17:11 - 17:18
    Ülkeler insanları incitmek, korku salmak,
    öldürmek, bir şeyler kanıtlamak için
  • 17:19 - 17:23
    bombalar yapıyorlar.
  • 17:24 - 17:28
    Ülkeler, devletler bombaları yollamadan
    önce onları kutsuyorlar.
  • 17:29 - 17:32
    Bu, yukarıdan aşağıya devlet
    dayatmasıyla gerçekleşmekte.
  • 17:32 - 17:33
    Cevabımız burada saklı.
  • 17:35 - 17:39
    Çözümün aşağıdan yukarı gelmesi
    gerektiğini gösteriyor bana.
  • 17:39 - 17:42
    İnsanların sizi sevmesini sağlayan
    bir bomba üzerinde çalışan biri var mı?
  • 17:43 - 17:45
    Belki bir Eros bombası?
  • 17:46 - 17:48
    Hâlihazırda olduğunu düşünüyorum:
  • 17:48 - 17:50
    Müzik.
  • 17:51 - 17:54
    Her ülke kendi versiyonuna sahip.
  • 17:54 - 17:57
    İşe yarıyor.
    İnsanları bir araya getiriyor.
  • 17:57 - 18:01
    Onu anlamak için bir şey
    bilmenize gerek yok.
  • 18:02 - 18:05
    Bir dil. Bir yaşam tarzı.
  • 18:06 - 18:08
    Dünyayı kurtarabilir.
  • 18:08 - 18:11
    Benim adım Victor Wooten.
    Ben bir müzisyenim.
  • 18:12 - 18:14
    Bana bu savaş alanında
    katılmanızı umuyorum.
  • 18:14 - 18:15
    (Gülüşmeler)
  • 18:15 - 18:16
    Teşekkürler.
  • 18:16 - 18:17
    (Alkışlar)
Title:
Bir dil olarak müzik | Victor Wooten | TEDxGabriolaIsland
Description:

Bu konuşma TED konferans formatı kullanılarak bağımsız ve yerel bir TEDx etkinliğinde verilmiştir. Daha fazlası için http://ted.com/tedx

Wooten, daha doğal ve daha az bir akademik yaklaşım benimseyerek, müziği ana dilimizi öğrendiğimiz gibi öğrenmemiz gerektiğini anlatıyor. Bebekken ana dilimizin bize öğretilmediğinden veya yanlışlarımızın düzeltilmediğinden bahsediyor. Acemi olduğumuzun farkında olmadan bizden daha iyi insanlarla "doğaçlama" yapıyoruz. Wooten kendi müzik eğitiminden örnekler vererek bu yaklaşımın nasıl harika sonuçlar yaratabileceğini anlatıyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDxTalks
Duration:
18:31

Turkish subtitles

Revisions