-
Ey aşk sana geldim
-
Al yine büyüt beni....
-
Ninni masallarla, dizlerinde uyut beni
-
Ey aşk! vurur musun?
-
Kor gibi durur musun?
-
Ben daha küçüğüm desem, kıyar mısın bana. Feryadımı duyar mısın ?
-
Ben daha küçüğüm desem, kıyar mısın bana. Feryadımı duyar mısın ?
-
Ey aşk! Sana geldim.
-
Al yine büyüt beni...
-
Ben daha küçüğüm desem, kıyar mısın bana. Feryadımı duyar mısın ?
-
Zehra… Benim kızım, Zehra… Zehra
-
Sen… Bana bunu nasıl söylemezsin ?
-
Bunca yıl nasıl susarsın?
-
Kapına gelip yalvardığım halde nasıl söylemezsin?
-
Zehra senin kızın nasıl demezsin bana...
-
Nasıl !
-
Hiç mi vicdanın sızlamadı ?
-
O çocuk senin evindeydi, yanındaydı...
-
Bunca yıl seni baba bildi.
-
Bu kötülüğü ona nasıl yaptın sen ?
-
Nasıl bakabilldin yüzüne utanmadan ?
-
Onun hayatını nasıl aldın elinden nasıl ?
-
Yeter be ! Yeter ! Bunları bana değil gidip babana soracaksın ?
-
Bütün her şeyi o planladı... o düzenledi...
-
Annen de biliyordu.
-
O da biliyordu...
-
Sana yıllarca yalan soylediler.... Sana söylemediler...
-
Hepsini onlar yaptı... Git onlara sor...
-
El kadardı Zehra.. Beşikte getirdi bana... Getirip elime verdi...
-
Al dedi bunu... Buna bakacaksın dedi
-
Ben sana her ay para göndereceğim..
-
Hiç kimseye hiçbir şey demeyeceksin dedi...
-
İşine bakacasın dedi..
-
Eğer birine birine bir şey söylersen seni süründürürüm dedi...
-
Ne yapsaydım
-
El kadar çocuğu sokakta mı bıraksaydım...
-
Ölen eşim Gülsüm'le baktık biz ona...
-
Kendi bebeğimiz gibi
-
Ayırmadık hiçbirinden
-
Onlar kadari çok sevdik. Kendi çocuğumuız gibi baktık biz ona
-
Kendi kızın kadar sevseydin çocuk yaşta evlendirmezdin Zehrayı...
-
Evet öyle diyorsun... Ne güzel diyorsun....
-
Bilmiyor gibi konuşuyorsun....
-
Buraların gelenekleri bellidir.. Böyledir...
-
Ferman bir kere Berfin'i kaçırmış...
-
Ne yapacaktım...
-
Ferman'ın ölmesini mi seyredecektim...
-
Ağa berdel yapılacak dedi.. Ferman'ın ölmesini seyredemezdim ben.. O da benim çocuğum...
-
Ne kolay değil mi... Ferman'ın hayatını kurtarmak için Zehrayı ölüme gönderdin...
-
Çocukluğunu aldın elinden ...
-
Hayallerini, umutlarını, hayatını, her şeyini
-
Yetmedi, bildiğin halde sustun, annesini aldın
-
Sırf bu yüzen utancından yerin dibine gireceğine
-
Karşıma geçmişi bir de utanmadan kendini savunuyorsun....
-
Zehrayı töreye kurban eden herkes, hepiniz, cezanızı çekeceksiniz! hepiniz!
-
Bir şey olmadı.....
-
Olmadı...
-
Hiçbir şey olmadı…
-
Olmadı...
-
Olmadı…
-
Hiçbir şey olmadı…
-
Fırat’a ateş eden benimdim savcı bey…
-
Mahkemesi olduğunu biliyordum
-
Özellikle gidip silahı aldım...
-
Kocamın intikamını almak istedim.
-
Oğlum Azad, benim hapse girmemi istemediği için suçu kabul ediyor...
-
Doğru değil.. Silahı ateşleyen bendim...
-
Annem beni korumak için öyle söylüyor...
-
Savcı bey bakar mısınız?
-
Anne sen ne yapıyorsun...
-
benim içeride kalmam lazım
-
Fırat’a birisi para verdi...Kim olduğunu öğrenmem lazım...
-
Azad!
-
Babanı zaten kaybettim....
-
Artık hiçbir şey onu geri getiremez.
-
Ama seni koruyabilirim....
-
Anne!...
-
Melek!...
-
Melek!..
-
Melek!...
-
Dur nereye gidiyorsun?
-
Kızımı almaya…
-
Tamam... Dur oturup konuşalım...
-
Oturup konusacak bir şey kalmadı artık...
-
Kızımı kirmanlardan geri alacağım.
-
Azad hala beni korumaya çalışıyor savcı bey.
-
Doğru değil... Silahı ateşleyen bendim... Ben yaptım...
-
Azad! Buna izin veremem.
-
Adaleti yanıltmanın suç olduğunu biliyorsunuz değil mi?
-
İkinizden biri yalan ifade veriyor.
-
Azad ne olur doğruyu söyle… Bir ana olarak sana yalvarıyorum, Tanrı için doğruyu söyle.
-
Annem haklı… Ama o iyi biridir..
-
Aslında kimseyi incitmek istemez. Ne yaptıysa ailesini korumak için yaptı.
-
Fırat şikâyetinden vazgeçmiş
-
Zümrüt Hanım tutuksuz yargılanacak. İkiniz de gidebilirsiniz...
-
Teşekkür ederim...
-
İyiyim ben
-
İyiyim ben iyiyim
-
İyiyim.
-
Zehra!
-
Tanrım ne yaptım ben!...
-
Tanrım ne yaptım ben...
-
Tanrım ne yaptım ben...
-
Ne oldu? Kimmiş gelen?
-
Berfin.
-
Eee neden içeri gelmedi?
-
Ben de anlamadım. Gelmiş kapıya, baktım ağlıyor. Sonra Ferman koştu geldi, tuttu kolundan götürdü.
-
Kavga etmişlerdir...
-
Otursun oturduğu yerde.
-
Ferman’ı alacağım diye tutturdu şimdi de kapımızdan ayrılmıyor..
-
Neyse…
-
Zehra’ya söyleyelim de kahve yapsın, dilim damağım kurudu.
-
Zehra!...
-
Zehra!..
-
Tanrım ne yaptım ben..
-
Ne yaptım ?
-
Ne oldu ?
-
Ne yapıyorsun böyle...
-
Hiçbir şey...
-
Bir şey yok sadece canım biraz sıkılıyor... O kadar....
-
Yol giderek uzuyor sanki… Bitsin artık... Kızıma kavuşmak istiyorum biran önce
-
Az kaldı Melek!...
-
Bitti artık... Rahat ol...
-
Bunca yıl kızım yanı başımdaymış...
-
Bilemedim…
-
Hiç bilemedim...
-
Hadi gözün aydın anne…
-
Ali gerçekten iyileşiyor.
-
Ne oldu ki?
-
Zehra ile karı koca olmuşlar.
-
Çok acıyor mu baba?
-
Acıdı tabi kızım acımaz mı?… Ona ne öğretmenden… Vicdansız dövdü beni… Nasıl acıyor canım...
-
Ama sen dur... Dövmek nedir gösterceğim ona...
-
Sen demiştin ama anne…
-
Zehra Ali’ye iyi gelecek... Yaralarını saracak demiştin...
-
Ali, Cemal’imin hatırası, elbet iyi olacak.
-
Sağlıklı genç birisi, tanrıya şükür…
-
Yakında bir çocukta o verecek.
-
Alo… Kim?
-
Raşit seni istiyor anne!
-
Nujin anne, benim Raşit...
-
Söyle
-
Çok kötü şeyler oldu...
-
Devran beni buldu, O öğretmeni de yanında getirdi.
-
Ne kadar kaçsam... Nereye kadar kaçacağım..
-
Her şeyi öğrenmiş Devran...itiraf etmemi istedi... Beni çok kötü dövdü
-
Ağzıma, yüzüme vurdu.. Boğazımı sıktı...
-
Çocuğumun gözü önünde neler yaptı bana... Ben de insanım....
-
Söylemek zorunda kaldım.... Ne yapim
-
Ne söylemek istiyorsun Raşit!
-
Devran her şeyi biliyor... Öğretmen de biliyor...
-
Devran oraya geliyor....
-
Öğretmenle beraber geliyor....
-
Bak sana şunu diyorum.. Sen evinde yılan beslemişsin, haberin olsun...
-
Tamam mı? Hadi güle güle..
-
Ne oldu ana? Problemi nedir Raşit'in ?
-
Devran! Bu sefer gerçekten her şeyi mahvetti.
-
Öğretmeni konağa getiriyor.
-
Neden?
-
Zehra’yı almak için…
-
Nasıl götürür zehrayı… Kim oluyor o...
-
Annesi !
-
Melek, Zehra’nın gerçek annesi!
-
Daha ne kadar yolumuz var?
-
Az kaldı Melek…
-
Melek!
-
Eve gittiğimizde kızma, sakin ol...
-
Söz veremem...
-
Kızını istiyordun buldun....
-
Sadece bu işin kavgasız, gürültüsüz bitmesini istiyorum...
-
Artık çok geç Devran…
-
Bu kadar büyük bir günah işleyip de sonuçlarını kabul etmemek olmaz...
-
Boşuna değil, öğretmen buraya geldiğinden beri Zehra diye diye başımıza bela oldu
-
Kan çekti demek ki…
-
Yeminle ispat ederse gelir alır kızı…
-
Şimdi öyle testler falan yapıyorlar, anında ortaya çıkıyor her şey. Ne yapalım anne?
-
Hepimizi hapse atarlar !…
-
Behiye! Çok konuşma, sus!
-
Git hemen Ali ve Zehra’yı getir buraya.
-
Öğretmen gelmeden onları buradan göndermeliyiz...
-
Ne o kız? Ağlıyor musun?
-
Utanacak bir şey yok.... Kalk hadi… Üstünü giyin, toparlan..
-
Nujin anne seni bekliyor.
-
Devran, biraz daha hızlı gidemez misin?
-
Bir an önce Zehra'ya kavuşmak istiyorum! Artık yeter...
-
Gidiyorum işte Melek, sabırlı ol, sonunda kızına kavuşacaksın?
-
Ben senin ailene hiç güvenmiyorum...
-
Her an Zehraya bir kötülük yapabilirler, canını yakabilirler...
-
Yok canım merak etme. Bu saatten sonra senin kızına kimse dokunamaz...
-
Az kalmıştı. Konuşturacaktım Fırat’ı....
-
Azad, Fırat konuşsa ne olur, konuşmasa ne olur... Dediği laflara inanacak mısın yani ?
-
Hem o bir şey bilmiyor ....
-
Öyle söyleme amca, hareketlerinden belli. Bir şey saklıyor...
-
Sana tuzak kurmak için yapmışsa...
-
Allah korusun...
-
Sen Fırat’ı önemseme... Annene bak ne hale geldi, daha fazla üzme onu…
-
Babamın gerçek katili Fırat değil. Başkası… Bunu öğreneceğim...
-
Kim babandan ne ister oğlum…
-
Zaten yıllardır yoktu buralarda… Kimseyi tanımaz, bilmezdi...
-
Belki de geçmişte kalan bir hesap vardır anne… Kim bilir.
-
Erken ya da geç kim olduğunu öğreneceğim...
-
Günlerdir üzerimizden kara bulutlar eksik olmaz oldu.
-
Siz de çok etkilendiniz.
-
Biraz buradan uzaklaşın, dinlenin istiyorum.
-
Zehra, özellikle çok yoruldu.
-
Yanınıza birkaç parça eşya alın. Birkaç günlüğüne buradan gideceksiniz.
-
Nereye?
-
Merak etmeyin.. Sizi Rahat bir yere gönderiyorum …
-
Rüstem götürecek... Hadi ... Hazırlanın !
-
Özür dilerim Azad...
-
Kalbini kırmak istemezdim... Ama buna mecburum... Gitmeliyim... Kızımı bulmalıyım... Tekrar görüşünceye dek hoşça kal... Melek...
-
O uğursuz mu yine?
-
Melek…
-
Ne istiyor yine?
-
Ben hapishanedeyken göndermiş olmalı.
-
Veda ediyor..
-
Çok şükür… Gidişi olsun da dönüşü olmasın.
-
Şükür gelebildik.
-
10 dakikaya evde oluruz...
-
Hadi bakalım hayırlısı...
-
Babamın av köşküne götür çocukları…Birkaç gün orada kalacaklar. Fakat kimseye bir şey söylemeyeceksin...
-
Devran'a bile...
-
Merak etme Nujin anne...
-
Anneciğim… Devran’a çok kızdın ama o senin sözünden çıkmaz. Raşit yalan söyler.. Pek güvenme...
-
Kim bilir kendini kurtarmak için ne yalanlar söyledi sana....
-
Bu defa Devran haddini aştı Behiye!
-
Devran nereden bilecek Zehra’nın Melek’in kızı olduğunu… Bilse ilk gelip bana söylerdi. Haberi bile yok oğlumun. Boşuna günahını alma.
-
Haberi var. Çünkü ona ben söyledim.
-
Sen mi söyledin?
-
Evet…
-
Ve o tüm uyarılarıma rağmen gidip öğretmene bunu söylemeyi tercih etti. Ailesini, soyadını iki paralık etti. Artık bana onun adını bile anma Behiye!
-
Anneciğim eminim bir yanlış anlaşılma vardır, Devran gelsin konuşuruz. O kadınla iş birliği yapmaz benim oğlum.
-
Zehra nerde, onu almaya geldim!
-
Kızımı çağırın. Hemen!
-
Zehra evde yok, kocası ile gezmeye gittiler.
-
Yalan söylüyorsunuz
-
Zehra! Zehra!
-
Boşuna bağırıp durma! Annemi duydun, Zehra evde yok.
-
Kızımı nereye sakladınız. Hemen söyleyin.. Yoksa polise giderim. Nerede zehra
-
Zehra'yı neden saklayalım… İnsan kocası ile istediği yere gidemez mi?
-
Gidemez..… Zehra'yı sakladınız biliyorum.
-
Zehra.... Zehra...
-
Sen ailene ihanet ettin. Artık bu evde yerin yok...İçeri giremezsin!
-
Seni almaya geldim kızım… Zehraaa!
-
Neredesin Zehra? Seni götürmeye geldim...
-
Neredesin Zehra?
-
Zehraaa!
-
Zehraaa!
-
Kızım nerdesin?
-
Zehraaa!
-
Devran aklın başında mı senin? Ne yaptığının farkında mısın ?
-
Biliyorum anne...
-
Geleneğimize, töremize karşı geliyorsun. Nasıl o kadının yanında olursun... Onu buraya getirirsin?...
-
Anne, Melek Zehranın annesi.... Tabi kızını alıp gidecek...
-
Utanmaz rezil!
-
Ne oluyor burada?
-
Kızımın nerede olduğunu söyleyin hemen!
-
Melek...
-
Azad, Zehra benim kızım, Benim kızım Zehra!
-
Bu doğru mu? Zehra gerçekten senin kızın mı?
-
Benim onu bulmam lazım....
-
Ne!?
-
Kızıma ne yaptınız? Söyle!
-
Zehra bizim gelinimiz, ne yapacağız ona? Ağzından çıkanı kulağın duysun!
-
Eğer ona bir zarar verdiyseniz… Yemin ediyorum… Bunun bedelini ödetirim size.
-
Sen kimsin evimize gelip bizi tehdit ediyorsun.
-
Melek...
-
Benimle oynamayı bırakın. Zehra benim kızım, onu almak benim hakkım.
-
Senin sözünün ne bu evde ne de bu topraklarda bir değeri yoktur. Zehra, Ali’nin nikâhlı karısı, onu buradan hiçbir zaman alamazsın.
-
Ne....
-
Sen ne yaptığının farkında mısın? Deli mi edeceksiniz beni ! Hanginizle uğraşacağımı şaşırdım.
-
Benimle uğraşmak zorunda değilsin baba, doğru bildiğim neyse onu yaptım.
-
Zehra zaten anne olarak Gülsüm’ü bilmiş, ne diye karıştırdın ortalığı ?
-
Gerçek annesinin kim olduğunu bilmek her çocuğun hakkıdır anne, kaç yaşında olursa olsun...
-
Bu yüzden her şeyi kaybedeceksin. Bunca senedir senin için yapmaya çalıştığımız her şeyi!
-
Kızımı zorla evlendirdiniz, kemik yaşını büyütüp kanunsuz bir iş yaptınız.
-
O yaşta evlenen tek o değil ya… Böyle bir kapı bulduğuna sevineceğine gelmiş burada bağırıyorsun...
-
O daha çocuk… Okula gitmesi, arkadaşları ile oyun oynaması lazım… Sen bir canavarsın. Ağzından ateş çıkıyor... Nerede kızım ? ...
-
Bırak… Bırak beni… Delirmiş bu kadın!
-
Melek dur! Ne yapıyorsun?
-
Söyleyecek Azad..Kızım nerede diyorum?..Söyleyeceksin bana.. Yoksa öldürürüm hepinizi..Söyle....
-
Melek....
-
Polise gideceğim...
-
Polise gideceğim...
-
Melek...
-
Bir ihtiyacınız olursa haber verin. Hemen gelirim . Buzdolabı dolu.. Acıkırsanız yersiniz…Tamam...
-
Güle güle...
-
Güle güle...
-
Sen gir içeri. Ben dışarda dururum …
-
Melek...
-
Melek dur..
-
Hayır Azad. Artık durmayacacağım..
-
Kızımı benden alan onu zorla evlendiren herkes cezasını çekecek
-
Herkes!...
-
Melek!..
-
Yeter!
-
Zümrüt !...
-
Yeter bize ettiğin kötülük!
-
Başımıza ne geldiyse sebebi sensin!
-
Anne dur! Ne yapıyorsun ?
-
Yaklaşma, gelme..
-
Zehirli bir yılansın sen.
-
Yenge, yapma!
-
Çekil...
-
Bu kadın ikinizi de kör etmiş.
-
Anne!
-
Her şey düzelecek, lütfen , hadi ver o tüfeği bana.
-
Hadi anne!
-
Hadi anne...
-
Hadi..
-
Geber yılan!
-
Yenge dur!
-
Oğlum....
-
Devran iyi misin?
-
Zehra!
-
Ben kendimde değildim...
-
Özür dilerim…
-
Ne olur ağlama. Beni üzme...
-
Al götür şu uğursuz kadını buradan! Azad...Yoksa benim de elimden bir kaza çıkacak..
-
Tamam amca sakin ol...
-
Devran!...Özür dilerim... Çok üzgünüm..
-
Üzgünmüş! Yediğin halt bini geçti... Yeter artık uğraşma bizimle! Def ol git!
-
Kirmanlar konağına acil bir ambulans.. Hadi kardeşim...
-
Yenge gel şöyle bastır...
-
Bastır şöyle...
-
Hadi gel melek biz gidelim...
-
Ben böyle olsun istemedim... Sadece kızıma kavuşmak istedim...
-
Tamam Melek... Gidip Zehra’yı bulalım... Hadi...
-
Bütün bun olanların sorumlusu ben değilim... Sizin Zehra’ya yaptıklarınız yüzünden oldu...
-
Devran iyileşir değil mi?
-
Ciddi bir yara değil, merak etme... İyileşir..
-
Devran beni durdurmasaydı… Söylemeseydi, belki hiç öğrenemeyecektim…
-
İngiltere’ye gidiyordum neredeyse...
-
gözümün önündeymiş kızım…
-
Hayatta aklıma gelmezdi Zehra’nın senin kızın olacağı…
-
Bizim dışımızda hepsi biliyormuş, ama susmuşlar… Bizden gizlemişler… Hiç affetmeyeceğim onları…
-
Üzülme… Bundan sonra kimse ayıramayacak sizi… Kızına kavuşman için ne gerekiyorsa yapacağım…
-
Fatma!...
-
Dur!
-
Niçin bu kadar telaşlanıyorsun... Nereye gidiyorsun?...
-
Oğlum, oğlum vurulmuş!
-
Oğlu mu?
-
Ne diyor bu ...
-
Ne oğlu .. Nasıl vurulmuş..
-
Yürü... Ne olmuş öğrenelim kız
-
Affet Devran, affet beni…
-
Tamam yenge... Suçlama kendini artık. İyiyim ben…
-
Kurtarın oğlumu, lütfen… Kurtarın onu…
-
Merak etmeyin… Hemen ameliyata alıyoruz…
-
Çekilin lütfen...
-
Devran’ı vurmak istemedim Behiye...
-
Amacım bu değildi biliyorsun değil mi?..
-
Sus Zümrüt... Sus da dua et oğluma... Ona bir şey olursa ben de senin canını yakarım...
-
O yılan ailemizde mutluluk bırakmadı... Herkesin arasını bozdu...
-
Bir de utanmadan hala bağırıyor... Tehditler savurdu gitti bize baksana...
-
Ateş olsa cürmü kadar yer yakar... Ama annem, annem Devran’ı bağışlar mı bundan sonra?
-
Kızımı kaçırdılar diyorum, umurlarında değil.
-
Hepinizi mi satın aldılar ha? İçinizde bir tane vicdanlı, namuslu, şerefli adam yok mu?!
-
Tamam yeter!..
-
Sakin ol...
-
Gel..
-
Şimdiye kadar kaç kez gelip şikâyet ettin... Hiçbiri de işe yaramadı. Asılsız dediler..
-
Hangisi asılsız Azad?
-
Gerçek olmayan ne?
-
Benim çocuğum daha 14 yaşında...
-
Sahte kemik raporu alıp zorla evlendirdiler Ali’yle!
-
Benim çocuğum ne okula gidebildi ne oyun oynayabildi....
-
Tamam doğru, biliyorum hepsini...
-
Ama önce Zehra’nın gerçekten senin kızın olduğunu ispatlaman lazım... Sonra hak iddia et...
-
Zehra benim kızım ... Zehra nerede Azad?
-
Bir tahminim var oraya götürmüş olabilirler.
-
Sen eve git... Ben gidip bakacağım...
-
Eğer oradaysa sana haber veririm tamam mı?..
-
Olmaz. Ben de seninle geliyorum. Ben artık beklemek istemiyorum..
-
Kirmanlar değil mi bunlar?
-
Evet onlar…
-
Ne işleri var burada?
-
Oğulları silahını temizlerken kendini vurmuş… Ameliyata aldılar…
-
Oğlum iyi mi doktor? Kurtuldu değil mi?
-
Ameliyat başarılı geçti. Kurşunu çıkardık
-
Çok şükür.
-
Görebilir miyiz doktor?
-
Hastamızı birazdan odaya alacağız... Ondan sonra görebilirsiniz
-
Allah’ı seversen biraz daha çabuk git… Devran ne halde kim bilir…
-
Telaşlanma.. Kötüye bir şey olduğunu gördün mü hiç?… Kötüye bir şey olmaz...Merak etme...Devran turp gibidir turp…
-
Ya Fatma dur...
-
Bu kadın sahiden Devran’ın annesi sanıyor kendini … Behiye Hanım bile bu kadar ilgilenmiyor…
-
Olmadı ki bir şey...
-
Olmadı...
-
Hiç bir şey olmadı...
-
Olmadı..
-
Oğlum… Devran’ım… Çok şükür Allah’ıma…
-
Boşuna telaş ettin anne... Bak iyiyim işte...Merak etme....
-
İyi olacaksın elbet… Kimin oğlusun sen… Küçücük bir kurşun yıkar mı hiç seni…
-
Geçmiş olsun Devran… Allah uzun ömürler versin sana.
-
Sağ ol yenge… Sen detelaş etme... Olacağı varmış...
-
Ben de anneme haber vereyim… Onun da aklı burdadır şimdi…
-
Alo anne? Devran çıktı ameliyattan… Haber edeyim dedim… Durumu iyi… Ellerinden öpüyor bak…
-
Ona öptürecek elim yok benim… Böyle evlat olmaz olsun… Ona güvendim. Hata etmişim..
-
Tamam anne...
-
Haber veririm sana.... Dikkat et kendine...
-
Bir şey olursa ben dışarıdayım.
-
Olmadı ki bir şey...
-
Olmadı...
-
Hiç bir şey olmadı...
-
Olmadı...
-
Olmadı...
-
Ne dedi annem telefonda?
-
Ne desin… Benim ona öptürecek elim yok dedi. Bir daha yüzüne bakmaz artık. Ah Devran ah…
-
Oğlum… Devran’ım, nerede? İyi mi?
-
İyi iyi...
-
Allaha şükürler olsun... Burda mı?
-
Evet burada....
-
Ama doktor çok kalmayın yanında dedi…
-
Ne bu telaş? Buna ne oluyor?
-
Elinde büyüdü ya Devran… Oğlu yerine koyuyor, sahipleniyor işte garip…
-
Seni Allah bağışladı oğlum... Devranım...Duyunca aklımı yitiriyorum sandım...
-
Teşekkür ederim...
-
Allaha şükürler olsun...
-
Küçük bir yara, gördün işte… Telaş edecek bir şey yok…
-
Melek nerede anne? Nereye gitti?
-
Adı batsın… Kızım kızım diye dolanıyordur sokaklarda…
-
Ah anne!
-
Oğlum ne yapıyorsun… Ameliyattan yeni çıktın… Neden kalkıyorsun...
-
Melek’in yanına … Çocuğunu bulmasına yardım edeceğim…
-
Başımıza açtığı dertler yetmedi… Bir de yardım mı edeceksin hala ona… Bütün bunlara sebep o… O şeytanın yüzünden geldi bunlar başımıza …
-
Anne Melek sadece kızını istiyor… Bizimle bir meselesi yok…
-
Çekilin...
-
Hayatta bulamaz kızını… Annem Ali ile av köşküne gönderdi... Kırk yıl arasa bulamaz artık…
-
Nasılız ?
-
Çok iyiyim doktor... Çıkabilir miyim?
-
Bu ne acele... Önce bir kontrol edelim seni..Müsaade eder misiniz?
-
Yavaş...
-
Allah’ım lütfen Zehra burada olsun...Lütfen..
-
Kilitli. Biz yine de kapıyı açıp bakalım...
-
Nerdesin Melek?
-
Yok... Hiç gelmemişler buraya...
-
Azad bir kez daha düşün ne olur? Nujin anne Zehray'ı nereye saklamış olabilir?
-
Telefon çalıyor...
-
Devran...
-
Alo... Devran? İyi misin?
-
İyiyim azad sağol… Melek’i aradım ama ulaşamadım.
-
Yanımda… Birlikte bağ evine geldik, Zehra’yı arıyoruz.
-
Zehra orada değil, yerini öğrendim ben.
-
Nujin anne Ali ile Zehar'yı dedemin av köşküne göndermişler...
-
Av köşkü… Tabii ya…
-
Tamam tamam teşekkür ederim...
-
Bir haber mi var?
-
Evet..
-
Av köşkünde olabilirler...
-
Bulduk mu Zehra'yı?
-
Bakacağız.. Hadi..
-
Artık benimsin Melek....
-
Ben biraz hava alacağım.
-
Ne diye bekliyorsun hala burda?
-
Ayaklarım varmıyor gitmeye. Devran’ım orda öylece yatarken…
-
Gördün işte, iyi Devran. Git artık burdan, her şeyi açık edeceksin yoksa.
-
Bu şekilde, oğlumdan uzak yaşamak beni çok üzüyor... Çok özlüyorum, Dayanamıyorum... Evdeyken hiç değilse gözümün önünde...
-
Oğlum deyip durma! Konuştuk bunu. Alışmak, kabullenmek zorundasın. Devran’ın iyiliği için.
-
Çok mu uzak av köşkü ?
-
Hayır...
-
Biraz hızlı gidemez misin Azad?
-
Bir bu eksikti...
-
Ne oldu? Kaza mı var?
-
Örgüt! Yolu kesmişler.
-
Bizi neden durduruyorlar?....
-
Soğukkanlı olursak bir problem olmadan yola devam ederiz Melek
-
Kimlikler?
-
Azad Kirman ben. Bayan da… Nişanlım.
-
Kirmanlardansın demek.
-
Öğrendin işte. Bırak bizi acelemiz var.
-
Onun kimliğini de ver.
-
Nişanlım dedim ya…
-
Öğretmenmiş!
-
Allahım...
-
Affet beni...
-
Verdiğin cana kıymak çok büyük bir günah biliyorum...
-
Ama bedenimi, canımı, ruhumu her şeyimi aldılar benden.
-
Kendimi yok biliyorum ben…
-
Aynaya baktığımda gördüğüm küçük kız çocuğu yok artık
-
Küçük bir gelinim artık ben, hiçbir hayalim kalmadı, zaten olanların da hiçbiri gerçek olmadı...
-
İn arabadan! Sen bizimle geliyorsun..
-
Uzatma işte...Nişanlım dedim, bırakın gidelim.
-
Sen istediğin yere gidebilirsin.... Öğretmen bizimle gelecek....Geri dönecek.
-
Azad....
-
İndirin ikisini de…
-
Vurun ikisini de...
-
Ne istiyorlar bizden...
-
Seni öldürmek...
-
Kendi etti!
-
Alo?
-
Kadim ağa?
-
Buyur benim... Sen kimsin?
-
Kardaş katili olduğunu bilen biri..
-
Ne... Ne diyorsun sen kadın?
-
Her şeyi biliyorum diyorum... Kardeşin Cemal’i sen öldürttün
-
Kimsin sen? Nereden çıkarıyorsun bu saçma şeyleri?
-
Yakında tanışacağız nasılsa, öğrenirsin saçmalıyor muyum yoksa her şeyi tek tek biliyor muyum
-
Melek… Melek cevap ver…
-
Sıkıştım
-
Kımıldayamıyorum.
-
Çıkartacağım seni ordan.
-
Kımıldayamıyorum.
-
Git lütfen...
-
Git Zehrayı bul lütfen... Yoksa ikimiz öleceğiz burada...
-
Hayır Melek seni hayatta bırakmam... Gel bakalım...
-
Gel bakalım...
-
İyi misin?...
-
Niye adamlara nişanlın olduğumu söyledin?
-
Öğretmen olduğunu anlamasınlar diye… Kızdın mı?
-
Son zamanlarda o kadar çok şey yaşadık ki....
-
Kızayım mı yoksa teşekkür mü edeyim bilemedim...
-
Azad… Benzin kokuyor, araba patlayabilir her an…
-
O yemek Kirman’a mı ?
-
Evet...
-
-
Sen ver ben götürürüm.
-
Devran…
-
Beni iyi dinle şimdi...
-
Anne...
-
Başlama yine...
-
Zaten başım çok ağrıyor...
-
O akılsız başın daha çok ağrır beni dinlemezsen. Nujin anneya kendini affettirmek zorundasın. Meydanı boş bırakamazsın. Azad değil sen hak ettin ağa olmayı.
-
Hastamıza yemek getirdim....
-
Getir koy şuraya...
-
Melek iyi misin?
-
Ambulansa haber verdim... Birazdan gelirler...
-
Hastaneye gitmem... Kızıma gideceğim ben...
-
Melek dur! İç kanama geçiriyor olabilirsin... Lütfen...
-
İstemiyorum... Kızıma gitmek istiyorum lütfen...
-
Tamam...
-
Kim? Kim bu kadın? Nasıl bilir Cemal’i benim öldürttüğümü? Nereden öğrenir?
-
Fırat gevezelik etmiş olmasın?...
-
Fırat değil... Başka biri... Eskiyi de biliyor kadın... Cemal’in ilk kayboluşunda da senin parmağın var dedi...
-
Öyle olsa seni niye arasın? Anamı, Azad’ı arardı... Bence niyeti belli onun... Para koparmaya çalışacak senden...
-
İnşallah dediğin gibidir. Yoksa ölümlerden ölüm beğen... Ne annem, ne Azad yakamızı bırakmaz.
-
Rahatla biraz... Ne istiyorsa veririz kapatırız ağzını kadının... Kurtuluruz ondan da...
-
Keşke hemen ne istediğini söyleseydi . Burda ne zaman söyleyecek diye mi bekleyeceğiz? Bu gece uyku girmez artık benim gözüme...
-
Al iç bunları... Sabaha ancak açarsın gözünü....
-
Al iç hadi...
-
Gel Melek...
-
Burası...
-
Sen iyi misin?
-
Kızıma kavuşunca daha iyi olacağım...
-
Zehraa!...
-
Ali...
-
Zehraa?!
-
Ali..
-
Kalk oğlum...
-
Ne oldu kafanı tuttun bir şey mi var...
-
Yok abi boynum tutuldu...
-
Ne oldu Ali?
-
Hiç bir şey...
-
Rüstem getirdi bizi...
-
Zehra!...
-
Zehra!..
-
Azad...
-
Azad Zehra içerde yok! ben bunu buldum boş...
-
Bu tarım ilacı ! Zehra içmiş olmasın?
-
Yok canım!
-
Zehra nerede?
-
Bilmiyorum...İçerde yok mu?
-
Ne demek bilmiyorum... Zehra nerede?
-
Bunu mu içti? Nereye gitti söylesene?
-
Melek, burada böyle vakit kaybetmeyelim... Gidip Zehra'yı arayalım...
-
Bana bak eğer ona bir şey yaptıysanız?...
-
Melek yeter!..
-
Tamam yeter!...
-
Yeter!...
-
Ben Rüstemi arayacağım. Gelecek alacak seni...
-
Tamam?
-
Tamam abi...
-
Baba! Verecek misin beni gerçekten? Ya baba bir şey de kurban olayım? Vermeyeceğim seni, gelin etmeyeceğim de?
-
Evlendirmeyip de ne yapacağım... Turşunu mu kuracağım...
-
Hay Allahım ya.. Şu da ayak altında...Buyrun Fatma hanım buyrun...
-
Evde her yer her yerde...
-
İşte kadın eli değmeyince evin hali de böyle oluyor......
-
Fatma teyze, bizimle geldiğin için çok teşekkür ederim...
-
Ya kızım Fatma teyzeni rahat bırak... Bütün gün yanındaydın zaten...
-
Fatma teyzesi kurban olsun ona...
-
Elif al şu bebeği git odanda oyna...
-
Ya Fatma...
-
Şu bedenini bir dinlendir ya hu....Yorma kendini... Bir çay yapalım içelim... Rahatla... Ondan sonra toplarsın...
-
Elim oyalanmazsa rahat edemem ben. Kafamdaki sesleri böyle bastırıyorum.
-
Kafandaki sesler...
-
Kafandaki sesler nedir fatma
-
Hiç...
-
Takılıyor işte bir şeyler... Şimdi de aklım Devran'da...
-
Onu orda hasta görünce içim kötü oldu...
-
Neyse...
-
Doğru tabi...
-
Ana yüreği....
-
Ne dedin sen?...
-
Ne dedim... Anne yüreği dedim..
-
Devran senin oğlun değil mi?...
-
Bitti! Buraya kadar! Bu gece herkes cezasını çekecek!
-
Bana bak Fatma... Devran senin oğlun değil mi?
-
Hem de gerçek oğlun...
-
Nerden çıkarıyorsun bunları? Aklını oynatmışsın sen.
-
O zaman Behiye hanım ile ne diye tartışıyordunuz? Ne alıp veremediğin var ki Behiye Hanımla...? Hastahanede tartışıyordunuz... Biraz kulak misafiri oldum...
-
Yok öyle bir şey... Ne duyduysan yanlış duymuşsun....
-
Var öyle bir şey... Ben ne duyduğumu biliyorum....
-
Fatma benden saklama... Devran senin öz oğlun...
-
Söyle bana... Kimseye söylemem...
-
Tiyatro....
-
Azad bey arıyor...
-
Buyrun Azad bey...
-
Hayır...
-
Benim Zehra'dan haberim yok....
-
Ne...
-
Zehra beni duyuyor musun?
-
Jandarmaya haber verdim... Herkes gelecek merak etme...
-
Ya zamanında yetişemezsek?... Ya yine kuyuya düşmüşse Zehra... Ya bir yerde bayılıp kaldıysa ne yapacağız...
-
Öyle bir şey yok... Mutlaka bulacağız...
-
Siz Zehra Kara, Ali Kirman ile evlenmek istiyor musunuz?
-
Çok yoruldum...
-
Melek.... Bırakma kendini bulacağız... Tamam...
-
Azad... Saatler oldu nerede bu kız...
-
Hırsızlık yapmadın demek?
-
Şarkı: Susuz kalmış gül gibiyim...
-
Yasaklanmış dil gibiyim....
-
Gelin değil yabancı gibiyim....
-
Ben ne zaman büyüdüm anne....
-
Alooo.... Rüstem!...
-
Ne yaptınız?
-
Nasıl yok...
-
Tamam... Tamam .... Tamam.. Kapat...
-
Ne oldu?
-
Ali av köşkünde değilmiş...
-
Nereye gitmiş...
-
Dur bakim?
-
Söyle abi...
-
Ali ne yaptın?
-
Zehra yanına geldi mi?... Ya da bir haber alabildin mi?...
-
Gelmedi... Ben de konağa gidiyorum zaten...
-
Neden?
-
Abi Zehra'yı bulunca söyleyin... Bir daha kimse ona zarar veremeyecek...
-
Ona zarar verenlerin hepsi tek tek cezasını çekecek...
-
Ali ne diyorsun sen.. Ne cezası...
-
Başta ben sonra bütün kirmanlar....
-
Ali sakın delilik yapma....
-
Beni affet abi...
-
Ali?
-
Ne oldu?..
-
Saçmaladı...
-
Alo... Rüstem...
-
Av köşküne giden yolda... Kayalıklar...Beni oradan al....
-
Tamam hadi...
-
Melek, bak ne yapalım...
-
Ayrılalım...
-
Ben başka bir taraftan arıyayım Zehra'yı, Hadi sen aramaya devam et....
-
Okula gidiyor... Ne kitabıymış o...Kalksın da biraz ev işi öğrensin... Yarın bir gün gelin olduğunda ne olacak...
-
Hiç bile... Gelin olmaycağım ben... Öğretmen olacağım...
-
Bak bir de bağırıyor... Sen babana karşı mı geliyorsun....
-
Tamam Raşit... Evlenecek...
-
O konağıda, o deli oğlanı da, paralarını da istemiyorum... Okuyacağım ve öğretmen olacağım...
-
Okuyacaksın demek... Okuyacaksın öyle mi?
-
Bunlarla mı okuyacaksın... Bunlarla mı?
-
Bunlarla mı okuyacaksın ....
-
Baba yapma!....
-
Oku bakalım!...
-
Hadi...Oku bakalım!...
-
Dilimiz damağımız kurudu... Bu böyle olmayacak... Bu kadar insan var.... Herkes aynı yere bakıyor. Olur mu böyle?
-
Komutanım siz şu tarafa gidin... Polisler diğer tarafa gitsin....
-
Tamam dağılalım...
-
Hadi bakalım hadi...
-
Allahım sen Zehra'yı koru!...
-
Kızım...
-
Korkma.... Mercan korkma....
-
Zehra kayboldu....
-
Sen gördün mü onu?
-
Zehra....
-
Konuştuğumuz gibi herşeyi hallettin değil mi?
-
Evet ...
-
Bunu onlara daha sonra verirsin....
-
Belki ilk geldiği yere gitmiştir...
-
İlk geldiği yere mi?
-
Neresi orası?
-
Babam Raşit'e verirken gördüm ben onu...
-
Bebekken mi?
-
Evet...
-
Bebekken...
-
Götürürüm seni istersen...
-
Gel...
-
Konuş hadi konuş...
-
Bırak öldüreceksin kızı?
-
Sen karışma Azad...
-
Bu kıza dokunmak isteyen ilk önce beni ezip geçecek...
-
Seni sorup duruyorlar...
-
Gözlerim hep yerde anne..
-
Herkesin bir annesi var...
-
Benim annem nerde, anne...
-
Çok mu üzdüm yoksa seni...
-
Bırakıpta gittin beni....
-
Affetmedim hiç kendimi....
-
Benim annem nerde şimdi....
-
Çok mu üzdüm yoksa seni...
-
Bırakıpta gittin beni...
-
Affetmedim hiç kendimi....
-
Benim annem nerde şimdi....
-
Ne oldu sabah sabah... Bu saate..?
-
Azad oğlum ne oldu? İyi misin?
-
Ben iyiyim anne... Ali değil galiba... saçmaladı..
-
Ne diyorsun ? Ne yapacakmış?
-
Bir şeyler yapacağım dedi...
-
Kendine zarar verecekmiş, bize zarar verecekmiş...,Öyle bir şeyler dedi..
-
Allahım bizi koru... Delirdi bu çocuk iyice...
-
Neyin cezasını kesecekmiş kendine de, bize de?...
-
Bilmiyorum anne... Bir ceza kesecek işte....
-
Kaçıp gittim deme bana...
-
Yüreğim hep yanıyor ona...
-
Nasıl kıydın bu yavruna....
-
Benim annem nerde şimdi....
-
Çok mu üzdüm yoksa seni...
-
Ali : Bitecek bu zulum
-
Şarkı : Bırakıpta gittin beni
-
Ali:Hep birlikte çekeceksiniz cezanızı...
-
Şarkı : Affetmedim hiç kendimi....
-
Ali: Bunun için cehennemi beklemeye gerek yok...
-
Şarkı : Benim annem nerde şimdi...
-
Şarkı : Benim annem nerde şimdi...
-
Allahım nereye gider bu kız?...
-
Elif... Ağlama kızım... Birazdan haber gelir..bulurlar ablanı..
-
Bulamazlarsa... Ya bir şey olduysa ablama...
-
Allah korusun kızım... Aklına kötü şeyler getirme... Gel birlikte dua edelim...
-
Hem senin duan daha çabuk kabul olur... Allah masumların duasını kabul eder, geri çevirmez...
-
Allahım ablamı koru... Ona yardım et...
-
Ali nerede? Ali nerede Zehra?
-
Şey... Ali kendi gelir diye düşündüm...
-
Oğlumu sana yalnız bırakma demedim mi ben...
-
Bıktım senin düzenbazlıklarından... Oğlumu nereye bıraktın.... Nereye götürdün...
-
Ali oğlum sen misin ?
-
Ali...
-
Ne yapıyorsun sen oğlum...
-
Bu iş bitecek ane… Birazdan her şey bitecek…
-
Öldürecek misin oğlum bizi?
-
Evet öldüreceğim! Çünkü Masumların yaşaması için bizim ölmemiz şart!
-
Tepsiyi almaya geldim..
-
Başka bir ihtiyacınız var mı?
-
Yok. Sağol...
-
Ben sabaha kadar burdayım. Bir ihtiyacınız olursa çağırın yeter. Adım Leyla…
-
Sağol...
-
Baban Zehra’yı burada verdi işte... Gördüm... Ben kendim gördüm... Kırmızı patikleri vardı... Biri düştü... Sana getirdim...
-
Ben, ben getirdim...
-
Mercan niye daha önce anlatmadın... Niye söylemedin... Söyleten söyletmezse ne yapsın ki bunlar canım...
-
Baba....
-
Baba kurtar beni ölmek istemiyorum ben...
-
Ne olur kurtar beni...
-
Hiç mi sevmiyorsun beni ...
-
Hiç mi sevmiyorsun...
-
Sen de ağlıyorsun baba...
-
Demek ki beni seviyorsun babacığım...
-
Beni sevmediğinden değilmiş demek ki...
-
Seni mecbur ettiler...
-
Delirdin mi sen oğlum yapma...
-
Anne.. Bırak anne...
-
Oğlum!..
-
Anne!.. Bırak beni...
-
Yapma... Yapma Ali...Yapma
-
Delirdin mi...
-
Yapma oğlum yapma..
-
Anne bırak beni...
-
Hayır oğlum lütfen yapma....
-
Bırak beni anne... Bugüne kadar yapmam gerekiyordu...
-
Kızım neredesin?...
-
Hayır...
-
Zehra bunu yapamazsın...
-
Kadim...Kadim...
-
Kadim kalk dışarıdan sesler geliyor...
-
Bu ilaçlarla kalkamaz..
-
Yangın var... Yangın var..
-
Kadim kalk...Kalk.. Kalk.. Yangın var. Kalk... Yanacağız.. Kalk...
-
Koş... bırak bırak...
-
İmdat....
-
Azad... Azad...
-
Anne...
-
Ali ne yaptın Ali....
-
Abi ne yapacağız içeri girmek imkansız....
-
Arabada kilim var... Git al gel..
-
Alo.... Kirmanlar konağında yangın çıktı... Ben Azad Kirman....
-
Sen oradakileri söyle tanırlar bizi.... Tamam bekliyoruz...
-
Kadim kalk...
-
Azad buradayız yardım et.... Amcan bayıldı....
-
Amca....
-
Sakın kımıldama... Ben gelip seni alacağım tamam mı?
-
Yaklaşmayın... Ne olur yaklaşmayın öğretmenim......
-
Zehra sana ne diyeceğim.... Ben senin sadece öğretmenin değilim biliyor musun...
-
Ben senin annenim...
-
Annenim ben senin....
-
Hayır...
-
Atlamamam için değil mi? Yalan söylüyorsunuz bana...
-
Doğru söylüyorum. Lütfen inan bana. Doğru söylüyorum... Bize yalan söylemişler...
-
Bizi ayırmışlar. Ama bak ben seni buldum...
-
Lütfen yanıma gel...
-
Lütfen Zehra...
-
Tut elimi ne olur.. Zehraaaa.
-
Yaşıyor....
-
Nujin anne....
-
Nujin anne yok...
-
Azad dikkat et....
-
Azad oğlum...
-
Azad oğlum...
-
Gel lütfen....
-
Hadi gel tut elimi bir tanem....
-
Hadi annem... Gel yanıma lütfen...
-
Gel....
-
Nujin anne....
-
Nujin anne....
-
Nujin anne...
-
Hadi kızım....
-
Gel...
-
Hayır....
-
Yapamam...
-
Özür dilerim...
-
Ey aşk sana geldim
-
Al yine büyüt beni...
-
Ninni masallarla dizlerinde uyut beni