< Return to Video

Kültürümüzün bize söylediği yalanlar ve yaşamak için daha iyi bir yol

  • 0:01 - 0:03
    Bazen hayatta
    kötü geçen dönemlerimiz olur.
  • 0:04 - 0:06
    Ben bu dönemi 2013 yılında yaşadım.
  • 0:06 - 0:08
    Evliliğim yeni bitmişti
  • 0:08 - 0:10
    ve bu başarısız
    birliktelikte aşağılanmıştım.
  • 0:11 - 0:13
    Çocuklarım üniversite için
    evden ayrılıyorlardı.
  • 0:14 - 0:16
    Çoğunlukla muhafazakâr dönemde büyüdüm
  • 0:16 - 0:18
    ama muhafazakârlık değişti
  • 0:18 - 0:20
    ve bir sürü arkadaşımı da kaybettim.
  • 0:20 - 0:23
    Yaptığım şey ise
    bir dairede yalnız yaşamak
  • 0:23 - 0:25
    ve sadece çalışmaktı.
  • 0:25 - 0:29
    Çekmeceleri açtığınızda
    mutfak eşyaları olması gerekliyken
  • 0:29 - 0:30
    benimkiler Post-it ile doluydu.
  • 0:31 - 0:34
    Tabakların dizili olması gereken
    diğer raflarda ise
  • 0:34 - 0:35
    zarflar vardı.
  • 0:36 - 0:39
    İş ve haftaiçi arkadaşlarım vardı
    fakat haftasonu için yalnızdım.
  • 0:40 - 0:44
    Bu yüzden haftasonlarım uzun
    ve uğultulu sessizliklerden ibaretti.
  • 0:44 - 0:46
    Yapayalnızdım.
  • 0:46 - 0:50
    Yalnızlık, beklenmedik bir şekilde bana
  • 0:50 - 0:53
    bir korku, karnımda bir yanma ile
    hissettiriyordu kendisini.
  • 0:53 - 0:56
    Biraz da sarhoşluk gibi
    yanlış kararlar aldırıyordu,
  • 0:56 - 1:01
    hayatın akışınına kapılmıştım
    ve sağlam bir duruşum yoktu.
  • 1:02 - 1:05
    Bu zamanın en acılı yanı ise
    farkına varmaktı.
  • 1:05 - 1:08
    Dairemdeki boşluk ise
  • 1:08 - 1:10
    içimdeki boşluğun bir yansımasıydı,
  • 1:10 - 1:14
    ve kültürümüzdeki
    bazı yalanlara inanmıştım.
  • 1:15 - 1:19
    İlk yalan kariyer başarısının
    tatmin edici olmasıydı.
  • 1:19 - 1:20
    Ben debir hayli
    kariyer başarısı edindim
  • 1:20 - 1:23
    ve fark ettim ki kariyer olası bir
    başarısızlıkta duyacağım
  • 1:23 - 1:25
    utançtan uzaklaşmamı sağlıyordu.
  • 1:25 - 1:28
    Fakat bu bana olumlu bir şey vermedi.
  • 1:28 - 1:32
    İkinci yalan ise
    eğer bir zafer daha kazanırsam
  • 1:32 - 1:35
    kendimi mutlu edebileceğimdi.
  • 1:35 - 1:38
    6-7 kilo ver, biraz daha fazla yoga yap
  • 1:38 - 1:39
    böylece mutlu olursun.
  • 1:40 - 1:42
    Bu sadece kendi kendine
    yeterliliğin yalanıydı.
  • 1:42 - 1:45
    Ölüm döşeğindeki birinin de
    size söyleyebileceği gibi
  • 1:45 - 1:48
    insanları mutlu eden
    hayattaki derin ilişkilerdir,
  • 1:48 - 1:50
    kendi kendine yetmekten vazgeçmektir.
  • 1:52 - 1:54
    Üçüncü yalan ise meristokrasi inancıydı.
  • 1:56 - 1:59
    Meristokrasinin mesajına göre
    başardığınız şeysiniz.
  • 1:59 - 2:01
    Meritokraside yanlış bilinen ise şu:
  • 2:01 - 2:04
    Saygın markalara tutunabilirseniz
    itibar kazanabilirsiniz.
  • 2:04 - 2:07
    Meristokrasinin duygusu koşullu sevgidir;
  • 2:07 - 2:09
    nasıl seveceğinizi "kazanabilirsiniz."
  • 2:09 - 2:12
    Meristokrasinin antropolojisinde ise
    saflaştırılacak bir ruh değil
  • 2:12 - 2:15
    artırılabilecek bir
    yetenekler bütünüsüzdür.
  • 2:15 - 2:17
    Meritokrasinin kötü düşüncesine göre,
  • 2:17 - 2:19
    başkalarından biraz daha fazla
    şey başaran insanlar
  • 2:19 - 2:22
    aslında onlardan biraz daha
    fazlasını hak ediyorlardır.
  • 2:22 - 2:24
    Böylece günahın ödemesi yine günahtır.
  • 2:25 - 2:27
    Benim günahlarım ise ihmal,
  • 2:27 - 2:29
    arkadaşlarım ihtiyaç duyduğunda
    orada olamamak,
  • 2:29 - 2:31
    mazeretler, tartışmadan kaçınmak.
  • 2:32 - 2:35
    Garip olan şeyse
    bir vadiye düşüyor gibiydim,
  • 2:35 - 2:36
    bağlantı kopukluğu olan bir vadi
  • 2:36 - 2:38
    ve birçok insan da bunu yaşıyordu.
  • 2:39 - 2:41
    Kariyerimin sırrı ise
  • 2:41 - 2:42
    bu tür yaşadığım çoğu şeyin
  • 2:42 - 2:45
    diğer insanların da her zaman
    başına geliyor olması.
  • 2:45 - 2:48
    Ben ortalama üstü becerileri olan
    çok ortalama bir insanım.
  • 2:48 - 2:49
    (Kahkahalar)
  • 2:49 - 2:51
    Ben tarafsızdım.
  • 2:51 - 2:54
    Aynı zamanda, diğer insanlar da tarafsız,
  • 2:55 - 2:57
    birbirleri tarafından parçalanmış
    ve izoleydiler.
  • 2:57 - 3:00
    45 yaşını geçmiş Amerikalıların
    %35'i kronik olarak yalnız.
  • 3:00 - 3:02
    Amerikalıların yalnızca %8'i
  • 3:02 - 3:05
    komşularıyla anlamlı
    sohbet ettiklerini bildiriyorlar.
  • 3:05 - 3:08
    Amerikalıların yalnızca %32'si
    komşularına güveniyor,
  • 3:08 - 3:10
    ayrıca sadece %18'i milenyum kuşağından.
  • 3:10 - 3:12
    En hızlı büyüyen politik parti
    bağımsız olan.
  • 3:12 - 3:15
    En hızlı büyüyen din
    yine bağımsız olan.
  • 3:15 - 3:18
    Depresyon oranları
    ve zihinsel sağlık problemleri artıyor.
  • 3:18 - 3:21
    İntihar oranı ise 1999'dan beri %30 arttı.
  • 3:21 - 3:23
    Ergenlikte intihar oranı
    geçen birkaç senede,
  • 3:23 - 3:26
    %70 oranında yükseldi.
  • 3:27 - 3:30
    45 bin Amerikalı her sene
    kendisini öldürüyor;
  • 3:30 - 3:32
    72 bin kişi opioid bağımlılığından ölüyor,
  • 3:32 - 3:36
    beklenen yaşam süresi
    gittikçe düşüyor, artmıyor.
  • 3:37 - 3:40
    Yani anlatmak istediğim şey,
    şunu anlatmak için geldim,
  • 3:40 - 3:43
    ekonomik bir krizdeyiz,
    çevresel bir krizdeyiz
  • 3:43 - 3:44
    ve siyasi bir krizdeyiz.
  • 3:44 - 3:46
    Ayrıca sosyal ve ilişki krizlerimiz var;
  • 3:46 - 3:47
    biz o vadideyiz.
  • 3:47 - 3:49
    Birbirimizi paramparça ettik.
  • 3:49 - 3:52
    Washington'dan gelen
    yalanlar şelalerimiz var.
  • 3:52 - 3:53
    Biz öyle bir vadideyiz ki.
  • 3:53 - 3:55
    Son beş yıl boyunca şunu düşündüm:
  • 3:55 - 3:57
    Bir vadiden nasıl kurtuluruz?
  • 3:57 - 4:00
    Yunanlıların söylediği gibi
    "Bilgelik yolunda acı çekiyorsun."
  • 4:01 - 4:05
    Bu karanlık noktadan başlayarak
    birkaç şey fark ettim.
  • 4:05 - 4:08
    İlki, bağımsızlığın berbat bir şey olduğu.
  • 4:09 - 4:12
    Ekonomik bağımsızlık tamam,
    politik bağımsızlık iyi
  • 4:12 - 4:13
    ama sosyal bağımsızlık berbat.
  • 4:14 - 4:16
    Köklendirilmemiş insan başıboş biridir.
  • 4:16 - 4:20
    Köklendirilmemiş insan hatırlanmaz
    çünkü kendini bir şeylere adamamış.
  • 4:21 - 4:24
    Bağımsızlık yüzmek isteyeceğiniz
    bir okyanus değil,
  • 4:24 - 4:26
    karşıya geçmek için bir ırmak.
  • 4:26 - 4:29
    Böylece sadece kendinizi
    karşıya geçmeye adayabilirsiniz.
  • 4:29 - 4:31
    Öğrendiğim ikinci şey,
  • 4:31 - 4:34
    hayatta kötü bir şeyler
    yaşadığınız bir dönemde
  • 4:34 - 4:35
    kırılmış da olabilir
  • 4:35 - 4:36
    kırılıp açılmış da olabilirsiniz.
  • 4:37 - 4:39
    Kalbi kırık olan insanları biliyoruz.
  • 4:39 - 4:41
    Bazı acılara katlanmışlar
    ve küçülmüş hissediyorlar,
  • 4:41 - 4:44
    daha sinirli, içerlemiş
    ve saldırgan oluyorlar.
  • 4:44 - 4:45
    Söyleyişte olduğu gibi,
  • 4:45 - 4:48
    ''Dönüştürülemeyen acı iletilir.''
  • 4:48 - 4:50
    Fakat diğer insanlar kırılıp açılmış.
  • 4:51 - 4:54
    Acı çekmenin büyük gücü
    hayata bir süre ara vermektir.
  • 4:54 - 4:57
    Size düşündüğünüz gibi bir
    insan olmadığınızı hatırlatır.
  • 4:57 - 4:59
    İlahitayçı Paul Tillich,
  • 4:59 - 5:02
    ''Acı çekerken içinden geçtiğiniz kat
  • 5:02 - 5:03
    aslında ruhunuzun temelidir,
  • 5:03 - 5:06
    içinden geçtikçe yeni bir boşluk oluşur,
  • 5:06 - 5:08
    içinden geçtikçe yeni bir boşluk oluşur.
  • 5:09 - 5:12
    Önceden fark etmediğiniz
    derinliklerle karşılaşırsınız,
  • 5:12 - 5:14
    yalnızca ruhsal ve dinsel besinler
    bu derinlikleri doldurur.
  • 5:16 - 5:19
    Buraya geri döndüğünüzdeyse,
    egodan sıyrılın
  • 5:19 - 5:21
    ve kalbinizin içine yerleşin,
  • 5:21 - 5:23
    arzulayan kalbinize yerleşin.
  • 5:23 - 5:26
    Birine duyduğumuz özlem
    ve sevgi düşüncesi,
  • 5:26 - 5:29
    Louis de Bernières'in kitabında
    tanımladığı şey gibidir.
  • 5:29 - 5:31
    ''Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini''
  • 5:31 - 5:33
    Yaşlı bir adam
  • 5:33 - 5:35
    kızına eski eşiyle ilişkisini anlatıyor
  • 5:35 - 5:37
    ve yaşlı adam diyor ki
  • 5:37 - 5:40
    ''Sevgi, artık aşk yanıp
    kül olduğunda geriye kalandır.
  • 5:40 - 5:43
    Bu bir sanat ve şanslı bir kaza aslında.
  • 5:44 - 5:45
    Annen ve ben bu duyguları yaşadık.
  • 5:45 - 5:48
    Yeraltına karşı büyüyen köklerimiz,
  • 5:48 - 5:51
    dallardan sarkan güzel çiçeklerimiz vardı,
  • 5:51 - 5:53
    ve fark ettik ki biz tek bir ağacız,
    iki tane değil.
  • 5:54 - 5:56
    Bu kalplerin özlem duyduğu şey.
  • 5:56 - 5:58
    Kalbinde ikinci fark edeceğiniz
    şey ruhunuzdur.
  • 5:59 - 6:02
    Şu an size Tanrı'ya inanıp
    inanmadığınızı sormuyorum.
  • 6:02 - 6:04
    Bilin ki sizin bir parçanızın şekli,
    büyüklüğü, rengi
  • 6:04 - 6:06
    ve kilosu yoktur ama bu ölçüsüz şey size
  • 6:06 - 6:09
    sonsuz bir haysiyet ve değer katar.
  • 6:09 - 6:11
    Zengin ve başarılı insanlarda
  • 6:11 - 6:13
    başarısız olanlardan
    daha fazlası yoktur.
  • 6:14 - 6:17
    Kölelik yanlıştır çünkü bu,
    başka bir ruhu yok etmektir.
  • 6:17 - 6:20
    Tecavüz, bazı fiziksel moleküllere
    saldırıda bulunmaktan,
  • 6:20 - 6:23
    daha fazlası diğer bir insanın ruhuna
    hakaret teşebbüsüdür.
  • 6:23 - 6:26
    Sonrasında ruh ne mi yapar?
    Doğruluk için özlem duyar.
  • 6:26 - 6:30
    Kalp diğerleriyle kaynaşmayı özler,
    ruh ise dürütslüğü özler.
  • 6:30 - 6:33
    Böylece Einstein'dan ödünç aldığım üçüncü
    farkındalığım oluştu.
  • 6:34 - 6:36
    ''Sahip olduğunuz sorun
  • 6:36 - 6:39
    kendi yarattığınız
    bilinç seviyeniz ile çözülemez.
  • 6:39 - 6:43
    Farklı bir bilinç düzeyine çıkmalısınız.''
  • 6:43 - 6:44
    Peki siz ne yapıyorsunuz?
  • 6:44 - 6:47
    Pekala, yapacağınız ilk şey
    kendinizi arkadaşlarınıza fırtlatmak
  • 6:47 - 6:50
    ve daha önce hiç bahsetmediğiniz
    en derin konuları konuşmak.
  • 6:50 - 6:52
    Ama yapacağınız ikinci şey,
  • 6:52 - 6:54
    kalabalıkların içine
    yalnız dışarı çıkmak.
  • 6:54 - 6:57
    Gösteri yapacak hiçkimsenin
    olmadığı bir alana gidip
  • 6:57 - 6:59
    ego hiçbir şey yapamayıp parçalanıyorken
  • 6:59 - 7:01
    işte o zaman sevilebilirsiniz.
  • 7:02 - 7:05
    Bir arkadaşım vardı, kızı doğduğu zaman
  • 7:05 - 7:09
    kızını evrimin gerektirdiğinden daha çok
    sevdiğini fark ettiği söylemişti.
  • 7:09 - 7:10
    (Kahkahalar)
  • 7:10 - 7:12
    Her zaman bunu sevmişimdir.
  • 7:12 - 7:13
    (Alkışlar)
  • 7:13 - 7:16
    Çünkü bu bizim içimizden gelen huzur,
  • 7:16 - 7:18
    birbirimize duyduğumuz
    tanımlanamayan ilgi ile açıklanabilir.
  • 7:19 - 7:21
    O noktaya dokunduğunuz anda,
    kurtarılmaya hazırsınız demektir.
  • 7:22 - 7:24
    Vadideyken en zor şey
  • 7:25 - 7:27
    dışarı tırmanamamaktır,
  • 7:27 - 7:29
    birisi size ulaşmalı ve dışarı çekmeli.
  • 7:29 - 7:30
    Ben bunu yaşadım.
  • 7:31 - 7:34
    Şanslıyım ki Kathy ve David
    adında bir çift beni bir eve davet etti
  • 7:34 - 7:35
    ve onlar...
  • 7:36 - 7:39
    Santi adında DC devlet okuluna
    giden bir çocukları vardı.
  • 7:39 - 7:41
    Santi'nin kalacak yer arayan
    bir arkadaşı vardı
  • 7:41 - 7:43
    çünkü annesinin
    zihinsel sağlığı bozulmuştu.
  • 7:43 - 7:46
    Bu çocuk bir arkadaş edindi.
    O da başka bir arkadaş.
  • 7:46 - 7:48
    Evlerine altı sene önce gittiğim zaman,
  • 7:48 - 7:51
    kapıya doğru yürüdüm,
    mutfak masasında yaklaşık 25 kişi,
  • 7:51 - 7:53
    ve aşağıda bodrumda
    uyuyan bir grup daha vardı.
  • 7:53 - 7:55
    Kendimi bir çocuğa tanıtmak için uzandım,
  • 7:55 - 7:58
    şöyle söyledi:
    ''Aslında burada el sıkışmıyoruz.
  • 7:58 - 8:00
    Sarılıyoruz.''
  • 8:00 - 8:03
    Ve ben de kucaklaşmayı pek sevmem
  • 8:03 - 8:07
    ama şehirde olduğum süre zarfında
    her perşembe akşamı evlerine giderdim,
  • 8:07 - 8:08
    bütün o çocuklara sarılırdım.
  • 8:08 - 8:10
    Onlar samimiyet istiyorlardı.
  • 8:10 - 8:14
    Sonuna kadar davrandığınız şekli
    korumanızı talep ediyorlardı.
  • 8:14 - 8:16
    Onlar yeni ve kültürel hastalıklara
  • 8:16 - 8:19
    tedavi olabilecek bir çare öğretiyorlardı.
  • 8:19 - 8:22
    En başa insanlarla olan
    ilişkileri koyan bir çare,
  • 8:22 - 8:25
    sadece kelime olarak değil,
    tam olarak gerçek.
  • 8:26 - 8:30
    Güzel olan ise,
    bu topluluklar her yerdeler.
  • 8:30 - 8:33
    Aspen Enstitüsü'nde bir şey başlattım:
    ''Weave: The Social Fabric.''
  • 8:33 - 8:34
    Logomuz burada.
  • 8:35 - 8:38
    Biz bir yere cup diye atladık
    ve her yerde örücüleri bulduk.
  • 8:39 - 8:41
    Asiaha Butler gibi insanlar buluyoruz,
  • 8:42 - 8:45
    Chicago'da, Englewood'da,
    şartları zor mahallelerde yaşayanlar.
  • 8:45 - 8:48
    Orası çok tehlikeli olduğu için
    taşınmayı düşünüyordu
  • 8:48 - 8:51
    ve caddenin karşısına baktı,
    iki küçük kız gördü,
  • 8:51 - 8:53
    kırık camlarla dolu arsada oynuyorlardı,
  • 8:53 - 8:56
    ve eşine dönüp dedi ki ''Taşınmıyoruz.
  • 8:56 - 8:59
    Bu durumu görmezden
    gelen bir aile olmayacağız.''
  • 8:59 - 9:03
    ''Englewood'da gönüllülük''ü
    Google'da aradı ve R.A.G.E. adında
  • 9:03 - 9:04
    orada büyük bir organizasyon yönetiyor.
  • 9:04 - 9:07
    Bu insanlardan bazıları
    çok zorlu vadileri gördüler.
  • 9:07 - 9:11
    Ohio'da evine antik geziden dönen
    Sarah adında bir kadınla tanıştım
  • 9:11 - 9:15
    ve kocasının iki çocuğunu öldürüp
    sonra da intihar etmiş olduğunu öğrendim.
  • 9:16 - 9:19
    Şimdi onun ücretsiz bir eczanesi var
    ve topluluktaki gönüllülerden biri.
  • 9:19 - 9:22
    Şimdi kadınlara şiddetle nasıl
    başa çıkılacağını öğretiyor.
  • 9:22 - 9:25
    Bana dedi ki ''Deneyimim
    sayesinde büyüdüm çünkü kızgındım.''
  • 9:25 - 9:28
    Onun bana yapmaya
    çalıştığı şeyle savaşacaktım,
  • 9:28 - 9:30
    dünyada değişim yaratarak.
  • 9:30 - 9:32
    Bak, o beni öldürmedi.
  • 9:32 - 9:33
    Ona şunu söylemiştim.
  • 9:33 - 9:37
    ''Bana yapmaya çalıştığın şeye
    lanet olsun, asla başaramayacaksın.''
  • 9:38 - 9:41
    Bu örücüler
    bireysel bir hayat yaşamıyorlardı,
  • 9:41 - 9:45
    Onların ilişkili bir hayatları vardı
    ve hayat değerleri farklıydı.
  • 9:45 - 9:46
    Manevi motivasyonları var.
  • 9:46 - 9:49
    Mesleki sertifikaları var,
    kendilerini yetiştirdiler.
  • 9:49 - 9:51
    Youngstown, Ohio'da biriyle tanıştım.
  • 9:51 - 9:53
    Kent meydanında bir pankart açmıştı:
  • 9:53 - 9:54
    ''Youngstown'ı Koru''
  • 9:54 - 9:56
    Onların radikal karışıklıkları var
  • 9:56 - 9:59
    ve ilişkilerde dahiler.
  • 9:59 - 10:01
    Mary Gordon adında bir kadın var,
  • 10:01 - 10:03
    Roots of Emphaty diye
    bir organizasyonu yönetiyor.
  • 10:03 - 10:06
    Yaptıkları şey bir grup çocuğu,
    bir sekizinci sınıfı alıp
  • 10:06 - 10:08
    bir anne ve bir küçük çocuğu koyup
  • 10:08 - 10:11
    küçük çocuğun ne düşündüğünü
    öğrencilere tahmin ettiriyorlar,
  • 10:11 - 10:12
    empatiyi öğretmek için.
  • 10:12 - 10:15
    Sınıfta diğerlerinden biraz daha
    büyük bir çocuk vardı,
  • 10:15 - 10:19
    çünkü bakıcı aile dönemi süresince
    okuldan geri kalmıştı,
  • 10:19 - 10:21
    annesinin cinayetine tanık olmuştu.
  • 10:21 - 10:23
    Bu çocuk, bebeği tutmak istedi.
  • 10:23 - 10:25
    Anne korkmuştu çünkü
    çocuk büyük ve ürkütücüydü.
  • 10:25 - 10:28
    Ama anne, Darren'a
    bebeği tutması için izin verdi.
  • 10:28 - 10:30
    Çocuğu tuttu ve bunu gayet iyi yaptı.
  • 10:31 - 10:34
    Bebeği geri verdiği zaman ebeveyinlik
    ile ilgili sorular sormaya başladı.
  • 10:35 - 10:37
    Son sorusu ise
  • 10:37 - 10:40
    ''Hiçkimsenin seni sevmediğini
    bilsen iyi bir baba olabilir miydin?''
  • 10:41 - 10:42
    Roots of Empathy'nin yaptığı şey
  • 10:42 - 10:45
    oraya ulaşmak
    ve insanları vadiden kurtarmak.
  • 10:45 - 10:47
    Örücülerin de yaptığı bu.
  • 10:49 - 10:51
    Bazıları mesleklerini değiştiriyorlar.
  • 10:52 - 10:54
    Bazıları ise aynı işte devam ediyorlar.
  • 10:55 - 10:57
    Ama değişmeyen şey,
    onlara için enerji dolular.
  • 10:58 - 10:59
    Şunu okudum,
  • 10:59 - 11:05
    E.O. Wilson çocukluğunu anlatan
    ''Natüralist'' isimli bir kitap yazdı.
  • 11:06 - 11:08
    Yedi yaşındayken ebeveynleri boşanıyor.
  • 11:09 - 11:12
    Ve onu Kuzey Florida'da
    Cennet Sahili'ne gönderiyorlar.
  • 11:12 - 11:14
    O daha önce hiç okyanus
  • 11:15 - 11:17
    veya denizanası görmemiş.
  • 11:17 - 11:21
    Şunu yazıyor, ''Yaratık çok şaşırtıcıydı.
    Hayal gücümün ötesindeydi.''
  • 11:22 - 11:23
    Rıhtımda otururken bir gün
  • 11:23 - 11:26
    bir vatozun, ayağının
    altında yüzdüğünü görüyor.
  • 11:26 - 11:30
    O anda hem hayranlık ve merak içinde
    bir natüralist doğuyor.
  • 11:30 - 11:33
    Bu gözlemi yapıyor:
  • 11:33 - 11:34
    Bir çocukken
  • 11:34 - 11:37
    hayvanları, yetişkinliğinize kıyasla
    iki kat büyük görürsünüz.
  • 11:38 - 11:40
    Bu her zaman bana ilham oldu
  • 11:40 - 11:45
    çünkü çocukken hep
    manevi bir tutku isteriz,
  • 11:45 - 11:48
    kendimizi tamamen bir şeye vermeyi
  • 11:48 - 11:50
    ve o meslek seviyesini bulmayı.
  • 11:50 - 11:52
    Bu örücülerin yanındayken
  • 11:52 - 11:55
    onlar başkalarını, normal insanlardan
    iki kat büyük görüyorlar.
  • 11:55 - 11:57
    İçlerindeki derinlikleri görüyorlar.
  • 11:58 - 12:00
    Ve karşılaştıkları şey keyif.
  • 12:01 - 12:05
    Hayatımızın ilk dağında,
    kariyeri yakalamaya çalışırken
  • 12:05 - 12:07
    mutluluğa ulaşmaya çalışıyoruz.
  • 12:08 - 12:11
    Mutluluk güzeldir,
    bireysel bir açılım gibi.
  • 12:11 - 12:12
    Bir zafer kazanırsınız,
  • 12:12 - 12:16
    terfi edersiniz, takımınız
    Super Bowl ödülünü kazanır,
  • 12:17 - 12:18
    mutlu olursunuz.
  • 12:18 - 12:22
    Keyif, insanın rahatlaması
    değildir, dağılmasıdır.
  • 12:23 - 12:27
    Anne ve çocuk arasındaki
    ten duvarının kalktığı andır,
  • 12:27 - 12:30
    bir natüralistin yalnızca
    doğada özgür olmasıdır.
  • 12:31 - 12:34
    Bir amaca veya işinize
    kendini kaptırdığınız andır,
  • 12:34 - 12:36
    tamamen kendinizi unutmuşsunuzdur.
  • 12:37 - 12:40
    Keyif, mutluluktan fazlasını
    hedeflemekten daha güzeldir.
  • 12:40 - 12:43
    İnsanlar keyfi kaybettiğinde
    ona giden geçitler topluyorum.
  • 12:43 - 12:45
    Favorilerimden biri Zadie Smith.
  • 12:45 - 12:48
    1999 yılında, Londra'da bir gece kulübünde
  • 12:48 - 12:51
    arkadaşlarını ararken çantasını bulamıyor
  • 12:51 - 12:53
    Ve aniden, onun da yazdığı gibi
  • 12:53 - 12:57
    ''ipince, büyük gözlü bir adam
    kalabalık arasında
  • 12:57 - 12:58
    elime uzandı.
  • 12:58 - 13:02
    Hep aynı soruyu sordu,
    ''Onu hissediyor musun?''
  • 13:02 - 13:06
    Abartılı topuklularım beni öldürüyordu,
    o gece ölebileceğimden korktum,
  • 13:06 - 13:08
    aynı zamanda keyiften
    boğulmuş durumdaydım,
  • 13:08 - 13:10
    ''Can I Kick It'' çalıyor olmalıydı,
  • 13:10 - 13:13
    dünya geçmişindeki bu kusursuz anda
  • 13:13 - 13:14
    ve ses sisteminde,
  • 13:14 - 13:16
    şimdi de ''Teen Spirit''
    çalmaya başlamıştı.
  • 13:16 - 13:19
    Adamın elimi tuttum,
    kafamın üstü uçtu gitti,
  • 13:19 - 13:23
    dans ettik ve kendimizi
    zevke teslim ettik.
  • 13:24 - 13:27
    Söylemeye çalıştığım şey
    iki tür zihniyet vardır.
  • 13:28 - 13:32
    İlki dağ zihniyeti, bireysel mutluluk
    ve kariyer başarısı hakkında.
  • 13:32 - 13:35
    Bu iyi bir zihniyet, buna karşı değilim.
  • 13:35 - 13:37
    Ama evrensel bir vadideyiz
  • 13:37 - 13:40
    çünkü bunu dengeleyecek
    başka bir zihniyetimiz yok.
  • 13:40 - 13:43
    Kendimizi bir insan
    olarak iyi hissedemiyoruz,
  • 13:43 - 13:46
    geleceği tanımlayan inancımızı yitirmişiz,
  • 13:46 - 13:49
    birbirimizi derinden görmüyoruz,
    iyi davranmıyoruz.
  • 13:50 - 13:52
    Bir sürü değişime ihtiyacımız var.
  • 13:52 - 13:54
    Ekonomik değişime ve çevresel değişime
    ihtiyacımız var.
  • 13:55 - 13:58
    Ayrıca kültürel ve ilişkisel
    devrimlere de ihtiyacımız var.
  • 13:58 - 14:02
    Kurtarılmış bir toplumun
    dilini adlandırmamız gerek.
  • 14:03 - 14:05
    Ve bana göre, örücüler
    bu dili çoktan bulmuşlar.
  • 14:06 - 14:09
    Benim sosyal değişim teorime göre
  • 14:09 - 14:11
    eğer küçük bir topluluk
    daha iyi yaşamaya karar verirse
  • 14:11 - 14:13
    diğerleri de kopyalar ve değişir.
  • 14:14 - 14:16
    Bu örücüler daha iyi yaşamanın
    bir yolunu bulmuşlar.
  • 14:16 - 14:18
    Bunu kuramlaştırmak zorunda değilsiniz.
  • 14:18 - 14:22
    Onlar ülkenin her yanında
    topluluk kurucuları.
  • 14:22 - 14:25
    Bizim hayatlarımızı
    değiştirmemiz gerekiyor.
  • 14:25 - 14:27
    böylece şunu diyebiliriz
    ''Ben örücüyüm, biz örücüleriz.''
  • 14:28 - 14:29
    Ve bunu yaparsak
  • 14:30 - 14:32
    içimizdeki boşluk doldurulur
  • 14:32 - 14:35
    ama en önemlisi
    sosyal birliktelik düzeltilir.
  • 14:35 - 14:36
    Çok teşekkür ederim.
  • 14:36 - 14:41
    (Alkışlar)
Title:
Kültürümüzün bize söylediği yalanlar ve yaşamak için daha iyi bir yol
Speaker:
David Brooks
Description:

Bizim topluluğumuz sosyal bir krizin ortasında, diyor köşe yazarı ve yazar David Brooks: ''Biz izole edilmiş ve parçalanmış bir vadide hapsolduk. Nasıl dışarı çıkma yolunu bulacağız?'' Brooks'un Amerika'da yaptığı yolculuklara -ve ''örücüler'' olarak bilinen olağanüstü insanlarla tanışmalarına- dayanan konuşmasında Brooks kendi kültürel devrime bakış açısını masaya yatırıyor ve bizi daha fazla anlamlı, amaçlı ve zevk veren hayatlar sürmemiz için güçlendiriyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
14:54

Turkish subtitles

Revisions