Bryan Stevenson: Adaletsizlik hakkında konuşmalıyız
-
0:00 - 0:03Bu benim için büyük bir onur.
-
0:03 - 0:05Hayatımın büyük kısmını
-
0:05 - 0:08hücrelerde, hapishanelerde, ölüm hücrelerinde geçirdim.
-
0:08 - 0:11Zamanımın büyük kısmını aşırı düşük gelirli mahallelerde,
-
0:11 - 0:14umudunu yitirmiş projelerde ve yerlerde geçirdim.
-
0:14 - 0:16Ve burada, TED'de olmak
-
0:16 - 0:18ve bu çağrıyı görmek, duymak
-
0:18 - 0:20benim için çok enerji verici.
-
0:20 - 0:23Burada geçirdiğim kısa zamanda gördüğüm şey
-
0:23 - 0:26TED'in bir kimliği olduğu.
-
0:26 - 0:28Burada dünyaya gerçekten katkısı
-
0:28 - 0:30olacak şeyler söyleyebilirsiniz.
-
0:30 - 0:32Bazı şeyler TED'den çıkınca
-
0:32 - 0:34başka yerde sahip olamadıkları kadar
-
0:34 - 0:37anlama ve güce sahip oluyorlar.
-
0:37 - 0:40Bundan bahsediyorum çünkü bence kimlik gerçekten önemli.
-
0:40 - 0:43Harika bazı sunumlar izledik.
-
0:43 - 0:45Sanırım şunu öğrendik ki
-
0:45 - 0:47bir öğretmenseniz ağzınızdan çıkan şeyler anlamlıdırlar
-
0:47 - 0:49ama eğer gerçekten önem veren bir öğretmenseniz
-
0:49 - 0:51söyledikleriniz özellikle anlamlıdır.
-
0:51 - 0:53Bir doktorsanız iyi şeyler yapabilirsiniz,
-
0:53 - 0:56ama eğer değer veren bir doktorsanız başka şeyler yapabilirsiniz.
-
0:56 - 0:59Size kimliğin gücünden konuşmak istiyorum.
-
0:59 - 1:01Bunu hukuk alanında çalışırken
-
1:01 - 1:03ya da işimi yaparken fark etmedim.
-
1:03 - 1:06Büyükannemden öğrendim.
-
1:06 - 1:08Ben geleneksel
-
1:08 - 1:10bir Afrikalı Amerikalı ailede büyüdüm;
-
1:10 - 1:12ailemizin reisi bir kadındı,
-
1:12 - 1:14büyükannem.
-
1:14 - 1:17Sertti, güçlüydü,
-
1:17 - 1:19sözü dinlenirdi.
-
1:19 - 1:23Evdeki bütün tartışmaların sonucunu o belirlerdi.
-
1:23 - 1:26Evimizdeki birçok tartışmayı başlatan da oydu.
-
1:26 - 1:29Gerçekten köle olan bir ailenin kızıydı.
-
1:29 - 1:31Anne babası 1840'larda Virginia'da köle olarak doğmuştu.
-
1:31 - 1:331880'lerde doğmuştu
-
1:33 - 1:35ve kölelikten gelmek
-
1:35 - 1:38onun dünyaya bakışını şekillendirmişti.
-
1:38 - 1:40Sertti, ama aynı zamanda sevecendi.
-
1:40 - 1:42Küçük bir erkek çocuğuyken onu görmeye gittiğimde,
-
1:42 - 1:44beni kucaklardı.
-
1:44 - 1:46Beni o kadar sıkı kucaklardı ki zor nefes alırdım
-
1:46 - 1:48sonra da bırakırdı.
-
1:48 - 1:50Bir iki saat sonra onu tekrar gördüğümde
-
1:50 - 1:53bana "Bryan, sana sarılmamı hala hissediyor musun?" diye sorardı.
-
1:53 - 1:55"Hayır." dersem, tekrar saldırırdı,
-
1:55 - 1:57"Evet" dersem, beni rahat bırakırdı.
-
1:57 - 1:59Öyle bir özelliği vardı ki
-
1:59 - 2:01hep onun yanında olmayı isterdiniz.
-
2:01 - 2:04Tek sorun 10 tane çocuğu vardı.
-
2:04 - 2:06Annemler onun bu 10 çocuğunun en küçüğüydü.
-
2:06 - 2:08Bazen onunla vakit geçirmeye gittiğimde,
-
2:08 - 2:10onun dikkati ve zamanını almak zor olurdu.
-
2:10 - 2:12Kuzenlerim her yerde koşuştururlardı.
-
2:12 - 2:15Sekiz dokuz yaşlarında
-
2:15 - 2:17bir gün kalkıp salona gittiğimde
-
2:17 - 2:19bütün kuzenlerimin koşuşturduğunu hatırlıyorum.
-
2:19 - 2:21Büyükannem de odanın karşısında oturup
-
2:21 - 2:23bana bakıyordu.
-
2:23 - 2:25Önce bir oyun oynadığımızı sandım
-
2:25 - 2:27Ona bakıp gülümsedim,
-
2:27 - 2:29ama o çok ciddiydi.
-
2:29 - 2:31Bundan 15 20 dakika sonra,
-
2:31 - 2:34yerinden kalktı, odanın öbür tarafına geldi,
-
2:34 - 2:36beni elimden tuttu
-
2:36 - 2:38ve "Haydi Bryan. Seninle konuşmamız lazım." dedi.
-
2:38 - 2:42Bunu sanki dün olmuş gibi hatırlıyorum.
-
2:42 - 2:44Hiçbir zaman unutmayacağım.
-
2:44 - 2:46Beni dışarı çıkardı ve "Bryan, sana birşey söyleyeceğim,
-
2:46 - 2:48ama bunu söylediğimi kimseye söyleme."
-
2:48 - 2:50"Tamam, nineciğim." dedim.
-
2:50 - 2:53"Sakin söyleme." dedi. "Tabii ki" dedim.
-
2:53 - 2:56Sonra beni oturttu, bana baktı
-
2:56 - 2:58ve "Seni izlediğimi
-
2:58 - 3:01bilmeni istiyorum." dedi.
-
3:01 - 3:04"Bence sen özelsin.
-
3:04 - 3:08Ne istersen yapabilirsin." dedi.
-
3:08 - 3:11Bunu hiç unutmayacağım.
-
3:11 - 3:13Sonra "Bana üç şey için söz vermeni istiyorum Bryan." dedi.
-
3:13 - 3:15"Peki nineciğim." dedim.
-
3:15 - 3:17"Senden ilk isteğim,
-
3:17 - 3:19anneni hep sevmen.
-
3:19 - 3:21O benim küçük kızım
-
3:21 - 3:23ve ona hep göz kulak olacağına söz vermeni istiyorum." dedim.
-
3:23 - 3:27Zaten anneme tapıyordum, onun için "Evet nineciğim, söz." dedim.
-
3:27 - 3:29Sonra "Söz vermeni istediğim ikinci şey
-
3:29 - 3:31her zaman doğru olanı yapman,
-
3:31 - 3:34doğru olan şey zor olan şey olsa bile." dedi.
-
3:34 - 3:38Biraz düşündüm ve "Tamam nineciğim, söz." dedim.
-
3:38 - 3:40Son olarak da "Senden üçüncü isteğimse
-
3:40 - 3:43hiçbir zaman içki içmemen." dedi.
-
3:43 - 3:45(Gülüşmeler)
-
3:45 - 3:48Dokuz yaşındaydım, o yüzden "Tamam nineciğim, içmeyeceğim." dedim.
-
3:48 - 3:50Güneyde, kırsal bir bölgede büyüdüm,
-
3:50 - 3:53benden bir yaş büyük bir ağabeyim ve bir yaş küçük bir kız kardeşim var.
-
3:53 - 3:5514 15 yaşlarındayken bir gün,
-
3:55 - 3:57ağabeyim eve elinde altılı bir bira paketiyle geldi --
-
3:57 - 3:59Nereden buldu bilmiyorum --
-
3:59 - 4:01beni ve kız kardeşimi alıp ağaçlık bölgeye götürdü.
-
4:01 - 4:04Orada üç çocuk her zaman yaptığımız çılgınlıkları yapıyorduk.
-
4:04 - 4:07Biradan bir yudum aldı ve kız kardeşime verdi, o da biraz aldı
-
4:07 - 4:09ve bana verdiler.
-
4:09 - 4:12Ben "Hayır, hayır, hayır. Gerek yok. Siz için. Ben içmeyeceğim." dedim.
-
4:12 - 4:15Ağabeyim "Haydi. Bugün bunu yapacağız, sen de biz ne yaparsak onu yapmak zorundasın.
-
4:15 - 4:17Ben biraz aldım, kardeşin aldı. Sıra sende." dedi.
-
4:17 - 4:19Ben "Hayır, bu bana doğru gelmiyor, siz için. Siz için." dedim.
-
4:19 - 4:21Sonra ağabeyim bana dik dik bakmaya başladı.
-
4:21 - 4:24"Ne derdin var? İç işte." dedi.
-
4:24 - 4:26Sonra bana baktı ve
-
4:26 - 4:28"Umarım hala
-
4:28 - 4:30ninemizle yaptığın konuşmada takılı kalmadın." dedi.
-
4:30 - 4:32(Gülüşmeler)
-
4:32 - 4:34"Neden bahsediyorsun." dedim.
-
4:34 - 4:37"Ninem bütün torunlarına özel olduklarını söyler." dedi.
-
4:37 - 4:40(Gülüşmeler)
-
4:40 - 4:42Yıkılmıştım.
-
4:42 - 4:44(Gülüşmeler)
-
4:44 - 4:46Burada size bir şey itiraf edeceğim.
-
4:46 - 4:48Büyük ihtimalle söylememem gereken bir şey.
-
4:48 - 4:50Bu büyük kitlelere yayınlanacak.
-
4:50 - 4:52Ama 52 yasındayım,
-
4:52 - 4:54ve size şunu itiraf edeceğim
-
4:54 - 4:57hayatımda bir damla içki içmedim.
-
4:57 - 4:59(Alkışlar)
-
4:59 - 5:02Bunu çok erdemli bir şey olduğundan değil;
-
5:02 - 5:06kimlikte var olan güçten dolayı söylüyorum.
-
5:06 - 5:08Doğru kimliği yaratırsak,
-
5:08 - 5:10etrafımızdaki dünyaya çok da mantıklı
-
5:10 - 5:12gelmeyen şeyleri söyleyebiliriz.
-
5:12 - 5:14Onlara yapamayacaklarını düşündükleri
-
5:14 - 5:16şeyleri yaptırabiliriz.
-
5:16 - 5:18Büyükannemi düşündüğümde,
-
5:18 - 5:20ona göre tabii ki bütün torunları özeldi.
-
5:20 - 5:23Dedem içki yasağından dolayı hapisteydi.
-
5:23 - 5:25Dayılarım içkinin neden olduğu hastalıklardan ölmüşlerdi.
-
5:25 - 5:28Ona göre bu da bizim uymamız gereken bir şeydi.
-
5:28 - 5:30Şimdiye kadar adalet sistemimizle ilgili
-
5:30 - 5:32bir şeyler söylemeye çalıştım.
-
5:32 - 5:34Ülkemiz 40 sene önce olduğundan
-
5:34 - 5:36çok farklı.
-
5:36 - 5:391972'de hapishanelerde 300.000 kişi vardı.
-
5:39 - 5:44Bugün 2,3 milyon kişi.
-
5:44 - 5:46Birleşik Devletler dünyanın en çok
-
5:46 - 5:48hapis cezası veren ülkesi.
-
5:48 - 5:51Şartlı veya kefaletli olarak tahliye edilmiş yedi milyon kişi var.
-
5:51 - 5:54Bana kalırsa, toplu hapsetme
-
5:54 - 5:57dünyamızı kökünden değiştirdi.
-
5:57 - 5:59Fakir mahallelerde, farklı ırkların yaşadığı mahallerde,
-
5:59 - 6:01bu durumdan dolayı
-
6:01 - 6:03çaresizlik var,
-
6:03 - 6:05umutsuzluk var.
-
6:05 - 6:0718 ile 30 yaş arasındaki
-
6:07 - 6:09her üç siyahi erkekten birisi
-
6:09 - 6:12ya hapiste, ya da şartlı veya kefaletli tahliyle salınmış.
-
6:12 - 6:14Ülkenin dört bir yanındaki şehirlerde --
-
6:14 - 6:17Los Angeles, Philadelphia, Baltimore, Washington --
-
6:17 - 6:20beyaz olmayan erkeklerin yüzde 50-60'i
-
6:20 - 6:23ya hapiste, ya da şartlı veya kefaletli tahliyle salınmış.
-
6:23 - 6:25Sistemimiz sadece ırktan dolayı
-
6:25 - 6:27kutuplaşmış değil,
-
6:27 - 6:29aynı zamanda fakirlikten dolayı da kutuplaşmış.
-
6:29 - 6:32Bu ülkedeki adalet sistemimiz
-
6:32 - 6:34eğer beyaz ve suçluysanız,
-
6:34 - 6:37fakir ve masum olanlara davrandığından daha iyi davranıyor.
-
6:37 - 6:40Sonuçları suçtan çok
-
6:40 - 6:42varlık belirliyor.
-
6:42 - 6:45Yine de, biz çok rahatmışız gibi görünüyoruz.
-
6:45 - 6:47Korku ve öfke politikası
-
6:47 - 6:49bizi bunlar sanki
-
6:49 - 6:52başkasının derdiymiş gibi inandırdı.
-
6:52 - 6:54Bağlantımız koptu.
-
6:54 - 6:56Bu bana ilginç geliyor.
-
6:56 - 6:58İşimde bazı ilginç gelişmeler görüyorum.
-
6:58 - 7:00Benim eyaletim Alabama, diğer bazı eyaletler gibi,
-
7:00 - 7:02eğer bir mahkumiyetiniz varsa
-
7:02 - 7:04oy verme hakkınızı elinizden alıyor.
-
7:04 - 7:06Alabama'da şimdi
-
7:06 - 7:08zenci erkeklerin yüzde 34'u
-
7:08 - 7:10oy verme haklarını ölene kadar kaybetti.
-
7:10 - 7:12Öngörülerimize göre,
-
7:12 - 7:14önümüzdeki on senede
-
7:14 - 7:16oy verme oranı
-
7:16 - 7:18Oy Verme Hakkı Kanunu'nun geçmesinden önceki oranla eşit olacak.
-
7:18 - 7:22Ve şaşırtıcı bir sessizlik var.
-
7:22 - 7:24Ben çocukları temsil ediyorum.
-
7:24 - 7:26Birçok müvekkilim çok genç.
-
7:26 - 7:28Birleşik Devletler, 13 yasındaki çocukları
-
7:28 - 7:30müebbet hapse mahkum eden
-
7:30 - 7:32dünyadaki tek ülke.
-
7:32 - 7:35Bu ülkede çocuklar şartlı tahliye söz konusu olmadan müebbete mahkum ediliyor.
-
7:35 - 7:37Bu davalar gerçekten oluyor.
-
7:37 - 7:39Dünyadaki tek ülke.
-
7:39 - 7:41İdamı istenilen insanları temsil ediyorum.
-
7:41 - 7:43Bu idam cezası tartışması çok ilginç.
-
7:43 - 7:45Birçok açıdan,
-
7:45 - 7:47gerçek sorunun,
-
7:47 - 7:50insanlar işledikleri suçlardan dolayı ölmeyi hakkediyor mu olduğuna inandırıldık.
-
7:50 - 7:52Bu gayet mantıklı bir soru.
-
7:52 - 7:54Ancak, sahip olduğumuz kimliğe göre
-
7:54 - 7:56bu soruyu farklı biçimde sorabiliriz.
-
7:56 - 7:58Eğer bunu yaparsak,
-
7:58 - 8:00sormamız gereken insanlar işledikleri suçlardan dolayı ölmeyi hakkediyorlar mı değil,
-
8:00 - 8:02biz öldürmeyi hakkediyor muyuz.
-
8:02 - 8:04Bence bu inanılmaz.
-
8:04 - 8:07Amerika'daki idam cezası hatalarla şekilleniyor.
-
8:07 - 8:09İdam edilen her dokuz kişi için
-
8:09 - 8:11bir kişinin suçsuz olduğunu tespit ettik
-
8:11 - 8:14ve o kişi salıverildi.
-
8:14 - 8:17İnanılmaz bir hata oranı --
-
8:17 - 8:20her dokuz kişiden birisi masum.
-
8:20 - 8:22İnanılmaz.
-
8:22 - 8:25Havacılıkta, kalkan her dokuz uçaktan
-
8:25 - 8:27birisi düşseydi
-
8:27 - 8:29hiçbir uçuş yapılmasına izin vermezdik.
-
8:29 - 8:32Ama bir şekilde kendimizi bu sorundan soyutlayabiliyoruz.
-
8:32 - 8:34Bizim sorunumuz değil.
-
8:34 - 8:36Bizim derdimiz değil.
-
8:36 - 8:38Bizim kavgamız değil.
-
8:38 - 8:40Bu konular hakkında çok konuşuyorum.
-
8:40 - 8:42Irk hakkında ve öldürmeyi
-
8:42 - 8:44hakkedip etmediğimiz hakkında konuşuyorum.
-
8:44 - 8:46Bu çok ilginç, öğrencilerime Afrikalı Amerikalılar'ın tarihini öğretirken
-
8:46 - 8:48onlara kölelikten bahsediyorum.
-
8:48 - 8:50Onlara terörden bahsediyorum,
-
8:50 - 8:52yeniden yapılanma sürecinden ve bunu takip eden
-
8:52 - 8:54İkinci Dünya Savaşı'ndan bahsediyorum.
-
8:54 - 8:56Onun hakkında pek bir şey bilmiyorlar.
-
8:56 - 8:58Ancak bu ülkedi Afrikalı Amerikalılar için,
-
8:58 - 9:00terörle şekillenmiş bir dönemdi.
-
9:00 - 9:02Pek çok topluluk, linç edilme tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
-
9:02 - 9:04Bombalanmaktan korkuyorlardı.
-
9:04 - 9:06Hayatlarını şekillendiren terör tehdidiydi.
-
9:06 - 9:08Bu yaşça büyük kimseler bana gelip
-
9:08 - 9:11"Bay Stevenson, konuşmalar, sunumlar yapıyorsunuz,
-
9:11 - 9:13insanlara terörle ilk defa 11 Eylül'den sonra
-
9:13 - 9:16karşı karşıya geldiklerini söylemeyi kesmelerini
-
9:16 - 9:18söyler misiniz." diyorlar.
-
9:18 - 9:21"Biz bunlarla büyüdük deyin." diyorlar.
-
9:21 - 9:23Ve tabii ki bu terör çağını
-
9:23 - 9:25ayrımcılık
-
9:25 - 9:27ve yıllar süren
-
9:27 - 9:29ırkçılık takip etti.
-
9:29 - 9:32Ve ne yazık ki bu ülkede alışılagelmiş olarak
-
9:32 - 9:35sorunlarımızdan konuşmayı sevmiyoruz.
-
9:35 - 9:38Tarihimiz hakkında konuşmayı sevmiyoruz.
-
9:38 - 9:41Bunun yüzünden de tarihte yaptığımız şeyleri
-
9:41 - 9:44neden yaptığımızı tam olarak anlayamadık.
-
9:44 - 9:46Sürekli birbirimizle çatışıyoruz.
-
9:46 - 9:48Sürekli gerilim ve çatışma yaratıyoruz.
-
9:48 - 9:51Irktan konuşmakta güçlük çekiyoruz,
-
9:51 - 9:55çünkü bence kendimizi gerçeğe ve uzlaşmaya
-
9:55 - 9:57adamak istemiyoruz.
-
9:57 - 9:59Güney Afrika'da insanlar
-
9:59 - 10:01gerçeğe ve uzlaşmaya adanmadan
-
10:01 - 10:03ırkçılığın çözümlenmeyeceğini anladılar.
-
10:03 - 10:06Rwanda'da, soykırım sırasında bile, adanmışlık vardı,
-
10:06 - 10:08ancak bu ülkede bunu başaramadık.
-
10:08 - 10:11Almanya'da idam cezasıyla ilgili bir ders veriyordum.
-
10:11 - 10:13Büyüleyiciydi,
-
10:13 - 10:16çünkü sunumumdan sonra akademisyenlerden birisi ayağa kalktı
-
10:16 - 10:18ve "Sizin konuştuklarınızı duymak
-
10:18 - 10:20insanı derinden yaralıyor.
-
10:20 - 10:23Almanya'da idam cezası yok.
-
10:23 - 10:26Doğal olarak da Almanya'da hiçbir zaman idam cezası olamaz." dedi.
-
10:26 - 10:28Oda sessizleşti
-
10:28 - 10:30ve bir kadın
-
10:30 - 10:33"Asla olamaz, bizim tarihimizle
-
10:33 - 10:35insanların sistematik bir şekilde
-
10:35 - 10:37ölümüne asla izin veremeyiz.
-
10:37 - 10:41Kasıtlı bir şekilde
-
10:41 - 10:43insan öldürmek
-
10:43 - 10:46bizim için vicdansızlık olur." dedi.
-
10:46 - 10:48Bunun hakkında düşündüm.
-
10:48 - 10:50Almanya Devleti'nin
-
10:50 - 10:52insanları idam ettiği bir dünyada
-
10:52 - 10:55yaşamak nasıl olurdu,
-
10:55 - 10:57hele bu insanlar büyük ölçüde Musevi olsalardı?
-
10:57 - 10:59Buna katlanamazdım.
-
10:59 - 11:01Bu vicdansızlık olurdu.
-
11:01 - 11:03Ancak bu ülkede
-
11:03 - 11:05eski güney eyaletlerinde
-
11:05 - 11:07insanları idam ediyoruz.
-
11:07 - 11:09Burada eğer kurban beyazsa idama mahkum etme oranı
-
11:09 - 11:11kurbanın siyah olduğundan 11 kat daha fazla
-
11:11 - 11:13ve eğer sanık siyahsa idama mahkum etme oranı
-
11:13 - 11:15sanığın beyaz olduğundan 22 kat fazla.
-
11:15 - 11:17Bu eyaletlerin topraklarında
-
11:17 - 11:19linç edilmiş insanların kemikleri gömülü.
-
11:19 - 11:23Ama yine de bu bağlantısızlık var.
-
11:23 - 11:27Bence bizim kimliğimiz riskte.
-
11:27 - 11:30Bu zor şeylere
-
11:30 - 11:33önem vermiyoruz,
-
11:33 - 11:35pozitif ve harika şeylere
-
11:35 - 11:38önem veriyoruz.
-
11:38 - 11:40Buluşlara bayılıyoruz.
-
11:40 - 11:43Teknolojiye bayılıyoruz. Yaratıcılığa bayılıyoruz.
-
11:43 - 11:45Eğlenceye bayılıyoruz.
-
11:45 - 11:47Ama aslında
-
11:47 - 11:49bu gerçekler
-
11:49 - 11:52acıyla, istismarla,
-
11:52 - 11:54ayrışmayla, marjinalleşmeyle
-
11:54 - 11:56gölgeleniyor.
-
11:56 - 11:58Bana kalırsa bu iki durumu
-
11:58 - 12:00birleştirmeliyiz.
-
12:00 - 12:02Çünkü özünde
-
12:02 - 12:04daha umutlu olmaktan
-
12:04 - 12:07daha kararlı, karmaşık bir dünyada yaşamanın
-
12:07 - 12:10getirdiği sorunlara kendimizi daha fazla adamaktan bahsediyoruz.
-
12:10 - 12:13Benim için bu, fakirlerle,
-
12:13 - 12:15dezavantajlılarla,
-
12:15 - 12:18TED'e gelme fırsatı bulamayanlarla
-
12:18 - 12:20konuşmak anlamına geliyor.
-
12:20 - 12:22Onları düşünmek
-
12:22 - 12:24hayatımızın bir parçası haline gelmeli.
-
12:24 - 12:28Biliyorsunuz, özünde, hepimiz görmediğimiz şeylere inanmak zorundayız.
-
12:28 - 12:32İnanıyoruz da. Ne kadar gerçekçiysek, aklın yoluna da o kadar inanıyoruz.
-
12:32 - 12:34Yenilik, yaratıcılık,
-
12:34 - 12:36gelişme sadece zihnimizdeki
-
12:36 - 12:38fikirlerden gelmez.
-
12:38 - 12:41Kalbimizdeki bir inançtan
-
12:41 - 12:43güç alıp zihnimizde oluşturduğumuz
-
12:43 - 12:45fikirlerden gelir.
-
12:45 - 12:47Ve bana kalırsa,
-
12:47 - 12:49bizim bu zihin-kalp bağlantımız
-
12:49 - 12:51bizim sadece parlak
-
12:51 - 12:54ve göz alıcı şeylere değil,
-
12:54 - 12:57karanlık ve zor şeylere de önem göstermemizi sağlar.
-
12:57 - 13:00Büyük Çek lideri Vaclav Havel bundan bahsetmişti.
-
13:00 - 13:03"Doğu Avrupa'da baskıyla başa çıkmaya çalışırken,
-
13:03 - 13:05her türlü şeyi istedik,
-
13:05 - 13:07ama en çok ihtiyacımız olan umuttu,
-
13:07 - 13:09ruhumuzu yöneltmekti,
-
13:09 - 13:11bazen de umutsuz yerlerde bulunup
-
13:11 - 13:13tanıklık etmekti." demişti.
-
13:13 - 13:15Bu ruh yönelimi
-
13:15 - 13:18bence TED topluluklarının bile
-
13:18 - 13:20bağlılığının
-
13:20 - 13:22temelinde olmalı.
-
13:22 - 13:24Teknoloji ve tasarımın
-
13:24 - 13:27getirdiği hiçbir bağlantısızlık bizi
-
13:27 - 13:29acı çekmeye, fakirliğe, dişlanmışlığa, adaletsizliğe
-
13:29 - 13:32önem vermediğimiz sürece
-
13:32 - 13:35tam olarak insan olmamıza izin vermez.
-
13:35 - 13:37Ancak sizi uyarıyorum:
-
13:37 - 13:39bu tarz bir kimliğe sahip olmak
-
13:39 - 13:42bunlara önem vermediğiniz
-
13:42 - 13:44durumdan çok daha zordur.
-
13:44 - 13:46Bunu anlayacaksınız.
-
13:46 - 13:49Genç bir avukatken Rosa Parks'la tanışma şerefine eriştim.
-
13:49 - 13:52Parks Hanım arada sırada Montgomery'ye gelirdi,
-
13:52 - 13:54en yakın arkadaşlarıyla toplanırdı,
-
13:54 - 13:56yaşlıca kadınlardı,
-
13:56 - 13:58Johnnie Carr, Montgomery
-
13:58 - 14:00otobüs boykotunun düzenleyicisydi --
-
14:00 - 14:02harika bir siyahi kadın --
-
14:02 - 14:04Virginia Durr, beyaz bir kadın,
-
14:04 - 14:06eşi Clifford Durr Dr. King'i temsil etti.
-
14:06 - 14:09Bu kadınlar bir araya gelip sadece konuşurlardı.
-
14:09 - 14:11Arada Carr Hanım beni çağırır
-
14:11 - 14:14ve "Bryan, Parks Hanım şehre geliyor. Bir araya gelip konuşacağız.
-
14:14 - 14:16Sen de gelip dinlemek ister misin?" derdi.
-
14:16 - 14:18Ben de "Tabii ki isterim." derdim.
-
14:18 - 14:20"Buraya gelince ne yapacaksın?" derdi.
-
14:20 - 14:22Ben de "Dinleyeceğim." derdim.
-
14:22 - 14:24Oraya gider ve dinlerdim.
-
14:24 - 14:26Bu bana enerji ve güç verirdi.
-
14:26 - 14:29Bir keresinde orada bu kadınları dinlerken,
-
14:29 - 14:31birkaç saat sonra Parks Hanım bana dönüp
-
14:31 - 14:34"Şimdi Bryan, bana Eşit Adalet Girişimi'nin ne olduğunu anlat.
-
14:34 - 14:36Ne yapmaya çalıştığını anlat." dedi.
-
14:36 - 14:38Ona anlatmaya başladım.
-
14:38 - 14:40"Adaletsizlikle savaşmaya çalışıyoruz.
-
14:40 - 14:42Haksız yargılanmış kişilere yardım etmeye çalışıyoruz.
-
14:42 - 14:44Adli yargı idaresinde
-
14:44 - 14:46taraflılıkla ve ayrımcılıkla çatışmaya çalışıyoruz.
-
14:46 - 14:49Şartlı tahliye görüşmelerine izin verilmeyen çocuklara yardım etmeye çalışıyoruz.
-
14:49 - 14:51İdam cezası hakkında bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.
-
14:51 - 14:53Hapishanelerdeki insanların sayısını azaltmaya çalışıyoruz.
-
14:53 - 14:55Toplu hapsedilmeyi engellemeye çalışıyoruz."
-
14:55 - 14:57Ona bütün bu zırvalarımı anlattım ve bitirdiğimde bana baktı ve
-
14:57 - 15:00"Mmm mmm mmm.
-
15:00 - 15:03Bu seni çok çok çok yorgun düşürecek." dedi.
-
15:03 - 15:05(Gülüşmeler)
-
15:05 - 15:07Bunun üzerine Carr Hanım bana doğru eğildi, parmağını yüzüme koyup
-
15:07 - 15:13"İşte bu yüzden çok çok çok cesur olmalısın." dedi.
-
15:13 - 15:16Ben TED toplumunun gerçekten
-
15:16 - 15:18çok cesur olması gerektiğine inanıyorum.
-
15:18 - 15:20Bu zorluklarla, sorunlarla,
-
15:20 - 15:22acılarla baş edecek
-
15:22 - 15:24yollar bulmalıyız.
-
15:24 - 15:27Çünkü bizim insanlığımız
-
15:27 - 15:29herkesin insanlığına bağlı.
-
15:29 - 15:31İşimi yaparken çok basit bazı şeyler öğrendim.
-
15:31 - 15:33Bana çok basit bazı şeyler öğretti.
-
15:33 - 15:36Anladım ki
-
15:36 - 15:38her birimiz
-
15:38 - 15:40yaptığımız en kötü şeyden daha fazlayız.
-
15:40 - 15:43Gezegendeki herkes için böyle düşünüyorum.
-
15:43 - 15:46Bence birisi yalan söylese de sadece bir yalancı değildir.
-
15:46 - 15:48Bence birisi kendine ait olmayan bir şeyi alsa da
-
15:48 - 15:50sadece bir hırsız değildir.
-
15:50 - 15:53Bence birini öldürseniz bile, sadece bir katil değilsinizdir.
-
15:53 - 15:56İşte bu yüzden, insanlık onuru
-
15:56 - 15:58kanunlar tarafından korunmalı.
-
15:58 - 16:00Ayrıca bence,
-
16:00 - 16:02bu ülkenin ve dünyamızın
-
16:02 - 16:06pek çok yerinde
-
16:06 - 16:08fakirliğin zıttı zenginlik değil.
-
16:08 - 16:10Buna inanmıyorum.
-
16:10 - 16:13Bence pek çok yerde,
-
16:13 - 16:16fakirliğin zıttı adalet.
-
16:16 - 16:19Ve bence
-
16:19 - 16:22ne kadar güzel, ilham verici,
-
16:22 - 16:24heyecan verici
-
16:24 - 16:26olsa da
-
16:26 - 16:29sonunda teknolojimizle yargılanmayacağız,
-
16:29 - 16:32tasarımlarımızla yargılanmayacağız,
-
16:32 - 16:35zekamızla ve mantığımızla yargılanmayacağız.
-
16:35 - 16:38Sonunda bir toplumun karakterini
-
16:38 - 16:41zenginlere, güçlülere ve ayrıcalıklılara nasıl davrandığıyla tartmazsınız,
-
16:41 - 16:43fakirlere, dışlanmışlara, hapsedilmişlere
-
16:43 - 16:45nasıl davrandığıyla tartarsınız.
-
16:45 - 16:47Bu tavır sayesinde
-
16:47 - 16:50kendi derinliğimizi
-
16:50 - 16:54anlarız.
-
16:54 - 16:56Bazen konumdan sapıyorum. Şu hikayeyle bitireceğim.
-
16:56 - 16:58Bazen kendimi çok zorluyorum.
-
16:58 - 17:00Hepimiz gibi, yoruluyorum.
-
17:00 - 17:03Bazen bu fikirler kendilerini gerçekten önemli
-
17:03 - 17:05açılardan düşündürtüyorlar.
-
17:05 - 17:07Ben çok ağır cezalara mahkum edilmiş
-
17:07 - 17:09çocukları temsil ediyorum.
-
17:09 - 17:12Hapishaneye 13 14 yaşlarındaki, bir yetişkin gibi yargılanmasına
-
17:12 - 17:15karar verilmiş müvekkillerimi görmeye gidiyorum.
-
17:15 - 17:17Ve düşünüyorum, bu nasıl olmuş?
-
17:17 - 17:19Bir yargıç seni olmadığın bir şeye
-
17:19 - 17:21nasıl dönüştürebiliyor?
-
17:21 - 17:24Yargıç onun bir yetişkin olduğuna karar vermiş, ama ben bu çocuğu görüyorum.
-
17:24 - 17:26Bir gece geç saatlerde düşünüyordum,
-
17:26 - 17:28tanrım, eğer bir yargıç seni olmadığın bir şeye dönüştürebiliyorsa
-
17:28 - 17:30sihirli güçleri olmalı.
-
17:30 - 17:33Evet Bryan yargıcın sihirli güçleri var.
-
17:33 - 17:35Bunları seninle paylaşmasını istemelisin.
-
17:35 - 17:37Geç saatte ayakta olduğum için doğru düşünemiyordum,
-
17:37 - 17:39bir önerge üzerinde çalışmaya başladım.
-
17:39 - 17:4214 yaşında, zavallı, zenci bir müvekkilim vardı.
-
17:42 - 17:44Önerge üzerinde çalışmaya başladım
-
17:44 - 17:46ve önergemin başı: "Fakir,
-
17:46 - 17:4814 yaşındaki, zenci erkek müvekkilimi,
-
17:48 - 17:50ayrıcalıklı, beyaz, 75 yaşındaki
-
17:50 - 17:52şirket yöneticisi gibi savunacağım." idi.
-
17:52 - 17:57(Alkışlar)
-
17:57 - 17:59Önergeme, savcılıkta, poliste,
-
17:59 - 18:02yargıda uygunsuzluk olduğunu koydum.
-
18:02 - 18:04Şöyle çılgın bir satırı da koymuştum, bu ülkede uygunluk yok,
-
18:04 - 18:06hep uygunsuzluk var.
-
18:06 - 18:09Ertesi sabah kalktığımda bu çılgın önermeyi rüyamda mı görmüştüm
-
18:09 - 18:11yoksa gerçekten yazdım mı düşündüm.
-
18:11 - 18:13Dehşet verici olarak, sadece yazmakla kalmamış,
-
18:13 - 18:15mahkemeye de göndermiştim.
-
18:15 - 18:18(Alkışlar)
-
18:18 - 18:21Birkaç ay geçti
-
18:21 - 18:23ve bunu yeni unutmuştum.
-
18:23 - 18:25Sonunda karar vermiştim,
-
18:25 - 18:27mahkemeye gidecek ve bu çılgın savunmayı yapacaktım.
-
18:27 - 18:29Arabama bindim,
-
18:29 - 18:31kendimi gerçekten boğulmuş hissediyordum.
-
18:31 - 18:33Arabama bindim ve adliyeye gittim.
-
18:33 - 18:36Çok zor ve sancılı olacağını düşünüyordum.
-
18:36 - 18:39Arabamdan indim ve adliye sarayına yürümeye başladım.
-
18:39 - 18:41Adliye sarayının merdivenlerinden çıkarken,
-
18:41 - 18:44oranın yaşlıca siyahi bir temizlikçisi vardı.
-
18:44 - 18:46Beni gördüğünde, bana doğru gelip
-
18:46 - 18:48kim olduğumu sordu.
-
18:48 - 18:51"Avukatım." dedim. "Avukat mısın?" dedi. "Evet efendim." dedim.
-
18:51 - 18:53Adam bana doğru yaklaştı
-
18:53 - 18:55ve bana sarıldı.
-
18:55 - 18:57Kulağıma fısıldadı:
-
18:57 - 18:59"Seninle gurur duyuyorum."
-
18:59 - 19:01Size söylüyorum,
-
19:01 - 19:03bu bana enerji verdi.
-
19:03 - 19:05Bu, içimdeki kimlikle
-
19:05 - 19:07ve her insanın topluma ve farklı bakışlara
-
19:07 - 19:10katkıda bulunma kapasitesiyle
-
19:10 - 19:12bir bağlantı kurdu.
-
19:12 - 19:14Mahkemeye girdim.
-
19:14 - 19:16İçeri girer girmez, yargıç benim geldiğimi gördü.
-
19:16 - 19:19"Bay Stevenson, bu çılgın önermeyi siz mi yazdınız?" dedi.
-
19:19 - 19:21"Evet efendim ben yazdım." dedim. Tartışmaya başladık.
-
19:21 - 19:23Sinirlenmiş insanlar içeriye girmeye başladılar.
-
19:23 - 19:25Bu çılgın şeyleri yazmıştım.
-
19:25 - 19:27Ve polis memurları, yardımcı savcılar,
-
19:27 - 19:29katipler içeriye giriyorlardı.
-
19:29 - 19:31Ben ne olduğunu anlayamadan,
-
19:31 - 19:33ırktan, fakirlikten, eşitsizlikten
-
19:33 - 19:35konuştuğumuz için
-
19:35 - 19:37sinirli olan insanlar mahkemeye dolmuştu.
-
19:37 - 19:40Gözümün ucuyla, ileri geri gidip gelen temizlikçiyi gördüm.
-
19:40 - 19:42Pencereden bakıyordu ve bütün bu karmaşayı duyuyordu.
-
19:42 - 19:44İleri geri gitmeye devam etti.
-
19:44 - 19:47Sonunda, bu yaşlıca zenci adam yüzünde endişeli bir ifadeyle
-
19:47 - 19:50içeri girdi ve arkama oturdu,
-
19:50 - 19:52neredeyse avukatların masasına.
-
19:52 - 19:5410 dakika sonra yargıç ara vereceğimizi söyledi.
-
19:54 - 19:57Arada emniyet müdürü yardımcısı
-
19:57 - 19:59temizlikçinin mahkeme salonuna girmesine sinirlenmişti.
-
19:59 - 20:01Ayağa kalktı ve bu yaşlıca zenci adama gitti.
-
20:01 - 20:04"Jimmy, mahkeme salonunda n'apıyorsun?" dedi.
-
20:04 - 20:06Yaşlıca zenci adam ayağa kalktı,
-
20:06 - 20:08müdür yardımcısına ve bana baktı
-
20:08 - 20:11ve "Bu salona,
-
20:11 - 20:13bu genç adama
-
20:13 - 20:16gözünü ödülden ayırma ve dayan demek için geldim." dedi.
-
20:16 - 20:18TED'e gelme nedenim
-
20:18 - 20:20bence çoğunuz
-
20:20 - 20:22evrenin ahlak terazisinin
-
20:22 - 20:24adalete doğru olduğunun farkındasınız.
-
20:24 - 20:27İnsanlar olarak insan haklarına ve insanin saygınlığına
-
20:27 - 20:30önem vermeden tam olarak evrimleşemeyeceğimizin farkındasınız.
-
20:30 - 20:32Bizim hayatta kalmamızın
-
20:32 - 20:34diğerlenin hayatta kalmasına bağlı olduğunun farkındasınız.
-
20:34 - 20:36Teknoloji, tasarım,
-
20:36 - 20:38eğlence, yaratıcılık vizyonlarımızın
-
20:38 - 20:40insanlık, şefkat ve adaletle
-
20:40 - 20:43iç içe olması gerektiğinin farkındasınız.
-
20:43 - 20:45Herşeyden fazla da,
-
20:45 - 20:47aranızda bu hissi paylaşanlara,
-
20:47 - 20:49gözlerinizi ödülden ayırmayın ve dayanın
-
20:49 - 20:51demeye geldim.
-
20:51 - 20:53Çok teşekkür ederim.
-
20:53 - 21:14(Alkışlar)
-
21:14 - 21:16Chris Anderson: Bu seyircilerin ve bu topluluğun
-
21:16 - 21:19bu konuda size yardımcı olmak
-
21:19 - 21:22istediklerini açık olarak gördünüz ve duydunuz.
-
21:22 - 21:24Bir çek yazmaktan başka
-
21:24 - 21:27ne yapabiliriz?
-
21:27 - 21:29BS: Etrafımızda birçok olanak var.
-
21:29 - 21:31Mesela Kaliforniya'da yaşıyorsanız
-
21:31 - 21:33bu yaz bir referandum olacak.
-
21:33 - 21:35Burada ceza politikasına harcadığımız parayı
-
21:35 - 21:38başka yerlere aktarma çabası olacak.
-
21:38 - 21:40Örneğin, burada Kaliforniya'da
-
21:40 - 21:42önümüzdeki beş yıl içinde
-
21:42 - 21:44idam cezasına bir milyar dolar harcayacağız --
-
21:44 - 21:47bir milyar dolar.
-
21:47 - 21:49Yine de cinayet vakalarının
-
21:49 - 21:51yüzde 45'i gözaltıyla sonuçlanmıyor,
-
21:51 - 21:53Tecavüz vakalarının yüzde 56'sı sonuçlanmıyor.
-
21:53 - 21:55Bunu değiştirme fırsatımız var.
-
21:55 - 21:57Referandum, bu paraların
-
21:57 - 22:00hukuki yaptırımlara ve güvenliğe sağlanmasını öneriyor.
-
22:00 - 22:02Bence hepimizin çevresinde olanaklar var.
-
22:02 - 22:04CA: Son otuz senede
-
22:04 - 22:07Amerika'da suçta çok büyük bir düşüş var.
-
22:07 - 22:10Bunun bir kısmı da
-
22:10 - 22:13artan hapsetme oranları.
-
22:13 - 22:15Bunu söyleyen birisine ne derdiniz?
-
22:15 - 22:17BS: Aslında vahşi suç
-
22:17 - 22:19oranı görece olarak sabit kaldı.
-
22:19 - 22:21Toplu hapsetme oranlarındaki artış aslında
-
22:21 - 22:24bu vahşi suçlar kategorisinde olmadı.
-
22:24 - 22:26Uyuşturucuya karşı olan amaçsız savaşla oldu.
-
22:26 - 22:28Hapishanelerimizin nüfusundaki bu gözle görülür
-
22:28 - 22:31artış böyle oldu.
-
22:31 - 22:34Bu ceza söylemine kendimizi kaptırdık.
-
22:34 - 22:36Üç çentik yasalarımız var,
-
22:36 - 22:38bu kaynakları
-
22:38 - 22:41asıl kurbanlara vereceğimize
-
22:41 - 22:43bisiklet çalanları, adı mali suçları işleyenleri
-
22:43 - 22:45sonsuza dek hapse tıkıyoruz.
-
22:45 - 22:47Bence asıl kurbanlara yardım etmek için daha fazla şey yapmalıyız,
-
22:47 - 22:49daha az değil.
-
22:49 - 22:51Şimdiki adalet sistemimiz kimse için
-
22:51 - 22:53hiçbir şey yapmıyor.
-
22:53 - 22:55Bana kalırsa değiştirmemiz gereken eğilim bu.
-
22:55 - 22:57(Alkışlar)
-
22:57 - 23:00CA: Burada çok büyük bir ilgi gördünüz.
-
23:00 - 23:02İlham verici birisisiniz.
-
23:02 - 23:04TED'e geldiğiniz için çok teşekkür ediyorum. Teşekkürler.
-
23:04 - 23:19(Alkışlar)
- Title:
- Bryan Stevenson: Adaletsizlik hakkında konuşmalıyız
- Speaker:
- Bryan Stevenson
- Description:
-
Bu ilgi çekici ve kişisel konuşmada insan hakları avukatı Bryan Stevenson -- büyük annesi ve Rosa Parks'in konuk katılımlarıyla -- Amerikan adalet sistemi hakkında bazı acı gerçekleri paylaşıyor. Irklara karşı olan büyük dengesizlikle başlıyor: ülkenin siyahi erkek nüfusunun üçte biri hayatının bir bölümünde mahkum edilmiş. Amerika'nın incelenmeyen tarihinde yer alan bu sorunlar nadiren bu kadar açık sözlülük, bilgi ve inandırıcılıkla konuşuldu.
- Video Language:
- English
- Team:
- closed TED
- Project:
- TEDTalks
- Duration:
- 23:20