-
Son videomuzda fotosentezle ilgili bazı bilgiler öğrenmiştik.
-
.
-
Temel olarak fotosentez, hücreye su ve kardondioksit alındıktan sonra fotonlardan gelen enerjinin kullanılarak karbon fiksasyonu yapıldığı işlemdir.
-
.
-
.
-
Karbon fiksasyonu gaz halindeki karbonun ki bu durumda karbondioksitin, katı bir yapı oluşturmak için kullanılmasıdır.
-
.
-
.
-
Bu katı yapı ise karbonhidrattır.
-
Fotosentezin ilk ürünü 3-Karbon zinciridir, yani gliseraldehit üç fosfat.
-
.
-
Bu molekül bir çeşit yapıtaşı gibidir; üretildikten sonra glukoz ya da başka karbohidratların oluşturulmasında kullanılır.
-
.
-
Bu küçük hatırlatmamızdan sonra artık fotosentezi biraz daha detaylı olarak incelemeye başlayabiliriz.
-
.
-
.
-
Hatırlarsanız, fotosentezin iki basamaklı bir işlem olduğunu söylemiştik; Işıklı devre ve karanlık devre reaksiyonları.
-
.
-
.
-
İsimlendirme sizi yanıltmasın, her iki reaksiyon da güneş ışığı varken meydana geliyor, yani karanlık devre reaksiyonları ışık yokken gerçekleşir diye düşünmeyin.
-
.
-
Hatta karanlık devre reaksiyonuyla ışıklı devre reaksiyonu arka arkaya gerçekleşir.
-
.
-
Sadece karanlık devre reaksiyonlarında güneşten gelen fotonlar kullanılmaz.
-
Önce ışıklı devre reaksiyonlarına bakalım.
-
Yani güneşten gelen fotonları kullanan reaksiyonlara.
-
Hatta seralarda kullanılan lambalardan gelen ışığın fotonlarını bile kullanırlar.
-
.
-
Bu reaksiyon esnasında fotonlar suyla birlikte çalışıp ATP üretimini sağlar ve NADP artıyı NADPH'ye indirger.
-
.
-
Hatırlayın, indirgenmek elektron almak ya da hidrojen atomu almak demekti.
-
Zaten bu ikisi aynı şey demektir çünkü hidrojen atomunu aldığınızda onun içinde bulunan tek elektronu da almış olursunuz.
-
Hidrojen elektronegativitesi düşük bir element olduğu için de aslında tek elektronunu koparıp ona sahip olursunuz.
-
.
-
Yani buradaki indirgenme işleminde olan şey hidrojen ya da elektron almış olmak.
-
Şimdi biraz daha detaylı bakalım.
-
Fakat daha derine inmeden önce bitkinin anatomisine göz atmamız gerektiğini düşünüyorum.
-
.
-
Buraya birkaç tane bitki hücresi çizeyim.
-
Bildiğiniz gibi bitki hücreleri hücre duvarı denen yapılara sahip, bunu biraz daha belirgin ve sert çizgilerle göstereceğim.
-
.
-
Evet, bunlar bitki hücrelerimiz.
-
Bu dörtgenlerin her biri bir bitki hücresi yani.
-
.
-
Bu bitki hücrelerinde kloroplast adı verilen organeller vardır.
-
.
-
Organelleri bir hücrenin organları olarak düşünebilirsiniz.
-
Hücre zarını oluşturan aynı yapıyla çevrelenmiş olan alt birimlerdir.
-
.
-
Tabii bi bitki hücrelerinde de hücre çekirdeği, DNA sarmalları ve normal bir hücrede bulunan diğer organeller mevcut.
-
.
-
Ancak bunları çizmeyeceğim.
-
Sadece kloroplastları çizeceğim.
-
Bitkiler dışında fotosentez yapan başka canlı organizmalar da var ancak biz bu gün sadece bitkilere odaklanacağız.
-
.
-
.
-
Çünkü fotosentezi temel olarak bitkilerin yaptığı bir aktivite olarak alırız.
-
Her bitki hücresi 10 ile 50 arasında kloroplasta sahiptir.
-
Kloroplastları özellikle yeşil yapıyorum çünkü kloroplastlar klorofil denen yapılara sahiptir ve bu yapılar da yeşil renklidir.
-
.
-
.
-
Bizim gözümüze yeşil görünmelerinin nedeniyse yeşil ışığı yansıtıp kırmızı, mavi ve diğer dalga boylarındaki ışığı emmeleridir.
-
.
-
.
-
Bu yüzden yeşil renklidirler; yeşil ışığı yansıtırlar.
-
.
-
Ancak yeşil ışık dışında diğer dalgaboylarını emebilirler.
-
Neyse, bunu daha sonra detaylıca konuşacağız.
-
Dediğim gibi hücre başına 10 ila 50 arası kloroplastımız var.
-
Şimdi bu kloroplast dediğimiz organeli yakından inceleyelim.
-
Kafanızda net bir şekilde oturması için yeniden tekrar ediyorum.
-
Buradaki çizdiğim şey tek bir bitki hücresi.
-
.
-
Bu yeşil yuvarlakların her biri de kloroplast dediğimiz organel.
-
Şimdi de bu kloroplastlardan bir tanesini yakından inceleyelim.
-
.
-
Kloroplasta yakından baktığımızda bu şekilde bir zar yapısına sahip olduğunu görürüz.
-
.
-
Bu zarın içi sıvıyla doludur.
-
Yani zarın çevrelediği bu bölüm suyla dolu.
-
.
-
Sıvıyla dolu olan bu bölgeye stroma denir.
-
.
-
Kloroplastın içinde küçük yığınlar halinde kıvrılmış zarlar vardır, zar yapısının kıvrılarak oluşturduğu küçük yığınlar.
-
.
-
Bakalım bunu düzgün bir biçimde çizebilecek miyim.
-
Burada bir tane olsun,bu ikincisi, bir tane daha... evet.
-
Bu çizdiğim disklerin her biri zarla çevrilidir.
-
Birkaç tane daha çizeyim.
-
Burada birkaç tane olsun... burada da.
-
.
-
Evet, diske benzeyen bu çizdiğim yapıların her birinin adı tilakoiddir.
-
.
-
Bu bir tilakoid.
-
Bu da bir tilakoid.
-
Tilakoidler de zarla kaplıdır.
-
Bu zarın çok önemli bir rolü vardır.
-
Bu rolün ne olduğunu birazdan açıklayacağım.
-
Tilakoidin zarını biraz daha belirgin hale getirelim.
-
Tilakoidimizin içindeki bu gördüğünüz boşluk da sıvıyla doludur.
-
.
-
Yani açık yeşille gösterdiğim bu bölge.
-
Bu boşluğa tilakoid boşluğu ya da tilakoid kanalı denir.
-
Terminolojimizin eksik kalmaması için öğrenmemiz gereken bir başka sözcük de granadır.
-
Grana, bir sürü tilakoidin üst üste gelip oluşturduğu bu yığınlara verilen addır.
-
.
-
Yani bu gösterdiğim bölge, tilakoid yığınları, granadır.
-
Bunu da yazalım - grana.
-
Kloroplastla ilgili ilginç bir teori var.
-
Kloroplast bir organel olmasına rağmen, evrimle ilgilenen bilim adamları kloroplastların bir zamanlar bağımsız organizmalar olduğunu fakat sonrasında başka organizmalarla birleşip bu organizmaların hücrelerinin içinde yaşamaya başladıklarını düşünmektedirler.
-
.
-
.
-
.
-
Böyle düşünülmesinin nedeniyse kloroplastların kendi DNA'larının olmasıdır.
-
Kloroplast gibi olan bir başka organel de mitakondridir.
-
Yani biyologlar mitakondrinin de bir zamanlar bağımsız bir organizma olduğunu fakat sonra başka hücrelerle birleşerek bir organel haline geldiğini düşünmektedirler.
-
.
-
.
-
Mitakondri hücre için enerjiyi sağlarken hücre de ona yaşaması için ihtiyaç duyduğu besini sağlamaktadır.
-
.
-
Sonuç olarak da hücreyle mitakondri beraber evrim geçirip tek bir organizma haline gelmişlerdir.
-
.
-
Bu durum ilerde evrim geçirip neye dönüşeceğimizi düşündürüyor... Neyse ama, bu ayrı bir konu.
-
.
-
Konumuza dönecek olursak; burada mevcut olan bir başka şey ise ribozomlardır.
-
Bu aslında üzerinde düşünmek için ilginç bir konu.
-
Evrimsel geçmişin bir noktasında, bu organelin bağımsız olarak yaşamış olması mümkün.
-
.
-
.
-
Tamam daha fazla bu konuyu kurcalamayıp asıl konumuza dönüyorum.
-
En son tilakoid yığını olan granadan bahsediyorduk
-
Şimdi ise tilakoidin zarını yakından inceleyelim - çok önemli olduğunu söylemiştik.
-
.
-
Tilakoidimden bir kesit alıyorum, bu kutucuğun içine yakınlaştırılmış halini çizeceğim.
-
.
-
Bunu büyük ve belirgin bir şekilde göstermeli.
-
.
-
.
-
Kafanızın karışmaması adına, çizdiğim küçük kutucuk büyük kutunun içine çizeceklerimin nerede olduğunu gösteriyor, daha yakınlaştırılmış hali.
-
Tilakoidin zarını yakından inceleyeceğiz.
-
.
-
Tilakoidimizin zarı da aynı hücre zarı gibi çift katlı fosfolipid zarıdır.
-
Susever olarak bilinen baş yapısı ve susevmez olarak bilinen kuyruk yapısı vardır.
-
Zarı bu şekilde de gösterebilirim ama yapının nasıl olduğunu anladığınızı düşünüyorum.
-
Fotosentez için en önemli olan kısım bu zardır.
-
.
-
Zarın dış kısmında bütün kloroplastı dolduran sıvı vardır, yani burası stroma.
-
.
-
.
-
Buradaki boşluksa tilakoidimizin içi.
-
.
-
Yani Tilakoid boşluğu.
-
Yani bu pembe bölge tilakoit boşluğumuz.
-
.
-
.
-
Bu zarın yapısı size tanıdık gelebilir, özellikle de mitakondri ve elektron taşıma sistemini düşünürseniz.
-
.
-
.
-
Aslında bu videoda size anlatacağım bir nevi elektron taşıma sisteminin aynısı.
-
.
-
Gerçekleşen olay elektron taşıma sistemi olarak görülmese de mantıkları aynı.
-
.
-
Yani işleyiş mantığı her iki sistemde de aynı.
-
Tilakoid zarımızın üzerinde karmaşık yapılı proteinler ve zar dışında başka moleküller de vardır.
-
Bu yapılar da zarın bir parçasıdır.
-
.
-
Buraya birkaç tanesini çizeceğim.
-
Çizdiğim bu proteinin adı fotosistem 2'dir.
-
.
-
.
-
Zarın üzerinde bulunan tek protein yapısı fotosistem 2 değildir, başka yapılar da mevcuttur.
-
Ve bu yapılar gerçekten çok karışıktır.
-
Size fotosistem 2 nin gerçekte nasıl göründüğünü göstermek istiyorum.
-
.
-
Evet, işte fotosistem 2 gerçekte böyle bir moleküldür.
-
Görebildiğiniz gibi gerçekten karmaşık bir yapıya sahip.
-
Bu silindirik şekiller protein yapıları.
-
Yeşil olan yapılarsa klorofil molekülleri.
-
Demeye çalıştığım burada bir çok farklı yapı var.
-
Ve hepsi de karışık bir şekilde durmakta.
-
.
-
Bir grup protein ve başka molekül birleşip çok spesifik bir görevi yerine getiriyor.
-
.
-
Ki bu görevin de ne olduğunu birazdan anlatacağım.
-
Kısaca fotosistem 2 böyle gözükür.
-
Bir de fotosistem 1 vardır.
-
Fotosistem 1'in içinde de başka moleküller ve yapılar var.
-
Mesela sitokrom B6F denilen bir molekül vardır, bunu başka bir renkle göstereceğim.
-
.
-
Ama tabii ki bu kadar detaylı bilmenize gerek yok, ki ben de çok detaya inmeyeceğim.
-
Bunu göstermemin asıl nedeni zarın yapısında başka moleküllerin olduğunu da anlamanızı sağlamak.
-
Yani başka protein yapıları ve moleküller de vardır, sadece fotosistem 1 ve 2 değil.
-
.
-
Buradan sonra konuyu genelden özele giderek anlatmaya çalışacağım.
-
Işıklı evre reaksiyonlarında fotonlarımız vardı, değil mi?
-
.
-
.
-
Hatta bu fotonlar güneşten çıkıp 150 milyon kilometre yolu aşıp geliyorlar!
-
.
-
Ve güneşten gelen bu fotonlar fotosistem 2'ye gelip klorofil A molekülündeki elektronları uyarırlar.
-
.
-
.
-
Fotosistem 2'deki klorofil A'da bulunan elektronlar aldıkları bu uyarı sayesinde yeni bir enerji seviyesine çıkarlar.
-
.
-
.
-
.
-
Yeni bir enerji seviyesine yükselen bu elektronlar, bir molekülden diğerine geçtikçe daha düşük enerji seviyelerine inerler.
-
.
-
.
-
Bu noktada bahsetmemiz gereken bir şey de elektronu olmayan hidrojen atomlarımızın olduğu.
-
.
-
.
-
Hatta direk hidrojen protonu diyelim.
-
Elektronlar aşağıdaki enerji seviyelerine inmeye başladıklarında, mevcut olan bu hidrojen protonları tilakoid boşluğuna pompalanır.
-
İşte bu noktada aklınıza elektron taşıma sistemi gelebilir ki bu çok doğal.
-
.
-
Çünkü elektron taşıma sisteminde, elektronlar yüksek potansiyelden yani yüksek enerji seviyesinden düşük enerji seviyesine inerlerdi ve bu olurken de hidrojen protonlarının zardan dışarı pompalanmasını sağlarlardı.
-
.
-
.
-
.
-
Tabii ki bu mitakondrideki durumdu, ancak aynı şey bu sefer de tilakoid zar için geçerli.
-
.
-
Her iki durumda da yüksek bir enerji seviyesine çıkan ve sonra da aşağı seviyelere inerken hidrojen protonunun pompalanmasını sağlayan elektronlar var.
-
.
-
.
-
.
-
Klorofilimizde ise bu elektronlar fotosistem 2 deki yüksek enerji seviyelerinden fotosistem 1 e geldiklerinde yeniden bir foton tarafından uyarılırlar.
-
.
-
Tabii ki ben şu an çok basitleştirerek anlatıyorum, fakat zarda meydana gelen reaksiyonları basitçe bu şekilde düşünebiliriz.
-
.
-
Uyarılan bu elektronlar yeniden yüksek bir enerji seviyesine çıkar ve yine git gide düşük seviyelere inerler.
-
.
-
Bu süreçteyse elektronların sahip olduğu enerji, hidrojen proteinlerinin tilakoid boşluğuna pompalanması için kullanılır.
-
.
-
.
-
Sonuç olaraksa içerde çok yüksek bir hidrojen proteini konsantrasyonumuz olur.
-
.
-
Ve aynı elektron taşıma sisteminde gördüğümüz gibi, bu konsantrasyon farkı ATP Sentaz denilen proteinin çalışmasını sağlar.
-
.
-
.
-
Burada olan durum da aynısı.
-
Bakalım buraya ATP Sentazı iyi bir biçimde çizebilecek miyim.
-
Hatırlarsanız ATP Sentaz buna benziyordu.
-
.
-
Burada çok büyük bir hidrojen protonu konsantrasyonu farkımız var.
-
.
-
Ve bu büyük fark da hidrojen protonlarının tilakoid boşluğundan stromaya geri gitmeyi istemelerine neden olur.
-
.
-
.
-
Stromaya geri giderlerken de ATP Sentazın içinden geçerler.
-
Bunu farklı bir renkle yapalım.
-
Yani bu hidrojenler tilakoidin içinden stromaya geri gidecekler.
-
.
-
Ve konsantrasyonun az olduğu bölgeye geçerlerken bu ATP Sentazı çalıştırırlar.
-
ATP Sentaz aynı bir makine gibidir.
-
Bunun detayını solunum konusunu işlerken anlatacağım.
-
Ancak bilmeniz gereken şey, ATP Sentazın gerçekten yani mekanik olarak dönerek çalıştığıdır.
-
ATP Sentazın bu üst kısmı döner ve bunu sağlayan da hidrojen protonlarıdır.
-
ATP Sentaz, ADP ve fosfat gruplarının, buradaki dönen mekanizma sayesinde birleşmesini sağlar.
-
ADP ve fosfat grubu birleşerek ATP'yi oluşturur.
-
.
-
Size çok genel bir şekilde burada gerçekleşen olayı anlatmış oldum.
-
Daha detayına birazdan ineceğim.
-
Ama öncesinde söylemem gerekiyor ki bu işlemin adı fotofosforilasyondur.
-
.
-
Güzel bir renkle yapalım bunu.
-
Peki neden adı "fotofosforilasyon"?
-
Çünkü bu işlem için fotonları kullanıyoruz!
-
Yani foto kısmı buradan geliyor.
-
Işığı kullanıyoruz.
-
Fotonlar sayesinde klorofil 2'deki elektronları uyarıyoruz.
-
Ve bu elektronlar bir molekülden diğer moleküle geçtikçe daha düşük enerji seviyelerine iniyorlar.
-
.
-
.
-
Daha düşük enerji seviyesine indiklerindeyse gerçek anlamda hidrojen protonlarını stromadan tilakoid boşluğuna pompalıyorlar.
-
.
-
.
-
Fakat oluşan büyük konsantrasyon farkından ötürü de hidrojen protonları stromaya geri dönmek istiyor.
-
Yani kemiosmoz yapmak istiyor.
-
Stromaya geçmek için de ATP Sentazın içinden geçerek bu proteinin dönmesini sağlıyorlar.
-
.
-
Bu ATP Sentazımız.
-
ATP Sentaz da ADP ve fosfat gruplarını birleştirip ATP üretiyor.
-
.
-
Işıklı evre ve ışıksız evre reaksiyonlarından bahsederken, ışıklı evre reaksiyonlarının iki yan ürünü olduğunu söylemiştim.
-
.
-
.
-
.
-
Bu yan ürünler ATP ve NADPH(nad pe haş)'tır.
-
NADP indirgenir.
-
Yani bu elektronları ve bu hidrojenleri alır.
-
Peki bu nerede oluyor?
-
.
-
.
-
.
-
Evet, elektronumuz aşağı enerji seviyelerine inerken son durağı NADP artı'dır.
-
.
-
.
-
NADP artı elektron ve hidrojen protonunu aldıktan sonra NADPH'ye dönüşür.
-
.
-
Bahsetmiş olduğum başka bir şey ise suyun - ki burası gerçekten ilginç bir nokta - molekül halindeki oksijene yükseltgenmesiydi.
-
.
-
.
-
Peki bu nerede oluyor?
-
Demiştik ki fotosistem 1'de uyarılmış bir elektrona sahip olan klorofil molekülümüz var.
-
Ve bu elektron uyarıldığı için yüksek bir enerji seviyesine çıkmıştı.
-
.
-
Sonraysa bir molekülden bir başka moleküle geçen bu elektron, yer değiştirdiği için başlangıçtaki yeri boş kalmış oldu.
-
Bu noktadaysa boşalan bu yeri ne ile doldurabiliriz sorusu karşımıza çıkıyor.
-
.
-
Ve sonunda anlaşılana göre, burada boşalan yeri doldurmak için suda bulunan elektronlar kullanılıyormuş.
-
.
-
Yani burada H2O'nuz var.
-
Ve bu H2O sahip olduğu hidrojen ve elektronlarını bağışlıyor.
-
Yani iki hidrojen protonu ve uyarılıp yer değiştiren elektron için de 2 elektron bağışlıyor gibi düşünebiliriz.
-
.
-
.
-
Çünkü uyarılıp sonra da yer değiştiren bu elektron, fotosistemden çıkıp farklı molekülleri geçip en son NADPH'ın yapısına dahil oluyor.
-
.
-
Ama uzun lafın kısası, boşalan bu yer için sudan elektronlarını koparıp alıyoruz.
-
Koparıp aldığınız bu hidrojen protonları ve elektronlar sonucundaysa geriye moleküler oksijen kalıyor.
-
.
-
Buraya bu kadar odaklanmamın nedeniyse,burada gerçekten çok büyük bir şey oluyor.
-
.
-
En azından kimya seviyesinde çok büyük bir şey.
-
.
-
Su yükseltgeniyor!
-
Bunun bu kadar büyük bir olay olmasının nedeniyse, su gibi güçlü bir yükseltgen maddenin, sadece burada indirgenmek yerine yükseltgendiğini görüyoruz, yani suyun elektronları koparılıyor.
-
.
-
.
-
.
-
Yani aslında oksijenden elektron koparıyorsunuz.
-
.
-
Yani oksijen yükseltgeniyor.
-
Normalde oksijen hidrojenle kurduğu kovalent bağda paylaştığı elektronları vermiş oluyor, ki bu da sadece fotosistem 2'de görülen bir işlem.
-
.
-
Sonuç olarak da bu çok büyük bir olay, çünkü normalde elektronlar su molekülünde çok mutlular.
-
Yani hiç gitme niyetleri yok.
-
.
-
Oksijen çok elektronegatif bir atom olduğu için elektronları kendisine çeker, elektron vermez.
-
Bu yüzden de oksijen yükseltgen bir madde olarak bilinir, yani indirgenmeye meyili çoktur.
-
.
-
Fakat burada gördüğümüz şey alışkın olduğumuzun çok dışında; bu öyle bir sistem ki normalde elektron alan oksijenden bu sefer elektron koparılıyor ve bu koparılan elektronlar klorofile veriliyor.
-
.
-
.
-
Sürecimizi bir kez daha hatırlayacak olursak:
-
elektronlar fotonlar tarafından uyarılıyor ve yüksek enerji seviyesine çıktıktan sonra git gide aşağı seviyelere iniyorlar.
-
.
-
Fotosistem 1'e vardıklarında yeniden bir grup foton tarafından uyarılıp yüksek enerji seviyesine çıkıp git gide daha düşük seviyelere iniyorlar ve yolculuklarını NADPH'ın yapısına dahil olarak sonlandırıyorlar.
-
.
-
.
-
.
-
Ve bütün bu süreçte elektronların sahip oldukları ve yüksek enerji seviyesine çıkmasını sağlayan enerji, hidrojen protonlarını içeri pompalamada kullanılıyor.
-
Hidrojen protonları stromadan tilakoid boşluğuna pompalanıyor.
-
.
-
Bu işlemin sonucunda oluşan konsantrasyon farkı da ATP üretmek için kullanılıyor.
-
Bir sonraki videoda bahsettiğim yüksek ve düşük enerji seviyesinin tam olarak ne olduğunu ve bu süreçte tam olarak ne işe yaradıklarını biraz daha detaylı bir şekilde anlatacağım.
-
.
-
.
-
Fakat genel olarak gerçekleşen olay bu.
-
Elektronlar uyarılıyor.
-
Uyarılan elektronlar sonunda NADPH'ın yapısına katılıyor.
-
Ve yüksek enerji seviyesinden daha aşağı inerken de hidrojen protonlarının tilakoid boşluğuna pompalanmasını sağlıyorlar.
-
.
-
.
-
Sonra da içeride oluşan yüksek hidrojen proton konsantrasyonu, ATP Sentazın çalışmasını sağlayıp ATP'nin üretilmesini sağlıyor.
-
.
-
Ve tabii ki uyarılıp yer değiştiren elektronun yerine yenisinin konması gerek.
-
.
-
Bu elektronun yerine konacak olan yeni elektron da su molekülünden koparılıp alınıyor.
-
Yani suyun elektronları ve hidrojen protonları koparılıp alınıyor, sonucunda da geriye moleküler oksijen kalıyor.
-
.
-
Bu arada belirtmek isterim ki, size göstermiş olduğum fotosistem 2 resmi gerçek bir resim değil.
-
.
-
.
-
.
-
Yani gerçekten böyle silindirler yok.
-
Bu çizimler sadece temsil amaçlı, bu silindirler belli proteinleri temsil ediyor.
-
Bu ağımsı şekilde gösterilmiş olan moleküller de klorofil A'yı temsil ediyor.
-
.
-
Gerçekleşen olay ise şu; fotonlar gelip ya klorofil A denen bu yapıya ya da anten molekül olarak adlandırılan yapılara gelip çarpıyorlar.
-
.
-
.
-
Anten molekül dediğimiz şeyler ise klorofilin başka bir türü ya da benzer işleve sahip başka moleküllerdir.
-
.
-
Sonuç olarak bir grup foton gelip buraya çarpıyor ve elektronları uyarıyor, bu illa klorofil A'da olmak zorunda değil.
-
.
-
.
-
Başka tür klorofillerde de meydana gelebilir.
-
Ya da başka pigment moleküllerinde.
-
.
-
Elektronların uyarılmasını bir tür titreşim gibi düşünebilirsiniz.
-
.
-
.Tabii ki işleri kuantum boyutunda tartışırsak titreşimler üzerinden konuşmak pek anlamlı değil.
-
.
-
Ama anlamanızı sağlamak açısından güzel bir benzetme olduğunu düşünüyorum.
-
Bu elektronlar titreşerek Klorofil A'ya gelirler.
-
Buna rezonans enerjisi de denir.
-
.
-
Ve titreşerek klorofil A ya gelen elektronlara uyarılmış elektronlar deriz.
-
Elektronları ilk kabul eden molekül budur.
-
.
-
Bu yapının adı Feofitin'dir.
-
.
-
Ve buradan itibaren molekülden moleküle atlarlar.
-
.
-
Dediğim gibi bununla ilgili detayı bir sonraki videoda vereceğim.
-
Fakat bu sistem bence büyüleyici bir şey.
-
Ne kadar karmaşık bir şey aslında.
-
Yani elektronları uyarıp sonra uyarılan elektornlardaki enerjiyi hidrojen protonunu tilakoid boşluğunun içine pompalamak için kullanmak.
-
.
-
.
-
Buradaki bölge ilginç bir bölgedir.
-
Su yükseltgenme bölgesi olarak bilinir.
-
Evet gördüğünüz gibi suyun yükseltgenmesi olayı beni çok heyecanlandırıyor.
-
Yani bu Fotosistem 2 yapısında, bu bölgede gerçekleşmektedir.
-
.
-
Ve burada sahip olduğumuz mekanizma çok karmaşık bir mekanizma.
-
Çünkü hidrojen protonlarını ve elektronları su molekülünden koparıp almak hiç de basit bir olay değil.
-
.
-
Neyse, bu konuyu burada bırakıyorum.
-
Bir sonraki videodaysa bu enerji seviyeleriyle ilgili daha detaylı olarak konuşacağım.
-
.
-
Ve aklınızda diğer hidrojen alıcı moleküllerle ilgili kalan boşluklar varsa bunları da doldurmuş olacağım.
-
.
-
Daha doğrusu elektron alıcı moleküllerle ilgili demeliydim.
-
.