Ne olursa olsun, sevgi
-
0:00 - 0:05Dini olmayan herhangi bir ifadede bile,
-
0:05 - 0:11eşcinsellik istismar edilen bir cinsellik duyusunu temsil eder.
-
0:11 - 0:15Bu gerçekliğin ikinci sınıf bir gerçekliğin yer değiştirmesidir.
-
0:15 - 0:18yaşamdan acınası bir kopuş.
-
0:18 - 0:22Bu haliyle merhameti de hiç hak etmez.
-
0:22 - 0:24tedavi edilmeye de layık değildir
-
0:24 - 0:27azınlıkta kalan bu kurbanlık tehlikeli
-
0:27 - 0:34bir hastalıktan başka hiç bir bir yaklaşımı da hak etmez. "
-
0:34 - 0:39Bu 1966 yılındaki Time dergisinden bir alıntı, yani ben 3 yaşımdayken.
-
0:39 - 0:43Ama geçen yıl, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı
-
0:43 - 0:45eşcinsel evliliği onaylar hale geldi.
-
0:45 - 0:53(Alkışlar)
-
0:53 - 0:58Ve sorum şu, o günlerden buraya nasıl geldik?
-
0:58 - 1:03Nasıl oldu da bir hastalık kimlik haline geldi?
-
1:03 - 1:06Ben henüz altı yaşındayken
-
1:06 - 1:09annem ve abimle ayakkabıcıya gitmiştik
-
1:09 - 1:11Ve ayakkabılarımızı aldıktan sonra,
-
1:11 - 1:15satıcı eve götürmek için ikimizin de birer balon alabileceğini söyledi.
-
1:15 - 1:21Kardeşim kırmızı bir balon aldı ve ben de pembe bir balon istedim.
-
1:21 - 1:26Annem benim aslında mavi bir balon almamın daha iyi olacağını söyledi.
-
1:26 - 1:29Ama ben kesinlikle pembe isteğimi vurguladım.
-
1:29 - 1:34Ve annem benim en sevdiğim rengin mavi olduğunu hatırlattı.
-
1:34 - 1:39Gerçek şu ki en sevdiğim renk hala mavi ama ben yine de eşcinselim --
-
1:39 - 1:42(Kahkahalar) --
-
1:42 - 1:47ki bu da annemin benim üzerimdeki etkisinin nerelere varacağının kanıtı.
-
1:47 - 1:49(Kahkahalar)
-
1:49 - 1:56(Alkışlar)
-
1:56 - 1:58Ben daha küçükken annem derdi ki,
-
1:58 - 2:03"Çocuklarınız için beslediğiniz sevgi dünyadaki başka hiçbir duyguya benzemez"
-
2:03 - 2:06Çocuklarınız oluncaya dek, bunun nasıl bir his olduğunu bilmezsiniz "
-
2:06 - 2:09Ve çocukken, annemin, abime ve bana annelik yapmak hakkında söylediği
-
2:09 - 2:12bu sözü dünyanın en güzel iltifatı olarak görüyordum.
-
2:12 - 2:15Gençlik dönemimde, eşcinsel olduğum
-
2:15 - 2:18için bir aileye sahip olamayacağımı düşünürdüm.
-
2:18 - 2:20Bunu annem de söyleyince çok endişelenmiştim.
-
2:20 - 2:22Ve eşcinsel olduğumu ilk kez açıklayınca da
-
2:22 - 2:25bunu söylemeye devam etmesi beni oldukça kızdırıyordu.
-
2:25 - 2:29Ben eşcinselim. Bu benim seçtiğim bir yol değil.
-
2:29 - 2:32O yüzden bunu söylemekten vazgeçmenizi istiyorum." dedim.
-
2:35 - 2:40Yaklaşık 20 yıl önce, New York Times dergisi editörleri
-
2:40 - 2:43benden sağır kültürü hakkında bir şeyler yazmamı istediler.
-
2:43 - 2:44Oldukça şaşırmıştım.
-
2:44 - 2:47Sağırlığın tamamen bir hastalık olduğunu düşüyordum.
-
2:47 - 2:48Bu zavallı insanlar duyamıyordu.
-
2:48 - 2:51İşitme yoksunuydular, onlar için ne yapabilirdik ki?
-
2:51 - 2:53Ve sonra sağır dünyaya doğru yola koyuldum.
-
2:53 - 2:56İşime engelliler kulüplerinde takıldım.
-
2:56 - 2:59Sağır tiyatrosundaki ve şiir alanındaki performansları izledim.
-
2:59 - 3:06Hatta Nashville, Tennessee'deki insanların bozuk
-
3:06 - 3:10Güneyli işaret dili hakkında şikayet ettikleri Sağır Amerikan Güzeli yarışmasına gittim.
-
3:10 - 3:14(Kahkahalar)
-
3:14 - 3:18Ve sağırların dünyasına girdikçe,
-
3:18 - 3:21bunun bir kültür olduğuna gerçekten inanmaya başladım
-
3:21 - 3:23ve bu sağır dünyanın içindeki insanların,
-
3:23 - 3:26"Biz işitme yoksunu değiliz, bir kültüre aitiz," demeleri
-
3:26 - 3:29bu kültürün gerçekten varlığını bağımsız olarak sürdürebildiğini gösteriyordu.
-
3:29 - 3:31Bu benim kültürüm değildi,
-
3:31 - 3:33aceleyle ayrılmak ya da katılmak istememiştim,
-
3:33 - 3:36ancak bunun bir kültür olmasına
-
3:36 - 3:38o kültürün içindeki insanlar için minnet duydum,
-
3:38 - 3:44Latin kültürü, eşcinsel kültürü ya da Yahudi kültürü kadar değerli olduğunu hissetmiştim.
-
3:44 - 3:49Hatta belki de Amerikan kültürü kadar geçerliydi.
-
3:49 - 3:53Arkadaşımın arkadaşının çocuğu cüceydi.
-
3:53 - 3:54Ve çocuk doğduğunda, annesi
-
3:54 - 3:55şu an kulağımda yankılanan sorularla
-
3:55 - 3:55yüzleşmek zorunda kalmıştı.
-
3:55 - 3:57Bu çocukla ne yapacağım sorusu.
-
3:57 - 4:00"Aslında herkes gibisin sadece biraz daha kısasın?" mı demeliydi.
-
4:00 - 4:03Yoksa onun için bir çeşit cüce kimliği mi yaratmalıydı,
-
4:03 - 4:07mesela cücelerin başına gelenler hakkında farkındalık
-
4:07 - 4:10kazanmak için Amerika'nın Küçük İnsanları grubuna mı girmeliydi?
-
4:10 - 4:13Ve o an bir çok sağır çocuğun işitme engeli
-
4:13 - 4:15olmayan ebeveynlerinin olduğunu düşündüm.
-
4:15 - 4:17Bu ebeveynler genelde çocuklarını iyileştirme eğilimindedirler.
-
4:17 - 4:19Haliyle sağır insanlar o kültürü ve topluluğu gençliklerinde keşfederler.
-
4:19 - 4:22Bir çok eşcinselin ebeveynleri heteroseksüeldir.
-
4:22 - 4:26Bu heteroseksüel ebeveynler çocuklarını
-
4:26 - 4:29dünyada yaygın olduğu şekilde olmalarını istiyorlar,
-
4:29 - 4:31haliyle homoseksüel insanlar kimliklerini daha sonra keşfediyorlar.
-
4:31 - 4:33Ve işte arkadaşım, cüce kızının kimliği
-
4:33 - 4:37için böyle sorularla uğraşıyordu.
-
4:37 - 4:38Tekrar düşündüğüm şey şuydu:
-
4:38 - 4:42Kendini normal gören bir aile,
-
4:42 - 4:44ve sıradışı olan çocukları.
-
4:44 - 4:462 çeşit kimlik olduğu fikrine ulaştım.
-
4:46 - 4:49Dikey kimlikler,
-
4:49 - 4:53nesilden nesile geçiyorlar.
-
4:53 - 4:55Etnik köken, çoğu kez milliyet, dil, bazen din.
-
4:55 - 4:58Bu çocuklarınızla ve ailelerinizle ortak noktalarınız.
-
4:58 - 5:04Ve bazıları sıkıntılı olsa da,
-
5:04 - 5:08bunları tedavi etmek için bir çaba sarf edilmez.
-
5:08 - 5:10Şu anki başkanımız beyaz olmamasına rağmen
-
5:10 - 5:12bunun Amerika Birleşik Devletleri'nde
-
5:12 - 5:16daha zor olduğunu iddia edebilirsiniz.
-
5:16 - 5:18Ve tabi ki doğacak olan bir sonra neslin
-
5:18 - 5:20Afro-Amerikan ve Asyalı olup krem renkli ve
-
5:20 - 5:22sarı saçlı olacağının garantisini veren kimse yok.
-
5:22 - 5:26Arkadaş gruplarından öğreneceğiniz bazı kimlikleriniz de var.
-
5:26 - 5:30Ben onlara yatay kimlikler diyorum,
-
5:30 - 5:34çünkü arkadaş grupları yatay deneyimlerdir.
-
5:34 - 5:36Bu kimlikler ailenize uzaktır haliyle onları
-
5:36 - 5:39arkadaşlarınızda görüp keşfetmeniz gerekir.
-
5:39 - 5:42Ve insanların genelde tedavi etmeye çalıştıkları
-
5:42 - 5:46kimlikler işte bu yatay kimliklerdir.
-
5:46 - 5:49Bu kimlikleriyle iyi geçinen
-
5:49 - 5:53insanların geçtiği
-
5:53 - 5:55sürece bakmak istiyorum.
-
5:55 - 5:58Bence olması gereken 3 aşamalı
-
5:58 - 6:00bir kabullenme süreci var.
-
6:00 - 6:05Kendini kabul etme, ailenin kabulü ve sosyal çevrenin kabulü.
-
6:05 - 6:06Genelde aynı zamanda olmazlar.
-
6:06 - 6:12Çoğu zaman durumları daha sıkıntılı olan
-
6:12 - 6:13insanlar, aileleri onları oldukları gibi kabul etmeyince
-
6:13 - 6:18aileleri tarafından sevilmediklerini hissediyorlar.
-
6:18 - 6:21Ebeveyn ve çocuk arasındaki olması
-
6:21 - 6:25gereken sevgi koşulsuz olandır.
-
6:25 - 6:28Ancak kabullenme zaman alan bir süreçtir.
-
6:28 - 6:31Hep zaman alır.
-
6:31 - 6:34Tanıdığım bir cücenin adı Clinton Brown'dı.
-
6:34 - 6:37Doğduğunda diastropik cücelik teşhisi konmuştu,
-
6:37 - 6:42oldukça sıkıntılı bir durumdu,
-
6:42 - 6:45ve ailesine belki de hiç yürüyemeyeceği, hiç konuşamayacağı,
-
6:45 - 6:47entellektüel bir kapasitinin olamayacağını,
-
6:47 - 6:50belki de onları hiç tanımayacağını söylemişler.
-
6:50 - 6:52Rahatça ölmesi için onu hastaneye
-
6:52 - 6:55bırakmasını önermişler.
-
6:55 - 6:58Annesi böyle bir şey yapmayacağını söylemiş.
-
6:58 - 7:00Ve oğlunu eve götürmüş.
-
7:00 - 7:02Annesinin eğitim ve ekonomik anlamda pek bir
-
7:02 - 7:04avantajı olmamasına rağmen ülkedeki cücelik
-
7:04 - 7:08konusunda uzmanlaşmış en iyi doktoru bulmuş,
-
7:08 - 7:10Clinton'ı kaydettirmiş.
-
7:10 - 7:12Çocukluğu boyunca 30 büyük
-
7:12 - 7:14cerrahi operasyon geçirmiş.
-
7:14 - 7:16Sonuç olarak yürüyebildiği tüm bu
-
7:16 - 7:19süreç boyunca tüm zamanını
-
7:19 - 7:22hastane geçirmek zorunda kalmış.
-
7:22 - 7:23Hastanedeyken, derslerine yardımcı olması için özel öğretmenler gönderilmiş.
-
7:23 - 7:26O da gerçekten çok çalışmış çünkü yapacağı başka bir şey yokmuş.
-
7:26 - 7:30Ailesinden kimsenin daha önce yapamadığı
-
7:30 - 7:33şeyleri yapan bir hale gelmiş.
-
7:33 - 7:35Ailesinde üniversiteye giden ilk kişi o,
-
7:35 - 7:38kampüste yaşamış, onun sıradışı
-
7:38 - 7:41vücuduna uygun olarak döşenmiş arabasını kullanmış.
-
7:41 - 7:45Bu hikayeyi bana annesi anlattı, bir gün eve gelmiş --
-
7:45 - 7:48o da yakınlardaki okulundaymış --
-
7:48 - 7:51"Park yerinde her zaman fark
-
7:51 - 7:52edebileceğiniz arabasını gördüm." dedi. (Kahkahalar)
-
7:52 - 7:55"Diğerleri 180 boyundayken, onun 1 metre olduğunu öğrettim
-
7:55 - 8:00kendime. Diğerleri için 2 bira, onun için 4 biraydı."
-
8:00 - 8:04"Oraya gidip işlerini yarıda kesmek istemiyordum o yüzden
-
8:04 - 8:07eve gittim, cep telefonuna 8 mesaj bıraktım." dedi.
-
8:07 - 8:09"Sonra o doğduğunda birinin bana gelecekteki endişelerimin
-
8:09 - 8:14üniversite arkadaşlarıyla araba kullanması ve içki içmesi
-
8:14 - 8:15konusunda olacağını söylediğini düşündüm-- "
-
8:15 - 8:17(Alkışlar)
-
8:17 - 8:23"Onun bu kadar çekici, başarılı ve mükemmel
-
8:23 - 8:32olması için ona yardım etmen konusunda ne düşünüyorsun?" diye sordum.
-
8:32 - 8:34"Ne yaptım ki? Onu sevdim, bu kadar."
-
8:34 - 8:38Clinton her zaman o ışığa sahipti.
-
8:38 - 8:43Babası ve ben bunu ilk görenlerden olduğumuz için çok şanslıydık.
-
8:43 - 8:4660'lardaki başka bir dergiden alıntı yapacağım.
-
8:46 - 8:52Bu 1968'den -- The Atlantic Monthly, liberal Amerika'nın sesi --
-
8:52 - 8:55önemli bir bioetikçi tarafından yazılmış.
-
8:55 - 9:01"Down sendromlu bir çocuğu akıl hastanesine
-
9:01 - 9:04göndermekle ilgili,
-
9:04 - 9:08bu bir sanatoryuma göndermek de olabilir
-
9:08 - 9:11ya da daha ölüm kalım meselesi dahilinde olabilir.
-
9:11 - 9:16Gerçekten üzücü, evet -- berbat. Ama ortada bir suç yok.
-
9:16 - 9:20Suç sadece bir insana karşı saldırmaktır,
-
9:20 - 9:25ve Down sendromlular insan değildir."
-
9:25 - 9:29Eşcinsellerin tedavi edilmesi konusundaki ilerleme için
-
9:29 - 9:34cidden çok mürekkep harcandı.
-
9:34 - 9:37Tavrımızın değişmesinin sebebi artık her gün manşetlerde olduğu gerçeği.
-
9:37 - 9:40Ama diğer farklı insanları nasıl gördüğümüzü unuttuk,
-
9:40 - 9:44mesela engelli insanları nasıl görüyorduk,
-
9:44 - 9:48onlara karşı ne kadar merhametsizdik.
-
9:48 - 9:50Ve başardığımız bu değişim
-
9:50 - 9:53önemsemediklerimiz kadar
-
9:53 - 9:55köklü bir değişim.
-
9:55 - 9:57Röportaj yaptığım başka bir aile de, Tom ve Karen Robards,
-
9:57 - 10:00ilk çocukları Down sendromu teşhisini aldığında
-
10:00 - 10:04genç ve başarılı New Yorlu bir çift olarak oldukça şaşırmışlar.
-
10:04 - 10:08Eğitim imkanlarının olması gerektiği gibi
-
10:08 - 10:11olamayacağını düşünüp 2 sınıflı küçük bir --
-
10:11 - 10:15merkez açmışlar ve Down sendromlu çocukları eğitmek için--
-
10:15 - 10:19diğer ailelerle işe koyulmuşlar.
-
10:19 - 10:23Bu merkez yıllardır binlerce zihinsel engelli
-
10:23 - 10:25çocuğa eğitim verip
-
10:25 - 10:29şu an Cooke Center'a dönüşmüş.
-
10:29 - 10:31Atlantic Monthy'de çıkan o yazıdan beri Down sendromluların
-
10:31 - 10:35ortalama yaşam süresi 3 katına çıktı.
-
10:35 - 10:38Down sendromlu oyuncular, yazarlar, yetişkinliği
-
10:38 - 10:42boyunca tamamen bağımsız yaşamış kişiler bu deneyimi oluşturuyor.
-
10:42 - 10:47Robards ailesi de bu alanda çok şey yaptılar.
-
10:47 - 10:53Ve, "Pişman mısınız? Çocuğunuzun
-
10:53 - 10:55Down sendromlu olmamasını ister miydiniz,
-
10:55 - 10:57Bunu hiç duymamış olmayı diler miydiniz?" dediğimde,
-
10:57 - 10:59gariptir ki babası,
-
10:59 - 11:01"David için, oğlumuz için üzülüyorum,
-
11:01 - 11:03çünkü David için, bu dünyada olmak için zor bir yoldu,
-
11:03 - 11:06onun daha kolay bir hayatı olmasını isterdim.
-
11:06 - 11:09Ancak Down sendromlu herkesi kaybetseydik bunun felaket bir kayıp olacağını düşünüyorum."
-
11:09 - 11:12Karen Robards da, "Tom'a katılıyorum. Elimde olsa
-
11:12 - 11:17David'e daha kolay bir hayat verebilmek için onu hemen iyileştirirdim
-
11:17 - 11:21Ama kendim için konuşmam gerekirse -- o, 23 yıl önce
-
11:21 - 11:25doğduğunda, böyle bir noktaya geleceğimizi hiç düşünmemiştim --
-
11:25 - 11:30bu durum beni daha iyi daha yardımsever biri
-
11:30 - 11:32yaptı ve hayatımı hiç olmadığı kadar anlamlı kıldı,
-
11:32 - 11:36kendi adıma konuşuyorum, bunu dünyadaki hiçbir şeye değişmezdim."
-
11:36 - 11:39Öyle bir anda yaşıyoruz ki, bunu ve bunun gibi durumları
-
11:39 - 11:46toplumun kabul etmesi giderek artıyor.
-
11:46 - 11:50Ancak yine yaşadığımız an, bu
-
11:50 - 11:52durumlardan kurtulamamalarımızın
-
11:52 - 11:54hiç hayal edemeyeceğimiz kadar çok olduğu bir an.
-
11:54 - 11:57Şu an Amerika'da doğan bir çok sağır bebeğe
-
11:57 - 11:59koklea implantı yapılıyor, ki bu da
-
11:59 - 12:02beyine yerleştirilerek alıcıya bağlanır
-
12:02 - 12:04ve bu da duymayı ve konuşmayı sağlar.
-
12:04 - 12:09Farelerde test edilen bir bileşim, BMN-111,
-
12:09 - 12:14akonroplazi geninin aktivitesini engellemeye yardım ediyor.
-
12:14 - 12:18Akonroplazi cüceliğin en yaygın çeşidi,
-
12:18 - 12:23ve akonroplazi genine sahip farelere bu bileşim verilince
-
12:23 - 12:26tamamen büyüdükleri görüldü.
-
12:26 - 12:30İnsanlarda da denemeler çok yakında olacak.
-
12:30 - 12:32Hamilelik esnasında Down sendromu ihtimalini daha kolay daha hızlı
-
12:32 - 12:35görebilen kan testleri var,
-
12:35 - 12:37insanlara bu hamilelikleri daha erken daha kolay bitirme
-
12:37 - 12:42fırsatı veriyor.
-
12:42 - 12:48Sonuç olarak hem sosyal hem de tıbbi anlamda bir gelişme var.
-
12:48 - 12:49İkisine de inanıyorum.
-
12:49 - 12:54Sosyal sürecin çok anlamlı ve müthiş olduğunu düşünüyorum
-
12:54 - 12:55aynısı, tıbbi gelişmeler için de geçerli.
-
12:55 - 12:59Ama bu gelişmelerin birinin diğerinden uzakta kalması tam bir trajedi.
-
12:59 - 13:03Anlattığım o 3 durumdaki gibi onların
-
13:03 - 13:07kesiştiğini görünce de,
-
13:07 - 13:09büyük operada kahramanımızın
-
13:09 - 13:11kadın kahramana aşık olduğunu
-
13:11 - 13:15kadın divanda ölürken anladığı zamana benzetiyorum.
-
13:15 - 13:17(Kahkahalar)
-
13:17 - 13:22Tüm bu tedavileri bir bütün olarak düşünmeliyiz.
-
13:22 - 13:25Genellikle ebeveynlerin sorunu
-
13:25 - 13:29çocuklarımızda neleri onaylıyoruz,
-
13:29 - 13:31ve onlarda neleri tedavi ediyoruz? oluyor.
-
13:31 - 13:33Jim Sinclair, tanınmış otizm aktivisti,
-
13:33 - 13:35"Umarım çocuğum otizmli olmaz" deyince,
-
13:35 - 13:39aslında söyledikleri şey 'Umarım sahip olduğum çocuğum var olmaz
-
13:39 - 13:44ve bunun yerine ben farklı, otizmli olmayan bir çocuğa sahip olurum.'
-
13:44 - 13:49Tekrar düşünün. Varlığımız üzerine üzülmeniz bu şekilde algılanıyor.
-
13:49 - 13:53Bir tedavi için yalvardığınızda böyle algılanıyor --
-
13:53 - 13:58bizim için en sevgi dolu dileğiniz
-
13:58 - 14:01bir gün böyle olmaktan vazgeçmemiz
-
14:01 - 14:03ve sevebileceğiniz yabancıların bizim dışımızdaki insanlar olması.
-
14:03 - 14:05Bu gerçekten de uç bir bakış açısı,
-
14:05 - 14:11fakat iyileşmek değişmek ya da vazgeçilmek istemeyen
-
14:11 - 14:14insanların var olduğu bir gerçeklikten bahsediyor.
-
14:14 - 14:18Ne oldularsa öyle kalmak istiyorlar.
-
14:18 - 14:22Bu proje için röportaj yaptığım ailelerden biri de
-
14:22 - 14:26Columbine Katliamı'nın faillerinden Dylan Klebold'un ailesiydi.
-
14:26 - 14:29Onları benimle konuşmaları için ikna etmem uzun sürdü,
-
14:29 - 14:35önce kabul ettiler, içlerinde anlatmadan duramadıkları
-
14:35 - 14:37bir hikaye vardı.
-
14:37 - 14:40Onlarla geçirdiğim ilk haftasonu -- bir çok haftasonundan ilki --
-
14:40 - 14:4220 saatten uzun bir konuşma kaydetmiştim.
-
14:42 - 14:44Ve Pazar günü, hepimiz yorulmuştuk.
-
14:44 - 14:48Mutfakta oturuyorduk. Sue Klebold akşam yemeğini hazırlıyordu.
-
14:48 - 14:50"Eğer Dylan şu an burda olsaydı,
-
14:50 - 14:53sormak istediğiniz bir şey olur muydu?" dedim
-
14:53 - 14:55Ve babası, "Tabi ki olurdu.
-
14:55 - 14:58Ona ne yaptığını sandığını sorardım." dedi.
-
14:58 - 15:00Sue yere baktı, ve biraz düşündü.
-
15:00 - 15:04Daha sonra kafasını kaldırıp,
-
15:04 - 15:08"Annesi olduğum için ve kafasında böyle
-
15:08 - 15:10bir şey olduğunu anlamadığım için beni affetmesini isterdim."
-
15:10 - 15:14Bir kaç yıl sonra onunla tekrar yemek yediğimde --
-
15:14 - 15:18yediğimiz yemeklerden sadece biri --
-
15:18 - 15:21"Bilirsin, ilk olduğunda, keşke hiç
-
15:21 - 15:23evlenmemiş hiç çocuk sahibi olmasaydım diye düşünmüştüm.
-
15:23 - 15:27Ohio'ya hiç gitmeseydim ve Tom'la yollarımız kesişmemiş olsaydı
-
15:27 - 15:30bu çocuk hiç var olmayacaktı ve bu korkunç şey hiç olmayacaktı.
-
15:30 - 15:34Ama daha sonra çocuklarımı çok sevdiğimi ve
-
15:34 - 15:38onlarsız bir hayat düşünemediğimi fark ettim.
-
15:38 - 15:42Diğer insanlara verdikleri acının farkındayım ve bu kesinlikle affedilemez,
-
15:42 - 15:45ama bana verdikleri bir acı da var." dedi.
-
15:45 - 15:50"Yani Dylan hiç doğmamış olsaydı, dünyanın daha
-
15:50 - 15:54iyi bir yer olacağını anladığım zamanlarda
-
15:54 - 15:58benim için daha iyi olmayacağını fark ettim."
-
15:58 - 16:00Yaptıkları şeyleri önlemek için her şeyi verebilecekleri
-
16:00 - 16:06şeylere neden olmuş çocuklara sahip tüm bu ailelerin
-
16:06 - 16:12başlarına gelen şeylerde bu kadar anlam bulmaları çok şaşırtıcıydı.
-
16:12 - 16:15Daha sonra, çocukları olanların sahip oldukları
-
16:15 - 16:19çocukları hatalarına rağmen ne kadar çok sevdiklerini düşündüm.
-
16:19 - 16:22Parlak bir melek bir anda oturma odamın tavanına inip
-
16:22 - 16:25tüm çocuklarımı almayı ve bana
-
16:25 - 16:29daha iyi daha kibar, daha eğlenceli, daha hoş, daha zeki çocuklar vermeyi önerse
-
16:29 - 16:31çocuklarıma sarılırdım ve bu zalim durumun bitmesi için dua ederdim.
-
16:31 - 16:38Sonuç olarak cehennemde tutuşmayan pijamaları test ederken
-
16:38 - 16:43sobanın karşısındaki çocuğumuzun alev almamasından emin
-
16:43 - 16:45olmak için
-
16:45 - 16:49ailelerin bu aşırı farklılıklarla pazarlık etme hikayeleri
-
16:49 - 16:53ebeveynliğin evrensel deneyimi üzerinde düşünmemizi sağlıyor,
-
16:53 - 16:57ki bu genelde çocuğunuza bakıp, 'nereden geldin?'
-
16:57 - 17:00sorusunu düşündüğünüz an.
-
17:00 - 17:04(Kahkahalar)
-
17:04 - 17:06Bu bireysel farklılıklar böyle gizlenmişken, durum şuna dönüştü --
-
17:06 - 17:09sadece şizofreni ile uğraşan o kadar çok aile var,
-
17:09 - 17:14çocukları cinsiyetini değiştiren o kadar çok aile var,
-
17:14 - 17:16mucize bebeklere sahip aileler var --
-
17:16 - 17:19ve onlar da bir çok yönden engellerle karşılaşıyorlar --
-
17:19 - 17:21tüm bu kategorilerde o kadar çok aile var ki
-
17:21 - 17:23düşündüğünüzde
-
17:23 - 17:26ailelerinizle onların farklılık olarak gördüğü farklılıklarınız üzerindeki
-
17:26 - 17:27uzlaşma sürecinde farkettiğiniz şey bunun
-
17:27 - 17:31neredeyse evrensel bir olgu olduğu oluyor.
-
17:31 - 17:33İronik olarak, farklılıklarımız ve bu farklılıklarla uzlaşmamız
-
17:33 - 17:37bizi birleştiriyor.
-
17:37 - 17:41Bu proje üstünde çalışırken çocuk sahibi olmaya karar verdim.
-
17:41 - 17:44Bu bir çok insanı şaşırttı,
-
17:44 - 17:49"Her şeyin kötüye gidebileceğini gördüğün bir
-
17:49 - 17:52çalışmanın tam ortasında nasıl çocuk sahibi olmaya karar verebilirsin?" dediler.
-
17:52 - 17:54"Her şeyin kötü gidebildiğine dair bir şey değil bu,
-
17:54 - 17:58bu çalışmam her şey kötüye gidiyormuş gibi görünürken
-
17:58 - 18:01bile ne kadar çok sevgi olabileceğine dair."
-
18:01 - 18:04Gördüğüm engelli bir çocuk annesi hakkında çok düşündüm,
-
18:04 - 18:09çocuğu bakıcı ihmali yüzünden ölen bir engelliydi.
-
18:09 - 18:15Külleri gömüldüğünde, annesi,
-
18:15 - 18:19"İki kere dolandırıldığım için af diliyorum,
-
18:19 - 18:21önce istediğim çocuğumu çaldılar şimdi de sevdiğim çocuğumu."
-
18:21 - 18:29Ve anladım ki geçerli bir niyeti olan herkes herhangi
-
18:29 - 18:35bir çocuğu sevebilir.
-
18:35 - 18:40Eşim Minneapolis'teki lezbiyen arkadaşlarının
-
18:40 - 18:432 çocuğunun biyolojik babası.
-
18:43 - 18:48Üniversite yıllarından, şimdi boşanan ama çocuk sahibi olmak isteyen çok yakın bir arkadaşım vardı.
-
18:48 - 18:50Bizim de onunla bir kız çocuğumuz var,
-
18:50 - 18:56anne kız Teksas'ta yaşıyorlar.
-
18:56 - 18:58Eşimle de bizimle yaşayan bir oğlumuz var.
-
18:58 - 19:00Biyolojik babası benim, taşıyıcı annesi de
-
19:00 - 19:04Laura'ydı, Minneapolis'teki Oliver ve Lucy'nin
-
19:04 - 19:06lezbiyen annesi.
-
19:06 - 19:10(Alkışlar)
-
19:10 - 19:13Kısacası 3 eyaletteki 4 çocuğun 5 ebeveyni var.
-
19:13 - 19:22Benim ailemin varlığının kendi ailelerine
-
19:22 - 19:27sarstığını, zayıflattığını ya da zarar verdiğini düşünen insanlar var.
-
19:27 - 19:30Ve benim ailem gibi ailelerin varlığına
-
19:30 - 19:35izin verilmemesini talep eden insanlar var.
-
19:35 - 19:39Sevginin eksiltici örneklerini kabul etmem, sadece arttırıcı olanları.
-
19:39 - 19:40Gezegenin varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan
-
19:40 - 19:46tür çeşitliliğine inandığım gibi,
-
19:46 - 19:50iyiliğin ekosterinin güçlenmesi için
-
19:50 - 19:52sevgi ve aile çeşitliliğine de ihtiyacımız olduğuna inanıyorum.
-
19:52 - 19:56Oğlumuz doğduktan sonraki gün,
-
19:56 - 20:01doktoru hastane odamıza girip, endişeli olduğunu söyledi.
-
20:01 - 20:03Çocuğumuz bacağını düzgünce uzatamıyordu.
-
20:03 - 20:08Doktor bunun bir beyin hasarı sonucu yüzünden olabileceğini söyledi.
-
20:08 - 20:11Bacaklarını asimetrik bir şekilde uzatıyordu,
-
20:11 - 20:14bu da beyninde tümor olduğu anlamına gelebilirdi.
-
20:14 - 20:17Ayrıca kafası da oldukça büyüktü, bu da beyinde birikmiş suya işaret edebilirdi.
-
20:17 - 20:21Doktor bana bunları anlatırken,
-
20:21 - 20:26benim başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu.
-
20:26 - 20:27Yıllardır engelli çocuklara sahip ebeveynlerin
-
20:27 - 20:31bu deneyimlerinde buldukları anlamlar üzerine bir
-
20:31 - 20:34kitap yazmaya çalışıyordum ancak yine de
-
20:34 - 20:36onların arasına katılmak istemiyordum.
-
20:36 - 20:40Çünkü karşılaştığım şey bir hastalık fikriydi.
-
20:40 - 20:44Ve zamanın başlangıcından beri tüm ebeveynler gibi
-
20:44 - 20:46çocuklarımı hastalıktan korumak istedim.
-
20:46 - 20:49Aynı zamanda kendimi de hastalıktan korumak istiyordum.
-
20:49 - 20:52Ve çalışmalarım sonucunda bildiğim şey şuydu:
-
20:52 - 20:55oğlumuzda ölçmeye başlayacağımız şeylerden birine
-
20:55 - 20:58rastlanırsa bu eninde sonunda onun kimliğine dönüşecekti,
-
20:58 - 21:02ve onun kimliği benim de kimliğim olacaktı
-
21:02 - 21:05böylece bu hastalık çok farklı bir biçimde yayılacaktı.
-
21:05 - 21:09Onu MRI makinasına, CAT tarayıcına soktuk,
-
21:09 - 21:13bir günlük çocuğumuzdan kal almalarına izin verdik.
-
21:13 - 21:16Çaresiz hissediyorduk.
-
21:16 - 21:205 saat sonunda,
-
21:20 - 21:21beyninin tamamen temiz olduğunu söylediler
-
21:21 - 21:23ve o zamana da kadar da bacaklarını düzgünce uzatabiliyordu.
-
21:23 - 21:25Ve doktoruna neler olduğunu sorduğumda,
-
21:25 - 21:28oğlumuzun bacağına o sabah kramp girmiş olabileceğini söyledi.
-
21:28 - 21:31(Alkışlar)
-
21:31 - 21:35Ama annemin ne kadar haklı olduğunu düşünüyordum.
-
21:35 - 21:39Çocuğunuz için olan duygularınız,
-
21:39 - 21:47dünyadaki başka hiçbir şeye benzemiyor,
-
21:47 - 21:50ve çocuğunuz olana kadar bu hissi anlayamıyorsunuz.
-
21:50 - 21:54Sanırım babalık sıfatına bir eksiklikle
-
21:54 - 22:00bağlandığım zaman çocuklar beni tuzağa düşürdüler.
-
22:00 - 22:02Ama bunu araştırma projeme bu kadar yoğunlaşana
-
22:02 - 22:06kadar fark etmiş olduğumdan emin değilim.
-
22:06 - 22:08Çok fazla garip sevgiyle karşılaştım,
-
22:08 - 22:13ve bu büyüleyici örnekleri oldukça doğal karşıladım.
-
22:13 - 22:16Bu parlaklığın çok rezil hassasiyetleri bile aydınlattığını gördüm.
-
22:16 - 22:20Bu 10 yıl boyunca, çekilmez bir sorumluluğun
-
22:20 - 22:27korkutucu neşesine tanık oldum ve bunun
-
22:27 - 22:31nasıl geri kalan her şeyi ele geçirdiğini gördüm.
-
22:31 - 22:34Ve bazen görüştüğüm ailelerin budala olduğunu düşündüm,
-
22:34 - 22:38nankör çocukları için köle olup, kendileri
-
22:38 - 22:42için mutsuzluktan üremiş kimlikler yaratmışlardı.
-
22:42 - 22:47Araştırmam benim için bir prensip oluşturmuştu
-
22:47 - 22:50bir gün onların yolculuğuna katılmak için kendimi hazır hissediyordum.
-
22:50 - 22:55Teşekkürler.
-
22:55 - 22:58(Alkışlar)
-
22:58 - 23:00Teşekkürler.
-
23:00 - 23:05(Alkışlar)
- Title:
- Ne olursa olsun, sevgi
- Speaker:
- Andrew Solomon
- Description:
-
Temelde sizden daha farklı (deha, başka bir şekilde engelsiz, ya da suçlu olarak) olan bir çocuğu yetiştirmek nasıl bir şeydir? Bu usulca akan konuşmada, yazar Andrew Solomon görüştüğü onlarca ebeveynden öğrendiği şeyi paylaşıyor: Koşulsuz sevgi ve koşulsuz kabullenmenin arasındaki fark nedir?
- Video Language:
- English
- Team:
- closed TED
- Project:
- TEDTalks
- Duration:
- 23:27
Meric Aydonat approved Turkish subtitles for Love, no matter what | ||
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Love, no matter what | ||
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Love, no matter what | ||
Umut Kurşun accepted Turkish subtitles for Love, no matter what | ||
Duygu Doğancıoğlu edited Turkish subtitles for Love, no matter what | ||
Duygu Doğancıoğlu edited Turkish subtitles for Love, no matter what | ||
Duygu Doğancıoğlu edited Turkish subtitles for Love, no matter what | ||
Duygu Doğancıoğlu edited Turkish subtitles for Love, no matter what |