< Return to Video

Doktorların tanı koyamadığı bir hastalığınız varsa ne olur

  • 0:05 - 0:07
    Merhaba.
  • 0:08 - 0:09
    Teşekkürler.
  • 0:09 - 0:11
    [Jennifer Brea sese duyarlı.
  • 0:11 - 0:14
    Seyircilerden Amerikan işaret dilinde
    alkışlamaları istendi.]
  • 0:15 - 0:17
    Beş yıl önce böyleydim.
  • 0:18 - 0:20
    Harvard'da doktora öğrencisiydim
  • 0:20 - 0:22
    ve seyahat etmeye bayılırdım.
  • 0:22 - 0:26
    Hayatımın aşkıyla evlemek
    için yeni nişanlanmıştım.
  • 0:27 - 0:31
    28 yaşındaydım ve sağlıklı
    olduğumuzda birçoğumuz gibi
  • 0:31 - 0:33
    yenilmezmişim gibi hissediyordum.
  • 0:34 - 0:38
    Sonra bir gün 40 derece ateşlendim.
  • 0:39 - 0:41
    Muhtemelen doktora gitmeliydim,
  • 0:41 - 0:43
    ama hayatımda hiç ciddi bir
    şekilde hasta olmamıştım
  • 0:43 - 0:46
    ve biliyordum ki
    eğer virüs kapmışsan
  • 0:46 - 0:49
    evde kalır ve biraz tavuk
    çorbası yaparsın
  • 0:49 - 0:51
    ve birkaç güne her şey yoluna girer.
  • 0:52 - 0:54
    Ama bu sefer girmedi.
  • 0:56 - 0:57
    Ateşim düştükten sonra,
  • 0:57 - 1:01
    üç hafta boyunca sersem gibiydim.
    Evimden çıkamadım.
  • 1:01 - 1:04
    Kapı eşiklerine doğru yürüyordum.
  • 1:04 - 1:07
    Banyoya gidebilmek için duvarlara
    tutunmak zorunda kaldım.
  • 1:09 - 1:11
    O ilkbaharda enfeksiyon
    üstüne enfeksiyon kaptım
  • 1:12 - 1:14
    ve doktora her gittiğimde
  • 1:14 - 1:16
    kesinlikle hiçbir sorun
    olmadığını söyledi.
  • 1:18 - 1:19
    Onun elinde sürekli normal çıkan
  • 1:19 - 1:21
    laboratuvar testleri vardı.
  • 1:22 - 1:24
    Benim elimdeyse sadece tarif edebildiğim
  • 1:24 - 1:26
    ama kimsenin göremediği
  • 1:26 - 1:28
    semptomlarım vardı.
  • 1:29 - 1:31
    Kulağa aptalca geliyor biliyorum
  • 1:31 - 1:34
    ama bunun gibi şeyleri kendinize
    açıklamanın bir yolunu bulmalısınız.
  • 1:35 - 1:38
    Belki de yaşlanıyorum diye düşündüm.
  • 1:38 - 1:42
    Belki de bu, 25 yaşını geçmiş
    olmanın diğer yüzüdür.
  • 1:42 - 1:44
    (Gülüşmeler)
  • 1:45 - 1:47
    Sonra nörolojik semptomlar başladı.
  • 1:48 - 1:51
    Bazen bir dairenin sağ tarafını
    çizemediğimi fark ettim.
  • 1:52 - 1:56
    Bazı zamanlar konuşamıyor
    ya da hiç hareket edemiyordum.
  • 1:58 - 2:00
    Her çeşit uzmana göründüm:
  • 2:00 - 2:03
    Bulaşıcı hastalık doktorları,
    dermatologlar, endokrinologlar,
  • 2:03 - 2:04
    kardiyologlar.
  • 2:05 - 2:07
    Psikiyatra bile göründüm.
  • 2:08 - 2:11
    Psikiyatrım, "Çok hasta olduğun belli
  • 2:11 - 2:13
    ama psikiyatrik bir şey değil.
  • 2:14 - 2:17
    Umarım neyin olduğunu bulabilirler," dedi.
  • 2:18 - 2:22
    Ertesi gün, nöroloğum bana
    konversiyon bozukluğu tanısı koydu.
  • 2:23 - 2:24
    Her şeyin;
  • 2:25 - 2:28
    ateşlerin, boğaz ağrılarının,
    sinüs enfeksiyonunun,
  • 2:29 - 2:32
    tüm gastrointestinal, nörolojik ve
    kalp ile ilgili semptomların
  • 2:33 - 2:35
    geçmişte hatırlayamadığım
    bir duygusal travmadan
  • 2:35 - 2:37
    kaynaklanmış olduğunu söyledi.
  • 2:38 - 2:40
    Semptomlar gerçekti
  • 2:41 - 2:43
    ama hiçbir biyolojik sebebi yoktu dedi.
  • 2:45 - 2:47
    Sosyal bilimci olmak
    üzere eğitim görmüştüm.
  • 2:47 - 2:50
    İstatistik, olasılık teorisi,
  • 2:50 - 2:54
    matematiksel modelleme,
    deneysel tasarım gördüm.
  • 2:55 - 2:59
    Nöroloğumun tanısını öylece
    reddedemeyeceğimi anladım.
  • 3:00 - 3:01
    Dediği doğruymuş gibi gelmiyordu
  • 3:01 - 3:05
    ama eğitimimden dolayı biliyordum ki
    gerçek bazen sezgilere aykırıydı,
  • 3:05 - 3:08
    üstü neye inanmak istiyorsak
    onunla kolayca örtülürdü.
  • 3:09 - 3:12
    Bu yüzden haklı olma ihtimalini
    hesaba katmak zorunda kaldım.
  • 3:14 - 3:16
    O gün küçük bir deney yaptım.
  • 3:17 - 3:20
    Nöroloğumun ofisinden
    evime kadar 3 km yürüdüm.
  • 3:21 - 3:25
    Bacaklarımı tuhaf, neredeyse
    elektrik hissi veren bir acı sardı.
  • 3:26 - 3:28
    Bu acı üzerine derin derin düşündüm,
  • 3:28 - 3:32
    beynimin tüm bunları nasıl üretmiş
    olabileceğini düşünüp taşındım.
  • 3:33 - 3:35
    Kapıdan girer girmez
  • 3:35 - 3:36
    yere yığıldım.
  • 3:37 - 3:40
    Beynim ve omuriliğim yanıyordu.
  • 3:41 - 3:44
    Boynum öyle sertti ki, çenemden
    göğsüme kadar dokunamıyordum
  • 3:45 - 3:47
    ve en ufak ses bile
  • 3:47 - 3:49
    - çarşafların hışırtısı,
  • 3:49 - 3:51
    yan odada yalınayak yürüyen eşimin sesi -
  • 3:52 - 3:54
    işkence eden bir acıya neden olabiliyordu.
  • 3:56 - 3:58
    Gelecek iki yılın çoğunu yatakta geçirdim.
  • 3:59 - 4:02
    Doktorum nasıl yanılabilmişti?
  • 4:03 - 4:05
    Nadir görülen bir hastalığım
    olduğunu düşünmüştüm.
  • 4:05 - 4:07
    Doktorların daha önce
    hiç görmediği bir şey.
  • 4:08 - 4:09
    Sonra internete girdim
  • 4:09 - 4:11
    ve tüm dünyada
  • 4:12 - 4:14
    aynı semptomlarla yaşayan,
  • 4:14 - 4:16
    aynı şekile izole olmuş,
  • 4:16 - 4:18
    aynı şekilde inanılmayan
    binlerce insan buldum.
  • 4:18 - 4:19
    Bazıları hâlâ çalışabiliyordu
  • 4:19 - 4:22
    ama bir sonraki Pazartesi
    ortaya çıkabilmek için
  • 4:22 - 4:24
    akşamlarını ve hafta sonlarını
    yatakta geçirmek zorundaydı.
  • 4:24 - 4:26
    Spektrumun diğer ucunda ise
  • 4:26 - 4:28
    bazıları çok hastaydı,
  • 4:28 - 4:31
    tamamen karanlıkta yaşamak zorundaydı,
  • 4:31 - 4:34
    insan sesine ya da
    sevilen birinin dokunuşuna
  • 4:34 - 4:36
    katlanamıyordu.
  • 4:37 - 4:41
    Bana Miyaljik Ensefalomiyelit
    tanısı koyuldu.
  • 4:43 - 4:46
    Kronik Yorgunluk Sendromu (KYS)
    denildiğini duymuşsunuzdur.
  • 4:47 - 4:48
    Bu isim,
  • 4:49 - 4:51
    onlarca yıldır
  • 4:51 - 4:53
    baskın resmi şu olan
  • 4:54 - 4:57
    ve buradaki kadar ciddi olabilen
    bir hastalığın ismi.
  • 4:57 - 4:59
    Hepimizin paylaştığı başlıca semptom,
  • 4:59 - 5:03
    ne zaman fiziksel ve zihinsel
    olarak çaba sarf etsek
  • 5:03 - 5:05
    bedelini ağır ödüyor olmamız.
  • 5:06 - 5:09
    Eşim koşuya çıkarsa
    birkaç gün ağrı çekebiliyor.
  • 5:09 - 5:13
    Ben yarım bina öteye yürümeye çalışırsam
    bir hafta yatağa bağlı olabiliyorum.
  • 5:13 - 5:16
    Bu, tam bir özel hapishane.
  • 5:16 - 5:19
    Dans edemeyen balerinler,
  • 5:19 - 5:21
    toplama yapamayan muhasebeciler,
  • 5:21 - 5:24
    asla doktor olamayan
    tıp öğrencileri tanıyorum.
  • 5:24 - 5:27
    Bir zamanlar ne olduğunuzun önemi yok;
  • 5:27 - 5:29
    artık o şeyi yapamıyorsunuz.
  • 5:29 - 5:31
    Dört yıl oldu
  • 5:31 - 5:34
    ve hâlâ nöroloğumun ofisinden eve kadar
  • 5:34 - 5:37
    yürümeden önceki an olduğum
    kadar iyi olamadım.
  • 5:39 - 5:42
    Dünyada yaklaşık 15 ila 30 milyon
    insanın bu hastalığa sahip olduğu
  • 5:42 - 5:43
    tahmin ediliyor.
  • 5:44 - 5:47
    ABD'de yaklaşık bir milyon insanda var.
  • 5:47 - 5:51
    Bu onu aşağı yukarı MS'in
    iki katı kadar yaygın yapıyor.
  • 5:52 - 5:55
    Hastalar onlarca yıl konjestif
    kalp yetmezliği olan birinin
  • 5:55 - 5:57
    fiziksel performansıyla yaşayabiliyor.
  • 5:57 - 6:00
    Yüzde 25'imiz evden
    çıkamıyor ya da yatağa bağlı
  • 6:01 - 6:05
    ve yüzde 75-85'imiz yarı
    zamanlı bile çalışamıyor.
  • 6:05 - 6:07
    Yine de doktorlar bizi tedavi etmiyor
  • 6:08 - 6:10
    ve bilim bizi incelemiyor.
  • 6:11 - 6:15
    Böylesine yaygın ve yıkıcı
    bir hastalık nasıl oldu da
  • 6:15 - 6:18
    tıp tarafından unutulabildi?
  • 6:19 - 6:22
    Doktorum bana konversiyon
    bozukluğu tanısı koyduğunda,
  • 6:22 - 6:24
    kadınların vücutlarıyla
    alakalı 2500 yılı aşan
  • 6:25 - 6:27
    düşüncelere başvurmuştu.
  • 6:27 - 6:29
    Romalı hekim Galen,
  • 6:29 - 6:32
    histerinin özellikle tutkulu kadınlarda
    cinsel mahrumiyetten
  • 6:32 - 6:34
    kaynaklandığını düşünüyordu.
  • 6:35 - 6:38
    Yunanlar rahimin kelimenin
    tam anlamıyla kuruduğunu
  • 6:38 - 6:40
    ve nem arayışında vücutta
    amaçsızca dolaştığını,
  • 6:40 - 6:42
    iç organlara baskı yaptığını
  • 6:42 - 6:43
    - evet -
  • 6:45 - 6:47
    aşırı duygulardan baş
    dönmesi ve felce kadar giden
  • 6:47 - 6:50
    semptomlara neden olduğunu düşünüyordu.
  • 6:51 - 6:53
    Çare evlilik ve anne olmaktı.
  • 6:55 - 6:59
    Bu düşünceler birkaç bin yıl büyük
    ölçüde değişmeden devam etti,
  • 6:59 - 7:03
    ta ki nörologların histeri teorisini çağa
    uydurmaya çalıştıkları 1880'lere kadar.
  • 7:04 - 7:05
    Sigmund Freud, bilinçaltının
  • 7:05 - 7:08
    bilincin üstesinden gelmesi
    çok zor olan
  • 7:08 - 7:10
    anılar ve duygularla uğraştığında
  • 7:10 - 7:13
    fiziksel semptomlar üretebileceği
    teorisini geliştirdi.
  • 7:13 - 7:16
    Bilinçaltı bu duyguları fiziksel
    semptomlara dönüştürdü.
  • 7:17 - 7:20
    Bu, erkekler de histeri
    hastası olabilir demekti
  • 7:20 - 7:22
    ancak kadınlar hala
    buna en duyarlı olanlardı.
  • 7:23 - 7:27
    Hastalığımın tarihini
    araştırmaya başladığımda
  • 7:27 - 7:31
    bu düşüncelerin hâlâ ne kadar
    geçerli olduğunu görünce şaşırdım.
  • 7:31 - 7:32
    1934 yılında,
  • 7:32 - 7:37
    Los Angeles County General Hastanesi'ndeki
    198 doktor, hemşire ve personel
  • 7:37 - 7:39
    ciddi şekilde hastalandı.
  • 7:39 - 7:43
    Kas güçsüzlüğü, boyunda ve sırtta
    sertlik, ateşleri vardı.
  • 7:43 - 7:46
    İlk tanı koyulduğunda bende olan
    semptomların aynısı.
  • 7:47 - 7:50
    Doktorlar bunu çocuk felcinin
    yeni bir çeşiti sandılar.
  • 7:50 - 7:53
    O zamandan beri, tüm dünyada
    şaşırtıcı şekilde benzerlik taşıyan
  • 7:53 - 7:54
    bir post-infeksiyöz hastalığının
  • 7:54 - 7:57
    70'in üstünde salgını oldu.
  • 7:57 - 8:01
    Tüm bu salgınlar orantısız bir şekilde
    kadınları etkileme eğilimindeydi
  • 8:01 - 8:05
    ve doktorlar hastalığın asıl nedenini
    bulmakta başarısız olduğunda
  • 8:05 - 8:09
    bu salgınların kitlesel
    histeri olduğunu düşünmüştü.
  • 8:09 - 8:12
    Neden bu düşüncenin
    böylesine kalıcı bir gücü vardı?
  • 8:13 - 8:15
    Bunun cinsiyetçilikle ilgili
    olduğunu düşünüyorum
  • 8:15 - 8:19
    ama doktorların yardım etmek
    istediğini de düşünüyorum.
  • 8:19 - 8:21
    Cevabı bilmek istiyorlar
  • 8:21 - 8:26
    ve bu kategori doktorlara başka türlü
    tedavi edilmeyecek şeyi tedavi etme,
  • 8:26 - 8:29
    açıklaması olmayan hastalıkları
    açıklama olanağı sağlıyor.
  • 8:29 - 8:32
    Sorun şu ki bu ciddi
    zarara neden olabiliyor.
  • 8:32 - 8:36
    Eliot Slater isimli bir psikiyatr, 1950'de
  • 8:36 - 8:40
    histeri tanısı koyulmuş 85
    hastalık bir grubu inceledi.
  • 8:41 - 8:45
    Dokuz yıl sonra 12'si öldü
    ve 30'u engelli oldu.
  • 8:45 - 8:48
    Birçoğunda MS, epilepsi, beyin tümörü gibi
  • 8:48 - 8:50
    tanı koyulmamış durumlar vardı.
  • 8:51 - 8:55
    Histeri 1980'de "konversiyon bozukluğu"
    olarak yeniden adlandırıldı.
  • 8:56 - 8:59
    Nöroloğum 2012'de bana
    bu tanıyı koyduğunda
  • 8:59 - 9:02
    Freud'un sözlerini kelimesi
    kelimesine tekrarlamıştı
  • 9:02 - 9:03
    ve bugün bile,
  • 9:03 - 9:07
    kadınlara bu tanının koyulması
    2-10 kat daha muhtemel.
  • 9:08 - 9:12
    Histeri teorisi ya da
    psikojenik hastalığın sorunu
  • 9:13 - 9:15
    asla kanıtlanamıyor olması.
  • 9:15 - 9:17
    Doğası gereği kanıt yoksunluğu mevcut
  • 9:18 - 9:20
    ve KYS durumunda
  • 9:20 - 9:24
    psikolojik açıklamalar biyolojik
    araştırmayı engelliyor.
  • 9:24 - 9:27
    KYS, dünyada en az finanse
    edilen hastalıklardan biri.
  • 9:27 - 9:34
    ABD'de AIDS hastası başına her yıl
    aşağı yukarı 2500 dolar,
  • 9:35 - 9:38
    MS hastası başına 250 dolar
  • 9:38 - 9:41
    ve KYS hastası başına yılda
    sadece 5 dolar harcıyoruz.
  • 9:42 - 9:44
    Bu yalnızca şans eseri değildi.
  • 9:44 - 9:46
    Yalnızca şanssız değildim.
  • 9:46 - 9:50
    Hastalığım konusundaki
    bilgisizlik bir seçimdi.
  • 9:50 - 9:54
    Bizi korumuş olması gereken kuruluşlar
    tarafından yapılmış bir seçim.
  • 9:56 - 9:58
    KYS'nin neden bazen ailelerden geçtiğini,
  • 9:58 - 10:01
    neden enterovirüslerden Epstein-Barr
    virüsüne ve Q ateşine kadar
  • 10:01 - 10:05
    neredeyse her enfeksiyondan
    sonra kapabileceğinizi
  • 10:05 - 10:09
    ya da neden kadınları erkeklerin oranının
    iki-üç katı kadar etkilediğini bilmiyoruz.
  • 10:09 - 10:12
    Mesele sadece benim hastalığım
    olmaktan daha büyük.
  • 10:12 - 10:14
    İlk hasta olduğumda
  • 10:14 - 10:16
    eski arkadaşlarım bana ulaştı.
  • 10:16 - 10:19
    Kendimi yirmilerinin sonlarında
    vücutları darmadağın olan
  • 10:19 - 10:21
    kadınlar grubunun bir
    parçası olarak buldum.
  • 10:22 - 10:25
    Çarpıcı olan ise sahip olduğumuz
    sorunların ne kadar
  • 10:25 - 10:26
    ciddiye alındığıydı.
  • 10:26 - 10:29
    Yıllardır her şeyin kafasında
    olduğu söylenen,
  • 10:29 - 10:31
    bir özbağışıklık bağ dokusu hastalığı olan
  • 10:31 - 10:33
    skeloderma hastası bir kadın tanıdım.
  • 10:33 - 10:36
    Hastalık başlangıcı ve
    tanı arasındaki sürede
  • 10:36 - 10:38
    yemek borusu tamamen zarar görmüş,
  • 10:38 - 10:41
    bir daha asla yemek yiyemeyecek.
  • 10:41 - 10:43
    Yıllardır erken menopoz olduğu söylenen
  • 10:43 - 10:46
    yumurtalık kanseri olan
    başka bir kadın tanıdım.
  • 10:47 - 10:49
    Yıllardır beyin tümörüne
  • 10:49 - 10:53
    anksiyete olarak yanlış tanı koyulmuş
    üniversiteden bir arkadaşım var.
  • 10:54 - 10:56
    Bunun beni niye
    endişelendirdiğinin nedeni şu:
  • 10:57 - 11:01
    1950'lerden beri, birçok
    özbağışıklık hastalığının oranı
  • 11:01 - 11:02
    ikiye üçe katlandı.
  • 11:03 - 11:06
    Bilinen bir özbağışıklık hastalığı
    tanısı koyulan hastaların
  • 11:06 - 11:08
    yüzde 45'ine
  • 11:08 - 11:10
    hastalık hastası oldukları söyleniyor.
  • 11:11 - 11:14
    Eskiden histeriye yapıldığı gibi,
    bunun toplumsal cinsiyetle
  • 11:14 - 11:16
    ve kimlerin hikâyesine
    inandığımızla ilgisi var.
  • 11:17 - 11:21
    Özbağışıklık hastalarının yüzde 75'i kadın
  • 11:21 - 11:24
    ve bazı hastalıklarda bu
    yüzde 90'a çıkıyor.
  • 11:25 - 11:28
    Bu hastalıklar orantısız bir
    şekilde kadınları etkilese bile
  • 11:28 - 11:30
    bunlar kadın hastalıkları değil.
  • 11:30 - 11:33
    KYS çocukları ve milyonlarca
    erkeği etkiliyor.
  • 11:33 - 11:35
    Bir hastanın bana söylediği gibi,
  • 11:35 - 11:37
    her yönden önümüz kesilmiş;
  • 11:37 - 11:40
    eğer kadınsan semptomlarını
    abarttığın söyleniyor
  • 11:40 - 11:44
    ama erkeksen güçlü olman,
    canlanman söyleniyor.
  • 11:45 - 11:49
    Erkekler de tanı koyulurken daha
    zor zamanlar geçirebilir.
  • 11:57 - 12:00
    Beynim eskiden olduğu gibi değil.
  • 12:14 - 12:15
    İşte iyi tarafı.
  • 12:17 - 12:19
    Her şeye rağmen hâlâ umudum var.
  • 12:20 - 12:24
    Bir zamanlar birçok hastalık,
    bilim onların biyolojik mekanizmalarını
  • 12:24 - 12:27
    su yüzüne çıkarana kadar
    psikolojik sanıldı.
  • 12:27 - 12:30
    Epilepsi hastaları, EGG cihazı beyindeki
    anormal elektrik faaliyetini
  • 12:30 - 12:35
    ölçebilene kadar zorla
    hastaneye yatırılabilirdi.
  • 12:36 - 12:40
    CAT taraması ve MRI beyin
    lezyonlarını keşfedene kadar
  • 12:40 - 12:43
    MS hastalığına histeri felci diye
    yanlış tanı koyulabilirdi.
  • 12:44 - 12:45
    Son zamanlarda ise,
  • 12:45 - 12:48
    H. pylori'den kaynaklandığını
    bulana kadar
  • 12:48 - 12:52
    mide ülserinin stresten
    kaynaklandığını düşünüyorduk.
  • 12:53 - 12:56
    KYS, bilimden hiçbir zaman
    diğer hastalıkların
  • 12:56 - 12:58
    yararlandığı kadar yararlanmadı
  • 12:58 - 13:00
    ama bu durum değişmeye başladı.
  • 13:01 - 13:04
    Bilim insanları Almanya'da özbağışıklığın,
    Japonya'da ise beyin enflamasyonun
  • 13:04 - 13:07
    açıklamasını bulmaya başladılar.
  • 13:07 - 13:10
    ABD'de ise Stanford'daki bilim insanları,
    enerji metabolizmasındaki
  • 13:10 - 13:12
    normalden uzak
  • 13:12 - 13:16
    16 standart sapma olan
    anormallikleri buluyor.
  • 13:17 - 13:21
    Norveç'teki araştırmacılar, bazı
    hastalarda tam remisyona neden olan
  • 13:21 - 13:24
    bir kanser ilacı üzerinde üç aşamalı
    bir klinik araştırma yürütüyor.
  • 13:26 - 13:27
    Bana umut veren diğer şey ise
  • 13:28 - 13:30
    hastaların direnci.
  • 13:32 - 13:34
    İnternette bir araya geldik
  • 13:34 - 13:36
    ve hikayelerimizi paylaştık.
  • 13:37 - 13:40
    Olan araştırmaları yalayıp yuttuk.
  • 13:41 - 13:43
    Kendi üzerimizde deney yaptık.
  • 13:43 - 13:46
    Kendi bilim insanımız ve doktorumuz olduk
  • 13:46 - 13:47
    çünkü mecburduk.
  • 13:48 - 13:52
    Yavaş yavaş ilerleme kaydettim
  • 13:52 - 13:54
    ve nihayet, iyi günümdeysem
  • 13:54 - 13:56
    evimden çıkabiliyordum.
  • 13:58 - 14:00
    Yine saçma tercihler
    yapmak zorunda kaldım:
  • 14:01 - 14:04
    Bahçede 15 dakika oturacak mıyım
    yoksa bugün saçımı mı yıkayacağım?
  • 14:05 - 14:07
    Ama tedavi edilebilecek
    olmak bana umut verdi.
  • 14:08 - 14:10
    Hasta bir vücudum vardı, hepsi bu.
  • 14:11 - 14:15
    Doğru bir yardımla belki
    bir gün iyi olabilirdim.
  • 14:16 - 14:19
    Dünyanın her yerinden
    hastalarla bir araya geldim
  • 14:19 - 14:21
    ve mücadeleye başladık.
  • 14:22 - 14:25
    Eksiği harika bir şeyle doldurduk
  • 14:26 - 14:27
    ama bu yeterli değil.
  • 14:29 - 14:32
    Bir daha hiç koşabilecek miyim
  • 14:33 - 14:35
    ya da bir mesafeyi yürüyebilecek miyim
  • 14:35 - 14:39
    ya da sadece rüyamda yaptığım kinetik
    şeyleri yapabilecek miyim hâlâ bilmiyorum.
  • 14:39 - 14:42
    Ama katettiğim yol için çok memnunum.
  • 14:44 - 14:45
    İlerleme yavaş;
  • 14:45 - 14:47
    inişli
  • 14:47 - 14:49
    ve çıkışlı
  • 14:49 - 14:52
    ama her gün biraz daha iyi oluyorum.
  • 14:54 - 14:58
    Yatak odasında mahsur kaldığım,
    güneşi aylar önce gördüğüm zamanın
  • 14:58 - 15:01
    nasıl olduğunu hatırlıyorum.
  • 15:03 - 15:05
    Orada öleceğimi sanmıştım.
  • 15:07 - 15:09
    Ama bugün buradayım,
  • 15:09 - 15:11
    sizinleyim
  • 15:12 - 15:14
    ve bu bir mucize.
  • 15:17 - 15:20
    Şanslı olanlardan biri olmasaydım,
  • 15:20 - 15:23
    internet bulunmadan önce hasta olsaydım,
  • 15:23 - 15:25
    topluluğumu bulmasaydım
    ne olurdu bilmiyorum.
  • 15:26 - 15:29
    Muhtemelen çoktan canıma kıymıştım,
  • 15:29 - 15:31
    tıpkı birçoğunun yapmış olduğu gibi.
  • 15:32 - 15:35
    Eğer doğru soruları sormuş
    olsaydık onlarca yıl önce
  • 15:36 - 15:38
    kaç hayatı kurtarabilirdik?
  • 15:39 - 15:41
    Eğer gerçek bir başlangıç
    yapmaya karar verirsek
  • 15:42 - 15:44
    bugün kaç hayatı kurtarabiliriz?
  • 15:45 - 15:48
    Hastalığımın gerçek sebebi bulunsa bile,
  • 15:49 - 15:52
    kuruluşlarımızı ve kültürümüzü
    değiştirmezsek
  • 15:52 - 15:55
    başka bir hastalığa da aynısını yaparız.
  • 15:56 - 15:58
    Bu hastalıkla yaşamak bana
  • 15:58 - 16:01
    bilim ve tıbbın insan çabası
    olduğunu öğretti.
  • 16:01 - 16:04
    Doktorlar, bilim insanları
    ve politika yapıcılar
  • 16:04 - 16:07
    hepimizi etkileyen aynı ön yargılardan
  • 16:07 - 16:09
    muaf değiller.
  • 16:11 - 16:14
    Kadın sağlığı konusunda daha
    incelikli yolları düşünmeliyiz.
  • 16:15 - 16:19
    Bağışıklık sistemimiz, eşitlik için
    en az vücudumuzun geri kalanı kadar
  • 16:19 - 16:21
    bir savaş alanı.
  • 16:21 - 16:24
    Hastaların hikâyelerini dinlemeliyiz
  • 16:25 - 16:27
    ve "bilmiyorum" demeye istekli olmalıyız.
  • 16:28 - 16:30
    "Bilmiyorum" demek güzel bir şey.
  • 16:31 - 16:34
    "Bilmiyorum" demek keşfin başladığı yer.
  • 16:35 - 16:37
    Eğer bunu yapabilirsek,
  • 16:37 - 16:41
    eğer bilmediğimizi
    kabullenmeye yanaşırsak,
  • 16:41 - 16:43
    belirsizlikten korkmak yerine
  • 16:43 - 16:46
    belki de bir merak
    duygusuyla karşılayabiliriz.
  • 16:46 - 16:48
    Teşekkürler.
  • 16:52 - 16:53
    Teşekkürler.
Title:
Doktorların tanı koyamadığı bir hastalığınız varsa ne olur
Speaker:
Jen Brea
Description:

TED Fellow Jen Brea, beş yıl önce yaygın adıyla kronik yorgunluk sendromu olarak bilinen, sıradan eylemleri neredeyse bozan ve kötüyken yatak çarşaflarının hışırtısını bile katlanılmaz kılan, elden ayaktan düşürücü bir hastalık olan miyaljik ensefalomiyelit hastası oldu. Brea bu dokunaklı konuşmasında, asıl nedenlerini ve fiziksel etkilerini tamamen anlamadığımız hastalığının tedavisini ararken karşılaştığı engelleri ve bunun yanında, tıbbın tedavi etmeye çalıştığı hastaların hayatlarını film aracılığıyla belgeleme görevini anlatıyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
17:43

Turkish subtitles

Revisions