< Return to Video

Medyanın "yasal yükümlülüğü" var mı?

  • 0:01 - 0:02
    Müsaadenizle,
  • 0:02 - 0:05
    konuşmaya Paisley salyangozunun
    hikayesiyle başlamak isterim.
  • 0:05 - 0:08
    26 Ağustos 1928 akşamında
  • 0:08 - 0:11
    May Donoghue, Glasgow'dan Paisley kentine
  • 0:11 - 0:13
    şehrin yedi mil doğusuna,
    bir tren bileti aldı.
  • 0:13 - 0:16
    Orada Wellmeadow Cafe'de
  • 0:16 - 0:19
    dondurmalı bir Scots içti.
  • 0:19 - 0:21
    Arkadaşının ısmarladığı
  • 0:21 - 0:23
    dondurma ve zencefilli bira karışımı.
  • 0:23 - 0:25
    Zencefilli bira; kahverengi,
    mat bir şişede geldi.
  • 0:25 - 0:29
    Etiketinde "D. Stevenson,
    Glen Lane, Paisley" yazıyordu.
  • 0:29 - 0:31
    Dondurmalı birasının birazını içti.
  • 0:31 - 0:33
    Fakat kalan zencefilli bira
  • 0:33 - 0:34
    bardağına döküldükçe,
  • 0:34 - 0:37
    çürümüş bir salyangoz
  • 0:37 - 0:39
    bardağın yüzeyine çıktı.
  • 0:39 - 0:40
    Üç gün sonra
  • 0:40 - 0:42
    Glasgow Kraliyet Hastanesine sevk edildi.
  • 0:42 - 0:44
    Şiddetli mide, bağırsak iltihabı
  • 0:44 - 0:46
    ve şok teşhisi kondu.
  • 0:46 - 0:49
    Stevenson'a karşı Donoghue davası
  • 0:49 - 0:52
    çok önemli bir yasal örnek oluşturdu:
  • 0:52 - 0:54
    Zencefilli bira üreticisi Stevenson,
  • 0:54 - 0:56
    May Donoghue'ya karşı
  • 0:56 - 0:58
    net bir yasal yükümlülüğe tabi tutuldu.
  • 0:58 - 1:00
    Aralarında bir sözleşme olmadığı
  • 1:00 - 1:03
    ve aslında içeceği satın alan
    kendisi olmadığı halde.
  • 1:03 - 1:06
    Yargıçlardan biri olan Lord Atkin,
    bunu şöyle tanımladı:
  • 1:06 - 1:09
    Komşunuza zarar vermesinin,
  • 1:09 - 1:11
    muhtemel olduğunu öngörebileceğiniz
  • 1:11 - 1:14
    eylemlerden veya ihmallerden
    kaçınmaya dikkat etmelisiniz.
  • 1:14 - 1:16
    Yasal yükümlülük olmasa,
  • 1:16 - 1:18
    Stevenson sonunda iflas etmeden önce
  • 1:18 - 1:22
    kaç kişi mide ve bağırsak iltihabından
    muzdarip olurdu diye insan merak ediyor.
  • 1:22 - 1:24
    Paisley salyangozu hikayesini
    bir kenarda tutalım.
  • 1:24 - 1:28
    Çünkü bu önemli bir esas.
  • 1:28 - 1:29
    Geçen yıl, Hansard Derneği,
  • 1:29 - 1:33
    parlamenter demokrasiyi güçlendirmeye
    ve halkın siyasete katılımını
  • 1:33 - 1:35
    teşvik etmeye çalışan
    tarafsız bir hayır kurumu,
  • 1:35 - 1:38
    yıllık siyasi katılım
    denetimlerinin yanı sıra
  • 1:38 - 1:41
    tamamen siyasete ve medyaya ayrılan
  • 1:41 - 1:44
    bir bölüm daha yayınladı.
  • 1:44 - 1:46
    İşte bu anketten
  • 1:46 - 1:48
    oldukça iç karartıcı birkaç gözlem.
  • 1:48 - 1:50
    Tabloid gazetelerin,
  • 1:50 - 1:53
    okuyucularının siyasi vatandaşlığını
  • 1:53 - 1:55
    geliştirdiği görülmemekte,
  • 1:55 - 1:58
    hiçbir gazete okumayanlara
    göre bile göreceli.
  • 1:58 - 2:00
    Yalnızca tabloid okuyucularının,
  • 2:00 - 2:03
    siyasetin negatif bir bakış açısıyla
    hem fikir olma ihtimalleri
  • 2:03 - 2:05
    hiç gazete okumayanlardan
    iki kat daha fazla.
  • 2:05 - 2:07
    Politika ile daha az ilgili değiller.
  • 2:07 - 2:10
    Siyaseti olumsuz değerlendirmelerini
  • 2:10 - 2:12
    pekiştiren medyayı tüketiyorlar.
  • 2:12 - 2:15
    Böylece demokrasiye karşı
    tutum ve içindeki rollerine
  • 2:15 - 2:18
    kaderci ve alaycı bir tavır katıyorlar.
  • 2:18 - 2:21
    Raporun şu bağlamda
    sonuçlandırılması şaşırtıcı değil:
  • 2:21 - 2:24
    Basın, özellikle magazin
  • 2:24 - 2:26
    demokrasimizdeki rollerinin önemine
  • 2:26 - 2:29
    uymuyor gibi görünmekte.
  • 2:29 - 2:30
    Buradaki herhangi birinin
  • 2:30 - 2:32
    bu görüşe karşı çıkacağından şüpheliyim.
  • 2:32 - 2:34
    Eğer Hansard haklı ise,
    ki genelde öyleler,
  • 2:34 - 2:37
    o zaman elimizde gerçekten
    büyük bir problem var demektir.
  • 2:37 - 2:39
    Önümüzdeki 10 dakikayı
  • 2:39 - 2:41
    buna ağırlık vererek geçirmek istiyorum.
  • 2:41 - 2:43
    Paisley salyangozundan beri,
  • 2:43 - 2:45
    özellikle son on yılda,
  • 2:45 - 2:47
    sivil toplumun çeşitli
    yönleriyleilgili olduğu için
  • 2:47 - 2:49
    yasal yükümlülük kavramı etrafında
  • 2:49 - 2:52
    çok fazla düşünce geliştirildi.
  • 2:52 - 2:54
    Genel olarak yasal yükümlülük,
  • 2:54 - 2:58
    birey veya bireylerin, bir başkasına
    zarar verme potansiyeli olan
  • 2:58 - 3:00
    bir faaliyette bulunmasıyla ortaya çıkar.
  • 3:00 - 3:03
    Fiziksel, zihinsel veya ekonomik olabilir.
  • 3:03 - 3:05
    Bu esas olarak bariz alanlara odaklanır.
  • 3:05 - 3:08
    Örneğin çocuklara ve gençlere,
    servis personelimize,
  • 3:08 - 3:11
    yaşlılara ve hastalara karşı
    empatik tepki vermemiz gibi.
  • 3:11 - 3:15
    Nadiren, şayet, mevcut hükümet
    sitemimizin kırılganlığı etrafında
  • 3:15 - 3:19
    eşit önemde argümanlara
    kadar genişletilirse,
  • 3:19 - 3:23
    dürüstlük, kesinlik ve tarafsızlığın
  • 3:23 - 3:25
    bilgili, katılımcı bir demokrasiyi
  • 3:25 - 3:27
    inşa etme ve yerleştirme süreci için
  • 3:27 - 3:29
    temelini oluşturur.
  • 3:29 - 3:31
    Hakkında ne kadar düşünürsen
  • 3:31 - 3:33
    o kadar yabancılaşıyor.
  • 3:33 - 3:34
    Birkaç yıl önce
  • 3:34 - 3:36
    yeni bir okul açma zevkine nail oldum.
  • 3:36 - 3:37
    İngiltere'nin kuzeydoğusundaydı.
  • 3:37 - 3:41
    Öğrencileri tarafından Academy 360
    olarak yeniden adlandırılmıştı.
  • 3:41 - 3:43
    Etkileyici yollarından geçerken,
  • 3:43 - 3:44
    cam kaplı avluda,
  • 3:44 - 3:46
    karşımda, duvara gömülmüş
  • 3:46 - 3:48
    ateşli harflerle
  • 3:48 - 3:51
    Marcus Aurelius'un ünlü uyarısı vardı:
  • 3:51 - 3:53
    Eğer gerçek değilse, söyleme;
  • 3:53 - 3:57
    Eğer doğru değilse, yapma.
  • 3:57 - 3:59
    Başöğretmen beni ona
    bakarken gördü ve dedi ki:
  • 3:59 - 4:01
    ''Bu bizim okul sloganımız."
  • 4:01 - 4:03
    Londra'ya giden trende
  • 4:03 - 4:05
    bunu aklımdan atamadım.
  • 4:05 - 4:07
    Durmadan düşündüm,
  • 4:07 - 4:10
    birbirimizden minimum beklentimiz olarak
  • 4:10 - 4:12
    bu basit düşünceyi kabul etmemiz
  • 4:12 - 4:15
    gerçekten 2 bin yılımızdan
    fazlasını alabilir mi?
  • 4:15 - 4:17
    Yasal yükümlülük konseptini geliştirmenin,
  • 4:17 - 4:19
    paylaşılan ama gittikçe tehlikede olan
  • 4:19 - 4:21
    demokratik değerlerimizin
    korunmasını içermesi için
  • 4:21 - 4:24
    genişletmemizin zamanı gelmedi mi?
  • 4:24 - 4:26
    Sonuçta birçok meslekte
  • 4:26 - 4:28
    yasal yükümlülüğün olmaması
  • 4:28 - 4:30
    kolayca ihmal suçlamalarına yol açabilir.
  • 4:30 - 4:34
    Durum böyle olunca,
  • 4:34 - 4:36
    kendi toplumlarımızın sağlığı
  • 4:36 - 4:38
    ve onları destekleyecek değerler konusunda
  • 4:38 - 4:41
    aslında ihmalkar olduğumuz düşüncesiyle
    gerçekten rahat olabilir miyiz?
  • 4:41 - 4:44
    Herhangi biri dürüstçe,
  • 4:44 - 4:48
    yerleşik demokrasimizi
    muhtemelen sarsabilecek
  • 4:48 - 4:51
    kırılgan demokrasimize
    zarar verebileceğini
  • 4:51 - 4:54
    öngörebildikleri şekillerde
    davranmaktan kaçınmak için
  • 4:54 - 4:56
    Hansard'ın şiddetle kınadığı
    bazı medyaların
  • 4:56 - 4:59
    yeterince özen gösterdiği
    bulgusunu öne sürebilir mi?
  • 4:59 - 5:01
    Şimdi, bunun otosansür de olsa
  • 5:01 - 5:04
    bir sansür biçimine
    kolayca sürüklenebileceğini
  • 5:04 - 5:05
    iddia edenler olacak.
  • 5:05 - 5:07
    Buna inanmıyorum.
  • 5:07 - 5:09
    İfade özgürlüğünü daha geniş ahlaki
  • 5:09 - 5:11
    ve sosyal sorumluluklarla dengelemek
  • 5:11 - 5:14
    mümkün olmak zorunda.
  • 5:14 - 5:16
    Size bir film yapımcısı olarak
  • 5:16 - 5:19
    kendi kariyerimden bir örnekle
    açıklamama izin verin.
  • 5:19 - 5:21
    Bu kariyer boyunca,
  • 5:21 - 5:23
    bir film yapımcısının,
  • 5:23 - 5:26
    kendi işlerini, dışarıda tutması
    ya da kendi hayatı, kendi ailesi
  • 5:26 - 5:28
    ve hepimizin içinde yaşadığı toplum için
  • 5:28 - 5:31
    uygun olduğuna inandığı değer
    kümesinin üzerinde tutması gerektiğini
  • 5:31 - 5:35
    asla kabul etmedim.
  • 5:35 - 5:36
    Daha ileri giderdim.
  • 5:36 - 5:39
    Sorumlu bir film yapımcısı
  • 5:39 - 5:42
    işlerinin değerini kendisinin
    içinde yaşamak istediği dünyayı
  • 5:42 - 5:45
    daha az gerçek olacak dereceye
    kadar asla düşürmemelidir.
  • 5:45 - 5:48
    Gördüğüm üzere, film yapımcıları,
    gazeteciler hatta blog yazarları
  • 5:48 - 5:52
    hepsinin; iyi geliştirilmiş profesyonel
    yetenekleriyle birleştirdikleri
  • 5:52 - 5:54
    ortalama içsel güçleriyle ortaya çıkan
  • 5:54 - 5:58
    sosyal beklentilerle
    yüzleşmesi gerekmekte.
  • 5:58 - 6:01
    Açıkçası bu zorunlu bir görev değil,
  • 6:01 - 6:04
    ama yetenekli film yapımcısı ve sorumlu
    gazeteci hatta blog yazarı için,
  • 6:04 - 6:07
    bana tamamen kaçınılmaz gibi geliyor.
  • 6:07 - 6:09
    Şunu her zaman hatırlamalıyız;
  • 6:09 - 6:12
    bireysel özgürlük ve partneri
  • 6:12 - 6:14
    yaratıcı özgürlük anlayışımız
  • 6:14 - 6:16
    Batı fikirleri tarihinde nispeten yeni.
  • 6:16 - 6:18
    Bu sebeple genellikle azımsanır
  • 6:18 - 6:21
    ve çok çabuk zarar görebilir.
  • 6:21 - 6:23
    Bu kolayca kaybedilen bir ödül.
  • 6:23 - 6:25
    Bir kez kaybolduğunda
    ve teslim olunduğunda
  • 6:25 - 6:28
    geri kazanılması çok, çok zor olabilir.
  • 6:28 - 6:30
    İlk savunma hattı
  • 6:30 - 6:32
    kendi standartlarımız olmalı.
  • 6:32 - 6:36
    Bir sansür veya mevzuat tarafından
    tarafımıza uygulananlar değil;
  • 6:36 - 6:37
    kendi standartlarımız ve doğruluğumuz.
  • 6:37 - 6:39
    Birlikte çalıştığımız kişilerle
  • 6:39 - 6:41
    ilgilenirkenki dürüstlüğümüz.
  • 6:41 - 6:45
    Toplum içinde faaliyet
    gösterdiğimizdeki standartlarımız.
  • 6:45 - 6:46
    Bu standartlarımızın
  • 6:46 - 6:49
    sürdürülebilir sosyal bir gündem ile
    bütün bir parça olması gerekir.
  • 6:49 - 6:51
    Bunlar kolektif bir sorumluluğun parçası;
  • 6:51 - 6:54
    sanatçının veya gazetecinin sorumluluğu
  • 6:54 - 6:56
    dünyayla olduğu gibi başa çıkmak.
  • 6:56 - 6:58
    Bu da, sırasıyla,
  • 6:58 - 7:01
    toplumu yönetenlerin
    sorumluluğuyla el ele gitmeli,
  • 7:01 - 7:03
    o dünyayla da yüzleşmeleri,
  • 7:03 - 7:05
    ve onun neden olduğu hastalıkların
  • 7:05 - 7:08
    kötüye kullanılmasını
    özendirmemeleri için.
  • 7:08 - 7:10
    Yine de, çarpıcı bir
    şekilde netleştiği gibi
  • 7:10 - 7:13
    son birkaç yılda,
  • 7:13 - 7:15
    bu sorumluluk medyanın
    geniş kesimleri tarafından
  • 7:15 - 7:18
    büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır.
  • 7:18 - 7:20
    Sonuç olarak, Batı dünyasında,
  • 7:20 - 7:23
    protesto partilerinin
    aşırı basit politikaları
  • 7:23 - 7:25
    ve onların büyük ölçüde
    hayal kırıklığına uğramış,
  • 7:25 - 7:27
    daha yaşlı nüfusa itirazları,
  • 7:27 - 7:29
    ilgisizlik ve en azından bazı gençleri
  • 7:29 - 7:31
    temsil eden önemsiz takıntıyla
  • 7:31 - 7:33
    birlikte ele alındığında,
  • 7:33 - 7:35
    bu ve benzeri çağdaş sapmalar,
  • 7:35 - 7:37
    aktif, bilgili tartışma ve katılımdan
  • 7:37 - 7:41
    kurtulmak için tehdit oluşturmakta.
  • 7:41 - 7:43
    Aktif sözcüğünü vurgularım.
  • 7:43 - 7:45
    Liberteryenlerden en kızgın olanı,
  • 7:45 - 7:48
    Donoghue ve Stevenson'ın
    mahkemeden atılması gerektiğini
  • 7:48 - 7:51
    ve eğer içinde salyangoz olan
    zencefilli bira satmaya devam ederse,
  • 7:51 - 7:54
    Stevenson'ın sonunda
    iflas edeceğini iddia edebilir.
  • 7:54 - 7:57
    Ama çoğumuz, devletin yasal
    yükümlülüğünü yerine getirmesi için
  • 7:57 - 8:00
    bence küçük bir rol kabul ediyoruz.
  • 8:00 - 8:03
    Buradaki anahtar kelime makul.
  • 8:03 - 8:07
    Hakimler sormalı;
    makul özeni gösterdiler mi
  • 8:07 - 8:08
    ve eylemlerinin sonuçlarını,
  • 8:08 - 8:10
    makul bir şekilde öngörebildiler mi?
  • 8:10 - 8:13
    Zorlayıcı devlet iktidarını
    belirtmekten çok,
  • 8:13 - 8:17
    ne de olsa medyada demokratik söylemimizin
  • 8:17 - 8:19
    çoğunun tonunu
  • 8:19 - 8:22
    ve içeriğini belirleyenlere yönelik
  • 8:22 - 8:25
    uygulamak istediğim
    sağduyu mantıklılık testi.
  • 8:25 - 8:28
    Demokrasi, işe yaraması için
    şunu gerektirir:
  • 8:28 - 8:31
    mantıklı erkekler ve kadınlar
    zor, bazen karmaşık konuları
  • 8:31 - 8:33
    anlamak ve tartışmak için zaman ayırırlar.
  • 8:33 - 8:35
    Bunu, anlaşma olmasa bile,
  • 8:35 - 8:38
    en azından üretken
  • 8:38 - 8:40
    ve uygulanabilir bir uzlaşmaya yol açan
  • 8:40 - 8:42
    anlayış türüne çabalayan
    bir atmosferde yaparlar.
  • 8:42 - 8:44
    Politika seçimlerle ilgili,
  • 8:44 - 8:48
    ve bu seçimler içinde politika,
    önceliklerle ilgili.
  • 8:48 - 8:51
    Bu, çelişen tercihleri
    gerçeğe dayalı olarak
  • 8:51 - 8:56
    her yerde ve her zaman
    uzlaştırmakla ilgili.
  • 8:56 - 8:59
    Fakat gerçeklerin kendileri çarpıtılırsa,
  • 8:59 - 9:02
    kararların, kaçınılmaz olarak
    takip eden toplum üzerindeki
  • 9:02 - 9:04
    tüm stres ve gerginliklerle
  • 9:04 - 9:06
    sadece daha fazla çatışma
    yaratması muhtemeldir.
  • 9:06 - 9:08
    Medya karar vermek zorunda:
  • 9:08 - 9:12
    Rollerini kışkırtıcı mı
  • 9:12 - 9:14
    bilgilendirici olarak mı görüyorlar?
  • 9:14 - 9:17
    Çünkü sonunda
  • 9:17 - 9:19
    güven ve liderliğin birleşimine gelir.
  • 9:19 - 9:22
    Elli yıl önce bu hafta,
    Başkan John F. Kennedy
  • 9:22 - 9:23
    iki çığır açan konuşma yaptı.
  • 9:23 - 9:27
    İlki silahsızlanma, ikincisi de
    sivil haklar üzerine.
  • 9:27 - 9:29
    Birincisi hemen
  • 9:29 - 9:31
    Nükleer Test Yasağı Anlaşması'na yol açtı.
  • 9:31 - 9:34
    İkincisi 1964 Sivil Haklar
    Yasası'na yol açtı.
  • 9:34 - 9:37
    Her ikisi de dev sıçramaları temsil eder.
  • 9:37 - 9:40
    İyi yönetilen ve bilgili demokrasi,
  • 9:40 - 9:42
    çok güzel şeyler başarabilir
  • 9:42 - 9:44
    ama bir ön koşul var.
  • 9:44 - 9:47
    Karar vericilere güvenmek zorundayız.
  • 9:47 - 9:49
    Kendilerinin değil,
  • 9:49 - 9:51
    herkesin çıkarına yönelik
    hareket ettiklerine.
  • 9:51 - 9:54
    Açıkça ortaya konuldu:
  • 9:54 - 9:56
    Gerçeğe dayalı
    seçeneklere ihtiyacımız var,
  • 9:56 - 9:57
    birkaç güçlü
  • 9:57 - 9:59
    ve sık sık kendi
    dar gündemlerini takip eden
  • 9:59 - 10:02
    potansiyel olarak
    manipülatif şirketlere değil.
  • 10:02 - 10:04
    Ancak kendi kararlarımızı verebileceğimiz
  • 10:04 - 10:06
    doğru, ön yargısız bilgilere.
  • 10:06 - 10:09
    Saygın, tatmin hayatlar
    sağlamak istiyorsak
  • 10:09 - 10:11
    çocuklarımız ve onların çocukları için
  • 10:11 - 10:14
    yasal yükümlülüğü, canlı
  • 10:14 - 10:15
    ve umarım kalıcı bir demokrasi için
  • 10:15 - 10:18
    mümkün olan en üst düzeyde uygulamalıyız.
  • 10:18 - 10:20
    Dinlediğiniz için çok teşekkür ederim.
  • 10:20 - 10:24
    (Alkış)
Title:
Medyanın "yasal yükümlülüğü" var mı?
Speaker:
David Puttnam
Description:

Bu düşündürücü konuşmada, David Puttnam medya hakkında büyük bir soru soruyor: Bilgili vatandaşlar yaratmak ahlaki zorunluluğu mu veya herhangi bir işte olduğu gibi kâr peşinde koşmakta özgür mü? Onun kâr ve sorumluluğu dengelemeye yönelik çözümü cesur… ve siz hemfikir olmayabilirsiniz. (TEDxHousesofParliament'te çekildi.)

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
10:41

Turkish subtitles

Revisions