-
Uyanış
-
Uyanış, insan gelişiminin bir sonraki
doğal aşamasıdır.
-
Yani uyanış basitçe öz varlığımızın
doğasını tanımaktır.
-
Sadece birkaç kişinin
yaşayabileceği tuhaf,
-
mistik, dini
bir deneyim değildir.
-
Herkes için mevcuttur.
-
Esasen olduğumuz şey zaten tamamen uyanık,
tamamen farkında.
-
Ve tamamen sınırsızdır.
-
Gerçek doğanız,
-
size düşündüğünüzden daha yakındır.
-
Bilinç, evrenin nihai gerçekliğidir.
-
Bilimdeki bir sonraki adım,
bilincin asli olduğunu anlamaktır.
-
Uyanış nedir ki?
-
Biri bana bunu açıklasın.
-
Uyanan Zihin
Bölüm 1: Kendini Bil
-
Uyanış nedir?
-
Buna ister gerçek benlik,
ister yakın benlik, ister benliksizlik,
-
ister Buda doğası, Tao ya da
Mesih bilinci deyin.
-
Gerçekten fark etmez
-
Bu filmde ona farkındalık diyeceğiz.
-
Farkındalık
-
herhangi bir dinin ürünü değildir.
-
Uyanış ya da farkındalığı kavramak
-
bir rüyadan uyanmak gibidir.
-
Hayat oyunundaki karakterinizin
-
rüyası.
-
Karakterlerimiz aracılığıyla dünyayı
-
tüm güzelliği ve tüm çirkinliğiyle
-
deneyimliyoruz.
-
Bu deneyimi yaşam ve ölüm ikiliği olarak
adlandırabiliriz.
-
Karakterlerin düşünce ve hislerinde
-
sabitlenmiş bir şekilde dönüp dururuz.
-
İyi ve kötü.
-
Savaş ve barış.
-
Aydınlık ve karanlık.
-
Doğum ve ölüm.
-
Ta ki uyanıp bu filmdeki karakterin
-
biz olmadığımızı anlayana kadar.
-
Çağrı
-
Bu filmde,
gerçek doğanızı, entelektüel olarak değil
-
doğrudan deneyimlemeniz,
doğrudan keşfetmeniz için
-
size
bir davet gönderiyoruz.
-
Siz kimsiniz?
-
Bu daveti
-
farklı şekillerde tekrarlayacağız.
-
Kim olduğunuzu sorgularken,
-
her şeyin tam olarak olduğu gibi
olmasına izin verin.
-
Zihninizi bir şey olması için
-
ya da zihin düzeyinde bir yanıt bulmak
için hareket ettirmeyin.
-
Ve aynı zamanda zihni uzaklaştırmaya
çalışmayın.
-
Sadece kim olduğunuzu doğrudan
deneyimlemeye niyet edin.
-
‘Bilmeyen’ zihne izin verin.
-
Uyanış, dünyanın her seviyesindeki
tüm sorunların cevabıdır.
-
Ve eğer dünya sorunlarının
kökü bir yanılsamadan,
-
zihnin temel yanılsamasından
kaynaklanıyorsa
-
bu yanılsama,
benim bu sınırlı karakter olduğumdur.
-
Küçük, ayrı bir benlikle yaşadığımızda,
-
her zaman bir tür kesintisiz
tatminsizlik vardır.
-
Bu travma gibi büyük bir tatminsizlik
olabileceği gibi
-
arka planda hissedilen bir
duygu da olabilir.
-
Bir şeyler doğru değil.
-
Bir şeyler yanlış gibi.
Bir şeyleri kaçırıyorum.
-
Biraz zevk aldığımda,
dünyada bir şeyler başardığımda
-
İyi bir ilişkim olduğunda bile.
-
Bir an için duraklasam
-
izole edilmiş ya da bir şeylerden
kopmuşum gibi
-
tatminsiz bir his var.
-
Dolayısıyla, çoğu insanda varmış gibi
görünen bu his,
-
doğası bir tür ayrılık kaygısı
olan o küçük,
-
ayrı benlikten uyanmamız için
-
bizi motive edebilir.
-
Bu sınırlı karakterin istediği şeyi
elde etmeye yönelik bir eğilimi vardır.
-
Bu sadece koşullanmış kalıpların
toplamıdır;
-
istediği şeyi arzulamak ya da
istemediği şeyi uzaklaştırmaya çalışmak.
-
Bu, haz ilkesi diyebileceğiniz
sonsuz bir süreçtir,
-
bilirsiniz, hazzın peşinden gitmek,
acıdan kaçınmak.
-
Ve eğer bu karakter,
-
bu koşullanmış kalıp olduğumuza inanırsak,
-
o zaman acı çekeriz ve dünyada
acı yaratırız.
-
Dünya bu egoik bilincin bir yansıması
haline gelir.
-
Uyanmanın faydası sizin ve
-
etrafınızdaki
-
insanların daha az acı çekmesidir.
-
Tanrı anlayışımla ilk bağlantımın
-
hayatımda benim için en büyük uyanış
-
olduğuna dair hiç şüphem yok.
-
Sanki 50 yıldır gerçekten
uyuyormuşum gibi.
-
Etrafta bir robot gibi dolaşıyor,
gençliğimden beri
-
bana öğretilen şeyleri yapıyordum
bilirsiniz, tüm formülü biliyordum,
-
kızı elde et, arabayı elde et,
işi elde et, evi elde et, eşi elde et.
-
Hayatın nasıl işlemesi gerektiğini
düşündüğüm bir formül.
-
Ta ki 53 yaşıma gelene kadar.
-
Ve bunların çoğunu yapmış ve profesyonel
olarak bir dereceye kadar
-
başarılı olmuş olsam da, bunun öneminin
olmadığını fark ettim.
-
53 yaş civarında uyandım ve
-
bunun bir önemi olmadığını fark ettim ve
-
gerçekte ne kadar
az şey ifade ettiğini
-
her şeyin ne kadar anlamsız olduğunu
-
görünce şok oldum...
-
Kimsin sen?
-
Ebeveynlerden, toplumdan ve
-
biyolojik koşullanmadan miras kalan,
-
karakteriniz için belirlenmiş senaryoyu
-
takip etmeyi bıraktığınızda,
-
oyun içinde yeni boyutlar açılır.
-
Yol açılır ama bu bir
-
hedefe ulaşmak için bir yol değildir.
-
Bu patikasız bir yoldur,
-
tam olarak mevcut anda
bulunduğunuz yere varmak için
-
illüzyondan sıyrılmaktır.
-
Benim adım Rupert Spira.
-
Tüm büyük dini ve ruhani geleneklerin
temelinde
-
yatan ikili olmayan anlayış
-
hakkında konuşuyorum.
-
Ve bu anlayışın deneyimsel olarak
-
tanınmasını amaçlayan
-
rehberli meditasyonlar yazıyor,
-
yönetiyor ve sohbetler yapıyorum.
-
Hepimizin her şeyden çok arzuladığı
-
huzur ve mutluluğun,
-
tanımı gereği
-
asla nesnel deneyimde
-
bulunamayacağını anlayın.
-
Nesneler, maddeler, eylemler ve ilişkiler
-
aracılığıyla asla sağlanamaz.
-
Bunu net bir şekilde anlamanızı ve
-
hayatınızın geri kalanını,
-
bulamayacağınız bir yerde
içsel doygunluğun verdiği
-
mutluluğu arayarak geçirmemenizi
öneririm.
-
Bu filmi izleyen herkes
bunu tam da özlemini duydukları
-
huzur ve mutluluğun
-
nesnel deneyimde
bulunamayacağını anladıkları
-
ya da en azından sezdikleri ve
gerçek doğalarına ilişkin
-
bu araştırmaya
başladıkları için izliyor.
-
Bu araştırma,
-
kişinin yapabileceği en önemli ve
-
mutluluğumuzun bağlı olduğu araştırmadır.
-
Hayatımın en büyük sorusu,
-
tabii ki çoğu insanın er ya da geç
karşılaştığına inandığım,
-
amacın ne olduğu? Gerçekten?
-
Hayatın amacı nedir?
-
Beni çok şaşırtan bir şekilde,
-
hayatın amacının yaptığım
hiçbir şeyle ilgisi olmadığı söylendi.
-
İşimle ilgili değildi,
-
kariyerimle ilgili değildi,
-
fiziksel hayatımdaki neredeyse
hiçbir şeyle ilgili değildi.
-
Bunlar hayatımın yönleriydi
ama amacı değildi.
-
Anladığım kadarıyla hayatımın amacı,
-
gerçek kimliğimi deneyimlemem,
-
ifade etmem, göstermem ve
-
yerine getirmemdi.
-
Bence çoğu insanın karşılaştığı
en büyük soru,
-
neredeyse hiç kimsenin kendisine
sormadığı ya da
-
asla yanıtlamadığı bir sorudur.
-
Benim anlayışıma göre
hayatın en büyük sorusu,
-
ben kimim?
-
Ben kimim?
-
Ben sadece gökyüzündeki bir kuş ya da
-
denizdeki bir balık gibi fiziksel bir
varlık mıyım?
-
Belki daha sofistike bir kimlik
ama sadece fiziksel bir varlık.
-
Doğuyorum, yaşıyorum, ölüyorum.
-
Başlangıcı ve sonu.
-
Yoksa bundan daha fazlası olmam
-
mümkün mü?
-
Fiziksel bir deneyim yaşayan
-
ruhani bir varlık olmam mümkün mü?
-
Hayatınızdaki her deneyim sizi bu tek
-
evrensel soruya getirdi.
-
Siz kimsiniz?
-
Zihninizle bir cevap aramayın.
-
Her şeyin tam olarak olduğu gibi
olmasına izin verin.
-
Zihnin farkında olan kim?
-
Karşınıza çıkan her şeyi hissedin.
-
Bu duyguların farkında olan kim?
-
Sorgulamanızın sonucunda ortaya çıkan
her şey hakkında
-
eksiksiz bir deneyime sahip olun.
-
Ben Donald Hoffman.
Irvine'deki Kaliforniya
-
Üniversitesi'nde bilişsel bilimler
alanında emekli profesörüm.
-
İşim öğrencilere ders vermekti,
ancak emekli olduğum
-
için ders vermiyorum.
Şimdi de araştırma yapıyorum.
-
Bilincin matematiksel modelleri ve
bütün yönüyle matematiksel olarak
-
kesin bir bilinç teorisinden
fizik ve uzay-zamanın nasıl ortaya
-
çıkabileceği üzerine
araştırmalar yapıyorum.
-
Benim kendi yolculuğum
-
hem ruhani hem de bilimsel yönden oldu.
-
Babam bir papazdı, köktendinci bir
Hıristiyan papazı.
-
Pazar günleri bunu, okulda da
bilimi öğreniyordum
-
ve bunlar birbiriyle çelişiyordu.
-
Edindiğim hikayeler de çelişkiliydi.
-
Ergenlik çağına geldiğimde
bir şeyleri kendi başıma
-
çözmem gerektiğini fark ettim.
Cevaplamak istediğim
-
sorunun şu olduğuna karar verdim:
Bizler makine miyiz?
-
İnsanlar makine midir
yoksa değil midir?
-
Fiziksel bakış açısına göre,
biz sadece makineydik.
-
Ruhani bakış açısıyla, makine olmazdık
-
ama kesin olarak ne olduğumuz da
söylenemezdi..
-
Bu yüzden soruyu bilimsel olarak
sormaya karar verdim,
-
biz sadece makine miyiz?
-
Ve bunu yapmanın en iyi yolunun
yapay zeka çalışmak
-
olduğunu düşündüm.
Ve MIT'de yapay zeka üzerine
-
çalışırken Beyin ve Bilişsel Bölümünde
-
insan tarafını inceledim.
-
Çünkü her ikisini de yapmak istiyordum.
-
Bu soruyu yanıtlamak için makinelerin
neler yapabildiğini,
-
insanlar ve insan sinirbilimi hakkında,
eğer varsa,
-
özel olan nelerin manevi gelenekler
olduğunu görmek istedim.
-
Makinelerden daha fazlası mıyız
-
yoksa fizikalist,
bilimsel bakış açısı mı doğru?
-
Ve biz sadece makineyiz
-
bilinç de yalnızca beyin
-
aktivitesinin bir eseri.
-
Son yüzyılda hakim olan bilimsel
materyalist paradigma,
-
fiziksel olanın ötesinde,
bilimsel yöntemle doğrulanamayan
-
herhangi bir şeyin varlığını
-
reddetmektedir.
-
Bilim bir çıkmazdadır.
-
Kuantum fiziği için temel olan ve
onu gözlemciyle,
-
bilincin kendisiyle yüz yüze getiren
-
paradoksun ötesine geçemez.
-
Aynı şekilde, dinler de çoğunlukla,
kim ve ne
-
olduğumuza dair
hakikatin doğrudan deneyimlenmesini
-
sağlama olan asıl amaçlarını
kaybettikleri
-
için yalnızca inanç düzeyinde
işlev görmektedir.
-
Bilim ve maneviyat arasındaki bölünme
-
her ikisini de verimsizleştirmiştir.
-
Dinler ve ruhani sistemler, uyanışın
gerçekleşmesi için gerekli koşulları
-
yarattığını gösterebilen sıkı yöntemlere
ihtiyaç duymaktadır.
-
Bilimin de fiziksel olanın ötesinde
bir şeylerin
-
olabileceğine dair bir açıklığa
umutsuzca ihtiyaç duyar.
-
Mesele dinden ya da bilimden
vazgeçmek değil,
-
daha derine inmek, daha iyi
bir araştırma aracı
-
olabilmek için kendimizi değiştirmeye
istekli olmaktır.
-
Deney de, deneyi yapan da
-
biziz.
-
Din, yazılı hale getirilmiş ve
-
nesiller boyunca aktarılmış olan
bu meditasyon,
-
maneviyat geleneklerinin dili ve
-
kabı olmuştur.
-
Her şey tam anlamıyla alındığında
-
dinleri ve kültürleri bölen
-
kesinlikle çok gerçekçi diller vardır.
-
Ancak dinin ruhunu hissederseniz,
-
hakiki uyanışa giden yolu
-
takip edebilirsiniz.
-
İster inançlı ister inançsız olsun,
herkesin uyanma potansiyeli vardır,
-
çünkü uyanış insan bilincimizin
doğasında,
-
sadece insan olarak doğmamızla vardır.
-
Dolayısıyla adına ne derseniz deyin ve hangi dili kullanırsanız kullanın,
-
farklı bu dinlerde,
-
maneviyat ve meditasyon geleneklerinde
-
aynı gibi görünen belirli ilkeler vardır.
-
Ben gençken, bu anlayış esas olarak
-
Doğu ruhani geleneklerinde mevcuttu,
-
ancak bu geleneklerde
-
o kadar gizlenmiş ve kodlanmıştı ki
-
neredeyse erişilemezdi.
-
Benim neslimden pek çok insan bu
anlayışı bulmak için
-
fiziksel ya da en azından
entelektüel olarak
-
doğuya gitti ve Doğu kültürü
-
Batı kültürüne kıyasla egzotikti.
-
Dolayısıyla bu anlayış, ifade edildiği
kültürlerden
-
egzotik bir tat aldı.
-
Ben de dahil olmak üzere pek çok kişi
-
bunun sonucunda ikili olmayan anlayışın
-
egzotik bir yanı olduğunu ve
sıradışı bir yaşam tarzı
-
gerektirdiğini düşündü.
-
Aile hayatından vazgeçmeniz,
-
saç uzatmanız, özel bir isim almanız,
bir tür öğretmene
-
ya da tuhaf uygulamalara
katılmanız gerekiyordu.
-
Tüm bu tür şeylerin temel anlayışla
hiçbir ilgisi
-
yoktu ve bunlar anlayışın
-
belirli bir zamanda ifade edildiği
kültürle ilgiliydi.
-
Dolayısıyla şimdi bu anlayış,
birçoğumuzun
-
onu ilk kez duyduğu geleneksel kutusundan
tamamen çıkarılmış durumda
-
ve artık bu temel anlayış,
-
hayatlarımızı olduğu gibi sürdürmemizi
sağlayacak şekilde mevcut.
-
Aile hayatı, iş hayatı. Kişinin hayatında
herhangi bir dışsal
-
değişiklik yapması gerekli değildir.
-
Bu gezegende yaşadığımız zorluk,
-
birden fazla hakikat olduğunu
-
düşünmemizdir.
-
Bu yüzden benim
-
dualite olarak adlandırdığım
bir dünyada yaşıyoruz.
-
erkek ve dişi, siyah ve beyaz.
Büyük ve küçük,
-
hızlı ve yavaş, yukarı ve aşağı
orada burada, önce ve sonra.
-
Ama aslında sadece tek bir şey vardır.
-
Her şey tek bir şeydir.
-
Ve sadece tek bir şey vardır.
-
Yani her şeye derinlemesine
baktığımızda, büyük ve küçük,
-
hızlı ve yavaş, yukarı ve aşağı,
sol ve sağ, erkek ve dişinin hepsinin
-
aynı şey olduğunu,
sadece farklı özellikleri ifade ettiğini
-
ama hiçbir şekilde birbirlerinden
ayrı olmadıklarını görürüz.
-
Ben hepimizin
-
Tanrı'nın bireyleri
-
olduğumuza inanıyorum.
-
Tanrı'nın her insanda ve
her insan
-
aracılığıyla var olduğuna ve bu nedenle de
evrendeki her duyarlı
-
varlığın içinde var olduğuna inanıyorum.
-
O halde bir dalganın okyanusla
olan ilişkisi gibi benim de Tanrı ile
-
bir ilişkim olduğunu görüyorum.
-
Bir dalga okyanustan ayrı değildir.
-
O sadece okyanusun bireysel
bir biçimde ortaya çıkmasıdır.
-
Ve bu bireyselleşme tamamlandığında,
dalga başka bir gün
-
tekrar ortaya çıkmak üzere geldiği
-
okyanusa geri çekilir.
-
Bu yüzden hepimizin
ilahiliğin bireyleşmeleri
-
olduğumuza inanıyorum ve her şeyi
-
kutsal olarak gördüğümüzde,
her şeyle ilişkimizi değiştiririz
-
ve deneyimimizde her şey
-
farklılaşır.
-
Dünya bu şekilde değişir.
-
Bilinç nedir?
-
Bilinç evrenin nihai gerçekliğidir,
-
o halde şunu sorabiliriz:
eğer bilinç evrenin ve her şeyin nihai
-
gerçekliğiyse ve herkes öyleyse,
o zaman nasıl oluyor da dünya bize ayrık
-
ve bağımsız olarak var olan insanların,
hayvanların ve madde denen
-
şeylerden yapılmış nesnelerin
çokluğu ve çeşitliliği olarak görünüyor.
-
Bilincin, maddeden yapılmış nesnelerin
-
çokluğu ve çeşitliliği olarak göründüğü
evrenin nihai gerçekliği
-
olduğuna dair bu ifadeyi nasıl
-
uzlaştırabiliriz?
-
Yani, bilincin temel olduğunu
öne sürmek için
-
kullandığım kanıtın birçok yönü var.
-
Bunlardan biri fiziğin uzay zamanın
temel
-
olmadığını söylemesi ve
evrim teorisinin de uzay, zaman
-
ve fiziksel nesnelerin
temel gerçeklik olmadığını
-
kabul etmesidir.
-
Şimdi, bu teorilerin ikisi de bize sadece
uzay-zamanın temel olmadığını söylüyor.
-
Bize uzay-zamanın ötesinde
ne olduğunu söylemiyorlar.
-
Bu yüzden benim tezim,
fizikçilerin uzay zamanın
-
ötesinde buldukları şeyin
matematiksel yapılar olduğudur.
-
Bunların ne hakkında
olduğu gerçekten net değil.
-
Uzay zamanın ötesindeki bu alem
ne hakkında? Ben de uzay zamanın
-
ötesindeki alemin bilinçle ilgili
olduğunu öne sürüyorum.
-
Ve sonsuz bilincin kendisini çok sayıda
ayrı deneyim öznesi
-
olarak, yani tüm hissedebilen varlıklar,
insanlar veya hayvanlar olarak
-
konumlandırma yeteneğine
sahip olduğunu öne sürebilirim.
-
Her birimiz, sonsuz bilinçte oluşan
-
kendi eylemini kendi perspektifinden
-
dış dünya olarak gördüğü
-
sonsuz bilincin yerel noktalarıyız.
-
Dolayısıyla, yerel perspektiflerimizden
-
bize maddeden yapılmış
bir dünya olarak görünen şey,
-
gerçeklik açısından, sadece
tek bir sonsuz bilincin faaliyetidir.
-
Başka bir deyişle, nihai analizde,
ayrı veya bağımsız olarak
-
var olan şeyler veya insanlar yoktur.
-
Tek bir sonsuz, bölünmez bütün vardır.
-
Kişi, kendi eylemine sonlu zihnin
-
algılama yetileri aracılığıyla baktığında
-
Varlığın birliği, nesnelerin ve şeylerin
-
görünürdeki çokluğuna ve çeşitliliğine
-
ayrılır.
-
Eğer uyanıksak,
-
gezegendeki tüm farklı varlıkların
kılığına girmiş,
-
herkesin gözünde parlayan
-
tek bir bilinç olduğunu fark ederiz.
-
O zaman başkalarında tam anlamıyla
kendimizi görürüz.
-
Ve bir ego olarak hareket etme eğilimi,
-
kendini bir şey sanma eğilimi
ortadan kalkar
-
çünkü doğrudan doğruya gerçeğin
farkına varırız.
-
Gerçek şu ki hepimiz tek bir bilinciz.
-
Ruhani benliğimin deneyimi
-
yalnızca fiziksel alemde çok iyi bir
-
nedenden ötürü mümkündü,
çünkü yalnızca fiziksel alemde
-
bunun tersi mevcuttu.
-
Kendimi deneyimlemek isteseydim,
-
metaforik olarak ışığı ele alırsak,
-
etrafımda ışıktan başka bir şey olmasaydı
-
ışığı deneyimleyemezdim,
-
ki bu da ruhani alemin
-
mükemmel bir tanımıdır.
-
O halde fiziksel alem
olarak adlandırdığım,
-
ışıktan başka bir şeyin olduğu
bir aleme gelirdim.
-
Çünkü kendimi bir ışık olarak
deneyimlemek istiyorsam,
-
sadece kendimi öyle bilmek değil,
deneyimlemek istiyorsam,
-
bunu ancak ışığın karşıtının
-
yani karanlığın olduğu
yerde yapabilirdim.
-
Böylece kendimi ışığın
-
ve karanlığın aynı anda var olduğu
fiziksel aleme getirdim
-
ve sonra kendimi ışık olarak
dışa doğru ifade ederken,
-
gerçekte olduğum kişi olabildim.
-
Ve bu anlayış,
farklılıklarımızın ardında
-
hepimizin aynı olduğunu, benzer bir
varlık olmadığımızı, ama hepimizin
-
kelimenin tam anlamıyla
aynı varlık olduğumuzu öne sürer.
-
Ve sevgi bu birliğin ya da
paylaşılan varlığın
-
hissedilen deneyimidir.
-
Nihayetinde tek bir bilincin olduğu
teorimizin bir teoremidir.
-
Yani çok sayıda bilinçli etmenden oluşan
bir dinamiğe sahibiz,
-
ancak teori bize nihayetinde tüm bu
bilinçli etmenlerin
-
aslında tek bir bilincin yansımaları
olduğunu söylüyor.
-
Bilimdeki mevcut paradigma,
-
yüzyıllardır uzay ve zamanın,
gerçekliğin temel doğası
-
olduğu yönündedir.
-
İndirgenemezler ve her şeyin
temelini oluştururlar.
-
Einstein'dan önce uzay ve zaman
birbirinden ayrı olarak görülüyordu.
-
Şimdi ise uzay ve zaman, uzay-zaman
olarak birleşik bir şekilde gerçekliğin
-
temel doğası olarak görülüyor.
-
Bilim de uzay-zamandaki nesnelerin
-
temel gerçeklik olduğunu varsaymıştır.
-
Dolayısıyla, örneğin bilinçten
bahsettiğimizde, bilincin
-
kendisi de bir şekilde uzay ve zamandaki
nesnelerin bir ürünü olmalıdır.
-
Bu fizikalist çerçevede, bilinç olmadan
-
uzay, zaman ve fiziksel nesneler
temel gerçekliktir.
-
Ve bilinç evrenin evriminde daha sonra
ortaya çıkar, değil mi?
-
Yani büyük patlamada bilinç yoktu,
-
sadece uzay, zaman ve enerji vardı.
-
Enerji birleşerek büyük
parçacıklara dönüştü
-
ve sonunda kim bilir kaç milyon,
yüz milyon ya da
-
milyarlarca yıl
sonra yaşam ortaya çıktı.
-
Bilinç, daha da sonra ortaya çıktı.
-
Bu açıdan bakıldığında, öldüğünüzde,
bilinci ortaya çıkaran
-
fiziksel karmaşıklık çözülür ve
böylece bilinciniz de çözülür.
-
Ve fiziksel çerçeve gerçekten de
bedeniniz öldüğünde
-
bilincinizin de birlikte
öldüğünü söyleyerek
-
bilincin temel bir şey olduğunu
ortadan kaldırır.
-
Bu diğer bakış açısından,
-
meslektaşlarımla evrim teorisini,
-
uzay ve zamanın temel olmadığının
-
evrim teorisinin bir çıkarımı olduğuna
işaret etmek için kullandık.
-
Yani evrimin fiziksel yorumu yanlıştır.
-
Uzay ve zamanın ve parçacıkların
bir şekilde
-
insan organizmaları sayesinde
evrimleştiği fikri
-
yanlış bir çerçevedir çünkü uzay zamanın
kendisi temel değildir.
-
Biz uzay zamanın ötesinde çok daha zengin
-
bilincin dinamiğini, varsayıyoruz.
-
Yaptığımız şey eski teorileri
bir kenara atmak değil.
-
Fizikçiler uzay zamanın
sonunun geldiğini
-
söylediğinde, bu artık Einstein'ı
dikkate almadığımız
-
anlamına gelmez.
Einstein'ı dikkate alıyoruz.
-
Fizikçilerin bulduğu uzay zaman ötesinde
yeni bir teori, uzay zamana projekte
-
edilse ve Einstein'ı daha iyi bir kuantum
teorisiyle geri verse iyi olur,
-
yoksa yanılırsınız.
-
Tüm eski teorilerimiz harika,
-
harika arkadaşlardır ve
onları daha derin bir teorinin
-
özel durumları olarak tutacağız.
-
Bilinç teorimizde de
aynı şeyi yapmak zorundayız.
-
İstediğimiz her şeyi öneremeyiz.
-
Bize uzay-zamanı geri yansıtan
ve geri veren
-
bir bilinç teorisine sahip olmalıyız.
-
Bu bize kuantum teorisini geri verir,
özel ve genel göreliliği
-
geri verir ve doğal seçilim yoluyla
evrimi geri verir.
-
Eğer bunu kesin matematiksel ayrıntılarla
yapamazsak, o zaman
-
bilim insanlarının bilinç teorimizi
ciddiye almaları için hiçbir neden kalmaz.
-
Sonsuz bilinç bir sanal gerçeklik
başlığı takmış gibi.
-
Sonsuz bilinç, düşünme ve algılamadan
oluşan bir VR başlığı takar
-
ve VR başlığını taktığı anda
kendisini kendi
-
faaliyeti içinde konumlandırır.
-
Ve bu başlık ile sonlu bir zihnin
görme, duyma, dokunma,
-
tatma ve koklama gibi algılama yetileri
aracılığıyla dışarı bakar.
-
Ve kendi varlığının
birliğini parçalayarak onun
-
10.000 şey olarak görünmesini sağlar.
-
Benim önerdiğim şey,
-
evrende sonlu zihinden
çok daha fazlası olduğudur.
-
Evrenin yalnızca sonlu zihinlerimizde
göründüğünü söylemiyorum.
-
Evren, sonlu zihnimizin dışında
ama bilincin içinde var olur.
-
Ancak evrene görünümünü veren şey
-
sonlu zihnimizin sınırlamalarıdır.
-
Yani evrene dikkattimizi
yoğunlaştırdığımızda,
-
algılanmadan önce var olan
gerçekliği görüyoruz.
-
Ama biz, ona görünümünü veren
algılama yetilerimizin
-
merceğinden görüyoruz.
-
Yani pek çok ruhani gelenekte
uyanış fikri,
-
gerçeklik olarak aldığımız şeyin,
uzay-zamandaki nesnelerin,
-
fiziksel bedenlerimizin ve benzerlerinin
nihai gerçeklik olmadığı,
-
çok daha derin bir gerçeklik olduğu,
uzay-zamanı ve fiziksel nesneleri aşan
-
bir bilinç gerçekliği olduğu ve
-
bu gerçeklikten
ayrı olmadığımız fikri olmuştur.
-
Bu gerçeklik bir anlamda
bizim ne olduğumuzun özüdür.
-
Ve böylece uyanış, uzay ve zaman içinde
sadece küçük bir
-
beden olduğum yanılsamasından,
aslında uzay ve zaman içinde
-
gördüğüm her şeyin yazarı olduğum
baktıkça ve algıladıkça
-
onu anında yarattığım
gerçeğine uyanmaktır.
-
Hakikate nasıl uyanırım?
-
Kişi, esasen olduğumuz şeyin
zaten tamamen uyanık,
-
tamamen farkında, eksiksiz, bütün,
-
huzur içinde olduğunu
-
idrak ederek uyanır.
-
Bu, güneş nasıl aydınlanır diye sormak
-
gibi bir şeydir.
-
Onun doğası ışıktır.
-
Zaten tamamen aydınlatılmıştır.
-
Temel varlığımızın doğası zaten
huzur ve mutluluktur.
-
Bu hepimiz için açık değildir
çünkü öz varlığımız
-
deneyim içeriğiyle öylesine
karışmıştır ki doğuştan gelen
-
huzur ve mutluluk deneyim
tarafından karartılır.
-
Bu nedenle de öz varlığımızın
aydınlanmaya ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz
-
Güneşin sabahın erken saatlerinde
aydınlanmaya ihtiyacı
-
olmadığı gibi, temel varlığımızın da
aydınlanmaya ihtiyacı yoktur.
-
Güneş her zaman aynı parlaklıkla ışıldar.
-
Öz varlığımız her zaman aynı
huzur ve neşeyle parlar.
-
Ancak bu huzur ve neşe,
düşüncelerimizi ve duygularımızı
-
karakterize eden tedirginlik ve
yoksunlukla gölgelenir.
-
Uyanan bir kişi yoktur.
-
Yani bu Dan bünyesinden uyanan,
-
ben,
-
bir meditasyon merkezindeydi.
-
Bir Zen merkeziydi.
-
Uzun ve yoğun bir uygulama olan
-
Zen seansı yapıyorduk.
-
Yani Zen, kaçışın olmadığı bu koşulların
olduğu ortamı
-
yaratmak için harikadır.
-
Böylece meditasyonu
öğrenmiş olan Dan karakteri,
-
tüm bu meditasyonu yapan
-
Dan karakteri, uyanamayacağını
-
fark etti.
-
Sanki tüm meditasyon hileleri,
öğrenilmiş olan tüm uygulamalar
-
hiçbir işe yaramıyordu.
-
Öyle bir noktaya geldi ki,
-
uyanmaya çalışan o karakter uyanamadı
-
ve başarısız olmak zorunda kaldı.
-
Yaşadığım karakter, hayatım boyunca
oynadığım karakter,
-
gitmesine izin vermek
ya da ölmek zorundaydı
-
ve o karakter
-
artık bir şey yapmadığında,
meditasyon denen şeyi
-
yapan bir meditatör olmadığında,
-
geriye kalan şey benim
-
gerçek doğamdı.
-
Ya da ben, sadece ben.
-
Bu küçük, ayrı benlik duygusundan
uyandığımızda,
-
egoyu öldürüyor
-
ya da onunla savaşıyor olmayız.
-
Aslında onun ego kimliği görevinden
yarı emekli olmasına
-
ve ekibimizin bir parçası,
-
bilincimizin bir parçası olmak üzere
-
rahatlamasına izin veriyoruz.
-
Ve bu bize dünyaya küçük bir
mercekten bakmadığımız,
-
açık kalpli ve açık fikirli olduğumuz,
-
geniş ve aynı zamanda daha yakından
-
bağlantılı bir özgürlük hissi verir.
-
Aydınlanma uyanmış olmakla
ilgili değildir. Kimse uyanma
-
veya aydınlanma
haline dönüşmez.
-
Doğası, huzur ve mutluluk olan
saf bilgi ışığının tanınmasıdır.
-
Ve biz hep böyledik ve
-
zaten böyleyiz.
-
Benim adım Lisa Natoli uyanış ve dönüşüm
hakkında ders veren
-
ruhani öğretmen olarak tanınıyorum.
-
Uyanış, gerçek doğanızın ve
gerçek doğanızın da
-
bilinç olduğunun farkına varmanızdır.
-
Ve bilinç, insanların farkındalık,
-
yaşam, sevgi, Tanrı, ışık için
kullandıkları birçok kelimeden
-
sadece bir tanesidir.
-
Yani benim bu beden olmadığım,
asla ölmeyen
-
ve asla doğmayan bir şey olduğumun
farkına varmak.
-
Bu benim için çok zor bir fikirdi.
-
1992'den beri ruhani bir yoldayım.
-
Mucizeler Kursu ile başladım.
-
Dini olarak çalışıyordum.
-
Yani kendini bu benliği tanımaya,
Tanrı'yı tanımaya, uyanmaya
-
adamış biriydim. Bunu anlayamıyordum
çünkü uyanışın mistik bir şey olduğuna,
-
bir şey olacağına, bir şeyin gerçekleşeceğine
-
ve bunun İsa, Buda ya da
-
tüm bu aydınlanmış ustalar gibi
-
olacağına inanıyordum
-
ve bu benim için
-
gerçekleşmiyordu.
-
Neden bu kadar kararlı,
-
derin huzur, mutluluk ve neşe
anları yaşadığımı
-
ve neden hala mücadele ettiğimi
anlayamıyordum?
-
Farkındalık olan gerçek doğamızın
-
basitliğini fark etmeye başladım.
-
Yani şu anda beni dinleyen biri için,
farkındalık bu sesi duyduğunu söylüyor,
-
işte biz buyuz.
-
Ve onun bir yeri yok, cinsiyeti yok,
-
rengi yok, bedeni yok
-
ve tamamen sınırsız.
-
Yani uyanış,
-
gerçek doğamıza uyandığımız yerdir.
-
Şu anda burada olduğum halimle
bu deneyimin
-
farkındalığı olduğumu
idrak ederek uyanırız.
-
Ve bu çok sıradan.
-
Bunu kaçırıyoruz.
-
Bu kadar basit olamayacağını düşünürüz.
-
Gerçek doğamızın farkına varmak
-
bizi mutluluğa götürmez.
-
Mutluluk budur. Varlığın doğası
mutluluğun kendisidir.
-
Dolayısıyla gerçek doğamızın tanınması
-
mutluluk deneyimidir.
-
Bu anın farkında olan kim?
-
Zihin bir şey arayacak ya da onu
-
karmaşık hale getirmeye çalışacaktır.
-
Siz zaten zihnin
-
aradığı şeysiniz.
-
Zihin bunu her zaman ıskalayacaktır.
-
Bu yüzden bir cevap için zihne bakmayın.
-
Düşüncelerden kaçmayın
-
ve düşüncelere kapılıp gitmeyin.
-
Düşüncelere, fikirlere ve
inançlara olan ilginizi
-
veya bağlılığınızı basitçe bırakın.
-
Kim olduğunuzu deneyimlemeye niyet edin.
-
Zihni olumsuzlamaya ya da
tüm manipülasyonları,
-
tüm hareketleri zihin tarafından
kontrol edilen
-
bir duruma ulaşmaya
-
çalışmayın.
-
Zihnin olduğu gibi olmasına izin verin.
-
Bazen insanlar günlük yaşamlarında
bile uyanabilirler.
-
Mutlaka bir uygulamaya
ihtiyaçları yoktur.
-
Bazen yaşamda öyle şeyler olur ki,
sizin rutin döngünüzde bir kesinti olur
-
ve kendiliğinden bir uyanış yaşanabilir.
-
Ancak kişinin yaşamı bir tür robotik veya
-
tekrarlayan bir kalıpta devam ediyorsa,
-
o zaman bir tür müdahale gereklidir.
-
Kişinin, rutin döngülerinin kırıldığı
bir uyanış sürecine girmesine
-
sadhana ya da ruhani uygulama denir.
-
Ve bu uygulamalar her zaman
-
koşulludur.
-
Zihnin koşullandırılmasıyla
öğrendiğimiz şey
-
benlik yapısı içindeki bağları gevşeterek
-
uyanışın gerçekleşmesini daha olası
hale getirebilirler.
-
Bazen uyanışın kazara gerçekleştiğini
söylerler
-
ama pratik sizi kazaya daha yatkın
hale getirir.
-
Teknikler, uygulamalar sizi
kazaya daha yatkın
-
hale getirmek için çok faydalı olabilir.
-
Fakat belli bir noktada bunların
bırakılması gerekir.
-
Çünkü zihin sürekli olarak bir uygulama
-
ya da başka bir şey yapıyorsa,
o zaman dizginler zihnin elindedir,
-
sürücü koltuğunda zihin vardır.
-
Dolayısıyla pratikler, öz yapıyı
daha az yoğun hale getirmek
-
veya aydınlatarak gerçek doğamıza
-
daha nüfuz edebilen hale getirmek için
-
basamak taşları olarak
-
çok faydalıdır.
-
Pratik yapmakla ilgili paradoks,
nihayet uyandığınızda,
-
tüm pratiklerin VR oyunundaki
karakter olan
-
sahte benlik tarafından yapıldığını
-
ve gerçek benliğinizin
asla bağlı olmadığını
-
fark etmenizdir.
-
Tek yapmanız gereken
egonun tercihlerinden,
-
bir şeylere takılıp kalmaktan
vazgeçmektir.
-
Değişen fenomenler alanındaki herhangi
bir şey gerçek benlik değildir.
-
Olduğunuzu sandığınız siz,
her zaman özdeşleştiğiniz siz
-
asla uyanamaz.
-
Bu karakterden uyanırsınız.
-
Bu koşullanmış karakter olduğunuz
yanılsamasından uyanırsınız.
-
Dolayısıyla insanlar bu inzivalara
geldiklerinde, bilirsiniz,
-
bu küçük benin uyanacağını ve
harika bir şey olacağını düşünürler.
-
Ama belli bir noktada,
küçük ben bunu asla yapmayacaktır.
-
Vazgeçmek zorundadır,
başarısız olmak zorundadır.
-
Ve ancak bu başarısızlıkta kim olduğumuzu,
-
her zaman farkında olduğumuzu,
her zaman var olduğumuzu fark ederiz.
-
Biz sadece bu karaktere bağlandık ve
-
öyle olduğumuza inandık.
-
Direk Yol
-
Ruhani arayışıma Vedanta geleneğinin
klasik tavsiyeleriyle başladım;
-
bu, 20 yıl boyunca büyük bir özenle
uyguladığım
-
mantra meditasyonunu içeren
-
adanmışlık yoluydu.
-
Mantra meditasyonu dikkatinizi
-
bir sese odaklamayı ve sonra
yavaş yavaş sesin
-
kaybolmasını içerir.
-
Bununla birlikte, ruhani yönümün
-
gerçekten doruk noktasına ulaşması
-
doğrudan temasa geçtiğimde oldu.
-
Çünkü bu doğrudan yaklaşımda,
dikkatimizi ne kadar ince olursa olsun
-
örneğin bir mantra, ses, nefes gibi
-
herhangi bir nesneye vermeyiz,
-
dikkatimizin içe veya geriye doğru
-
kaynağına batmasına izin veririz.
-
Bir benzetme yapalım.
-
Hayatınızı bir televizyon ekranında
izlediğinizi düşünün.
-
Ekrandaki karakterle özdeşleşmişsiniz.
-
Günden güne.
-
Yıldan yıla. Karakterin hikayesine
dahil olmuşken
-
birden hikayeden uyanıp
karakterin göründüğü
-
ekranı fark ediyorsunuz
ve izlediğiniz karakter
-
olmadığınızı fark ediyorsunuz.
-
Nesneler ekrana gelip giderler.
-
Karakterler gelir ve gider,
-
ancak ekran değişmeden kalır.
-
Karakter ıslanabilir.
-
Ekran ıslanmaz,
karakter rahatsız olabilir
-
ama ekran rahatsız olmaz.
-
Ekran olmasaydı, karakterler var olmazdı
-
ama ekran fark edilmez.
-
Karakterler senaryolaştırılmış
hayatlarına devam ederler.
-
Farkındalık ekran gibidir.
-
Tüm düşüncelerin, hareketlerin,
tüm bilinç hallerinin gelip geçtiği,
-
düşüncelerin, hislerin ve
-
tüm dış dünyanın ekranda göründüğü ve
-
sürekli değiştiği alan gibidir.
-
Ama ekran değişmez.
-
İnsan deneyimi boyunca
durumları değiştiren zihindir.
-
Ancak içinizde kalan,
her zaman mevcut olan,
-
bu değişen durumların farkında olan
-
bir şey vardır ve o da
-
bilinç ya da gerçek doğamızdır.
-
Ekrandaki bir karaktere bağlılık
olduğu sürece,
-
ben bir karakterim duygusu olduğu sürece,
-
o zaman acı, Maya, benlik
yanılsaması olacaktır.
-
Hayalinizdeki karakter olarak
yapabileceğiniz
-
hiçbir şey sizi özgürleştirmeye yardımcı
olmayacaktır. İster hayatınızın sahnesinde
-
senaryoyu takip edin,
ister senaryoya karşı isyan edin.
-
Eğer karakterin
bakış açısından hareket ederseniz,
-
o zaman
illüzyona yakalanmış olursunuz.
-
Ekranda görünenlerle
-
özdeşleşmeyi bırakın, bunların hepsinin
geçici olduğunu kabul edin,
-
düşüncelere tepki vermeyi ve
programa gerçekmiş
-
gibi davranmayı bırakın.
-
Eğer dikkatimi ekrandan çekip
farkındalığı kendime yöneltirsem,
-
akıl almaz bir şey olur.
-
Farkındalığın kendisi uyanır.
-
Bu bir olay değildir.
-
Olan, ekranda olan şeydir.
-
Uyanış ise zaten her zaman orada olan
-
ekranın farkına varmaktır.
-
Bir sonraki düşüncenize inanmayın.
-
Bunun yerine farkındalığı farkındalığın
kendisine doğru çevirin.
-
Ben her zaman kendim oldum.
-
Kendime dair duygularım
hayatım boyunca devam etti ve
-
sürekli olarak mevcut olmaya
devam ediyor.
-
Şu anda içimde ne var?
-
Bu dün, geçen yıl, on yıl önce ve
-
iki yaşımdayken de mevcuttu.
-
Bu esas ben ya da kendilik nedir?
-
Tüm deneyimlerim kimin
için gerçekleşiyor?
-
Bu benin doğasını tanımak
-
yaşamın en büyük sırrıdır.
-
Huzur ve mutluluğa giden doğrudan yoldur.
-
Bu bir kişinin gerçekleştirdiği
bir şey değildir.
-
Kişinin farkına vardığı bir şeydir.
-
Bunu yeniden idrak etmek,
-
en başından beri bildiğimiz ama
unuttuğumuz,
-
inkar ettiğimiz ya da inanmadığımız şeyi
-
yeniden bilmektir; dolayısıyla Tanrı'ya
yakınlığı gerçekleştiremeyiz,
-
sadece bunun her zaman orada olduğunu
-
ve her zaman var olduğunu
-
idrak edebiliriz.
-
Tekamülümün yeni bir aşamasına geçmemde
-
yeni bir yolunu bulmamı sağlayan,
-
doğrudan uyanışa işaret eden,
-
zaten burada olana olan bu açılımdı.
-
Pek çok insan kendini bilmenin imkansız
ya da ulaşılamaz bir hedef
-
olduğunu düşünüyor ve bir öğretmen olarak
kendi uyanışımdan dolayı
-
amacım, bunu gerçekten çok pratik ve
gerçekleştirilebilir
-
bir hale getirmekti.
-
İnsanlara bunun herkes için ulaşılabilir
olduğunu öğretmeyi seviyorum.
-
Geçici, sonlu, ayrı bir benlik olduğumuza
inanıyor ve
-
bunu hissediyorsak,
-
farkında olsak da olmasak da
-
huzur ve mutluluk arayışındayız demektir.
-
Başka bir deyişle, ayrı bir benlik olmak,
kendini ayrı bir benlik
-
olarak hissetmek ve mutluluk
arayışı içinde olmamak mümkün değildir.
-
Bu durumda yapılması gereken,
-
kişinin mutluluk arayışını
yeniden yönlendirmektir.
-
Mutluluğu, deneyimin nesnel içeriğinde
aramak yerine
-
mutluluğu, kişinin kendisinde aramak.
-
O halde gerekli olan ruhani uygulama
-
kişinin dikkatini yöneltmesi ya da
daha doğrusu,
-
dikkatini kaynağında gevşetmesidir.
-
Bir nesneye, madde faaliyetine,
ilişki vb.
-
yönelik olmak yerine
saf farkındalığa yönelik olmak.
-
Eğer buna pratik diyebilirsek
-
o zaman bu ruhani pratik,
dikkatin gevşetilmesi,
-
dikkatin farkındalığın
kalbine indirilmesi,
-
varlık olarak varlıkta
-
dinlenilmesi olacaktır.
-
Sevgi.
-
Sevgi, benim gerçek benliğimdir.
-
Bu benim gerçek doğam,
-
yaşamın her alanında herkese ve
-
her şeye duyduğum saf sevgi.
-
Aynı fikirde olmadığım şeylere bile.
-
Varlığının doğasının farkına varmış
olan kişi,
-
özlemini çektiği huzur ve
mutluluğun kaynağı olarak
-
kendi varlığını bilir.
-
Dolayısıyla dünya artık mutluluk ve
tatmin aradıkları
-
bir yer olmaktan çıkar.
-
Bu durum, böyle bir kişinin artık
arzularının olmadığı anlamına gelmez
-
ancak arzular ayrı benliğin
karakteristiği olan
-
eksiklik duygusunu tatmin etmek
için orada değildir.
-
Yani kişi mutluluğun kaynağını
kendi içinde bulmuştur
-
ve arzuları bu mutluluk
duygusundan gelir.
-
Ona doğru gitmezler.
-
Örneğin, bu durum ilişkilerimizde
-
büyük bir fark yaratır.
-
Artık kendi ihtiyaçlarımızı
karşılamak
-
için değil, sahip olduğumuz
mutluluk deneyimini
-
paylaşmak için bir başkasını
-
ararız.
-
Bu da arkadaşlarımızı
-
açgözlü, doyumsuz bir benlik için
mutluluk sağlamanın
-
imkansız yükünden kurtarır.
-
Hayatımda bana fayda getirmeyen ya da
-
getirmeyecek olan hiçbir şey
meydana gelmiyor;
-
her an, her eylem, her sonuç
-
ruhumun tekamül sürecinde
-
beni ileriye taşıyor.
-
İşte bu yüzden buraya, fiziksel aleme
-
evrimleşmek için geldim.
-
Açık kalın.
-
İçsel canlılığınızı hissedin,
-
enerjinin serbestçe dolaşmasına
izin verin.
-
Bir şey olmasını sağlamaya çalışmayın.
-
Bu enerjinin, bu içsel canlılığın
-
farkında olan kim?
-
Zihnin dahil olmak için,
-
hafızanızı veya dilinizi kullanmadan
-
kontrol ve manipüle etme
eğiliminin farkına varın.
-
Sen kimsin?
-
Sen zihnin ve duyuların ötesinde kimsin?
-
Sen kimsin?
-
Farkında olan kim?
-
Dünyayı Değiştirmek
-
Bu fikirleri ilk kez duyan pek çok kişi
-
benlik fikrini hiç duymamıştır bile.
-
Bana göre iki farklı insan grubu var.
-
Ruhani bir yolda olanlar ve
benliğe ulaşmaya çalışmakla
-
ilgili bu fikri duymuş olanlar var.
Kendileri olmaya çalışıyorlar.
-
Arıyorlar, araştırıyorlar.
-
Bir de bu fikirleri daha önce
hiç duymamış
-
sadece kendi hayatlarını
yaşayan insanlar var.
-
‘Kendini Bil'meyi hiç duymamışlardır.
-
Birçok insan kendini tanımanın bedenini
tanımak anlamına geldiğini düşünür.
-
Kendini tanı, kendin ol, özgün ol.
-
Aslında kendini bilmenin anlamı,
-
gerçekte ne olduğunu bilmektir.
Gerçek doğanızı gerçekten bilmektir.
-
Delphi'deki Apollon Tapınağı'nın girişine
kazınmış "Kendini Bil" sözleri,
-
Batı uygarlığının şafağında insanlığa
bir davet olarak durmaktadır.
-
Kendini tanımanın
-
aslında tüm uygarlığın temeli
olduğunu öne sürer.
-
Neden mi?
-
Çünkü kendimiz tüm
deneyimlerimizin merkezindedir,
-
her ne deneyimliyorsak,
onu deneyimleyen biziz.
-
Her ne düşünüyor ve hissediyorsak,
düşüncelerimiz ve
-
duygularımız benliğimiz
adına ortaya çıkar.
-
Hangi eylemlerde ve ilişkilerde
bulunursak bulunalım,
-
bu eylem ve ilişkileri benliğimize
hizmet etmek için yaparız.
-
Yani benliğimiz deneyimlerimizin
merkezinde yer alır.
-
Öyleyse benliğimizin doğasını bilmekten
daha önemli ne olabilir
-
ve eğer önce onu bilenin
doğasını bilmezsek
-
başka herhangi bir şeyin doğasını
-
bilmek mümkün olabilir mi?
-
Bence uyanış,
-
kâbusu sona erdirmek ve
-
rüyaya adım atmakla ilgilidir.
-
Demek istediğim,
-
hayat, Tanrı ve kendimiz
hakkında bize anlatılan kâbusu
-
nihayet terk etmeyi hak ediyoruz.
-
Ve en büyük düşüncemizin
rüyasına adım atıyoruz.
-
Devamlı sorarım: Kendinizi Tanrı, yaşam
ve kendiniz hakkında sahip olduğunuz
-
en yüksek, en büyük ve en harika fikre
adım atarken bulsaydınız
-
hayatınızın nasıl olacağını
-
düşünürdünüz?
-
Yani, gerçek doğamızın
tanınması dünyadaki
-
mutluluk arzumuzu sona erdiren
bir tanıma değildir.
-
Aynı zamanda, en derin düzeyde
her şeyin ve herkesin
-
bir olduğu anlayışıyla
tutarlı bir şekilde
-
yaşamamızı sağlayan bir tanımadır.
-
Bu anlayış toplumumuza
-
şefkat, merhamet, adalet, hoşgörü
-
ve anlayış getirecektir.
-
İnsanlık olarak toplumumuz
-
bu anlayışla devrim yaratacaktır.
-
Ego temelli yaklaşımları
bir kenara bırakırsak,
-
bilim, din, siyaset ve ekonomi
-
daimi bilgeliği yansıtmaya başlar.
-
İster her şeyin içindeki yüce ruhu
fark eden yerli
-
gelenekler olsun, ister insanın
evrimsel yolculuğunu
-
basit bokböceğinden
tek kaynağa
-
doğru anlatan Mısır komedi
-
gelenekleri olsun.
-
Ya da Hıristiyan, Hindu, Müslüman
-
veya Budist gelenek mistiklerinin
sözlerini veya Platon ve
-
Plotinus'un öğretilerini duyduğumuzda,
-
gerçek doğalarını fark etmiş olanların
bilinçli unsurlardan bahsettiklerini
-
görürüz, elbette tek ve daimi hakikati
-
ifade etmek için
kültürlerinin ve zamanlarının
-
dilini kullanmışlardır.
-
Bilim artık bilinçsiz parçacıklardan ve
alanlardan oluşan bir dünya değil,
-
bilinçli unsurlardan oluşan
-
bir evren görmeye başlıyor,
-
bilim dünyasında yeni bir şey
ortaya çıkıyor.
-
Nikola Tesla'nın dediği gibi,
-
bilim fiziksel olmayanı
incelemeye başladığı gün,
-
on yıl içinde var olduğu önceki
tüm yüzyıllardan
-
daha fazla ilerleme kaydedecektir.
-
İşte o gün bugündür.
-
Bilimde matematiksel olarak kesin
bir ilerleme kaydettiğimiz
-
her seferinde, daha önce sahip
olduklarımıza kıyasla
-
sihir gibi görünen yeni teknolojiler
ortaya çıkmıştır.
-
Bu yüzden benim hissiyatım, uzay zamanın
ötesindeki bilinçli etkenler teorisinin
-
bize gerçekten akıllara durgunluk
-
verecek teknolojiler sunacağı yönünde.
-
Örneğin, şu anda gördüğümüz
galaksilerin çoğu, sanırım %97'si,
-
bizden ışık hızından daha
hızlı uzaklaştıkları için
-
aramızdaki mesafeyi hiçbir
zaman kapatamayacağız
-
Uzayın kendisi o kadar
-
hızlı genişliyor ki bizden uzaklaşma
-
hızları ışık hızından daha fazla.
-
Yani görebildiğimiz galaksilerin %97'sine
-
uzayda yolculuk yaparak asla ulaşamayız.
-
Eğer uzayda yolculuk yaparsanız,
bize el sallayan ve "merhaba,
-
biz buradayız ve
buraya asla gelemezsiniz"
-
diyen bir sürü varlık olduğunu
görürsünüz.
-
Peki uzay-zamanın oyun başlığı
olduğunu fark ederseniz?
-
Bu sadece bir oyun formatıdır ve
-
başlığın içinde sıkışıp kalmazsınız.
-
Oyunu çalıştıran yazılımla
oynayabilirsiniz.
-
Yani Grand Theft Auto'daki
biri gibi. Sen sensin.
-
Grand Theft Auto ustasısın,
-
arabayı, yolları nasıl
-
kullanacağınızı biliyorsunuz ve oyundaki
herkesi yenebilirsiniz.
-
Ama diyelim ki Grand Theft Auto'yu
çalıştıran yazılımı biliyorsunuz.
-
Grand Theft Auto başlığının dışına çıkıp
-
yazılımla oynayabilirsiniz.
-
Ustanın deposundaki
benzini alabilirsiniz.
-
Lastiklerini patlatabilirsiniz.
-
Yolları değiştirebilirsiniz.
-
Ne isterseniz yapabilirsiniz.
-
Yani uzay zaman başlığımızı
anladığımızda,
-
Andromeda Galaksisi'ne uzay zamanda
seyahat etmek
-
zorunda kalmayacağız ki bu da
2,4 milyon yılımızı alır.
-
Sadece uzay zamanın
etrafında dolaşabiliriz.
-
Etrafımdaki dünyayı, insan ve
tanrısallığın bir yönü olmanın
-
ne anlama geldiğinin daha sessiz
bir ifadesine ve deneyimine
-
adım atmak olarak görüyorum.
-
Sonsuz bir zamanımız olduğunu
düşünmüyorum.
-
Ya şimdi ya da asla durumunda
-
zamanın tükenmekte
olduğunu hissediyorum.
-
Doğru yolda olduğumuzu düşünüyorum.
-
Birkaç yıl önce bile sahip olduğumuzu
söylediğimiz güçlü ve
-
önemli fikirleri iletmek için
bugün dünyada gördüğümüz
-
türden fırsatların,
-
zamanımız dolmadan önce kritik kitleye
-
ulaşma olasılığını yarattığına
-
dair bir iyimserlik
-
hissediyorum.
-
Ancak bu gezegende sonsuz
bir zamanımız olduğunu
-
düşünürsek yanılırız.
-
Her birey kendi koşullanmış karakterini
küçültmeye
-
karar verdiğinde,
egoik bir varlık olarak
-
hareket
etmekten vazgeçer.
-
Bu da beraberinde gezegene
bir dönüşüm getirir.
-
Bu, yeni bir dünya getirir.
-
Şu anda gezegende bildiğimiz
şekliyle yaşam için
-
bazı değişiklikler yapmalı ve
bunları hızlı, dramatik
-
ve radikal bir şekilde
gerçekleştirmeliyiz.
-
Eğer hepimizin hayalini kurduğu
o yarını görmek istiyorsak.
-
Peki, bu anlayış bizim yaşam süremiz
içinde ana akım haline gelebilir mi?
-
Neden olmasın? Evet.
-
Şu anda yaşadığımız zorluk hiçbir şeyin
işe yaramadığıdır
-
ve artık ayağa kalkıp bunun doğru
olduğunu söylememizin zamanı geldi.
-
Elbette bundan daha iyisini yapabiliriz.
-
Elbette kim olduğumuza
dair
-
anlayışımızı ve gerçek doğamızı
-
ifade etme biçimimizi genişletebiliriz.
-
Çevremize, politikamıza,
-
ekonomimize, ruhsal sürecimize
-
ve bu gezegene dikkat etmemiz
-
gerekiyor.
-
Çünkü bugün dünyadaki sorun
siyasi bir sorun değildir.
-
Ekonomik bir sorun da değil.
-
Sosyal bir sorun da değil.
-
Bu, bağlılığımızla ilgili olan
ruhani bir sorundur.
-
Biz sadece en yüksek manevi
-
güvene dokunuyoruz.
-
Bu Yeni Çağ felsefesi değil.
-
Bu fikirler
-
binlerce yıldır var.
-
Daimi bilgelik sayısız gelenek ve
kültür aracılığıyla
-
ifade edilmiş ve
farkındalığın kendisi gibi
-
her zaman göz önünde saklı kalmıştır.
-
Hristiyanlıkta,
-
Thomas'ın Gnostik İncili
-
gerçek doğamıza doğrudan işaretler eder.
-
Havariler İsa'ya sormuşlar:
"Krallık ne zaman gelecek?
-
İsa şöyle dedi: "Beklemekle gelmeyecek.
-
Burada ya da şurada demekle gelmeyecek.
-
Aksine, Baba'nın Egemenliği
yeryüzüne yayılmıştır
-
ve insanlar onu görmezler."
-
Krallık burada ya da orada değildir,
farkındalık burada ya da orada değildir.
-
Zaman ve mekânda sabit değildir.
-
Eğer bir şeyin olmasını, dışsal
bir olayı, bir durumu,
-
bir yükselişi, bir şifayı ya da
bir enerjiyi bekliyorsanız,
-
o zaman koşullanmış zihniniz
-
hala arayış içindedir.
-
Hala andaki deneyiminize
-
aracılık ediyordur.
-
Budizm'de samsara, yani acılar dünyası ve
-
nirvana, yani kurtuluş dünyasının
-
iki ayrı dünya olmadığı söylenir.
-
Onlar tek ve aynıdır.
-
Mistik bir gerçekliğe
ulaşmak için bir şeyleri
-
manipüle etmez veya değiştirmeyiz.
-
Uyandığımızda, dünyanın mükemmelliği
-
doğrudan olduğu gibi ortaya çıkar.
-
Arayış içindeki zihnin aracılığı olmadan,
-
sadece burada ve şimdi,
bu anda olmak mümkün mü?
-
Bu anı olduğu gibi kabullenmek mümkün mü?
-
Basitçe var olmak?