< Return to Video

Teknoloji, aşkı değiştirmedi. İşte nedeni.

  • 0:01 - 0:04
    Geçenlerde, Yeni Gine'nin
    dağlık bölgelerinde seyahat ediyordum
  • 0:04 - 0:06
    ve üç karısı olan bir adamla konuşmuştum.
  • 0:07 - 0:10
    Ona "Kaç eşinin olmasını isterdin?"
    diye sordum ve
  • 0:10 - 0:12
    uzun bir sessizlik oldu,
  • 0:12 - 0:13
    ben de kendi kendime
  • 0:13 - 0:15
    "Acaba beş mi diyecek,
  • 0:15 - 0:16
    yoksa 10 mu?
  • 0:16 - 0:18
    25 mi diyecek?" diye düşünüyordum.
  • 0:18 - 0:19
    Bana döndü ve
  • 0:19 - 0:20
    "Hiç." dedi.
  • 0:20 - 0:23
    (Gülüşmeler)
  • 0:23 - 0:28
    İnsan toplumlarının %86'sı, bir erkeğin
    birkaç eşinin olmasına müsaade ediyor:
  • 0:28 - 0:29
    Çok eşlilik.
  • 0:29 - 0:31
    Fakat bu kültürlerin muazzam çoğunluğunda,
  • 0:31 - 0:36
    erkeklerin yalnızca yüzde beşi ya da
    10'unun birkaç eşi var.
  • 0:36 - 0:38
    Birkaç eşin olması, baş ağrısına
    neden olabilir.
  • 0:38 - 0:41
    Aslında, diğer eşler birbirleriyle
    kavga edebilir,
  • 0:41 - 0:44
    hatta bazen birbirlerinin çocuklarını
    zehirleyebilirler.
  • 0:44 - 0:47
    Bir harem inşa edebilmek için
    bir sürü inek,
  • 0:47 - 0:49
    bir sürü keçi ve bir sürü para,
  • 0:49 - 0:51
    arsa sahibi olmanız gerekir.
  • 0:51 - 0:53
    Bizler yakın-ilişki kuran türleriz.
  • 0:53 - 0:57
    Memelilerin yüzde 97'si,
    gençliklerini yaşamak için eşleşmezler;
  • 0:57 - 0:59
    insanlar bunu yapar.
  • 0:59 - 1:01
    Bizlerin, partnerlerimize cinsel açıdan
  • 1:01 - 1:04
    ister istemez sadık olduğumuzu
    öne sürmüyorum.
  • 1:04 - 1:07
    42 kültürde cinselliği araştırdım ve
  • 1:07 - 1:09
    aslında, bazı genetik
    özelliklerini ve beyindeki
  • 1:09 - 1:11
    sistemini anladım.
  • 1:11 - 1:13
    Bu, dünya çapında çok yaygın,
  • 1:13 - 1:15
    fakat biz aşk için yaratıldık.
  • 1:16 - 1:19
    Teknoloji, aşkı nasıl değiştirir?
  • 1:20 - 1:22
    Neredeyse hiç değiştirmediğini
    söylemek istiyorum.
  • 1:23 - 1:24
    Beyin üzerinde çalıştım.
  • 1:24 - 1:28
    Ben ve meslektaşlarım, yaklaşık 100 kişiyi
    bir beyin tarayıcısına soktuk,
  • 1:28 - 1:31
    bunlar henüz âşık olmuş,
    henüz reddedilmiş ve
  • 1:31 - 1:33
    uzun süredir aşk yaşayan
  • 1:33 - 1:35
    insanlardı.
  • 1:35 - 1:38
    Ayrıca uzun süre "aşk içerisinde"
    kalmak mümkündür.
  • 1:39 - 1:41
    Uzun süre önce, çiftleşme ve üreme için
  • 1:41 - 1:43
    üç farklı beyin sistemi
  • 1:44 - 1:45
    geliştirdiğimizi belirtmiştim:
  • 1:45 - 1:47
    Cinsel dürtü,
  • 1:47 - 1:48
    yoğun romantik aşk hisleri
  • 1:49 - 1:52
    ve uzun süreli bir partnere duyulan
    derin, sınırsız bağlılık hissi.
  • 1:52 - 1:55
    Bu üç beyin sistemi, beynin diğer
  • 1:55 - 1:57
    çoğu kısmıyla birlikte,
  • 1:57 - 2:02
    cinsel, romantik ve ailevi
    yaşamlarımızı düzenlerler.
  • 2:02 - 2:05
    Fakat korteksin ötesinde; duygularımızı
  • 2:05 - 2:09
    hissettiğimiz, duygularımızın
    üretildiği yer olan limbik sistemin
  • 2:09 - 2:10
    ötesinde bulunurlar.
  • 2:10 - 2:15
    Enerji, odak, tutku, motivasyon,
    istek ve dürtü ile bağlantılı olarak,
  • 2:15 - 2:20
    beynin en ilkel kısımlarında
    bulunurlar.
  • 2:21 - 2:22
    Bu durumda,
  • 2:22 - 2:24
    yaşamın en büyük ödülünü
    kazanma dürtüsü:
  • 2:24 - 2:26
    Bir çiftleşme partneridir.
  • 2:26 - 2:30
    İlk atalarımız arasında, yaklaşık
    4,4 milyon yıl önce geliştiler ve
  • 2:30 - 2:35
    Tinder'da parmağınızı sağa ya da sola
    kaydırınca değişmeyecekler.
  • 2:35 - 2:37
    (Gülüşmeler)
  • 2:37 - 2:39
    (Alkışlar)
  • 2:39 - 2:43
    Teknolojinin, flört etme biçimimizi
    değiştirdiği şüphesiz:
  • 2:43 - 2:45
    e-postalaşma, mesajlaşma,
  • 2:45 - 2:47
    duyguları ifade eden yüz ifadeleri,
  • 2:47 - 2:49
    cinsel içerikli mesajlar,
  • 2:49 - 2:51
    bir fotoğrafı, öz-çekimleri "beğenmek" ...
  • 2:51 - 2:55
    Nasıl flört edeceğimize dair yeni kurallar
    ve tabular görüyoruz.
  • 2:56 - 2:58
    Fakat, biliyorsunuz,
  • 2:58 - 3:01
    bu durum, aşkı gerçekten dramatik bir
    biçimde değiştiriyor mu?
  • 3:02 - 3:04
    1940'ların sonlarında, otomobilin çok
  • 3:04 - 3:07
    popüler olduğu ve birdenbire,
    yürüyen yatak odalarına
  • 3:07 - 3:09
    sahip olduğumuz döneme ne dersiniz?
  • 3:09 - 3:11
    (Gülüşmeler)
  • 3:11 - 3:15
    Peki, doğum kontrol hapının ortaya
    çıkmasına ne dersiniz?
  • 3:15 - 3:21
    Kadınlar, hamilelik ve sosyal baskı
    tehditinden kurtularak,
  • 3:21 - 3:25
    sonunda ilkel ve temel cinselliklerini
    ifade edebilmişlerdi.
  • 3:26 - 3:29
    Çöpçatanlık siteleri bile,
    aşkı değiştirmiyor.
  • 3:29 - 3:31
    Match.com'un bilimsel
    danışmanlık uzmanıyım,
  • 3:31 - 3:33
    11 yıldır bu işi yapıyorum.
  • 3:33 - 3:35
    Onlara bunların çöpçatanlık siteleri değil
  • 3:35 - 3:37
    tanıştırma siteleri olduğunu söylüyorum
  • 3:37 - 3:39
    ve bana katılıyorlar.
  • 3:39 - 3:41
    Bir barda, bir kafede ya da
  • 3:41 - 3:43
    parkta bir bankta oturduğunuzda;
  • 3:43 - 3:44
    eski zamanlardan kalma
  • 3:44 - 3:49
    beyniniz, uyuyan bir kedinin uyanması
    gibi, eyleme geçer ve
  • 3:49 - 3:51
    siz gülümsersiniz,
  • 3:51 - 3:52
    kahkaha atarsınız,
  • 3:52 - 3:53
    dinlersiniz ve
  • 3:53 - 3:58
    100 bin yıl önce atalarınızın yaptığı
    gibi, gösteriş yaparsınız.
  • 3:58 - 4:00
    Size çeşit çeşit insanlar sunabiliriz --
  • 4:00 - 4:02
    tüm çöpçatanlık siteleri gibi --
  • 4:02 - 4:06
    fakat, tek gerçek algoritma,
    kendi beyninizdir.
  • 4:06 - 4:08
    Teknoloji bunu değiştirmeyecek.
  • 4:09 - 4:14
    Ayrıca teknoloji, kimi sevmeyi
    seçeceğinizi de değiştirmeyecek.
  • 4:14 - 4:16
    Kişilik biyolojisi çalışıyorum ve
  • 4:16 - 4:18
    dopamin, seratonin,
  • 4:18 - 4:22
    testesteron ve östrojen sistemleri
    ile bağlantılı
  • 4:22 - 4:24
    dört ana davranış ve düşünce şekli
  • 4:24 - 4:26
    evrimleştirdiğimize inanmaya
    başladım.
  • 4:26 - 4:31
    Ben de beynin bu dört sistemiyle
    alakalı kişisel özelliklerinizin,
  • 4:31 - 4:34
    onların kümelenmelerinin
    derecesini ölçmek için
  • 4:34 - 4:36
    doğrudan beyin bilimini kullanarak
  • 4:36 - 4:38
    bir anket hazırladım.
  • 4:39 - 4:44
    Daha sonra 40 farklı ülkedeki
    çeşitli çöpçatanlık sitelerine
  • 4:44 - 4:45
    bu anketi ekledim.
  • 4:46 - 4:50
    Anketi şu anda 14 milyondan
    fazla kişi doldurdu ve
  • 4:50 - 4:54
    ben kimin kiminle ilgilendiğini
    doğal bir şekilde gözlemlemiş oldum.
  • 4:54 - 4:56
    Ve sonuçlara baktığımda
  • 4:56 - 4:59
    dopamin ağırlıklı bir sistemi olanlar daha
  • 4:59 - 5:02
    meraklı, yaratıcı, spontane
    ve enerjik olmaya yönelikken
  • 5:02 - 5:05
    kendilerine benzeyen insanlara
    ilgi duyuyorlardı. Tahmin ederim ki
  • 5:05 - 5:07
    burada da bir sürü böyle insan var.
  • 5:07 - 5:11
    Meraklı ve yaratıcı insanların kendileri
    gibi olanlara ihtiyacı var.
  • 5:11 - 5:13
    Serotonin ağırlıklı sistemi
    olanlar ise gelenekçi
  • 5:13 - 5:16
    ve dindar olmaya eğilimli, kurallara
    bağlı kalan
  • 5:16 - 5:18
    ve otoriteye saygı duyan insanlardır.
  • 5:18 - 5:21
    Dinsellik serotonin sistemine ait
    bir terimdir.
  • 5:21 - 5:25
    Gelenekçi insanlar yine gelenekçi
    insanları tercih ediyordu.
  • 5:25 - 5:27
    Yani, benzerlik cezbediyordu.
  • 5:28 - 5:30
    Diğer iki durumdaysa zıtlıklar cezbediyor.
  • 5:30 - 5:32
    Belirgin bir testesteron sistemi olanlar
  • 5:32 - 5:36
    analitik, mantıklı, doğrudan ve kararlı
    olmaya eğilimliyken, kendilerine
  • 5:36 - 5:38
    zıt olanlarla ilgileniyorlardı.
  • 5:38 - 5:40
    Yüksek östrojen ve sözel
  • 5:40 - 5:42
    beceri sahibi olan, duygularını
  • 5:42 - 5:43
    dışa vuran ve içgüdüsel
  • 5:43 - 5:45
    yetenekleri olan
  • 5:45 - 5:48
    korumacı insanlardan hoşlanıyorlardı.
  • 5:49 - 5:51
    Eş seçiminde doğal kalıplarımız var.
  • 5:51 - 5:57
    Modern teknoloji, kime âşık olacağımızı
    değiştirmeyecek.
  • 5:57 - 6:00
    Fakat, özellikle çok önemli
    olduğunu düşündüğüm
  • 6:00 - 6:02
    yeni bir trend üretmeye başladı.
  • 6:02 - 6:06
    Seçim paradoksu konseptiyle
    alakalı bir trend.
  • 6:06 - 6:08
    Milyonlarca yıl boyunca,
  • 6:08 - 6:10
    küçük avcı ve toplayıcı gruplar
    içinde yaşadık.
  • 6:10 - 6:13
    1.000 kişinin olduğu çöpçatanlık
  • 6:13 - 6:16
    sitelerinden seçim yapma şansı yoktu.
  • 6:16 - 6:18
    Hatta, son zamanlarda çalıştığım
    bir konu da
  • 6:18 - 6:21
    beyinde bir çeşit hoş nokta bulunduğu,
    nasıl bir şey olduğunu
  • 6:22 - 6:25
    tam olarak bilmemekle birlikte
    edindiğim bilgilere göre,
  • 6:25 - 6:31
    beş ile dokuz arası alternatifleri
    ele alıp daha sonra da
  • 6:31 - 6:34
    akademisyenlerin "aşırı bilişsel yük"
    olarak adlandırdığı
  • 6:34 - 6:36
    durumda kalıp hiçbirini seçmiyoruz.
  • 6:36 - 6:39
    Ben de bu aşırı bilişsel yüke
    bağlı olarak "yavaş aşk"
  • 6:39 - 6:43
    olarak adlandırdığım
    yeni bir flört yöntemi
  • 6:43 - 6:45
    geliştirdiğimizi düşünmeye başladım.
  • 6:45 - 6:49
    Bu sonuca Match.com ile yaptığım
    çalışmayla vardım.
  • 6:49 - 6:51
    Son altı yılın her yılında,
  • 6:51 - 6:54
    "Amerika'daki Bekârlar" adında
    bir çalışma yaptık.
  • 6:54 - 6:56
    Match kitlesine değil de,
  • 6:56 - 6:58
    Amerikan nüfusuna anket yaptık.
  • 6:58 - 7:01
    Nüfus sayımı esas alınarak,
    Amerika'yı temsil eden
  • 7:01 - 7:05
    5 binden fazla insan kullandık.
  • 7:05 - 7:07
    Şu anda 30 binden fazla
    insana dair bilgimiz var
  • 7:07 - 7:10
    ve her geçen yıl,
  • 7:10 - 7:12
    bazı tekrar eden kalıpları görüyorum.
  • 7:13 - 7:15
    Ve her yıl aynı soruyu sorduğumda,
  • 7:15 - 7:18
    insanların yüzde 50'sinden fazlası
    hayatlarında en az
  • 7:18 - 7:21
    bir kere tek gecelik ilişki yaşamış ve
  • 7:21 - 7:23
    yüzde 50'si cinsel çıkar sağladığı
  • 7:23 - 7:25
    bir arkadaşlık ilişkisi yaşamış.
  • 7:25 - 7:28
    Ve yine yüzde 50'den fazlası
    evlenmeden önce sevgilisiyle
  • 7:28 - 7:30
    uzun zaman aynı evde yaşamış.
  • 7:30 - 7:32
    Amerikanlar bunun laubali
    olduğunu düşünüyor.
  • 7:32 - 7:35
    Uzun bir süre kalıpların çok güçlü
  • 7:35 - 7:37
    olduğundan şüphe ettim.
  • 7:37 - 7:40
    Bir Darwinci açıklaması falan olmalıydı.
  • 7:40 - 7:42
    Bu kadar çok insan çılgın değil.
  • 7:42 - 7:46
    Ve tökezledim, sonra bir istatistik
    kafama dank ettirdi.
  • 7:46 - 7:49
    İlgi çekici akademik bir makalede,
  • 7:49 - 7:54
    bugün Amerika'da uzun ilişki
    içinde olan bekârların
  • 7:54 - 7:57
    yüzde 67'sinin boşanmaktan korktuğu için
  • 7:57 - 8:00
    hâlâ evlenmediğini öğrenmiştim.
  • 8:00 - 8:02
    Boşanmanın sosyal, kanuni,
  • 8:02 - 8:04
    duygusal ve ekonomik
  • 8:04 - 8:07
    sonuçlarından korkuyorlardı.
  • 8:07 - 8:11
    Ben de bunu bir laubalilik
    olarak değil de,
  • 8:11 - 8:12
    bir önlem olarak görmeye başladım.
  • 8:13 - 8:18
    Günümüz bekârları, evlenmeden önce
    partnerlerine dair
  • 8:18 - 8:19
    her şeyi bilmek istiyorlardı.
  • 8:19 - 8:21
    Çarşafların arasında birinin sadece
  • 8:21 - 8:24
    nasıl seviştiğini değil, kibarlar mı,
  • 8:24 - 8:25
    iyi bir dinleyiciler mi
  • 8:25 - 8:27
    ve benim yaşımdaysanız,
  • 8:27 - 8:28
    iyi espri anlayışları
  • 8:28 - 8:30
    var mı gibi birçok şeyi öğrenirsiniz.
  • 8:30 - 8:31
    (Gülüşmeler)
  • 8:31 - 8:35
    Bence birçok seçeneğimizin olduğu
  • 8:35 - 8:38
    ve hamilelikle hastalık korkusunun
    çok az olduğu,
  • 8:38 - 8:42
    evlenmeden önce seks yapmaktan
    utanç duyulmayan bir yaşa gelindiğinde
  • 8:42 - 8:46
    insanlar zamanlarını sevmeye
    harcıyorlardı.
  • 8:46 - 8:48
    Ve burada aslında olan,
  • 8:48 - 8:52
    asıl şahit olduğumuz, evlilik
    öncesi birliktelik aşamasının
  • 8:52 - 8:54
    ciddi bir şekilde uzaması.
  • 8:54 - 8:57
    Eskiden evlilik bir ilişkinin
    başlangıcı sayılırken,
  • 8:57 - 8:58
    artık sonu sayılıyor.
  • 8:59 - 9:01
    Fakat insan beyni --
  • 9:01 - 9:03
    (Gülüşmeler)
  • 9:03 - 9:05
    İnsan beyni her zaman övünür
  • 9:05 - 9:07
    ve gerçekten de, bugün Amerika'da
  • 9:07 - 9:10
    insanların yüzde 86'sı
    49 yaşında evlenecek.
  • 9:10 - 9:14
    Dünyanın dört bir yanından, evliliğin
    çok yaygın olmadığı kültürlerde bile
  • 9:14 - 9:17
    er ya da geç uzun ilişki partnerleriyle
    yaşamaya başlıyorlardı.
  • 9:17 - 9:19
    Aklıma şöyle bir fikir geldi:
  • 9:19 - 9:24
    Bu evlilik öncesi aşamanın uzadığı
    dönemde, kötü beraberlikleri fark edip
  • 9:24 - 9:27
    onlardan zamanında
    kurtulmayı başarırsak belki de
  • 9:27 - 9:29
    daha fazla mutlu evlilikler göreceğiz.
  • 9:30 - 9:35
    Böylece ben de Amerika'daki 1.100
    evli insanla çalışma yaptım,
  • 9:35 - 9:36
    Match.com'dakiler değil tabii ki
  • 9:36 - 9:39
    ve onlara bir sürü soru sordum.
  • 9:39 - 9:40
    Sorulardan biri:
  • 9:40 - 9:45
    "Şu anda evli olduğunuz insanla
    tekrar evlenir miydiniz?" idi
  • 9:45 - 9:48
    ve yüzde 81'i "Evet" dedi.
  • 9:49 - 9:55
    Aslında modern romantizm ve
    aile yaşantısındaki en büyük değişiklik
  • 9:55 - 9:57
    teknoloji değil.
  • 9:57 - 9:59
    Yavaş aşk da değil.
  • 9:59 - 10:02
    Farklı kültürlerden kadınların
    iş dünyasına
  • 10:02 - 10:03
    katılmaya başlaması.
  • 10:04 - 10:05
    Milyonlarca yıl boyunca,
  • 10:05 - 10:08
    atalarımız küçük avcı ve toplayıcı
    topluluklarda yaşadı.
  • 10:08 - 10:11
    Kadınlar işe meyve ve sebzelerini
    toplamak için gidiyordu.
  • 10:11 - 10:14
    Eve akşam yemeğinin
    yüzde 60-80'iyle geliyorlardı.
  • 10:14 - 10:17
    Düzen çift gelirli aileydi.
  • 10:17 - 10:21
    Ve kadınlar aynı erkekler gibi
    ekonomik, sosyal
  • 10:21 - 10:24
    ve cinsel açılardan güçlüydü.
  • 10:24 - 10:27
    Fakat 10 bin yıl önce çevremiz değişti,
  • 10:27 - 10:30
    çiftliklere yerleşmeye başladık ve
  • 10:30 - 10:33
    hem kadınlar hem de erkekler
    doğru sosyal çevreden,
  • 10:33 - 10:34
    doğru dinden,
  • 10:34 - 10:36
    doğru soydan olan
  • 10:36 - 10:37
    ve düzgün sosyo-politik
  • 10:37 - 10:41
    bağlantılara sahip doğru insanlarla
    evlenme mecburiyetine girdiler.
  • 10:41 - 10:43
    Erkeklerin işleri önem kazanmaya başladı.
  • 10:43 - 10:45
    Taşları ittirmeli ve tarlayı sürmelilerdi.
  • 10:45 - 10:48
    Yerel marketlere ürettiklerini götürüp
    evlerine de karşılığı
  • 10:48 - 10:50
    olan parayı getirdiler.
  • 10:50 - 10:51
    Bunun yanında,
  • 10:51 - 10:54
    bir sürü inancın yükselişini gördük:
  • 10:54 - 10:56
    Evlilikte bekâretin önemi,
  • 10:56 - 10:59
    planlanmış, katı bir şekilde
    planlanmış evlilikler,
  • 10:59 - 11:02
    evin direği erkektir, kadının
  • 11:02 - 11:04
    yeri de yuvasıdır inancı
  • 11:04 - 11:05
    ve en önemlisi
  • 11:05 - 11:09
    ölüm ayırana dek kocana
    saygı duy inancı.
  • 11:09 - 11:10
    Bunlar artık yok.
  • 11:10 - 11:13
    Yok oluyorlar ve çoğu yerde
  • 11:13 - 11:14
    çoktan yok oldular.
  • 11:14 - 11:18
    Şu anda bir evlilik devriminin içindeyiz.
  • 11:18 - 11:22
    10 bin yıllık çiftçilik
    geleneğimizi yıkıyor
  • 11:23 - 11:28
    ve atalarımızın sahip olduğu ruha daha
    yakın gördüğüm,
  • 11:28 - 11:32
    iki tarafın da aynı muameleyi gördüğü
    eşitlikçi ilişkilere doğru gidiyoruz.
  • 11:33 - 11:35
    Ben Pollyanna değilim, arkasından
  • 11:35 - 11:37
    ağlamamız gereken bir mesele var.
  • 11:37 - 11:39
    Boşanma hakkında 80 kültürde çalışma
  • 11:39 - 11:41
    yaptım ve çoğu aldatmayla ilgili
  • 11:41 - 11:43
    bir yığın problem vardı.
  • 11:43 - 11:46
    Şair William Butler Yeats'in dediği gibi,
  • 11:46 - 11:49
    "Aşk sahtekâr şeydir."
  • 11:49 - 11:52
    Ben de "Kimse canlı çıkamaz."
    diye eklemek isterim.
  • 11:52 - 11:53
    (Gülüşmeler)
  • 11:53 - 11:55
    Hepimizin problemleri var.
  • 11:55 - 11:59
    Fakat bence en iyi özeti şair
    Randall Jarrell yapmış:
  • 11:59 - 12:04
    "Aile hayatının karanlık ve gergin dünyası
    en iyilerin başarılı olamayacağı
  • 12:04 - 12:08
    ve en mütevazilerin
    kazanabileceği bir şeydir."
  • 12:09 - 12:11
    Ama sizi şununla bırakmak istiyorum:
  • 12:11 - 12:13
    Aşk ve bağlılık üstün gelecek,
  • 12:13 - 12:16
    teknoloji bunu değiştiremeyecek.
  • 12:16 - 12:18
    Ve bitirişimi şunu diyerek yapacağım,
  • 12:18 - 12:23
    insan ilişkilerine dair oluşacak herhangi
    bir fikir, insan davranışının en güçlü
  • 12:23 - 12:27
    belirleyici faktörlerinden
    birini hesaba katmalıdır:
  • 12:27 - 12:29
    Bastırılamaz olan
  • 12:29 - 12:30
    ve uyum sağlayabilen
  • 12:31 - 12:34
    ilkel aşk dürtüsü.
  • 12:34 - 12:35
    Teşekkürler.
  • 12:35 - 12:40
    (Alkışlar)
  • 12:40 - 12:42
    Kelly Stoetzel: Çok teşekkür ederiz Helen.
  • 12:42 - 12:45
    Bildiğin üzere bekleyen
    bir konuşmacımız daha var.
  • 12:45 - 12:46
    Seninle aynı alanda çalışıyor ve
  • 12:46 - 12:49
    konuya farklı bir açıdan yaklaşıyor.
  • 12:49 - 12:53
    Esther Perel çiftlerle çalışan bir
    psikoterapist.
  • 12:54 - 12:55
    Sen verilerle çalışıyorsun,
  • 12:55 - 12:58
    Esther ise kendisine yardım için gelen
  • 12:58 - 13:00
    çiftlerin yaşam hikâyeleriyle.
  • 13:00 - 13:01
    Kendisini sahneye davet edelim,
  • 13:01 - 13:03
    Esther?
  • 13:03 - 13:07
    (Alkışlar)
  • 13:10 - 13:11
    Evet Esther,
  • 13:11 - 13:14
    Helen'in konuşmasını izlerken,
  • 13:14 - 13:15
    hiç kendi çalışmalarından
  • 13:15 - 13:18
    yankı yapan, senin de
    yorum yapmak istediğin
  • 13:18 - 13:19
    bir bölüm oldu mu?
  • 13:20 - 13:24
    Çok ilginç bir durum, çünkü
    aşka olan ihtiyaç evrensel ve
  • 13:24 - 13:27
    her an her yerde olan bir şey
    iken âşık olma şeklimiz,
  • 13:28 - 13:30
    bundan çıkardığımız anlam,
  • 13:30 - 13:31
    ilişkilerimizi yöneten
  • 13:32 - 13:34
    kurallar bence temel olarak
  • 13:34 - 13:36
    sürekli değişiyor.
  • 13:36 - 13:39
    Sadakat ve kolektifliğin ihtiyaçları olan
  • 13:39 - 13:42
    görev ve zorunluluğun
    ağırlıklı olarak düzenlendiği
  • 13:42 - 13:45
    bir modelden bugüne kadar geliyoruz.
  • 13:45 - 13:46
    Ve biz bunu
  • 13:46 - 13:50
    özgür seçimlerle kişisel hakların,
    mutlulukla kişisel tatminlerin olduğu
  • 13:50 - 13:53
    bir modele çevirdik.
  • 13:53 - 13:56
    Ve aklıma gelen ilk şey,
  • 13:56 - 13:58
    ihtiyacın asla değişmediği,
  • 13:58 - 14:01
    ama ilişkilere uyguladığımız yolların
    ve içeriğinin çok
  • 14:01 - 14:03
    fazla değişime uğradığı.
  • 14:03 - 14:05
    Seçim paradoksuna göre,
  • 14:07 - 14:09
    bildiğiniz gibi, yenilikten ve
  • 14:09 - 14:11
    şakacılıktan hoşlandığımız için
  • 14:11 - 14:13
    birçok seçeneğe sahip olabiliyoruz.
  • 14:13 - 14:15
    Ve aynı zamanda,
  • 14:15 - 14:17
    aşırı bilişsel yükten bahsettiğiniz zaman
  • 14:17 - 14:21
    belirsizlikten ve kendinden şüphe etmekten
  • 14:22 - 14:26
    ürken birçok insan görüyorum,
  • 14:27 - 14:29
    bir düşünce yığınıyla birlikte geliyor ve
  • 14:29 - 14:31
    "FOMO" adında bir durumu yaratıyor
  • 14:31 - 14:33
    ve bizi yönlendiriyor.
  • 14:33 - 14:36
    FOMO, bir fırsatı kaçırma korkusunun
    kısaltmasıdır ve
  • 14:36 - 14:39
    "Doğru olanı seçtiğimi nasıl
    anlayacağım?"
  • 14:39 - 14:41
    tarzı şüphelerdir.
  • 14:41 - 14:44
    Biz de "değişmez anlam karmaşası"
    adında bir kavram yarattık.
  • 14:45 - 14:48
    Değişmez anlam karmaşası, yalnız
    olmaktan çok korkarken,
  • 14:48 - 14:52
    aynı zamanda herhangi bir ilişki kurmaya
    da pek istekli olmamak diye açıklanabilir.
  • 14:52 - 14:58
    İlişkinin belirsizliğinin yanında,
    ayrılığın belirsizlik süresini de
  • 14:58 - 15:00
    uzatan birtakım yöntemlerdir.
  • 15:00 - 15:03
    İnternete göre üç ana
    anlam karmaşası var.
  • 15:03 - 15:06
    Biri bir soğuk bir sıcak davranmaktır,
  • 15:06 - 15:09
    ki ilişkinin net olarak tanımlanmamış
    doğasını vurgulayan
  • 15:09 - 15:11
    ve bir çeşit kalıp oluşturan
  • 15:11 - 15:15
    fakat aynı zamanda da size
    rahatlık veren bir tutarlılıkla
  • 15:15 - 15:19
    tanımlanmamış sınırların
    özgürlüğünü veren
  • 15:19 - 15:22
    güzel bir oyalama taktiğidir.
  • 15:22 - 15:24
    (Gülüşmeler)
  • 15:24 - 15:25
    Öyle.
  • 15:25 - 15:27
    Daha sonra gölgelenme geliyor.
  • 15:27 - 15:29
    Gölgelenme kısaca, zor durumda
  • 15:29 - 15:33
    birikmiş mesaj yığınlarının arasında
    yok olmak ve
  • 15:33 - 15:37
    birbirinize yaşattığınız acılarla
    uğraşmaya mecbur kalmamaktır,
  • 15:37 - 15:40
    çünkü onların varlığını kendiniz
    bile kabul etmezsiniz.
  • 15:40 - 15:41
    (Gülüşmeler)
  • 15:41 - 15:42
    Evet.
  • 15:42 - 15:47
    Ve sizi dinlerken bir anda bu
    kelimeler aklıma geldi,
  • 15:47 - 15:52
    sözlerin aynı zamanda gerçekliği de
  • 15:52 - 15:54
    yaratması gibi,
  • 15:54 - 15:55
    bu yüzden size sorum şu:
  • 15:55 - 15:58
    İçeriği değişse bile,
  • 15:58 - 16:02
    aşkın doğası hâlâ aynı kalır mı?
  • 16:02 - 16:04
    Sen beyin üzerine ben de insanların
  • 16:04 - 16:06
    ilişkileri ve hikâyeleri
    üzerine çalışıyorum,
  • 16:06 - 16:10
    yani senin söylediğin her şey tamam
    ama dahası var.
  • 16:11 - 16:15
    Fakat her zaman içeriğin değişme
    derecesini bilemiyorum.
  • 16:15 - 16:18
    Her zaman bir noktadan sonra mı
    değişmeye başlıyor?
  • 16:18 - 16:21
    Anlamın değişmesi ihtiyacı değiştiriyor mu
  • 16:21 - 16:23
    veya ihtiyaç tamamen içerikten
    bağımsız mı?
  • 16:24 - 16:25
    Vay, pekâla --
  • 16:25 - 16:27
    (Gülüşmeler)
  • 16:27 - 16:31
    (Alkışlar)
  • 16:31 - 16:34
    Sanırım üç nokta veriyorum şu anda.
  • 16:35 - 16:37
    En önce, ilk sorduğuna cevap olarak:
  • 16:37 - 16:40
    Değiştiğimize dair bir şüphe yok,
    artık âşık olacağımız bir insan istiyoruz
  • 16:40 - 16:43
    ve binlerce yıldır doğru çevre ve
    iyi ailelerden olan
  • 16:43 - 16:45
    insanlarla evlenmek zorunda bırakıldık.
  • 16:45 - 16:49
    Oysa, her yıl 5 bin insana göre
    yaptığım çalışmalarımda
  • 16:49 - 16:51
    onlara "Ne arıyorsunuz?" diye sorarım.
  • 16:51 - 16:54
    Ve her yıl, yüzde 97'sinden fazlası...
  • 16:54 - 16:55
    Liste büyüyor.
  • 16:55 - 16:56
    Aslında hayır.
  • 16:56 - 16:59
    Olay basit, yüzde 97'sinden fazlası
  • 16:59 - 17:02
    kendilerine saygı duyan,
  • 17:02 - 17:04
    güvenip her şeylerini paylaşabilecekleri,
  • 17:04 - 17:06
    kendilerini güldüren,
  • 17:06 - 17:07
    kendilerine yeterince zaman ayırabilen
  • 17:07 - 17:11
    ve fiziksel olarak çekici buldukları
    birilerini istiyorlar.
  • 17:11 - 17:13
    Bu asla değişmiyor.
  • 17:13 - 17:16
    Tam olarak, yani, iki bölüm var --
  • 17:16 - 17:18
    Ben buna ne diyorum biliyor musun?
  • 17:18 - 17:20
    İnsanlar bunları söylemeye alışık değil.
  • 17:20 - 17:21
    Kesinlikle öyle.
  • 17:21 - 17:24
    Kendilerine eşlik edecek, ekonomik destek
    ve çocuk verecek birilerini
  • 17:24 - 17:26
    istediklerini söylediler.
  • 17:26 - 17:28
    Üretim ekonomisinden servis
    ekonomisine geçtik.
  • 17:28 - 17:31
    Geniş bir kültürde bunu yaptık,
    evlilikte de bunu yapıyoruz.
  • 17:31 - 17:33
    Hiç şüphesiz.
  • 17:33 - 17:37
    Ama ilginç olan şey, Y kuşağı aslında
    iyi ebeveynler olmak isterken
  • 17:37 - 17:41
    onlardan bir önceki jenerasyon sadece
    iyi bir evlilik yapmak istiyor ve düzgün
  • 17:41 - 17:44
    ebeveynler olmaya
    bu kadar odaklı değiller.
  • 17:44 - 17:46
    Ayrıntıyı görüyor musunuz?
  • 17:46 - 17:49
    Kişiliğin iki ana bölümü var:
  • 17:49 - 17:53
    Kültürünüz, içinde büyüdüğünüz ve
    inanıp uyguladığınız
  • 17:53 - 17:54
    ve mizacınız.
  • 17:54 - 17:57
    Temel olarak, bahsettiğim şeylerin
    hepsi mizacınızla ilgili.
  • 17:57 - 18:00
    Ve bu mizaç, bu huylarınız, kesinlikle
    değişen inançlarla ve zamanla
  • 18:00 - 18:01
    birlikte değişecek.
  • 18:02 - 18:05
    Ve seçim paradoksuna göre,
  • 18:05 - 18:07
    bunun zor bir durum olduğuna
    dair hiçbir şüphe yok.
  • 18:07 - 18:10
    Su birikintisinin diğer ucunda
    bulduğumuz tatlı çocuğa
  • 18:10 - 18:12
    yanaşmaya çalışıtığımız
  • 18:12 - 18:13
    milyonlarca yıl geçti.
  • 18:13 - 18:14
    Evet ama --
  • 18:14 - 18:16
    Bir şey daha demek istiyorum.
  • 18:16 - 18:19
    Asıl sonuçsa, avlayıcı ve toplayıcı
    toplumların
  • 18:19 - 18:22
    hayatları boyunca iki ya da üç partnere
    sahip olma eğilimleri.
  • 18:23 - 18:24
    Rüşvet vermiyorlardı.
  • 18:24 - 18:25
    Bizim verdiğimizi söylemiyorum,
  • 18:25 - 18:29
    fakat önemli olan, her zaman
    alternatiflerimizin olmuş olması.
  • 18:29 - 18:31
    İnsanlık her zaman --
  • 18:31 - 18:34
    aslında beyin karar vermek ve
    denemek için dengeli ve güzel
  • 18:34 - 18:35
    tasarlanmış bir şey:
  • 18:35 - 18:38
    Geleyim mi, kalayım mı?
    Gideyim mi kalayım mı?
  • 18:38 - 18:39
    Kazançlarım neler?
  • 18:39 - 18:41
    Nasıl başa çıkabilirim?
  • 18:41 - 18:44
    Başka bir her şeyini ortaya koyarak
    savaşma durumu görüyoruz.
  • 18:44 - 18:46
    İkinize de çok teşekkür ederim.
  • 18:46 - 18:49
    Sanırım bu gece bir milyon
    yemek partneri bulacaksınız!
  • 18:51 - 18:52
    Çok teşekkürler.
Title:
Teknoloji, aşkı değiştirmedi. İşte nedeni.
Speaker:
Helen Fisher
Description:

Antropolog Helen Fisher; teknolojiyle yürütülen, birbirine bağlı dünyamızda, birbirimizi flört etmek için yeni biçimler ve kurallar geliştirdik, fakat aşkın temel ilkeleri aynı kaldı diyor. Aşkın cephesinden gelen bu enerjik bilgilerle, hızlı bağlantılarımızın aslında nasıl daha yavaş, yoğun ilişkilere yol açtığını öğrenin. Aşk uzmanı Esther Perel ile yapılan heyecan dolu bir tartışma için, sonunu izleyin.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
19:05

Turkish subtitles

Revisions