< Return to Video

Ivır zıvırlarını sat. Borcunu öde. Sevdiğin şeyi yap | Adam Baker | TEDxAsheville

  • 0:12 - 0:14
    Merhaba. Selam.
  • 0:15 - 0:17
    Size bugün bir davetim var.
  • 0:18 - 0:20
    Sizi bir soruyu cevaplamaya
    davet ediyorum.
  • 0:21 - 0:24
    İyi haber şu ki bu soru gerçekten basit.
  • 0:25 - 0:27
    Sorudaki sözcükler çok basit.
  • 0:27 - 0:30
    Kötü haber ise, aynı soruyu
  • 0:30 - 0:34
    insanlar binlerce yıldır kendi
    kendine cevaplamaya çalışıyor.
  • 0:34 - 0:37
    İnsanlar hayatlarını bu
    soruyu cevaplamaya adıyor
  • 0:37 - 0:39
    bu soru için savaşıyor
  • 0:39 - 0:42
    ve bazen bu soruya verdikleri
    cevabı savunmaya hayatlarını veriyor.
  • 0:42 - 0:47
    Ve sorumuz şu:
    Özgürlük senin için ne anlama geliyor?
  • 0:48 - 0:53
    Özgürlüğün sözlüklerdeki
    tanımından bahsetmiyorum.
  • 0:53 - 0:56
    Özgürlüğün ne olduğu konusunda
    akademik ve hatta entelektüel
  • 0:56 - 0:58
    bir konuşma yapacak değilim.
  • 0:58 - 1:01
    Demek istediğim; senin için anlamı ne?
  • 1:01 - 1:04
    Senin hayatındaki anlamı ne?
  • 1:05 - 1:07
    Çok iyi biliyorum ki
  • 1:07 - 1:11
    bu soru hayatını değiştirme
    potansiyeline sahip bir sorudur
  • 1:11 - 1:13
    çünkü bu soru,
    benim ve karımın üç yıl önce
  • 1:13 - 1:15
    kendimize sorduğumuz sorudur.
  • 1:16 - 1:19
    Özgürlük hakkında konuşmak için
    zamanlamamız biraz uygunsuzdu.
  • 1:19 - 1:23
    Kızım Milligan'ı hastaneden eve
    getirdiğimiz geceydi.
  • 1:23 - 1:27
    Yeni ebeveynler olarak 30-40 dakika
    ya da her ne kadar sürdüyse
  • 1:27 - 1:29
    onu beşiğinde uyutmaya çabaladık.
  • 1:29 - 1:32
    Ve daha sonra zombi gibi
    mutfak masasına doğru yürüdük.
  • 1:33 - 1:35
    Oturduk ve ona dönüp şöyle dedim
  • 1:35 - 1:38
    "Tatlım, seninle bir şey
    konuşmam gerekiyor."
  • 1:38 - 1:39
    (Kahkahalar)
  • 1:39 - 1:42
    Bunun bir konuşmaya başlamada
    olası en berbat yöntem olduğunu
  • 1:42 - 1:45
    evlilikteki beşinci yılımdan
    sonra öğrendim.
  • 1:45 - 1:46
    (Kahkahalar)
  • 1:46 - 1:49
    Ve şunu dedim "Seninle özgürlük
    hakkında konuşmak istiyorum."
  • 1:49 - 1:52
    Yüzünün ne hâle geldiğini
    ve ne cevap verdiğini tahmin edersiniz.
  • 1:52 - 1:56
    Bazılarını burada
    tekrarlamam mümkün değil.
  • 1:57 - 2:00
    Fakat konuşmaya devam ettikçe
  • 2:00 - 2:02
    konunun zamanlamasının
  • 2:02 - 2:04
    aslında lehimize olduğunu anladık.
  • 2:04 - 2:08
    Çünkü hayatımızın o döneminde
    eksikliğini hissettiğimiz bir şey varsa
  • 2:08 - 2:10
    o da açıklıktı.
  • 2:10 - 2:13
    Bu, biraz geriye çekilip
    hayatımızı nasıl yaşadığımızı
  • 2:13 - 2:15
    ve bunun gerçekten istediğimiz
  • 2:15 - 2:19
    şeylerle uyumlu olup olmadığını
    analiz etme yeteneği idi.
  • 2:19 - 2:21
    Biz finansal yaşamımızla başladık.
  • 2:21 - 2:25
    Sanırım finansal yaşamımızın
    şu basit soruya
  • 2:25 - 2:27
    indirgendiğini söyleyebilirdik.
  • 2:27 - 2:30
    Şuna "Evde yenilemek
    istediğimiz sıradaki şey ne?"
  • 2:30 - 2:33
    Bu konuşmayı hiç yaptınız mı?
  • 2:33 - 2:35
    "Kanepeyi yenilemek gerekir mi
  • 2:35 - 2:38
    yoksa para biriktirip yeni bir
    mutfak masası mı alalım?"
  • 2:38 - 2:40
    "Semti değiştirip daha iyi bir
    daireye mi taşınalım,
  • 2:40 - 2:43
    yoksa daha düz ekran bir TV
    alıp bu günlük bitirelim mi?"
  • 2:44 - 2:47
    O andaki finansal yaşamımız buydu.
  • 2:47 - 2:50
    Ve o zaman borçlarımızın
    görüntüsü de sürpriz sayılmazdı.
  • 2:50 - 2:51
    20'li yaşlarımızdaydık.
  • 2:51 - 2:55
    Üzerimizdeki devasa öğrenci kredisi
    borçlarını hiç hesaba katmadan
  • 2:55 - 2:57
    yeni evliler ve yeni ana babalar olarak
  • 2:57 - 2:59
    18.000 dolar tüketici kredisi
    borcumuz vardı.
  • 3:00 - 3:03
    Dört kredi kartımız,
    mağaza kartlarımız,
  • 3:03 - 3:04
    iki otomobil kredimiz vardı.
  • 3:04 - 3:07
    Evlenirken aldığım
    mücevher, takı kredi borcu.
  • 3:07 - 3:09
    Aileden aldığımız borçlar.
  • 3:09 - 3:11
    Borç alırken, ev kredisi hariç
  • 3:11 - 3:14
    her çeşitten borcumuz var
    diyerek espri yapardım.
  • 3:14 - 3:16
    Ve tahmin edin ne yapıyorduk?
    Ev bakıyorduk.
  • 3:16 - 3:18
    Hayatımızın en hareketli zamanlarıydı.
  • 3:18 - 3:21
    Yeni bir iş kurmuştum,
    haftada 80 saat çalışıyordum
  • 3:21 - 3:23
    Courtney kolejden yeni mezun olmuştu
  • 3:23 - 3:25
    yeni bir öğretmen olarak
    derslere başlamıştı;
  • 3:25 - 3:28
    hayatımızda daha yoğun
    bir dönem olamazdı.
  • 3:28 - 3:30
    Ve biz ev kredisi araştırıyorduk?
  • 3:30 - 3:32
    Bu mantıklı gelmedi.
  • 3:32 - 3:34
    Milligan'ı eve getirdiğimiz o gece
    bir an durdum
  • 3:35 - 3:36
    ve bana bir berraklık geldi.
  • 3:37 - 3:42
    Gördüğüm şey, hayatımızı
    biçimlendiren senaryoya göre
  • 3:42 - 3:44
    yapacağımız sıradaki şey buydu.
  • 3:45 - 3:49
    Ama bu senaryoyu biz seçmemiştik,
    senaryo bizi seçmişti.
  • 3:49 - 3:51
    Neden o bizi seçmişti
  • 3:51 - 3:54
    çünkü bu soruya cevap
    vermek istemiyorduk.
  • 3:55 - 3:58
    Eğer hayatınızda bu soruya
    siz cevap vermek istemezseniz
  • 3:58 - 4:01
    bir şirket bir kişi,
    bir devlet, bir varlık
  • 4:01 - 4:04
    bu soruya sizin yerinize
    seve seve cevap verecektir.
  • 4:04 - 4:06
    Bir gün uyanacaksınız
    ve hayatınızı
  • 4:06 - 4:08
    bir senaryoya göre
    yaşadığınızı fark edeceksiniz.
  • 4:09 - 4:12
    Bağlantıyı kurabiliyorsanız
    işlerin biraz böyle gittiğini anlarsınız.
  • 4:12 - 4:16
    İlk ve orta okulda bize
    nasıl öğreneceğimiz öğretildi.
  • 4:16 - 4:19
    Nasıl daha iyi öğreneceğimizi öğrendik.
  • 4:19 - 4:22
    Ama devam edip liseye gittik
    ve orada not önemli olmaya başladı,
  • 4:22 - 4:24
    eğer lise boyunca iyi notlar alırsan
  • 4:24 - 4:27
    üniversiteye gidip on binlerce dolar
  • 4:27 - 4:30
    borçlanma ayrıcalığına sahip oluyorsun.
  • 4:31 - 4:34
    Üniversitede bir sürü şey yapıyor
    ve bittiğinde
  • 4:34 - 4:37
    bu diplomayı, bu kağıt parçasını alıyorsun
  • 4:37 - 4:41
    ve bununla birlikte, iyi ücretli,
  • 4:41 - 4:44
    düzenli bir iş vaadi geliyor.
  • 4:46 - 4:47
    Daha sonra bu işte çalışır
  • 4:47 - 4:50
    bir daire alır ve onu
    ıvır zıvırla doldurabilirsin.
  • 4:50 - 4:52
    Eğer üniversitede birini
    tavlayamadıysan
  • 4:52 - 4:55
    içi ıvır zıvırla dolu dairenle
    şimdi kesin tavlarsın.
  • 4:55 - 4:57
    İki üç yıl sonra da
    çocuğun olabilir
  • 4:57 - 4:59
    terfi edebilirsin
    ve daha iyi bir eve geçersin.
  • 4:59 - 5:02
    Bu döngüye, vaadedilen topraklara,
    emekliliğe ulaşana kadar
  • 5:02 - 5:06
    hayatının sonraki 30-40 yılı
    devam edersin
  • 5:06 - 5:08
    ve çok çalışmanın karşılığını alırsın.
  • 5:08 - 5:12
    Bu senaryonun özünde hiçbir yanlış yok,
  • 5:12 - 5:14
    tabii istediğin buysa.
  • 5:16 - 5:19
    O mutfak masasında,
  • 5:20 - 5:23
    hayatımızı bu ön tanımlı senaryoya
    göre yaşadığımızı fark ettik
  • 5:23 - 5:24
    ve biz bunu istemiyorduk.
  • 5:24 - 5:26
    Böylece soruyu sorduk "Ne istiyoruz?"
  • 5:26 - 5:28
    Bunu keşfetmek biraz zaman aldı
  • 5:28 - 5:31
    ama temiz bir başlangıç
    istediğimizi anladık.
  • 5:32 - 5:36
    Hayatımızdaki ve evimizdeki
    bütün ıvır zıvırdan
  • 5:36 - 5:38
    kurtulmak istiyorduk.
  • 5:38 - 5:40
    Bütün bu aldıklarımız, yenileri,
    yeni versiyonları,
  • 5:40 - 5:42
    hepsini temizlemek istiyorduk.
  • 5:42 - 5:45
    Yanımızda taşıyabileceğimiz
    iki sırt çantası kalana kadar
  • 5:45 - 5:47
    bütün eşyaları satacaktık.
  • 5:47 - 5:50
    Sorumsuz harcamalarımızı
    temsil eden
  • 5:50 - 5:53
    18.000 dolarlık
    tüketici kredisini kapatacaktık
  • 5:53 - 5:57
    ve bir yıl Avustralya'yı genç bir
    aile olarak sırt çantasıyla dolaşacaktık.
  • 5:57 - 5:59
    Belirlediğimiz tutkulu amacımız buydu.
  • 6:00 - 6:03
    Bir yıl sonra karım Courtney
    bu resmi çekti.
  • 6:04 - 6:06
    Ben ve kızım Milligan.
  • 6:06 - 6:08
    Şimdi üç buçuk yaşında
    resimde bir yaşındaydı.
  • 6:08 - 6:11
    Indianapolis, Indiana'da
    pistteki bir uçakta oturuyoruz.
  • 6:11 - 6:17
    Mutfak masası ve bu resim
    arasındaki yıl zor bir yıldı.
  • 6:17 - 6:21
    pek çok şeyi analiz etmemiz ve içimize,
    kendi resmimize bakmamız gerekti,
  • 6:21 - 6:25
    bu insanların görmesini istediğimiz
  • 6:25 - 6:26
    ve yansıttığımız bir resim değildi.
  • 6:26 - 6:30
    Buna ulaşmak için pek çok alışkanlığı
    ve inancı değiştirmek zorunda kaldık
  • 6:30 - 6:31
    ama bunu başarabildik.
  • 6:31 - 6:33
    Bu uçağa bindiğimizde
  • 6:33 - 6:36
    adımıza kayıtlı eşyayla dolu
    iki sırt çantamız vardı,
  • 6:36 - 6:39
    başladığımız 18.000
    doların hiç biri yoktu
  • 6:39 - 6:41
    ve Avustralya'ya gidiyorduk.
  • 6:42 - 6:45
    Indianapolis'ten, Chicago'ya
    Chicago'dan Los Angeles'a;
  • 6:45 - 6:48
    Los Angeles'ta mola ve Sydney'e uçtuk.
  • 6:48 - 6:50
    Avustralya'da Sydney'den Cairns'e gittik
  • 6:50 - 6:53
    Büyük Mercan Resifinin
    olduğu bölgede bir sahil şehri.
  • 6:53 - 6:57
    Bir yaşındaki bir çocukla
    28 saat art arda uçmak.
  • 6:57 - 6:58
    (Kahkahalar)
  • 6:58 - 7:01
    İndiğimizde nasıl göründüğümüze
    dair fotoğrafları gösterirdim
  • 7:01 - 7:03
    ama bir aile anlaşması yaptık
  • 7:03 - 7:05
    bu resimleri asla kimse görmeyecek.
  • 7:05 - 7:07
    (Kahkahalar)
  • 7:07 - 7:09
    Ama size seyahatimizden
    bir resim daha göstereyim
  • 7:09 - 7:12
    oturup bir slayt gösterisi
    yapmayı isterdim
  • 7:12 - 7:15
    ama bir tane daha göstereyim, bunu.
  • 7:15 - 7:16
    Yine, karım çekmiş,
  • 7:16 - 7:19
    gördüğünüz gibi
    çok iyi bir fotoğrafçı,
  • 7:19 - 7:22
    Townsville açıkları,
    seyahatimizin üçüncü, dördüncü haftası.
  • 7:23 - 7:26
    Magnetic Island isminde küçük bir ada
  • 7:26 - 7:29
    Magnetic Island'da
    küçük bir otelde kalıyoruz,
  • 7:29 - 7:31
    oraya feribotla ulaştık.
  • 7:31 - 7:34
    30 dakikalık bir doğa yürüyüşü yapıyoruz,
  • 7:34 - 7:37
    yürüyüş sırasında önümüzden
    valabiler koşuyor,
  • 7:37 - 7:39
    ağaçta annesiyle beraber
    yavru bir koala.
  • 7:39 - 7:42
    Sanki bir filmde gibiydik.
  • 7:42 - 7:44
    Yürüyüşte zirveye ulaştığımızda
  • 7:44 - 7:47
    bu ıssız ve özel plaja baktık
  • 7:47 - 7:49
    ve o anda anladım.
  • 7:49 - 7:53
    Daha önce hissetmediğim bir duyguydu
    ama bir ton tuğla gibi indi.
  • 7:53 - 7:57
    Hayalimizi yaşadığımızı fark ettim.
  • 7:58 - 7:59
    Yanlış anlamayın,
  • 7:59 - 8:02
    ne yaptığımızı bilmeden
    yaptığımız uzun bir liste vardı
  • 8:02 - 8:05
    ve o anda bile, özellikle
    bir çocukla seyahat ederken
  • 8:05 - 8:07
    hâlâ öğreniyor ve keşfediyorduk.
  • 8:07 - 8:11
    Ama iyisiyle kötüsüyle
    inişi ve çıkışıyla da olsa
  • 8:11 - 8:14
    senaryoyu yazanlar bizdik;
  • 8:14 - 8:18
    sonunda hayatlarımızı
    kendimiz yönetiyorduk.
  • 8:19 - 8:23
    Buradaki herkesin eşyalarını satıp
  • 8:23 - 8:26
    Avustralya'yı sırt çantasıyla
    gezmek istemeyeceğini biliyorum.
  • 8:26 - 8:29
    Bizim üç yıl önceki
    özgürlük tanımımız buydu.
  • 8:29 - 8:31
    Ve şimdi değişti bile.
  • 8:32 - 8:33
    Ama şunu biliyorum ki
  • 8:33 - 8:37
    sen de hayatındaki özgürlük
    tanımını yapmalısın
  • 8:38 - 8:42
    ve anlamak için bugünden
    başlayarak adım atmalısın.
  • 8:42 - 8:44
    Bu pek çok kişi için nereden başlar?
  • 8:44 - 8:48
    Tam buradan, ıvır zıvırlardan başlar.
  • 8:48 - 8:52
    Şu çer çöpe bakın, taşıyor neredeyse!
  • 8:52 - 8:56
    Neredeyse evin önündeki
    arabaya kadar taşmış.
  • 8:56 - 9:00
    Şimdi bu biraz aşırı bir örnek
    gibi görünebilir
  • 9:00 - 9:02
    ama biraz düşünürsek...
  • 9:02 - 9:03
    Kaçınızın arkadaşlarının
  • 9:03 - 9:08
    garajları, misafir yatak odaları
    ıvır zıvır dolapları, elbise dolapları
  • 9:08 - 9:11
    bundan çok da farklı görünmüyor?
  • 9:11 - 9:13
    Aslında bu o kadar abartılı bile değil.
  • 9:13 - 9:16
    Bu neredeyse normal oldu.
  • 9:17 - 9:19
    Ama size bir sorum var:
  • 9:19 - 9:21
    Bu kişi işten çıkarılırsa ne olur?
  • 9:22 - 9:25
    Başka bir şehirden daha iyi bir
    iş teklifi aldıklarında ne olur?
  • 9:26 - 9:28
    Hayatlarında ortaya çıkan
  • 9:28 - 9:31
    fiziksel, duygusal
    veya finansal bir duruma
  • 9:31 - 9:34
    uyum sağlamaları gerekirse ne olur?
  • 9:34 - 9:37
    Cevap, en iyi ihtimalle kısıtlanırlar.
  • 9:37 - 9:40
    Çünkü hayatlarına yığdıkları
    ıvır zıvır miktarı yüzünden
  • 9:40 - 9:42
    bu tür bir değişime uyum sağlamada
  • 9:42 - 9:45
    geri kalırlar, tıkanırlar, sıkışırlar.
  • 9:45 - 9:48
    Ama bir çıkış noktamız var,
    küçük, temiz bir numara,
  • 9:48 - 9:52
    bütün bu ıvır zıvırla birlikte bir
    değişime mecbur kaldığımızda:
  • 9:52 - 9:53
    Onları buraya koyarız.
  • 9:53 - 9:54
    (Kahkahalar)
  • 9:54 - 9:55
    Görüyor musunuz ne yaratıyoruz;
  • 9:55 - 9:59
    yeni ıvır zıvırlar alabilmek için
    eski ıvır zıvırları depoladığımız
  • 9:59 - 10:01
    milyar dolarlık bir sektör.
  • 10:01 - 10:02
    (Kahkahalar)
  • 10:02 - 10:03
    Şunu bir düşünün.
  • 10:03 - 10:07
    Sadece ABD'de 204.000 metrekare
  • 10:07 - 10:09
    depolama alanı var.
  • 10:10 - 10:12
    Bu akıl almaz bir rakam.
  • 10:12 - 10:15
    Amerikadaki kapalı depolarda
  • 10:15 - 10:17
    gerekirse bütün erkek
  • 10:17 - 10:20
    kadın ve çocuklar
    bu şekilde yan yana durabilir.
  • 10:21 - 10:24
    Peki, bunun anlamı ne?
  • 10:24 - 10:27
    Yeni şeyler satın almaya
    neden bu kadar saplantılıyız
  • 10:27 - 10:30
    ve aynı zamanda eskilere de
    bağlı kalmaya istekli?
  • 10:31 - 10:34
    Bu bağımlılığı nasıl geliştirdik.
  • 10:34 - 10:37
    Çünkü sanıyorum
    bize bir palavra yutturdular.
  • 10:37 - 10:41
    Bu palavra, hayatta
    bir şeylere sahip olmanın
  • 10:41 - 10:45
    eşyalarla dolu bir çevrede
    yaşamayı amaç edinmenin
  • 10:45 - 10:47
    bize büyük bir güven sağlayacağıdır.
  • 10:48 - 10:52
    Hatta çoğumuz daha da ileri gidip
    bunun mutluluk vereceğini söyler.
  • 10:52 - 10:56
    Eşyayı amaç edinince kendimizi
    eşyalarımızla tanımlamaya başlarız.
  • 10:57 - 11:00
    Kim başarılı kim başarısız
  • 11:00 - 11:02
    kim modern kim değil
    bunlarla söylüyoruz.
  • 11:02 - 11:05
    Kimin garajı az önce gördüğümüz
    resimdeki gibi
  • 11:05 - 11:06
    kiminki değil.
  • 11:06 - 11:10
    Yani gerçekten kendimizi
    fiziksel şeylerle tanımlamaya başlıyoruz.
  • 11:12 - 11:14
    Ama fark ettiğimiz gerçek şu,
  • 11:14 - 11:18
    çoğu insan sonunda hayatının
    bir noktasında uyanır
  • 11:18 - 11:22
    ve daha fazla şeyin hayatındaki
    daha fazla ıvır zıvırın
  • 11:22 - 11:25
    kendisine güven sağlamayacağını
  • 11:25 - 11:27
    ve kesinlikle mutluluk
    vermeyeceğini anlar.
  • 11:27 - 11:30
    Aslında tam tersinin doğru
    olduğunu gördük.
  • 11:30 - 11:33
    Courtney ve ben kat kat yığılı
    eşyaları satmaya devam ederken
  • 11:33 - 11:36
    ve bu gezinin planlarını yaparken
  • 11:37 - 11:40
    bana sık sık şunları soruyorlardı
  • 11:40 - 11:42
    "Bir şeyi sattığına hiç pişman oldun mu?"
  • 11:42 - 11:45
    "Hiç tekrar satın almak zorunda
    kaldığın bir şey sattın mı?"
  • 11:45 - 11:48
    veya "Hiç sattığına üzülüp
    geri almak zorunda kaldığın
  • 11:48 - 11:49
    bir şey oldu mu?"
  • 11:49 - 11:52
    Öykümü anlatırken
    bu soru bana her sorulduğunda
  • 11:52 - 11:54
    samimi olarak düşündüm.
  • 11:54 - 11:56
    Şu anda bile düşünüyorum
  • 11:56 - 12:00
    ve cevap her zaman aynı, "Hayır."
  • 12:01 - 12:02
    Tek bir eşya bile yok.
  • 12:03 - 12:05
    Satarken tek bir kez bile,
  • 12:05 - 12:07
    "Adamım, pişman oldum" demedim.
  • 12:07 - 12:12
    Bir şey sattığımda tek bir kez bile
    "Şimdi güvensiz hissediyorum" demedim.
  • 12:12 - 12:13
    (Kahkahalar)
  • 12:13 - 12:15
    Tam tersiydi.
  • 12:15 - 12:18
    Ivır zıvır yığınlarını satarken
    şunu gördük,
  • 12:18 - 12:21
    üzerimizden bir ağırlığın
    kalktığını hissediyorduk.
  • 12:21 - 12:24
    Daha esnek ve çevik hissediyorduk,
  • 12:24 - 12:27
    hayatımızda ortaya çıkacak
    olumsuz bir şeyde
  • 12:27 - 12:29
    daha çabuk toparlanacaktık.
  • 12:29 - 12:31
    Fırsatları değerlendirme
    serbestliğimiz armıştı.
  • 12:32 - 12:36
    Artık fiziksel eşyalarımız yüzünden
    yavaşlamıyorduk.
  • 12:38 - 12:41
    Sadece bu da değil, diğer
    insanlara bakmaya başladık
  • 12:41 - 12:46
    ve anladık ki bu insanların
    kimliği eşyalara dayanmıyordu.
  • 12:46 - 12:49
    Kimlikleri deneyimlere dayanmalıydı.
  • 12:50 - 12:53
    Bu pahalı şeyler, güzel şeyler
    toplamakla ilgili bir şey değil
  • 12:53 - 12:56
    zengin tecrübeler biriktirmekle
    ilgili bir şey olmalı.
  • 12:56 - 12:59
    İnsanların ve kendimizin
    kimliğini hayatımızdaki bir dizi
  • 12:59 - 13:03
    deneyime göre tanımlamalıyız,
    sahip olduklarımıza göre değil.
  • 13:05 - 13:08
    Ama ayrıca Amerikan rüyası
    hakkında konuşmak istiyorum.
  • 13:08 - 13:10
    Amerikan rüyasını hepimiz biliriz
  • 13:10 - 13:13
    ve bu artık sadece Amerikan bile değil,
    bütün dünyada var.
  • 13:13 - 13:15
    Bu fikre göre gerçekten çok çalışırsan
  • 13:15 - 13:18
    şahane bir yaşam tarzı satın alabilirsin.
  • 13:19 - 13:21
    Hâlâ genelde doğru.
  • 13:21 - 13:23
    Çerçevesini çizdiğim
    ve ileri sürdüğüm gibi
  • 13:23 - 13:28
    tüketimcilik çoğumuz için
    bir sorundur, evet öyle,
  • 13:28 - 13:32
    eğer eşitlik bu şekilde doğrusalsa,
    bu kadar basitse
  • 13:32 - 13:35
    çözmek de kolaydır.
  • 13:35 - 13:37
    Daha fazla para mı istiyorsun,
    ne yapmalısın?
  • 13:37 - 13:39
    Daha az satın al.
  • 13:39 - 13:41
    İşini değiştirmek ve daha az
    çalışmak mı istiyorsun?
  • 13:41 - 13:42
    Daha az satın al.
  • 13:42 - 13:45
    Basit , neredeyse fazla basit.
  • 13:45 - 13:46
    Gerçekten öyle.
  • 13:46 - 13:50
    Ama son 20 veya 30 yıldır
    kendimize bir üçkağıt yaptık.
  • 13:50 - 13:55
    Bu eşitliğe onu çok daha
    zararlı kılan bir şey ekledik.
  • 13:58 - 14:02
    Bir şey satın almadan önce
    çok çalışmamıza gerek bırakmayan bir şey
  • 14:03 - 14:06
    ve artık o yaşam tarzı için
    çalışmak zorunda değildik;
  • 14:06 - 14:08
    ona hemen ulaşabilirdik.
  • 14:08 - 14:12
    Ve tabii ki neden bahsettiğimi
    biliyorsunuz- kredi.
  • 14:12 - 14:15
    Böylece almak;
    bu şahane hayatı
  • 14:15 - 14:18
    çalışmadan satın almak için
    hepimiz borçlandık.
  • 14:18 - 14:21
    Gençken yaptık, yaşlılıkta yaptık
    -bu kural hâline geldi.
  • 14:22 - 14:24
    Borç olgusu şu ya da bu biçimde
  • 14:24 - 14:25
    binlerce yıldır var
  • 14:25 - 14:29
    ama bunu son 20-30 yıldır
    mükemmel hale getirdik.
  • 14:29 - 14:31
    Mükemmelleştirip
    gündelik hayata soktuk.
  • 14:32 - 14:36
    Mükemmelleştirip
    gündelik rutin haline getirdik.
  • 14:38 - 14:41
    Bunun getirdiği şey ise
    o hayat biçimini satın almaya çıktık
  • 14:41 - 14:44
    ve yaptığımızın haklılığını savunurken
    -haklı çıkmakta iyiyizdir-
  • 14:44 - 14:48
    işe gidip çalışacağız ve bu nedenle
    bu hayat tarzını şimdi satın alıyoruz
  • 14:48 - 14:50
    ve çalıştıkça borçlarımızı
    ödeyeceğiz dedik.
  • 14:50 - 14:53
    Yani bu bizi sürekli
    aynı işte çalışmaya zorluyor.
  • 14:54 - 14:57
    Eğer işinizi seviyorsanız bu şahane.
  • 14:57 - 15:00
    Ancak çoğumuz işini sevmiyor.
  • 15:00 - 15:03
    Aslında çoğumuz işinden
    şiddetle nefret ediyor.
  • 15:04 - 15:08
    Ve değiştirme esnekliğimiz yok
    çünkü borca batmış durumdayız.
  • 15:08 - 15:11
    Artık sadece faturaları değil
    borçları da ödemek zorundayız
  • 15:11 - 15:16
    ve bu nedenle zaten nefret ettiğimiz işe
    geri dönüp daha çok çalışıyoruz.
  • 15:16 - 15:19
    Gezegendeki bu stres için,
  • 15:19 - 15:22
    borçlarınızı ödeyebilmek için
    uyanık kaldığınız saatlerin çoğunda
  • 15:22 - 15:26
    nefret ettiğiniz bir işte çalışmaktan
    daha iyi bir denklem var mı?
  • 15:26 - 15:29
    Stresten bunaldığımız çok açık.
  • 15:29 - 15:31
    Aşırı çalıştığımız çok açık.
  • 15:31 - 15:33
    Peki bu stresle nasıl baş ediyoruz?
  • 15:33 - 15:37
    Çoğumuz stresle iki yolla baş ediyor:
  • 15:37 - 15:41
    Yiyoruz ve satın alıyoruz, değil mi?
  • 15:42 - 15:45
    Günün sıkıntısından satın
    alarak kaçıyoruz.
  • 15:45 - 15:49
    Bunu hak ettim, çok çalıştım.
    Böyle savunuyoruz.
  • 15:49 - 15:53
    Bazılarımız kıyafet,
    bazılarımız cihaz alıyor,
  • 15:53 - 15:56
    çoğumuz işten kaçmak için
    sıcak yerlerde tatil satın alıyor.
  • 15:57 - 15:59
    Ama baştan paramız yok.
  • 15:59 - 16:01
    Böylece borca batıyoruz.
  • 16:01 - 16:06
    Peki bu kaçışı nasıl ödüyoruz?
    Daha fazla borçla.
  • 16:06 - 16:09
    Gördüğünüz gibi
    bu bir kartopu, bir döngü,
  • 16:09 - 16:14
    milyonlarcanız bu tuzağa düştü,
    bütün dünyada milyonlar tuzağa düştü.
  • 16:15 - 16:17
    Size bugün mesajım,
  • 16:17 - 16:20
    hayatınız bu tuzağın içinde
    harcanmayacak kadar önemli.
  • 16:21 - 16:24
    Nigel Marsh, Sydney'de
    bir TED konuşması yaptı
  • 16:24 - 16:27
    ve bunu benden çok daha güzel özetledi.
  • 16:27 - 16:31
    "İhtiyacı olmayan şeyleri satın almak
  • 16:31 - 16:34
    ve hoşlanmadığı kişileri etkilemek için
  • 16:34 - 16:37
    nefret ettiği bir işte çok çalışan
    ve haykıran bir çaresizlik içinde
  • 16:37 - 16:41
    sessizce yaşayan binlerce
    ve binlerce insan var.
  • 16:41 - 16:43
    (Kahkahalar)
  • 16:43 - 16:46
    Kendi TED konuşmasında
    söylediği bu sözleri duyunca
  • 16:46 - 16:48
    neredeyse nefessiz kaldım.
  • 16:48 - 16:52
    Bunu tekrarlamak can yakıyor
    çünkü çok doğru.
  • 16:56 - 16:58
    Sizden hayal etmenizi istiyorum.
  • 16:58 - 17:00
    Hayatınız nasıl olur hayal edin,
  • 17:00 - 17:03
    bugünden başlayarak
  • 17:03 - 17:05
    eşya değil deneyim biriktirme
    kararı alsanız
  • 17:05 - 17:08
    hayatınız ne kadar tatmin edici olur?
  • 17:11 - 17:12
    Hayal edin,
  • 17:12 - 17:16
    borçlarınızın baskısı ve ağırlığı olmasa
  • 17:18 - 17:22
    hayatınıza ne kadar çok fırsat
    ve esneklik gelir.
  • 17:23 - 17:25
    Hepimizin oturup
    hayal etmesini istiyorum
  • 17:25 - 17:28
    eğer her birimiz her sabah
    çalar saat çaldığı için değil
  • 17:28 - 17:32
    sevdiği bir işe kendimizi
    adayarak, heyecanla
  • 17:32 - 17:35
    gerçekten zevk aldığımız bir işte
  • 17:35 - 17:38
    tutkularımızla kurduğumuz
    bir firmada çalışmak
  • 17:38 - 17:41
    için uyansak
  • 17:41 - 17:44
    bunun yaşadığımız dünyaya
    nasıl bir etkisi olur?
  • 17:45 - 17:49
    Sorun karmaşık ama çözüm çok basit.
  • 17:49 - 17:53
    Sizi engelleyen fazlalıklardan kurtulun.
  • 17:53 - 17:55
    Hayatınızdaki çöplerden kurtulun.
  • 17:55 - 17:57
    Hayatınızda her gün
    borca bel bağlamayı bırakın
  • 17:57 - 18:01
    ve böylece önemsediğiniz bir işi
    yapmakta çok daha özgür olun.
  • 18:02 - 18:05
    Güvene giden yol budur.
  • 18:06 - 18:10
    Mutluluğa giden yol budur.
  • 18:12 - 18:14
    Sizinle bir gözlemimi daha paylaşayım:
  • 18:14 - 18:16
    Farkında mısınız bilmem
  • 18:16 - 18:20
    ama insanlık tarihindeki
    en hür insanlar biziz.
  • 18:22 - 18:24
    Biliyor musun,
  • 18:24 - 18:28
    şimdiye kadar yeryüzünde dolaşan
    en hür insanların arasında dolaşıyorsun.
  • 18:29 - 18:32
    Bu hürriyetle ne yapacaksın?
  • 18:35 - 18:39
    Sana verilen bu muhteşem armağanı
    nasıl kullanacaksın?
  • 18:40 - 18:42
    Tek bir soruyu cevaplamakla başlar:
  • 18:45 - 18:48
    Özgürlük senin için ne anlama geliyor?
  • 18:48 - 18:50
    Bu soruya verilen cevap,
  • 18:50 - 18:54
    bu soruya verdiğin senin eşsiz cevabın
    hayatını değiştirme gücüne sahiptir.
  • 18:55 - 18:58
    Bu soruya verdiğin benzersiz cevap
  • 18:58 - 19:02
    adım atıp ona izin verirsen dünyayı
    değiştirme gücüne sahiptir.
  • 19:04 - 19:08
    Yani size davetim, gidip bu soruya
    kendi cevabınızı bulun
  • 19:08 - 19:12
    bunu yaptığınızda paylaşmaya
    değer bir fikir olacaktır.
  • 19:13 - 19:14
    Teşekkür ederim.
  • 19:14 - 19:15
    (Alkışlar)
Title:
Ivır zıvırlarını sat. Borcunu öde. Sevdiğin şeyi yap | Adam Baker | TEDxAsheville
Description:

2008 yılında, ilk çocuklarının doğumunun ardından Baker ve karısı sahip oldukları her şeyi satmaya, tüketici kredisi borçlarını kapamaya ve ailece bir yıllığına yurt dışı seyahati yapmaya karar verdiler. Seyahatlerini 2009 yılı başlarında şimdi 15.000 sabit takipçisi olan Man vs.Debt (Borca karşı İnsan) adlı blogda paylaşmaya başladılar. Kişisel finans, tüketim bağımlılığı, yaşamdaki karmaşa, seyahat ve minimalizm (kişinin bilinçli olarak çok az eşya ile yaşayıp eşya ve maddi şeylere aşırı değer yüklemeden ve bağlanmadan enerji para ve zamanını kişisel olgunlaşma, iyi ilişkiler kurma ve insanlara yararlı biçimde kullanması yaklaşımı) ve tutkulu girişimcilik konusunda iniş ve çıkışlarını paylaşırken keşfetme ve olgunlaşma yolunda yalnız olmadığını fark ederler.

Bu konuşma TED konferansı formatı kullanılarak yerel bir topluluk tarafından bağımsız organize edilen bir TEDx etkinliğinde yapılmıştır. Daha fazla bilgi için http://ted.com/tedx adresini ziyaret edin.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDxTalks
Duration:
19:20

Turkish subtitles

Revisions