< Return to Video

Kızım, eşim, robotumuz ve ölümsüzlük arayışı

  • 0:00 - 0:03
    Chris Anderson: Pekâlâ,
    öyle tahmin ediyorum ki
  • 0:03 - 0:05
    hayatın hakkında konuşacağız
  • 0:05 - 0:08
    ve benimle paylaştığınız
    bazı resimleri kullanacağız.
  • 0:08 - 0:11
    Sanırım şu fotoğrafla başlamalıyız.
  • 0:11 - 0:14
    Peki, kim bu?
  • 0:14 - 0:19
    Martine Rothblatt: Bu benim
    en büyük oğlumuz Eli ile birlikte.
  • 0:19 - 0:21
    Beş yaşlarındaydı.
  • 0:21 - 0:23
    Bu fotoğraf Nijerya'da çekilmişti,
  • 0:23 - 0:27
    Washington, D.C. baro sınavının
    hemen ertesinde çekilmişti.
  • 0:27 - 0:31
    CA: Peki ama bu çok da
    Martine'e benzemiyor.
  • 0:32 - 0:40
    MR: Evet. Bu benim erkekkenki hâlim,
    büyütülüş şeklimdeki gibi.
  • 0:40 - 0:44
    Erkekten kadına, Martin'den Martine'e
    dönüşümümden önce.
  • 0:44 - 0:46
    CA: Martin Rothblatt olarak yetiştirildin.
  • 0:46 - 0:47
    MR: Doğru.
  • 0:47 - 0:51
    CA: Bu resmin çekilmesinden yaklaşık
    bir yıl sonra güzel bir kadınla evlendin.
  • 0:51 - 0:54
    İlk görüşte aşk mıydı? Ne oldu?
  • 0:54 - 0:56
    MR: İlk görüşte aşktı.
  • 0:56 - 1:00
    Bina'yı Los Angeles'da
    bir diskotekte gördüm
  • 1:00 - 1:04
    ve sonra birlikte yaşamaya başladık
  • 1:04 - 1:07
    ama onu ilk gördüğüm anda
    onun etrafındaki enerjiyi gördüm.
  • 1:07 - 1:09
    Ona dans etmeyi teklif ettim.
  • 1:09 - 1:12
    O da bana benim etrafımda
    bir enerji gördüğünü söyledi.
  • 1:12 - 1:16
    Ben bekâr ve çocuklu bir erkektim.
    O da bekâr ve çocuklu bir kadındı.
  • 1:16 - 1:19
    Birbirimize çocuklarımızın
    resimlerini gösterdik
  • 1:19 - 1:22
    ve yaklaşık 33 yıldır
    mutlu bir evlilik sürdürüyoruz.
  • 1:22 - 1:27
    (Alkış)
  • 1:27 - 1:30
    CA: O zamanlarda,
    uydular hakkında çalışan
  • 1:30 - 1:32
    yetenekli bir girişimciydin.
  • 1:32 - 1:34
    Sanırım iki tane başarılı şirketin vardı
  • 1:34 - 1:36
    ve sonra radyoları
    dönüştürmek için uyduları
  • 1:36 - 1:40
    nasıl kullanabileceğimize ilişkin
    problemi ele almıştın.
  • 1:40 - 1:42
    Biraz bundan bahset.
  • 1:42 - 1:44
    MR: Evet. Her zaman uzay
    teknolojisini sevmişimdir
  • 1:44 - 1:47
    ve uydular, bana, atalarımızın
  • 1:47 - 1:50
    kanoları ilk defa
    suya itmeleri gibi gelmiştir.
  • 1:50 - 1:53
    Yani, gökyüzü okyanusunda seyrüseferin
  • 1:53 - 1:56
    bir parçası olmak benim için
    çok heyecan vericiydi
  • 1:56 - 2:00
    ve farklı uydu iletişim
    sistemlerini geliştirdikçe,
  • 2:00 - 2:06
    yaptığım temel şey daha büyük
    ve daha güçlü uyduları fırlatmaktı,
  • 2:06 - 2:09
    bunun sonu olarak da alıcı antenlerin
  • 2:09 - 2:11
    daha küçük olabileceğiydi
  • 2:11 - 2:15
    ve doğrudan televizyon yayınının ardından
  • 2:15 - 2:19
    eğer daha güçlü bir uydu yapabilirsek
  • 2:19 - 2:21
    alıcı çanağın daha küçük
    olabileceği fikri aklıma geldi.
  • 2:21 - 2:25
    Öyle ki bu çanak parabolik
    çanağın sadece bir parçası,
  • 2:25 - 2:28
    bir otomobilin üstüne yerleştirilecek
    küçük düz bir parça olabilirdi
  • 2:28 - 2:32
    ve ulusal uydu radyosuna sahip olabilirdi
  • 2:32 - 2:35
    ve şu an bu sistem: Sirius XM.
  • 2:35 - 2:37
    CA: Vay be. Kimler Sirius'u kullandı?
  • 2:37 - 2:40
    (Alkış)
  • 2:40 - 2:42
    MR: Aylık abonelikleriniz için
    teşekkür ediyorum.
  • 2:42 - 2:44
    (Gülüşmeler)
  • 2:44 - 2:49
    CA: Yani o zamanlardaki
    tüm tahminlere karşı başarılı oldu.
  • 2:49 - 2:51
    Çok büyük bir ticari başarıydı
  • 2:51 - 2:55
    ancak ondan kısa bir süre
    sonra 1990'ların başında
  • 2:55 - 3:00
    hayatındaki bu büyük dönüşüm başladı
    ve sen Martine olmaya başladın.
  • 3:00 - 3:03
    MR: Doğru.
    CA: Anlatsana, nasıl oldu?
  • 3:05 - 3:12
    MR: Bina ve dört güzel
    çocuğumuzla bir toplantı yaptık
  • 3:12 - 3:17
    ve her birine tek tek ruhumun
  • 3:17 - 3:23
    her zaman bir kadın gibi hissettiğini
  • 3:23 - 3:27
    ama eğer bunu söylersem insanların
    bana güleceğinden korktuğumu,
  • 3:27 - 3:30
    bu yüzden hep saklı tuttuğumu
  • 3:30 - 3:33
    ve sadece erkeksi tarafımı
    gösterdiğimi söyledim.
  • 3:33 - 3:36
    Her biri bu konuya farklı yaklaştı.
  • 3:36 - 3:40
    Bina: "Ben senin ruhunu seviyorum,
  • 3:40 - 3:44
    dışı Martin ya da Martine
    benim için fark etmez,
  • 3:44 - 3:46
    senin ruhunu seviyorum." dedi.
  • 3:46 - 3:50
    Oğlum: "Eğer bir kadın olursan
  • 3:50 - 3:54
    hâlâ benim babam
    olmaya devam edecek misin?" dedi.
  • 3:54 - 3:57
    Ben de: "Evet her zaman
    senin baban olarak kalacağım." dedim
  • 3:57 - 4:01
    ve hâlâ da onun babasıyım.
  • 4:01 - 4:05
    En küçük kızım mükemmel bir
    beş yaş tepkisi verdi.
  • 4:05 - 4:09
    Bana dedi ki: "Ben babamı seviyorum
  • 4:09 - 4:12
    ve o (kadın) da beni seviyor.".
  • 4:12 - 4:16
    Şöyle ki kızımın cinsiyetleri karıştırma
    konusunda hiçbir problemi yoktu.
  • 4:16 - 4:19
    CA: Bu olaydan sonra şu kitabı yayınladın:
  • 4:19 - 4:21
    "Cinsiyet Ayrımı".
  • 4:21 - 4:23
    Bu kitaptaki iddian neydi?
  • 4:23 - 4:28
    MR: Benim bu kitaptaki iddiam,
    dünyada yedi milyar insanın yaşadığı
  • 4:28 - 4:33
    ve aslında bir cinsiyeti ifade etmenin
    yedi milyar farklı yolu olduğuydu.
  • 4:33 - 4:40
    Her ne kadar insanların bir erkek
    veya bir kadın cinsel organı olsa da
  • 4:40 - 4:43
    cinsel organlar sizin cinsiyetinizi
  • 4:43 - 4:45
    ve hatta gerçekte
    cinsel kimliğinizi belirlemez.
  • 4:45 - 4:47
    Bu sadece bir vücut yapısı
  • 4:47 - 4:49
    ve üreme yollarıdır
  • 4:49 - 4:52
    ve insanlar istedikleri
    cinsiyeti seçebilirler,
  • 4:52 - 4:54
    eğer ki toplum tarafından
  • 4:54 - 4:57
    erkek veya kadın kategorisini
    seçmeye zorlanmazlarsa,
  • 4:57 - 4:59
    aynen Güney Afrika'nın
  • 4:59 - 5:02
    insanları siyah veya beyaz
    kategorisini seçmeye zorladığı gibi.
  • 5:02 - 5:06
    Antropoloji bilimden gelen bilgimizle
    biliyoruz ki; ırk bir kurgudur,
  • 5:06 - 5:09
    her ne kadar ırkçılık
    çok çok gerçek olsa da
  • 5:09 - 5:11
    ve şimdilerde ise toplumsal
    çalışmalardan biliyoruz ki
  • 5:11 - 5:15
    ayrı erkek ve kadın cinsiyetleri
    yaratılmış bir kurgudur.
  • 5:16 - 5:18
    Gerçek olan ise cinsiyetin değişkenliğidir
  • 5:18 - 5:22
    ki bu da erkekten kadına
    bütün bir süreçte kesişmektedir.
  • 5:22 - 5:26
    CA: Sen kendini her zaman
    yüzde yüz kadın hissetmiyorsun.
  • 5:26 - 5:28
    MR: Doğru. Bazı açılardan cinsiyetimi
  • 5:28 - 5:32
    aynen saç stilimi değiştirdiğim gibi
    değiştirdiğimi söyleyebilirim.
  • 5:32 - 5:39
    CA: (Gülüşmeler) Peki, şimdi,
    bu senin mükemmel kızın, Jenesis.
  • 5:39 - 5:44
    Oldukça kötü bir şey meydana
    geldiğinde yaklaşık bu yaşlardaydı.
  • 5:44 - 5:49
    MR: Evet, evimizde kendi
    yatak odasına çıkan merdivenleri
  • 5:49 - 5:51
    çıkamadığını fark etti
  • 5:51 - 5:53
    ve doktorlarla geçirdiğimiz
    birkaç aydan sonra
  • 5:53 - 5:54
    çok nadir görülen
  • 5:54 - 5:57
    hemen hemen değişmeyecek
    şekilde ölümcül bir hastalık olan
  • 5:57 - 6:01
    pulmoner arteriyel
    hipertansiyon teşhisi konuldu.
  • 6:01 - 6:04
    CA: Peki buna nasıl tepki verdiniz?
  • 6:04 - 6:07
    MR: Şey, öncelikle onu götürebileceğimiz
    en iyi doktorlara götürmeye çalıştık.
  • 6:07 - 6:08
    Kendimizi en sonunda
  • 6:08 - 6:11
    Washington, D.C.'deki Ulusal
    Çocuk Hastanesi'nde bulduk.
  • 6:11 - 6:14
    Çocuk kardiyolojisinin başındaki kişi,
  • 6:14 - 6:18
    kızımı akciğer nakline yönlendireceğini
  • 6:18 - 6:20
    ama umutlu olmamamız gerektiğini,
  • 6:20 - 6:22
    çünkü uygun akciğerin,
    özellikle de çocuklar için,
  • 6:22 - 6:24
    çok az olduğu söyledi.
  • 6:24 - 6:28
    Bize, bu teşhisin konulduğu
    herkesin öldüğünü söyledi
  • 6:28 - 6:32
    ve aranızda "Lorenzo'nun yağı"
    filmini izleyenleriniz varsa,
  • 6:32 - 6:35
    ana karakterin ağlayarak
    merdivenlerden aşağı indiği
  • 6:35 - 6:41
    ve oğlunun kaderine
    üzüldüğü bir sahne vardır,
  • 6:41 - 6:44
    işte bizim de Jenesis için
    tam olarak hissettiğimiz şey buydu.
  • 6:44 - 6:48
    CA: Ama sen bunu yapabileceklerinin
    bir sınırı olarak kabul etmedin.
  • 6:48 - 6:50
    Araştırmaya ve bu hastalığı
  • 6:50 - 6:53
    tedavi edecek bir yol bulmak
    için çalışmaya başladın.
  • 6:53 - 6:57
    MR: Doğru. O dönemde
    haftalarca yoğun bakımda kaldı
  • 6:57 - 7:01
    ve Bina ve ben
    hastanede kalacakları seçtik,
  • 7:01 - 7:03
    diğeri ise çocuklarla ilgilenecekti
  • 7:03 - 7:06
    ve ben hastanedeyden
    ve o uyuyorken,
  • 7:06 - 7:07
    hastanenin kütüphanesine gittim.
  • 7:07 - 7:12
    Pulmoner hipertansiyon hakkında
    bulabildiğim tüm makaleleri okudum.
  • 7:12 - 7:16
    Okulda bile hiç biyoloji dersi almamıştım,
  • 7:16 - 7:19
    bu yüzden temel biyoloji kitaplarından
  • 7:19 - 7:22
    üniversite seviyesindeki
    kitaplara kadar gittim
  • 7:22 - 7:26
    ve sonra tıbbi ders kitaplarına
    ve ardından dergi makalelerine, git gel,
  • 7:26 - 7:30
    sonunda birilerinin, bir tedavi bulma
    ihtimali olabileceğini düşünmek için
  • 7:30 - 7:31
    yeterli bilgiyi elde etmiştim.
  • 7:31 - 7:35
    Böylece kâr amacı
    gütmeyen bir dernek kurduk.
  • 7:35 - 7:40
    İnsanlara bağış yapmaları
    için bir talepte bulundum
  • 7:40 - 7:42
    ve böylece tıbbi araştırmayı
    karşılayabilecektik.
  • 7:42 - 7:46
    Konu hakkında uzmanlaşmıştım--
    doktorlar bana, Martine,
  • 7:46 - 7:50
    bize sağladığın tüm
    destekler için çok minnetarız
  • 7:50 - 7:54
    ama kızını kurtabilecek bir tedaviyi
  • 7:54 - 7:55
    zamanında bulamayacağız dedi.
  • 7:55 - 8:03
    Fakat, Burroughs Wellcome
    Şirketi tarafından geliştirilen
  • 8:03 - 8:06
    hastalığın seyrini
    kesebilecek bir ilaç var
  • 8:06 - 8:11
    fakat Burroughs Wellcome,
    Glaxo Wellcome tarafından alındı.
  • 8:11 - 8:13
    Nadir ve seyrek görülen hastalıklar için
  • 8:13 - 8:16
    hiçbir ilaç geliştirmeme kararı aldılar
  • 8:16 - 8:21
    ve belki sen uydu
    iletişimleri alanındaki bilgini
  • 8:21 - 8:25
    pulmoner hipertansyion için bir
    tedavi geliştirmek için kullanabilirsin.
  • 8:25 - 8:28
    CA: Nasıl olur da bu ilaca erişebilirsin?
  • 8:28 - 8:30
    MR: Glaxo Wellcome'a gittim
  • 8:30 - 8:36
    ve üç kez reddedilişimden ve kapının
    yüzüme kapanmasından sonra,
  • 8:36 - 8:39
    çünkü ilaç üzerindeki lisans hakkını
  • 8:39 - 8:42
    bir uydu iletişimleri
    uzmanına vermeyeceklerdi,
  • 8:42 - 8:48
    hiç kimseye ilacı vermeyeceklerdi
  • 8:48 - 8:52
    ve benim bu alanda
    uzman olmadığımı düşündüler,
  • 8:52 - 8:58
    en sonunda küçük bir grubu
    benimle birlikte çalışmaya ikna edebildim
  • 8:58 - 9:01
    ve yeterli güvenirliliği oluşturabildik.
  • 9:01 - 9:03
    Onların direncini zayıflattım
  • 9:03 - 9:06
    ve bu arada bu işin başarılı
    olabileceğine dair hiçbir inançları yoktu,
  • 9:06 - 9:09
    bana "zamanını boşa harcıyorsun.
    Kızın hakkında çok üzgünüz."
  • 9:09 - 9:10
    demeye çalıştılar.
  • 9:10 - 9:13
    Ancak en nihayetinde, 25.000 dolara
  • 9:13 - 9:18
    ve elde edilen gelirlerin
    yüzde 10'u dâhil,
  • 9:18 - 9:21
    bana bu ilacın dünya çapındaki
    haklarını verme konusunda anlaştık.
  • 9:22 - 9:29
    CA: Yani sen bu ilacı mükemmel
    bir şekilde piyasaya sürdün,
  • 9:29 - 9:33
    temelde parasal dengeyi
    saptayıp bir değer biçerek yaptın.
  • 9:33 - 9:37
    MR: Ah evet Chris ama bu
    benim nihai sonucum değildi--
  • 9:37 - 9:40
    onlara 25.000 dolarlık
    bir çek yazdıktan sonra,
  • 9:40 - 9:43
    onlara "Peki, Jenesis için
    olan ilaç nerede?" dedim.
  • 9:43 - 9:46
    Onlar bana "Ah, Martine, Jenesis
    için uygun bir ilaç yok.
  • 9:46 - 9:48
    Bu bizim sadece farelerde
    denediğimiz bir şey." dediler.
  • 9:48 - 9:52
    Bana, içinde az miktarda toz olan
  • 9:52 - 9:54
    kilitlenebilir plastik torbada
    bir şey verdiler.
  • 9:54 - 9:56
    Bana "Bunu hiçbir insana verme" dediler
  • 9:56 - 10:00
    ve bana patent olduğu söylenilen
    bir kâğıt parçası verdiler,
  • 10:00 - 10:04
    ondan sonra bu ilacı hayata geçirecek
    bir yol bulmak zorundaydık.
  • 10:04 - 10:07
    Birleşik Devletler'de en iyi
    üniversitelerde çalışan yüz kimyacı,
  • 10:07 - 10:12
    bu küçük patenti bir ilaca dönüştürmenin
    mümkün olmadığına yemin ettiler.
  • 10:12 - 10:15
    Eğer ilaç ortaya çıkarsa,
    bu ilaç alınamaz,
  • 10:15 - 10:18
    çünkü ilaç sadece 45 dakikalık
    bir yarılanma ömrüne sahipti.
  • 10:18 - 10:23
    CA: Ve fakat, bir veya iki yıl sonra
    elinde Jenesis için işe yarayan
  • 10:23 - 10:27
    bir ilaç vardı.
  • 10:27 - 10:31
    MR: Chris, mükemmel olan şey,
  • 10:31 - 10:34
    bu değersiz toz parçasının
    sadece Jenesis için değil
  • 10:34 - 10:38
    diğer insanların yaşamaları
    için de bir umut ışığı taşımasıdır,
  • 10:38 - 10:43
    ne var ki; bu toz, yıllık
  • 10:43 - 10:47
    bir buçuk milyar dolar gelir getiriyor.
  • 10:47 - 10:50
    (Alkış)
  • 10:50 - 10:53
    CA: Bak işte yaptın.
  • 10:53 - 10:57
    Bu yüzden bu şirketi halka açtın değil mi?
  • 10:57 - 11:00
    Bundan büyük bir servet elde ettin.
  • 11:00 - 11:04
    Peki Glaxo'ya kaç para ödemiştin,
    unutmadan, 25.000 doların yanısıra?
  • 11:04 - 11:07
    MR: Evet, yani, her yıl onlara
    1,5 milyar doların yüzde 10'unu ödüyoruz.
  • 11:07 - 11:11
    150 milyon dolar,
    geçen yıl 100 milyon dolar.
  • 11:11 - 11:13
    Bu onlar için hayatları
    boyunca yaptıkları
  • 11:13 - 11:14
    en büyük yatırımdı. (Gülüşmeler)
  • 11:14 - 11:16
    CA: Sanırım en iyi haber ise
  • 11:16 - 11:18
    şudur.
  • 11:18 - 11:22
    MR: Evet. Jenesis tamamıyla
    mükemmel genç bir kız.
  • 11:22 - 11:25
    Hâlâ hayatta, 30 yaşında ve sağlıklı.
  • 11:25 - 11:27
    Beni, Bina'yı ve Jenesis'i görüyorsunuz.
  • 11:27 - 11:30
    Jenesis hakkındaki en muhteşem şey,
  • 11:30 - 11:33
    onun hayatta her şeyi
    yapabilecek olmasıydı
  • 11:33 - 11:37
    ve inanın ki, eğer insanların
    sizin yüzünüze karşı
  • 11:37 - 11:40
    ölümcül bir hastalığa yakalandığınızı
    söyleyerek yetiştiyseniz,
  • 11:40 - 11:42
    muhtemelen Tahiti'ye giderdim,
  • 11:42 - 11:45
    bunu da sadece kimseyle
    karşılaşmamak için yapardım.
  • 11:45 - 11:48
    Bunun yerine o, United Therapeutics'de
    çalışmayı yeğledi.
  • 11:48 - 11:51
    Nadir görülen hastaların
    ilaç alabilmesi için
  • 11:51 - 11:54
    elinden gelen her şeyi
    yapmak istediğini söylüyor
  • 11:54 - 11:58
    ve bugün o bizim telekonferans
    etkinliklerimizin proje lideri.
  • 11:58 - 12:02
    Bu telekonferanslarda, pulmoner
    hipertansiyon için tedavi bulmak amacıyla
  • 12:02 - 12:05
    tüm şirketin dijital olarak
    bir araya gelmesine yardımcı oluyor.
  • 12:05 - 12:08
    CA: Ancak bu hastalığa yakalanan
    herkes o kadar da şanslı değil.
  • 12:08 - 12:12
    Birçok insan bu sebeple ölüyor ve siz de
    bununla uğraşıyorsunuz. Peki nasıl?
  • 12:12 - 12:16
    MR: Kesinlikle Chris. Bu hastalıktan
    ölmeye devam edenler
  • 12:16 - 12:20
    sadece Birleşik Devletler'de
    yılda takriben 3.000 kişi,
  • 12:20 - 12:22
    dünya çapında ise belki de bunun 10 katı,
  • 12:22 - 12:24
    çünkü ilaçlar süreci yavaşlatıyor
  • 12:24 - 12:26
    ama onu durdurmuyor.
  • 12:26 - 12:31
    Pulmoner hipertansiyon, pulmoner fibroz,
  • 12:31 - 12:33
    kistik fibroz, amfizem
  • 12:33 - 12:36
    ve Leonard Nimoy'ın ölme
    sebebi olan koah için
  • 12:36 - 12:39
    tek çare akciğer nakli
  • 12:39 - 12:41
    ama maalesef ki akciğer nakli için
  • 12:41 - 12:44
    Birleşik Devletler'de yılda
  • 12:44 - 12:47
    sadece 2.000 insan için
    yeterli sayıda akciğer var
  • 12:47 - 12:50
    ancak yılda yaklaşık yarım milyon insan
  • 12:50 - 12:52
    akciğer yetersizliğinin
    son aşamasında ölüyor.
  • 12:52 - 12:55
    CA: Peki bu konuda
    nasıl hareket ediyorsunuz?
  • 12:55 - 12:57
    MR: Ben aynen binaların
    ve makina parçalarının
  • 12:57 - 13:01
    sınırsız kaynağı ile
    arabaları ve uçakları
  • 13:01 - 13:03
    ve binaları elimizde tuttuğumuz gibi,
  • 13:03 - 13:07
    neden insanları, özellikle de
    akciğer hastalığı olanları,
  • 13:07 - 13:11
    süresiz olarak hayatta tutacak
    organ nakli için sınırsız bir kaynak
  • 13:11 - 13:16
    yapmayalım ihtimalini
    zihnimde canlandırıyorum.
  • 13:16 - 13:19
    Böylece, insan genomunu
    çözen Craig Venter
  • 13:19 - 13:21
    ve X ödülünün kurucusu olan
  • 13:21 - 13:23
    Peter Diamandis ile birlikte
    kurduğu bir şirketle,
  • 13:23 - 13:27
    domuzun genetiğini değiştirmek için
  • 13:27 - 13:31
    bir takım oluşturduk,
  • 13:31 - 13:35
    böylece domuzun organları
    insan vücudu tarafından reddedilmeyecek
  • 13:35 - 13:38
    ve dolayısıyla da
    nakledilebilir organlar için
  • 13:38 - 13:41
    sınırsız bir kaynak sağlamış olacağız.
  • 13:41 - 13:44
    Bunu şirketimiz, United Therapeutics,
    aracılığıyla yapıyoruz.
  • 13:44 - 13:47
    CA: Yani sen, neydi, bir on yıl içinde
  • 13:47 - 13:51
    bu kişilerle, nakledilebilir akciğer
    sıkıntısını çözeceğinize inanıyorsun.
  • 13:51 - 13:53
    MR: Kesinlikle, Chris.
  • 13:53 - 13:57
    Direkt televizyon yayını, Sirius XM'de
    başarılı olduğumuz kadar
  • 13:57 - 14:00
    bunda da başarılı olacağımızdan eminim.
  • 14:00 - 14:02
    Aslına bakarsan bu atla deve değil.
  • 14:02 - 14:05
    Bu, bir genden diğerine kadar
    uzak olan, kolay bir mühendislik.
  • 14:05 - 14:09
    Genom dizilimlemenin rutin olduğu
  • 14:09 - 14:12
    ve Synthetic Genomics'deki
    mükemmel insanların
  • 14:12 - 14:15
    domuz genomu üzerinde
    sıfırlama yapabildiği,
  • 14:15 - 14:17
    problemli genleri bulabildiği
    ve onu düzeltebildiği
  • 14:17 - 14:20
    bir dönemde doğduğumuz için çok şanslıyız.
  • 14:20 - 14:23
    CA: Ancak bu sadece vücutta değil --
    bu tabii ki muhteşem.
  • 14:23 - 14:27
    (Alkış)
  • 14:27 - 14:31
    Bu, şu an için sizin ilginizi çeken
    dayanıklı vücutlar değil sadece.
  • 14:31 - 14:33
    Bu dayanıklı zihinler de demek.
  • 14:33 - 14:39
    Sanırım bu grafik size oldukça
    etkili bir şey söylüyor.
  • 14:39 - 14:40
    Bu ne anlama geliyor?
  • 14:40 - 14:44
    MR: Bu grafiğin söylediği şey,
    Ray Kurzweil'dan geliyor,
  • 14:44 - 14:46
    bilgisayarın donanım,
  • 14:46 - 14:51
    aygıt ve yazılımını işleme sürecindeki
  • 14:51 - 14:54
    oran eğri boyunca artıyor,
  • 14:54 - 14:58
    2020 yıllarında, bugün önceki
    sunumlarda da gördüğümüz gibi,
  • 14:58 - 15:02
    bilgiyi ve etrafımızdaki dünyayı
  • 15:02 - 15:07
    insan zihni ile aynı oranda işleyen
    bilgi teknolojileri olacak.
  • 15:08 - 15:12
    CA: Böyle olunca da, beynimizin
    içeriğini elde edeceğinize
  • 15:12 - 15:16
    ve onu sonsuza kadar
    saklayacağınıza inanarak
  • 15:16 - 15:22
    aslında dünya için
    hazır olmuş mu olacaksınız?
  • 15:22 - 15:24
    Bunu nasıl ifade edersin?
  • 15:24 - 15:29
    MR: Şey, Chris, üzerinde çalıştığımız şey;
  • 15:29 - 15:31
    insanların, kişisel özelliklerinin,
  • 15:31 - 15:35
    kişiliklerinin, hatıralarının,
    duygularının, inançlarının,
  • 15:35 - 15:37
    davranışlarının ve değerlerinin,
  • 15:37 - 15:40
    bizim bugün Google'a, Amazon'a,
    Facebook'a yüklediğimiz her şeyin
  • 15:40 - 15:45
    bütününden oluşan bir zihin dosyası
    yaratabileceği bir durum oluşturmak.
  • 15:45 - 15:51
    Orada depolanmış olan tüm bilgi,
    gelecek birkaç on yıl içinde
  • 15:51 - 15:56
    yazılımın bilinci yineleyebildiği
    zaman geldiğinde,
  • 15:56 - 16:00
    zihin dosyamızda olması muhtemel
    bilinci hayata döndürebilecek.
  • 16:00 - 16:03
    CA: Şimdi sen sadece bununla
    boşa uğraşıp durmuyorsun.
  • 16:03 - 16:06
    Sen ciddisin. Yani, kim bu?
  • 16:06 - 16:11
    MR: Bu benim sevgili eşim, Bina'nın
    bir robot versiyonu.
  • 16:11 - 16:13
    Biz ona Bina 48 diyoruz.
  • 16:13 - 16:17
    Teksas'ta Hanson Robotics
    tarafından programlandı.
  • 16:17 - 16:20
    National Geographic dergisinin
    orta sayfası
  • 16:20 - 16:22
    o ve bakıcılarından birisiyle,
  • 16:22 - 16:24
    kendisi internette geziniyor
  • 16:24 - 16:30
    ve Bina'nın kişisel özelliklerinin,
    kişiliklerinin yüzlerce saatine sahip.
  • 16:30 - 16:32
    O, sanki iki yaşında bir çocuk gibi
  • 16:32 - 16:35
    ama insanları şaşkına
    çeviren şeyler söylüyor,
  • 16:35 - 16:38
    bunu en iyi ifade eden belki de
  • 16:38 - 16:41
    Bina'nın cevaplarının genellikle
    sinir bozucu olduğunu
  • 16:41 - 16:42
    ama diğer zamanlarda ise
  • 16:42 - 16:44
    daha önce röportaj yaptığı
  • 16:44 - 16:47
    kanlı canlı insanlar kadar
    inandırıcı olduğunu söyleyen
  • 16:47 - 16:50
    Pulitzer ödülü sahibi,
    New York Times gazetecisi Amy Harmon.
  • 16:50 - 16:55
    CA: Yani burada senin düşüncen,
    umudunun bir parçası,
  • 16:55 - 17:00
    Bina'nın bu versiyonunun veya
    ileride daha üst bir versiyonunun
  • 17:00 - 17:03
    sonsuza kadar yaşayacağı mı?
  • 17:03 - 17:05
    MR: Evet. Sadece Bina değil, herkes.
  • 17:05 - 17:08
    Bilirsin, sanal olarak
    zihin dosyalarımızı
  • 17:08 - 17:10
    Facebook'da, Instagram'da,
    neye sahipsek onda tutmak
  • 17:10 - 17:13
    bize bedavaya mal oluyor.
  • 17:13 - 17:17
    Sosyal medya, bence,
    zamanımızın en mükemmel buluşu
  • 17:17 - 17:21
    ve bize Siri'den daha iyi Siri'yi çıkaran,
    gittikçe daha iyisine imkân sağlayan
  • 17:21 - 17:24
    ve bilinç işletim sistemlerini geliştiren
  • 17:24 - 17:27
    uygulamalar kullanışlı hâle geldikçe
  • 17:27 - 17:29
    dünyadaki herkes, milyarlarca insan,
  • 17:29 - 17:33
    kendilerinin zihin
    klonlarını geliştirebilecek,
  • 17:33 - 17:36
    bunların internette
    kendi yaşamları olacak.
  • 17:36 - 17:37
    CA: Yani mesele şu Martine,
  • 17:37 - 17:41
    herhangi normal bir konuşma içinde
    bu kulağa çok delice geliyor
  • 17:41 - 17:45
    ama hayat açısından yaptığınız şey,
  • 17:45 - 17:47
    bu hafta burada duyduğumuz şeyler,
  • 17:47 - 17:49
    zihinlerimizin verdiği
    inşa edilmiş gerçeklikler,
  • 17:49 - 17:53
    diyorum ki, buna karşı bahse giremezsin.
  • 17:53 - 17:56
    MR: Yani, sanırım gerçekten
    benden gelen bir şey yok.
  • 17:56 - 18:02
    Bilakis, belki ben, Çin'de,
    Japonya'da, Hindistan'da,
  • 18:02 - 18:06
    Birleşik Devletler'de,
    Avrupa'daki mükemmel şirketlerin
  • 18:06 - 18:09
    yürüttüğü olayların
    birazcık da olsa haber vericisiyim.
  • 18:09 - 18:14
    İnsan bilincimizin gittikçe
    artan yönlerini tanımlayan kodu
  • 18:14 - 18:17
    yazma üzerine çalışan
    onlarca milyon insan var
  • 18:17 - 18:23
    ve bütün bu bağlantıların
    bir araya geleceğini
  • 18:23 - 18:27
    ve sonunda insan bilincini oluşturacağını
    görmek için dâhi olmaya gerek yok
  • 18:27 - 18:29
    ve bu da bizim değer verdiğimiz bir şey.
  • 18:29 - 18:31
    Hayatta yapacak çok fazla şey var
  • 18:31 - 18:32
    ve eğer kitapları işlememize,
  • 18:32 - 18:36
    alışveriş yapmamıza, en iyi
    arkadaşımız olmasına yardımcı olacak,
  • 18:36 - 18:39
    kendimizin bir dijital tıpatıp
    aynısına sahip olabilirsek,
  • 18:39 - 18:41
    inanıyorum ki zihin klonlarımız,
  • 18:41 - 18:42
    kendimizin dijital versiyonları
  • 18:42 - 18:44
    bizim nihai en iyi arkadaşlarımız olacak
  • 18:44 - 18:46
    ve kişisel olarak benim için, Bina için
  • 18:46 - 18:48
    yine kişisel olarak,
  • 18:48 - 18:50
    birbirimizi deli gibi seviyoruz.
  • 18:50 - 18:52
    Her gün, diyoruz ki;
  • 18:52 - 18:55
    "Vay be, seni 30 yıl
    öncekinden daha çok seviyorum.
  • 18:55 - 18:58
    Bizim için, zihin klonlarının
  • 18:58 - 19:00
    ve iyileştirilmiş vücutların beklentisi
  • 19:00 - 19:03
    bizlerin gönül ilişkisidir Chris,
    sonsuza kadar gidebilecek bir aşk.
  • 19:03 - 19:06
    Biz hiç birbirimizden sıkılmıyoruz.
    Eminim ki sıkılmayacağız da.
  • 19:06 - 19:09
    CA: Sanırım Bina burada, değil mi?
    MR: Evet, burada.
  • 19:09 - 19:12
    CA: Çok olabilir, bilmiyorum,
    mikrofonumuz var mı?
  • 19:12 - 19:15
    Bina, seni sahneye davet edebilir miyiz?
    Sana bir soru sormak istiyorum.
  • 19:15 - 19:17
    Ayrıca seni görmeliyiz.
  • 19:17 - 19:20
    (Alkış)
  • 19:23 - 19:25
    Teşekkürler, teşekkürler.
  • 19:25 - 19:28
    Gel hadi, Martine'e katıl.
  • 19:28 - 19:33
    Yani, bak, evlendiğinde,
  • 19:33 - 19:36
    biri sana, birkaç yıl içinde,
  • 19:36 - 19:38
    evlendiğin adam,
    kadın olacak,
  • 19:38 - 19:41
    bundan sonraki birkaç yıl içinde de
    sen bir robot olacaksın deseydi--
  • 19:41 - 19:44
    (Gülüşmeler) --
  • 19:44 - 19:47
    Nasıl olurdu? Nasıl düşünürdün?
  • 19:47 - 19:49
    Bina Rothblatt: Çok
    heyecanlı bir maceraydı
  • 19:49 - 19:52
    ve o zamanlar bunun
    olacağını hiç düşünmezdim,
  • 19:52 - 19:56
    fakat yeni hedefler bulmaya
    ve bu hedefleri değerlendirmeye
  • 19:56 - 19:57
    ve bunları başarmaya başladık
  • 19:57 - 20:00
    ve farkına varmadan
    daha ileriye sürekli ileri gidiyorduk
  • 20:00 - 20:02
    ve hâlâ da durmuş değiliz,
    bu muhteşem bir şey.
  • 20:02 - 20:05
    CA: Martine bana gerçekten
    çok güzel bir şey söyledi,
  • 20:05 - 20:08
    aslında buraya gelmeden
    önce Skype üzerinden,
  • 20:08 - 20:14
    zihin dosyası olarak yüzlerce
    yıl yaşamak istediğini
  • 20:14 - 20:16
    söyledi
  • 20:17 - 20:19
    ama sensiz değil.
  • 20:19 - 20:22
    BR: Doğru, bunu birlikte
    yapmak istiyoruz.
  • 20:22 - 20:23
    Biz aynı zamanda
    dondurulmuş canlılarız
  • 20:23 - 20:25
    ve birlikte uyanmak istiyoruz.
  • 20:25 - 20:28
    CA: İşte gördüğünüz gibi,
    benim bakış açımla,
  • 20:28 - 20:31
    bu sadece benim duyduğum en mükemmel
    hayatlardan bir tanesi değil,
  • 20:31 - 20:34
    o, benim duyduğum en mükemmel
    aşk hikâyelerinden birisi.
  • 20:34 - 20:36
    İkinizi de TED'de görmüş
    olmak büyük bir mutluluk.
  • 20:36 - 20:38
    Çok teşekkür ederim.
  • 20:38 - 20:40
    MR: Teşekkür ederim.
  • 20:40 - 20:47
    (Alkış)
Title:
Kızım, eşim, robotumuz ve ölümsüzlük arayışı
Speaker:
Martine Rothblatt
Description:

Sirius XM uydu radyosunun kurucusu, Martine Rothblatt şimdilerde nadir görülen hastalıklar (buna kendi kızını da kurtaran bir ilaç da dâhil) için hayat kurtaran bir ilaç şirketini yönetiyor. Bu arada, sevdiği kadının bilincinin dijital bir dosyasını... ve robot bir eşi korumaya çalışıyor. Rothblatt, TED küratörü Chris Anderson'a, olağanüstü aşk hikâyesini, kimliğini, yaratıcılığını ve sınırsız olasılıkları anlatıyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
21:04

Turkish subtitles

Revisions