< Return to Video

The Story of Stuff

  • 0:19 - 0:21
    Sizde de bunlardan bir tane var mı?
  • 0:21 - 0:22
    Ben benimkine biraz kafayı taktım da.
  • 0:22 - 0:25
    Aslında tüm eşyalarıma biraz kafayı taktım.
  • 0:25 - 0:27
    Satın aldığımız tüm bu eşyalar nereden geldiğini hiç merak ettiniz mi?
  • 0:27 - 0:29
    Ve onları çöpe attığımızda nereye gittiklerini?
  • 0:29 - 0:32
    Bu soruları düşünmekten bir türlü kendimi alamadım.
    Ve cevap bulmak için bir araştırma yaptım.
  • 0:32 - 0:36
    Kitaplarda yazdığına göre eşyalar,
    bir sistem içersinde sürekli ilerliyor.
  • 0:36 - 0:41
    Doğadan temin... Üretim... Dağıtım... Tüketim...
    Bertaraf... adımlarını izleyen bir sistem.
  • 0:41 - 0:44
    Tüm bu sisteme malzeme ekonomisi deniyor.
  • 0:44 - 0:49
    Ben de konuyu biraz daha detaylı inceledim.
    Aslına bakarsanız 10 yıl boyunca dünyayı dolaştım.
  • 0:49 - 0:52
    Eşyalarımızın nereden gelip nereye gittiğinin izini sürdüm.
  • 0:52 - 0:56
    Ve ne keşfettim biliyor musunuz?
    Hikayenin bu kadar da basit olmadığını...
  • 0:56 - 0:59
    Anlatılan bu sistemde birçok eksikler bulunuyor.
  • 0:59 - 1:02
    İlk olarak, sistem gayet iyiymiş
    gibi görünüyor. "Sorun yok!"
  • 1:02 - 1:05
    Ama gerçek şu ki bu sistem tam bir çıkmazda.
  • 1:05 - 1:09
    Ve çıkmazda olmasının sebebi,
    bu sistem doğrusal ve tek yönlü iken...
  • 1:09 - 1:11
    ...gezenimizin kaynaklarının sınırlı olması.
  • 1:11 - 1:16
    Ve sınırlı kaynakları olan bir gezegende,
    tek yönlü bir sistemi sonsuza de sürdüremezsiniz.
  • 1:16 - 1:20
    Sürecin her bir adımında bu sistem,
    gerçek dünya ile etkileşime geçiyor.
  • 1:20 - 1:23
    Gerçek hayatta işler, buradaki
    gibi beyaz bir sayfada yürümüyor tabi...
  • 1:23 - 1:27
    Sistem; toplumlar, kültürler,
    ekonomiler ve çevre ile etkileşime giriyor.
  • 1:27 - 1:30
    Ve sürecin her adımında,
    sınırları zorluyor.
  • 1:30 - 1:33
    Bu limitleri bu resimde göremiyoruz.
    Çünkü bu çizimde eksikler var!
  • 1:33 - 1:37
    Haydi o zaman en baştan başlayalım, ve
    boşlukları doldurarak buradaki eksikleri görelim
  • 1:37 - 1:41
    Eksik olan en önemli şeylerden biri insanlar,
    evet insanlar.
  • 1:41 - 1:44
    Bu sistemin her bir parçasında insanlar
    yaşıyorlar ve çalışıyorlar.
  • 1:44 - 1:47
    Ve bu sistemdeki insanlardan bazıları
    diğerlerine nazaran daha önemliler;
  • 1:47 - 1:50
    bazıları sözü daha çok geçen insanlar.
    Peki kim bunlar?
  • 1:50 - 1:52
    İlk olarak hükümetle başlayalım.
  • 1:52 - 1:55
    Arkadaşlarım bana hükümeti bir tank
    ile sembolize etmemi söylediler
  • 1:55 - 1:58
    ve bir çok ülke için bu doğru bir sembol.
    Ve gittikçe bizim ülkemiz de aynı hale geliyor.
  • 1:58 - 2:02
    Sonuçta ödediğimiz federal verigilerin
    %50'sinden fazlası orduya gidiyor,
  • 2:02 - 2:04
    Ama ben yine de hükümeti bir insan
    kullanarak sembolize edeceğim
  • 2:04 - 2:07
    çünkü hükümetlerin; insanlardan oluşması,
    insanların yanında olması ve insanlar var için olması
  • 2:07 - 2:10
    şeklindeki gerçek vizyon ve
    değerlerine sadık kalacağım.
  • 2:10 - 2:15
    Bizleri koruyup kollamak, bizlere iyi bakmak
    hükümetlerin işi. Zaten onların işi bu!
  • 2:15 - 2:18
    Ardından özel şirketler geliyor.
  • 2:18 - 2:20
    Bu çizimde özel şirket sembolünü
    hükümetten daha büyük görmenizin sebebi
  • 2:20 - 2:22
    özel şirketlerin gerçekte de
    hükümetten daha büyük olması.
  • 2:22 - 2:27
    Şu anda dünyadaki en büyük 100 ekonominin
    51 tanesi özel şirketlerden oluşuyor.
  • 2:27 - 2:32
    Özel şirketlerin kapasite ve güç bakımından
    büyümesi hükümeti de biraz değiştirdi.
  • 2:32 - 2:35
    Artık hükümet; işlerin,
    biz varandaşlardan çıkarlarından önce
  • 2:35 - 2:38
    özel şirketlerin çıkarlarına uygun şekilde
    yürümesine daha fazla özen gösteriyor.
  • 2:38 - 2:40
    Peki, şimdi bu resimde başka ne
    eksik var bakalım.
  • 2:40 - 2:42
    "Doğadan temin" adımıyla başlayalım.
  • 2:42 - 2:45
    Bu aslında doğal kaynakları sömürmek
    anlamına gelen süslü bir ifade
  • 2:45 - 2:49
    veya gezegeni çöplüğe çevirmek anlamına
    gelen süslü bir ifade.
  • 2:49 - 2:53
    Bu adımda şu oluyor; ağaçları kesiyoruz,
    dağları dinamitleyip toprak altındaki metalleri alıyoruz,
  • 2:53 - 2:56
    tüm suyu tüketiyoruz ve hayvanları
    yeryüzünden silip yok ediyoruz.
  • 2:56 - 2:59
    Yani haddimizi ilk olarak bu
    adımda aşıyoruz.
  • 2:59 - 3:03
    Kaynaklarımız tükeniyor,
    Çok fazla "eşya" kullanıyoruz.
  • 3:03 - 3:07
    Biliyorum şimdi bunu işitmek zor gelebilir,
    ama bir şeyler yapmamız gerekiyor.
  • 3:07 - 3:09
    Yalnızca geçen 30 yıl içinde,
  • 3:09 - 3:15
    gezegendeki doğan kaynakların 3'te 1'i
    tüketildi... Yok oldu!
  • 3:15 - 3:20
    Ağaçları kesiyoruz, madenleri çıkarıyoruz,
    her şeyi topluyoruz ve hızla çevreyi çöplüğe çeviriyoruz.
  • 3:20 - 3:24
    ve bu gezegenin insanlar için yaşanabilir
    bir yer olma özelliğini baltalıyoruz
  • 3:24 - 3:29
    ABD'de, benim yaşadığım yerde, doğal
    ormanlarımızdan geriye yalnızca %4'ü kaldı
  • 3:29 - 3:33
    Akarsularımızın %40'ı içme suyu olarak
    kullanılamaz hale geldi.
  • 3:33 - 3:36
    Ve bizim sorunumuz yalnızca çok fazla
    eşyaya sahip olmamız değil,
  • 3:36 - 3:41
    aynı zamanda payımıza düşenden fazlasına
    sahip olmamız. Dünya nüfusunun %5'ine sahibiz,
  • 3:41 - 3:47
    ama dünyadaki kaynakların %30'unu kullanıyoruz
    ve dünyadaki atıkların %30'un üretiyoruz.
  • 3:47 - 3:52
    Eğer herkes ABD kadar tüketseydi,
    3 ila 5 gezegene ihtiyacımız olurdu.
  • 3:52 - 3:55
    Ama malesef yalnızca 1 gezegenimiz var.
  • 3:55 - 3:59
    Ve benim ülkemin bu kısıtlılığa tepkisi,
    gidip başkalarının hakkını yemek oluyor!
  • 3:59 - 4:02
    Bunlar 3. dünya ülkeleri,
    bazılarına göre ise,
  • 4:02 - 4:06
    bir şekilde başkalarına ait olan
    ama bizim mallarımızın bulunduğu topraklar.
  • 4:06 - 4:10
    Yani bu neye benziyor?
    Yine aynı şey: Çevrenin çöplüğe çevrilmesi.
  • 4:10 - 4:15
    Şu anda dünya balık avlanma alanlarının %75''i
    kullanılmış veya kapasitesi aşılmış durumda
  • 4:15 - 4:19
    Gezegendeki orijinal ormanların
    %80'i artık yok.
  • 4:19 - 4:23
    Yalnızca Amazon ormanında,
    dakikada 2000 ağaç kaybediyoruz.
  • 4:23 - 4:27
    Bu, dakikada 7 futbol sahasına denk geliyor.
  • 4:27 - 4:29
    Peki ya buralarda yaşayan insanlar?
  • 4:29 - 4:32
    Bu arkadaşlara göre, bu insanlar
    nesillerdir bu topraklarda yaşamalarına rağmen
  • 4:32 - 4:36
    bu kaynakların sahibi değiller.
    Onlar varlık sahibi değiller
  • 4:36 - 4:39
    ve çok alışveriş yapmıyorlar.
    Ve malesef bu sistemde,
  • 4:39 - 4:43
    varlık sahibi değilseniz veya çok alışveriş
    yapmıyorsanız, bir değeriniz yok demektir.
  • 4:43 - 4:49
    Daha sonra hammaddeler "Üretim"
    adımına gidiyor ve orada enerji kullanarak
  • 4:49 - 4:54
    doğal kaynakların içine zehirli kimyasallar ekliyor
    ve zehirli kimyasal içerikli ürünler üretiyoruz.
  • 4:54 - 4:59
    Günümüzde ticrai kullanımda olan yapay
    kimyasal sayısı 100,000'den fazla.
  • 4:59 - 5:02
    Bunlardan çok azı sağlık üzerindeki etkileri
    açısından test edilmiş durumda
  • 5:02 - 5:05
    ve bunlardan HİÇBİRİ kimyasal etkileşiminin
    sağlığa etkisi açısından test edilmedi,
  • 5:05 - 5:08
    yani bir kimyasal her gün maruz kaldığımız
    diğer kimyasallar ile birleşince oluşan etki açısından.
  • 5:08 - 5:12
    Yani, bu zehirli kimyasalların sağlık ve doğa
    üzerindeki tam etkisinin ne olduğunu bilmiyoruz.
  • 5:12 - 5:16
    Ama tek bir şey biliyoruz:
    Zehir giren yerden, Zehir çıkar.
  • 5:16 - 5:20
    Endüstriyel üretim sistemlerimizde zehirli
    kimyasallar kullanmaya devam ettiğimiz sürece,
  • 5:20 - 5:22
    zehirli kimyasalları satın aldığımız
    ürünlerle birlikte
  • 5:22 - 5:26
    evlerimize, ofislerimize, okullarımıza ve hatta
    bedenlerimize almaya devam edeceğiz.
  • 5:26 - 5:29
    Mesela BFR'ler,
    bromlu alevlenme geciktiriciler.
  • 5:29 - 5:34
    Mazlemelerin yanıcılığını azaltan bir kimyasal
    ama yüksek derecede zehirli bir kimyasal.
  • 5:34 - 5:40
    Bunlar nörotoksinler yani beyin ve sinir sistemini etkileyen
    zehirler. Peki böylesi bir kimyasalı ne diye kullanıyoruz?
  • 5:40 - 5:46
    Ve bunu bilgisayarlara, beyaz eşyalara, koltuklara,
    şiltelere ve hatta bazı yastıklara bile koyuyoruz.
  • 5:46 - 5:49
    Yani aslında, yastılklarımızı tutup
    bir nörotoksinin içine daldırıyoruz
  • 5:49 - 5:54
    sonra bunları eve getirip her gece uyurken
    8 saat boyunca kafamızı üzerlerine koyuyoruz.
  • 5:54 - 5:57
    Bilemiyorum ama... Bence bu kadar
    potansiyeli olan bu ülkede,
  • 5:57 - 6:01
    geceleri uyurken kafalarımızın alev almasını
    önlemek için daha iyi bir yöntem bulabiliriz.
  • 6:01 - 6:05
    Şimdi bu zehirli kimyasallar besin zincirinde
    birikiyor ve vücutlarımıza karışıyor.
  • 6:05 - 6:09
    Besin zincirinin en üstünde bulunan ve bir
    çok zehirli kimyasalı en yüksek düzeyde...
  • 6:09 - 6:13
    içeren besin nedir biliyor musunuz?
    Anne sütü.
  • 6:13 - 6:18
    Yani artık öyle bir noktaya geldik ki toplumun
    en küçük bireyleri, yani bebeklerimiz,
  • 6:18 - 6:24
    ömürlerinin en yüksek dozlu zehirli kimyasalını
    annelerinden emdikleri sütle alıyorlar.
  • 6:24 - 6:27
    Bu büyük bir hak ihlali değil mi?
  • 6:27 - 6:32
    Anne sütü, insanlık için en temel
    beslenme şekli olmak zorunda.
  • 6:32 - 6:36
    Emzirme kutsal ve güvenilir olmalı. Şu anda
    bile emzirme en iyi besleme yöntemi
  • 6:36 - 6:41
    ve anneler mutlaka emzirmeye devam etmeli ama
    anne sütünü korumalıyız. Onlar(!) anne sütünü korumalı.
  • 6:41 - 6:44
    Onların bizi koruyup kolladığınız sanıyordum.
  • 6:44 - 6:47
    Ve tabii ki, bu zehirli kimyasallardan en
    fazla etkilenen insalar
  • 6:47 - 6:51
    çoğunluğu doğurganlık çağında olan
    kadın fabrika işçileri.
  • 6:51 - 6:55
    Bu işçiler, doğurganlığa zararlı kimyasallar,
    kanserojenler, vs. ile iç içe çalışıyorlar.
  • 6:55 - 6:59
    Şimdi size soruyorum,
    Doğurganlık çağında olan hangi kadın,
  • 6:59 - 7:02
    başka bir seçeneği kalmadığı sürece,
    üreme sistemine zararlı kimyasallara...
  • 7:02 - 7:07
    maruz kaldığı bir işte çalışmak ister?
    Ve bu da sistemin güzelliklerinden biri mi yani?
  • 7:07 - 7:11
    Burada oluşan çevresel ve ekonomik
    sorunlar
  • 7:11 - 7:15
    sürekli olarak başka bir seçeneği kalmayan
    insanlar üretiyor.
  • 7:15 - 7:19
    Dünya genelinde her gün 200,000 insan
    nesillerdir yaşadıkları yurtlarını terk edip
  • 7:19 - 7:22
    çoğu da varoşlara yerleşmek üzere
    şehirlere göç ediyorlar
  • 7:22 - 7:27
    ve ne kadar zehirli kimyasala maruz
    kalacaklarına bakmaksızın iş arıyorlar.
  • 7:27 - 7:31
    Yani gördüğünüz gibi bu sistemde
    yalnızca doğal kaynaklar tükenmiyor,
  • 7:31 - 7:35
    insanlar da tükeniyor.
    Tüm toplumlar tükeniyor.
  • 7:35 - 7:37
    Evet, zehirli atıklar giriyor,
    zehirli atıklar çıkıyor.
  • 7:37 - 7:41
    Bir çok zehirli kimyasal, üretilen ürünlerin içinde
    fabrikalardan çıkarken çok daha fazlası
  • 7:41 - 7:46
    yan ürünler veya çevre kirliliği şeklinde çıkıyor.
    Ve bu gerçekten büyük bir kirlilik.
  • 7:46 - 7:52
    ABD'de, bizim sanayimiz, yılda 1.8 milyar ton
    zehirli kimyasal atık ürettiğini itiraf ediyor
  • 7:52 - 7:54
    ve bu yalnızca itiraf ettikleri rakam olduğuna göre
    gerçek atık miktarı çok daha fazla olmalı.
  • 7:54 - 7:57
    Ve bu da başka bir limit. Yani iğrenç,
  • 7:57 - 8:02
    Her sene 1.8 milyar ton kimyasal atığı kim görmek
    ister? Peki bu konuda onlar ne yapıyor?
  • 8:02 - 8:06
    Kirlilik üreten fabrikaları uzaklara taşıyıp
    başkalarının topraklarını kirletiyorlar!
  • 8:06 - 8:11
    Ama, rüzgarlarla taşınan büyük bir hava
    kirliliği dönüp tekrar bize buluyor.
  • 8:11 - 8:15
    Peki, bütün bu doğal kaynaklar
    ürünlere dönüştükten sonra ne oluyor?
  • 8:15 - 8:18
    Dağıtım için buraya geliyorlar.
  • 8:18 - 8:23
    Dağıtım, "zehirli kimyasal içeren ürünlerin en kısa
    zamanda satılıp elden çıkarılması" anlamına geliyor.
  • 8:23 - 8:29
    Buradaki amaç; fiyatları düşük tutmak, insanların sürekli satın
    almasını sağlamak, giden malların yerine yenisini koymak.
  • 8:29 - 8:33
    Fiyatları nasıl düşük tutuyorlar?
    Mağaza çalışanlarına düşük maaşlar veriyorlar
  • 8:33 - 8:38
    ve her fırsatta sağlık sigortalarından kısıyorlar.
    Amaç, üretim maliyetlerini haricileştirmek.
  • 8:38 - 8:43
    Yani, ürünleri üretmek için gereken gerçek
    masrafları ürün fiyatına yansıtmamak.
  • 8:43 - 8:46
    Başka bir deyişle, satın aldığımız
    ürünlerin gerçek bedelini biz ödemiyoruz.
  • 8:46 - 8:48
    Geçen gün bu konu hakkında düşünüyordum.
  • 8:48 - 8:50
    Yürüyerek işe gidiyordum ve
    haberleri dinlemek istedim,
  • 8:50 - 8:53
    bir radyo satın almak için bir
    Radio Shack mağazasına girdim.
  • 8:53 - 8:57
    4 dolar 99 sente satılan bu tatlı
    küçük ve yeşil radyoyu buldum.
  • 8:57 - 9:00
    Ödemeyi yapmak için sırada
    beklerken düşündüm
  • 9:00 - 9:03
    4.99 dolar, bu radyonun imalatından
    benim elime geçinceye
  • 9:03 - 9:08
    kadarki süreçte oluşan tüm maliyetleri karşılayabilir?
    Metal muhtmelen Güney Afrika madenlerinden çıkarıldı,
  • 9:08 - 9:13
    petrol muhtemelen Irak'da sondajlandı,
    plastikler muhtemelen Çin'de üretildi,
  • 9:13 - 9:18
    ve tüm bu malzemeler belki de Meksika'da bir
    fabrikada 15 yaşında bir işçi tarafından birleştirildi.
  • 9:18 - 9:22
    4.99 dolar, ben onu alana kadar mağaza rafında
    beklerken işgal ettiği alanının kirasına bile yetmezken
  • 9:22 - 9:25
    bu radyoyu seçmeme yardım eden
    mağaza çalışanının maaşını,
  • 9:25 - 9:29
    veya onu okyanuslar arasında taşyan gemilerin,
    yollarda taşıyan kamyonların maliyetini nasıl karşılasın?
  • 9:29 - 9:34
    Radyonun gerçek bedelini ödemediğimin farkına
    işte böyle vardım. Peki kim ödüyordu bu bedeli?
  • 9:34 - 9:38
    Bu insanlar, sahip oldukları doğal kaynakları
    kaybederek ödüyorlar.
  • 9:38 - 9:43
    Bu insanlar kaybettikleri temiz hava ve artan
    astım ve kanser oranlarıyla ödüyorlar.
  • 9:43 - 9:48
    Kongo'daki çocuklar gelecekleriyle ödedi.
    Kongo genelindeki çocukların %30'u,
  • 9:48 - 9:50
    bizim ucuz ve kullan-at elektronik
    cihazlarımız için gerekli bir metal olan
  • 9:50 - 9:53
    "Koltan" madenlerinde çalışmak için
    okullarını bırakmak zorunda kaldı.
  • 9:53 - 9:57
    Bu insanlar kendi sağlık sigorta masraflarını
    üstlenmek zorunda kalarak ödediler.
  • 9:57 - 10:02
    Tüm bu sistem boyunca insanlar benim bu radyoyu
    4.99 dolara alabilmem için gereken masrafı sırtladılar.
  • 10:02 - 10:06
    Ve sırtlanan bu masrafların hiç birinin herhangi
    bir muhasebe defterinde kaydı tutulmuyor.
  • 10:06 - 10:12
    Şirket sahiplerinin gerçek üretim maliyetlerini
    haricileştirmesinden kast ettiğim işte bu.
  • 10:12 - 10:16
    Ve bu da bizi tüketimin "Altın Ok"una getiriyor.
  • 10:16 - 10:19
    Burası sistemin kalbi,
    sistemi çalıştıran motor.
  • 10:19 - 10:25
    Bu "OK" o kadar önemli ki onun korunması
    bu arkadaşlar için de birinci önceliğe sahip.
  • 10:25 - 10:28
    Bu yüzden, 11 Eylül olayından sonra,
    tüm ülkemiz şoktayken
  • 10:28 - 10:34
    Başkan Bush; üzülmek, dua etmek, umut etmek
    gibi bir çok uygun öneride bulunabilecekken,
  • 10:34 - 10:38
    Ama öyle yapmadı. O, insanlara alışveriş
    yapmalarını söyledi. ALIŞVERİŞ?!
  • 10:38 - 10:44
    Tüketicilerden oluşan bir millet haline geldik.
    Tüketitici olmak, birincil kimliğimiz oldu,
  • 10:44 - 10:48
    anne, öğretmen, çiftçi değil
    tüketici olmak.
  • 10:48 - 10:51
    Ne kadar değerli olduğumuzun
    birincil ölçütü ve göstergesi,
  • 10:51 - 10:56
    bu "Ok"a yaptığımız katkının miktarı
    ve tüketim miktarımız. Ve tüketiyoruz da!
  • 10:56 - 11:03
    Alışveriş yapıyoruz, alışveriş yapıyoruz, alışveriş yapıyoruz.
    Malzeme akışı sağlıyoruz. Ve malzemeler akıp gidiyor!
  • 11:03 - 11:12
    Tahmin edin, Kuzey Amerika'da sisteme giren malzemelerin satıştan 6 ay
    sora yüzde kaçı sistemde hala ürün olarak kullanımda kalmaya devam ediyor?
  • 11:12 - 11:21
    Yüzde elli? Yirmi? HAYIR. Yüzde bir. BİR!
    Başka bir deyişle; toprakta yetiştirdiğimiz,
  • 11:21 - 11:25
    madenlerden çıkardığımız, üretip nakliyesini yaptığımız
    malların %99'u, bu sistemden geçen eşyaların %99'u
  • 11:25 - 11:31
    6 ay içinde çöplük oluyor.
    Bu seviyede malzeme çıktısı üretirken
  • 11:31 - 11:35
    gezegenin sürekliliğini nasıl sağlarız?
    Bu düzen hep böyle değildi.
  • 11:35 - 11:39
    Ortalama bir Amerikalının şu anki
    tüketim miktarı 50 yıl öncesinin iki katı.
  • 11:39 - 11:45
    Büyükannenize sorun. Onların zamanında
    idareli ve tutumlu olmak değerli davranışlardı.
  • 11:45 - 11:50
    Peki, nasıl bu hale geldik? Tabi ki herşey bir anda olmadı.
    Bu durum özellikle tasarlandı.
  • 11:50 - 11:55
    2. Dünya Savaşından hemen sonra, bu adamlar
    ekonomiyi yükselişe geçirmenin bir yolunu buldular.
  • 11:55 - 11:59
    Perakende analisti Victor Lebow,
    tüm sistem için bir standart haline gelen
  • 11:59 - 12:00
    çözümü açıkça ortaya koydu.
  • 12:00 - 12:06
    Dedi ki: "Aşırı üretken ekonomimiz,
    tüketimi yaşam biçimimiz haline getirmemizi,
  • 12:06 - 12:09
    yeni eşyalar satın alıp kullanmayı
    ritüeller haline getirmemizi,
  • 12:09 - 12:13
    ruhsal ve ego tatminimizi tüketimde
    aramamızı gerekitiriyor.
  • 12:13 - 12:19
    Sürekli artan bir hızla eşyaları tüketmeli, yakmalı
    ve yerlerine yenilerini koyarak eskileri atmalıyız."
  • 12:19 - 12:22
    Başkan Eisenhower'ın İktisadi
    Danışmanlar Konseyi Başkanı dedi ki:
  • 12:22 - 12:27
    "Amerikan ekonomisinin nihai amacı
    daha fazla tüketim malları üretmektir."
  • 12:27 - 12:28
    DAHA FAZLA TÜKETİM MALLARI?
  • 12:28 - 12:34
    Bizim nihai amacımız? Sağlık hizmeti
    veya eğitim veya güvenli ulaşım
  • 12:34 - 12:38
    veya sürdürülebilirlik veya adalet sağlamak değil?
    Tüketim malları?
  • 12:38 - 12:41
    Bizim bu programa, böyle heveslice
    balıklama atlamamızı nasıl sağladılar?
  • 12:41 - 12:47
    En etkili iki stratejileri planlı
    eskime ve algısal eskime.
  • 12:47 - 12:51
    Planlı eskimenin diğer anlamı
    "çöp olmak için yapılan tasarım".
  • 12:51 - 12:54
    Yani aslında ürünleri, en kısa sürede
    işe yaramaz hale gelecek şekilde yapıyorlar ki
  • 12:54 - 12:56
    biz de onu atalım ve gidip yenisini alalım.
  • 12:56 - 13:00
    Plastik poşetlerden ve kahve bardaklarından
    bunu açıkça görebiliyoruz ama şimdi çok daha fazlasI var:
  • 13:00 - 13:06
    paspaslar, DVD'ler, kameralar, barbeküler bile,
    herşey! Hatta bilgisayarlar.
  • 13:06 - 13:08
    Dikkatinizi çekti mi,
    şimdilerde yeni bir bilgisayar aldığınızda,
  • 13:08 - 13:10
    teknoloji o kadar hızlı değişiyor ki
    sadece birkaç yıl içinde,
  • 13:10 - 13:13
    bir bakmışsınız ki iletişiminizi
    zorlaştıran bir cihaz olmuş.
  • 13:13 - 13:17
    Bu konu ilgimi çekti ve içinde ne varmış diye bakmak
    için bir masa üstü bilgisayarın kasasını açtım.
  • 13:17 - 13:23
    Ve gördüm ki her sene değiştirilen şey, kenarda
    köşede kalan küçük bir parça.
  • 13:23 - 13:27
    Ama sadece o küçük parçayı yenilemek mümkün olmuyor,
    çünkü her çıkan yeni versiyon farklı bir şekilde üretiliyor,
  • 13:27 - 13:31
    bu yüzden her şeyi çöpe atıp
    yenisini almanız gerekiyor.
  • 13:31 - 13:36
    Planlı eskimenin revaçta olduğu 1950'lere
    ait endüstriyel tasarım dergileri okuyordum.
  • 13:36 - 13:39
    Bu tasarımcılar konu hakkında
    gerçekten çok açıklarmış.
  • 13:39 - 13:42
    Tüketicinin ürüne olan güvenini kaybettirmeden
    ama en kısa zamanda bozulacak şekilde
  • 13:42 - 13:46
    bir ürünü nasıl yapacaklarını, bu sayede tüketicinin
    dönüp aynı ürünü tekrar satın almasını
  • 13:46 - 13:48
    nasıl sağlayacaklarını tartışmışlar.
    Tüm bunlar kasıtlı olarak yapılmış.
  • 13:48 - 13:52
    Ama eşyalar, bu "OK"un sürekli akışını
    sağlayacak çabulukta bozulmadığı için
  • 13:52 - 13:54
    "algısal eskime" karşımıza çıkıyor.
  • 13:54 - 14:01
    Algısal eskime denen şey bizi, kusurusuz bir şekilde
    çalışır durumdaki eşyalarımızı çöpe atmaya ikna ediyor.
  • 14:01 - 14:04
    Peki bunu nasıl yapıyorlar?
    Ürünün görüntüsünü değiştiriyorlar
  • 14:04 - 14:07
    ki eğer siz ürününüzü birkaç yıl önce
    satın aldıysanız,
  • 14:07 - 14:10
    insanlar size, uzun süredir bu "OK"a
    katkı sağlamadığınıızı söyleyebilsinler.
  • 14:10 - 14:15
    Ve değerimizi bu "OK"a yaptığımız katkıyla ortaya
    koyduğumuz için, durum utanç verici olabilir.
  • 14:15 - 14:20
    Tıpkı 5 yıldır masamın üzerinde duran
    tombul beyaz monitör gibi.
  • 14:20 - 14:22
    İş arkadaşım kendine yeni bir bilgisayar aldı.
  • 14:22 - 14:25
    İnce, parlak ve şık bir monitörü var.
  • 14:25 - 14:29
    Bilgisayarı ile uyumlu, telefonu ile de uyumlu
    ve hatta kalemliği ile bile uyumlu.
  • 14:29 - 14:32
    Sanki uzay gemisi kullanıyor
    gibi görünüyor
  • 14:32 - 14:35
    Benim ise masama çamaşır makinesi
    koymuşum gibi görünüyorum.
  • 14:35 - 14:40
    Moda da bu konu için güzel bir örnek. Hiç
    merak ettiniz mi kadın ayakkabı topuk modası
  • 14:40 - 14:44
    bir sene kalın sonraki sene ince sonra tekrar
    kalın ve ince olarak değişiyor. Hangi topuğun
  • 14:44 - 14:50
    daha sağlıklı olduğu konusundaki tartışmadan
    ötürü değil. İnce topuk yılında kalın topuk giyerek
  • 14:50 - 14:54
    "OK"a katkı sağlamamış olduğunuzun görülmesi
  • 14:54 - 14:57
    böylece ince topuklu giyen arkadaşınız kadar
    değerli olmadığınızın düşünülmesi için.
  • 14:57 - 15:02
    Veya, daha doğrusu, sürekli
    yeni ayakkabılar satın almanız için.
  • 15:02 - 15:05
    Reklamların ve genel olarak basının
    bu konudaki rolleri büyük.
  • 15:05 - 15:10
    ABD'de her birimiz, günde 3000'den fazla
    reklama maruz kalıyoruz.
  • 15:10 - 15:14
    50 yıl önceki insanların hayatları boyunca gördükleri
    reklamdan fazlasını her birimiz bir yılda görüyoruz.
  • 15:14 - 15:19
    Düşünürseniz, bir reklamın amacı bizi elimizdekinin
    yetersiz olduğuna ikna etmek dışında ne olabilir?
  • 15:19 - 15:22
    Yani günde 3000 kere bize şu mesajlar veriliyor
    saçlarımız yanlış, cildimiz yanlış
  • 15:22 - 15:25
    kıyafetlerimiz yanlış, eşyalarımız yanlış,
    arabalarımız yanlış, bizler yanlışız
  • 15:25 - 15:28
    ama eğer gidip alışveriş yaparsak
    bu yanlışların hepsi düzelir.
  • 15:28 - 15:32
    Medya da bu akıştaki bazı adımları
    gizleyerek bu işe çanak tutuyor.
  • 15:32 - 15:36
    Bu sayede malzeme ekonomisine dair
    bize gösterilen tek şey alışveriş oluyor.
  • 15:36 - 15:42
    Doğadan temin, üretim ve bertaraf adımları
    bizim gözlerimizden uzakta gerçekleşiyor.
  • 15:42 - 15:45
    ABD'de bizler şimdiye kadar hiç
    olmadığı kadar çok eşyaya sahibiz.
  • 15:45 - 15:48
    Ama anket sonuçlarına göre ülke
    genelinde mutluluk düzeyimiz düşüşte.
  • 15:48 - 15:54
    Mutluluk seviyemiz 1950'lerde zirvedeydi,
    yani tüketim çılgınlığının patlamasıyla aynı zamanda.
  • 15:54 - 15:57
    Hmmm... İlginç bir tesadüf.
  • 15:57 - 16:00
    Sanırım sebebini biliyorum.
    Çok daha fazla eşyamız var,
  • 16:00 - 16:03
    ama bizi mutlu eden şeyler için
    çok daha az zamanımız var:
  • 16:03 - 16:07
    dostlarımız, ailemiz, dinlenme süremiz.
    Her zamankibden çok daha fazla çalışıyoruz.
  • 16:07 - 16:12
    Bazı analistlere göre işten arta kalan dinlenme
    süremiz feodal toplumlarınkinden bile az.
  • 16:12 - 16:14
    Ve zaten yetersiz olan boş zamanlarımızda
  • 16:14 - 16:16
    en çok yaptığımız iki aktivite ne biliyor musunuz?
  • 16:16 - 16:19
    Televizyon izlemek ve alışveriş yapmak.
  • 16:19 - 16:24
    ABD'de alışveriş için harcadığımız süre
    Avrupa'ya kıyasla 3 - 4 kat daha fazla.
  • 16:24 - 16:26
    Yani şöyle gülünç bir durumda olduğumuz söylenebilir.
  • 16:26 - 16:29
    İşe gidiyoruz, hatta belki iki işte çalışıyoruz,
    tükenmiş bir halde eve dönüyoruz
  • 16:29 - 16:33
    Yeni koltuğumuzun üzerine yığılıp TV izliyoruz
    ve reklamlar bize "İĞRENÇ" olduğumuzu,
  • 16:33 - 16:37
    daha iyi hissetmek için AVM'ye gidip alışveriş yapmamız
    gerektiğini söylüyor, ve tekrar işe gidip daha çok çalışmamız
  • 16:37 - 16:39
    yeni aldığımız eşyalar için daha çok para kazanmamız
    gerekiyor. Ve eve daha da tükenmiş bir halde dönüyoruz
  • 16:39 - 16:41
    Oturup daha çok TV izliyoruz ve bize tekrar
    alışverişe gitmemiz gerektiği söyleniyor.
  • 16:41 - 16:47
    Ve bu çalış-izle-harca çılgın döngüsüne kapılmış gidiyoruz.
    Ama bunu durdurabiliriz.
  • 16:47 - 16:50
    Sonuç olarak tüm bu satın aldığımız eşyalara ne oluyor?
  • 16:50 - 16:53
    1970'lerden bu yana, ülkedeki ortalama ev boyutları
    iki katına çıkmış olmasına rağmen
  • 16:53 - 16:56
    bu tüketim hızıyla satın aldığımız eşyaların
    evlerimize sığmasına imkan yok.
  • 16:56 - 16:58
    Her şey çöpe gidiyor.
  • 16:58 - 17:02
    Böylece "bertaraf" adımına geliyoruz.
    Burası malzeme ekonomisinin en iyi bilinen adımı
  • 17:02 - 17:06
    çünkü evdeki çöpleri atma işini
    bizzat yapmamız gerekiyor.
  • 17:06 - 17:10
    ABD'de her birimiz günde ortalama
    2 kg çöp üretiyoruz.
  • 17:10 - 17:13
    Bu miktar 30 sene öncesinin 2 katı.
  • 17:13 - 17:17
    Tüm bu çöpler ya atık sahalarında yani
    toprakta açılan büyük deliklerde istifleniyor
  • 17:17 - 17:23
    veya daha da kötüsü fırınlarda yakıldıktan
    sonra atık sahalarında istifleniyor.
  • 17:23 - 17:29
    Her iki işlem de havayı, toprağı, suları kirletiyor
    ve unutmayalım ki iklim değişikliğine yol açıyor.
  • 17:29 - 17:31
    Çöp yakma işlemi gerçekten çok zararlıdır.
  • 17:31 - 17:34
    "Üretim" adımındaki zehirli kimyasalları
    hatırladınız mı?
  • 17:34 - 17:37
    Çöplerin yakılmasıyla havaya zehirli
    kimyasallar salınır.
  • 17:37 - 17:42
    Daha da kötüsü, yakma işlemi süper zehirli
    kimyasallar açığa çıkarır. Örneğin "Dioksion".
  • 17:42 - 17:46
    Dioksin, bilimsel olarak bilinen en
    zehirli insan yapımı kimyasaldır.
  • 17:46 - 17:49
    Çöp yakma tesisleri bir numaralı
    dioksin kaynaklarıdırlar.
  • 17:49 - 17:55
    Yani aslında, en zehirli insan yapımı
    kimyasalların bir numaralı kaynağını
  • 17:55 - 18:00
    sadece çöpleri yakmayı bırakarak durdurabiliriz.
    Bunu hemen bugün bile yapabiliriz.
  • 18:00 - 18:06
    Bazı şirketler, atık sahaları ve çöp yakma tesisleri
    ile uğraşmak istemiyor ve atıkları ihraç ediyor.
  • 18:06 - 18:09
    Peki ya geri dönüşüm? Geri dönüşüm işe yarıyor mu?
  • 18:09 - 18:13
    Evet, işe yarıyor.
    Sürecin sonundaki atık miktarını azaltıyor
  • 18:13 - 18:17
    ve doğadan yeni kaynakların
    teminine olan gereksinimi azaltıyor.
  • 18:17 - 18:21
    Evet, Evet, Evet! Hepimiz geri dönüşümü desteklemeliyiz.
    Ama geri dönüşüm tek başına yeterli değil.
  • 18:21 - 18:25
    Geri dönüşüm asla yeterli bir çözüm olmayacak.
    Bunun birkaç sebebi var.
  • 18:25 - 18:29
    Birincisi, evlerimizden çıkan atıklar
    buz dağının yalnızca görünen yüzü.
  • 18:29 - 18:33
    Evden dışarı attığımız her bir teneke
    dolusu çöpün
  • 18:33 - 18:36
    geri dönüştürülebilmesi için
  • 18:36 - 18:39
    70 teneke dolusu çöpe eşdeğer
    atık açığa çıkıyor.
  • 18:39 - 18:45
    Yani, evlerden çıkan atıkların %100'ünü geri
    dönüştürsek bile sorun kökten çözülmüş olmuyor.
  • 18:45 - 18:48
    Ki, bir çok atığın geri dönüştürülmesi
    mümkün bile değil.
  • 18:48 - 18:54
    Bunun sebebi de ya çok zehirli kimyasallar içermesi ya da
    geri dönüştürlemeyecek şekilde tasarlanmış olması.
  • 18:54 - 18:59
    Örneğin meyve suyu kutuları. Metal, kağıt ve plastikten
    oluşan katmanlar birbirine sıkıca yapıştırılıyor
  • 18:59 - 19:03
    Geri dönüşüm için bu katmanları birbirinden
    ayırmak imkansız.
  • 19:03 - 19:08
    Gördüğünüz gibi bu sistem tam bir çıkmazda.
    Tüm aşamalarda sınırları zorluyoruz.
  • 19:08 - 19:13
    İklimi değiştiriyoruz, mutluluk seviyemizi düşürüyoruz...
    Hiç bir işe yaramıyor.
  • 19:13 - 19:16
    Ama işin güzel tarafı ise her yanımıza yayılmış olan
  • 19:16 - 19:17
    böylesi bir probleme karşı bir çok noktada
    mücadele ediliyor olması.
  • 19:17 - 19:21
    Burada ormanları korumak için ve burada da
    temiz üretim için mücadele eden insanlar bulunuyor.
  • 19:21 - 19:23
    İşçi hakları ve adil ticaret için mücade edenler
  • 19:23 - 19:26
    bilinçli tüketim, atık sahaları ve çöp yakımının
    durdurulması konusunda mücadele edenler.
  • 19:26 - 19:29
    Ve en önemlisi, hükmümetimizi
    yeniden kazanmak için mücadele edenler,
  • 19:29 - 19:32
    hükümetin gerçekten insanların yanında ve
    insanlar için var olması adına mücadele edenler.
  • 19:32 - 19:36
    Tüm bu mücadeleler kritik bir öneme sahip.
    Ama tüm bağlantıları görebildiğimiz zaman
  • 19:36 - 19:39
    ve büyük resme bakabildiğimiz zaman
    bir şeyler değişmeye başlayacak.
  • 19:39 - 19:46
    Bu sistem içindeki insanlar bir araya geldiği zaman
    bu doğrusal sistemi yeniden düzenleyip
  • 19:46 - 19:50
    doğal kaynakları ve insanları tüketmeyen
    yeni bir sisteme dönüştürebiliriz.
  • 19:50 - 19:54
    Çünkü öncelikle eskiden kalma "at çöpe gitsin"
    zihniyetinden kurtulmamız gerekiyor.
  • 19:54 - 19:59
    Artık bu konular üzerinde sürdürülebilirlik
    ve adaleti temel alan bir düşünce şekli var:
  • 19:59 - 20:03
    Çevreci Kimya, Sıfır Atık,
    Kapalı Çevrim Üretim Döngüsü
  • 20:03 - 20:06
    Yenilenebilir Enerji,
    Yerel Yaşayan Ekonomiler,
  • 20:06 - 20:12
    Değişim çoktan başlamış durumda. Bazıları bunun gerçekdışı,
    fazla idealistçe ve gerçekleşmesinin imkansız olduğunu söylüyor.
  • 20:12 - 20:16
    Ben de diyorum ki asıl gerçekdışı olan kişiler
    eski yöntemle yollarına devam emtek isteyenlerdir.
  • 20:16 - 20:18
    Bu insanlar rüyadalar.
  • 20:18 - 20:23
    Unutmayın, eski yöntem doğanın bir kanunu değil,
    yer çekimi gibi kabul edip alışmamız gereken bir kanun değil.
  • 20:23 - 20:29
    Eski yöntemi insanlar yaratmıştı. Bizler de insanız.
    O halde gelin biz de yeni bir yöntem yaratalım.
  • 20:29 - 20:33
    Bu web sitesinde harika işler yapan gruplar
    hakkında bir sürü bilgi bulunuyor.
  • 20:33 - 20:35
    Tıklayın, siz de katılın.
    "www.storyofstuff.org"
Title:
The Story of Stuff
Video Language:
English
Duration:
21:25

Turkish subtitles

Incomplete

Revisions