< Return to Video

Susan Blackmore "mim" ve "tim" kavramları hakkında konuşuyor

  • 0:00 - 0:03
    Kültürel evrim, yeryüzündeki tüm canlı türleri için
  • 0:03 - 0:06
    başıboş bırakılması tehlikeli olan bir çocuktur.
  • 0:06 - 0:10
    Tam ne olduğunu fark ettiğiniz anda, emeklemekte olan bu çocuk
  • 0:10 - 0:16
    ayağa kalkıp bir sürü kargaşaya neden olur, ve onu geri alması da çok zordur.
  • 0:16 - 0:19
    Bizler, insanlar dünyanın Pandora türleriyiz.
  • 0:19 - 0:24
    İkincil kopyalacıyı kutusundan serbest bıraktık,
  • 0:24 - 0:26
    ve şimdi onu kutusuna geri koyamıyoruz.
  • 0:26 - 0:29
    Bunun sonuçlarını etrafımızda her yerde görüyoruz.
  • 0:30 - 0:34
    Şimdi, ben inanıyorum ki,
  • 0:34 - 0:36
    mimetikleri ciddiye alan bir görüş ortaya çıkıyor.
  • 0:36 - 0:38
    ve bu görüş bize yeni bir şekilde düşünmeyi öğretiyor.
  • 0:38 - 0:40
    Sadece gezegenimizde neler olup bittiğini değil,
  • 0:40 - 0:43
    evrende başka yerlerde neler oluyor olabileceğini de gösteriyor.
  • 0:43 - 0:46
    Bu nedenle öncelikle mimetik ve mim teorisi hakkında
  • 0:46 - 0:48
    birkaç şey söylemek istiyorum.
  • 0:48 - 0:53
    ikinci bahsedeceğim şey ise bu konunun eğer oralarda uzaklarda birileri varsa
  • 0:53 - 0:56
    onlar hakkındaki soruları nasıl yanıtlayabileceği.
  • 0:56 - 0:58
    Evet, mimetik.
  • 0:58 - 1:02
    Mimetik, evrensel Darwinizm prensipleri üzerine kurulmuş bir bilim.
  • 1:02 - 1:05
    Darwin'in muhteçem bir fikri vardı.
  • 1:05 - 1:07
    Hatta bazı insanlar bunun şimdiye dek
  • 1:07 - 1:10
    öne sürülmüş en iyi fikir olduğunu düşünüyorlar.
  • 1:10 - 1:14
    Bu müthiş bir şey değil mi, bir fikrin, şimdiye kadar
  • 1:14 - 1:16
    insanların aklına gelen en iyi fikir olması?
  • 1:16 - 1:17
    Bu olabilir mi sizce?
  • 1:17 - 1:18
    Seyircileri: Hayır.
  • 1:18 - 1:19
    ( Gülüşmeler)
  • 1:19 - 1:21
    Susan Blackmore: Birisi hayır diyor, oldukça yüksek sesli hem de, şurada.
  • 1:21 - 1:25
    Bence evet, ve eüer böyle bir ödül olsa idi ben bunu Darwin' e verirdim.
  • 1:25 - 1:27
    Neden mi?
  • 1:27 - 1:30
    Çünkü bu fikir öylesine basitti ki,
  • 1:30 - 1:36
    ama evrenin tüm yapısını da açıklamaya yetiyordu.
  • 1:36 - 1:38
    Sadece biyolojik yapısını da değil üstelik,
  • 1:38 - 1:40
    insanların ürettiği şeylerin yapısını bile.
  • 1:40 - 1:42
    Aslında orada da olan şeyler aynı.
  • 1:42 - 1:44
    Darwin ne dedi?
  • 1:44 - 1:46
    Kabaca biliyorsunuz, doğal seleksiyon fikrini ortaya koydu,
  • 1:46 - 1:51
    ama 1859'da yayınlanan "Türlerin Kökeni'nden" birkaç cümle
  • 1:51 - 1:53
    alıntı yapmama izin verin.
  • 1:53 - 1:56
    Darwin'in söylediği şuna benzer bir şeydi --
  • 1:56 - 2:00
    "eğer elinizde çeşitlilik gösteren canlılar varsa, ki şüphesiz vardır--
  • 2:00 - 2:03
    Ben Galapagos adalarına gittim ve buradaki kuşların gagalarının,
  • 2:03 - 2:05
    kaplumbağaların kabuklarının boylarını ölçtüm diye gidiyor.
  • 2:05 - 2:07
    100 sayfa kadar sonra --
  • 2:07 - 2:09
    (Gülüşmeler)
  • 2:09 - 2:13
    " ve eğer bu ortamdaki canlılar
  • 2:13 - 2:16
    hayatta kalma mücadelesi veriyor, ve hatta ölüyorlarsa --
  • 2:16 - 2:19
    ki mutlaka böyledir. Malthus'u okudum ve
  • 2:19 - 2:21
    eğer fillerin kısıtlanmadan üreyecek olurlarsa dünyanın tamamını
  • 2:21 - 2:24
    ne kadar zamanda tamamen kaplayacağını hesapladım..." vesaire vesaire--
  • 2:24 - 2:28
    100 sayfa kadar sonra,
  • 2:28 - 2:33
    " ve eğer bu hayatta kalabilen canlılar, hayatta kalmalarını
  • 2:33 - 2:36
    sağlayan özelliklerini bir sonraki nesile aktarabiliyorlarsa,
  • 2:36 - 2:38
    bir sonraki nesil, ebeveynlerine göre
  • 2:38 - 2:40
    bu koşullarıa çok daha hızlı ve iyi
  • 2:40 - 2:43
    uyum sağlayabileceklerdir.
  • 2:43 - 2:45
    Fikri görebiliyor musunuz?
  • 2:45 - 2:47
    Eğer, eğer, eğer ve o zaman.
  • 2:47 - 2:49
    Algoritm hakkında çok fazla bilgisi yoktu,
  • 2:49 - 2:52
    ama bu kitapta bahsedilen şey
  • 2:52 - 2:55
    bugün evrimsel algoritma dediğimiz şeyin ta kendisi.
  • 2:55 - 2:59
    Bu prensip uyarınca sadece üç şeye ihtiyaç vardır --
  • 2:59 - 3:02
    çeşitlilik, seçim ve kalıtsallık.
  • 3:02 - 3:06
    Dan Dennett'in dediği gibi, eğer bu üçü mevcutsa
  • 3:06 - 3:08
    o zaman eninde sonunda mutlaka evrim gerçekleşecektir.
  • 3:08 - 3:13
    Ya da, aklın yardımı olmaksızın kaostan tasarıma gidiş.
  • 3:13 - 3:15
    Bu slaytta çok sevdiğim bir kelime var.
  • 3:15 - 3:17
    Bu kelimeyi tahmin edebilir misiniz?
  • 3:17 - 3:18
    Seyirciler: Kaos.
  • 3:18 - 3:21
    SB: Kaos mu? Değil. Ne? Akıl mı? Yok o da değil.
  • 3:21 - 3:22
    Seyirciler: Olmaksızın.
  • 3:22 - 3:23
    SB: Yok, olmaksızın da değil.
  • 3:23 - 3:24
    ( Gülüşmeler)
  • 3:24 - 3:26
    Hepsini sırayla deniyorsunuz... hadi ama?
  • 3:26 - 3:27
    Seyirciler: Mutlaka.
  • 3:27 - 3:31
    Mutlaka, evet eninde sonunda mutlaka.
  • 3:31 - 3:33
    Bu durumu bu kadar inanılmaz kılan da bu zaten.
  • 3:33 - 3:36
    Bir yaratıcıya, bir plana, bir ön tasarıma
  • 3:36 - 3:39
    ya da benzer bir başka şeye ihtiyacınız yok.
  • 3:39 - 3:42
    Eğer çeşitlilikten köken alan ve bir sonraki nesile kopyalanan
  • 3:42 - 3:46
    ve seçilime uğrayan bir özellik varsa, yoktan var olan bir tasarım elde edeceğiniz kesindir.
  • 3:46 - 3:48
    Bunun önüne geçemezsiniz.
  • 3:48 - 3:52
    Benim buradaki favori kelimem mutlaka.
  • 3:53 - 3:55
    Peki, bunun mim'lerle ne ilgisi var?
  • 3:55 - 4:00
    Buradaki çeşitliliğin kopyalanması ve seçilimi
  • 4:00 - 4:01
    prensibini pekçok şeye uygulamak mümkün
  • 4:01 - 4:04
    Biyolojik terimlerle düşünmeye çok alışkın olduğumuzdan
  • 4:04 - 4:06
    genleri bu şekilde düşünebiliyoruz.
  • 4:06 - 4:09
    oysa ki Darwin, elbette genler hakkında birşey bilmiyordu.
  • 4:09 - 4:11
    Genelde bitkiler ve hayvanlar hakkında konuşmuştu,
  • 4:11 - 4:14
    ama aynı zamanda evrimleşen ve soyu tükenen dillerden de bahsetmişti.
  • 4:14 - 4:16
    Evrensel Darwinizm prensibine göre
  • 4:16 - 4:20
    çeşitliliği olan ve tercih edilen her tür bilgi
  • 4:20 - 4:22
    bir tasarıma dönüşecektir.
  • 4:22 - 4:24
    Richard Dawkins'in 1976 yılında yayınlanan çok satan kitabı
  • 4:24 - 4:27
    "Bencil Gen"de bahsettiği kavram da buydu.
  • 4:27 - 4:31
    Kopyalanan veri, ki o buna replikatör adını takmıştı,
  • 4:31 - 4:33
    kendini bencilce kopyalar.
  • 4:33 - 4:37
    Elbette bundan kastım hücrenin içinde oturup beklerden "kopyalanmak istiyorum" demesi değil.
  • 4:37 - 4:39
    Şu demek, sonuçları ne olursa olsun
  • 4:39 - 4:41
    olabiliyorsa, kendini kopyalayacaktır.
  • 4:42 - 4:45
    Kopyalamanın sonuçlarını düşünemez, çünkü düşünme yetisi yoktur,
  • 4:45 - 4:47
    kopyalanan sadece verilerdir.
  • 4:48 - 4:49
    Dawkins, bu konuda herkesin genleri örnek gösterip
  • 4:49 - 4:52
    düşünmesinden uzaklaşmak isteiği için
  • 4:52 - 4:55
    "dünyada bu şekilde çalışan bir başka veri kopyalayıcı var mı?" diye düşündü.
  • 4:55 - 4:57
    Evet, elbette var.
  • 4:57 - 5:00
    Etrafınıza bir bakın, bu odadaki grup bile yeterli.
  • 5:00 - 5:03
    Hepimizin çevresi, hala dikkatsizce sağa sola savrulan
  • 5:03 - 5:06
    bir ilkek kültür çorbasıyla kaplı durumda, bu da bir başka replikatör.
  • 5:06 - 5:11
    Verileri insandan insana taklit ederek,
  • 5:11 - 5:13
    dilimizi kullanıp konuşarak ya da hikayeler anlatarak,
  • 5:13 - 5:16
    kılık kıyafetimizle ya da yaptıklarımızla aktarıyoruz.
  • 5:16 - 5:21
    Bu bilgiler de çeşitlilik ve seçim ile kopyalanıyorlar,
  • 5:21 - 5:24
    ve tasarım süreci devam ediyor.
  • 5:24 - 5:27
    Dawkins bu kopyalayıcıya yeni bir isim vermek istedi,
  • 5:27 - 5:31
    ve Yunanca bir kelime olan "mimeme"yi seçti, ki bu taklit edilen anlamına geliyor.
  • 5:31 - 5:33
    Unutmayın ki temel tanım bu.
  • 5:34 - 5:35
    Taklit edilen şey.
  • 5:35 - 5:38
    Ve bu kelimeyı kısalatarak mim adını verdi, kulağa hoş geliyor çünkü
  • 5:38 - 5:41
    ve güzel bir mim yarattı, oldukça etkin yayılan bir mim hem de.
  • 5:41 - 5:44
    Bu fikrin ortaya çıkışı bu şekilde.
  • 5:45 - 5:48
    Bu tanıma sadık kalmakta fayda var.
  • 5:48 - 5:52
    Mimetik bilimi oldukça yanlış algılanmış,
  • 5:52 - 5:55
    amacından saptırılmış ve korkulan hale gelmiş bir bilim.
  • 5:55 - 5:58
    Ama bu sorunların çoğu bu kelimenin
  • 5:58 - 6:00
    esas tanımını hatırlamakla ortadan kalkıyor.
  • 6:00 - 6:02
    Mim, bir fikir ile eş anlamlı değildir.
  • 6:02 - 6:04
    Bir fikir ya da benzer başka bir şey ile aynı değildir.
  • 6:04 - 6:06
    Tanıma sadık kalalım.
  • 6:06 - 6:08
    Taklit edilen bir şey.
  • 6:08 - 6:11
    Ya da insandan insana kopyalanarak geçen bilgi.
  • 6:12 - 6:13
    Bazı mim örneklerine bakalım şimdi.
  • 6:13 - 6:16
    Bayım siz, gözlüklerinizi dikkat çekici bir şekilde
  • 6:16 - 6:18
    boynunuza asmışsınız.
  • 6:18 - 6:20
    Bunu kendiniz mi akıl ettiniz,
  • 6:20 - 6:22
    yoksa bir başkasında mı gördünüz?
  • 6:22 - 6:25
    Bir başkasında gördünüz ve kopyaladınız, bu bir mim.
  • 6:25 - 6:28
    Başka, başka... hmm burada ilginç mimler göremiyorum şu an.
  • 6:28 - 6:31
    Evet, bakalım başka ilginç mimler var mı?
  • 6:31 - 6:33
    Ah evet, küpeleriniz,
  • 6:33 - 6:35
    küpe takma fikrini sizin keşfettiğinizi sanmıyorum
  • 6:35 - 6:37
    muhtemelen dışarıda bir yerlerden satın aldınız onları.
  • 6:37 - 6:39
    Dükkanlarda daha bir sürü mevcut.
  • 6:39 - 6:41
    Bu da insandan insana geçen bir şey.
  • 6:41 - 6:44
    Tüm anlattığımız hikayeler de öyle, elbette,
  • 6:44 - 6:48
    TED'in kendisi bile dev bir mim festivali.
  • 6:48 - 6:50
    Mimler hakkında dişünmemiz gereken şey ise şu,
  • 6:50 - 6:52
    neden yayılıyorlar?
  • 6:52 - 6:56
    Onlar bencil verileri, eğer becerebilirlerse kopyalanıyorlar.
  • 6:56 - 6:59
    Bazıları iyi, güzel, doğru ya da faydalı
  • 6:59 - 7:01
    oldukları için kopyalanıyor.
  • 7:01 - 7:03
    bazıları ise öyle olmasalar da kopyalanıyorlar.
  • 7:03 - 7:05
    Bazılarının neden kopyalandıklarını anlamak imkansız.
  • 7:06 - 7:09
    Hoşuma giden çok tuhaf bir mim var.
  • 7:09 - 7:12
    Mutlulukla söyleyebilirim ki, buraya konferans için geldiğimde de gördüm onu,
  • 7:12 - 7:14
    eminim ki siz de karşılaştınız onunla.
  • 7:14 - 7:17
    Bir yerlerde güzel bir otel odası kiraladınız,
  • 7:18 - 7:20
    odaya girdiniz, elbiselerinizi yerleştirdiniz ve
  • 7:20 - 7:23
    banyoya gittiniz, orada ne gördünüz?
  • 7:23 - 7:24
    Seyirciler: Banyo sabunu.
  • 7:24 - 7:25
    SB: Anlamadım?
  • 7:25 - 7:26
    Seyirciler: Sabun.
  • 7:26 - 7:28
    SB: Sabun, evet peki, başka?
  • 7:28 - 7:29
    Seyirci: ( Anlaşılmıyor)
  • 7:29 - 7:30
    SB: Hı, hı.....
  • 7:30 - 7:31
    Seyirciler: Lavabo, tuvalet!
  • 7:31 - 7:33
    SB: Lavabo, tuvalet, evet bunlar da mim, hepsi mim,
  • 7:33 - 7:36
    ama bunlar bir anlamda faydalı, ama bir de bu var.
  • 7:36 - 7:39
    ( Gülüşmeler)
  • 7:40 - 7:42
    Bu nedir böyle?
  • 7:42 - 7:43
    ( Gülüşmeler)
  • 7:43 - 7:45
    Bu olay dünyanın her yanına yayılmış durumda.
  • 7:45 - 7:47
    sizin de buradaki banyonuzda bu mim ile
  • 7:47 - 7:49
    karşılaşmış olmanız şaşırtıcı değil.
  • 7:49 - 7:54
    Ama ben bu fotorafı, Assam'da, ormanın ortasındaki
  • 7:54 - 7:56
    bir ekolojik kampta çektim.
  • 7:56 - 7:57
    ( Gülüşmeler)
  • 7:58 - 8:01
    Bunu kim böyle katlamış ve neden?
  • 8:01 - 8:02
    ( Gülüşmeler)
  • 8:02 - 8:04
    Bazıları bu işe kendini epey kaptırıyor.
  • 8:04 - 8:07
    ( Gülüşmellr)
  • 8:08 - 8:11
    Bazıları daha tembel ve hata yapıyorlar.
  • 8:11 - 8:14
    Bazı oteller bu mim'e başka mimler ekleme fırsatını kaçırmıyor,
  • 8:14 - 8:16
    mesela bu küçük etiketle.
  • 8:16 - 8:17
    (Gülüşmeler)
  • 8:17 - 8:19
    Bunun ne anlamı var?
  • 8:19 - 8:21
    Sanırım birinin buraları temizlediğinin
  • 8:21 - 8:23
    göstergesi bu, çok güzel.
  • 8:23 - 8:26
    Ama biliyorsunuz aslında bir başka insanın kendi
  • 8:26 - 8:29
    mikroplarını sağa sola yaydığını da gösteriyor.
  • 8:29 - 8:30
    (Gülüşmeler)
  • 8:30 - 8:32
    Bunu şöyle düşününç
  • 8:32 - 8:34
    Beyinlerle dolu bir dünya hayal edin
  • 8:34 - 8:37
    ve burda kendine bir yer bulamayacak kadar çok mim olsun.
  • 8:37 - 8:40
    Bu mimler kopyalanmanın bir yolunu arıyorlar,
  • 8:40 - 8:43
    tırnak içinde "kendilerine ev arıyorlaræ ve
  • 8:43 - 8:46
    eğer kopyalanmayı başarırlarsa bunu becerecekler.
  • 8:46 - 8:52
    Sizi ve beni kendilerini kopyalayacak makineler olarak kullanıyorlar,
  • 8:52 - 8:55
    biz onların mim makineleriyiz.
  • 8:55 - 8:57
    Bu neden önemli sizce?
  • 8:57 - 8:59
    Neden faydalı bir şeyö ya da bize ne anlatıyor?
  • 8:59 - 9:03
    Bize insanoğlunun kökenleri hakkında, insan olmanın
  • 9:03 - 9:04
    ne demek olduğu hakkında yepyeni bir bakış açısı sağlıyor.
  • 9:04 - 9:08
    Kültürel evrimin bilinen tüm teorileri,
  • 9:08 - 9:10
    insanlığın tüm kökeni ve
  • 9:10 - 9:14
    bizi diğer canlılardan farklı kılan öeyler hakkında.
  • 9:14 - 9:16
    Diğer teoriler beynin büyüklüğünü, konuşma yetimizi ve alet kullanımını
  • 9:16 - 9:18
    genlerimizden köken alan ve bizi benzersiz kılan
  • 9:18 - 9:21
    diğer özelliklerimizi açıklıyor.
  • 9:21 - 9:24
    Konuşma yeteneği genlerimize faydalı olmuş olmalı.
  • 9:24 - 9:27
    Alet kullanmamız hayatta kalma ve üreme şansımızı artırmış olmalı.
  • 9:27 - 9:30
    Her zaman konu dönüp dolanıp, Richard Dawkins'in de
  • 9:30 - 9:33
    bir zaman önce yakındığı gibi genlerimize geliyor.
  • 9:33 - 9:37
    Mimetik biliminin amacı ise, " Yo, hayır her zaman değil." demek.
  • 9:37 - 9:40
    Yaşadığımız bu gezegende iki tan kopyalayıcı mevcut.
  • 9:40 - 9:43
    İki milyon yıl öncesindeki atalarımızdan beri
  • 9:43 - 9:45
    süregelen, onların taklit etmesi ile başlayan
  • 9:45 - 9:49
    yeni bir kopyalama süreci mevcut.
  • 9:49 - 9:51
    Değişkenlikle kopyalama ve aralarından seçme.
  • 9:51 - 9:56
    Yeni bir kopyalayıcı serbest bırakılmıştı ve bir daha asla --
  • 9:56 - 9:57
    en başından beri, bu kopyalayıcıyı serbest bırakan atalarımız
  • 9:57 - 10:02
    onu sadece yararlı, güzel ve doğru
  • 10:02 - 10:05
    şeylerde kullanıp diğer şeylerde kullanmamazlık
  • 10:05 - 10:07
    edemezdi elbette.
  • 10:07 - 10:10
    Beyinleri bu koylamadan edindikleri avatajları özümserken --
  • 10:10 - 10:15
    ateş yakmak, ateşi canlı tutmak, yeni avlanma yöntemleri,
  • 10:15 - 10:17
    buna benzer şeyleri --
  • 10:17 - 10:20
    kaçınılmaz olarak aynı zaman da saçlarına tüyler takmayı,
  • 10:20 - 10:22
    tuhaf kılıklar giymeyi, yüzlerini boyamayı veya
  • 10:22 - 10:23
    benzer şeyleri de taklit ettiler.
  • 10:23 - 10:27
    Böylece ortaya insanlara onların vaktini bu tip gereksiz şeyleri kopyalayarak
  • 10:27 - 10:31
    vakitlerini harcamayı engelleyecek ufak, verimli beyinler
  • 10:31 - 10:33
    sağlamaya çalışan genler ile, bunların tersini yapan
  • 10:33 - 10:37
    mesela insanların yaptığı sesleri kopyalayan ve sonunda
  • 10:38 - 10:40
    bunun konuşma diline dönüşmesini sağlayan ve beyinleri gittiçe daha büyük
  • 10:40 - 10:43
    hale getirmek için yarışan mimler arasında bir çekişme ortaya çıktı.
  • 10:43 - 10:47
    Bu teoriye göre büyük beyinlerimiz mimlerin bir ürünü.
  • 10:47 - 10:51
    Bu nedenle "Mim Makinesi"nde bu durumu mimetik ivme olarak nitelendirdim.
  • 10:51 - 10:54
    Mimler evrimleştikçe, ki kaçınılmaz olarak evrimleşmek zorundadırlar
  • 10:54 - 10:58
    mimleri kopyalamada daha usta hale gelmiş, daha büyük
  • 10:58 - 11:00
    bir beyine sahip olacaklardır.
  • 11:00 - 11:04
    Bu nedenle böyle tuhaf beyinlere sahip olduk,
  • 11:04 - 11:07
    din, müzik ve sanattan hoşlanıyoruz.
  • 11:07 - 11:10
    Konuşma dili, bu görüşe göre
  • 11:10 - 11:12
    uyum sağlamayı başardığımız bir parazit,
  • 11:12 - 11:14
    başlangıçtan beri genlerimizden gelmiyor.
  • 11:14 - 11:17
    ve hemen bütün parazitler gibi tehlikeli olarak başlıyor,
  • 11:17 - 11:20
    ama sonradan evrimleşiyor ve uyum sağlıyor
  • 11:20 - 11:22
    ve bu yeni parazitle simbiyotik yeni bir
  • 11:22 - 11:23
    ilişki kuruyoruz.
  • 11:23 - 11:25
    Kendi bakış açımızdan bunun
  • 11:25 - 11:28
    nasıl başladığının ayırdına varamıyoruz.
  • 11:28 - 11:31
    Bu insanların ne olduğuna dair bir görüş.
  • 11:31 - 11:34
    Bu gezegendeki diğer canlıların tümü gen makinaları,
  • 11:34 - 11:37
    taklitçilik konusunda çok iyi değiller, balki birazcık.
  • 11:37 - 11:42
    Ama biz, tek başımıza hem gen hem de mim makineleriyiz.
  • 11:42 - 11:46
    Mimler bir gen makinesin aldılar ve onu bir mim makinesine çevirdiler.
  • 11:46 - 11:48
    Ama hepsi bu değil.
  • 11:48 - 11:51
    Artık yeni bir tür mime sahibiz.
  • 11:51 - 11:52
    Bunu uzunca bir zamandır merak ediyorum,
  • 11:52 - 11:54
    çünkü mimler hakkında epeyce çok düşünüyorum.
  • 11:54 - 11:56
    kopyaladığımız bu mimler ile etrafımızdaki bütün bu
  • 11:56 - 11:58
    teknolojik şeyler arasında bir ilinti var mı? --
  • 11:58 - 12:00
    kopyaladığımız mimler derken, birbirimize söylediğimiz kelimeler
  • 12:00 - 12:02
    vücut dilimiz, diğer insani şeyerden bahsediyorum.
  • 12:02 - 12:06
    Bu güne kadar, bu şeyleri her zaman mim diye adlandırdım,
  • 12:06 - 12:09
    ama doğrusunu isterseniz artık
  • 12:09 - 12:12
    teknolojik mimler için yeni bir kelimeye ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.
  • 12:12 - 12:15
    Bunlara teknomimler ya da timler diyelim.
  • 12:15 - 12:18
    Çünkü süreçleri biraz daha farklı işliyor.
  • 12:19 - 12:22
    Bundan 5000 yıl kadar önce, yazı yazmaya başladık.
  • 12:22 - 12:29
    Biriktirdiğimiz mimleri kilden tabletlere aktardık,
  • 12:30 - 12:32
    ama gerçek timler ve tim makinaları elde etmek için
  • 12:32 - 12:35
    çeşitliliğin, seçilimin ve kopyalamanın
  • 12:35 - 12:37
    insanların dışında yapılıyor olması gerekli.
  • 12:37 - 12:39
    Ve bu noktaya geliyoruz.
  • 12:39 - 12:41
    Neredeyse bu koşulları sağlayacak olağandışı bir noktadayız
  • 12:41 - 12:43
    artık bunu yapan makinalar var.
  • 12:43 - 12:45
    Aslında, TED'de bulunduğum şu kısa süre boyunca bile
  • 12:45 - 12:47
    buna daha önce düşündüğümden daha yakın olduğumuzu gördüm.
  • 12:47 - 12:53
    Gerçekte, artık timler beyinlerimizi daha çok
  • 12:53 - 12:55
    tim makinaları gibi davranmak için zorluyor.
  • 12:55 - 12:58
    Çocuklarımız okuma yazmayı çok hızlı öğreniyorlar,
  • 12:58 - 13:00
    makine kullanmayı da öyle.
  • 13:00 - 13:01
    Bir sürü implant, uyumadan ayakta kalmamızı
  • 13:01 - 13:04
    sağlayacak bir sürü ilaca sahibiz.
  • 13:04 - 13:06
    Bunları kendinizin seçtiğini düşünüyor olabilirsiniz,
  • 13:06 - 13:09
    ama aslında bunu yapan timler.
  • 13:10 - 13:11
    Şu anda gezegenimizde üçüncü bir
  • 13:11 - 13:15
    kopyalayıcı olması nedeniyle ilginç br değişim içindeyiz.
  • 13:16 - 13:21
    Peki evrenin diğer noktalarında neler olup bitiyor bu konuda?
  • 13:21 - 13:23
    Oralarda birileri var mı?
  • 13:23 - 13:26
    İnsanlar uzunca bir zamandır bu soruyu soruyorlar.
  • 13:26 - 13:28
    TED'de, burada da bu soruyu soruyoruz.
  • 13:28 - 13:32
    1961'de Frank Drake meşhur formülünü öne sürdü,
  • 13:32 - 13:34
    ama bence yanlışi bir şeye konsantre oldu.
  • 13:34 - 13:36
    Bu formül çok verimli bir formül oldu,
  • 13:36 - 13:38
    N'in değerini öngirmek istemişti,
  • 13:38 - 13:42
    yani galaksimizde bulunan, iletişim kurma yetisine sahip uygarlık sayısını.
  • 13:42 - 13:46
    Formüle yıldız oluşma hızını, gezegen sayısını,
  • 13:46 - 13:50
    ve kaşınılmaz olarak zeki olmayı ekledi.
  • 13:50 - 13:54
    Bence bu yanlış bir düşünce şekli.
  • 13:54 - 13:57
    Zeka, her yerde olabilir, çok farklı şekillere bürünebilir.
  • 13:57 - 13:59
    İnsan zekası bildiğimiz zekalardan sadece biri.
  • 13:59 - 14:02
    Ama esas önemli olan şey çoğaltıcınızın olup olmadığı
  • 14:02 - 14:06
    ve varsa kaçıncı derece oldukları, hangisinin kimden beslendiği.
  • 14:06 - 14:11
    Bu nedenle, zekayı değil de, çoğaltıcıları
  • 14:11 - 14:13
    göz önüne alalım diyorum.
  • 14:13 - 14:16
    Bundan yola çıkarak da farklı bir formül öneriyorum.
  • 14:16 - 14:18
    Çok basit bir formül.
  • 14:18 - 14:20
    N, aynı anlama geliyor.
  • 14:20 - 14:23
    Galaksimizde bulmayı umduğumuz iletişim kurabilecek
  • 14:23 - 14:25
    uygarlıkların sayısı.
  • 14:25 - 14:29
    Bizim galaksimizdeki gezegenlerin sayısını alın,
  • 14:29 - 14:33
    bunların çok az bir kısmında birinci derece bir çoğaltıcı olacaktır.
  • 14:33 - 14:37
    Bunların çok az bir kısmında da ikinci derece bir çoğaltıcı var olabilir.
  • 14:37 - 14:39
    Bunların çok öok az bir kısmı da üçünü seviye çoğaltıcıya sahip olacaktır.
  • 14:40 - 14:43
    Çünkü sadece içinci derece çoğaltıcı gezegen dışına gitmeye çalışıp
  • 14:43 - 14:46
    bilgi, uzay aracı vesaire göndermeye çalışarak
  • 14:46 - 14:48
    uzaktakilerle iletişim kurmaya çalışacaktır.
  • 14:48 - 14:51
    Tamam, eğer bu formülü göz önüne alırsak,
  • 14:51 - 14:56
    neden hala orada bir yerlerden mesaj almadık?
  • 14:56 - 15:00
    Çünkü bu süreçteki her adım tehlikelidir.
  • 15:00 - 15:03
    Yeni bir çoğaltıcı sahibi olmak tehlikelidir.
  • 15:03 - 15:05
    Bunu başarabilirsiniz, biz başardık ama
  • 15:05 - 15:07
    tehlikelidir.
  • 15:07 - 15:10
    ilk adımı ele alın, dünyada yaşam ortaya çıktıktan hemen sonra.
  • 15:10 - 15:12
    Gaian görüşü benimseyelim.
  • 15:12 - 15:15
    Peter Ward'ın dünkü konuşmasını çok beğendim -- her zaman Gaian olmak mümkün değil.
  • 15:15 - 15:18
    Yaşam biçimleri, kendilerini lödürecek şeyler üretebilirler.
  • 15:18 - 15:21
    Evet, biz bu gezegende başarılı olup hayatta kaldık,
  • 15:21 - 15:23
    Ama, uzun bir zaman sonra, milyarlarca yıl sonra
  • 15:23 - 15:26
    İkinci bir çoğaltıcıya sahip olduk: mimler.
  • 15:26 - 15:28
    Bu tehlikeliydi, tamam mı?
  • 15:28 - 15:30
    Büyük beynimizi düşünün.
  • 15:30 - 15:33
    Burada kaç anne vardır sizce?
  • 15:33 - 15:35
    Sizler büyük beyinleri oldukça yakından tanıyorsunuz.
  • 15:35 - 15:37
    Onları doğurmak epey zordur.
  • 15:37 - 15:39
    Çok acı vericidir.
  • 15:39 - 15:40
    ( Gülüşmeler)
  • 15:41 - 15:43
    Benim kedin dört yavru doğurdu, doğum bıyunca da guruldadı.
  • 15:43 - 15:45
    Eee, bizdekinden epey farklı değil mi?
  • 15:45 - 15:47
    ( Gülüşmeler)
  • 15:47 - 15:50
    Sadece acı verici olmakla kalmaz, pekçok bebeğin ve annenin
  • 15:50 - 15:52
    ölümüne neden olur.
  • 15:52 - 15:54
    Bu beyni yapması da çok pahalıdır.
  • 15:54 - 15:56
    Genler, bu myelini üretmek için uğraşırlar,
  • 15:56 - 15:58
    bütün yağları myeline çevrilir.
  • 15:58 - 16:00
    Biliyor musunuz, burada öylesine otururken
  • 16:00 - 16:04
    beyniniz, vücudunuzun sadece ağırlıkça %2'sine sahip olduğu halde
  • 16:04 - 16:06
    enerji tüketiminizin %20'sini harcıyor.
  • 16:06 - 16:08
    Çalıştırması gerçekten de en pahalı olan organdır.
  • 16:08 - 16:10
    Neden? Çünkü mimleri üretiyor.
  • 16:10 - 16:14
    Ama bu hepimizi öldürebilirdi, hepimizi öldürebilirdi,
  • 16:14 - 16:16
    belki de neredeyse bunu yaptı, görüyorsunuz ya, tam bilemiyoruz
  • 16:16 - 16:18
    Belki de neredeyse bunu yaptı.
  • 16:18 - 16:19
    Daha önce benzer birşeyi deneyen olmuş muydu?
  • 16:19 - 16:21
    Diğer türlere ne dersiniz?
  • 16:21 - 16:23
    Louise Leakey dün anlattı,
  • 16:23 - 16:26
    biz evrim ağacının bu dalına hayatta kalan tek grubuz.
  • 16:26 - 16:28
    Diğerlerine ne oldu?
  • 16:28 - 16:30
    Bu taklit etme deneyi,
  • 16:30 - 16:32
    bu ikincil çoğaştıcı deneyi
  • 16:32 - 16:36
    bu insanları öldürmüş olacak kadar tehlikeli olabilir mi?
  • 16:36 - 16:38
    Biz paçayı kurtardık ve uyum sağladık.
  • 16:38 - 16:41
    Ama şu anda, daha önce de söylediğim gibi
  • 16:41 - 16:43
    üçüncü çoğaltıcıya gelmiş durumdayız.
  • 16:43 - 16:46
    Ve bu daha öncekilerden daha da tehlikeli--
  • 16:46 - 16:48
    tekrar bir tehlike var .
  • 16:48 - 16:52
    Neden? Çünkü tümler bencil çoğaltıcılardır
  • 16:52 - 16:55
    ne biz, ne gezegenimiz ne de başka şeyler umurlarında.
  • 16:55 - 16:58
    Onlar sadece bilgiden ibaret -- neden umursasınlar ki?
  • 16:59 - 17:01
    Şu anda gezegenin kaynaklarını tüketmek için bizi kullanıyorlar,
  • 17:01 - 17:03
    daha fazla bilgisayar üretmek için,
  • 17:03 - 17:06
    ya da burada TED'de dinlediğimiz diğer müthiş şeylerden üretmek için.
  • 17:06 - 17:10
    "Ah, ama interneti kendi menfaatimiz için biz yarattık." diye düşünmeyin.
  • 17:10 - 17:12
    Bize öyle geliyor elbette.
  • 17:12 - 17:16
    Ama timlerin, buna zorunlu oldukları için yayıldığını düşünün.
  • 17:16 - 17:18
    Bizler eski makineleriz.
  • 17:18 - 17:20
    Şimdi, bu defa da paşayı kurtarabilecek miyiz?
  • 17:20 - 17:22
    Ne olacak?
  • 17:22 - 17:24
    Paşayı kurtarmak ne demek?
  • 17:24 - 17:26
    paşayı kurtarmanın iki yolu var aslında
  • 17:27 - 17:29
    birincisi çu an etrafımızda zaten olup bitenlerden ibaret,
  • 17:29 - 17:33
    timler bizi tim makinalarına dönüştürecek,
  • 17:33 - 17:35
    bu implantlar, ilaçlar ve bizim
  • 17:35 - 17:38
    teknoloji ile bitinleşiyor olmamız sayesinde.
  • 17:38 - 17:40
    Peki bunu neden yapsaınlar ki?
  • 17:40 - 17:42
    Çünkü biz kendi kendimize çoğalabiliyoruz.
  • 17:42 - 17:44
    Bebek doğuruyoruz.
  • 17:44 - 17:47
    yeni bireyler meydana getiriyoruz, bu nedenle bizim sırtımıza tutunmak mantıklı
  • 17:47 - 17:51
    çünkü, bu gezegende henüz diğer aşamaya geçemedik.
  • 17:51 - 17:53
    Her ne kadar yakın da olsa
  • 17:53 - 17:55
    bu sabah duydum hatta
  • 17:55 - 17:57
    zennettiğimden de yakınmış.
  • 17:57 - 18:00
    ikinci aşamada tim makinaları kendilerini çoğaltmanın bir yolunu bulacaklar.
  • 18:00 - 18:04
    Bu olduğunda, gezegenin iklimi tamamen değişse de
  • 18:04 - 18:06
    bunun bir önemi olmayacak.
  • 18:06 - 18:08
    ve insanların artık burada yaşayamacak olması da önemsiz olacak.
  • 18:08 - 18:10
    Çünkü bu tim makinaları, artık bize
  • 18:10 - 18:12
    çabucak ezilen, nemli gövdeli, oksijen soluyan
  • 18:12 - 18:15
    sıcaklık isteyen yaratıklara ihtiyaç duymuyor olacaklar.
  • 18:15 - 18:17
    Bizsiz de çoğalabilecekler.
  • 18:17 - 18:20
    İki olasılık bunlar.
  • 18:20 - 18:24
    İkinci olasılığa henüz çok da
  • 18:24 - 18:26
    yakın olduğumuzu düşünmüyorum.
  • 18:26 - 18:28
    Ama ilki hızla geliyor.
  • 18:28 - 18:31
    Ve gezegenimize şimdiye kadar verdiğimiz zarar
  • 18:31 - 18:36
    üçüncü noktanın ne kadar tehlikeli olduğunu da gösteriyor.
  • 18:36 - 18:39
    Üçüncü tehlikeli an, üçüncü kopyalayıcıyı elde etmek.
  • 18:40 - 18:42
    Bu tehlikeli noktadan da, daha önce birinci ve ikincisinden
  • 18:42 - 18:45
    geçtiğimiz gibi kurtulup hayatta kalabilecek miyiz?
  • 18:46 - 18:48
    Belki evet, belki de hayır.
  • 18:48 - 18:51
    Hiç bir fikrim yok.
  • 18:55 - 19:05
    ( Alkışlar)
  • 19:06 - 19:08
    Chris Anderson: Bu inanılmaz bir konuşmaydı.
  • 19:08 - 19:10
    SB: Teşekkürler. Ben bile korktum.
  • 19:10 - 19:11
    CA: ( Kahkaha)
Title:
Susan Blackmore "mim" ve "tim" kavramları hakkında konuşuyor
Speaker:
Susan Blackmore
Description:

Susan Blackmore mim kavramını inceliyor: bir virüs gibi çoğalarak beyinden beyine yayılan fikirler. Aynı zamanda yeni ve cesur bir önerge sunuyor: İnsanlık yeni bir tür mim olan tim'yi yarattı, teknoloji aracılığı ile yayılan ve hayatta kalmak için yeni yöntemler geliştiren yeni bir tür mim.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
19:10
Isil Arican added a translation

Turkish subtitles

Revisions