-
Sizi başka bir dünyaya götürmek istiyorum.
-
ve sizinle günde 1 dolardan az kazanan
-
fakir insanlarla aramdaki
-
45 yıllık aşk öyküsünü
-
paylaşmak istiyorum.
-
Hindistan'da çok elitist, züppece
-
pahalı bir eğitim aldım,
-
ve bu beni neredeyse mahvetti.
-
Diplomat, öğretmen
-
ya da doktor olmaya yönlendirilmiştim
-
ve her şey planlanmıştı.
-
Sonra bunları bırakıp 3 yıl boyunca
-
Hindistan squash şampiyonu oldum.
-
(Gülüşmeler)
-
Bütün dünya önümdeydi.
-
Her şey ayaklarımın altındaydı.
-
Hiçbir şeyi yanlış yapamazdım.
-
Ama sonra şüphelenmeye başladım.
-
Bir köye gidip yaşamak, çalışmak ve
-
neye benzediğini görmek istedim.
-
Bu yüzden 1965 yılında Hindistan'ın
-
Bihar eyaletinde yaşanan kıtlığı görmeye gittim.
-
Ve hayatımda ilk defa açlığı, ölümü,
-
açlıktan ölen insanları gördüm.
-
Bu benim hayatımı değiştirdi.
-
Eve döndüm ve anneme
-
şöyle söyledim:
-
"Bir köyde yaşamak ve çalışmak istiyorum."
-
Annem komaya girdi.
-
(Gülüşmeler)
-
"Bu da nesi?
-
Bütün dünya ayaklarının altında, en iyi işler seni bekliyor,
-
ve sen bir köye gidip orada yaşamak mı istiyorsun?
-
Yolunda gitmeyen bir şeyler mi var?"
-
Ben de ona "Hayır, çok iyi bir eğitim aldım
-
ve bu beni düşünmeye sevk etti.
-
Ben de kendimce insanlara bir şeyler
-
vermek istiyorum." dedim.
-
"Köyde ne yapmak istiyorsun?
-
Orada ne iş ne de para
-
ne güvenlik ne de umut var" dedi.
-
Ben de "Ben orada yaşamak ve
-
5 yıl boyunca kuyu kazmak istiyorum."
-
"5 yıl boyunca kuyu kazmak mı?
-
Hindistan'daki en pahalı okullara ve kolejlere gittin
-
ve şimdi 5 yıl boyunca kuyu kazmak mı istiyorsun?"
-
Uzun bir süre benimle konuşmadı,
-
çünkü ailemi küçük düşüreceğimi düşünüyordu.
-
Yoksul insanların sahip olduğu
-
ve asla ortaya konmamış,
-
hiçbir zaman tanınmamış, saygı duyulmamış,
-
geniş alanlarda uygulanmamış
-
en sıradışı bilgi ve becerilere
-
eriştim.
-
Ve yoksullar için bir Yalınayaklar Koleji
-
açmaya karar verdim.
-
Okul yoksul insanların önemli olduğunu
-
düşündüğü şeyleri öğretecekti.
-
Köye ilk defa gittiğimde
-
köyün yaşlılar geldiler ve
-
"Polis için mi çalışıyorsun?" diye sordular.
-
"Hayır" dedim.
-
(Gülüşmeler)
-
"Sınavlarında başarısız mı oldun?"
-
"Hayır" dedim.
-
"Hükümet görevlisi değil misin?" diye sordular, "Hayır." dedim.
-
"Burada ne işin var?
-
Neden buradasın?
-
Hindistan'ın eğitim sistemi sizi
-
Paris, Yeni Delhi ya da Zürih'e yöneltir.
-
Sen bu köyde ne arıyorsun?
-
Senin bize söylemediğin bir sorunun mu var?"
-
"Hayır, açıkçası sadece yoksullar için bir kolej
-
kurmak istiyorum. Okulda sadece
-
yoksulların önemli olduğunu düşündüğü şeyler öğretilecek" dedim.
-
Yaşlılar bana derin ve anlamlı nasihatlerde bulundular.
-
"Lütfen kuracağın koleje
-
diplomalı ve kalifiye
-
birini getirme" dediler.
-
Bu yüzden Yalınayaklar Koleji Hindistan'da
-
bir master ya da doktora dereceniz varsa
-
kabul edilmeyeceğiniz tek kolejdir.
-
Bizim okulumuzda eğitim görebilmeniz için
-
üniversiteden ayrılmış ya da kovulmuş olmanız gerekiyor.
-
Ellerinizle ve haysiyetinizle
-
çalışmak zorundasınız.
-
Topluma sunacağınız bir yeteneğiniz olduğunu
-
ve onlara hizmet edeceğinizi göstermek zorundasınız.
-
Böylece Yalınayaklar Koleji'ni kurduk
-
ve profesyonelliği yeniden tanımladık.
-
Profesyonel kimdir?
-
Profesyonel
-
yetenek, güven ve inancın
-
bir bileşimidir.
-
Su kahini bir profesyoneldir.
-
Ebe
-
bir profesyoneldir.
-
Kırık-çıkıçı bir profesyoneldir.
-
Bunlar dünyanın her yerinden profesyoneller.
-
Ulaşımı zor olan her köyde onları bulabilirsiniz.
-
Bu kişileri ortaya çıkararak sahip oldukları
-
bilgi ve yeteneklerin evrensel olduğunu
-
göstermek istedik.
-
Bu bilgi ve yetenekler kullanılmalı,
-
bugün bile önemli oldukları
-
tüm dünyaya
-
gösterilmeli.
-
Kolej Mahatma Gandhi'nin yaşam ve iş yapma
-
biçimini örnek alarak işliyor.
-
Yerde yemek yer, yerde uyur, yerde çalışırsınız.
-
Yazılı kontrat yoktur.
-
Benimle 20 yıl yaşayabilir ya da yarın gidebilirsiniz.
-
Ve kimse aylık 100 dolardan fazla kazanamaz.
-
Yalınayaklar Koleji'ne para için geliyorsanız, hiç gelmeyin.
-
Yalınayaklar Koleji'ne çalışmak ve
-
mücadele etmek için gelebilirsiniz.
-
Burası çabalayarak düşünceler üretmenizi istediğimiz bir yer.
-
Düşünceniz ne olursa olsun, gelin ve deneyin.
-
Başarısız olmanız hiç önemli değil.
-
Yaralı bereli tekrar başlayın.
-
Burası öğretmenin öğrenci, öğrencinin de öğretmen
-
olduğu tek kolejdir.
-
Ve diploma vermeyen tek kolej.
-
Diplomanızı hizmet ettiğiniz toplum verir.
-
Duvara mühendis olduğunuzu gösteren
-
bir kağıt parçası asmanıza gerek yoktur.
-
Bunu söylediğimde
-
"Peki bize bu yaptığının mümkün olup olmadığını göster.
-
Gösteremezsen hepsi lagalugadan başka bir şey değildir" dediler.
-
Böylece ilk Yalınayaklar Koleji'ni
-
1986 yılında kurduk.
-
Kolej okuma yazması olmayan
-
12 yalınayak mimar tarafından metrekaresi 16,5
-
dolara inşa edildi.
-
Binada 150 kişi yaşadı ve çalıştı.
-
2002 yılında Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü kazandılar.
-
Hemen sonra işin arkasında bir mimar olduğundan şüphelendiler.
-
Onlara "Evet planları bir mimar yaptı ama
-
koleji inşa eden yalınayak mimarlardı" dedim.
-
Bize inanmadıkları için 50.000 dolarlık
-
ödülü iade eden tek kuruluş olduk.
-
ve açıkçası Tilonia'nın yalınayak mimarlarına
-
çamur atmaya çalıştıklarını düşündük.
-
Oldukça etkili, kağıt üstünde işinin uzmanı olan
-
bir çiftçiye "Burada nasıl bir şey yetiştirebilirsin?"
-
diye sordum. Toprağa şöyle bir baktı ve
-
"Unut bunu, buradan bir şey çıkmaz.
-
Değmez.
-
Su yok, sadece taşlı toprak." dedi.
-
Gözler bana çevrilince
-
"Tamam, köydeki yaşlı adama gidip
-
burada ne yetiştirebileceğimi soracağım" dedim.
-
Sessizce bana bakıp şöyle dedi:
-
"Şunları, şunları ve şunları ekersen yetişecektir."
-
Bu resim oranın şu anda neye benzediğini gösteriyor.
-
Çatıya çıktığımda
-
kadınlar bana şöyle dedi: "Burayı temizleyin.
-
Bu işi erkekler yapmalı çünkü biz bu teknolojiyi erkeklerle paylaşmak istemiyoruz.
-
Bu sayede çatı su geçirmez olacak."
-
(Gülüşmeler)
-
Bir miktar palmiye özü, bir miktar idrar ve bilmediğim
-
başka malzemelerden oluşuyordu.
-
Ama sızıntıyı önlüyordu.
-
1986'dan beri sızdırmadı.
-
Kadınlar bu teknolojiyi erkeklerle paylaşmayacaklar.
-
(Gülüşmeler)
-
Tamamen güneş enerjisiyle çalışan
-
tek kolejdi.
-
Tüm enerji güneşten sağlanıyor.
-
Çatıda 45 kilowattlık paneller var.
-
Önümüzdeki 25 yıl daha böyle olacak.
-
Güneş parladıkça
-
enerji problemimiz olmayacak.
-
İşin güzel yanı
-
bu sistem hiç koleje gitmemiş,
-
sadece 8 yıllık temel eğitim almış
-
bir Hindu din adamı
-
tarafından kuruldu.
-
Güneş enerjisi hakkında tanıdığım herkesten
-
daha fazla bilgisi olduğunu garanti ederim.
-
Yalınayaklar Kolej'nde yemekler
-
güneş enerjisiyle pişer.
-
Güneş enerjisiyle çalışan bu fırını
-
kadınlar kurar.
-
Okuma yazması olmayan
-
kadınlar bu sofistike
-
fırın sistemini kurdular.
-
Güneş enerjisiyle çalışan parabolik bir Scheffler fırın.
-
Ne yazık ki yarı yarıya Alman olsalar da
-
çok hassaslardı.
-
(Gülüşmeler)
-
Bu kadar hassas bir Hindistanlı kadın bulamazsınız.
-
Bu fırını kesinlikle
-
son santimetresine kadar yapabilirler.
-
Güneş enerjiyle çalışan fırın sayesinde
-
her gün iki, ayda 60 öğün yemek çıkarıyoruz.
-
Bir diş hekimimiz var.
-
Kendisi bir büyükanne, okuma yazması olmayan bir diş hekimi.
-
7.000 çocuğun
-
diş sağlığıyla ilgileniyor.
-
Yalınayak teknolojisi:
-
1986'dan beri çatıda biriken yağmur sularını topluyoruz
-
-bunu mimarlar ya da mühendisler olmadan kendi başımıza düşündük-
-
Bu sayede çok az su israf oluyor.
-
Tüm çatı yeraltında bulunan
-
400.000 litrelik bir tanka akıyor ve
-
böylece suyu israf etmemiş oluyoruz.
-
Yağmur sularını topladığımız için, 4 yıllık kuraklık olsa bile
-
hala yeterli içme suyumuz olacak.
-
Çocukların yüzde 60'ı okula gitmiyor,
-
çünkü koyunlara, keçilere
-
ve diğer hayvanlara
-
bakmaları gerekiyor.
-
Biz de buçocuklar için
-
geceleri ders yapılacak bir okul kurmaya karar verdik.
-
Tilonia'nın gece okulları sayesinde
-
75.000'den fazla çocuk eğitim aldı.
-
Okul çocukların hayatlarına uygun hale gelmişti,
-
öğretmenlerinkine değil.
-
Bu okullarda ne öğretiyoruz?
-
Demokrasi, yurttaşlık,
-
tarlanızı nasıl ölçebilirsiniz,
-
tutuklanırsanız ne yapmalısınız,
-
hayvanınız hastalanırsa ne yapmalısınız.
-
Gece okullarında öğrettiklerimiz bunlar.
-
Tüm okullar güneş enerjisiyle aydınlatılıyor.
-
Her beş yılda bir
-
seçimler düzenliyoruz.
-
6-14 yaş arası çocukları
-
demokratik bir sürece dahil ediyoruz,
-
ve bir başkan seçiyorlar.
-
Başkanları 12 yaşında.
-
Gündüzleri 20 keçi güdüyor ama
-
akşamları başkanlık yapıyor.
-
Kabinesi var,
-
eğitim bakanı, enerji bakanı, sağlık bakanı var.
-
7.000 çocuğun eğitim gördüğü 150 okulu
-
gözlemliyor ve denetliyorlar.
-
5 yıl önce Dünya Çocukları Ödülü'nü kazandı
-
ve İsveç'e gitti.
-
Hayatında ilk defa köyünden dışarı çıkmıştı.
-
İsveç'i hiç görmemişti.
-
Olanlardan dolayı gözleri büyülenmedi.
-
Orada bulunan İsveç Kraliçesi bana döndü ve
-
şöyle dedi: "Bu çocuğa kendine güveninin nereden geldiğini sorar mısın?
-
Sadece 12 yaşında ama
-
hiçbir şey gözlerini kamaştıramadı."
-
Hemen solunda bulunan kız
-
bana döndü, dimdik kraliçeye bakarak şöyle dedi:
-
"Lütfen kendisine benim başkan olduğumu söyleyin."
-
(Gülüşmeler)
-
(Alkışlar)
-
Okuma yazma oranı çok düşükken
-
bazı şeyleri kuklalarla anlatırdık.
-
Kuklalar bizim iletişim araçlarımızdı.
-
Jokhim CHacha adında
-
300 yıllık bir kuklamız var.
-
Kendisi benim psikoanalistim ve öğretmenim.
-
Doktorum ve avukatım.
-
Bağışçım.
-
Aslında bağış toplar
-
ve anlaşmazlıklarımı çözer.
-
Köyümdeki sorunlara çözüm bulur.
-
Köyde bir gerginlik varsa,
-
okula devam azaldıysa,
-
öğretmenle veli arasında bir sürtüşme yaşandıysa
-
kukla tüm köyün gözü önünde öğretmeni ve veliyi
-
yanına çağırır ve şöyle der: "Tokalaşın.
-
Okula devam düşmemeli."
-
Bu kuklalar Dünya Bankası raporlarının
-
geri dönüşüm ürünlerinden yapıldı.
-
(Gülüşmeler)
-
(Alkışlar)
-
Güneş enerjisiyle çalışan köylerin bu yerelleştirilmiş ve
-
açıklığa kavuşturulmuş yaklaşımlarını
-
bu eğitimli insanlar sayesinde
-
Ladakh'tan Bhutan'a
-
tüm Hindistan'a
-
yaydık.
-
Ladakh'a gittiğimizde
-
hava -40 dereceydi
-
altına gireceğiniz bir çatı bulmalıydınız
-
çünkü her yer kar kaplıydı.
-
Oradaki bir kadına şunu sorduk:
-
Güneş enerjisinden elde edilen elektrikten
-
nasıl faydalandınız?
-
Kadın bir dakika düşündükten sonra yanıt verdi:
-
"İlk defa kışın kocamın yüzünü görebiliyorum."
-
(Gülüşmeler)
-
Afganistan'a giderken,
-
Hindistan'dan aldığımız bir ders vardı:
-
Erkekler eğitilemezdi.
-
(Gülüşmeler)
-
Erkekler huzursuz,
-
hırslı
-
dürtüsel olarak değişkendirler
-
ve tüm istedikleri bir diplomadır.
-
(Gülüşmeler)
-
Dünyanın her yerinde aynı eğilim vardır,
-
erkekler diploma isterler.
-
Neden? Çünkü onlar köyü terkederek
-
şehirde çalışmak isterler.
-
Harika bir çözüm yolu geliştirdik:
-
Büyükanneleri eğitmek.
-
Bugün dünyada en iyi
-
iletişim yolu nedir?
-
Televizyon? Hayır.
-
Telgraf? Hayır.
-
Telefon? Hayır.
-
Bir kadına anlatın.
-
(Gülüşmeler)
-
(Alkışlar)
-
Afganistan'a ilk kez gittiğimizde
-
üç kadın seçtik ve
-
onları Hindistan'a götürmek istediğimizi söyledik.
-
"İmkansız" dediler. "Evlerinden bile çıkamıyorlar ve
-
siz onları Hindistan'a mı götürmek istiyorsunuz?"
-
"Bir ayrıcalık tanıyarak onlarla birlikte kocalarını da götüreceğim." dedim.
-
Kocalarını da onlarla birlikte götürdüm.
-
Elbette kadınlar erkeklerden çok daha zekiydi.
-
Bu kadınları altı ay içinde
-
nasıl değiştirebilirdik?
-
İşaret dili.
-
Yazıyla anlaşamazsınız.
-
Aynı dili konuşamazsınız.
-
Ama işaret diliyle anlaşabilirsiniz.
-
Ve altı ay içinde
-
birer güneş enerjisi mühendisi olabilirler.
-
Kendi köylerine geri döndüklerinde bu sistemi kurabilirler.
-
Geri dönen kadınlar gittikleri ilk köyde
-
bir atölye çalışması
-
düzenlediler.
-
Afganistan'da enerji ihtiyacını güneşten karşılayan ilk köy
-
bu üç kadın sayesinde bunu başardı.
-
Bu kadın
-
sıradışı bir büyükanne.
-
55 yaşında ve kendisi Afganistan'da 200 evi güneş enerjisiyle çalışır hale getirdi.
-
Kurduğu sistemler çökmedi.
-
Afganistan'da bir mühendislik firmasına gidip
-
firmanın müdürüne AC ve DC akımlar
-
arasındaki farkı anlattı.
-
Adam bunu bilmiyordu.
-
Bu üç kadın 27 başka kadını eğitti ve
-
Afganistan'da güneş enerjisiyle çalışan köy sayısı 100'e çıktı.
-
Afrika'ya gidip
-
aynı şeyi yaptık.
-
Bir masada oturan sekiz dokuz farklı ülkeden kadınlar
-
birbirleriyle konuşuyor ancak söylediklerinden tek kelime bile anlamıyorlardı,
-
çünkü hepsi farklı diller konuşuyorlardı.
-
Ama beden dilleri mükemmeldi.
-
Birbirleriyle anlaşabiliyor ve bu sayede
-
güneş enerjisi mühendisi haline geliyorlardı.
-
Sierra Leone'ye gittiğimde
-
gecenin köründe köye gelen
-
bir bakan olduğunu duydum.
-
Köye girdiğinde "Nasıl oldu u iş?" demiş.
-
Onlar da "Bu iki büyükanne..." diye anlatmaya başlamışlar.
-
"Büyükanne mi?" Bakan olanlara inanamamış.
-
"Nereye gittiler?" "Hindistan'a gittiler ve geri döndüler."
-
Doğruca başbakana gidip
-
"Sierra Leone'de güneş enerjisiyle elektrik üreten bir köy olduğunu biliyor muydun?" demiş.
-
Başkan "Hayır" demiş ve kabinenin yarısı ertesi gün bu büyükanneleri görmeye gitmiş.
-
"Nasıl oldu bu iş?"
-
Daha sonra beni davet edip "Bana 150 büyükanne eğitebilir misin?" dedi.
-
"Hayır Başkan, yapamam" dedim.
-
"Ama onlar yapabilirler, eğittiğim büyükanneler yapabilirler."
-
Başkan Sierra Leon'daki ilk Yalınayak eğitim merkezini kurdu.
-
Burada 150 büyükanne eğitim aldı.
-
Gambiya:
-
Gambiya'ya bir büyükanne seçmeye gittik.
-
Köye vardığımda hangi büyükanneyi
-
seçmem gerektiğini biliyordum.
-
Halk bana birilerini göstererek "Bu iki kadını al" dedi.
-
Ben "Hayır" dedim. "Şu kadını almak istiyorum."
-
"Neden?" dediler. O dil bilmiyor ve onu tanımıyorsun.
-
Onlara "Beden dilini sevdim, konuşma tarzını beğendim" dedim.
-
"Kocası aksi biridir, göndermesi zor" dediler.
-
Kocasını çağırdım, geldi,
-
kasıntı, politik, eli kolu oynayan biriydi. "Mümkün değil" dedi.
-
"Neden?" "Ne kadar güzel olduğuna bak, olmaz"
-
"Evet, gerçekten çok güzel" dedim.
-
"Ya Hindisyanlı bir adamla kaçarsa?"
-
En büyük kokusu buydu.
-
Ona "Mutlu olacak ve seni telefonla arayacak" dedim.
-
Bir büyükanne olarak gitti ama
-
bir kaplan gibi geri döndü.
-
Uçaktan indi ve
-
deneyimli biriymişcesine basınla konuştu.
-
Ulusal basını etkiledi
-
ve bir yıldız oldu.
-
Altı ay sonra geri döndüğümde "Kocan nerede?" dedim.
-
"Bilmem, bir yerlerdedir. Hiç önemli değil" dedi.
-
(Gülüşmeler)
-
Başarı öyküsü.
-
(Gülüşmeler)
-
(Alkışlar)
-
Şunu söyleyerek bitirmek istiyorum:
-
Çözümleri dışınızda aramayın,
-
içinizde arayın.
-
Ve daha önce bu sorunları çözmüş insanları dinleyin.
-
Onlar dünyanın her yerindeler.
-
Üzülmeyin.
-
Dünya Bankası'nı değil sahadaki insanları dinleyin.
-
Dünyadaki tüm çözümler onların ellerinde.
-
Mahatma Gandhi'nin bir sözüyle bitiriyorum:
-
"Önce sizi umursamazlar,
-
sonra size gülerler,
-
sonra savaş açarlar,
-
sonra siz kazanırsınız."
-
Teşekkürler.
-
(Alkışlar)