< Return to Video

Sir Ken Robinson: Başlasın öğrenme devrimi!

  • 0:01 - 0:03
    Bundan dört yıl önce buradaydım,
  • 0:03 - 0:05
    ve hatırlıyorum da o zaman,
  • 0:05 - 0:08
    konuşmalar internete konulmuyordu.
  • 0:08 - 0:12
    Sanırım TED'lilere bir kutu içinde veriliyorlardı,
  • 0:12 - 0:14
    bir DVD seti kutusu.
  • 0:14 - 0:17
    Bu kutuyu alıp rafa kaldırıyordunuz, herhalde hala orada duruyordur.
  • 0:17 - 0:19
    (Gülüşmeler)
  • 0:19 - 0:21
    Hatta Chris beni aradığında
  • 0:21 - 0:23
    konuşmamdan bir hafta sonraydı
  • 0:23 - 0:25
    bana şöyle söyledi "Konuşmaları internete koyacağiz.
  • 0:25 - 0:28
    Seninkini de koyabilir miyiz?" Ben de "tabi" dedim.
  • 0:28 - 0:30
    Ve dört yıl sonra,
  • 0:30 - 0:32
    dediğim gibi, konuşmayı gören insan sayısı dört ....
  • 0:32 - 0:35
    Şey, aslında dört milyon kere indirilmiş bu video.
  • 0:35 - 0:38
    Yani sanırım bu sayıyı 20 ile falan çarparsak
  • 0:38 - 0:40
    aşağı yukarı videoyu gören insan sayısını buluruz.
  • 0:40 - 0:44
    Demek Chris'in dediği gibi, insanlar beni
  • 0:44 - 0:46
    videoda görmeye hasretmişler.
  • 0:46 - 0:49
    (Kahkahalar)
  • 0:49 - 0:52
    (Alkış)
  • 0:54 - 0:55
    ...siz de böyle hissetmiyor musunuz?
  • 0:55 - 0:58
    (Kahkahalar)
  • 1:00 - 1:03
    Yani, bütün bu düzen benim size bir konuşma daha yapmam için
  • 1:03 - 1:07
    ayarlanmış bir oyun. İşte buyrun.
  • 1:07 - 1:08
    (Kahkahalar)
  • 1:10 - 1:12
    Dört yıl önce Al Gore
  • 1:12 - 1:15
    TED konferansında konuşmuştu
  • 1:15 - 1:17
    ve iklim krizinden bahsetmişti.
  • 1:17 - 1:19
    Son konuşmamın sonunda
  • 1:19 - 1:21
    onun sözlerine değinmiştim.
  • 1:21 - 1:23
    Bıraktığım yerden devam edeyim
  • 1:23 - 1:26
    ne yapayım o zaman sadece 18 dakikam vardı.
  • 1:26 - 1:28
    Nerede kalmıştık...
  • 1:28 - 1:33
    (Kahkahalar)
  • 1:36 - 1:38
    Haklıydı.
  • 1:38 - 1:41
    Ciddi bir iklim krizinin olduğu gün gibi ortada.
  • 1:41 - 1:44
    Buna inanmayanların biraz daha sık sokağa çıkmalarını öneririm.
  • 1:44 - 1:47
    (Kahkahalar)
  • 1:47 - 1:50
    Ama bence bir iklim krizi daha var
  • 1:51 - 1:53
    birincisi kadar ağır,
  • 1:53 - 1:56
    ve çıkış noktası aynı
  • 1:56 - 1:59
    ve bu krize de aynı aciliyetle yaklaşmalıyız.
  • 1:59 - 2:01
    Demek istediğim --
  • 2:01 - 2:03
    bu arada
  • 2:03 - 2:05
    "Bak, zaten başımda bir kriz var
  • 2:05 - 2:08
    ikinci bir tanesine ihtiyacım yok" diyebilirsiniz.
  • 2:08 - 2:10
    Ama bu kriz, doğal nedenlerden değil
  • 2:10 - 2:13
    inancıma göre
  • 2:13 - 2:15
    insan kaynaklı bir kriz.
  • 2:15 - 2:17
    Bence, temel olarak,
  • 2:17 - 2:19
    son günlerde çoğu konuşmacının da dediği gibi
  • 2:19 - 2:22
    yeteneklerimizi çok verimsiz
  • 2:22 - 2:25
    kullanıyoruz.
  • 2:25 - 2:27
    Bir çok insan hayatını
  • 2:27 - 2:30
    yeteneklerinin ne olduğunun farkında olmadan geçiriyor,
  • 2:30 - 2:32
    veya bir yeteneğin varlığından bile habersiz.
  • 2:32 - 2:34
    Bir sürü insanla tanışıyorum
  • 2:34 - 2:37
    sanıyorlar ki iyi yaptıkları hiç bir şey yok.
  • 2:38 - 2:41
    Ben dünyayı iki gruba bölüyorum.
  • 2:41 - 2:44
    Jeremy Bentham, büyük faydacı (utilitaryan) filozof
  • 2:44 - 2:46
    bir defasında bir tartışma başlatmıştı.
  • 2:46 - 2:48
    Dedi ki, "Dünyada iki çeşit insan var,
  • 2:48 - 2:50
    dünyadaki insanları ikiye bölenler
  • 2:50 - 2:52
    ve bölmeyenler."
  • 2:52 - 2:55
    (Kahkahalar)
  • 2:57 - 2:59
    Ben bölenlerdenim.
  • 2:59 - 3:01
    (Kahkahalar)
  • 3:04 - 3:06
    Bir sürü insanla tanışıyorum
  • 3:06 - 3:09
    yaptıkları işi sevmiyorlar.
  • 3:09 - 3:11
    Hayatlarını yuvarlanıp giderek
  • 3:11 - 3:13
    öylesine geçiriyorlar.
  • 3:13 - 3:15
    Yaptıkları işten zevk duymuyorlar.
  • 3:15 - 3:18
    Zevk almak yerine, o işe tahammül ediyorlar
  • 3:18 - 3:21
    ve haftasonunu bekliyorlar.
  • 3:21 - 3:23
    Ama başka insanlarla da tanışıyorum
  • 3:23 - 3:25
    yaptıkları işi seviyorlar
  • 3:25 - 3:27
    ve başka bir iş yapmayı düşünemiyorlar bile.
  • 3:27 - 3:30
    Onlara "Artık bu işi yapma" deseniz, "Sen ne dediğinin farkında mısın?" diye sorarlar.
  • 3:30 - 3:33
    Çünkü yaptıkları iş değildir bahsettiğiniz, onların benliğidir.
  • 3:33 - 3:35
    "Ama bu benim." derler.
  • 3:35 - 3:37
    "En çok kendim gibi hissetmemi sağlayan
  • 3:37 - 3:39
    işten vazgeçmem aptallık olur."
  • 3:39 - 3:42
    Malesef bu durum yeterince insan için geçerli değil.
  • 3:42 - 3:44
    Aslına bakarsanız, bence tam tersine
  • 3:44 - 3:46
    çok az insan için geçerli.
  • 3:46 - 3:48
    Bence bunun bir çok
  • 3:48 - 3:50
    açıklaması olabilir.
  • 3:50 - 3:52
    Bunlardan en üst sırada olanı
  • 3:52 - 3:54
    eğitim,
  • 3:54 - 3:56
    çünkü eğitim insanları
  • 3:56 - 3:58
    doğal yeteneklerinden
  • 3:58 - 4:00
    uzaklaştırabilir.
  • 4:00 - 4:03
    Insan yetenekleri, doğanın kaynakları gibidir
  • 4:03 - 4:05
    genellikle çok derinlerde gömülüdürler.
  • 4:05 - 4:07
    Iyice aramak gerekir.
  • 4:07 - 4:09
    Ortalıkta, yüzeyde durmazlar.
  • 4:09 - 4:12
    Ortaya çıkabilecekleri ortamın hazırlanması gerekir.
  • 4:12 - 4:14
    Tahmin edebileceğiniz gibi
  • 4:14 - 4:16
    bunun yolu eğitimden geçmelidir.
  • 4:16 - 4:18
    Ama sıklıkla geçmez.
  • 4:18 - 4:20
    Dünyadaki tüm eğitim sistemleri
  • 4:20 - 4:22
    şu anda reform içindeler.
  • 4:22 - 4:24
    Ama bu yeterli değil.
  • 4:24 - 4:26
    Reform artık yeterli bir çözüm değil
  • 4:26 - 4:29
    çünkü reform demek bozuk bir modeli tamir etmek demektir.
  • 4:29 - 4:31
    Ihtiyacımız olan --
  • 4:31 - 4:33
    gerçi bu laf son zamanlarda çok sık kullanılır oldu ama--
  • 4:33 - 4:35
    eğitiminin evrim geçirmesi değildir,
  • 4:35 - 4:38
    ihtiyacımız olan bir eğitim devrimidir.
  • 4:38 - 4:40
    Artık eğitim olduğu şeyden
  • 4:40 - 4:42
    başka bir şeye dönüşmelidir.
  • 4:42 - 4:47
    (Alkış)
  • 4:48 - 4:50
    En büyük zorluklardan biri
  • 4:50 - 4:52
    eğitimin temelinden
  • 4:52 - 4:54
    yenileştirmektir.
  • 4:54 - 4:56
    Yenilik zordur
  • 4:56 - 4:58
    çünkü insanların alışmakta zorlanacakları
  • 4:58 - 5:00
    yeni bir şeyler yapmalarını gerektirir.
  • 5:00 - 5:03
    doğru varsaydığımız şeyleri sorgulamayı gerektirir,
  • 5:03 - 5:06
    apaçık ortada olduğunu düşündüğümüz şeyleri yeniden gözden geçirmemizi gerektirir.
  • 5:06 - 5:08
    Reform
  • 5:08 - 5:10
    ya da değişimle ilgili en büyük sorun
  • 5:10 - 5:12
    sağduyunun koşulsuz kabulüdür.
  • 5:12 - 5:14
    İnsanlar bir şeyi kabul ederler çünkü derler ki
  • 5:14 - 5:16
    "Bu iş başka türlü yapılmaz çünkü bu hep böyle yapılmıştır."
  • 5:16 - 5:19
    Geçenlerde Abraham Lincoln'un çok müthiş bir sözüne denk geldim,
  • 5:19 - 5:22
    bu noktada ondan bir alıntının hoşunuza gideceğini düşündüm, haklıyım değil mi?
  • 5:22 - 5:24
    (Gülüşmeler)
  • 5:24 - 5:27
    Bunu 1862 Aralık'ta
  • 5:27 - 5:30
    kongrenin ikinci yıllık toplantısında söylemiş.
  • 5:31 - 5:34
    Yalnız itiraf etmeliyim o sırada neler olup bittiği konusunda hiç bir fikrim yok
  • 5:36 - 5:38
    biz Ingiltere'de Amerika tarihi okutmuyoruz çünkü.
  • 5:38 - 5:40
    (Gülüşmeler)
  • 5:40 - 5:43
    Özellikle saklıyoruz, politikamız böyle.
  • 5:43 - 5:45
    (Gülüşmeler)
  • 5:46 - 5:48
    Neyse, 1862'de mutlaka ki çok önemli şeyler oluyordu
  • 5:48 - 5:50
    aramızdaki Amerikalılar
  • 5:50 - 5:52
    bilirler.
  • 5:53 - 5:55
    Şöyle söylemiş:
  • 5:55 - 5:57
    "Sakin geçmişin
  • 5:57 - 5:59
    dogmaları
  • 5:59 - 6:02
    fırtınalı bugün için yetersizdir."
  • 6:02 - 6:04
    Bir durum
  • 6:04 - 6:06
    şartlar zorlaştıkça aşılması zor hale gelebilir,
  • 6:06 - 6:09
    o zaman biz de zorlukların üzerine tırmanarak o durumu aşmalıyız.
  • 6:09 - 6:11
    Ben bu yaklaşıma bayıldım.
  • 6:11 - 6:14
    Bir durumun üstesinden, zorluklardan kaçarak değil onları kullanarak gelmek.
  • 6:15 - 6:17
    "Bizim davamız yeni,
  • 6:17 - 6:20
    demek ki yeni düşüncelerimiz olmalı
  • 6:20 - 6:23
    ve eylemlerimiz de yeni olmalı.
  • 6:23 - 6:26
    Kendimizi azat etmeliyiz
  • 6:26 - 6:29
    ancak ondan sonra ülkemizi kurtarabiliriz."
  • 6:29 - 6:31
    "Azat etmek" bu söze de bayıldim.
  • 6:31 - 6:33
    Ne demek olduğunu biliyor musunuz?
  • 6:33 - 6:36
    Tutsak olduğumuz fikirler var demek
  • 6:36 - 6:38
    hep olduğunu ve hep olacağını varsaydığımiz
  • 6:38 - 6:40
    doğal gidişatın parçası saydığımız.
  • 6:40 - 6:42
    Fikirlerimizin çoğu
  • 6:42 - 6:45
    içinde bulunduğumuz yüzyılın şartlarına göre oluşmamış
  • 6:45 - 6:48
    tersine geçmiş yüzyılların sorunlarıyla başetmek için ortaya çıkmışlar.
  • 6:48 - 6:50
    Ama zihinlerimiz hala bu fikirlerle hipnotize edilmiş halde.
  • 6:50 - 6:53
    Bu fikirlerden kendimizi azat etmemiz gerek.
  • 6:53 - 6:56
    Bunu yapmaktan bahsetmek elbette yapmaktan daha kolay.
  • 6:56 - 6:59
    Bu arada neyi sorgusuz kabullendiğimizi bilmek çok zordur.
  • 6:59 - 7:02
    Bunun nedeni de sorgulamamamızdır.
  • 7:02 - 7:05
    Örnek vermek için size bir soru sorayım
  • 7:05 - 7:08
    Bu salondakilerden kaçınız 25 yaşının üstünde?
  • 7:08 - 7:10
    Sorgulamadan varsaydığınızı düşündüğüm şey bu değil.
  • 7:10 - 7:12
    Bu gerçeğin farkında olduğunuza eminim.
  • 7:12 - 7:15
    Burada yaşı 25'in altında kimse var mı?
  • 7:15 - 7:18
    Güzel. Şimdi, 25'in üstü olanlar,
  • 7:18 - 7:21
    kol saatiniz varsa elinizi kaldırabilir misiniz?
  • 7:21 - 7:24
    Baya fazla bir sayı öyle değil mi?
  • 7:24 - 7:27
    Bir de bir oda dolusu liseliye sorun aynı soruyu.
  • 7:27 - 7:29
    O yaşta gençlerin çoğu kol saati takmıyor.
  • 7:29 - 7:31
    Takamazlar veya takmalarına izin verilmez demiyorum
  • 7:31 - 7:33
    sadece genellikle takmamayı tercih ediyorlar.
  • 7:33 - 7:35
    Bunun nedeni, bizim, yani 25 üstülerin,
  • 7:35 - 7:38
    dijital öncesi bir dünyada büyümüş olmamız.
  • 7:38 - 7:40
    Bizler zamanı öğrenmek için
  • 7:40 - 7:42
    zamanı bize söyleyecek bir alete ihtiyaç duyuyoruz.
  • 7:42 - 7:45
    Çağımızın çocukları dijital bir dünyada yaşıyorlar,
  • 7:45 - 7:47
    ve onlar için zaman her yerde.
  • 7:47 - 7:49
    Takip etmek için özel bir alete ihtiyaçları yok.
  • 7:49 - 7:51
    Bu arada sizin de yok
  • 7:51 - 7:54
    sadece siz bunu hep yapmış olduğunuz için buna alışkınsınız.
  • 7:54 - 7:57
    Kızım Kate, 20 yaşında, hiç saat takmıyor.
  • 7:57 - 7:59
    Anlamsız buluyor.
  • 7:59 - 8:02
    "Tek fonksiyonlu bir alet bu" diyor.
  • 8:02 - 8:07
    (Gülüşmeler)
  • 8:07 - 8:10
    "Ne sıkıcı."
  • 8:10 - 8:12
    "Hayır hayır!" diyorum. "Tarihi de söylüyor."
  • 8:12 - 8:16
    (Gülüşmeler)
  • 8:17 - 8:20
    "Birden fazla özelliği var."
  • 8:20 - 8:23
    Neyse görüyorsunuz, eğitim konusunda da tutsak olduğumuz düşünceler var.
  • 8:23 - 8:25
    Bir kaç örnek vermeme izin verin.
  • 8:25 - 8:28
    Bunlardan bir tanesi çizgisellik fikri,
  • 8:28 - 8:31
    bir yerden başlarsınız, bir yolu takip edersiniz,
  • 8:31 - 8:33
    ve eğer her şeyi doğru yaparsanız, hayatınızın sonunda
  • 8:33 - 8:35
    hayatınızı iyi bir yola oturtmuş olursunuz.
  • 8:37 - 8:39
    TED'de konuşan herkes bize alttan alta
  • 8:39 - 8:42
    bazen de açık açık şunu söyledi,
  • 8:42 - 8:45
    hayat çizgisel değildir, organiktir.
  • 8:45 - 8:47
    Hayatlarımızı simbiotik olarak
  • 8:47 - 8:49
    yeteneklerimizi ortaya çıkaracak
  • 8:49 - 8:52
    olay ve durumlara bağlı olarak oluştururuz.
  • 8:52 - 8:54
    Ancak farkındaysanız
  • 8:54 - 8:56
    çizgisel anlatımı bir takıntı haline getirmiş durumdayız.
  • 8:56 - 8:58
    Eğitimin doruk noktası da
  • 8:58 - 9:00
    üniversiteye girmek.
  • 9:00 - 9:03
    Sanırım insanları üniversiteye sokmayı da takıntı haline getirdik,
  • 9:03 - 9:05
    en azından bazı çeşit üniversitelere.
  • 9:05 - 9:07
    Üniversiteye gitmeyin demiyorum, ama herkesin gitmesi de gerekmiyor
  • 9:07 - 9:09
    veya herkesin hemen gitmesi gerekmiyor.
  • 9:09 - 9:11
    Belki daha sonra gidebilirler, hemen değil.
  • 9:11 - 9:13
    Bir süre önce San Francisco'daydım
  • 9:13 - 9:15
    kitap imzalamak için.
  • 9:15 - 9:17
    30 yaşlarında bir adam bir kitap satın alıyordu.
  • 9:17 - 9:19
    Ne iş yaptığını sordum.
  • 9:19 - 9:22
    Bana itfaiyeci olduğunu söyledi.
  • 9:22 - 9:24
    Ne kadar zamandır itfaiyeci olduğunu sordum.
  • 9:24 - 9:26
    "Hep öyleydim." diye yanıtladı.
  • 9:26 - 9:28
    Bu mesleği seçmeye ne zaman karar verdiğini sordum.
  • 9:28 - 9:31
    "Çocukken" dedi. "Hatta okulda bu yüzden sorun yaşadım
  • 9:31 - 9:34
    çünkü okuldaki herkes itfaiyeci olmak istiyordu."
  • 9:34 - 9:37
    "Ama ben gerçekten itfaiyeci olmak istiyordum."
  • 9:37 - 9:40
    "Lise son sınıfa geldiğimde,
  • 9:40 - 9:43
    öğretmenlerim beni ciddiye almıyorlardı.
  • 9:43 - 9:45
    Hele bir öğretmen vardı, o hiç ciddiye almıyordu.
  • 9:45 - 9:47
    Bana eğer tüm yapmak istediğim buysa
  • 9:47 - 9:49
    hayatımı çöpe atıyor olduğumu söyledi.
  • 9:49 - 9:52
    Üniversiteye gitmemi, bir profesyonel olmamı
  • 9:52 - 9:54
    çok potansiyelim olduğunu
  • 9:54 - 9:56
    ve harcandığımı söyledi."
  • 9:56 - 9:58
    "Onurum kırıldı çünkü
  • 9:58 - 10:00
    bunları tüm sınıfın önünde söyledi. Gerçekten korkunç hissettim.
  • 10:00 - 10:02
    Ama benim istediğim buydu onun için ben de okulu bıraktım.
  • 10:02 - 10:05
    Itfaiye birliğine başvurdum ve kabul edildim."
  • 10:05 - 10:07
    Sonra ekledi, "Biliyor musunuz, tam siz konuyu açmadan önce
  • 10:07 - 10:10
    o öğretmeni düşünüyordum."
  • 10:10 - 10:12
    "Çünkü altı ay kadar önce,
  • 10:12 - 10:14
    adamın hayatını kurtardım."
  • 10:14 - 10:16
    (Gülüşmeler)
  • 10:16 - 10:18
    "Bir araba kazası geçirmişti" dedi.
  • 10:18 - 10:21
    "ve ben onu arabadan çıkardım, ilkyardım uyguladım,
  • 10:21 - 10:24
    ve hayatını kurtardım."
  • 10:24 - 10:26
    "Sanırım artık benim hakkımdaki fikirleri artık biraz daha olumlu olmuştur."
  • 10:26 - 10:28
    (Gülüşmeler)
  • 10:28 - 10:33
    (Alkış)
  • 10:34 - 10:36
    Biliyor musunuz, bence
  • 10:36 - 10:38
    bir toplumda
  • 10:38 - 10:40
    ne kadar çeşitli yetenekler olduğu önemlidir,
  • 10:40 - 10:43
    bir şeyi ne kadar yapabilen olduğu değil.
  • 10:43 - 10:45
    Ve karşımızdaki zorlukların kalbinde
  • 10:45 - 10:47
    (Alkış)
  • 10:47 - 10:49
    Karşımızdaki zorlukların kalbinde
  • 10:49 - 10:51
    yapabilirliğimizi ve zekamızı
  • 10:51 - 10:53
    yeni baştan tanımlayabilmemiz yatar.
  • 10:53 - 10:55
    Bu çizgisellik işi bir sorundur.
  • 10:55 - 10:57
    Dokuz yıl önce
  • 10:57 - 10:59
    Los Angeles'e geldiğimde
  • 10:59 - 11:02
    bir ilke ile karşılaştım.
  • 11:02 - 11:04
    çok iyi niyetle yazılmıştı
  • 11:04 - 11:07
    şöyle diyordu, "Üniversite anaokulunda başlar."
  • 11:09 - 11:11
    Hayır, başlamaz.
  • 11:11 - 11:14
    (Gülüşmeler)
  • 11:14 - 11:16
    Başlamaz.
  • 11:16 - 11:19
    Eğer zamanımız olsa devam ederdim, ama yok.
  • 11:19 - 11:21
    (Gülüşmeler)
  • 11:21 - 11:23
    Anaokulu anaokulunda başlar.
  • 11:23 - 11:25
    (Gülüşmeler)
  • 11:25 - 11:27
    Bir arkadaşım bir keresinde şöyle söylemişti,
  • 11:27 - 11:30
    "Üç yaşında bir çocuk, altı yaşındaki bir çocuğun yarısı değildir."
  • 11:30 - 11:32
    (Gülüşmeler)
  • 11:32 - 11:37
    (Alkış)
  • 11:37 - 11:39
    Üç yaşındadır.
  • 11:39 - 11:41
    Ama şu son konuşmalarda duyduğumuz gibi
  • 11:41 - 11:44
    anaokuluna girmek için öyle bir rekabet varki
  • 11:44 - 11:46
    doğru anaokuluna girmek için
  • 11:46 - 11:49
    artık üç yaşında çocuklar mülakata alınıyorlar.
  • 11:51 - 11:53
    Umursamaz bir panelin önünde oturan bir çocuk düşünün
  • 11:53 - 11:55
    önünde özgeçmişi,
  • 11:55 - 11:58
    (Gülüşmeler)
  • 11:58 - 12:00
    Panelistler sayfaları çevirirken, "Ee, bu kadar mı?"
  • 12:00 - 12:02
    (Gülüşmeler)
  • 12:02 - 12:05
    (Alkış)
  • 12:05 - 12:08
    "36 aydır yaşıyorsun, bu kadar mı?"
  • 12:08 - 12:15
    (Gülüşmeler)
  • 12:15 - 12:18
    "Hiç bir şey başaramamışsin.
  • 12:18 - 12:21
    Zaten belliki ilk altı ayı meme emerek geçirmişsin."
  • 12:21 - 12:24
    (Gülüşmeler)
  • 12:26 - 12:29
    Görüyorsunuz, kavram olarak saçma sapan ama insanlara çekici geliyor.
  • 12:29 - 12:31
    Bir başka büyük sorun da uyum.
  • 12:31 - 12:33
    Eğitim sistemlerimizi
  • 12:33 - 12:35
    fast food modeline uyarlamışız.
  • 12:35 - 12:38
    Jamie Oliver bu konuya değindi geçen gün.
  • 12:38 - 12:40
    Catering kalite güvence sisteminde iki model vardır.
  • 12:40 - 12:42
    Bunlardan biri olan fast food modelinde
  • 12:42 - 12:44
    her şey standarttır.
  • 12:44 - 12:46
    Diğer model Zagat ve Michelin gibi restoranlardır,
  • 12:46 - 12:48
    bunlarda hiç bir şey standart değildir
  • 12:48 - 12:50
    Her şey o anki duruma göre özel olarak hazırlanır.
  • 12:50 - 12:53
    Eğitim dünyasi olarak biz kendimize fast food modelini layık görüyoruz.
  • 12:53 - 12:56
    ve bu yaklaşım ruhumuzu ve enerjimizi tüketiyor
  • 12:56 - 12:59
    aynı hamburgerlerin sağlığımızı tükettiği gibi.
  • 12:59 - 13:04
    (Alkış)
  • 13:05 - 13:07
    Burada bir kaç noktaya dikkat etmeliyiz bence.
  • 13:07 - 13:10
    Birincisi insan yetileri inanılmaz derecede çeşitlilik gösterir.
  • 13:10 - 13:12
    Insanların farklı yatkınlıklari vardır.
  • 13:12 - 13:14
    Geçenlerde farkına vardımki
  • 13:14 - 13:16
    ben çocukken
  • 13:16 - 13:19
    Eric Clapton ile aynı zamanda bana da bir gitar verilmiş.
  • 13:20 - 13:23
    Dediğimi anladıniz. Eric'in şansı yaver gitmiş.
  • 13:23 - 13:25
    (Gülüşmeler)
  • 13:25 - 13:27
    Ben nedense o kadar başarılı olamadım.
  • 13:27 - 13:30
    Ne kadar uğraştıysam aleti çalıştırmayı başaramadım
  • 13:30 - 13:32
    halbuki ne kadar sık ve şevkle üflerdim içine.
  • 13:32 - 13:34
    Bir türlü olmadı işte.
  • 13:37 - 13:39
    Sadece o da değil.
  • 13:39 - 13:41
    İşin biraz da tutkuyla alakası var.
  • 13:41 - 13:43
    Genellikle, insanlar çok umursamadıkları işleri daha iyi yaparlar.
  • 13:43 - 13:45
    Tutkuyla ilgili,
  • 13:45 - 13:48
    ruhumuza ve enerjimize heyecan vermesiyle.
  • 13:48 - 13:51
    Eğer sevdiğiniz ve iyi yaptığınız bir iş yapıyorsanız
  • 13:51 - 13:54
    zaman bile farklı işler.
  • 13:54 - 13:57
    Eşim, kısa zaman önce yazdığı romanı bitirdi
  • 13:57 - 13:59
    bence müthiş bir kitap,
  • 13:59 - 14:02
    bir başlayınca saatlerce ortadan kayboluyordu.
  • 14:02 - 14:04
    Sevdiğiniz işi yaparken
  • 14:04 - 14:07
    bir saat beş dakika gibi gelir.
  • 14:07 - 14:09
    Ruhunuzla uyuşmayan bir iş yaparken ise
  • 14:09 - 14:11
    beş dakika saatler kadar uzun gelir.
  • 14:11 - 14:14
    Bu kadar çok genç insanın eğitimden umudu kesmesinin nedeni
  • 14:14 - 14:16
    ruhlarını beslemiyor olması.
  • 14:16 - 14:19
    Enerjilerini, tutkularını beslemiyor.
  • 14:19 - 14:22
    Bence metaforları değiştirmeliyiz.
  • 14:22 - 14:25
    Bence sanayi modeli,
  • 14:25 - 14:27
    üretim modeli
  • 14:27 - 14:29
    çizgiselliğe dayalı
  • 14:29 - 14:32
    uyum göstermeye, insanları kümelemeye dayalı bir eğitim modelinden vazgeçmeliyiz.
  • 14:32 - 14:34
    Yeni bir modele,
  • 14:34 - 14:37
    ziraat prensiplerine dayalı bir modele kaymalıyız.
  • 14:37 - 14:40
    İnsan gelişmesinin
  • 14:40 - 14:42
    mekanik bir süreç olmadığının
  • 14:42 - 14:44
    organik bir süreç olduğunun bilincinde bir modele kaymalıyız.
  • 14:44 - 14:47
    Insan gelişiminin sonuçlarını tahmin edemeyiz.
  • 14:47 - 14:49
    Sadece bir çiftçinin ürününe yaptığı gibi
  • 14:49 - 14:51
    sağlıklı büyümenin gerçekleşebileceği
  • 14:51 - 14:53
    ideal ortamı hazırlayabiliriz.
  • 14:53 - 14:56
    Yani konu eğitim reformu ve değişimi olunca
  • 14:56 - 14:59
    başka bir sistemi kopyalamaktan bahsedemeyiz.
  • 14:59 - 15:01
    KIPPS gibi muhteşem modeller var mesela. Gerçekten şahane bir sistem.
  • 15:01 - 15:03
    Bir sürü muhteşem model var.
  • 15:03 - 15:06
    Ama önemli olan kendi şartlarınıza göre uyarlama yapmak
  • 15:06 - 15:08
    ve eğitimi öğrenciye göre
  • 15:08 - 15:10
    kişiselleştirmek.
  • 15:10 - 15:12
    Bence gelecek için gereken çözüm
  • 15:12 - 15:14
    işte budur.
  • 15:14 - 15:17
    Çünkü ihtiyaca yönelik bir yama değil;
  • 15:17 - 15:19
    eğitimde devinimden bahsediyoruz.
  • 15:19 - 15:22
    Öğrencinin kendi çözümünlerini üreteceği,
  • 15:22 - 15:25
    kişisel ders programına dayalı ama dışarıdan destekli bir modelden.
  • 15:25 - 15:27
    Şu anda bu odadaki
  • 15:27 - 15:29
    insanlar
  • 15:29 - 15:31
    iş dünyasının
  • 15:31 - 15:33
    mutlimedyanın, internetin muazzam kaynaklarını temsil ediyorlar.
  • 15:33 - 15:35
    Bu teknolojiler,
  • 15:35 - 15:38
    ögretmenlerin müthiş yetenekleriyle birleşince
  • 15:38 - 15:41
    eğitim sisteminde devrim yaratmak için uygun fırsat çıkıyor ortaya.
  • 15:41 - 15:43
    Sizi bu konuda rol almaya davet ediyorum
  • 15:43 - 15:45
    çünkü bu konu çok önemli, sırf bizler için değil,
  • 15:45 - 15:47
    çocuklarımız için.
  • 15:47 - 15:49
    Ama sanayi modelinden vazgeçmemiz,
  • 15:49 - 15:51
    ziraat modeline geçmemiz gerekiyor.
  • 15:51 - 15:54
    ki okullar gelişebilsin.
  • 15:54 - 15:56
    Çünkü o okullar, çocuklarımızın hayatı tecrübe edecekleri mekanlardır.
  • 15:56 - 15:58
    Veya evlerimiz, eğer çocuk aileleriyle veya arkadaşlarıyla
  • 15:58 - 16:00
    evde eğitim görmek istiyorsa.
  • 16:00 - 16:02
    Son günlerde hayaller konusunda
  • 16:02 - 16:05
    çok konuştuk.
  • 16:05 - 16:07
    Çok kısa bir şekilde söylemek istiyorumki --
  • 16:07 - 16:10
    Natalie Merchant'ın eski şiirleri kullandıği.şarkıları
  • 16:10 - 16:12
    çok etkiledi beni dün gece.
  • 16:12 - 16:14
    Size hızlıca, çok kısa bir şiir okumak istiyorum
  • 16:14 - 16:17
    W.B. Yeats'den, belki tanıyorsunuzdur.
  • 16:17 - 16:19
    Bunu sevgilisine yazmış,
  • 16:19 - 16:21
    Maud Gonne,
  • 16:21 - 16:24
    Ona istediğini düşündüğü şeyleri veremediği için,
  • 16:24 - 16:27
    sızlanıyormuş.
  • 16:27 - 16:30
    Diyor ki, "Bir şeye sahibim, ama senin için doğru şey olmayabilir bu."
  • 16:30 - 16:32
    Şöyle söylüyor:
  • 16:32 - 16:35
    "Cennet işli kumaşlarım olsaydı,
  • 16:35 - 16:37
    altın ve
  • 16:37 - 16:39
    gümüş renklerde yazmalı,
  • 16:39 - 16:41
    Mavi ve donuk
  • 16:41 - 16:43
    ve koyu renk kumaşları
  • 16:43 - 16:46
    gecenin, aydınlığın ve alacakaranlığın.
  • 16:46 - 16:49
    Ayaklarının altına sererdim.
  • 16:49 - 16:52
    Ama fakirim,
  • 16:52 - 16:55
    ve yalnızca hayallerim var;
  • 16:55 - 16:58
    Ben de hayallerimi seriyorum ayaklarının altına;
  • 16:58 - 17:00
    Nazikçe bas
  • 17:00 - 17:03
    çünkü hayallerimin üzerine basıyorsun."
  • 17:03 - 17:06
    Her gün, her yerde,
  • 17:06 - 17:09
    çocuklarımız hayallerini ayaklarımızın altına seriyorlar.
  • 17:09 - 17:12
    O hayalleri çiğnememeliyiz.
  • 17:12 - 17:14
    Teşekkür ederim.
  • 17:14 - 17:31
    (Alkış)
  • 17:31 - 17:33
    Cok teşekkür ederim.
Title:
Sir Ken Robinson: Başlasın öğrenme devrimi!
Speaker:
Sir Ken Robinson
Description:

Etkileyici ve esprili stiliyle Sir Ken Robinson, 2006 yılında yaptığı efsane konuşmasının devamını getiriyor, standardize okullardan, çocukların doğal yeteneklerinin gelişebileceği ortamlar yaratarak, kişiselleştirilmiş eğitime radikal bir geçiş savunuyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
17:37
Zeynep Delen added a translation

Turkish subtitles

Revisions