-
Doğrudan Eylem anarşist taktikleri açıklarken
-
çokça kullanılan bir tabirdir
-
çünkü anarşistler olarak otonomi, öz-örgütlenme ve
-
karşılıklı yardımlaşma gibi değerleri
-
pratiğe döktüğümüz başlıca ilkelerden birisidir.
-
Peki...tam olarak ne anlama gelir?
-
Heralde en basit tanımıyla, bir doğrudan eylemin
-
belirli bir gayeye veya hedefe ulaşmayı amaçlayan ve
-
bir bireyin veya bir grup insanın
-
meşruiyet için herhangi bir üst otoriteye başvurmadan
-
doğrudan doğruya gerçekleştirdiği
-
siyasi bir eylem olduğu söylenebilir.
-
Şimdi, bu geniş tanım pankart asmaktan, hapishaneden
-
firar etmeye kadar çok çeşitli faaliyeti içinde barındırıyor.
-
Ve ister istemez eylemi gerçekleştirenlerin
-
politikalarına dair pek fazla bilgi vermiyor.
-
Doğrudan eylemler taktiklerdir-
-
yani çeşitli stratejileri hayata geçirmek için
-
kullanılabilecek belirli bir eylem türüdür.
-
Bir doğrudan eyleme katılmak veya gerçekleştirmek için
-
anarşist olmanız gerekmezken,
-
kavramın kendisi anarşistler ve
-
diğer anti-otoriter radikaller için özel bir öneme sahiptir.
-
Bunun nedeni, doğru zamanda
-
ve iyi bir biçimde gerçekleştirilmiş doğrudan eylemlerin
-
devletin en üstün biçimi olduğunu varsayan
-
temsili politikaların sonsuz döngüsünden kaçışı sağlayabilmesidir.
-
Alman filozof Max Weber, devleti,
-
fiziksel gücün meşru kullanımına dair
-
bir tekel olarak tanımlamasıyla meşhurdur.
-
Başka bir deyişle, ister bir siyasetçinin kalemiyle,
-
ister bir hakimin tokmağıyla, isterse de bir polisin copuyla
-
uygulanıyor olsun, devlet şiddeti, meşru gücün bir tezahürü
-
ve devletin sosyal çatışmanın nihai arabulucusu
-
rolünde olduğunun sert bir hatırlatıcısıdır.
-
Bu yetki, sürekli olarak mahkemelerde ya da birinin
-
polis çağırmasıyla sonuçlanan kişilerarası anlaşmazlıklardan,
-
kapitalizmin, sömürgeciliğin, beyaz üstünlükçülüğün,
-
engellilere yönelik önyargıların ve hetero-patriarkanın
-
doğasında olan sistemli eşitsizlikten
-
ve yapısal dengesizliklerden kaynalanan
-
yaygın çatışmalara kadar her şeyi kapsar.
-
En saf haliyle, doğrudan eylem
-
iktidardakileri ikna etmeyi amaçlamaz,
-
fakat eylemi gerçekleştirenlerin kendi güçlerini
-
büyütmeye ve bu gücü savunmaya çalışır.
-
İnsanlar bir doğrudan eylem gerçekleştirdiklerinde,
-
devletin karar alma üzerindeki tekelini reddederler
-
ve diğerlerinin esin alması için bir örnek teşkil ederken
-
kendi otonomilerini ortaya koyarlar.
-
Doğrudan eylem yaklaşımını benimseyenler, bir boru hattı
-
inşaatına karşı oy vermek için bir siyasetçiye dilekçe vermektense
-
veya devlet kontrolündeki yetkili kuruluşlara başvurmaktansa,
-
doğrudan eylemi çoğu zaman daha etkili görürler ve
-
sokağa çıkıp boru hattını bizzat kendilerinin
-
bloke etmelerine güç verdiğini düşünürler.
-
Doğrudan Eylem, ayrıca karşılıklı yardımlaşma
-
ağları kurmak için de kullanılabilir.
-
50 yıl önce, Kara Panterler kendi topluluklarında
-
yaygın yoksulluğun ve kamu hizmetlerden faydalanamama
-
gerçekliğiyle karşı karşıya kaldılar.
-
Kara Panterler, hükümete veya
-
Beyaz Amerika'nın vicdanına başvurmaktansa,
-
kendi kliniklerini kurmaya ve aç öğrenciler
-
için kahvaltı programları
-
organize etmeye çalıştılar.
-
Bu programlar, toplumun gücünü inşaa etme
-
konusunda daha geniş bir stratejinin parçasıydı
-
ve FBI şefi J. Edgar Hoover tarafından,
-
ulusal güvenlik için birincil bir tehdit olarak tanımlandı
-
-bu da, devletin meşruluğuna ve onu destekleyen beyaz
-
üstünlükçü iktidar yapısına yönelik bir tehdit anlamına geliyordu.
-
Politikanın resmi kanallarını ve çoğu zaman kanunun
-
kendisini aştığından, doğrudan eylem kampanyaları,
-
kaçınılmaz olarak, devlet kontrolü altındaki
-
çatışmalardan uzaklaşmayı amaçlayan
-
bir çanta dolusu taktikle karşılaşır.
-
Bunlar, taktiklerde veya önderliklerde bir değişimi zorlamak için
-
devlet ve şirketler tarafından finanse edilerek gizlice içeri sokulan,
-
işbirlikçi ve kar amacı gütmeyen taban hareketlerinden,
-
kitlesel tutuklamalar ve devlet veya paramiliter güçler tarafından
-
gerçekleştirilen hedefli süikastler gibi
-
ağır baskı koşullarına kadar çeşitlilik gösterebilir.
-
Her ne kadar bir kavram olarak, doğrudan eylem
-
belki de isyan edecek hiyerarşiler var olduğu sürece
-
kullanılmış olsa da, kavramın kendisinin kullanımı
-
endüstriyel sabotaj ve vahşi kedi grevleri gibi
-
militan pratikleri tanımlamak için kullanılan
-
ilk işçi hareketinin ortaya çıkışına denk gelir.
-
Üretimi fiziksel olarak bloke ederek ve
-
baskıya karşı topluca kendilerini savunarak,
-
işçiler kapitalist efendilerini
-
ödün vermeye zorlayabiliyorlardı.
-
Bu taktitklerin yaygın kullanımı neticede,
-
işçi hareketinin daha radikal kesimlerini
-
devlet kontrolüne sokmayı amaçlayan
-
sendikaların yasallaşmasına ve
-
büyük tavizlere yol açtı
-
Modern tarihte doğrudan eylemin en parlak
-
dönemlerinden birisi 1970'lerin İtalya'sıydı.
-
Ekonominin kapitalist yeniden yapılandırılmasının
-
sebep olduğu konut kriziyle karşı karşıya olan
-
ülkenin güneyindeki binlerce göçmen
-
apartmanları işgal ettiler ve aileleri fiziksel olarak
-
ev boşaltmalara karşı korudular.
-
Hükümet ulaşım bilet ücretlerini ve enerji maliyetlerini
-
yukarı çekmeye kalktığında, onbinlerce insan
-
indirim eylemleri olarak bilinen kolektif eylemlerde
-
arttırılmış fiyatları ödemeyi reddettiler.
-
İtalya, o zamanlar, kürtajın ve boşanmanın yasadışı olduğu
-
son derece dindar, muhafazakar
-
katı bir şekilde ataerkil bir ülkeydi.
-
Bu şartlarda, korkusuz bir kadın kurtuluş hareketi
-
temiz ve güvenli kürtajları gerçekleştirmek için
-
gerekli becerilere sahip yüzlerce gönüllüden
-
oluşan doktorları ve hemşireleri olan
-
bir yeraltı klinik ağı örgütledi.
-
Üreme sağlığına yönelik bu doğrudan eylem yaklaşımı
-
en sonunda kazanılan kürtajın yasallaşması için
-
yapılan kitlesel ve düzenli gösteriler
-
tarafından selamlanmıştı.
-
Bugünkü artan kutuplaşma, belirsizlik ve
-
güvensizlik çağında, doğrudan eylem hareketlerimize
-
hem topluluklarımızı korumamız için, hem de yaşamak
-
istediğimiz dünya uğruna savaşmak için kolektif bir
-
gücü inşaa etmek ve ortaya koymak için bir yol sunuyor.