< Return to Video

Amerika Lise Değişim Öğrencileri Tartışıyor (1956) : Filipinler, Japonya, Birleşik Krallık, Endonezya (2)

  • 0:00 - 0:03
    "Ön Yargının Kökeni" konulu
    forumumuza hoş geldiniz.
  • 0:03 - 0:12
    Ön yargılarımızın sebeplerine ve
    onlardan kurtulma yollarına değineceğiz.
  • 0:12 - 0:17
    Bugünkü tartışmaya katılan dört öğrenciyi
    sizlere tanıtmak isterim.
  • 0:17 - 0:26
    Endonezya'dan Ratanati. 17 yaşında bir
    lise öğrencisi. Çok da iyi bir dansçı.
  • 0:26 - 0:30
    Az önce dinlediğimiz Yoriko Konishi.
    Kendisi Japonya'dan katılıyor.
  • 0:30 - 0:36
    Zaman zaman bu tür güzel detayları da
    sizlerle paylaşacağız.
  • 0:36 - 0:39
    Yoriko sık sık bizim için
    şarkı söyleyip dans ediyor.
  • 0:39 - 0:46
    İngiltere'den Judith Reader.
    Kendisi bugün biraz rahatsız.
  • 0:46 - 0:51
    Atlantik Okyanusunda yüzmektendir dedik
    ama kendisi öyle olmadığını söylüyor.
  • 0:51 - 0:58
    Filipinlerden Raul Contreras,
    Bağımsızlık Gününde 16 yaşına basacak.
  • 0:58 - 1:03
    Bazı ön yargıları olduğu doğrudur ama
    kadınlara karşı ön yargılı olmadığı kesin.
  • 1:03 - 1:09
    Aksi takdirde üç kadının arasında
    tek erkek olarak bu programa katılmazdı.
  • 1:09 - 1:15
    Ön yargı demişken yavaş yavaş
    ön yargılarımızdan bahsetmeye başlayalım.
  • 1:15 - 1:17
    Ratnati, sence ön yargı nedir?
  • 1:17 - 1:25
    Ön yargı bence bir bireyin ya da grubun
    diğerlerine karşı olan nefret duygusudur.
  • 1:25 - 1:31
    Nefret duygusu diyorsun. Sence ön yargı
    nefret kadar güçlü bir duygu mudur?
  • 1:31 - 1:38
    Evet. Ön yargılı birine sorsanız
    şundan bundan nefret ediyorum der.
  • 1:38 - 1:42
    Doğru olduğunu varsayıyorum.
    Yoriko, peki sence ön yargı nedir?
  • 1:42 - 1:49
    Fark ettim ki iki beyaz arasında
    ayrımcılık yapmak ön yargı sayılmıyor.
  • 1:49 - 1:57
    Ama bir beyazla siyahi arasında yapılan
    ayrımcılık ön yargı sayılıyor.
  • 1:57 - 2:05
    Ön yargı subjektif olarak oluşturulan
    sabit fikirler olarak tanımlanabilir.
  • 2:05 - 2:13
    Bir kişinin kendisine saygı duyulmaz...
  • 2:13 - 2:19
    kişi ırk, din, ekonomik statüsüne göre
    yargılanırsa bu ön yargıdır.
  • 2:19 - 2:23
    Peki senin ön yargıların nelerdir?
  • 2:23 - 2:31
    Waller Hanım, ben açıkçası Japonlara karşı
    ön yargılıyım.
  • 2:31 - 2:40
    Nefret etmiyorum asla.
    Sebebi 2. Dünya Savaşının sonuçlarıdır.
  • 2:40 - 2:46
    O zamanlar çok küçüktüm.
    Ne yaşandığını tam kavrayamadım sanırım.
  • 2:46 - 2:54
    Bu talihsiz olaya şahit olan
    akraba ve arkadaşlarım...
  • 2:54 - 3:06
    bana durumun vahametini gösterdi.
    Ülkem Japon hakimiyetinde çok acı çekti.
  • 3:06 - 3:09
    Japonlara karşı hala
    aynı derecede ön yargılı mısın?
  • 3:09 - 3:15
    5 yıl önce tam bu ön yargımdan
    kurtulacakken Japonya bize...
  • 3:15 - 3:23
    savaş tazminatı ödemeyeceğini açıkladı.
    Bu da ön yargımı iyice körükledi.
  • 3:23 - 3:30
    Yoriko'dan Japonya'nın bu tazminatı
    şu an karşılayamadığını öğrendim.
  • 3:30 - 3:40
    Japonya'daki çoğu öğrenci bu yüzden
    soğuk sınıflarda eğitim görüyormuş.
  • 3:40 - 3:43
    Yuriko senin hiç ön yargın var mı?
  • 3:43 - 3:47
    Filipinler'e karşı bir ön yargım yok ama..
  • 3:47 - 3:58
    Çoğu Japon, Kore'den nefret eder.
    Kore ortak denize sınır çizdi.
  • 3:58 - 4:11
    Sınırı geçen Japon balıkçıları
    Koreliler yakalayıp bir süre tutarlar.
  • 4:12 - 4:17
    Kore ile dostluk ilişkileri
    kurmaya çabalıyoruz.
  • 4:17 - 4:22
    Judith'le devam edelim.
    Senin ön yargıların nelerdir?
  • 4:22 - 4:28
    Büyük ihtimalle güleceğiniz
    çok saçma ön yargılarım var.
  • 4:28 - 4:33
    Mesela kırmızı saçlı birini gördüğümde
    hemen kendimi korumaya alırım.
  • 4:33 - 4:39
    Çünkü tüm kırmızı saçlıların
    öfkeli kişiler olduğunu düşünürüm.
  • 4:39 - 4:47
    Avustralya delegesi Elizabeth Woodgate ile
    tanıştığımda daha TV'ye çıkmamıştı.
  • 4:47 - 4:54
    Aksanına şaşırmıştım. Aynı bizim
    Doğu İngiliz şivesi gibiydi.
  • 4:54 - 5:00
    Kimseyi küçük görmek istemem ama
    çoğu İngiliz bu aksandan çekinir.
  • 5:00 - 5:06
    Elizabeth hanımsa benim aksanımdan
    çekindiğini söylemişti.
  • 5:06 - 5:08
    Peki neden çekinmiş?
  • 5:08 - 5:15
    Beni sevmek için aksanımı unutmalıymış
    çünkü aksanım çok resmiymiş.
  • 5:15 - 5:19
    Amerikanlar da bu şekilde düşünüyorlardır.
  • 5:19 - 5:21
    Ratnati, sıra sende.
  • 5:21 - 5:32
    Hollandalılara karşı biraz ön yargılıyım.
    Endonezya'ya yaptıklarından dolayı.
  • 5:32 - 5:39
    Kendisiyle çok övünen, herkesi küçük gören
  • 5:39 - 5:49
    çok bilmiş kişilere karşı da
    ön yargılıyımdır.
  • 5:49 - 5:55
    Raul'a geri dönelim. Filipinler'de
    farklı gruplar arası ön yargılar var mı?
  • 5:55 - 6:07
    Evet, var. Doğruya doğru, çoğumuz hala
    melez doğanlara karşı ön yargılıyız.
  • 6:07 - 6:14
    Filipin'den çok İspanyol kanına sahip
    kişilere Mestizos (Melez) diyoruz.
  • 6:14 - 6:24
    Bu durum genelde okulda oluyor.
    İspanyol rahiplerin okuluna gidiyorum.
  • 6:24 - 6:33
    Okulumda melezler çoğunlukta.
    Genelde onlara ayrıcalık tanınıyor.
  • 6:33 - 6:45
    Toplumdaki genel kanıya katılıyorum.
    Melezler genelde kendini beğenmiş oluyor.
  • 6:45 - 6:51
    Soylu kanından olduklarını düşünüyorlar.
  • 6:51 - 6:55
    Bu oğlanlarla nasıl geçiniyorsun peki?
    Onlarla sorunlar yaşıyor musun?
  • 6:55 - 7:02
    Açıkçası aramız pek iyi değil.
    Genelde kavga ediyoruz.
  • 7:04 - 7:07
    Efendim, Yoriko?
  • 7:07 - 7:12
    Savaştan sonra çok Amerikalı ve Avrupalı
    Japonya'da yaşamaya başladı.
  • 7:12 - 7:19
    Çoğu da Japon kızlarla evlendiler.
    Onlardan çocukları oldu.
  • 7:19 - 7:26
    Bu çocuklara da toplum "melez" dedi.
  • 7:26 - 7:31
    Melezlerin suçsuz olduğunu düşünüyorum.
  • 7:32 - 7:41
    Kimi büyükler melez çocuklara
    kötü davrandılar, ayrımcılık yaptılar.
  • 7:41 - 7:50
    Annelerine de kötü gözle baktılar.
  • 7:52 - 7:59
    Melez annelerinin kötü ve korkunç
    olduğunu düşünüyorlardı.
  • 7:59 - 8:05
    Yabancı bir erkekle evlendikleri için.
  • 8:05 - 8:11
    Çoğu Japon, yabancıyla evlenmek istemez.
  • 8:11 - 8:22
    Gelenekleri görenekleri ayrı olduğu için.
    Zihniyetleri farklı olduğu için.
  • 8:22 - 8:31
    Japonya'da hala bu ön yargının sürdüğünü
    söyleyebilir miyiz?
  • 8:31 - 8:35
    Sanırım evet.
  • 8:35 - 8:41
    Yoriko bize Japon kadınlarının
    sosyal statüsünden bahsedebilir misin?
  • 8:41 - 8:45
    Çok ilginç şeyler duyuyoruz.
    Senin söylediklerin de oldukça ilginç.
  • 8:45 - 8:46
    Savaştan öncesini mi?
  • 8:46 - 8:48
    Hem o zamanki hem de şimdiki.
  • 8:48 - 8:56
    60 yıl öncesine kadar Japonlar beyazların
    çirkin olduğunu düşünüyordu.
  • 8:56 - 9:04
    Kırmızıya kaçan saç renklerinden dolayı.
    Ayrıca vücut uzuvları büyük olduğu için.
  • 9:05 - 9:09
    Birtakım kişiler hala böyle düşünüyor.
  • 9:09 - 9:16
    Japonlar ufak ve narin şeyleri güzel bulur
  • 9:17 - 9:21
    Japonya'ya yolladığımız koca koca askerler
    "narin" diye adlandırılamaz sanıyorum.
  • 9:21 - 9:26
    Bizi büyük olduğumuz için
    küçümsüyormuşsunuz.
  • 9:26 - 9:30
    Uzun ve yakışıklı erkekler
    Batı'da iyi görülür.
  • 9:30 - 9:32
    Gerçekten mi?
  • 9:32 - 9:32
    Evet!
  • 9:32 - 9:37
    Ufak ve narin olmayı seviyoruz.
  • 9:37 - 9:44
    Çinlilerin bizi pembe tenli olarak
    adlandırdığı doğru mu?
  • 9:44 - 9:46
    Pembe tenli olmaktan gurur duymak zor.
  • 9:47 - 9:48
    Evet, öyle diyorlar.
  • 9:51 - 9:53
    Yüzleşme vakti Judith!
  • 9:53 - 9:54
    Ben al tenliyim.
  • 9:56 - 9:57
    Ratnati şimdi...
  • 9:57 - 10:03
    Judith, her yerde İngiliz kolonileri var.
  • 10:07 - 10:11
    Kolonidekiler hakkında ne düşünüyorsun?
    Onlarla ilgili ön yargıların var mı?
  • 10:12 - 10:16
    Hayır, yok.
    Umarım yoktur.
  • 10:16 - 10:23
    Çoğu Avrupalının Asyalılara tembel gözüyle
    baktığını biliyorum.
  • 10:23 - 10:28
    Kolonileşmenin başında
    böyle bir izlenim vardı.
  • 10:30 - 10:35
    Size yardımcı olduğumuzu düşünmüştük.
    Mesela Endonezya'daki Hollandalılar.
  • 10:35 - 10:38
    Size yardım ettiklerini düşünüyorlardı.
  • 10:38 - 10:47
    Bize yardım etmiyorlardı. Bak sen dedin.
    Bize tembel diyorlardı.
  • 10:48 - 10:55
    Bize hiç şans tanımadılar. Kendi ülkemizi
    inşa etme fırsatımız olmadı.
  • 10:55 - 10:58
    Judy, tüm Asyalıların tembel olduğu
    fikrine katılmıyorum.
  • 10:58 - 11:02
    Hayır, yanlış anladınız.
    Genel bir görüştü.
  • 11:02 - 11:03
    Umarım kaybolmuştur.
  • 11:03 - 11:10
    Genel bir görüş mü? Yine de
    tembeller diyemeyiz.
  • 11:11 - 11:16
    Diyelim ki Asyalıların ayak tabanı çok düz
    olduğu için parmak ucuna kalkamıyorlar.
  • 11:16 - 11:20
    Asya'nın genel iklimini
    göz önüne almak gerekir.
  • 11:21 - 11:27
    Sıcak bir iklimde çalışmak kolay değildir.
  • 11:28 - 11:35
    Elbet sürekli kendini yellemek istersin,
    soğuk yerlere kaçarsın.
  • 11:36 - 11:40
    Yalnızca iklim farklılığı iş temposundaki
    farklılığı açıklamaya yeter mi?
  • 11:41 - 11:45
    Yoksa Batı'nın henüz anlamadığı
    bir felsefe mi var?
  • 11:46 - 11:50
    Bildiğim kadarıyla...
    Programda da bahsetmiştiniz.
  • 11:51 - 11:54
    Mesela Hintliler elini toprağa sürmez.
  • 11:55 - 12:03
    Biz de Filipinler'de açıkçası beyaz yaka
    işleri tercih ederiz.
  • 12:03 - 12:09
    Özellikle de yeni mezunlar.
    Elimizle çalışmayı sevmeyiz.
  • 12:09 - 12:15
    Güzel sekreterlerin etrafta dolaştığı
    büyük ofislerde çalışmaya eğilimliyiz.
  • 12:18 - 12:20
    Tembel olduğumuzu kanıtlayabilir misin?
  • 12:20 - 12:24
    Beni köşeye sıkıştırdınız.
    Örnek vermekti maksadım.
  • 12:25 - 12:29
    Ülkeleri eleştirdiniz. Mesela Hollanda.
  • 12:30 - 12:37
    Ama biliyorum ki İngilizler kolonileşmeyle
    o ülkelere yardım etmek istiyordu.
  • 12:38 - 12:41
    Siz ise işinize karıştığımızı,
    imkanlarınızı çaldığımızı söylüyorsunuz.
  • 12:42 - 12:46
    Evet, öyle düşünüyorum.
    Sana Hollandalılardan bir örnek vereceğim.
  • 12:46 - 12:50
    Eğitim hakkımız elimizden alınmıştı.
  • 12:51 - 12:53
    Hollandalılar zamanında mı oldu bu?
  • 12:53 - 12:53
    Evet!
  • 12:55 - 13:04
    Kolonidekilerin özgür olma şansı olsa
    onlara bu fırsatı verir misin?
  • 13:04 - 13:07
    Konudan tamamen sapıyoruz.
  • 13:07 - 13:15
    Malaya'dan bir arkadaşım ülkesi seneye
    bağımsızlığını kazanacağı için çok mutlu.
  • 13:15 - 13:24
    Bundan oldukça gurur duyuyor ve
    herkese bunu anlatıyor.
  • 13:24 - 13:32
    Diğer ülkelere de bağımsızlığı verilse
    mutlu olmazlar mı?
  • 13:32 - 13:36
    Memnun olmalarını umuyoruz. Her ülke
    bağımsız olmak ister. Bu çok doğal.
  • 13:36 - 13:40
    Ama bir noktada birisinin karar vermesi
    gerek. Bağımsızlığa hazırlar mı?
  • 13:40 - 13:42
    Uzun uzun tartışılacak bir konu bu.
  • 13:43 - 13:44
    Buyur Raul.
  • 13:44 - 13:53
    Ön yargıların temel sebebi nedir?
    Yalnızca ten rengi midir? Sormak isterim.
  • 13:55 - 13:56
    Olabilir.
  • 13:56 - 14:02
    Güney Amerika'daki sorun gibi mi?
  • 14:02 - 14:10
    Amerikalıların tarafından bakarsak
    beyazlar diğerleriyle karışmak istemiyor.
  • 14:10 - 14:13
    Diğer ırklar peki? Ya onlar da
    beyazlarla karışmak istemiyorsa?
  • 14:13 - 14:17
    Amerika'daki ırkçılık sorunu demişken
    sana sormak isterim.
  • 14:17 - 14:23
    Önceden düşündüğün kadar kötü müydü?
    Yoksa beklediğinden iyi miydi?
  • 14:24 - 14:33
    Gördüğüm, duyduğum ve okuduğum kadarıyla
    beklediğimden daha da kötü bir durumda.
  • 14:34 - 14:35
    Katılır mısın Judith?
  • 14:35 - 14:42
    Hayır, katılmıyorum. İngiltere'de bu konu
    bir olay olmadıkça pek konuşulmaz.
  • 14:43 - 14:47
    Yüksek Mahkeme kararını biraz duyduk.
  • 14:47 - 14:55
    Emmett Till cinayeti yüzünden durum
    daha kötü olur sanıyordum.
  • 14:55 - 14:57
    Olumlu bakabileceğimiz bir yönü de var.
  • 14:57 - 15:04
    Siyahi bir ailenin yanında kaldım.
    Olaya kuş bakışı baktım diyebilirim.
  • 15:04 - 15:12
    Dikkatimi ilk çeken şey siyahilerin
    hallerinden memnun olmamasıydı.
  • 15:12 - 15:15
    Ama gelinen aşamadan memnunlardı.
  • 15:15 - 15:18
    Durumun iyileşeceğine inançları tamdı.
  • 15:19 - 15:22
    New Jersey'de kaldığın zaman mıydı bu?
  • 15:22 - 15:27
    Evet. Siyahi bir ailenin yanındaydım.
    Kuzeyde koşullar daha iyiydi.
  • 15:27 - 15:33
    Değişimin yavaş bir süreç olacağını ama
    zamanla gerçekleşeceğini söylemişlerdi.
  • 15:33 - 15:37
    Bu, kalıpların yıkılması demekti.
    Beni oldukça mutlu etmişti.
  • 15:37 - 15:41
    Diğer tecrübelerini de merak ediyorum.
    Evet, Yoriko?
  • 15:41 - 15:44
    Hiçbir ka... görmedim.
  • 15:45 - 15:48
    Kanıt.
  • 15:50 - 15:54
    ABD'deki ırkçılığı kanıtlayacak bir delil.
  • 15:54 - 16:03
    Ama çoğu siyahinin düşük pozisyonlu
    işçi olarak çalıştığını gördüm.
  • 16:03 - 16:11
    Southridge-Columbia Lisesinde
    siyahi bir kız görmek beni mutlu etti.
  • 16:12 - 16:17
    Öğrenci meclisi başkan yardımcısıydı.
  • 16:18 - 16:20
    Çok güzel. Efendim, Ratnati?
  • 16:20 - 16:30
    New York ve New Jersey'de ırkçılık
    olayıyla karşılaşmadım.
  • 16:30 - 16:36
    Ama Williamsburg'de gezdiğimiz
    siyahiler okulu çok katıydı.
  • 16:36 - 16:40
    Siyahiler onlara özel okullara gidiyor.
  • 16:41 - 16:48
    Okuldaki kızlara beyazlardan ayrı
    okumak hakkındaki düşüncelerini sordum.
  • 16:49 - 16:54
    Bunu önemsemediklerini, eşit haklara
    sahip olmak istediklerini söylediler.
  • 16:56 - 17:00
    Restoran ve kulüp gibi yerlere
    girmeleri yasak.
  • 17:03 - 17:10
    Amerika en demokratik ülke olduğunu
    iddia etse de...
  • 17:12 - 17:19
    ırkçılık bitmedikçe bence asla
    tamamen demokratik olamaz.
  • 17:19 - 17:28
    Ayrıca Amerika bayrağına
    bağlılık yemininde şöyle bahsediliyordu:
  • 17:28 - 17:37
    "Amerika bayrağına ve cumhuriyetine
    bağlılık yemini ederim. Herkes özgürdür."
  • 17:37 - 17:44
    Yaşanan ırkçılık olaylarına bakarsak
    son kısım pek tutarlı değil.
  • 17:44 - 17:59
    Herkes nasıl özgür olabilir?
    Çocuklar bile ırkçılık yaparken.
  • 18:00 - 18:07
    Bir STK'nin sponsor olduğu
    bir dans gecesine katılma fırsatım oldu.
  • 18:07 - 18:14
    Dans pisti çok büyüktü ama beyaz gençler
    pistin solunda toplanmışlardı.
  • 18:14 - 18:21
    Salonun en kötü kısmını da
    siyahi gençlere vermişlerdi.
  • 18:21 - 18:30
    İki taraftan da birbirini dansa kaldıran
    hiç kimseyi görmedim.
  • 18:31 - 18:39
    İlk geldiğimde bir grup gence siyahi bir
    aileyle kalacağımı söylemiştim.
  • 18:39 - 18:45
    Oğlanlardan biri kalkıp odayı terk etti.
    Berbat hissettim. Kuzey böyledir.
  • 18:45 - 18:49
    Güneye gittiğimizde ırkçılığa
    bir kez daha şahit oldum.
  • 18:49 - 18:58
    Kadınlar tuvaletinde elimi yıkıyordum.
    Esmer tenli delegeler de vardı.
  • 18:58 - 19:06
    Onlardan biraz uzakta duruyordum.
    Bir kadın, Amerikan olduğumu sandı. Bana:
  • 19:06 - 19:08
    "Bu Negroların burada ne işi var?" dedi.
  • 19:08 - 19:15
    Çok sinirlenmiştim ama ona sakince
    onlardan biri olduğumu söyledim.
  • 19:15 - 19:20
    Tavrı hemen değişti. Bizzat yaşayınca
    insan ne yapacağını bilemiyor.
  • 19:20 - 19:27
    Bu tür olayları okursun duyarsın ama
    ancak yaşayınca anlarsın.
  • 19:29 - 19:33
    Ön yargının temel sebebi bence ten rengi.
  • 19:38 - 19:48
    Niye bilmem ama beyazlar sanırım
    diğerlerinin kirli olduğunu düşünüyor.
  • 19:49 - 19:52
    Kültürlerinde hoşgörü yok.
  • 19:54 - 20:02
    Bu yüzden beyazlar dünyanın en büyük ve
    harika ırkı olduklarını düşünüyor.
  • 20:04 - 20:09
    Ten rengi demişken... Yazın Amerikanların
    plajda güneşlendiğini görürüz.
  • 20:09 - 20:11
    Bence bunun üzerinde düşünülmesi gerekir.
  • 20:11 - 20:12
    Acaba sebebi nedir?
  • 20:12 - 20:20
    Bence bizim aşağılık kompleksimiz var.
    Doğulu ve siyahi kadınlar meşhurdur.
  • 20:20 - 20:23
    Yani diğer ırkları kıskanıyorsunuz.
  • 20:23 - 20:24
    Sanırım öyle.
  • 20:24 - 20:26
    Benzer bir örnek verirsek?
  • 20:26 - 20:34
    Katılıyorum Waller hanım çünkü
    Filipinli kadınlar da böyle.
  • 20:34 - 20:42
    Esmerse, güneşten yanmışsa
    veya buğday tenliyse özellikle.
  • 20:42 - 20:51
    Hele orta yaşlı elitler. Kırışıklıkları da
    olsa beyazlamaya çalışıyorlar.
  • 20:51 - 20:56
    Tanıştığında esmer yanık tenli oluyorlar.
  • 20:56 - 21:02
    Üç ay sonra karşılaştığında halleri
    tavırları çok farklı oluyor.
  • 21:03 - 21:07
    Yürümeleri değişiyor, kültürleniyorlar
    asil gibi davranıyorlar, vs.
  • 21:07 - 21:11
    Fark ediyorsunuz ki elleri,
    yüzleri, kolları bembeyaz olmuş.
  • 21:12 - 21:19
    Farklılık o kadar bariz oluyor ki
    şaşırmamak imkansız.
  • 21:19 - 21:27
    Bir yerleri beyazsa diğer tüm yerleri
    esmer oluyor.
  • 21:28 - 21:35
    Vücutlarının üst kısmıyla alt kısmı
    arasında dağlar oluyor.
  • 21:35 - 21:37
    Gerçekten ciltlerini beyazlatıyorlar mı?
  • 21:37 - 21:38
    Evet, Waller Hanım.
  • 21:38 - 21:41
    Ya Japon kadınlar? Onlar
    değişmek istemez sanıyorum.
  • 21:41 - 21:49
    Bazıları saçını kırmızıya boyuyor.
  • 21:49 - 21:50
    Gerçekten mi?
  • 21:50 - 21:54
    Evet. Kırmızı rengi seviyorlar.
    Ben sevmiyorum.
  • 21:55 - 21:56
    Ya Endonezyalılar?
  • 21:57 - 22:08
    Batılı kadınlar güneşlenir
    biz ise güneşten kaçarız.
  • 22:08 - 22:11
    Ten renginiz oldukça güzel oysaki.
  • 22:12 - 22:19
    Güneşin altında kararmayalım diye
    dışarıya uzun bluzle çıkarız.
  • 22:20 - 22:25
    Hükümetleriniz ön yargı konusunda
    ne yapıyor söyleyebilir misiniz?
  • 22:25 - 22:28
    Ülkenizdeki ön yargılardan bahsettiniz.
  • 22:30 - 22:33
    Hükümetleriniz bu konuda ne yapıyor?
  • 22:33 - 22:38
    Melezlere karşı ön yargıdan bahsettiniz.
  • 22:38 - 22:45
    Ama kadınların toplumdaki yerinden pek
    bahsetmediniz. Japon kadınlar özgür mü?
  • 22:46 - 22:55
    Savaştan önce demokrasi yoktu.
    Kadın erkeğin malıydı.
  • 22:58 - 22:59
    Ya şimdi?
  • 22:59 - 23:06
    Erkekler her şeyde öncelikliydi.
    Kapıyı bile kadınlar onlara açardı.
  • 23:07 - 23:09
    İlk erkekler çıkardı.
  • 23:10 - 23:20
    Otobüs ve sinemada ilk onlar oturur,
    yer yoksa kadınlar ayakta kalırdı.
  • 23:20 - 23:22
    Japonya'da yaşamak vardı.
  • 23:24 - 23:26
    Bu durum değişiyor mu peki?
  • 23:26 - 23:35
    Evet, çok değişti. Kadınlar da oy veriyor,
    her alanda eşit fırsatlara sahipler.
  • 23:36 - 23:40
    Judith, Doğu şivesine olan
    ön yargıdan bahsetmiştin.
  • 23:40 - 23:43
    İngiltere'nin bu şiveye bakışı aynı mı?
  • 23:45 - 23:48
    Hayır, savaştan sonra çok değişti.
  • 23:48 - 23:56
    İngilizceyi ya Doğulu gibi konuşacaksın
    ya aristokrat gibi derler.
  • 23:56 - 24:00
    Bu artık geçerli değil. Şivesi olanları
    aşağı görmüyoruz artık.
  • 24:00 - 24:07
    Mecliste Kuzey, Doğu, Batı şivelerinin
    hepsini duyabilirsiniz.
  • 24:07 - 24:13
    Onlarla gurur duyuyoruz. Bizi son savaşta
    onlar kurtardı. Herkes onlara saygı duyar.
  • 24:13 - 24:19
    Aslında şu an
    aristokrat ağzıyla dalga geçiliyor.
  • 24:20 - 24:27
    Şivemin kibar olduğunu düşünebilirsiniz
    ama ülkemde şiveli konuşuyorum.
  • 24:27 - 24:30
    Hocanın bunu onayladığını mı söylüyorsun?
  • 24:30 - 24:31
    Hayır, beni hep düzeltir.
  • 24:31 - 24:34
    Üç ay sonra döndüğünde bakalım ne diyecek?
  • 24:34 - 24:35
    Ben de merak ediyorum.
  • 24:36 - 24:44
    Bana yazarsın, değil mi? Sana kişisel
    ön yargılar nasıl yıkılır onu soracaktım.
  • 24:44 - 24:47
    Ama vaktimiz dolmak üzere. Cevabı olan?
  • 24:47 - 24:55
    Kişiyi yargılamadan dinlemeliyiz.
    Herkese eşit yaklaşmalıyız.
  • 24:57 - 25:04
    Konuyu çok güzel toparladın. Teşekkürler
    Ratnati, Yoriko, Judith ve Raul.
  • 25:04 - 25:10
    Haftaya aynı konuyla devam edeceğiz.
    Biri beyaz dört Afrikalı konuğumuz olacak.
  • 25:11 - 25:15
    Güney Afrika Birliği, Gold Coast, Etiyopya
    ve Nijerya'dan dört delege.
  • 25:15 - 25:16
    Translated by Buse Köse
Title:
Amerika Lise Değişim Öğrencileri Tartışıyor (1956) : Filipinler, Japonya, Birleşik Krallık, Endonezya (2)
Description:

more » « less
Video Language:
English
Duration:
25:16

Turkish subtitles

Revisions