Ev neresidir?
-
0:01 - 0:03Nerelisin?
-
0:03 - 0:05Oldukça basit bir soru,
-
0:05 - 0:07fakat bu sıralarda elbette basit sorular
-
0:07 - 0:10çok daha çetrefilli cevaplar buluyor.
-
0:10 - 0:13İnsanlar bana hep nereli
olduğumu soruyorlar -
0:13 - 0:16ve benden Hindistan
dememi bekliyorlar, -
0:16 - 0:19bir yerde soyumun ve atalarımın
-
0:19 - 0:23Hindistan kökenli olduğunda
yüzde yüz haklılar. -
0:23 - 0:27Ancak ben hayatımın bir gününü
bile orada geçirmedim. -
0:27 - 0:29Oranın 22.000'den fazla lehçesinden
-
0:29 - 0:32bir kelime bile konuşamıyorum.
-
0:32 - 0:34Bu yüzden kendime Hintli deme
-
0:34 - 0:37hakkını aslında göremiyorum.
-
0:37 - 0:38Eğer "Nerelisin?" sorusunun anlamı,
-
0:38 - 0:41"Nerede doğdun, büyüdün
ve eğitim gördün?" ise -
0:41 - 0:44o zaman ben küçük ve eğlenceli bir ülke
-
0:44 - 0:45olan İngiltereliyim.
-
0:45 - 0:48Ancak İngiltere'den lisans eğitimimi
-
0:48 - 0:50bitirir bitirmez ayrıldım.
-
0:50 - 0:51Küçüklüğüm boyunca,
-
0:51 - 0:54tüm sınıflarımda ders kitaplarındaki
-
0:54 - 0:57klasik İngiliz kahramanlarına benzemeye
-
0:57 - 1:00başlamayan tek çocuk bendim.
-
1:00 - 1:01Eğer "Nerelisin?" sorusunun anlamı,
-
1:01 - 1:03"Vergilerini nerede ödüyorsun?"
-
1:03 - 1:05"Doktora ve diş hekimine
nerede gidiyorsun?" ise, -
1:05 - 1:08o zaman ben gerçek bir Amerikalıyım
-
1:08 - 1:10ve çok küçüklüğümden beri,
-
1:10 - 1:12yani 48 yıldır öyleyim.
-
1:12 - 1:14Yalnızca o yılların çoğunda,
-
1:14 - 1:17beni oturma izni olan bir
yabancı olarak gösteren, -
1:17 - 1:19fotoğrafım üzerinde yeşil çizgiler bulunan
-
1:19 - 1:21komik, küçük, pembe bir kart
taşımak zorundaydım. -
1:21 - 1:25Aslında orada yaşadıkça kendimi
daha yabancı hissediyorum. -
1:25 - 1:28(Gülüşmeler)
-
1:28 - 1:29Eğer "Nerelisin?" sorusunun
-
1:29 - 1:32anlamı "Sizde en çok iz bırakan
-
1:32 - 1:35ve en çok zaman geçirmeye
çalıştığınız ülke neresi?" ise, -
1:35 - 1:36o zaman Japonyalıyım.
-
1:36 - 1:39Çünkü son 25 yılda
-
1:39 - 1:42çoğu zamanımı Japonya'da
geçirmeye çalıştım. -
1:42 - 1:45Yalnızca onca yıl orada
turist vizesi ile yaşadım -
1:45 - 1:47ve oldukça eminim ki pek çok Japon
-
1:47 - 1:50beni kendilerinden saymak istemez.
-
1:50 - 1:53Tüm bunları hayatımın
-
1:53 - 1:56nasıl eski moda ve dolambaçsız olduğunu
-
1:56 - 1:57vurgulamak için söylüyorum.
-
1:57 - 2:01Çünkü Hong Kong'a, Sidney'e,
Vancouver'a ne zaman gitsem, -
2:01 - 2:03tanıştığım birçok çocuk
-
2:03 - 2:07benden çok daha enternasyonel
ve çok kültürlü. -
2:07 - 2:09Bu çocukların, aileleri ile
bağlantılı bir evleri, -
2:09 - 2:13partnerleriyle bağlantılı
başka bir evleri var, -
2:13 - 2:16üçüncü olarak da belki yaşadıkları
yerle bağlantılı bir yer, -
2:16 - 2:19dördüncü yer ise olmayı
hayal ettikleri yer -
2:19 - 2:21ve bunlar yanında daha fazlası.
-
2:21 - 2:25Hayatlarının tamamı birçok
farklı yerden parçalar alıp -
2:25 - 2:28onları mozaik cam üzerine
-
2:28 - 2:31yerleştirmekle geçecek.
-
2:31 - 2:33Onlar için ev süregelen bir çalışma.
-
2:33 - 2:36Sürekli iyileştirme,
geliştirme ve düzeltmeler -
2:36 - 2:39yaptıkları bir proje gibi.
-
2:39 - 2:41Ve giderek daha çok kişi için
-
2:41 - 2:45ev kavramı toprak parçasından ziyade
-
2:45 - 2:48ruhumuzun bir parçasıdır diyebiliriz.
-
2:48 - 2:51Biri bana birdenbire
"Evin neresi?" diye sorsa -
2:51 - 2:53sevgilimi, en yakın arkadaşlarımı
-
2:53 - 2:58ya da gittiğim yerde bana eşlik eden
şarkıları düşünürüm. -
2:58 - 3:00Hep böyle hissetmişimdir,
-
3:00 - 3:02ama böyle olduğunu şöyle anladım,
-
3:02 - 3:05yıllar önce Kaliforniya'daki ailemin
-
3:05 - 3:08evindeki merdivenleri çıkarken,
-
3:08 - 3:11oturma odasının pencerelerine bakıyordum
-
3:11 - 3:16ve 20 metrelik alevlerle
sarıldığımızı gördüm, -
3:16 - 3:18Kaliforniya tepelerinde
ve benzeri yerlerde -
3:18 - 3:22sıkça meydana gelen yangınlardan biriydi.
-
3:22 - 3:25Üç saat sonra bu yangın evimi,
-
3:25 - 3:28benim dışımda
-
3:28 - 3:31her şeyi küle çevirmişti.
-
3:31 - 3:34Ertesi sabah uyandığımda,
-
3:34 - 3:35arkadaşımın evinde yerde yatıyordum,
-
3:35 - 3:38dünyada sahip olduğum tek şey
-
3:38 - 3:40gece açık süpermarketten henüz
aldığım diş fırçasıydı. -
3:40 - 3:42O esnada elbette biri
-
3:42 - 3:44"Evin neresi?" diye sorsa,
-
3:44 - 3:47somut bir mekândan söz etmem
mümkün değildi. -
3:48 - 3:52Evim beraberimde taşıdığım
şeyler olmalıydı. -
3:52 - 3:56Birçok farklı açıdan, bence
bu ağır bir serbest kalıştı. -
3:56 - 3:58Çünkü aile büyüklerimin
doğduklarından beri -
3:58 - 4:01bir ev algıları, topluluk algıları,
-
4:01 - 4:04hatta doğdukları günden beri kime
düşmanlık duyacaklarına dair -
4:04 - 4:06algıları mevcuttu
-
4:06 - 4:09ve bunların dışına çok fazla
çıkma şansları yoktu. -
4:09 - 4:13Bugünlerde bazılarımız hiç değilse,
ev algısını seçme şansına sahip, -
4:13 - 4:15topluluk algısını oluşturabilir,
-
4:15 - 4:17kendisini biçimlendirebilir
-
4:17 - 4:19ve bunları yaparken de belki
-
4:19 - 4:23aile büyüklerimizden kalan
siyah beyaz ayrımların -
4:23 - 4:25biraz dışına çıkabilir.
-
4:25 - 4:26Dünyanın en güçlü ülkesinin başkanının
-
4:26 - 4:29yarı Kenyalı, kısmen Endonezya'da büyümüş,
-
4:29 - 4:31Çin kökenli Kanadalı kayınbiraderi
-
4:31 - 4:34olması tesadüf olmasa gerek.
-
4:34 - 4:38Kendi ülkesinden uzaklarda
yaşayanların sayısı -
4:38 - 4:43artık 220 milyonu bulmuş durumda
-
4:43 - 4:45ve bu neredeyse hayal
edilemeyecek bir sayı; -
4:45 - 4:49ancak Kanada'nın toplam nüfusunu
-
4:49 - 4:51ve Avustralya'nın nüfusunu alıp,
-
4:51 - 4:53tekrardan Avustralya'nın toplam nüfusunu
-
4:53 - 4:56ve tekrar Kanada'nın
toplam nüfusunu alıp -
4:56 - 4:58bunu iki ile çarptığınızda,
-
4:58 - 5:00bu büyük gezici kabilenin sayısından
-
5:00 - 5:02daha az sayıda insan olacaktır.
-
5:02 - 5:04Eski ulus devlet kategorisinden uzak
-
5:04 - 5:08yaşayanların sayısı öyle
hızla çoğalıyor ki, -
5:08 - 5:11sadece geçtiğimiz 12 yılda
64 milyon arttı, -
5:11 - 5:15ki yakında bizlerin sayısı
Amerikalıları geçecek. -
5:15 - 5:20Şu an dünya üzerindeki en büyük
beşinci ulusu temsil ediyoruz. -
5:20 - 5:22Öyle ki Kanada'nın en büyük
kenti Toronto'da -
5:22 - 5:25bugün ortalama bir vatandaş,
-
5:25 - 5:30çok farklı bir ülkede doğmuş, yani
eskiden yabancı denen biri. -
5:30 - 5:34Yabancılarla çevrelenmiş ortamda
bulunmanın -
5:34 - 5:36farkındalığı artırdığını düşünmüşümdür.
-
5:36 - 5:38Hiçbir şeyi hakkınız gibi göremezsiniz.
-
5:38 - 5:41Benim için seyahat etmek
biraz âşık olmak gibi, -
5:41 - 5:45çünkü birden bütün algılarınız
"açık" olarak ayarlanır. -
5:45 - 5:49Aniden dünyanın bütün gizli
düzenlerine karşı uyanık olursunuz. -
5:49 - 5:53Marcel Proust'un ünlü sözünde
dediği gibi: "Gerçek keşif yolculuğu -
5:54 - 5:57yeni yerler görmek değil,
-
5:57 - 5:59yeni gözlerle bakmaktır."
-
5:59 - 6:01Elbette bir kez yeni gözlerinize
kavuştuğunuzda, -
6:01 - 6:03eski gördüğünüz yerler bile, eviniz bile
-
6:03 - 6:06farklı bir anlam kazanır.
-
6:06 - 6:09Kendi ülkesinden uzakta
yaşayan çoğu kimse, -
6:09 - 6:12ülkesini terk etmek istemeyen
-
6:12 - 6:15ve vatan hasreti çeken mülteciler.
-
6:15 - 6:16Ama aramızda şanslı olanlar için
-
6:16 - 6:20hareket çağı bence heyecan verici,
yepyeni seçenekler sunuyor. -
6:21 - 6:22Seyahat ederken kesinlikle,
-
6:22 - 6:24bilhassa dünyanın en büyük
şehirlerine giderken, -
6:24 - 6:26bugün tanıştığım ortalama birisi,
-
6:26 - 6:31mesela Paris'te yaşayan,
yarı Koreli, yarı Alman -
6:31 - 6:32genç bir kadın oluyor.
-
6:32 - 6:35O da Edinburglu yarı Taylandlı,
-
6:35 - 6:39yarı Kanadalı genç bir adamla tanıştığında
-
6:39 - 6:41o kişiyi yakını olarak görüyor.
-
6:41 - 6:45Tamamen Koreli ya da Alman
birinden muhtemelen daha fazla ortak -
6:45 - 6:49noktaları bulunduğunun farkına varıyor.
-
6:49 - 6:52Böylece arkadaş oluyorlar, âşık oluyorlar.
-
6:52 - 6:54New York'a yerleşiyorlar.
-
6:54 - 6:56(Gülüşmeler)
-
6:56 - 6:57Ya da Edinburgh'a.
-
6:58 - 7:01Birlikteliklerinden doğan
küçük kız çocuğu, -
7:01 - 7:03elbette ki Koreli, Alman,
-
7:03 - 7:05Fransız, Taylandlı, İskoç, Kanadalı
-
7:05 - 7:08ya da Amerikalı bile olmuyor, onun yerine
-
7:08 - 7:12bütün bu yerlerin harika ve sürekli
evrilen bir karışımı oluyor. -
7:12 - 7:14Potansiyel olarak bu genç kadının
-
7:14 - 7:17dünyayı hayal etme,
-
7:17 - 7:20dünyayı yazma, dünyayı düşünme biçimi
-
7:20 - 7:22tamamen farklı bir şeyler oluyor,
-
7:22 - 7:25çünkü neredeyse eşsiz kültürlerin
-
7:25 - 7:27sentezinden doğuyor.
-
7:27 - 7:30Bugün nereli olduğunuz,
nereye gidiyor olduğunuzdan -
7:30 - 7:32çok daha az önemlidir.
-
7:32 - 7:35Çoğumuz giderek geçmişe olduğu kadar
-
7:35 - 7:38gelecek veya şimdiki zamana da
bağlı durumdayız. -
7:38 - 7:40Ve bildiğimiz şekliyle evimiz
-
7:40 - 7:42doğdumuz yer değil.
-
7:43 - 7:47Kendimiz olduğumuz yerdir.
-
7:47 - 7:49Buna rağmen,
-
7:49 - 7:52hareketle ilgili büyük bir sorun var
-
7:52 - 7:55ve o da havadayken
bir yere uyum sağlamanın -
7:55 - 7:57gerçekten zor olması.
-
7:57 - 8:00Yıllar önce, yalnızca United Airlines'da
-
8:00 - 8:04bir milyon mil biriktirdiğimi fark ettim.
-
8:04 - 8:06O çılgın sistemi hepiniz biliyorsunuz,
-
8:06 - 8:09cehennemde altı gün, yedinci günse bedava.
-
8:09 - 8:13(Gülüşmeler)
-
8:13 - 8:15Ve bunu gerçekten şöyle
düşünmeye başladım, -
8:15 - 8:19bir perspektife koyarsak,
hareket yalnızca -
8:19 - 8:22ona getirebildiğiniz
sükûnet algısı kadar iyi. -
8:22 - 8:25Evim yandıktan sekiz ay sonra,
-
8:25 - 8:28yerel bir lisede ders veren
bir arkadaşa rastladım -
8:28 - 8:31ve bana şöyle dedi,
"Senin için harika bir yerim var." -
8:31 - 8:33"Gerçekten mi?" dedim.
İnsanlar bana böyle şeyler -
8:34 - 8:35söylediğinde her zaman
biraz şüpheciyimdir: -
8:35 - 8:36"Hayır, gerçekten," diye devam etti,
-
8:36 - 8:38"Arabayla sadece üç saat uzaklıkta
-
8:38 - 8:40ve çok pahalı değil,
-
8:40 - 8:43şimdiye kadar kaldığın yerlere de
muhtemelen pek benzemiyor." -
8:43 - 8:48"Hımm." Biraz merak etmeye
başlamıştım. "Nedir?" -
8:48 - 8:50"Pekâlâ" —Burada arkadaşım kem küm etti —
-
8:50 - 8:54"Aslında bir Katolik inziva yeri."
-
8:54 - 8:56Bu yanlış cevaptı.
-
8:56 - 8:5815 senemi Anglikan okullarda geçirdim,
-
8:58 - 9:03yani bana hayatım boyunca yetecek
kadar ilahi kitap ve haç gördüm. -
9:03 - 9:05Birkaç hayat için, aslında.
-
9:05 - 9:08Ama arkadaşım ne kendisinin,
ne de çoğu öğrencisinin -
9:08 - 9:09Katolik olmadığını garanti etti,
-
9:09 - 9:12ancak her bahar derslerini
orada yapıyordu. -
9:12 - 9:17Ona göre, en hareketli,
en dikkati dağınık, -
9:17 - 9:21testosterondan kafayı bozmuş olan
15 yaşındaki Kaliforniyalı çocuk bile -
9:21 - 9:24sessizlikte sadece üç gün harcadığında
-
9:24 - 9:28içinde bir şeyler yatışıp arınıyordu.
-
9:28 - 9:31Kendini buluyordu.
-
9:31 - 9:33Ben de şöyle düşündüm,
"15 yaşında birine iyi gelen şey -
9:33 - 9:35bana da iyi gelmeli."
-
9:35 - 9:38Böylece arabama bindim
ve sahil boyunca kuzeye doğru -
9:38 - 9:40üç saat araba sürdüm,
-
9:40 - 9:42yollar boşalmaya ve daralmaya başladı
-
9:42 - 9:45ve sonra daha da dar bir yola girdim,
-
9:45 - 9:49neredeyse asfaltsız,
bu şekilde dağın tepesine kadar -
9:49 - 9:51iki mil kıvrıldı.
-
9:51 - 9:54Arabadan dışarı çıktığımda,
-
9:54 - 9:57hava titreşiyordu.
-
9:57 - 9:58Her yer bütünüyle sessizlik içindeydi,
-
9:58 - 10:02ama sessizlik sesin yokluğu değildi.
-
10:02 - 10:06Aslında bir tür enerji veya
canlandırmanın varlığıydı. -
10:06 - 10:09Ve ayaklarımın altında
Pasifik Okyanusu'nun -
10:09 - 10:12büyük, sakin, mavi görüntüsü vardı.
-
10:12 - 10:16Çevremde ise 800 dönüm
kuru yaban otları vardı. -
10:16 - 10:19Uyuyacağım odaya gittim.
-
10:19 - 10:21Küçüktü, ama fazlasıyla rahattı,
-
10:21 - 10:23bir yatak, bir sallanan sandalye,
-
10:23 - 10:26uzun bir masa ve küçük, müstakil,
-
10:26 - 10:30duvarla çevrili bir bahçeye bakan,
masadan uzun pencereler -
10:30 - 10:34ve sonra 300 metre kadar
denize doğru uzanan -
10:34 - 10:36altın rengi pampa otları.
-
10:37 - 10:40Oturup yazmaya başladım
-
10:40 - 10:41ve yazdım ve yazdım,
-
10:41 - 10:45oraya sadece masamdan
uzaklaşmak için gittiğim hâlde. -
10:45 - 10:49Kalktığım zaman dört saat geçmişti.
-
10:49 - 10:51Gece çökmüştü
-
10:51 - 10:56ve o muazzam alt üst olmuş
yıldız tuzluğunun altına gittim, -
10:56 - 10:59arabaların arka ışıklarının
20 kilometre güneydeki -
10:59 - 11:03burnun orada kaybolduğunu görebiliyordum.
-
11:03 - 11:06Önceki günün kaygıları sahiden
-
11:06 - 11:08kayboluyor gibiydi.
-
11:08 - 11:10Ertesi gün uyandığımda,
-
11:10 - 11:14telefonlar, TV'ler, dizüstü
bilgisayarların yokluğunda, -
11:14 - 11:18günler binlerce saat uzamış gibi geldi.
-
11:18 - 11:21Seyahat ettiğimde bildiğim
tüm özgürlük buydu, -
11:21 - 11:26ama aynı zamanda içten içe
eve dönmek gibiydi. -
11:26 - 11:28Dine düşkün bir insan değilim,
-
11:28 - 11:29o yüzden ayinlere gitmedim.
-
11:29 - 11:32Rahiplere akıl danışmadım.
-
11:32 - 11:34Sadece manastır yolunda yürüyüşler yaptım
-
11:35 - 11:37ve sevdiklerime kartpostallar yolladım.
-
11:37 - 11:39Bulutlara baktım
-
11:39 - 11:43ve benim için yapması genelde
en zor şey olan şeyi yaptım, -
11:43 - 11:45hiçbir şey yapmadım.
-
11:46 - 11:48Sonra o yere tekrar gitmeye başladım
-
11:48 - 11:51ve fark edilmeden,
sadece sessizce oturarak -
11:51 - 11:55en önemli çalışmamı yaptığımı
-
11:55 - 11:58ve son e-postadan bir
sonraki randevuya koşarken -
11:58 - 12:00hiçbir şekilde yapamadığım biçimde
-
12:00 - 12:03en kritik kararlarımı
verdiğimi fark ettim. -
12:03 - 12:06İçimde bir şeylerin gerçekten
sükûnet için ağladığını -
12:06 - 12:08düşünmeye başladım,
-
12:08 - 12:09ama elbette ki onu duyamamıştım,
-
12:09 - 12:11çünkü sağa sola çok koşturuyordum.
-
12:11 - 12:14Gözlerini bağlayıp, sonra da
hiçbir şey görememekten -
12:14 - 12:17yakınan çılgın bir adam gibiydim.
-
12:17 - 12:19Küçükken Seneca'dan öğrendiğim
-
12:19 - 12:22harika sözleri tekrar düşündüm,
-
12:22 - 12:27şöyle diyor,
"Fakir insan malı az olan değil, -
12:27 - 12:31arzusu çok olandır."
-
12:31 - 12:33Elbette buradaki herkesin manastıra
-
12:33 - 12:35gitmesini öğütlemiyorum.
-
12:35 - 12:36Asıl fikir bu değil.
-
12:36 - 12:40Ama sadece hareket etmeyi
durdurarak nereye gideceğinizi -
12:40 - 12:42görebileceğinizi düşünüyorum.
-
12:42 - 12:46Sadece hayatınızın ve
dünyanızın dışına çıkarak, -
12:46 - 12:49en çok neye önem verdiğinizi anlayabilir
-
12:49 - 12:52ve evinizi bulabilirsiniz.
-
12:52 - 12:54Artık pek çok insanın her sabah
-
12:54 - 12:5730 dakika cihazları olmadan
odanın bir köşesinde -
12:57 - 13:02sadece kendine gelmek
için sessizce oturmak -
13:02 - 13:04veya her akşam koşmaya gitmek
-
13:04 - 13:06veya bir arkadaşlarıyla
uzun bir sohbet ederken -
13:06 - 13:08cep telefonlarını geride bırakmak
-
13:08 - 13:10için bilinçli adımlar attığını
fark ediyorum. -
13:10 - 13:13Hareket olağanüstü bir ayrıcalık
-
13:13 - 13:16ve aile büyüklerimizin hiçbir zaman
hayal dahi edemediği -
13:16 - 13:19birçok şeyi yapmamızı sağlıyor.
-
13:19 - 13:21Ancak hareket sonuçta
-
13:21 - 13:25sadece gidecek bir eviniz
varsa anlam ifade ediyor. -
13:25 - 13:28Ev sonuçta, elbette ki
-
13:28 - 13:31sadece uyuduğunuz yer değil.
-
13:31 - 13:33Kaldığınız yerdir.
-
13:33 - 13:35Teşekkürler.
-
13:35 - 13:41(Alkış)
- Title:
- Ev neresidir?
- Speaker:
- Pico Iyer
- Description:
-
Dünyanın dört bir yanında giderek daha çok insan kendi ülkelerinden uzaklarda yaşıyor. Yazar Pico Iyer --kendisinin de üç veya dört "kökeni" var-- evin anlamı, seyahat etmenin mutluluğu ve sessiz durmanın huzuru üzerine derin düşüncelerini ifade ediyor.
- Video Language:
- English
- Team:
closed TED
- Project:
- TEDTalks
- Duration:
- 14:01
![]() |
Meric Aydonat approved Turkish subtitles for Where is home? | |
![]() |
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Where is home? | |
![]() |
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Where is home? | |
![]() |
Meric Aydonat edited Turkish subtitles for Where is home? | |
![]() |
Ramazan Şen accepted Turkish subtitles for Where is home? | |
![]() |
Ramazan Şen edited Turkish subtitles for Where is home? | |
![]() |
Ramazan Şen edited Turkish subtitles for Where is home? | |
![]() |
Eren Gokce edited Turkish subtitles for Where is home? |