< Return to Video

En Acımasız Ses! | Zeynep Selvili Çarmıklı | TEDxBahcesehirUniversity

  • 0:14 - 0:17
    Madem temamız geçmiş, o hâlde
  • 0:17 - 0:21
    ben de size geçmişten bir anımı
    anlatarak başlamak istiyorum.
  • 0:22 - 0:25
    7 yaşındayım, o zamanlar
    İzmir'de yaşıyorum ailemle.
  • 0:25 - 0:27
    Annem ve babam çok korumacı tipler.
  • 0:27 - 0:29
    Ama öyle güvenli de bir
    mahallede oturuyoruz ki,
  • 0:30 - 0:34
    okuldan eve geldiğim zaman sokakta diğer
    çocuklarla oynamama müsaade ediyorlar.
  • 0:35 - 0:37
    Benim yaşıtım
    çocuklar ya bisiklete biniyor,
  • 0:38 - 0:41
    ya ip atlıyor, ya kartopu oynuyor.
  • 0:42 - 0:43
    Ama bir çocuk var,
  • 0:43 - 0:46
    benden böyle 5-6 yaş büyük, Eren.
  • 0:47 - 0:52
    Uzun saçlı, grafiti yapıyor,
    Amerika'dan yeni dönmüş.
  • 0:52 - 0:54
    Kesin de dönüş yapmış yani.
  • 0:56 - 0:58
    O paten kayıyor, ay çok havalı!
  • 0:58 - 1:00
    Ben de O'nun gibi olmak istiyorum.
  • 1:00 - 1:03
    Paten kaymak ve cool olmak.
  • 1:04 - 1:06
    Annemler sonunda ısrarlarıma dayanmayıp
  • 1:06 - 1:08
    bana bir çift paten alıyorlar.
  • 1:08 - 1:12
    Bir de hiç cool olmayan
    bir kask, bir dirseklik, dizlik.
  • 1:13 - 1:16
    Yani bir ABS, hava yastığım ve
    can yeleğim eksik öyle söyleyeyim size.
  • 1:17 - 1:19
    Ama Eren'de bunların hiçbiri yok.
  • 1:19 - 1:21
    Ya çünkü o çok "cool".
  • 1:21 - 1:24
    İşte ben de o yüzden,
    evden tam teşekküllü çıkıyorum,
  • 1:24 - 1:27
    ama kaskım, dirsekliğim,
    dizliğimi falan bırakıp öyle kayıyorum.
  • 1:27 - 1:29
    Yine bir gün geldim okuldan eve,
  • 1:29 - 1:32
    çok da güzel bir bahar
    havası var, İzmirliler bilir o havayı.
  • 1:32 - 1:35
    Çıktım sokağa, sokağın başından sonuna
  • 1:35 - 1:38
    sonundan başına kayıyorum da kayıyorum.
  • 1:40 - 1:41
    Eren yok o gün ortalarda.
  • 1:42 - 1:45
    Ya halbuki tam da
    beni görmesi lazım, çünkü
  • 1:45 - 1:48
    kıvama geldim, hem paten kayıyorum,
  • 1:48 - 1:50
    hem de çok cool kayıyorum.
  • 1:50 - 1:52
    Dizliksiz falan.
  • 1:53 - 1:54
    Neyse, ama yok ortalarda.
  • 1:56 - 1:58
    Fark ediyorum ki zaten
    hava kararmaya başlamış.
  • 1:58 - 2:00
    Eve dönmem lazım.
  • 2:01 - 2:02
    Hızlıca evin yolunu tutuyorum.
  • 2:02 - 2:04
    O zamanlar cam damacanalar vardı,
  • 2:04 - 2:06
    belki hatırlayanlar vardır aranızda.
  • 2:07 - 2:08
    Bizim apartmanın önüne indirilirdi
  • 2:08 - 2:10
    şişeler boşaldığında toplansın diye.
  • 2:11 - 2:13
    Ben de hem Eren'in gözüne girememiş,
  • 2:13 - 2:16
    hem de eve geç kalmış
    olmanın telaşından olsa gerek,
  • 2:17 - 2:18
    cam damacalarını görüyorum ama
  • 2:20 - 2:23
    frene basamıyorum, yavaşlayamıyorum,
    kendimi durduramıyorum ve
  • 2:24 - 2:28
    o 6-7 litrelik cam damacanaların
    üzerine düşüyorum.
  • 2:30 - 2:32
    Ani bir şok yaşamış olacağım ki,
  • 2:32 - 2:35
    kendime geldiğim zaman
    şöyle bir bedenime bakıyorum
  • 2:35 - 2:38
    ellerim, kollarım, bacaklarım
    cam kırıkları içerisinde.
  • 2:39 - 2:41
    Şişeler paramparça olmuş.
  • 2:42 - 2:44
    Tabii benim Eren'le
    arkadaş olma hayallerim de.
  • 2:45 - 2:48
    Kan revan içindeyim, öyle titriyorum ki
  • 2:49 - 2:51
    dişlerim çeneme vuruyor korkudan.
  • 2:52 - 2:55
    Tam o sırada -bizim tombik
    apartman görevlisi Hasan ağabey vardı-
  • 2:55 - 2:57
    O bana doğru koşuyor, böyle dövünerek
  • 2:57 - 3:00
    "Ah, Zeynep n'oldu? Hadi hemen hastaneye!"
  • 3:02 - 3:04
    "Annem" diyorum, yukarıya bakıyorum.
  • 3:05 - 3:07
    Çünkü o an yanımda
    bir tek annemi istiyorum.
  • 3:08 - 3:09
    Ya, tombik Hasan ağabeyi değil.
  • 3:11 - 3:13
    Kucaklıyor beni Hasan ağabey,
    asansöre bindiriyor,
  • 3:13 - 3:15
    dördüncü katta oturuyoruz o zamanlar.
  • 3:15 - 3:18
    Dördüncü kata geliyoruz,
    zile basıyor Hasan ağabey.
  • 3:18 - 3:21
    Kapıyı annem açıyor,
    karşısında beni görüyor.
  • 3:23 - 3:26
    "Ah Zeynep, ne yaptın?" diyor.
  • 3:29 - 3:32
    "Yavrum, iyi misin?" demiyor.
  • 3:34 - 3:36
    "Merak etme çocuğum,
    haydi hemen hastaneye gidiyoruz"
  • 3:36 - 3:37
    demiyor.
  • 3:38 - 3:41
    "Kızım sorun değil, Eren seni
    zaten görmemiştir ben eminim"
  • 3:42 - 3:43
    bile demiyor.
  • 3:43 - 3:46
    "Ah Zeynep, ne yaptın?" diyor.
  • 3:47 - 3:50
    Yani sanki ben o şişelerin
    üstüne isteyerek düşmüşüm gibi.
  • 3:52 - 3:56
    O an, şu zihnime
    öyle bir kazınmış olacak ki,
  • 3:56 - 3:59
    şimdi 29 yaşındayım, 20 küsur senedir
  • 4:00 - 4:03
    ne zaman hata olarak
    algılayacağım bir şey yapsam
  • 4:04 - 4:07
    ne zaman düşsem, paramparça olup dağılsam,
  • 4:08 - 4:11
    zihnimin içinden çok tanıdık bir ses çıkıp
  • 4:12 - 4:15
    "Ah Zeynep, ne yaptın?" diyor.
  • 4:16 - 4:17
    Merak ediyorum.
  • 4:19 - 4:21
    Sizin zihninizin içinde de
    buna benzer bir ses var mı?
  • 4:22 - 4:26
    Hani, bir hata yaptığınızda,
    bir konuda başarısız olduğunuzda,
  • 4:27 - 4:30
    sizi acımasızca eleştiren, yargılayan,
  • 4:30 - 4:35
    olanlardan sizi sorumlu
    tutan, size tembel olduğunuzu,
  • 4:36 - 4:39
    başarısız olduğunuzu, güçsüz
    olduğunuzu, zayıf olduğunuzu ya da
  • 4:39 - 4:43
    yeterince zayıf olmadığınızı,
    yeterince güzel, yeterince akıllı,
  • 4:44 - 4:47
    yeterince onlar gibi olmadığınızı söyleyen
  • 4:47 - 4:48
    bir ses var mı?
  • 4:50 - 4:51
    Çünkü, eğer varsa bilirsiniz.
  • 4:52 - 4:56
    Dünya üzerinde hiçbir ses, o sesten
  • 4:56 - 4:57
    daha acımasız değildir.
  • 4:58 - 5:01
    İnsan hariç, hiçbir canlı acı çektiğinde
  • 5:02 - 5:03
    kendine kızmaz.
  • 5:04 - 5:05
    Korktuğunda kendini aşağılamaz.
  • 5:06 - 5:07
    Bir şeyler yolunda gitmediği zaman,
  • 5:08 - 5:10
    kendini suçlayıp cezalandırmaz.
  • 5:11 - 5:15
    İşte sizlere bugün bahsedeceğim
    öz şefkat araştırmaları da
  • 5:15 - 5:19
    bilhassa zihnimizin içindeki o
    eleştirel iç sesten bahsediyor.
  • 5:20 - 5:22
    Peki nedir öz şefkat?
  • 5:22 - 5:23
    Öz şefkat, çok basitçe
  • 5:24 - 5:28
    kişinin kendine de sevdiği,
    değer verdiğine birine davrandığı
  • 5:28 - 5:30
    şekilde davranması demektir.
  • 5:31 - 5:34
    Kişinin kendine de,
    bilhassa zor durumlarda,
  • 5:35 - 5:38
    acı çektiği durumlarda, ihtiyacı
    olan anlayışı, kabulü,
  • 5:39 - 5:40
    şefkati vermesi demektir.
  • 5:42 - 5:45
    Fakat, maalesef öz şefkat
    çoğumuza yabancı gelir.
  • 5:46 - 5:47
    Çünkü maalesef çoğumuz,
  • 5:47 - 5:51
    korkutmanın, cezanın, eleştirilmenin
  • 5:52 - 5:54
    çok sık kullanıldığı ortamlarda büyüyoruz.
  • 5:55 - 5:59
    Mesela burada, herhâlde 2 bin kişiyiz,
  • 5:59 - 6:03
    kaçınız çocukken bir davranışınızı
    değiştirmeniz konusunda
  • 6:03 - 6:05
    korku ile motive edildiniz?
  • 6:06 - 6:10
    "O tabağındaki yemekler bitmezse
    bir daha sana yemek vermem!"
  • 6:11 - 6:12
    "Arkandan ağlar!"
  • 6:12 - 6:16
    Benim için bu çok korkunçtu,
    yemeklerin arkamdan ağlaması, mesela...
  • 6:17 - 6:21
    Ya da kaçınız, kontrolü elinizde olmayan
  • 6:21 - 6:24
    duygu ve düşüncelerinizin
    yüzünden utandırıldınız?
  • 6:25 - 6:30
    "Çocuğum, nereden geliyor aklına böyle
    saçma sapan düşünceler? Düşünme!"
  • 6:31 - 6:34
    "Korkma evladım, ne var korkulacak bunda?"
  • 6:35 - 6:37
    Tanıdık geliyor mu?
  • 6:37 - 6:40
    Ebeveynlerimiz bize bu şekilde konuştukça,
  • 6:40 - 6:43
    biz de kendimize
    bu şekilde konuşmaya başlarız.
  • 6:44 - 6:47
    Çocuklar aynı zamanda
    gözlemleyerek de öğrenirler.
  • 6:47 - 6:50
    Direkt olarak eleştiriye
    maruz kalmanız gerekmez.
  • 6:50 - 6:53
    Eğer büyüdüğünüz ortamda
    kendini sıkça eleştiren biri varsa,
  • 6:54 - 6:57
    onu gözlemleyerek, onun
    davranışlarını da kopyalayabilirsiniz.
  • 6:58 - 7:01
    Bakın, kültürün de çok
    önemli bir payı vardır.
  • 7:01 - 7:04
    Atlamak istemiyorum,
    atasözlerine kulak verelim.
  • 7:04 - 7:08
    Bu coğrafyada
    "kızını dövmeyen, dizini döver"
  • 7:08 - 7:09
    diye bir atasözü var.
  • 7:10 - 7:12
    Bu atasözünde denmek istenen şu:
  • 7:13 - 7:16
    Yarın bir gün, evladın bir hata
    yapar üzülür, sıkıntı çekerse,
  • 7:17 - 7:19
    sen de çok üzülürsün.
  • 7:20 - 7:22
    Şimdi bu kadar güzel bir niyet,
  • 7:23 - 7:25
    ancak bu kadar berbat bir
    şekilde özetlenebilir.
  • 7:26 - 7:29
    Yani ya sevdiğimiz birini dövüyoruz
    ya kendimizi dövüyoruz.
  • 7:29 - 7:31
    Çünkü başka yolu yok hatalarımızdan
    ders alabilmenin.
  • 7:33 - 7:35
    Hadi kökenlerini anladık.
  • 7:35 - 7:43
    Peki bu içimizdeki agresif, cezalandırıcı,
    yargılayıcı iç sesin amacı ne?
  • 7:44 - 7:45
    Ne yapmaya çalışıyor?
  • 7:46 - 7:50
    Mesela annem, beni o şekilde
    acı çekerken gördüğü zaman
  • 7:50 - 7:53
    bana neden öyle sert bir tepki vermişti?
  • 7:54 - 7:55
    Beni sevmediğinden mi?
  • 7:57 - 7:57
    Hayır.
  • 7:57 - 8:00
    Bakın kendisi şuralarda bir yerlerde
    oturuyor, çok göremiyorum ama
  • 8:00 - 8:04
    bu dünyada beni o kadından
    daha fazla seven kimse yok.
  • 8:06 - 8:09
    Peki, benim daha fazla acı
    çekmemi istediğinden mi?
  • 8:10 - 8:11
    Hayır.
  • 8:12 - 8:16
    "Zeynep, aklım yerinden çıktı o
    hâlde seni gördüğümde"
  • 8:16 - 8:19
    dedi bana yıllar sonra bu olay
    üzerinde konuştuğumuzda.
  • 8:20 - 8:23
    Bir de baktım ki, kaskını da takmamışsın.
  • 8:23 - 8:26
    Çocuğum, ya daha kötü bir şey
    gelseydi başına?
  • 8:27 - 8:29
    Ben o zaman ne yapardım?
  • 8:30 - 8:31
    Annem korkmuştu.
  • 8:33 - 8:35
    Ve beni daha temkinli olmaya
    davet ediyordu.
  • 8:36 - 8:37
    Beni korumaya çalışıyordu.
  • 8:37 - 8:39
    Ve bunu da bildiği tek yolla yapıyordu.
  • 8:40 - 8:43
    Kızarak, korkutarak, suçlayarak.
  • 8:45 - 8:48
    İşte, içimizdeki eleştirel
    iç sesin de amacı aynı.
  • 8:48 - 8:50
    Bizi korumaya çalışmak.
  • 8:51 - 8:53
    Bizi güvende ve hayatta tutmak.
  • 8:54 - 8:55
    Çünkü o da korkuyor.
  • 8:56 - 9:01
    Hata yapmamızdan, başarısız olmamızdan,
    yalnız kalmamızdan,
  • 9:01 - 9:03
    acı çekmemizden korkuyor.
  • 9:03 - 9:05
    O yüzden cezamızı çekelim istiyor ki,
  • 9:06 - 9:08
    bir daha aynı hatayı yapmayalım.
  • 9:09 - 9:12
    Korkalım ki, bir daha daha
    temkinli davranalım.
  • 9:13 - 9:14
    Yine aynı acıyı yaşamayalım.
  • 9:15 - 9:18
    Herkeslerden önce hatamızı, eksiğimizi
  • 9:18 - 9:23
    o bulsun ki, kimselere öyle
    hazırlıksız yakalanmayalım,
  • 9:23 - 9:26
    bizim canımız öyle kolay kolay yanmasın.
  • 9:28 - 9:32
    İşte o yüzden bir yanım kendime
    nasıl daha fazla şefkatle
  • 9:32 - 9:34
    davranacağımı öğrenmek için
    yanıp tutuşurken,
  • 9:34 - 9:36
    bir yanım da bir direnç gösteriyordu
    öz şefkata karşı.
  • 9:37 - 9:41
    Çünkü kendime şefkat gösterirsem
    hata yapacağımdan korkuyordum.
  • 9:43 - 9:47
    Dahası o yaptığım hataların umrumda
    olmayacağından korkuyordum.
  • 9:48 - 9:53
    Şımarık biri, bencil biri, dahası tembel
    biri olacağımdan korkuyordum.
  • 9:53 - 9:55
    Zaten ertelemeye çok meyilli
    bir insan olarak ben
  • 9:56 - 9:58
    nasıl motive edebilirdim ki kendimi
  • 9:58 - 9:59
    kendime şefkatle davranırsam?
  • 10:01 - 10:05
    Buraya nasıl geldiysem, hani çok matah
    bir yer değil belki ama
  • 10:05 - 10:06
    hani neler başardıysam,
  • 10:07 - 10:10
    onu o içimdeki eleştirel iç sese borçlu
    olduğumu zannediyordum.
  • 10:11 - 10:14
    Bu kadar büyük bir direnç gösterdiğimi
  • 10:15 - 10:18
    katıldığım ilk öz şefkat
    atölyesinde fark ettim.
  • 10:18 - 10:20
    İşte teorik eğitim bittikten sonra
  • 10:20 - 10:23
    grup liderimiz günü bir meditasyon
    etkinliği ile kapamamızı önerdi.
  • 10:24 - 10:27
    Geçirdi hepimiz rahat bir pozisyona,
    gözlerimizi kapattı,
  • 10:27 - 10:28
    klasik şeyler bunlar.
  • 10:29 - 10:32
    Ondan sonra şöyle hepimiz rahat bir
    pozisyona geçip gözlerimizi kaparken
  • 10:33 - 10:35
    meditasyonun ikinci üçüncü
    dakikasına doğru
  • 10:35 - 10:37
    grup liderinden şöyle bir yönerge geldi:
  • 10:38 - 10:40
    şimdi eğer sizin için de uygunsa
  • 10:40 - 10:45
    bir elinizi alın ve avucunu nazikçe
    kalbinizin üzerine yerleştirin.
  • 10:47 - 10:48
    Haydaa...
  • 10:51 - 10:52
    Hani...
  • 10:52 - 10:54
    Aldı mı benim eleştirel iç ses sazı eline.
  • 10:55 - 10:56
    Şaka herhâlde?
  • 10:57 - 10:59
    Hani, yapmayacaksın öyle
    bir şey değil mi?
  • 10:59 - 11:02
    Ya, senin arkadaşların ders
    veriyor, makaleler yazıyorlar,
  • 11:03 - 11:07
    araştırmalar yapıyorlar, biraz
    kassalar profesör olacaklar.
  • 11:07 - 11:10
    Senin burada işin ne? Ne yapıyorsun sen?
  • 11:12 - 11:15
    Şöyle kapalı olan gözlerimden bir
    tanesini açtım, etrafa bakıyorum.
  • 11:16 - 11:18
    Herkes koymuş mu elini kalbinin üstüne.
  • 11:18 - 11:19
    Ben hariç.
  • 11:19 - 11:22
    Kiminin gözlerinden yaşlar falan akıyor.
  • 11:23 - 11:26
    Ama, mümkün değil, benim elim çok
    yadırgıyor kalbimin üstünde olmayı.
  • 11:28 - 11:33
    Bu sefer de başladı mı, bu kadar
    basit bir şeyi bile yapamıyorsun.
  • 11:33 - 11:35
    İnanamıyorum sana, acınacak durumdasın.
  • 11:37 - 11:40
    Zaten ben o kadar girmişim ki
    o içsel diyaloğumun içine,
  • 11:40 - 11:44
    ancak meditasyon çanının çalıp
    bitmesiyle kendime geldim.
  • 11:44 - 11:47
    Sonra herkes yavaş yavaş
    toparlanmaya başlarken,
  • 11:47 - 11:49
    grup liderinin yanına gittim,
    kendimi tanıttım.
  • 11:49 - 11:51
    Dedim ki, hocam bakın,
    sakın yanlış anlamayın ama
  • 11:51 - 11:53
    bu son yaptığımız egzersiz bana biraz
  • 11:53 - 11:57
    böyle saçma geldi, komik geldi açıkçası.
  • 11:57 - 11:59
    Ben daha bilimsel bir şeyler arıyorum.
  • 11:59 - 12:02
    O yüzden ben elimi kalbimin
    üstüne falan öyle şeyler yapamadım.
  • 12:04 - 12:07
    Yüzünde böyle çok sıcacık
    bir gülümseme ile bana,
  • 12:08 - 12:10
    "Çok doğal bir tepki veriyorsun" dedi.
  • 12:11 - 12:13
    "Çünkü alışkın
    olmadığın bir şey deniyorsun"
  • 12:14 - 12:17
    Ve sonra, kıymetini her
    geçen gün daha iyi anladığım
  • 12:19 - 12:22
    ve kendime sıkça hatırlatmaya
    niyet ettiğim bir şey daha söyledi
  • 12:23 - 12:29
    "Ama" dedi, "bazen zihnine
    komik veya saçma gelen bir şey
  • 12:30 - 12:34
    bedenine iyi gelebilir,
    dilersen bir şans daha ver."
  • 12:35 - 12:36
    O akşam döndüm eve.
  • 12:37 - 12:39
    Bize kendi kendimize
    uygulamamız için verilen
  • 12:39 - 12:43
    meditasyon CD'sini taktım
    bilgisayarıma, açtım yoga matımı,
  • 12:43 - 12:45
    oturdum ortasına, gözlerimi kapadım ve
  • 12:45 - 12:48
    zihnimin tüm eleştirileri
    ile birlikte, merakla
  • 12:48 - 12:51
    birlikte ne olacağına
    dair, aldım o elimi ve
  • 12:51 - 12:54
    yadırgaya yadırgaya
    kalbimin üstüne koydum.
  • 12:56 - 12:59
    Meğerse egzersiz şöyle devam ediyormuş:
  • 13:00 - 13:02
    Şimdi farz edin ki,
  • 13:03 - 13:07
    o kalbinizin üzerindeki el, size değil de
  • 13:07 - 13:08
    başka birine ait.
  • 13:10 - 13:16
    Anlayışlı, duyarlı,
    bilge, şefkatli birine ait.
  • 13:18 - 13:21
    Sizin ne kadar üzüldüğünüzü,
    ne kadar korktuğunuzu,
  • 13:22 - 13:25
    ne kadar endişelendiğinizi
    bilen birine ait.
  • 13:27 - 13:30
    Artık daha fazla acı
    çekmenizi istemeyen birine ait.
  • 13:34 - 13:38
    İyi olmanızı, güvende
    olmanızı isteyen birine ait.
  • 13:40 - 13:44
    Ne yapmış olursanız
    olun, sizi tüm hatalarınızla,
  • 13:44 - 13:46
    tüm kusurlarınızla birlikte, kabul eden,
  • 13:48 - 13:50
    dahası seven birine ait.
  • 13:51 - 13:52
    Şimdi o elin sahibi,
  • 13:54 - 13:56
    bu zor anınıza ortaklık ederken,
  • 13:57 - 13:59
    size neler söylesin isterdiniz?
  • 14:00 - 14:04
    Tam da şu anda,
    ne duymaya ihtiyacınız var?
  • 14:06 - 14:09
    Ev, bildiğim yerden kilometrelerce uzakta,
  • 14:10 - 14:13
    New York'ta tek başıma yaşadığım
    küçücük evimin salonunun ortasında
  • 14:13 - 14:18
    bir mor yoga matının üstünde
    hüngür hüngür ağlamaya başladım.
  • 14:21 - 14:23
    İçimden yumuşacık bir ses bana
  • 14:24 - 14:26
    "yanındayım" diyordu.
  • 14:28 - 14:32
    "Geçecek, sen elinden
    gelenin en iyisini yapıyorsun."
  • 14:34 - 14:37
    O günden sonra, pılımı pırtımı toplayıp
  • 14:37 - 14:40
    Hindistan'a yerleşmedim, vegan olmadım,
  • 14:40 - 14:44
    bir ağacın altında oturup günümün
    yarısını meditasyon yaparak geçirmedim.
  • 14:44 - 14:46
    Çünkü benim aradığım
    nirvanaya ulaşılamıyormuş.
  • 14:46 - 14:49
    Ama o günden sonra, bir şey değişti.
  • 14:49 - 14:52
    Çünkü ben o gün elimi
    aldım ve kalbimin üzerine koydum
  • 14:53 - 14:57
    ve kendime normalde
    hiç söylemeyeceğim şeyleri
  • 14:57 - 15:01
    aylardır, belki yıllardır
    başkalarından duymak istediğim şeyleri
  • 15:01 - 15:03
    kendi kulağıma fısıldadım
  • 15:03 - 15:05
    ve bu benim kalbimi açtı.
  • 15:06 - 15:08
    Bu bende fizyolojik bir
    reaksiyona sebep oldu.
  • 15:09 - 15:12
    Bunun bilimsel bir açıklaması olmalıydı.
  • 15:12 - 15:13
    Ve o günden sonra ben,
  • 15:14 - 15:17
    psikolog Paul Gilbert
    ve Kristin Neff sayesinde,
  • 15:18 - 15:20
    öz şefkatin bilimsel
    yönünü araştırmaya başladım.
  • 15:21 - 15:24
    Meğerse bizim zihnimiz
    mutluluk için tasarlanmamış.
  • 15:24 - 15:27
    Bizim zihnimiz bizi hayatta
    tutmak için tasarlanmış.
  • 15:27 - 15:30
    Ve bizi hayatta tutan iki mekanizma var.
  • 15:30 - 15:33
    Bunlardan birincisi: Tehdit
    ve savunma mekanizması.
  • 15:34 - 15:36
    Bu mekanizma herhangi bir tehlike ile
  • 15:36 - 15:38
    veya tehdit ile baş başa
    kaldığımız zaman aktive olur.
  • 15:39 - 15:41
    Örneğin, size doğru
    hızla gelen bir arabanın
  • 15:41 - 15:43
    kornasının sesini duyduğunuz zaman.
  • 15:43 - 15:46
    Ve vücudumuzda bir takım
    değişiklikler oluşmaya başlar.
  • 15:46 - 15:48
    Sempatik sinir sistemimiz devreye girer,
  • 15:48 - 15:51
    vücudumuz adrenalin ve kortizol
    hormonları salgılamaya başlar,
  • 15:51 - 15:54
    kalp atışlarımız hızlanır,
    solunumumuz hızlanır, kaslarımız gerililr,
  • 15:55 - 15:58
    aynı zamanda zihnimizde de
    bir takım değişiklikler olmaya başlar.
  • 15:59 - 16:01
    Muhakeme yetimiz örselenir,
  • 16:01 - 16:03
    farkındalık alanımız daralır.
  • 16:04 - 16:07
    Tüm bu değişiklikler, bizi,
    o tehdit olarak gördüğümüz şeyle
  • 16:07 - 16:09
    savaşmaya veya ondan kaçmaya hazırlar.
  • 16:10 - 16:16
    Fakat, bu mekanizma
    yalnızca fiziksel bir saldırıyla
  • 16:16 - 16:18
    karşı karşıya kaldığımızda devreye girmez.
  • 16:19 - 16:22
    Tehdit ve savunma
    mekanizmamız, duygusal bir saldırıyla
  • 16:22 - 16:24
    karşı karşıya
    kaldığımızda da devreye girer.
  • 16:25 - 16:28
    Ve kendimizi acımasızca eleştirdiğimizde,
  • 16:28 - 16:30
    kendimize acımasızca konuştuğumuzda,
  • 16:30 - 16:33
    yaptığımız, kendimize
    duygusal bir saldırıdır.
  • 16:36 - 16:38
    Bizi hayatta tutan ikinci mekanizma ise,
  • 16:38 - 16:41
    tüm memelilerde, insanlar dâhil
    tüm memelilerde görebileceğimiz
  • 16:41 - 16:43
    yatıştırma ve bakım verme mekanizmasıdır.
  • 16:44 - 16:47
    Memeli bebekler,
    doğduklarında bakıma muhtaçtırlar
  • 16:47 - 16:50
    ve hayatta kalabilmesi için
    en fazla bakıma muhtaç duyan
  • 16:50 - 16:52
    memeli türü de insandır.
  • 16:54 - 16:57
    Ve, bizim sütten çok daha fazlasına
  • 16:57 - 16:59
    ihtiyacımız vardır
    hayatta kalabilmek için.
  • 16:59 - 17:02
    Bağ kurmaya, sıcaklığa,
    temasa ihtiyacımız vardır.
  • 17:03 - 17:06
    Memeli ebeveynler
    bebekleriyle bağ kurmaya,
  • 17:07 - 17:08
    onları yatıştırmaya programlıdır
  • 17:09 - 17:10
    ve işin en tatlı yanı da
  • 17:11 - 17:14
    memeli bebekler de
    kendilerini güvende hissetmek için
  • 17:14 - 17:16
    ebeveynleriyle bağ
    kurmaya programlıdırlar.
  • 17:18 - 17:19
    Bu sistem aktive olduğu zaman
  • 17:19 - 17:21
    sempatik sinir sistemimiz
    devre dışı kalır,
  • 17:22 - 17:24
    parasempatik sistemimiz devreye girer.
  • 17:24 - 17:27
    Vücudumuz oksitosin adında
    bir hormon salgılamaya başlar,
  • 17:27 - 17:30
    ki bu hormon,
    sevdiğiniz biri size sarıldığında
  • 17:31 - 17:32
    salgıladığınız hormondur.
  • 17:33 - 17:36
    Kalp atışlarınız yavaşlar,
    solunumuz yavaşlar,
  • 17:36 - 17:41
    kaslarımız gevşer, olaylara daha
    geniş bir perspektiften bakabiliriz.
  • 17:42 - 17:43
    Çünkü yatışmışızdır artık.
  • 17:44 - 17:46
    Kendimizi acımasızca eleştirdiğimizde,
  • 17:47 - 17:49
    tehdit ve savunma
    mekanizmamız devreye girer.
  • 17:50 - 17:52
    Kendimize şefkatle yaklaştığımızda ise,
  • 17:53 - 17:55
    bakım verme ve yatıştırma mekanizması.
  • 17:56 - 17:59
    Bakım verme ve yatıştırma
    mekanizmasının kapısını üç şey aralar:
  • 18:00 - 18:02
    -bu iyi bir haber bakın,
    çünkü eğer sizin de zihniniz
  • 18:02 - 18:05
    benimki gibi şefkate
    gitmekte direnç gösteriyorsa,
  • 18:05 - 18:09
    bu üç şeyi kullanıp bedeninizi
    şefkate götürebilirsiniz-
  • 18:11 - 18:13
    nazik bir dokunuş,
  • 18:13 - 18:14
    fiziksel sıcaklık,
  • 18:15 - 18:16
    yumuşak bir ses tonu.
  • 18:19 - 18:22
    İşte o şefkatli el egzersizi benim için
  • 18:23 - 18:25
    bu yüzden o kadar kuvvetliydi.
  • 18:25 - 18:28
    Çünkü, bu saydığım üç şeyin
  • 18:28 - 18:30
    üçü de bir aradaydı.
  • 18:32 - 18:35
    Benim yatıştırma ve bakım verme
    mekanizmamı aktive etmişti.
  • 18:36 - 18:39
    Peki, kimdi o sözleri
    söyleyen bana içimden?
  • 18:40 - 18:44
    Bana o şefkati, anlayışı veren kimdi?
  • 18:45 - 18:47
    İşte o benim şefkatli yanımdı.
  • 18:49 - 18:53
    Biz, şefkat vermeyi sandığımızdan
    çok daha iyi biliyoruz.
  • 18:54 - 18:58
    Sevdiğimiz biri acı
    çektiğinde, ona ne söylersek iyi gelir?
  • 18:59 - 19:02
    Ona nasıl yaklaşsak
    iyi gelir, çok iyi biliyoruz.
  • 19:02 - 19:07
    İçimizdeki bu kaynakları
    kendimiz için de kullanabiliriz.
  • 19:07 - 19:11
    Eğer siz de öz şefkata
    bir şans vermek isterseniz,
  • 19:12 - 19:15
    bir dahaki sefere acı
    ziyaretinize geldiğinde,
  • 19:15 - 19:18
    ondan kaçmak, onu dönüştürmeye çalışmak
  • 19:18 - 19:21
    veya acı çektiğiniz için
    kendinize kızmak yerine,
  • 19:22 - 19:25
    belki bu üç şeyden yararlanıp,
  • 19:25 - 19:30
    elinizi götürüp kalbinizin
    üzerine, acınızı da yüzünüzü dönüp,
  • 19:30 - 19:36
    kendinize "şu an zor bir an,
    kendime nasıl yardımcı olabilirim?"
  • 19:36 - 19:37
    diye sorabilirsiniz.
  • 19:39 - 19:43
    Bu soru, yumuşak olduğu
    kadar, cesurdur da aynı zamanda.
  • 19:44 - 19:48
    Çünkü acının varlığını
    kabul etmek, ona yer açıp
  • 19:49 - 19:50
    onunla birlikte harekete geçmek,
  • 19:51 - 19:52
    cesaret gerektirir.
  • 19:53 - 19:57
    Öz şefkat, hem nezaket, hem cesarettir.
  • 19:57 - 20:00
    Öz şefkat, herkesin acı çektiği,
  • 20:01 - 20:04
    acının kaçınılmaz olduğu bu hayatta,
  • 20:04 - 20:07
    kendi kendimize destek çıkmaktır,
  • 20:07 - 20:09
    kendi elimizden tutmaktır.
  • 20:10 - 20:12
    İşte bu yüzden öz şefkat,
  • 20:12 - 20:17
    hem paylaşılmaya, hem de inanın,
    şans verilmeye değer bir fikir.
  • 20:18 - 20:19
    Çok teşekkür ederim.
  • 20:19 - 20:20
    (Alkış)
Title:
En Acımasız Ses! | Zeynep Selvili Çarmıklı | TEDxBahcesehirUniversity
Description:

Zeynep Selvili Çarmıklı konuşmasında içimizdeki bizi yargılayan sesi ve bizi nasıl etkilediğini ve bunu Öz şefkat ile nasıl atlatabileceğimizi anlatıyor.

Zeynep Selvili Çarmıklı, Psikolojik Danışman

1987 yılında İzmir’de doğdu. Liseden beri ilgi alanı olan Psikoloji bilimini, 2009 yılında eğitim görmeye başladığı Miami Üniversitesi'nde kariyerine dönüştürmeye başladı. Sinema ve Psikoloji çift ana bilim dalını tamamladığı aynı yılda, New York Üniversitesi'nde Uygulamalı Psikoloji yüksek lisansına başladı, 2012 yılında New York Üniversitesi'nden Psikolojik Danışmanlık ve Sağlık Uzmanlığı ile mezun oldu.

Amerika’da bulunduğu süre boyunca çeşitli enstitü ve sağlık kuruluşlarından Aile Terapisi, Problem Çözme Terapisi, Uygulamalı Pozitif Psikoloji, Bilişsel ve Davranışçı Terapi gibi birçok eğitim aldı. Aynı zamanda kariyer gelişimi, kariyer seçimi danışmanlığı ve kişisel eğitim için dünyada en çok başvurulan psikolojik testlerin eğitimlerini tamamladı. 2012 yılında Türkiye’ye dönüş yaptı, Uzman Ruh Sağlığı Danışmanı ve Psikoterapist olmanın yanı sıra 2010 yılından beri üzerinde çalıştığı “Öz şefkat” konusuyla hepimizin unuttuğu, görmezden geldiği, kaçtığı şeyleri bize tekrar aşıladı.

Bu konuşma TED’den bağımsız, yerel bir topluluğun düzenlediği bir TEDx etkinliğinde TED Konferansı formatı kullanılarak yapılmıştır. Daha fazla bilgi için: http://ted.com/tedx

more » « less
Video Language:
Turkish
Team:
closed TED
Project:
TEDxTalks
Duration:
20:21

Turkish subtitles

Revisions Compare revisions