"Ön Yargının Kökeni" konulu
forumumuza hoş geldiniz.
Ön yargılarımızın sebeplerine ve
onlardan kurtulma yollarına değineceğiz.
Bugünkü tartışmaya katılan dört öğrenciyi
sizlere tanıtmak isterim.
Endonezya'dan Ratanati. 17 yaşında bir
lise öğrencisi. Çok da iyi bir dansçı.
Az önce dinlediğimiz Yoriko Konishi.
Kendisi Japonya'dan katılıyor.
Zaman zaman bu tür güzel detayları da
sizlerle paylaşacağız.
Yoriko sık sık bizim için
şarkı söyleyip dans ediyor.
İngiltere'den Judith Reader.
Kendisi bugün biraz rahatsız.
Atlantik Okyanusunda yüzmektendir dedik
ama kendisi öyle olmadığını söylüyor.
Filipinlerden Raul Contreras,
Bağımsızlık Gününde 16 yaşına basacak.
Bazı ön yargıları olduğu doğrudur ama
kadınlara karşı ön yargılı olmadığı kesin.
Aksi takdirde üç kadının arasında
tek erkek olarak bu programa katılmazdı.
Ön yargı demişken yavaş yavaş
ön yargılarımızdan bahsetmeye başlayalım.
Ratnati, sence ön yargı nedir?
Ön yargı bence bir bireyin ya da grubun
diğerlerine karşı olan nefret duygusudur.
Nefret duygusu diyorsun. Sence ön yargı
nefret kadar güçlü bir duygu mudur?
Evet. Ön yargılı birine sorsanız
şundan bundan nefret ediyorum der.
Doğru olduğunu varsayıyorum.
Yoriko, peki sence ön yargı nedir?
Fark ettim ki iki beyaz arasında
ayrımcılık yapmak ön yargı sayılmıyor.
Ama bir beyazla siyahi arasında yapılan
ayrımcılık ön yargı sayılıyor.
Ön yargı subjektif olarak oluşturulan
sabit fikirler olarak tanımlanabilir.
Bir kişinin kendisine saygı duyulmaz...
kişi ırk, din, ekonomik statüsüne göre
yargılanırsa bu ön yargıdır.
Peki senin ön yargıların nelerdir?
Waller Hanım, ben açıkçası Japonlara karşı
ön yargılıyım.
Nefret etmiyorum asla.
Sebebi 2. Dünya Savaşının sonuçlarıdır.
O zamanlar çok küçüktüm.
Ne yaşandığını tam kavrayamadım sanırım.
Bu talihsiz olaya şahit olan
akraba ve arkadaşlarım...
bana durumun vahametini gösterdi.
Ülkem Japon hakimiyetinde çok acı çekti.
Japonlara karşı hala
aynı derecede ön yargılı mısın?
5 yıl önce tam bu ön yargımdan
kurtulacakken Japonya bize...
savaş tazminatı ödemeyeceğini açıkladı.
Bu da ön yargımı iyice körükledi.
Yoriko'dan Japonya'nın bu tazminatı
şu an karşılayamadığını öğrendim.
Japonya'daki çoğu öğrenci bu yüzden
soğuk sınıflarda eğitim görüyormuş.
Yuriko senin hiç ön yargın var mı?
Filipinler'e karşı bir ön yargım yok ama..
Çoğu Japon, Kore'den nefret eder.
Kore ortak denize sınır çizdi.
Sınırı geçen Japon balıkçıları
Koreliler yakalayıp bir süre tutarlar.
Kore ile dostluk ilişkileri
kurmaya çabalıyoruz.
Judith'le devam edelim.
Senin ön yargıların nelerdir?
Büyük ihtimalle güleceğiniz
çok saçma ön yargılarım var.
Mesela kırmızı saçlı birini gördüğümde
hemen kendimi korumaya alırım.
Çünkü tüm kırmızı saçlıların
öfkeli kişiler olduğunu düşünürüm.
Avustralya delegesi Elizabeth Woodgate ile
tanıştığımda daha TV'ye çıkmamıştı.
Aksanına şaşırmıştım. Aynı bizim
Doğu İngiliz şivesi gibiydi.
Kimseyi küçük görmek istemem ama
çoğu İngiliz bu aksandan çekinir.
Elizabeth hanımsa benim aksanımdan
çekindiğini söylemişti.
Peki neden çekinmiş?
Beni sevmek için aksanımı unutmalıymış
çünkü aksanım çok resmiymiş.
Amerikanlar da bu şekilde düşünüyorlardır.
Ratnati, sıra sende.
Hollandalılara karşı biraz ön yargılıyım.
Endonezya'ya yaptıklarından dolayı.
Kendisiyle çok övünen, herkesi küçük gören
çok bilmiş kişilere karşı da
ön yargılıyımdır.
Raul'a geri dönelim. Filipinler'de
farklı gruplar arası ön yargılar var mı?
Evet, var. Doğruya doğru, çoğumuz hala
melez doğanlara karşı ön yargılıyız.
Filipin'den çok İspanyol kanına sahip
kişilere Mestizos (Melez) diyoruz.
Bu durum genelde okulda oluyor.
İspanyol rahiplerin okuluna gidiyorum.
Okulumda melezler çoğunlukta.
Genelde onlara ayrıcalık tanınıyor.
Toplumdaki genel kanıya katılıyorum.
Melezler genelde kendini beğenmiş oluyor.
Soylu kanından olduklarını düşünüyorlar.
Bu oğlanlarla nasıl geçiniyorsun peki?
Onlarla sorunlar yaşıyor musun?
Açıkçası aramız pek iyi değil.
Genelde kavga ediyoruz.
Efendim, Yoriko?
Savaştan sonra çok Amerikalı ve Avrupalı
Japonya'da yaşamaya başladı.
Çoğu da Japon kızlarla evlendiler.
Onlardan çocukları oldu.
Bu çocuklara da toplum "melez" dedi.
Melezlerin suçsuz olduğunu düşünüyorum.
Kimi büyükler melez çocuklara
kötü davrandılar, ayrımcılık yaptılar.
Annelerine de kötü gözle baktılar.
Melez annelerinin kötü ve korkunç
olduğunu düşünüyorlardı.
Yabancı bir erkekle evlendikleri için.
Çoğu Japon, yabancıyla evlenmek istemez.
Gelenekleri görenekleri ayrı olduğu için.
Zihniyetleri farklı olduğu için.
Japonya'da hala bu ön yargının sürdüğünü
söyleyebilir miyiz?
Sanırım evet.
Yoriko bize Japon kadınlarının
sosyal statüsünden bahsedebilir misin?
Çok ilginç şeyler duyuyoruz.
Senin söylediklerin de oldukça ilginç.
Savaştan öncesini mi?
Hem o zamanki hem de şimdiki.
60 yıl öncesine kadar Japonlar beyazların
çirkin olduğunu düşünüyordu.
Kırmızıya kaçan saç renklerinden dolayı.
Ayrıca vücut uzuvları büyük olduğu için.
Birtakım kişiler hala böyle düşünüyor.
Japonlar ufak ve narin şeyleri güzel bulur
Japonya'ya yolladığımız koca koca askerler
"narin" diye adlandırılamaz sanıyorum.
Bizi büyük olduğumuz için
küçümsüyormuşsunuz.
Uzun ve yakışıklı erkekler
Batı'da iyi görülür.
Gerçekten mi?
Evet!
Ufak ve narin olmayı seviyoruz.
Çinlilerin bizi pembe tenli olarak
adlandırdığı doğru mu?
Pembe tenli olmaktan gurur duymak zor.
Evet, öyle diyorlar.
Yüzleşme vakti Judith!
Ben al tenliyim.
Ratnati şimdi...
Judith, her yerde İngiliz kolonileri var.
Kolonidekiler hakkında ne düşünüyorsun?
Onlarla ilgili ön yargıların var mı?
Hayır, yok.
Umarım yoktur.
Çoğu Avrupalının Asyalılara tembel gözüyle
baktığını biliyorum.
Kolonileşmenin başında
böyle bir izlenim vardı.
Size yardımcı olduğumuzu düşünmüştük.
Mesela Endonezya'daki Hollandalılar.
Size yardım ettiklerini düşünüyorlardı.
Bize yardım etmiyorlardı. Bak sen dedin.
Bize tembel diyorlardı.
Bize hiç şans tanımadılar. Kendi ülkemizi
inşa etme fırsatımız olmadı.
Judy, tüm Asyalıların tembel olduğu
fikrine katılmıyorum.
Hayır, yanlış anladınız.
Genel bir görüştü.
Umarım kaybolmuştur.
Genel bir görüş mü? Yine de
tembeller diyemeyiz.
Diyelim ki Asyalıların ayak tabanı çok düz
olduğu için parmak ucuna kalkamıyorlar.
Asya'nın genel iklimini
göz önüne almak gerekir.
Sıcak bir iklimde çalışmak kolay değildir.
Elbet sürekli kendini yellemek istersin,
soğuk yerlere kaçarsın.
Yalnızca iklim farklılığı iş temposundaki
farklılığı açıklamaya yeter mi?
Yoksa Batı'nın henüz anlamadığı
bir felsefe mi var?
Bildiğim kadarıyla...
Programda da bahsetmiştiniz.
Mesela Hintliler elini toprağa sürmez.
Biz de Filipinler'de açıkçası beyaz yaka
işleri tercih ederiz.
Özellikle de yeni mezunlar.
Elimizle çalışmayı sevmeyiz.
Güzel sekreterlerin etrafta dolaştığı
büyük ofislerde çalışmaya eğilimliyiz.
Tembel olduğumuzu kanıtlayabilir misin?
Beni köşeye sıkıştırdınız.
Örnek vermekti maksadım.
Ülkeleri eleştirdiniz. Mesela Hollanda.
Ama biliyorum ki İngilizler kolonileşmeyle
o ülkelere yardım etmek istiyordu.
Siz ise işinize karıştığımızı,
imkanlarınızı çaldığımızı söylüyorsunuz.
Evet, öyle düşünüyorum.
Sana Hollandalılardan bir örnek vereceğim.
Eğitim hakkımız elimizden alınmıştı.
Hollandalılar zamanında mı oldu bu?
Evet!
Kolonidekilerin özgür olma şansı olsa
onlara bu fırsatı verir misin?
Konudan tamamen sapıyoruz.
Malaya'dan bir arkadaşım ülkesi seneye
bağımsızlığını kazanacağı için çok mutlu.
Bundan oldukça gurur duyuyor ve
herkese bunu anlatıyor.
Diğer ülkelere de bağımsızlığı verilse
mutlu olmazlar mı?
Memnun olmalarını umuyoruz. Her ülke
bağımsız olmak ister. Bu çok doğal.
Ama bir noktada birisinin karar vermesi
gerek. Bağımsızlığa hazırlar mı?
Uzun uzun tartışılacak bir konu bu.
Buyur Raul.
Ön yargıların temel sebebi nedir?
Yalnızca ten rengi midir? Sormak isterim.
Olabilir.
Güney Amerika'daki sorun gibi mi?
Amerikalıların tarafından bakarsak
beyazlar diğerleriyle karışmak istemiyor.
Diğer ırklar peki? Ya onlar da
beyazlarla karışmak istemiyorsa?
Amerika'daki ırkçılık sorunu demişken
sana sormak isterim.
Önceden düşündüğün kadar kötü müydü?
Yoksa beklediğinden iyi miydi?
Gördüğüm, duyduğum ve okuduğum kadarıyla
beklediğimden daha da kötü bir durumda.
Katılır mısın Judith?
Hayır, katılmıyorum. İngiltere'de bu konu
bir olay olmadıkça pek konuşulmaz.
Yüksek Mahkeme kararını biraz duyduk.
Emmett Till cinayeti yüzünden durum
daha kötü olur sanıyordum.
Olumlu bakabileceğimiz bir yönü de var.
Siyahi bir ailenin yanında kaldım.
Olaya kuş bakışı baktım diyebilirim.
Dikkatimi ilk çeken şey siyahilerin
hallerinden memnun olmamasıydı.
Ama gelinen aşamadan memnunlardı.
Durumun iyileşeceğine inançları tamdı.
New Jersey'de kaldığın zaman mıydı bu?
Evet. Siyahi bir ailenin yanındaydım.
Kuzeyde koşullar daha iyiydi.
Değişimin yavaş bir süreç olacağını ama
zamanla gerçekleşeceğini söylemişlerdi.
Bu, kalıpların yıkılması demekti.
Beni oldukça mutlu etmişti.
Diğer tecrübelerini de merak ediyorum.
Evet, Yoriko?
Hiçbir ka... görmedim.
Kanıt.
ABD'deki ırkçılığı kanıtlayacak bir delil.
Ama çoğu siyahinin düşük pozisyonlu
işçi olarak çalıştığını gördüm.
Southridge-Columbia Lisesinde
siyahi bir kız görmek beni mutlu etti.
Öğrenci meclisi başkan yardımcısıydı.
Çok güzel. Efendim, Ratnati?
New York ve New Jersey'de ırkçılık
olayıyla karşılaşmadım.
Ama Williamsburg'de gezdiğimiz
siyahiler okulu çok katıydı.
Siyahiler onlara özel okullara gidiyor.
Okuldaki kızlara beyazlardan ayrı
okumak hakkındaki düşüncelerini sordum.
Bunu önemsemediklerini, eşit haklara
sahip olmak istediklerini söylediler.
Restoran ve kulüp gibi yerlere
girmeleri yasak.
Amerika en demokratik ülke olduğunu
iddia etse de...
ırkçılık bitmedikçe bence asla
tamamen demokratik olamaz.
Ayrıca Amerika bayrağına
bağlılık yemininde şöyle bahsediliyordu:
"Amerika bayrağına ve cumhuriyetine
bağlılık yemini ederim. Herkes özgürdür."
Yaşanan ırkçılık olaylarına bakarsak
son kısım pek tutarlı değil.
Herkes nasıl özgür olabilir?
Çocuklar bile ırkçılık yaparken.
Bir STK'nin sponsor olduğu
bir dans gecesine katılma fırsatım oldu.
Dans pisti çok büyüktü ama beyaz gençler
pistin solunda toplanmışlardı.
Salonun en kötü kısmını da
siyahi gençlere vermişlerdi.
İki taraftan da birbirini dansa kaldıran
hiç kimseyi görmedim.
İlk geldiğimde bir grup gence siyahi bir
aileyle kalacağımı söylemiştim.
Oğlanlardan biri kalkıp odayı terk etti.
Berbat hissettim. Kuzey böyledir.
Güneye gittiğimizde ırkçılığa
bir kez daha şahit oldum.
Kadınlar tuvaletinde elimi yıkıyordum.
Esmer tenli delegeler de vardı.
Onlardan biraz uzakta duruyordum.
Bir kadın, Amerikan olduğumu sandı. Bana:
"Bu Negroların burada ne işi var?" dedi.
Çok sinirlenmiştim ama ona sakince
onlardan biri olduğumu söyledim.
Tavrı hemen değişti. Bizzat yaşayınca
insan ne yapacağını bilemiyor.
Bu tür olayları okursun duyarsın ama
ancak yaşayınca anlarsın.
Ön yargının temel sebebi bence ten rengi.
Niye bilmem ama beyazlar sanırım
diğerlerinin kirli olduğunu düşünüyor.
Kültürlerinde hoşgörü yok.
Bu yüzden beyazlar dünyanın en büyük ve
harika ırkı olduklarını düşünüyor.
Ten rengi demişken... Yazın Amerikanların
plajda güneşlendiğini görürüz.
Bence bunun üzerinde düşünülmesi gerekir.
Acaba sebebi nedir?
Bence bizim aşağılık kompleksimiz var.
Doğulu ve siyahi kadınlar meşhurdur.
Yani diğer ırkları kıskanıyorsunuz.
Sanırım öyle.
Benzer bir örnek verirsek?
Katılıyorum Waller hanım çünkü
Filipinli kadınlar da böyle.
Esmerse, güneşten yanmışsa
veya buğday tenliyse özellikle.
Hele orta yaşlı elitler. Kırışıklıkları da
olsa beyazlamaya çalışıyorlar.
Tanıştığında esmer yanık tenli oluyorlar.
Üç ay sonra karşılaştığında halleri
tavırları çok farklı oluyor.
Yürümeleri değişiyor, kültürleniyorlar
asil gibi davranıyorlar, vs.
Fark ediyorsunuz ki elleri,
yüzleri, kolları bembeyaz olmuş.
Farklılık o kadar bariz oluyor ki
şaşırmamak imkansız.
Bir yerleri beyazsa diğer tüm yerleri
esmer oluyor.
Vücutlarının üst kısmıyla alt kısmı
arasında dağlar oluyor.
Gerçekten ciltlerini beyazlatıyorlar mı?
Evet, Waller Hanım.
Ya Japon kadınlar? Onlar
değişmek istemez sanıyorum.
Bazıları saçını kırmızıya boyuyor.
Gerçekten mi?
Evet. Kırmızı rengi seviyorlar.
Ben sevmiyorum.
Ya Endonezyalılar?
Batılı kadınlar güneşlenir
biz ise güneşten kaçarız.
Ten renginiz oldukça güzel oysaki.
Güneşin altında kararmayalım diye
dışarıya uzun bluzle çıkarız.
Hükümetleriniz ön yargı konusunda
ne yapıyor söyleyebilir misiniz?
Ülkenizdeki ön yargılardan bahsettiniz.
Hükümetleriniz bu konuda ne yapıyor?
Melezlere karşı ön yargıdan bahsettiniz.
Ama kadınların toplumdaki yerinden pek
bahsetmediniz. Japon kadınlar özgür mü?
Savaştan önce demokrasi yoktu.
Kadın erkeğin malıydı.
Ya şimdi?
Erkekler her şeyde öncelikliydi.
Kapıyı bile kadınlar onlara açardı.
İlk erkekler çıkardı.
Otobüs ve sinemada ilk onlar oturur,
yer yoksa kadınlar ayakta kalırdı.
Japonya'da yaşamak vardı.
Bu durum değişiyor mu peki?
Evet, çok değişti. Kadınlar da oy veriyor,
her alanda eşit fırsatlara sahipler.
Judith, Doğu şivesine olan
ön yargıdan bahsetmiştin.
İngiltere'nin bu şiveye bakışı aynı mı?
Hayır, savaştan sonra çok değişti.
İngilizceyi ya Doğulu gibi konuşacaksın
ya aristokrat gibi derler.
Bu artık geçerli değil. Şivesi olanları
aşağı görmüyoruz artık.
Mecliste Kuzey, Doğu, Batı şivelerinin
hepsini duyabilirsiniz.
Onlarla gurur duyuyoruz. Bizi son savaşta
onlar kurtardı. Herkes onlara saygı duyar.
Aslında şu an
aristokrat ağzıyla dalga geçiliyor.
Şivemin kibar olduğunu düşünebilirsiniz
ama ülkemde şiveli konuşuyorum.
Hocanın bunu onayladığını mı söylüyorsun?
Hayır, beni hep düzeltir.
Üç ay sonra döndüğünde bakalım ne diyecek?
Ben de merak ediyorum.
Bana yazarsın, değil mi? Sana kişisel
ön yargılar nasıl yıkılır onu soracaktım.
Ama vaktimiz dolmak üzere. Cevabı olan?
Kişiyi yargılamadan dinlemeliyiz.
Herkese eşit yaklaşmalıyız.
Konuyu çok güzel toparladın. Teşekkürler
Ratnati, Yoriko, Judith ve Raul.
Haftaya aynı konuyla devam edeceğiz.
Biri beyaz dört Afrikalı konuğumuz olacak.
Güney Afrika Birliği, Gold Coast, Etiyopya
ve Nijerya'dan dört delege.
Translated by Buse Köse