-
John Ronald Reuel Tolkien,
3 Ocak 1892 tarihinde doğdu.
-
O ve erkek kardeşi,
zor bir çocukluk geçirdi.
-
Tolkien daha 4 yaşındayken,
ateşli romatizmadan
-
babaları Arthur'u kaybettiler.
-
Düşük bir gelirle geçinmeye çalışan
dul annesi Mabel,
-
çocuklarını evde eğitmeye karar verdi ve
onların ilk eğitimi ve gelişiminde
-
hayati bir rol oynadı.
-
Tolkien zeki bir çocuktu ve dillere karşı
büyük bir tutkusu ve öğrenme azmi vardı.
-
Birmingham'daki King Edward's Okulu'nun
giriş sınavını katıldı ve başarılı oldu.
-
1900 yılının son baharından itibaren
Tolkien, yıllık 12 poundluk bir bedel ile
-
akademik potansiyelini
ortaya çıkarmaya
-
yardımcı olacak bir öğrenim
görecekti.
-
John Garth: Tolkien için
-
King Edwards'a gitmek oldukça
önemliydi; olağanüstü yetenekli
-
bir çocuktu. King Edward's ona
çok büyük imkanlar
-
ve kendi gibi yetenekli çocuklarla
arkadaşlık etme fırsatı verdi.
-
Onun bu imkanlara ulaşması okul
hayatı olmasa çok zor olurdu.
-
Simon Stacey: Rugby
oynamakla kalmadı, münazara
-
ve edebiyat topluluklarında da
ışıldayan bir yıldızdı.
-
O gerçekten hayatın ve ruhun
karışımı gibiydi,
-
okulu bırakmak zorunda kaldığında
bir hayli özledi sanırım.
-
VO: Yalnızca 11 yaşındayken,
Tolkien ve kardeşi Hilary
-
annelerini şeker hastalığı
yüzünden kaybettiler.
-
Yasa gömülmüş halde,
kendini, öncesinden
-
daha büyük bir enerjiyle okula verdi.
Akademik olarak sivrildi,
-
ama 1905'te entelektüel olarak dengi ve
rakibi Christopher Wiseman ile tanıştı.
-
John Garth: Tolkien en iyi arkadaşıyla
King Edward's'da tanıştı;
-
rugby sahasındaki Christopher Wiseman.
-
Müzisyen, matematikçi,
Tolkien'den epey farklı.
-
Rugby sahasında,
güçlü bir bağ geliştirdiler,
-
kendilerini "Büyük Brethren İkiz Kardeşler",
olarak adlandırıdırlar.
-
Tanım, Lord Macauley'in "Lays of
Ancient Rome"undan bir alıntı idi.
-
Simon Stacey: Okulda da arkadaşça
bir rekabet içindeydiler,
-
ikisi de çok çalışkandı.
Wiseman'in yüksek bir idraki vardı
-
ve Tolkien'in de
merak sarmaya başladığı
-
birçok şeyle o da ilgileniyordu;
-
yabancı diller, sanırım Mısırcaya
ve hiyerogliflere bakıyordu.
-
John Grath: Tolkien ve Wiseman,
ergenlik yıllarında, kendilerini tanımlama
-
açısından epey yardımlaşmış olmalılar,
çünkü hayata dair
-
tüm inançlarını güçlü bir şekilde
tartışırlardı.
-
Simon Stacey: Wiseman
çok yetenekli bir müzisyendi;
-
Tolkien'in ise müzik kulağı yoktu
ama bu onları durdurmadı!
-
VO: Tolkien Başkan Rob Gilson'un
oğluyla da arkadaştı.
-
Tolkien, Wiseman ve Gilson,
okul yılları ve sonrasına
-
uzanacak güçlü bir bağ kurdular.
-
Tolkien'in King Edward's'ın dışındaki
hayatı değişecekti yine de.
-
John Garth: Tolkien ve kardeşi Hilary,
lojmanlarda kalıyordu.
-
16 yaşındayken, o sırada 19 yaşında olan
lojman arkadaşı Edith Bratt ile tanıştı.
-
Edith genç ve güzel bir kızdı;
yetenekli bir piyanistti ve yetimdi.
-
Ve ikisi, hüzünlerinin yanı sıra
umutlarını ve hayallerini
-
paylaştıkları sıkı bir bağ kurdular.
-
Ronald, Edith ona öyle derdi,
ve Edith için zor olan,
-
kendisinin Anglikan,
onunsa Katolik oluşuydu.
-
VO: Tolkien'in koruyucusu,
Peder Francis Morgan, Katolik bir rahipti,
-
bunu büyük bir ayrım olarak gördü
ve Edith'in, Tolkien'in
-
Oxford Üniversitesi girişimlerinde
dikkatini dağıtacağını düşündü.
-
John Garth: Peder Francis Morgan
görüşmelerini yasakladı,
-
hatta konuşmalarını da.
-
King Edward's'taki arkadaşlıklarına
geri döndü, yeşermeye başlayıp
-
kendi alanını kurduğu,
o ve arkadaşlarının ortamı yönettiği
-
zamandan önce buradaki son dönemiydi.
-
VO: King Edwards'taki son senesinde
yapabileceğini yaparak
-
ve oluşturduğu arkadaşlıklarla
-
Tolkien ve sınıf arkadaşları
gayriresmi bir oluşum yarattılar.
-
Bu genç aydınlar
okul kütüphanesinde toplanır
-
yasaklandıkları şeyi yaparlar:
çay demlerler.
-
Okul saatleri dışında, Birmingham'daki
Barrow's Stores'daki bir kafede buluşur,
-
alaycı bir şekilde kendilerine
"Çay Klubü ve Baroviyan Topluluk"
-
veya kısaca TCSB derler.
-
(nostaljik müzik)
-
John Garth: TCSB'nin özü muhtemelen
-
Tolkien ve Wiseman'dı ve diğerleri
-
etraflarında toplandılar. Buradaki
-
okul müdürünün oğlu Robert Quilter Gilson,
-
kültürlü ve sosyal bir adamdı,
-
belki de grubu bir arada tutan maskottu;
-
herkesi kucaklardı ve ortak bir payda
-
bulurdu. Çizim yapmayı
-
seven centilmen ve sanatçı bir tipti.
-
Simon Stacey: Yetenekli bir sanatçıydı
-
ve mimar olma ideali vardı.
-
Aralarına geç katılan,
Geoffrey Bache Smith
-
mitoloji, Kelt mitolojisinden etkilenmişti;
-
bu da ona Tolkien'le ortak bir payda
-
sağladı, bu alan
Tolkien'in
-
tutkularından biriydi.
-
Simon Stacey: Smith oldukça başarılı
-
ve gelişmiş bir şairdi; Tolkien'e
-
güncel şiiri tanıştırdı. Şiir yazmaya
-
başladığında, Tolkien, bir yere kadar
-
Smith ve gruplarından esinlendi.
-
Gerçekten Tolkien'in
-
yazar olarak başlangıç zamanlarıydı.
-
John Garth: Başlarda daha çok eğlence iken
-
daha sonra savaş yılları boyunca
-
her birinin, inanılmaz derecede
-
güç ve rahatlık bulduğu
-
bir yoldaşlığa evrildi.
-
VO: O senenin devamında, Tolkien'in
-
King Edwards'daki zamanı doldu
-
ve Oxford'daki ilk yılına, başarılı
-
bir girişle başladı.
-
Peder Francis Morgan'dan bağımsızlaştığı
-
21'inci yaş günü arifesinde,
-
Tolkien Edith'e yazar ve bir haftadan kısa
-
bir süre sonra, tekrar bir araya gelirler.
-
Edith başka bir adamla nişanlıdır,
-
ama neredeyse kesin bir saçmalık olmasına
-
rağmen, Ronald'ıyla birlikte olmak için
-
nişanı bozmaya karar verir.
-
Sonraki birkaç ayda, büyüyen bir bela
-
hissi Avrupa'ya çöker ve 1914'ün
-
28 Haziran'ında, her şey değişir.
-
(silah sesi)
-
(dini müzik)
-
Arşidük Franz Ferdinand'ın suikasti
-
sebebiyle Gavrillo Princip tutuklandı.
-
Dipomatik bir kriz çıkar ve birkaç haftada
-
Avrupa'nın önemli güçleri savaştadır.
-
Almanya Belçika'yı işgal eder ve Britanya
-
Almanya'ya savaş ilan eder. Parlamento
-
Britanya halkını orduya çağırır.
-
Paul Golightly: Renklere doğru direk
-
bir telaş yoktur. İnsanların,
vahşet hikayeleri
-
belirdikçe, katılmaya istekli
-
olduğu çok daha aşikar hale gelir,
-
o zaman çok daha sıkı bir katılım telaşı
-
olur.
-
John Grath: Savaşa dair heyecanlı
-
bir atmosfer vardı, bunun genç erkeklere
-
barış zamanında mümkün olmayacak şekilde
-
potansiyellerini gerçekleştirme fırsatı
-
vermesi gibi bir naif his vardı.
-
Muazzam bir yurtseverlik
ve sorumluluk hissi
-
İngiltere veya Britanya'da hakimdi.
-
Paul Golightly: Onlar veya en azından
-
bazıları, Almanlarla hesaplaşma fikrini
-
cazip buldular. Olayın bütününde
-
Almanları hırpalayacaklarını
-
düşünüyorlardı.
-
John Garth: "Almanlar adice savaştı"
-
ve başa çıkılıp üstesinden
gelinmeliydiler.
-
Paul Golightly: Ekonomik ihtiyaç
-
erkekleri katılmaya iter,
bu her savaşta böyledir.
-
Hayat pek de heyecanlı değil
-
ve orduya katılmaktaki romantizm ve renk,
-
çok büyük bir şeyin bir parçası olmak,
-
eminim biraz cezbedici.
-
(dini müzik) Ve daha çok,
-
başarısızlığa mahkum, romantik bir gözle
-
bakıyorlar; Birinci Dünya Savaşı'nın neye
-
döndüğünü hepimiz biliyoruz. Bu
-
bir ilerleme savaşı değil, dash and elan;
-
hücum eden süvariler ve trompetler değil;
-
korkarım, patır patır silah ve top ateşi
-
domine edecek
-
olan.
-
Yani, savaşın nasıl olacağına dair
-
beklentileri var bence,
-
ana duyguları da, Fransa'ya
-
gitmeden önce bitecek mi.
-
John Garth: Kadim kahraman edebiyatının
-
değiştirilmiş halini okuyan, savaşta
-
ne olduğunu şaşılası bir samimiyetle
-
anlatan Tolkien, savaşa, daha gözü açık
-
gidenlerdendi. Kendisini "hayal dünyası
-
çok geniş genç adam" diye tanımladı,
-
ve asla heves duymadı.
-
Paul Golightly: Bence bu durum,
-
sadece orada savaşmış, Tolkien gibi
-
adamlar için değil, savaşı yöneten
-
politikacı ve generaller için de öyle; çok
-
insan korkunç olacağını anladı bence.
-
Simon Stacey: Gilson, Tolkien ve Wiseman
-
arasındaki mektuplara bakınca gördüğünüz,
-
Smith'in de şiirinde, görevlerini yapmaya
-
dair kararlılık ve hayatlarını vermeye
-
hazır olmaları gerektiği.
-
Karanlık zamanlardı ve onların atlatması
-
gerçekten takdire şayan.
-
VO: G.B.Smith ve Rob Gilson orduya
-
1914'te, Tolkien'in kardeşi Hilary
-
borazancı olarak ve Christopher Wiseman
-
donanmaya katıldı. Tolkiense
-
çelişkiye düştü.
-
Simon Stacey: Savaş patladığında,
-
Tolkien zor durumdaydı; Oxford'da bir yılı
-
kalmıştı ve Tolkien diplomasını almayı
-
çok istiyordu çünkü akademik kariyer
-
yapmak isiyordu; Gilson gibi ailesinde
-
para yoktu, bu yüzden üç yıllık
-
süreklilikten sonra tamamlayıp diploma
-
almak çok önemliydi. Böylece,
-
lisans eğitimini tamamlarken,
-
Memur Eğitim Merkezi'nde de
-
eğitim görebileceği bir dolap keşfetti
-
ve Oxford'u muzaffer bir şekilde
-
birincilikle bitirdi.
-
VO: Aynı tabura düşme
-
umuduyla, iyi arkadaşı G.B.Smith'in
-
peşinden Lancashire Piyadelerine katıldı.
-
John Garth: Tolkien
-
orduda, belli bazı yeteneklerini
-
kullanabileceği bir yer aradı.
-
O yetenekler dil ve yazım sistemleriydi;
-
Tolkien de kod vb şeylere çok ilgiliydi.
-
Yani sinyalci olarak eğitilmesi
-
çok doğaldı.
-
Paul Goliathly: Bu,
-
Tolkien'in, o zaman varolan teknolojiye
-
ulaşması demekti ve ilgisini çekmiş
-
olmalı; radyonun kullanımı,
-
sinyallerin, semaforun kullanımı.
-
Simon Stacey: Mors alfabesini öğrendi,
-
işaret lambalarını kullanmayı öğrendi,
-
verimsiz olması kaçınılmaz olan
-
alan telefonlarını da öğrendi.
-
John Garth: Kendi taburunun
-
Tabur İşaretçi Memuru oldu. Tolkien,
-
duruma göre, 600 veya 1000 adam bulunan
-
bir taburdaki iletişimi denetlemek
-
durumundaydı.
-
Paul Goliathly: Asıl görevi
-
tabii ki, komuta zincirinde bir köprü
-
olmaktı, onun sorumluluğunda;
-
gelen emirler ve bunların doğru insanlara
-
ulaştığından emin olmak vardı,
-
ve tabii ki gidişatı bölümdeki üstlerine
-
bildirmekten sorumluydu.
-
John Garth: Tamamiyle
-
düşmanınızın yeri bilgisine endeksli
-
bir savaşta, kesinlikle kilit bir role
-
sahipti yani.
-
VO: 1916'nın martında, eğitimini
-
tamamlamak üzereyken, Tolkien ve Edith
-
yakında ön cepheye göderileceğinin
-
farkına varırlar. Evlenirler ve sadece
-
iki ay sonra, Tolkien Fransa'ya gönderilir.
-
Bir daha görüşebilecekler mi, bilmeden,
-
ayrıldılar.
-
(yüksek savaş sesi, silah sesi, çığlıklar)
-
(matemli müzik)
-
VO: Tolkien cepheye vardığında,
-
savaş neredeyse iki yıldır sürüyordu.
-
Savaşın bedeli açık;
-
kırsal kesim korkmuş
-
ve ölü sayısı yüksek.
-
1915 boyunca siperlerde fiilen kazanan
-
olmayınca, yeni eğitim almış binlerce
-
yazıcının da akınıyla, Büyük İtme'nin
-
eli kulağında olduğu açıktı.
-
(bando yürüyüşü)
-
Tolkien'in tugayı yedekteydi
-
ama cephede bulunan eski
-
okul arkadaşları için korkuyordu.
-
Fransa'ya varalı bir ay olmuşken
-
müttefikler Somme Savunması'nı kurdu.
-
1 Temmuz, Cumartesi, 7:30'da,
-
İngiliz Cephesi'ndeki birlikler
-
tepeye çıktı.
-
(ıslık sesi yankıları)
-
Savunma'nın sadece ilk gününde,
-
20.000 asker öldürüldü, 35.000'i yaralandı
-
ve 2.000 kişi kayıp ilan edildi.
-
Paul Goliathly: İlk kayıp planlıydı.
-
Çok hızlı dağılmaya başladı.
-
Açıkta yakalananlar, trajik bir şekilde
-
ölüme mahkumdu. Savaşa 1 Temmuz'da
-
giden erkeklerin beşte biri
-
öldürüldü.
-
John Garth: İngiliz Ordusu'nun tarihindeki
-
en felaket gündü ve tüm ülke adına
-
bir trajedi. Tüm genç erkeklerini
-
kaybeden köyler vardı.
-
Paul Goliathly: Bu
-
bir musumiyet kaybı gibi görüldü;
-
20,000 kişinin ölümü, İngiliz bilinci
-
ve kararları alanlar ile yürütenler arası
-
ilişkiler açısından bir dönüm noktasını
-
temsil etti.
-
(yumuşak piyano müziği)
-
VO: O gün kaybolanların arasında,
-
sevgili arkadaşı ve TCSB üyesi,
-
Robert Gilson da vardı.
-
John Garth: bölüğünün kontrolünü ele alarak
-
Müfrezesini gözü bir kara bir şekilde
saldırıya geçirtti. Fakat iki siper
-
arasındaki sahipsiz bölgede vuruldu.
-
Paul Goliathly: dördüncü saldırı dalgasındaydı.
-
İlk saldırının yapıldığını ve başarısız
olduğunu gördü.
-
İkinci dalga saldırıya geçti ama
onlarda başarısız oldu.
-
ve üçüncü dalga saldırıya geçti,
onlarda başarısız oldu.
-
ve dördüncü dalganın bir parçası olarak
-
sıra ona gelmişti.
Ve yine de saldırdılar.
-
sanırım 1 Haziran 1916'nın belki de
-
en dokunaklı ve trajik olayı buydu.
-
Bu nesil üstlerine öyle bir inançla
bağlı, silah arkadaşlarına o kadar
-
düşkünlerdi ki,
-
sonunda kesin ölüm olsa bile
-
ileri atılmaktan
-
tereddüt etmediler.
-
John Garth: Tolkien bu olayı
-
Somme'deki ilk çatışmalarından
-
bir kaç hafta sonra duyduğunda kahroldu.
-
Bu olay onun inançlarını derinden
-
sarstı. TCBS'nin tüm üyeleri gibi
-
birlikteliklerini kardeşlik hukuku
-
üzerine inşa etmişlerdi. Dünyaya
-
vermek istedikleri idealleri ve ruhları
-
vardı. Her dördü de ayrılmaz bir
-
bütündü ve şimdi içlerinden biri ölmüştü.
-
Peki bu durum yüksek ülkülerine helal
getirdi mi?
-
ya da onun ülküsüne?
-
Simon Stacey: Geoffrey Smith
-
ona bir mektup yazdı ve bu mektupta
-
Smith bariz bir şekilde harap olma ve
kardeşliğin bozulduğuna dair hislerini
-
kaleme döktü. Rob asla
-
bir mimar olmayacaktı, her ne hayal
-
ettiyse ona ulaşamayacaktı.
-
John Garth: Ve sanırım bu
-
hissiyattan kurtulması epey zaman aldı.
-
Diğer iki üye, Wiseman ve Smith'de onu
-
TCBS ülküsünün devam etmyeceği konusunda
-
ikna etmeye kararlıydılar ve sanırım
-
sonunda Tolkien'de vazgeçti.
-
VO: Tolkien Rob'un
King Edward'ın okulunda
-
müdür olan babasına mektup yazarak
-
başsağlığı dileklerinde bulundu.
TCBS parlak ve genç bir üyesini
-
yetenekli bir sanatçıyı ve hepsinden de
acısı
-
yakın bir arkadaşını kaybetti.
-
Tolkien'in savaşı ise yeni başlamıştı.
-
Gelecek aylarda siper savaşının
-
pek çok zorluğu ile mücadele etti.
-
John Garth: Zamanını siperin içinde ve
-
dışında harcıyordu. Birlikler ön
-
cepheden arkadaki siperlere dönüşümlü
-
olarak dinlenmeye çekilirdi ancak dinlenme
-
yoktu gerçekte sadece eğitim vardı.
-
Tolkien bu savaşın her yerde yarattığı
-
bıkkınlıktan bahsederdi. Ancak üç
-
saldırıya katıldığı dönemde Somme'ye ilk
-
gün girmemekle son derece şanslıydı.
-
Bu zamanda ön cepheden
-
sadece bir kaç km uzaktaydı.
-
Onun bölüğü ikinci dalga hücum i,çin
-
ileri atıldı. Alman ön cephesinin bulunduğu
-
Ovillers adlı bir köye karşı saldırdılar.
-
Bu saldırı da ilk dikkatini çeken şey
-
savaş alanındaki iletişim sisteminde
-
gördüğü mutlak bir kargaşaydı.
-
İletişim sistemi çok ilkeldi.
Kısmen yapılmıştı ve
-
bunlarda savaşta tahrip olmuştu.
Muharebe subayları ellerinde meşalelerle
-
siper hatları arasını geçerlerdi.
-
Bu biz geldik anlamına geliyordu. Daha
fazla meşale
-
"esir aldık" anlamına gelirdi. Güvercinde
-
taşırlardı. En güvenilen iletişim
-
aracı güvercinlerdi. Tolkien'in
-
habercilerinden biri güvercinlerini
-
cepheler arasında geçirebildiği için
-
askeri madalya kazanmıştı.
-
VO: Saldırı başarılıydı ve pek çok
-
esir alındı. Tolkien'in yaptığı savaşların
-
en önemlilerinden biri son savaşıydı;
-
Regina Siperindeki
-
saldırı.
-
John Garth: Ekim ayıydı ve savaş meydanı
-
çamur deryası içindeydi.
-
Saldırı aşırı yağmurdan ertelenmişti
-
ancak 21 Ekim tarihinde ani bir soğuk
-
bastırdı ve toprağı dondurdu.
-
Böylece saldırı yapılabildi.
-
(Derinden gelen bir patlama,
gürültülü top atışı)
-
(Tüfek sesleri, kurşunlar vınlıyor)
-
(merasim müziği)
-
John Garth: zor ölen
-
insanları gördü ve en keskin dehşeti
hissetti.
-
Bildiğimiz kadarıyla asla detaylı olarak
-
siper savaşıyla ilgili konuşmadı.
-
Ancak mektuplarının birinde bu savaşı
-
"hayvani bir dehşet" olarak tanımladı.
-
Bu savaş seni insanlıktan alarak
-
korkudan titreyen ve hayatta kalmaya
-
çalışan böğüren bir yaratığa çeviriyor.
-
ve Yüzüklerin Efendisine baktğımızda
-
ne zaman karakterlerden biri aşırı korku
-
yaşamaya başlarsa bu karakterler her zaman
sersemler ve
-
kamburlarını çıkarırlar. Dehşetten dolayı
insanlıktan çıkarlar.
-
Paul Golightly: Pek çok İngiliz siperleri
-
kasıtlı olarak çok kötü haldeydi
-
çünkü Generaller adamlarının orasının
-
sadece geçici olduğuna ve bunun
-
ilerisine gideceklerine inanmalarını
-
isterdi. Burası evleri değildi.
-
VO: Batı Cephesinde Tolkien kendini
-
yalnız ve evden çok uzakta
-
hissediyordu. Edith'le mektuplaşma
onun can simidiydi.
-
Güvenlik kaygılarından dolayı Tolkien'in
mektuplarında
-
yeriyle ilgili malumat paylaşması yasaktı,
-
ancak noktalardan oluşan bir kodlama ile
-
nerede olduğunu bilgisini
Edith'e gönderiyordu.
-
John Garth: Sadece yazdığı mektuptaki
-
harfleri bulur ve ilgili olanların
-
üzerine nokta kordu ve böylece
-
nerede olduğunu bildirirdi.
-
Edith'te duvarına bir harita yerleştirip
-
iğnelerle onun o şimdi nerede olduğunu
-
işaretlerdi.
-
VO: Regina siperindeki başarılı
hücümdan sonra
-
Birliği cepheden çekildi ve yüksek
rütbeli subaylar
-
önünde geçit töreni yapıldı.
-
Ancak Tolkien hastalandı.
-
John Garth: Bu siper savaşıydı ve
-
siperlerdeki sağlıksız ortamdan dolayı
-
ortaya çıkan bitlerden hastalanmıştı.
-
Paul Golightly: Bitlerin taşıdığı
hastalığın belirtileri
-
hiçte hoş değildi.
-
Bu hastalık sana baş ağrısı verir
-
mide krampları geçirmene neden olur ve
-
eklemlerinde ve kemiklerine ağrılar başlar
-
ve derinde kabarcıklar çıkmaya başlardı.
-
Öldürücü olmamasına rağmen inanılmaz
derece bitkin düşürürdü
-
Ve bitkin düşen bir asker verimli olamazdı
-
Tolkien hastalığı çok ağır geçirdi
-
öyle ki evi gönderilmesine karar verildi.
-
Aslında onun savaşının sonu gelmişti artık
-
JHastalık Tolkien'in hayatını kurtadı
-
cepheden evine döndü.
-
Birmingham'a evine gönderildi. O zaman
-
"The First Southern General Hospital"
adlı hastaneye yattı.
-
Hastane Birmingham Üniversitesi'nin
-
altına kurulmuştu.
-
Ve Tolkien orada eşi Edith'e
yeniden kavuştu
-
Bu hastanede Orta Dünyayla ilgili
-
ilk hikayelerini yazmaya başladı.
-
Edith'le tekrar kavuşması duygusal olarak
-
onu çok etkiledi ve mitolojisindeki pek
-
çok kısıma ilham oldu. Özellikle
-
Silmarillion'da geçen
Luthien ve Beren'in hikayesi
-
ve Yüzüklerin Efendisindeki bazı kısımlar
-
bu kavuşmanın izlerini taşır. Ölümlü bir
-
erkek ile ölümsüz bir elf arasındaki
aşk.
-
(Yumuşak Piyano Müziği)
-
Ancak Tolkien'in dinlenmesi kısa sürdü.
-
Birmingham'a döndükten kısa bir süre sonra
-
Tolkien Christopher Wiseman'dan yakın
-
arkadaşı G.B. Smith'in öldürüldüğünü
öğrendi.
-
Somme savaşı bitmişti
-
ve Smith cephenin 6 km gerisindeki
-
adamları için bir futbol maçı organize
-
ediyordu. Serseri bir top mermisi
-
yanında patladı.
-
Şarapnel parçaları vücuduna isabet etti
-
ve Gaz Kangreni olarak adlandırılan
-
rahatsızlık baş gösterdi. Bir kaç gün
sonra ölmüştü.
-
1916'nın ilk zamanlarında Tolkien hala
askeri eğitimdeyken
-
O zaman Fransada'ki siperlerde olan
-
Smith'ten bir mektup aldı.
-
Smith bir gece devriyesine çıkmak üzereydi.
-
Bir önceki gece
devriyesine çıkan subay
-
yakalanmış ve muhtemelen de öldürülmüştü.
-
Bu devriye Batu cephesinde yapabileceğin
-
en tehlikeli şeydi ve
-
Smith bu görevi ifaya hazırlanıyordu ve
-
bu anı Tolkien'e yazmak için
fırsata çevirdi.
-
Mektupta; " Gece devriyesine
çıkmak üzereyim"
-
yazdığın ve yazacağın şeylerin
-
müthiş ve büyük bir hayranıyım.
-
Tolkien'e "seçilmiş olduğundan eminim,
-
ve yazdıklarını yayımlamalısın."
-
Smith aslında Orta Dünya'nın ilk
-
hayranıydı.
-
Smith mektubunda ölümün
-
"ölümsüz dörtlü"den oluşan
TCSB'yi yok edemeyeceğini
-
yazdı. Tolkien söylemek istediği
-
pek çok şeyi o hala yaşıyorken
-
söyleyebilirdi.
-
Bu çok dokunaklıdır çünkü
-
Tolkien her ne kadar bireysel bir sanatçı
-
olsa da sanırım sonraki kariyerini
-
beraber paylaştıkları hayallerin
-
gerçekleşmesi olarak görmüştü.
-
Gücünü toplayabildi ve belki de Smith'i
-
erişilmesi gereken bir
ideal olarak gördü.
-
1918 yazında Tolkien ve Wiseman
-
Smith2in bazı şiirlerini toplayarak
-
"Bir Bahar Hasadı" isimli küçük hacimli
-
bir kitapta yayımladılar.
-
Tolkien'in savaşı bitmişti ancak yaşadıklarının
-
etkisi onda ve yazdıklarında
-
sonsuza kadar kalacaktı.
-
Savaşın bütün tecrübesi
-
Tolkien'in mitolojisinde sürekli bir
etkiye sahip oldu.
-
Somme'den döner dönmez Tolkien
-
"Gondolin'in Düşüşü" isimli bir hikaye
yazmaya başladı.
-
Hikaye onun mitolojisinin
-
savaşla ilgili ilk kısmıydı.
-
Hikaye hakkında büyüleyici olan şey
-
saldıran güçlerin Tolkien tarafından
"ejderhalar", "canavarlar"
-
ya da "yaratıklar" olarak
adlandırılmasıydı.
-
Ancak bu canlılar metalik ve yuvarlanan,
-
ateş püskürten ve bazıları içlerinde
-
askerler taşıyanlar şeklinde tasvir
edilmişti.
-
Gayet açık bir şekilde burada bir nevi Tank'ın
mitleştirilmesi yapılmıştı.
-
Tank, Tolkien halan ordayken
-
İngiltere'nin gizli silahı olarak Somme'de
-
kullanılmaya başlanmıştı.
-
Yüzüklerin Efendisi arkadaşlık hukukuna
odaklanır.
-
tıpkı TCBS'de olduğu gibi
-
farklı cephelere dağılmışlardır.
-
Yüzüklerin Efendisinde arkadaşlığın dağılmasıyla
-
ilgili kısmı yazarken
-
Tolkien'in Birinci Dünya
savaşındaki kendi kayıplarından
-
ve TCBS arkadaşlığının dağılmasından
-
etkilenmediğini söylemek
-
mümkün değildir.
-
Yazdığı bir mektupta
Sam, Frodo ve Gollum'un
-
geçtiği ölü bataklıkların
-
Kuzey Fransa'da savaştığı
-
Somme'deki bir yerden
-
aldığından bahsetmiştir.
-
Frodo ve Sam'in ilişkisi bir subay ve
emir eri, hizmetçisi
-
arasındaki ilişkiyle aynıdır.
-
Aslında Tolkien bir defasında
-
Sam Gamgee karakterini savaşta tanıdığı
-
emir erlerinden ilham aldığını söylemiştir
-
Frodo aslında
-
savaşa itilen ve vazife yükü gibi korkunç bir yük
-
taşımak zorunda kalan kendisi gibi genç bir
-
adamın hislerini temsil etmektedir.
-
Frodo'nun şimdi
"Tramva Sonrası Stres Bozukluğu"
-
olduğunu bildiğimiz ya da o zaman
Savaş Tramvası olarak ya da
-
Top Şoku olarak bilinen
adlandırılan semptomlar
-
geliştirdiği görülmektedir.
-
Dünyadan çekilmeye ve gittikçe içine
kapanmaya başlamış
-
ve çimenin ve güneş ışığının nasıl
-
olduğunu hatırlayamadığını yazmıştır.
-
Yüzüklerin Efendisindeki savaş bittiğinde
-
Frodo bir kahraman gibi davranmamış,
-
açık bir şekilde bütün yaşadıkları onda
tramvaya neden olmuştur.
-
Bu durum Batı Cephesinden
-
dönen pek çok asker için doğrudur.
-
Bu askerler onları çok derinden etkileyen
-
olaylar hakkında konuşamamışlardır bile.
-
(Piyano Müziği)
-
Birinci Dünya Savaşını yapan nesil
-
gerçekten çok cesur insanlar olmalı.
-
Bu nesilin fedakarlıkları gerçekten de
-
olağanüstüydü.
-
Sadece aileler ve arkadaşlar için değil
-
tüm medeniyet için çok
trajik kayıplar oldu.
-
Savaş onur ve zafer gibi çok uzun süredir
-
el üstünde tutulan inançları
derinden sarstı.
-
Bu ilk büyük makinalar savaşıydı
-
ve binlerce nihayet milyonlarca insan
-
düşmanlarıyla yüz yüze
-
bile gelmeden
-
yok edilebilirdi.
-
Bu insanlar bir defada bir kişinin
-
ölmesi imtiyazına sahip değildi.
-
Onlar toplu ölüyorlardı. Sanırım işte
-
bu sayılar bizi tramvaya itiyordu.
-
Bu durum neden sadece uzun listeler şeklinde isimler bulunan
insanlar için
-
Thiepval ve Menin Gate'de
anıtlar yaptığımızın da de cevabıdır.
-
Bu insanların bedenleri kolayca yok oldu.
-
Farklı hayatları vardı ancak hepsi bir
-
anda yok oldular.
-
King Edward's School'un kayıtlarını
-
okuduğunda (Tolkien'in oradaki
hayatını incelerken)
-
onun beraber büyüdüğü çocuklara
-
ve başarılarına aşina oluyorsun, neler
-
öğrendiklerini, ne kadar zeki olduklarını
-
potansiyel olarak ne kadar yaratıcı ve
-
parlak olduklarını görüyorsun.
-
Ve sonra Birinci Dünya Savaşı ve
-
bu çocuklar savaşa doğru gidiyor.
-
Daha yaşayacak koca bir
-
hayatları olan bu genç adamlar
-
hayatlarının baharında biçildiler.
-
Potansiyelleri olan,
yaşama sevinciyle dolu,
-
planları olan, coşkuları olan,
-
ihtirasları olan, gelecekteki meslekleri
-
hayatlarıyla ilgili hayalleri olan bu
-
genç adamlara yaşama fırsat verilmedi.
-
Savaşa baktığımız da Tolkien'in
-
hayatta kalması ve edebiyata
çok büyük eserler
-
kazandırması ve kültürümüzü dahi
-
şekilllendiren işler yapmasının ne kadar hayret verici
-
olduğunu görüyoruz. Hayatta kalamayan
-
diğerlerinde olan potansiyelin
-
asla ortaya çıkmaya fırsat bulamadığı
-
düşünülünce insan hayret eidyor.
-
Orada sayısız kayıplar oldu.
-
yaşamının baharında yok olan G.B. Smith
-
örneği hayatlarının baharında hayallerini
-
gerçekleştiremeden giden genç adamlarla
ilgili bize bir fikir veriyor.
-
Bu nesil hissettiğini
-
konuşmayan bir nesildi ve bu durum
-
sanırım uzun süren psikolojik etkilere
-
sebep oldu. Savaşta Hayatta kalmayı
-
başarabilen bazı askerler barışta hayatta
-
kalmayı beceremedi.
-
King Edward Okulundaki mabette
-
8 adet prinç levha
-
savaş sırasında hayatını kaybeden 245
-
mezunun adını taşıyor. Tolkien ve onun
TCBS arkadaşları
-
Büyük Savaşta savaşmak için ülkelerinin
-
çağrısına cevap veren 1500 okul
-
mezunundan sadece dördü ve herbirinin
-
hikayesi anlatılmaya değer.
-
Kuzey Fransa'da yürüyebileceğin
-
mezarlıklar şimdi neredeyse 21. yy'nin
-
katedrali oldular. Burada savaşın
-
ve fedekarlığın doğası hakkında gerçekten
-
çok önemli sorular
-
sorulmayı bekliyor.
-
Gerçekten herhangi bir savaş
-
BUNA DEĞER MİYDİ?
-
(Piyano solo)
-
(Piyano solo)
-
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)
-
Not Synced
(Piyano solo)