-
Burada her şeyi renkler yapmalı. Nesnelerin büyük boyutlu olması daha yalın gözükmesini, burasının dinlenme veya uykuyu çağrıştırmasını sağlayacak. Kısacası, bu resme bakmak zihni dinlendirmeli. Daha da iyisi, hayal gücünü dinlendirmeli.
-
.
-
.
-
.
-
Bu, Van Gogh'un kardeşi Theo'ya yazdığı mektuptan bir bölüm.
-
Bahsedilen ise bu resmin ilk versiyonu, ilk eskizi..
-
Bu bölümde en çok dikkatimi çeken ifade şu: her şeyi renkler yapmalı.
-
Bu ifade bakmakta olduğumuz resim için çok uygun.
-
Bu ifadeyi düşündüğümde, resim sanatında 19. yüzyıl sonlarında gelişen radikal bir düşünce aklıma geliyor-
-
renklerin, çizgilerin, formların en temel şekliyle,kurallara uygun olarak kullanılması.
-
Ressamlar bu öğelerin kendi başlarına anlamlı olabilmelerinin yollarını aramaya başlamışlar.
-
Soyutlamanın kökenlerinden bahsediyoruz, ancak baktığımız resim bu tarza bir örnek değil.
-
Resim yapmadaki kurallara uygun özellikler de deneysel bir açıya sahip olabilir.
-
Örneğin müzikte saf bir ses duyduğumuzda duygulanırız.
Saf, temel renkler ve şekillerin de buna benzer etkisi var.
-
Resmi oluşturan çizgiler, renkler ve renklerin birbiriyle armonisi,
-
şekillerin birbirleriyle ilişkisi, bunların tümü bir fikir veya duygu öneriyor olabilir.
-
Neyi temsil ettiklerinden bağımsız olarak.
Sanatın gerçek dünyayı kopyaladığı fikrinden uzaklaşılması.
-
Baktığımız eserde sanatçı huzuru, uyumu ve dinlenmeyi simgelemek istemiş.
-
Van Gogh ismini duyan pek çok kişinin aklına fırça darbeleri ve hayat hikayesi gelir.
-
Ancak sanatçının kendi sözcüklerine kulak verdiğimizde, rengin yapısal ve duygusal özelliklerine önem verdiğini farkediyoruz.
-
Bununla birlikte sanatçının karakteristik özelliklerinden fırça darbelerini örneğin yastığın kabarıklığında görebiliyoruz.
-
Fırça darbelerinin çok hızlı atıldığını gördüğümüz zeminde bir eğim var gibi, bazı nesneler de biraz yamuk gözüküyor.
-
Resimlerinden, sanatçının burada Arles Lamartine'deki sarı evde bir dünya kurmaya çalıştığını hissediyoruz.
-
Paris'ten buraya taşınıyor, ve buranın sanatçıların gelip birlikte çalışabilecekleri, sanat için bir merkez olmasını arzu ediyor.
-
Gördüğümüz mekanın yalınlığı, Paris'in maddiyatçılığından ve sofistikeliğinden oldukça uzak.
-
Burası onun için kişisel bir sığınak, ancak burada özenle ve sevgiyle yeni bir dünya yaratmış
-
Bir anlamda resme baktığımızda kendimizi evimizdeymiş gibi hissetmemizi istemiş. Sanatçıdan beklemeyeceğimiz kadar sevecen, şefkatli bir resim.
-
Bu odada yaşamasını, sandalyeye dokunmasını, yatakta uyumasını hissedebiliyoruz,
-
buradaki deneyimini bize çok içten bir şekilde yansıtıyor.
-
Bir an için Paris sanat çevrelerinin sofistikeliğini ve beklentilerini düşünün,
-
sonra da buradaki ahşap konsola bakın. Mektubunda bunu gece için tuvalet masası olarak adlandırmış.
-
Bir çocuk tarafından çizilmiş gibi. Renginde tonlamalar yok, dış çizgilerinin mavi olması dışında düz renkli, perspektifi ise mantıksızca.
-
Muhtemelen, bu resim düzgün sanatsal eğitim almamış bir ressam tarafından yapılmış gibi algılanmıştır.
-
Oysa sanatçının profesyonellik düzeyi 19. yüzyıldaki sanatsal üslupların bir kataloğu gibi.
-
Örneğin Millet gibi sanatçıların işleri ile başlıyor, daha sonra empresyonistler, Seurat gibi post empresyonist sanatçıların işleri. Ve sanatçı boyayı uygulamak için çok direk,
-
çok kendine özgü bir yöntem geliştiriyor.
-
Özgünlük. Sanırım bu terim 1880lerin sonları ve 1890ların başındaki pek çok sanatçı için doğru bir terim.
-
Van Gogh ve Gaugin özgünlükleri ile ilk aklıma gelen sanatçılar.
-
Şehrin dışında, otantik, özgün bir deneyim yaşama fikri.
-
Rysselberghe'nin eserlerini çevreleyen bazı fikirlerden ilham alıyor gibiler.
-
Şehrin sofistikeliği ile kırsalın gerçekliği ve direktliği arasında çarpıcı bir tezat var.
-
Van Gogh bu tezatı çok başarılı şekilde yansıtmış.
-
Bu resim aynı zamanda kuzeyden gelerek ona katılmasını beklediği arkadaşları için bir davetiye niteliğinde.
-
Sanatçıların gelip doğanın içinde hep birlikte çalışabilecekleri bir ortam hayal ediyor.
-
Bu resimde Van Gogh bize çok sofistike bir masumiyeti gösteriyor.