< Return to Video

Ev neresidir?

  • 0:01 - 0:03
    Nerelisin?
  • 0:03 - 0:05
    Oldukça basit bir soru,
  • 0:05 - 0:07
    fakat bu sıralarda elbette basit sorular
  • 0:07 - 0:10
    çok daha çetrefilli cevaplar buluyor.
  • 0:10 - 0:13
    İnsanlar bana hep nereli
    olduğumu soruyorlar
  • 0:13 - 0:16
    ve benden Hindistan
    dememi bekliyorlar,
  • 0:16 - 0:19
    bir yerde soyumun ve atalarımın
  • 0:19 - 0:23
    Hindistan kökenli olduğunda
    yüzde yüz haklılar.
  • 0:23 - 0:27
    Ancak ben hayatımın bir gününü
    bile orada geçirmedim.
  • 0:27 - 0:29
    Oranın 22.000'den fazla lehçesinden
  • 0:29 - 0:32
    bir kelime bile konuşamıyorum.
  • 0:32 - 0:34
    Bu yüzden kendime Hintli deme
  • 0:34 - 0:37
    hakkını aslında göremiyorum.
  • 0:37 - 0:38
    Eğer "Nerelisin?" sorusunun anlamı,
  • 0:38 - 0:41
    "Nerede doğdun, büyüdün
    ve eğitim gördün?" ise
  • 0:41 - 0:44
    o zaman ben küçük ve eğlenceli bir ülke
  • 0:44 - 0:45
    olan İngiltereliyim.
  • 0:45 - 0:48
    Ancak İngiltere'den lisans eğitimimi
  • 0:48 - 0:50
    bitirir bitirmez ayrıldım.
  • 0:50 - 0:51
    Küçüklüğüm boyunca,
  • 0:51 - 0:54
    tüm sınıflarımda ders kitaplarındaki
  • 0:54 - 0:57
    klasik İngiliz kahramanlarına benzemeye
  • 0:57 - 1:00
    başlamayan tek çocuk bendim.
  • 1:00 - 1:01
    Eğer "Nerelisin?" sorusunun anlamı,
  • 1:01 - 1:03
    "Vergilerini nerede ödüyorsun?"
  • 1:03 - 1:05
    "Doktora ve diş hekimine
    nerede gidiyorsun?" ise,
  • 1:05 - 1:08
    o zaman ben gerçek bir Amerikalıyım
  • 1:08 - 1:10
    ve çok küçüklüğümden beri,
  • 1:10 - 1:12
    yani 48 yıldır öyleyim.
  • 1:12 - 1:14
    Yalnızca o yılların çoğunda,
  • 1:14 - 1:17
    beni oturma izni olan bir
    yabancı olarak gösteren,
  • 1:17 - 1:19
    fotoğrafım üzerinde yeşil çizgiler bulunan
  • 1:19 - 1:21
    komik, küçük, pembe bir kart
    taşımak zorundaydım.
  • 1:21 - 1:25
    Aslında orada yaşadıkça kendimi
    daha yabancı hissediyorum.
  • 1:25 - 1:28
    (Gülüşmeler)
  • 1:28 - 1:29
    Eğer "Nerelisin?" sorusunun
  • 1:29 - 1:32
    anlamı "Sizde en çok iz bırakan
  • 1:32 - 1:35
    ve en çok zaman geçirmeye
    çalıştığınız ülke neresi?" ise,
  • 1:35 - 1:36
    o zaman Japonyalıyım.
  • 1:36 - 1:39
    Çünkü son 25 yılda
  • 1:39 - 1:42
    çoğu zamanımı Japonya'da
    geçirmeye çalıştım.
  • 1:42 - 1:45
    Yalnızca onca yıl orada
    turist vizesi ile yaşadım
  • 1:45 - 1:47
    ve oldukça eminim ki pek çok Japon
  • 1:47 - 1:50
    beni kendilerinden saymak istemez.
  • 1:50 - 1:53
    Tüm bunları hayatımın
  • 1:53 - 1:56
    nasıl eski moda ve dolambaçsız olduğunu
  • 1:56 - 1:57
    vurgulamak için söylüyorum.
  • 1:57 - 2:01
    Çünkü Hong Kong'a, Sidney'e,
    Vancouver'a ne zaman gitsem,
  • 2:01 - 2:03
    tanıştığım birçok çocuk
  • 2:03 - 2:07
    benden çok daha enternasyonel
    ve çok kültürlü.
  • 2:07 - 2:09
    Bu çocukların, aileleri ile
    bağlantılı bir evleri,
  • 2:09 - 2:13
    partnerleriyle bağlantılı
    başka bir evleri var,
  • 2:13 - 2:16
    üçüncü olarak da belki yaşadıkları
    yerle bağlantılı bir yer,
  • 2:16 - 2:19
    dördüncü yer ise olmayı
    hayal ettikleri yer
  • 2:19 - 2:21
    ve bunlar yanında daha fazlası.
  • 2:21 - 2:25
    Hayatlarının tamamı birçok
    farklı yerden parçalar alıp
  • 2:25 - 2:28
    onları mozaik cam üzerine
  • 2:28 - 2:31
    yerleştirmekle geçecek.
  • 2:31 - 2:33
    Onlar için ev süregelen bir çalışma.
  • 2:33 - 2:36
    Sürekli iyileştirme,
    geliştirme ve düzeltmeler
  • 2:36 - 2:39
    yaptıkları bir proje gibi.
  • 2:39 - 2:41
    Ve giderek daha çok kişi için
  • 2:41 - 2:45
    ev kavramı toprak parçasından ziyade
  • 2:45 - 2:48
    ruhumuzun bir parçasıdır diyebiliriz.
  • 2:48 - 2:51
    Biri bana birdenbire
    "Evin neresi?" diye sorsa
  • 2:51 - 2:53
    sevgilimi, en yakın arkadaşlarımı
  • 2:53 - 2:58
    ya da gittiğim yerde bana eşlik eden
    şarkıları düşünürüm.
  • 2:58 - 3:00
    Hep böyle hissetmişimdir,
  • 3:00 - 3:02
    ama böyle olduğunu şöyle anladım,
  • 3:02 - 3:05
    yıllar önce Kaliforniya'daki ailemin
  • 3:05 - 3:08
    evindeki merdivenleri çıkarken,
  • 3:08 - 3:11
    oturma odasının pencerelerine bakıyordum
  • 3:11 - 3:16
    ve 20 metrelik alevlerle
    sarıldığımızı gördüm,
  • 3:16 - 3:18
    Kaliforniya tepelerinde
    ve benzeri yerlerde
  • 3:18 - 3:22
    sıkça meydana gelen yangınlardan biriydi.
  • 3:22 - 3:25
    Üç saat sonra bu yangın evimi,
  • 3:25 - 3:28
    benim dışımda
  • 3:28 - 3:31
    her şeyi küle çevirmişti.
  • 3:31 - 3:34
    Ertesi sabah uyandığımda,
  • 3:34 - 3:35
    arkadaşımın evinde yerde yatıyordum,
  • 3:35 - 3:38
    dünyada sahip olduğum tek şey
  • 3:38 - 3:40
    gece açık süpermarketten henüz
    aldığım diş fırçasıydı.
  • 3:40 - 3:42
    O esnada elbette biri
  • 3:42 - 3:44
    "Evin neresi?" diye sorsa,
  • 3:44 - 3:47
    somut bir mekândan söz etmem
    mümkün değildi.
  • 3:48 - 3:52
    Evim beraberimde taşıdığım
    şeyler olmalıydı.
  • 3:52 - 3:56
    Birçok farklı açıdan, bence
    bu ağır bir serbest kalıştı.
  • 3:56 - 3:58
    Çünkü aile büyüklerimin
    doğduklarından beri
  • 3:58 - 4:01
    bir ev algıları, topluluk algıları,
  • 4:01 - 4:04
    hatta doğdukları günden beri kime
    düşmanlık duyacaklarına dair
  • 4:04 - 4:06
    algıları mevcuttu
  • 4:06 - 4:09
    ve bunların dışına çok fazla
    çıkma şansları yoktu.
  • 4:09 - 4:13
    Bugünlerde bazılarımız hiç değilse,
    ev algısını seçme şansına sahip,
  • 4:13 - 4:15
    topluluk algısını oluşturabilir,
  • 4:15 - 4:17
    kendisini biçimlendirebilir
  • 4:17 - 4:19
    ve bunları yaparken de belki
  • 4:19 - 4:23
    aile büyüklerimizden kalan
    siyah beyaz ayrımların
  • 4:23 - 4:25
    biraz dışına çıkabilir.
  • 4:25 - 4:26
    Dünyanın en güçlü ülkesinin başkanının
  • 4:26 - 4:29
    yarı Kenyalı, kısmen Endonezya'da büyümüş,
  • 4:29 - 4:31
    Çin kökenli Kanadalı kayınbiraderi
  • 4:31 - 4:34
    olması tesadüf olmasa gerek.
  • 4:34 - 4:38
    Kendi ülkesinden uzaklarda
    yaşayanların sayısı
  • 4:38 - 4:43
    artık 220 milyonu bulmuş durumda
  • 4:43 - 4:45
    ve bu neredeyse hayal
    edilemeyecek bir sayı;
  • 4:45 - 4:49
    ancak Kanada'nın toplam nüfusunu
  • 4:49 - 4:51
    ve Avustralya'nın nüfusunu alıp,
  • 4:51 - 4:53
    tekrardan Avustralya'nın toplam nüfusunu
  • 4:53 - 4:56
    ve tekrar Kanada'nın
    toplam nüfusunu alıp
  • 4:56 - 4:58
    bunu iki ile çarptığınızda,
  • 4:58 - 5:00
    bu büyük gezici kabilenin sayısından
  • 5:00 - 5:02
    daha az sayıda insan olacaktır.
  • 5:02 - 5:04
    Eski ulus devlet kategorisinden uzak
  • 5:04 - 5:08
    yaşayanların sayısı öyle
    hızla çoğalıyor ki,
  • 5:08 - 5:11
    sadece geçtiğimiz 12 yılda
    64 milyon arttı,
  • 5:11 - 5:15
    ki yakında bizlerin sayısı
    Amerikalıları geçecek.
  • 5:15 - 5:20
    Şu an dünya üzerindeki en büyük
    beşinci ulusu temsil ediyoruz.
  • 5:20 - 5:22
    Öyle ki Kanada'nın en büyük
    kenti Toronto'da
  • 5:22 - 5:25
    bugün ortalama bir vatandaş,
  • 5:25 - 5:30
    çok farklı bir ülkede doğmuş, yani
    eskiden yabancı denen biri.
  • 5:30 - 5:34
    Yabancılarla çevrelenmiş ortamda
    bulunmanın
  • 5:34 - 5:36
    farkındalığı artırdığını düşünmüşümdür.
  • 5:36 - 5:38
    Hiçbir şeyi hakkınız gibi göremezsiniz.
  • 5:38 - 5:41
    Benim için seyahat etmek
    biraz âşık olmak gibi,
  • 5:41 - 5:45
    çünkü birden bütün algılarınız
    "açık" olarak ayarlanır.
  • 5:45 - 5:49
    Aniden dünyanın bütün gizli
    düzenlerine karşı uyanık olursunuz.
  • 5:49 - 5:53
    Marcel Proust'un ünlü sözünde
    dediği gibi: "Gerçek keşif yolculuğu
  • 5:54 - 5:57
    yeni yerler görmek değil,
  • 5:57 - 5:59
    yeni gözlerle bakmaktır."
  • 5:59 - 6:01
    Elbette bir kez yeni gözlerinize
    kavuştuğunuzda,
  • 6:01 - 6:03
    eski gördüğünüz yerler bile, eviniz bile
  • 6:03 - 6:06
    farklı bir anlam kazanır.
  • 6:06 - 6:09
    Kendi ülkesinden uzakta
    yaşayan çoğu kimse,
  • 6:09 - 6:12
    ülkesini terk etmek istemeyen
  • 6:12 - 6:15
    ve vatan hasreti çeken mülteciler.
  • 6:15 - 6:16
    Ama aramızda şanslı olanlar için
  • 6:16 - 6:20
    hareket çağı bence heyecan verici,
    yepyeni seçenekler sunuyor.
  • 6:21 - 6:22
    Seyahat ederken kesinlikle,
  • 6:22 - 6:24
    bilhassa dünyanın en büyük
    şehirlerine giderken,
  • 6:24 - 6:26
    bugün tanıştığım ortalama birisi,
  • 6:26 - 6:31
    mesela Paris'te yaşayan,
    yarı Koreli, yarı Alman
  • 6:31 - 6:32
    genç bir kadın oluyor.
  • 6:32 - 6:35
    O da Edinburglu yarı Taylandlı,
  • 6:35 - 6:39
    yarı Kanadalı genç bir adamla tanıştığında
  • 6:39 - 6:41
    o kişiyi yakını olarak görüyor.
  • 6:41 - 6:45
    Tamamen Koreli ya da Alman
    birinden muhtemelen daha fazla ortak
  • 6:45 - 6:49
    noktaları bulunduğunun farkına varıyor.
  • 6:49 - 6:52
    Böylece arkadaş oluyorlar, âşık oluyorlar.
  • 6:52 - 6:54
    New York'a yerleşiyorlar.
  • 6:54 - 6:56
    (Gülüşmeler)
  • 6:56 - 6:57
    Ya da Edinburgh'a.
  • 6:58 - 7:01
    Birlikteliklerinden doğan
    küçük kız çocuğu,
  • 7:01 - 7:03
    elbette ki Koreli, Alman,
  • 7:03 - 7:05
    Fransız, Taylandlı, İskoç, Kanadalı
  • 7:05 - 7:08
    ya da Amerikalı bile olmuyor, onun yerine
  • 7:08 - 7:12
    bütün bu yerlerin harika ve sürekli
    evrilen bir karışımı oluyor.
  • 7:12 - 7:14
    Potansiyel olarak bu genç kadının
  • 7:14 - 7:17
    dünyayı hayal etme,
  • 7:17 - 7:20
    dünyayı yazma, dünyayı düşünme biçimi
  • 7:20 - 7:22
    tamamen farklı bir şeyler oluyor,
  • 7:22 - 7:25
    çünkü neredeyse eşsiz kültürlerin
  • 7:25 - 7:27
    sentezinden doğuyor.
  • 7:27 - 7:30
    Bugün nereli olduğunuz,
    nereye gidiyor olduğunuzdan
  • 7:30 - 7:32
    çok daha az önemlidir.
  • 7:32 - 7:35
    Çoğumuz giderek geçmişe olduğu kadar
  • 7:35 - 7:38
    gelecek veya şimdiki zamana da
    bağlı durumdayız.
  • 7:38 - 7:40
    Ve bildiğimiz şekliyle evimiz
  • 7:40 - 7:42
    doğdumuz yer değil.
  • 7:43 - 7:47
    Kendimiz olduğumuz yerdir.
  • 7:47 - 7:49
    Buna rağmen,
  • 7:49 - 7:52
    hareketle ilgili büyük bir sorun var
  • 7:52 - 7:55
    ve o da havadayken
    bir yere uyum sağlamanın
  • 7:55 - 7:57
    gerçekten zor olması.
  • 7:57 - 8:00
    Yıllar önce, yalnızca United Airlines'da
  • 8:00 - 8:04
    bir milyon mil biriktirdiğimi fark ettim.
  • 8:04 - 8:06
    O çılgın sistemi hepiniz biliyorsunuz,
  • 8:06 - 8:09
    cehennemde altı gün, yedinci günse bedava.
  • 8:09 - 8:13
    (Gülüşmeler)
  • 8:13 - 8:15
    Ve bunu gerçekten şöyle
    düşünmeye başladım,
  • 8:15 - 8:19
    bir perspektife koyarsak,
    hareket yalnızca
  • 8:19 - 8:22
    ona getirebildiğiniz
    sükûnet algısı kadar iyi.
  • 8:22 - 8:25
    Evim yandıktan sekiz ay sonra,
  • 8:25 - 8:28
    yerel bir lisede ders veren
    bir arkadaşa rastladım
  • 8:28 - 8:31
    ve bana şöyle dedi,
    "Senin için harika bir yerim var."
  • 8:31 - 8:33
    "Gerçekten mi?" dedim.
    İnsanlar bana böyle şeyler
  • 8:34 - 8:35
    söylediğinde her zaman
    biraz şüpheciyimdir:
  • 8:35 - 8:36
    "Hayır, gerçekten," diye devam etti,
  • 8:36 - 8:38
    "Arabayla sadece üç saat uzaklıkta
  • 8:38 - 8:40
    ve çok pahalı değil,
  • 8:40 - 8:43
    şimdiye kadar kaldığın yerlere de
    muhtemelen pek benzemiyor."
  • 8:43 - 8:48
    "Hımm." Biraz merak etmeye
    başlamıştım. "Nedir?"
  • 8:48 - 8:50
    "Pekâlâ" —Burada arkadaşım kem küm etti —
  • 8:50 - 8:54
    "Aslında bir Katolik inziva yeri."
  • 8:54 - 8:56
    Bu yanlış cevaptı.
  • 8:56 - 8:58
    15 senemi Anglikan okullarda geçirdim,
  • 8:58 - 9:03
    yani bana hayatım boyunca yetecek
    kadar ilahi kitap ve haç gördüm.
  • 9:03 - 9:05
    Birkaç hayat için, aslında.
  • 9:05 - 9:08
    Ama arkadaşım ne kendisinin,
    ne de çoğu öğrencisinin
  • 9:08 - 9:09
    Katolik olmadığını garanti etti,
  • 9:09 - 9:12
    ancak her bahar derslerini
    orada yapıyordu.
  • 9:12 - 9:17
    Ona göre, en hareketli,
    en dikkati dağınık,
  • 9:17 - 9:21
    testosterondan kafayı bozmuş olan
    15 yaşındaki Kaliforniyalı çocuk bile
  • 9:21 - 9:24
    sessizlikte sadece üç gün harcadığında
  • 9:24 - 9:28
    içinde bir şeyler yatışıp arınıyordu.
  • 9:28 - 9:31
    Kendini buluyordu.
  • 9:31 - 9:33
    Ben de şöyle düşündüm,
    "15 yaşında birine iyi gelen şey
  • 9:33 - 9:35
    bana da iyi gelmeli."
  • 9:35 - 9:38
    Böylece arabama bindim
    ve sahil boyunca kuzeye doğru
  • 9:38 - 9:40
    üç saat araba sürdüm,
  • 9:40 - 9:42
    yollar boşalmaya ve daralmaya başladı
  • 9:42 - 9:45
    ve sonra daha da dar bir yola girdim,
  • 9:45 - 9:49
    neredeyse asfaltsız,
    bu şekilde dağın tepesine kadar
  • 9:49 - 9:51
    iki mil kıvrıldı.
  • 9:51 - 9:54
    Arabadan dışarı çıktığımda,
  • 9:54 - 9:57
    hava titreşiyordu.
  • 9:57 - 9:58
    Her yer bütünüyle sessizlik içindeydi,
  • 9:58 - 10:02
    ama sessizlik sesin yokluğu değildi.
  • 10:02 - 10:06
    Aslında bir tür enerji veya
    canlandırmanın varlığıydı.
  • 10:06 - 10:09
    Ve ayaklarımın altında
    Pasifik Okyanusu'nun
  • 10:09 - 10:12
    büyük, sakin, mavi görüntüsü vardı.
  • 10:12 - 10:16
    Çevremde ise 800 dönüm
    kuru yaban otları vardı.
  • 10:16 - 10:19
    Uyuyacağım odaya gittim.
  • 10:19 - 10:21
    Küçüktü, ama fazlasıyla rahattı,
  • 10:21 - 10:23
    bir yatak, bir sallanan sandalye,
  • 10:23 - 10:26
    uzun bir masa ve küçük, müstakil,
  • 10:26 - 10:30
    duvarla çevrili bir bahçeye bakan,
    masadan uzun pencereler
  • 10:30 - 10:34
    ve sonra 300 metre kadar
    denize doğru uzanan
  • 10:34 - 10:36
    altın rengi pampa otları.
  • 10:37 - 10:40
    Oturup yazmaya başladım
  • 10:40 - 10:41
    ve yazdım ve yazdım,
  • 10:41 - 10:45
    oraya sadece masamdan
    uzaklaşmak için gittiğim hâlde.
  • 10:45 - 10:49
    Kalktığım zaman dört saat geçmişti.
  • 10:49 - 10:51
    Gece çökmüştü
  • 10:51 - 10:56
    ve o muazzam alt üst olmuş
    yıldız tuzluğunun altına gittim,
  • 10:56 - 10:59
    arabaların arka ışıklarının
    20 kilometre güneydeki
  • 10:59 - 11:03
    burnun orada kaybolduğunu görebiliyordum.
  • 11:03 - 11:06
    Önceki günün kaygıları sahiden
  • 11:06 - 11:08
    kayboluyor gibiydi.
  • 11:08 - 11:10
    Ertesi gün uyandığımda,
  • 11:10 - 11:14
    telefonlar, TV'ler, dizüstü
    bilgisayarların yokluğunda,
  • 11:14 - 11:18
    günler binlerce saat uzamış gibi geldi.
  • 11:18 - 11:21
    Seyahat ettiğimde bildiğim
    tüm özgürlük buydu,
  • 11:21 - 11:26
    ama aynı zamanda içten içe
    eve dönmek gibiydi.
  • 11:26 - 11:28
    Dine düşkün bir insan değilim,
  • 11:28 - 11:29
    o yüzden ayinlere gitmedim.
  • 11:29 - 11:32
    Rahiplere akıl danışmadım.
  • 11:32 - 11:34
    Sadece manastır yolunda yürüyüşler yaptım
  • 11:35 - 11:37
    ve sevdiklerime kartpostallar yolladım.
  • 11:37 - 11:39
    Bulutlara baktım
  • 11:39 - 11:43
    ve benim için yapması genelde
    en zor şey olan şeyi yaptım,
  • 11:43 - 11:45
    hiçbir şey yapmadım.
  • 11:46 - 11:48
    Sonra o yere tekrar gitmeye başladım
  • 11:48 - 11:51
    ve fark edilmeden,
    sadece sessizce oturarak
  • 11:51 - 11:55
    en önemli çalışmamı yaptığımı
  • 11:55 - 11:58
    ve son e-postadan bir
    sonraki randevuya koşarken
  • 11:58 - 12:00
    hiçbir şekilde yapamadığım biçimde
  • 12:00 - 12:03
    en kritik kararlarımı
    verdiğimi fark ettim.
  • 12:03 - 12:06
    İçimde bir şeylerin gerçekten
    sükûnet için ağladığını
  • 12:06 - 12:08
    düşünmeye başladım,
  • 12:08 - 12:09
    ama elbette ki onu duyamamıştım,
  • 12:09 - 12:11
    çünkü sağa sola çok koşturuyordum.
  • 12:11 - 12:14
    Gözlerini bağlayıp, sonra da
    hiçbir şey görememekten
  • 12:14 - 12:17
    yakınan çılgın bir adam gibiydim.
  • 12:17 - 12:19
    Küçükken Seneca'dan öğrendiğim
  • 12:19 - 12:22
    harika sözleri tekrar düşündüm,
  • 12:22 - 12:27
    şöyle diyor,
    "Fakir insan malı az olan değil,
  • 12:27 - 12:31
    arzusu çok olandır."
  • 12:31 - 12:33
    Elbette buradaki herkesin manastıra
  • 12:33 - 12:35
    gitmesini öğütlemiyorum.
  • 12:35 - 12:36
    Asıl fikir bu değil.
  • 12:36 - 12:40
    Ama sadece hareket etmeyi
    durdurarak nereye gideceğinizi
  • 12:40 - 12:42
    görebileceğinizi düşünüyorum.
  • 12:42 - 12:46
    Sadece hayatınızın ve
    dünyanızın dışına çıkarak,
  • 12:46 - 12:49
    en çok neye önem verdiğinizi anlayabilir
  • 12:49 - 12:52
    ve evinizi bulabilirsiniz.
  • 12:52 - 12:54
    Artık pek çok insanın her sabah
  • 12:54 - 12:57
    30 dakika cihazları olmadan
    odanın bir köşesinde
  • 12:57 - 13:02
    sadece kendine gelmek
    için sessizce oturmak
  • 13:02 - 13:04
    veya her akşam koşmaya gitmek
  • 13:04 - 13:06
    veya bir arkadaşlarıyla
    uzun bir sohbet ederken
  • 13:06 - 13:08
    cep telefonlarını geride bırakmak
  • 13:08 - 13:10
    için bilinçli adımlar attığını
    fark ediyorum.
  • 13:10 - 13:13
    Hareket olağanüstü bir ayrıcalık
  • 13:13 - 13:16
    ve aile büyüklerimizin hiçbir zaman
    hayal dahi edemediği
  • 13:16 - 13:19
    birçok şeyi yapmamızı sağlıyor.
  • 13:19 - 13:21
    Ancak hareket sonuçta
  • 13:21 - 13:25
    sadece gidecek bir eviniz
    varsa anlam ifade ediyor.
  • 13:25 - 13:28
    Ev sonuçta, elbette ki
  • 13:28 - 13:31
    sadece uyuduğunuz yer değil.
  • 13:31 - 13:33
    Kaldığınız yerdir.
  • 13:33 - 13:35
    Teşekkürler.
  • 13:35 - 13:41
    (Alkış)
Title:
Ev neresidir?
Speaker:
Pico Iyer
Description:

Dünyanın dört bir yanında giderek daha çok insan kendi ülkelerinden uzaklarda yaşıyor. Yazar Pico Iyer --kendisinin de üç veya dört "kökeni" var-- evin anlamı, seyahat etmenin mutluluğu ve sessiz durmanın huzuru üzerine derin düşüncelerini ifade ediyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
14:01
Meric Aydonat approved Turkish subtitles for Where is home?
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Where is home?
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Where is home?
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Where is home?
Ramazan Şen accepted Turkish subtitles for Where is home?
Ramazan Şen edited Turkish subtitles for Where is home?
Ramazan Şen edited Turkish subtitles for Where is home?
Eren Gokce edited Turkish subtitles for Where is home?
Show all

Turkish subtitles

Revisions