Hababam Sınıfı 1975 (Altyazılı)

İşitme Engelliler İçin Altyazı projesi, işitme engelli kişiler için Youtube'da bulunan videolara Türkçe altyazı eklemeyi hedefleyen gönüllü bir çalışmadır.
Youtube'da bulduğunuz ve altyazı eklenmesini istediğiniz videolar için:
- www.facebook.com/isitme.engelliler.icin.­altyazi Facebook sayfasına
veya
- [e-mail]­­m mail adresine
videonun linkini gönderebilirsiniz.

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

(bağırışlar)

-Oturun, oturun!

- Beyler, gene 5 dakika geciktiniz derse.
- Kusura bakmayın hocam.

- Otur terbiyesiz herif.

- Möööö.
- Hocam, sırama gene ot koymuş Güdük Necmi.

- eee, nolmuş?
- Bana şey demek istiyor.

- Ne demek istiyor?
- İnek demek istiyor hocam.

- İnek Şaban değil mi senin adın?
(kahkahalar)

- Susun! Yoklama yaptın mı?

- Yaptım efendim.
- Bana tek tek saydırma şimdi. Ferit burada mı? Ferit?

- Buradayım hocam.
- İyi, sen buradaysan bütün sınıf burada demektir.

- Söyle bakayım, geçen ders nerede kalmıştık?

- Geçen derste yoktum ki hocam.
- Hangi derste varsın ki?

- Kim biliyor geçen derste anlattıklarımı?
- Söylesene ulan hadi.

- Memeli hayvanları anlatmıştınız hocam.
- Aferin oğlum. Otur.

- Şu sınıfta senden başka ders dinleyen yok. Ne demiştik?

- Memeli hayvanlar karada, denizde, havada yaşarlar biiir.

- Hepsi de akciğerleriyle solun...
- Tüh be, yazılı yapar diye kopya hazırlamıştım, ders anlatıyor.

- ...ikii. Memelilerin çenelerinde dişleri vardır üüüüç. Yavrularını sütle beslerler döööört.

- Memelilerin bazıları etle, bazıları da otla beslenirler.

- Senin gibi haha.
- £#$'+%!

- Sen Necmi, kalk bakalım.
- ı-ı-ı buyrun hocam.

- Ne anlatıyordum ben?
- Meme..memelileri anlatıyordunuz hocam.

- Söyle bakalım, kaça ayrılır memeliler?
- üçe ayrılır. dik memeliler, buruşuk memeliler, sarkık memeliler.

- Otur ahlaksız. Sen söyle bakayım Ferit. Hadi.

- Efendim memeliler iri memeliler, küçük memeliler olmak üzere ikiye ayrılır.

- Otur. Sen söyle.
- Ben mi hocam?

- Evet sen.
- Efendim, memeliler sütyenliler ve sütyensizler olmak üzere ikiye ayrılırlar.

- Otur. Gösteririm sana sütyenle sütyensizi. Şaban sen söyle, neyle beslenir memeliler? Niyle beslenirler?

- Ağızlarıyla beslenirler efendim.
- Onu sormadım, ne yerler?

- Ne bulurlarsa onu yerler, malum ya. Et yerler.

- Başka?
- Sebze yerler hocam.

- Bana bak, kızdırma kafamı.

- Ot de.
- Ot yerler. Bunun gibileri de bok yerler. (kahkahalar)

- Ne var? Ne gülüyorsunuz? Ne var gülecek bunda?

- Ulan ben size göstermezsem.
- Sen gene orada bir numaralar çeviriyorsun.

- Ferit. Uçan memelilere bir örnek ver.
- Iııı uçan memelii, ııı, uçan memeli... hostes!

(zil çalıyor)

- Yavaş, üstümüze çıkacaksınız!
- Şu yeni müdür muavini gelse de şunları bir hale yola koysa.

- Ulan Güdük, gene niye ot koydun sırama?

- Hani şaka kaldırırdın sen?
- Ama buna eşek şakası derler.

- Hadi oğlum Güdük, öp ineği de barışın, hadi.

- Barışın ya, öğlene [???] maç var.

- İnek, öyle beleşe laf etme haa.
- Tabi ya. Bir sigara versene ulan Güdük.

- Ohoooo çok masraflı olmaya başladın sen. Uyanığa bak.

- Çocuklar bundan sonra rahat sigara içemeyeceğiz. Yeni muavin geliyor.

- Anladık bee, gelirse gelsin. Amma da ödleksin ha.

- Müdür geliyor. Söndürün sigaraları.

- Müdür falan yok canım, birazcık şaka yaptım da. Hehehehe.

- Ulan asıl bu eşek şakası işte.
- Yok oğlum. İnek şakası bu. Hehehe.

- (sınıf gürültülü) İç Anadolu'dan Adana Ovasına inmek için tabiatın hazırladığı bir yoldan faydalanılır.

- Sen, arkadaki, gözlüklü. Ne konuşuyorsun?
- Hiç hocam.

- Söyle öyleyse, ne anlatıyordum?

- Vallah, bir şeyler anlatıyordunz hocam.
- Efendim?

- Havalöööğğğüüsüüündü diyordum hocam.
- Tamam aferin oğlum.

- Haaa, işte bu yol...
- Hareket offsite'dı.

- Hakemin !'^>£#$# oğlum.

- C2. B4. A4 .
- Karavana.

- C3. C3. K7.
- Karavana.

- Canım Şabancığım, benim tatlı sevgilim. Vahşi cazibene artık dayanamıyorum.

- Yavaş oku oğlum duyacak.
- Duymaz o inek.

- Şaban, artık buluşalım, bugün okuldan kaç. ihi ihi.

- Ben şimdi maça hazırım abi.
- Öğlene görüşürüz.

-..vadisinden tünellerle..
- İnek Şaban Güdükle aynı takımda oynamaz.

- Sen ne konuşuyorsun orada, söyle bakalım Akdeniz Bölgesi'nin en büyük geçidinin adı nedir?

- Karakökekisidir hocam. Bundan başka Saraçhane ve Aksaray Geçsidi de vardır.

- Aferin oğlum, otur. Akdeniz Bölgesi'nin belli başlı akarsuları...

- Hoşafı biz yiyeceğiz oğlum. Bugün formumdayım.

- Sen söyle bakayım, Akdeniz Bölgesi'nin nehirleri.

- Akdeniz'in nehirleri denize akar hocam. Akdeniz, akdeniz, gelen düşman değil biziz.

- Akdeniz'in en kuvvetli takımı Adana Spor'dur hocam.

- Aferin, otur.

- Şaban, yakana da bir karanfil tak da seni tanıyabileyim. Isırarak öperim. Hahaha.

- Zengin bir bitki örtüsüne sahip olan Akdeniz... Sen ne konuşuyorsun orada?

- Konuşmadım efendim.
- Anlat Akdeniz ikliminin özelliklerini.

- Akdeniz'de yazlar sıcak kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer.

- Sus! Sus! Kulaklarım ağır işitiyor diye maç anlatmaya utanmıyor musun terbiyesiz adam?

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

(Tezahurat): HABABAM, HABABAM, HABABAM....

- Emekli mağışıyla geçinebilsem şu Hababam Sınıfı yüzünden, yani bir dakka durmam şu mektepte.

- Al benden de o kadar.

- Durun bakalım, yeni müdür muavini bugün geliyormuş. Belki bunları bir hale yola sokar.

- Sanmam, ben Konya Lisesi'nden tanırım Mahmut'u. Pek öyle sert bir adam değildir.

- Müdür Bey de şunların ön bahçede top oynamasını bir türlü önleyemedi.

- Efendim?

- Baksana canım, ne bu gürültü?

- Yaaaa, bugün hiç sesleri çıkmıyor, nazar değmesin.

- Buyrun.

- Neredesin? Yemek yiyeli yarım saat oldu, sen kahveleri yeni getiriyorsun canım.

- Eee, napalım? Hangi birine yetişeyim?

- Yatakhane işi bende. Buyrun.

- Kilere ben bakarım. Buyrun.

- Ortalığı siler süpürürüm. Buyrun.

- Ahçıya ben yardım ederim. Üçtür fasülyeyi ısıtıyorum.

- Niye?
- Niye olacak? Hababam sınıfı daha yemek yemedi de ondan.

- E nolmuş yemek yemedilerse?
- Nasıl nolmuş?

- Yavrularım doymadan benim gözüm bir iş görür mü hiç?

- Yani Hafize, elinden gelse koca eşekleri kundaklayıp yatıracaksın.

- Buyur.

(arkadan Hababam sınıfına tezahurat sesleri duyuluyor)

- Sıtkı Bey, size yeni müdür muavinimiz Mahmut Bey'i takdim edeyim.

- Matematik öğretmenimiz Sıtkı Bey.

- Kürt Sıtkı.
- Memnun oldum efendim.

- (bağırarak) YENİ MUAVİN.
- Hoş geldiniz.

- Hoş bulduk efendim
- Coğrafyacımız Rıza Bey.

- Hoş geldin Mahmut.
- Ooo Kemal, sen de mi buradasın?

- Emeklilikten sonra buraya sığındık işte.
- Benim gibi desene.

- Tanışıyorsunuz demek.
- Evet.

- Biyoloji öğretmenimiz Necmi Bey.
- NAsılsınız efendim?

- Sağolun hocam.

- Felsefe hocamız Lütfü Bey.
- Hoş geldiniz Mahmut Bey.

- Hoş bulduk efendim.
- Kusura bakmayın efendim.

- Gözlerim biraz zayıf da.

- Nuri Bey de fizik hocamız.

(cam kırılıyor)

- Hihihihihihih. Görülmez kaza işte.

- Okulumuzun halini görüyor musunuz Mahmut Bey? Stadyuma çevirdiler.

- Neden ön bahçede oynuyorlar Müdür Bey?

- Aman efendim, kaç kere yasak ettim, dinleyen yok ki.

- Neyse canım, cana gelecek mala gelsin. Hihihihihihihi.

- (Nefes nefese) Müdür Bey..
- Oh, utanmadan topu istemeye mi geldin? Vermeyeceğim.

- Ne olur müdür bey, bu seferlik affedin.
- Sen sus, karışma.

- Müdür Bey, nolur, bir kazadır oldu.
- Bu kaçıncı? Hem senle sonra konuşuruz.

- Son günlerde her gece kaçıyrsun okuldan.
- Kırılan camın parasını öderiz müdür bey.

- Ver şunların topunu.

(ağız şapırdatma sesleri)

- Ohhhh
- Mmmmmm

- Ohhh, pek de güzelmiş.

- Allah hoşafına maç yapanlardan razı olsun.
- İç oğlum, bu enayi hoşafı değil, inek hoşafı.

- !'£>##$!
- Uyma sen ona, benim aslan oğlum.

- Olur.
- Bir daha bu ineği takıma almayın. Hehe.

- Ulan Güdük, sesimizi çıkarmıyoruz diye adamın asabını bozma tamam mı?

- Ah benim aslan oğlum, sinirlenme. Sen de hoşafını iç bakayım. Hıııııı!

- Eşek hoşaftan ne anlar? Heheh.

- Ohhh, bu hoşafın üstüne bir sigara içilir.
- Ortalık yerde içmeyin şu zıkkımı oğlum.

- Zaten az önce yeni müdür muavini geldi.
- Nasıl biri?

-Temiz yüzlü, yumuşak birine benziyor.
- Sert olsa ne yazar? Hehehe.

- Hafize Hanım seni yukarıdan istiyorlar.
- Gidelim bakalım.

- Siz de uslu uslu oturun.

- Şaban, yaksana bir tane ya. Heheheh.

- Kimsenin sigarasına ihtiyacımız yok Allah'a şükür. Ver bakayım.

- Şşşşt! At sigarayı ! müdür geliyor sigaranı at.

- Bir kere yerler o numarayı.
- Şaban! Ne o elindeki?

- Sigara.
- Sigara he? Al sana sigara.

- Buyrun. Nöbetçi öğretmenin odası burası işte.

- Peki nöbetçi öğretmen nerede yatacak?
- Kimsecikler kalmaz gece okulda.

- Bir kapıcı Veysel, bir de ben.
- Anlaşıldı.

- Kızmazsanız size bir şey soracağım.
- Sor bakayım.

- Hep okulda kalacağınıza göre kimseniz yok galiba.

- Evet yok.
- Eh, ben size de bakarım.

- Kirlilerinizi falan yıkarım.
- Zahmet olacak bu kadar işin arasında.

- Ne zahmeti olacak canım. İki dakikalık iş.

- Hop hop.
- Ulan manyak mısın be?

- Ulan yavaş sil şu tahtayı be, kaşınıyoruz.

- İnek, mektubun var.

- Ah canım, gene yazmış. Hehehe.

- Hop hop hop.
- Ne oluyor be? Napacaksın lan kediyi?

- Fizik dersi için, nasıl dört ayak üstüne düştüğünü gösterecek hoca.

- Sınıfa kedi girmez.
- İnek giriyor da kedi niye girmesin (kahkahalar)

- Mektubu verdim.
- Gene mi mektup aldın?

- Sevgilimden. Nihayet benimle buluşmaya karar vermiş (Kahkahalar)

-Atıyorsun inek, ver bakayım.
- Vermem.

(kedi miyavlıyor)

- Tutun şunu! (bağırışlar ve kedi mıyavlaması)

- Ne arıyorsun oğlum?
- Kaçırdım.

- Belli. Geç yerine.
- Başüstüne müdür bey.

- İşte Hababam sınıfı hocam. Oturun yerlerinize.

- Size yeni müdür muavininiz ve tarih öğretmeniniz Mahmut Bey'i tanıtayım.

- Buyrun hocam, ders sizin, müsadenizle.
- Teşekkür ederim.

(hababam sınıfı slow müzik)

- Bu ilk dersimizde isterseniz biraz birbirimizi tanıyalım.

- Yaa, iyi olur hocam. Tanışalım. Bendeniz Ferit Eken.

- Kendisine damat Ferit deriz. Hehehe.

- Damat Ferit Bey. Yaşın kaç?
- 25 bitiyor. Göstermiyorum değil mi hocam?

- Küçül de cebime gir '^!>£#!

- £#$#$! len!

- Senin yaşıtların üniversiteyi bitirmiş, sen hala lisedesin ha?

- Acelemiz yok be hocam. Sindire sindire okuyoruz. Çift dikiş (gülüşmeler)

- Sen kaç yaşındasın?
- Iıı... 23.

- Adın ne?
- Güdük hocam. Güdük Necmi derler bana (gülüşmeler)

- Soyadın yok mu oğlum?
- Eeee soyadım. Neydi benim soyadım be? (kahkahalar)

- Demek 23 yaşındasın Güdük Necmi.
- Iıı evet.

- Baban ne iş yapar?
- Pek iyi bilmiyorum ama, galiba karanlık işler çeviriyor hocam (gülüşmeler)

- Möööö.
- Ulan!

- Kim o inek?
- Benim efenim (gülüşmeler)

- Yaaa. Memnun oldum. Neden inek diyorlar sana? Çok mu çalışkansın?

- Hocam onun inekliği çalışkanlığından değil.
- Doğuştan hocam! (kahkahalar)

- Peki bu yaşta neden hala lisedesin?
- Benim peşimi kızlar bırakmıyor da. Hehehe.

- Vahşi bir cazibem varmış. (kahkahalar)
- İnek cazibesi (kahkahalar)

- Her okulda öğretmenlerin de sizin olduğu gibi bir takma adı vardır.

- Zahmet edip isim aramayın. Bana Kel Mahmut derler.

- Bu saçları 25 yıllık öğretmenlik hayatımda döktüm.

- Sınıfınız hakkında duyduklarım ve gördüklerim pek de hoş değil.

- Okuldan kaçıyormuşsunuz, kaçırtmam.

- Gördüm. Ön bahçede top oynuyorsunuz. Oynatmam.

- Hıı. sigara da içiyorsunuzdur herhalde.

- Ne münasebet hocam. Ağzımıza bile sürmeyiz. (Kahkahalar)

- İçerken görmeyeyim, canınızı yakarım.

- Kopyaya gelinceee.. Ne kendi dersimde çektiririm, ne de başka bir öğretmeninizin dersinde. Haberiniz olsun.

- Hocam kopya kim, biz kim?
- Otur yerine!

- Söz vermeden de konuşma bir daha! Okulda patırtı, gürültü, kavga istemem.

- Canınızı yakarım.

- Derslere saatinde girilecek, yemek saatinde yenilecek, tam saatinde yatılıp tam saatinde kalkılacak.

- Saat gibi herif ha. Hehehe.

- Bu dediklerimi yaparsanız iyi geçiniriz. Yok yapmazsanız siz bilin.

- Okuldan kaçıyormuşsunuz, kaçırtmaaaaaam. (gülüşmeler)

- Kopya çekiyormuşsunuz, çektirtmeeeem (gülüşmeler)

- Ön bahçede top oynuyormuşsunuz, oynatmaaam (gülüşmeler)

- Oynarız abiciğim. Hehehe.

- Sigara içiyormuşsunuz. İçirtmem!
- İçeriz abiciğim. (gülüşmeler)

- (Mahmut Hocanın sesiyle) Ben size sigara içmeyin demedim mi?

- Mahmut Hoca! Mahmut Hoca! (kahkahalar)

- Ulan Güdük, bu dediğine !'^>£#>£ şakası derler tamam mı?

- Yatılıların çoğu Anadolu'dan gelmedir hocam. Ana babaları atıp başımıza gidiyorlar.

- Okul taksitlerini yollarlar o kadar. Arayıp sordukları yok.

- Aslında çekilecek dert değil yani. Bir talebeden yılda 9000 alıyoruz.

- Bu para yemeğine mi, yatağına mı, temizliğine mi?

- Bu üstümüzdeki hangi sınıf müdür bey?
- Hababam sınıfı.

- Hay Allah. Benim de dilim alıştı. Son sınıf edebiyat. Şansınıza tam tepenizde hocam.

- Hoooop güm. Hoooop güm. Hoooop güm. Hoooop güm. Hoooop güm.

- Sıkı dur ulan Güdük, belini kıracağım.

- Atla inek, senin keyfini mi bekleyeceğiz buradaa?

- Dikkat edin arkadaşlar, şimdi Güdük ölecek.

- Uçan inek geliyor arkadaşlar, dikkat edin.

- Hoooop güm.

- Bizim köyün imamı, alttan verir samanı. Üssten çıkar dumanı. Çattı pattı kaç attı?

- Ne yapıyorsunuz koca eşekler?
- Dikkat! Yerlerinize!

- Hababam Sınıfı 26 mevcuduyla görüşünüze hazırdır komutanım!

- Oturun yerlerinize, burası kışla değil!

- TErbiyesiz herifler, sınıfta uzun eşek oynarsınız ha? KAldırın kıtapları

- Kağıt çıkarın. Yazılı yoklama yapacağım.

- Eyvah. O fizik sorularını nereye koymuştuk ya?

- Napıcaz bir bok bilmiyoruz.
- ASkerlik hatıralarını açıp kaynatamazsak yanarız.

- Öğretmenini uzun eşek oynayarak bekleyenlerin kanından şüphe ederim.

- Biz sizin yaşınızdayken at sırtında Sakaryalarda düşman kovalıyorduk.

- Güdük!

- Yüksek müsadenizle paşam!
- Söyle.

- Rahmetli babam Sakaryada Yunanlılar köprüyü uçurdukları zaman, üç askeri yüzerek karşıya geçirmiş.

- Yaralı, aç... Ühüüüü.
- Otur yavrum, ağlama, beni de ağlatacaksın.

- Biz öyle bir nesildik işte. Bu memleketi ayaklarımız çıplak, karnımız aç..

-.. ama şuramızdaki imanla kurtardık.
- Yaşa hocam!

- Şafakla beraber düşman mevzilerini topa tuttuk.

- Yaşa hocam, aslan hocam.

- Ben bölüğümün başında gözümü kırpmadan karargahtan gelecek emirleri bekliyordum.

- Askerlerim, ileri, marş!
- Bir iki, bir iki, bir iki, sol sol...

- Okula genç, kabiliyetli öğretmenleri alamıyoruz. Eee istedikleri parayı veremiyoruz tabi.

- Buyrun.
- Öğretmenlerimiz hep yaşlı.

- Bu hababam sınıfının dersi boş mu acaba müdür bey?
- Yok canım.

- Paşa Nuri fizikten yazılı yapacaktı, herhalde dersi kaynatıyorlar. Hihihihih.

- Düşman bozguna uğradı! Kemal Paşa emrini verdi! Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir, ileri!

(gülüşmeler)

- Özür dilerim hocam, dersi boş sandım
- Boş değil, ben varım.

- Ben sizi fizik öğretmeni sanıyordum.
- Doğru biliyorsunuz. Dersimiz fizik

- Ama benim ne işim var burada? İndir aşağı beni! (gülüşmeler)

-Gel lan buraya.
- Buyur paşam.

- Şimdi başlarım senin paşandan. İlk omzuna sen aldın değil mi beni?

- Otur yerine! Yerlerinize! Defolun! DEfolun! defolun!

- Ulan numarayı Güdük başlattı, kabak bizim başımıza patladı yaa.

- Çıkarın kağıtları, yazılı yoklama yapacağım.

- Hocam, pek vaktiniz kalmadı galiba.

- Vallahi MAhmut bey, üç aydır ben bu sınıfı yoklama yapamıyorum.

- Neden efendim?

- Bilmem ki, ne zaman yoklama yapmaya kalksam kendimi omuzlarda buluyorum (kahkahalar)

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Bana en çok kapıcı Veysel'in fiyakası dokunuyor.

- Kimseyi Mahmut Hocadan izinsiz bırakmazmış.

- Ulan duvar amma da kalınmış be.

- Napalım oğlum, madem ki Mahmut Hoca ön kapıyı kapadı.
- ..biz de kendimize yeni yol açarız.

- Görsün bakalım, Hababam sınıfı okuldan kaçar mı kaçmaz mı?

- Noluyor be, hala bitmedi mi?
- Az kaldı az.

- Siz etrafı kollayın.
- Nedir ulan bu başımıza gelenler? Amelelere döndük be.

- Çocuklar ineğe bakın (gülüşmeler)

- Ne o inek, sen de mi kaçıyorsun?
- NE sandınız, kız Taksim'de beni bekliyor.

- Karanfilimden tanıyacak.

- Tamam delik açıldı, gelin.

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Çocuklar Mahmut Hoca burada, gelmeyin. Hehehehe.

(Hababam sınıfı slow müzik)

- Hepsi pencerede mi?
- Evet.

- Buraya bakıyorlar değil mi?
- Evet..

- Herkese rezil olduk.
- Okulda da itibarımız kalmadı.

- Küçükler bile bizi seyrediyor.

- Aferin çalışın. Nasıl olsa okulu bitiremeyeceksiniz, hiç değilse bir meslek sahibi olursunuz.

- İnsan kendi bozduğunu kendi yapmalı. Hem duvarcılık da fena bir meslek değildir.

- Devam edin.

- Oturun oturun.

- Ne o? Bakıyorum hiç sesiniz çıkmıyor bugün. Aşk olsun MAhmut BEy'e. Duvarı nasıl ördürdü size.

(gülüşmeler)

- Şu halimize bak, alay konusu olduk be

- Eeee ne demişler, el elden üstündür demişler.

- Siz hababam sınıfıysanız o da Mahmut Hoca.

- Bana bak iyice kaşındı artık. Hadi git yap numarayı.
- Demek ki size Mahmut Hoca gibi birisi lazımmış. Yaaaa. İşte böylee.

- öhöm öhöm.
- Ne o, bir şey mi istediniz?

- Efendim bendeniz Milli Eğitim Müfettişlerinden Hikmet Görkem.

- Buyrun müfettiş bey, buyrun.

- NAsılsınız çocuklar?
- Sağolun!

- Siz de sağolun.
- Yuttu müfettiş numarasını.
- EVet.

- Buyrun, oturun müfettiş bey.

- Dersinizin konusu nedir hocam?
- Bu dersimiz mantık müfettiş bey.

- Güzel. Çocuklara birkaç soru sormama izin verir misiniz hocam?

- Tabi müfettiş bey.
- Sen. Sana söylüyorum çocuğum.

- Kalk ulan inek, kalk.
- Bana mı dedin ulan? Müfettiş Bey?

- Ne anlayışsız çocuksun yavrum, gel buraya diyorum, inek gibi yüzüme bakıyorsun.

- İnek diyor lan.. Senin ananı... ben bir yerden tanıyorum ama.. nereden çıkartamıyorum...müfettiş bey!

- Hocam bu çocuk biraz gerizekalı galiba. İneğe benziyor. (kahkahalar)

- Hala inek diyor ya!

- Laf aramızda, arkadaşları da ona inek diyor.
- Gel buraya.

- Anlat bakayım oğlum, ineklerde mantık var mıdır?

- İnek senin babandır.
- Artık bu kadarı da fazla.

- Terbiyesiz!

- Müsadenizle döveceğim hocam.
- Müsade sizin, dövün müfettiş bey. Elleriniz dert görmesin.

- Gel buraya! Seni terbiyesiz seni. Seni haylaz seni. Seni inek seni! Geç yerine!

- Senin ananı tamam mı!

(kahkahalar)

- Oturun.

- Özür dilerim, rahatsız ettim hocam.
- Siz misiniz Mahmut Bey?

- Müfettiş Bey şeref verdiler dersime de.
- Müfettiş Bey mi?

- Evet efendim, müfettiş bey.
- Ben de onun için geldım hocam, konuşmak istediler de müfettiş beyle.

- Buyrun müfettiş bey, gidelim.
- Gidelim. Müsadenizle hocam.

- Müsade sizin müfettiş bey.

- Bu sefer muhakkak kovulur. Ben de Güdük'ten kurtulmuş olurum.

- Biliyorsun, bu davranışının cezası okuldan kovulmak. Ama sana ceza vermeyeceğim.

- Anlıyorum gençsiniz, eğlenmek gülmek elbette hakkınız.

- Ama bir insanın zaafından, kusurlarından yararlanarak onu küçük düşürmeye hakkınız yok.

- Hele bu insan öğretmeninizse. Bunun ne demek olduğunu zamanla anlayacaksın. Hadi.

- Yazın. Beşinci ve son soru.

- Akşam sefası bitkisinin kalıtım şeması.
- Ulan bunun kopyası hiçbirimizde yok, napacağız?

- Bilmem

- Boncuk, son soruyu biliyor musun?
- Hmhmh.

- Konuşmak yok, sağa sola bakmak yok, sıraların altına eğilmek yok, alırım kağıtlarınızı.

- Dikkat! 5...4...3...2..1..0.. Başla!

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Kopya çekmeye kalkmayın. Otuz yıllık öğretmenlik hayatımda bir tek kopya çektirmedim, ve çektirmem de.

- Hiç çektirmez. Hehe.

- Kirpi.
- Ne var?

- Şu soruları Hafize Anaya yollayın.

- Hababam sınıfı kopya çekermiş ha? Hadı çekin de görelim bakalım.

- Kim var döşemenin altında?
- Fen şubesinden Kemal. Bir paket sigaraya tavladım.

- Neyin var senin? Hasta mısın?
- Hayır değilim.

- Eeee. Bu havada niye palto giydin hmm?
- Hastayım hocam. Üşüyorum.

- Geçmiş olsun. Bana kül yutturacak talebenin benim dersimde kopya çekenin alnını karışlarım. Kıpırdama!

- [???] kaldır ayağını.

- Yahu, Güdük, kopyayı ders yazmışsın, >£#$'^+^' ?
- Hehehe. Şşşşt hoca bakıyor.

- Eşoğleşek!

- Aferim. Bakın ne güzel yazıyorsunuz. Demek çalışınca oluyor.
- Çok çalıştık hocam. Hiç uyumadık. Değil mi.

- Sen ne yapıyorsun orada?
- Elim mürekkeplendi de hocam.

- Son soruyu yazdım, alın.

- Sigara içiyor aşağıda.

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Sen !
- Ben mi hocam?

- Evet sen! Kaldır ellerini! Kıpırdama! Bir şey yuttun sen!

- Evet efendim, yuttum, şeker.

- Hocam! Afedersiniz, rahatsız ettim.
- Ooo hoş geldiniz Mahmut Bey.

- Yazılı yoklama yapıyorsunuz galiba.
- Eveeet. Kıpırdamayın!

- Alışmışlar başka derslerde kopya çekmeye. Ama ben adama göz açtırmam.

- Otuz yıllık meslek hayatımda bir talebe bile kopya çekemedi daha.

- Hatlerine ne düşmüş. Kıpırdamayın!

- Hocam. Müsadenizle iyi çalışmalar.

- Teşekkür ederim. Benim dersimde kopya çekenin alnını karışlarım!

(Hababam sınıfı slow müzik)

- Mmmmm, fasülye de çok güzel olmuş.
- Hocam, biz yemek yiyemeyecek miyiz?

- Ben size kopya çekmeyin demiştim.
- Efendim, bir insan acaba kaç gün aç kalabilir.

- Sanırım üç gün.
- Güzel, öyleyse Güdük yarın ölür. Hehehe.

- Ah Mahmut Bey, başka ceza bulamadınız mı. Ölecekler açlıktan. Nolur kopya çektilerse. Affediverin.

- Sen bu işe karışma. Af yok. Onlar suçlarını biliyorlar.

- Açlıktan gözüm kararıyor hocam.
- Sık dişini oğlum, açlık iyidir. FAzla kilolarını atarsın.

(su sesi)

- Suyla karın doyar mı be?
- Çok içmeyin, aç karna ishal olursunuz.

- Bu Mahmut Hoca anamızı ağlatacak bizim.

(müzik)
- Ne o Tulum, yüzünden düşen bin parça?

- Çok fenayım, açlıktan seni bile yiyebilirim.
- Sen merak etme. Ben Hafize Anayı kandırır, bir şeyler bulurum şimdi.

- Lan Domdom. Kıs azıcık sesini
- Ulan Kikirik, müzik ruhun gıdasıdır, dinle de karnın doysun.

(müzik)

- Ne yiyorsun Şaban?
- Cevizli sucuk leblebi. Pek de güzelmiş canım. Babam göndermiş.

- Biraz versene lan.
- Olmaz. Avucunu yala.

- Görürsün sen.

- Al. Bir tencere pilav. Hepiniz afiyetle yiyin.
- Sen anaların bir tanesisin. Ver bir yanak bakayım.

- Iııııh! Hadi akşam akşam abdestimi bozma bakayım. Hihihihih.

- Hayrola Ferit. Ben size akşamları yemek yemeyin demedim mi? Midenize yazık oğlum.

- Bu saatte yemek yenir mi hiç? Ver o tencereyi bana bakayım.

- Ferit. Ferit kalk. Hadi be.
- Uyudu mu?

- He uyudu. Görsün o inek. Bak ne oyun edeceğiz şimdi ona. Hehehe.

- Siz uyumadınız mı?
- Açlıktan kıvranıyoruz.

- İneğin leblebilerini araklamadan uyuyamayız.
- Araklayın araklayın.

- Uyuyor değil mi?
- [???] zıbardı inek.

- Şşşşşşşşş.
- Hadi benim yavrum.
- Çişşşşşşşş

- Hadi benim yavrum.. hadi benim buzağım..
- Çişşşşşş

- Şşşşşşşş

(leblebiler tencereye düşüyor)

(su sesi)

- çişşşşşşş
- hadi benim ineğim

- çişşşşşşşşşşş
- şşşşşşşşşşşşş

- ineğin malı deniz, yemeyen domuz.
- aman da tazeymiş, gözlerim açıldı, al sen de ye.

-Çişşşşş. hadi ineğim çişşşşşş.

- Tamamdır. Hehehehehe.

- Hop dedik!
- Biraz da bize ver oğlum.

- İyi be, dükkan mı açtık burada? Az ye de kendine bir macun al.

- Amaaan bozulma be. Yemedik ya macununu. Al.

- Hadi oğlum bir saattir musluk başındasın.
- Traş oluyoruz.

- Traş hafta sonu olunur.

- Hey çocuklar, gelene bakın.
- HAHAHAHAHAHA

- Neye gülüyorsunuz lan sabah sabah, zaten afyonum patlamamış.

- Çok güzelsin hayatım.
- Dudaklarını neyle boyuyorsun ha?

(kahkahalar) - Ulan sen aynaya baksana (kahkahalar)

- Vay anasını. Hangi o!'£>#££>££#> yaptı bunu?

- Günaydın Şabancığım.
- Günaydın.

- Kalksana be, kahvaltı saati geldi.
- CAnım istemiyor. Hastayım galiba. Bir kırgınlık hissediyorum.

- Ateşim var.
- Hasta olmuş, ateşi varmış ineğin.

- Dur bakayım. Vah vah vaaah. Dur aç aç. Üf. uuuu amma terlemişsin. Yatağı sırısıklam etmişsin.

- Açma yorganı lan üşüyom. (gülüşmeler)

- Şşşş Mahmut Hoca geliyor.
- Ne o bu saat oldu hala inmediniz kahvaltıya.

- Maşallah küçük bey hala yatıyorlar.
- Hocam kalkamıyom.

- Neden?
- Gece şey olmuş da.

- Yaaa. Ne var bunda bu kadar büyütülecek? İlk defa mı oluyor?

- İlk defa oluyor efendim. Altıma kaçırmışım da.

- Neee? Bu yaşta çişini mi yaptın?

- Evet. (kahkahalar)

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Yavaş ye oğlum boğulacaksın.
- Boğulmam.

- Akşamki açlığın acısını çıkarıyor hocam. Hehehe.

- Doğru. Ama siz bu kafayla giderseniz daha çok aç kalacaksınız.

- Siz de çok sertsiniz ama hocam.

- Öyle miyim?
- Hem de nasıl.

- Hocam, kızmazsanız bir şey soracağım.
- Sor bakalım.

- Siz neden geceleri okulda kalıyorsunuz hocam?

- İşinize gelmiyor değil mi?
- Mmm. Pek gelmiyor.

- Sizin eviniz yok mu hocam?

- Yok.
- Afedersiniz hocam. Evli falan da değil misiniz?

- Değilim. Ne evlenmeye ne de çoluk çocuk sahibi olmaya fırsat bulamadım.

- Neden efendim?
- Bütün ömrümü siz ve sizin gibileri adam edebilmek için harcadım da ondan.

- Üstelik iyi mi yaptım kötü mü yaptım, ben bile bilmiyorum. Hadi afiyet olsun.

- Ne leblebi be, hepsi birer fındık gibi.
- Enayi leblebisi diye işte buna derler.

- Alsana Şaban, bu leblebiler Güdüğün. Dolabına saklamış namussuz. Akşam yürüttük

- Dolaba saklamış haa? Kalleş. Ben de gözünün önünde yiyeyim >£#>£#!

(kahkahalar)

- Oh be, enayi leblebisi yemek de pek güzel oluyormuş. Sen de mi enayinin birinden yiyon?

- Yok. ineğin birinden yürüttüm (kahkahalar)

- Bu yıl liseler arası bilgi yarışmasında bize kız lisesi düşmüş.

- Kızlar mı?
- Kızlar geliyor abi.

- Şansa bak be, yaşadık.
- Nah yaşadık, Mahmut Hoca Fen sınıfından seçmiş bu seneki yarışmacıları yaa..

- Olmaz öyle şey ya.
- Hasta mısın sen be? Her yıl biz katılıyoruz yarışmaya.

- Yeni icat mı çıkarıyor Mahmut Hoca ya?
- Allah Allah, bana niye kızıyorsunuz ulan, Mahmut Hoca'ya çatın siz.

- Çocuklar, buraya geliyorlar.
(Vahşi Batı müziği)

- Nolacak şimdi?

- Mahmut Hoca yaktı bizi.

- Tebrik ederiz, bilgi yarışmasına katılıyormuşsunuz.

- Yok canım, öyle bir hata yapacaklarını sanmıyorum.
- Hahaha

- Yapmazlar abisi akıllı çocuklardır onlar, dimi? Ah sizi siziiii

- Aruz vezninin şiirimizdeki en güzel örneklerinden biri de üstat Yahya Kemal'in Sessiz Gemisi'dir.

- Artık demir almak günü gelmişse zamandan... Mefaulü mefaulü mefaulü.. feulü. Söyleyin bakalım.

- Mefulü. Mefailü. Mefailü. Feilü.

- Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
- (Ferit gülüyor)

- Ferit!
- Evet hocam?

- Ne yapıyorsun orada? Oku Yahya Kemal'in Sessiz Gemisini.

- Yanlışınız var hocam. Sessiz Gemiyi Hümeyra okuyor. (gülüşmeler)

- Yahya Kemal diye bir şarkıcı yok. (kahkahalar)

- Allah cezanı versin eşek herif. Otur. Sen oku Necmi.

- Okuyum hocam. Birçooook gideeen, memnun kiii yerindeeen, çook seneler geçti, çook seneler geçti, dönen yok...

- Terbiyesiz herif. Burası meyhane mi? Otur!

- Beter !'^>£#>£>
- Şaban! Ne söyleniyorsun orada? Kalk sen oku.

- Ne okuyacağım?
- Mefulü mefaulü mefulü.

- Mefulü. Mefailü. AH! Kefalüfü. Kaşınıyom. Mefulü. Sırtımda bir şey var ulan. Ah failuttün. £##$>£#

- Bir şey yapacağım AH. Bu güdüğün. Ah mefakilün. Failüttün. Ne yaptınız ulan sırtıma?

- Zararsızdır.
- Zararsızdır.. Ah...

- Akrep.
- Akrep... Sırtımda akrep var hocam!

- Ne? Akrep mı? Çıkar üstündekileri! Soyun! Soyun!

- Ah. Soktu. Soktu galiba hocam. Ay. Ölüyorum hocam.

- Bırak mefulüyü de soyun evladım. Yardım edin şuna.

- At sineğiymiş bu hocam.
- Bakayım.

- At sineği değil be. İnek sineği (kahkahalar)

- Bu ne iş be? Ağzımızın tadıyla bir sigara bile içemez olduk.
- Korkmayın oğlum.

- Kikirik kapıda herkete.

- Oğlum, Kikirik.
- Hop dedik.

- Ne yapıyorsun lan burada?
- Herketedeyiz oğlum.

- Çeneyi bırak uyuma orada. Korkudan neredeyse [???] düşeceğiz.

- Ben de üstüne sifonu çeker kurtulurum hehehehe.

- Vay, sınıfımızın en çapkın erkeği.
- Vahşi erkeğim benim.

- Şurada sigaramı içip mektup okuyacağım, rahatsız edilmek istemiyom, anlaşıldı mı?

- Sevgilimden mektup var da (kahkahalar)

- Çocuklar, Mahmut Hoca geliyor, sigaranızı atın.

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

(kapıyı tıklıyor) - Çık dışarıya, napıyorsun orada?

- Bana bak Güdük, bırak bu Kel Mahmut numaralarını. Çıkarsam ananı...

- Efendiii... efendiii. Söndür o sigarayı ben size sigara içilmeyecek demedim mi.

- Ulan >£#!'^! o numarayı bir kere yutarız. Bırak da ağzımın tadıyla mektubumu okuyayım şurada.

- Çık dışarı diyorum söndür o sigarayı. Herifteki keyfe bak. Utanmaz.

- Utanmaz sensin. Ulan Güdük, kaşındın... Hiiii!

- Mahmut Hoca...

- Oturun.

- Bu çocuklar bana geldiler, hocam biz bilgi yarışına katılmak istemiyoruz dediler.

- Çok sıkıştırdım ağızlarından laf almak için ama bir şey söyletemedim.

- Anlaşılan arkadaşlarınızı tehtit etmişsiniz. Şimdi karşınızda bir kere daha soruyorum.

- Bunlar sizi tehtit etti mi oğlum.

- Etmediler hocam.

- Bu çocuklar katılacak bilgi yarışmasına. Baskı yapmaya kalkmayın bu sefer canınızı fena yakarım.

- Bana bakın. Saat tam 5te vapur iskelesinde buluşacağız. Tamam mı?
- Tamam.

- Gazanız mübarek olsun arkadaşlar.
- Sağol.

- Öyle bir kuruyacağız ki, Hababam Sınıfına layık olsun

- Mahmut Hoca görsün bakalım Hababam sınıfını (kahkahalar)

- Dikkat! HAzır ol! İleri marş!

Dağ başını duman aaalmış, gümüş dere durmaz akar.

Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim...

- Dikkat! Dur!
- Hayrola, nereye gidiyorsunuz böyle?

- Aç kapıyı Veysel efendi, Mahmut Hocanın emriyle Uganda Cumhur Başkanını karşılamaya gidiyoruz.

- Başüstüne. Resmi geçitte ayaklarınızı iyi vurun çocuklar, göreyim sizi.

- Hazırol! uygunadım marş!

Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar, lay lalay lay lay lay... Sesimizi, yer gök su dinlesin..

Sert adımlarla her yer inlesin.

-Oturun oturun. EeeE? Bakıyorum artık hiç sesiniz çıkmıyor. Hehehe.

- Eeee, ne demişler, dinsizin hakkından imansız gelir demişler. Nasıl yola getirdi Mahmut Bey sizi.

- Allah razı olsun Mahmut Bey, şu Hababam sınıfını muma çevirdiniz.

- Aman efendim naptım ki?

- Daha napacaksın? Baksana şu sessizliğe. Sanki okulda değiller.

- Sayenizde başımızı dinledik. Eskiden böyle çıt çıkarmadan otururlar mıydı hiç?

- Iıı Mahmut Bey, galiba Hababam sınıfı yerinde yok.

- Anlamadım.

- Vallahi sıraları elimle yokladım, kimseyi bulamadım

- Hoş geldiniz aslanlar. Nasıl, güzel yürüdünüz mü?
- Mahmut Hoca bizi sormadı mı?

- Yok, siz çocukları bilmem şu cumhuru nereye karşılamaya göndermişsiniz dedim, evet ben gönderdim dedi.

- Neden bizi karşılamaya gelmedi?
- Mahmut Hocanın yeni bir numarasıyla karşı karşıyayız sıkı durun.

- Çok ayıp etti, teesüf ederim. (kahkahalar)

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Bana bakın Mahmut Hoca merdivenlerde.

- Hoş geldiniz. Uganda Cumhur başkanını gördünüz mü çocuklar? Nasıl? İyi mi?

- Size selamı var efendim.
- Teşekkür ederim.

- Bugün bol bol hava alıp eğlendiniz. Tabi bunun bir de cezası olacak.

- Bu haftasonu hepiniz izinsizsiniz.

- Şu hale bak. Bütün insanlar geziyorlar.

- Ah şu vapurda ben de olsaydım be.
- Ver lan şu dürbünü.

- Bak, eloğlu sevgilisiyle tur atıyor.

- Millet Kadıköylere taşınıyor, biz burada pinekliyoruz.
- Şansa bak be.

- Şimdi takmışsın kızı koluna, dolaşıyorsun.

- Ben diskoteğe gidecektim, Osman üç kızla gelecekti. Şimdi sap gibi kalmıştır.

- Geçen hafta bu saatte Ada'ya gidiyordum.

- Hiçbir şeye değil, maça yanıyorum.

- Hain kadın, neden beni Taksim'de üç saat beklettin?
- ne yazıyorsun lan inek?

- Sevgilime mektup yazıyorum (gülüşmeler)

- Hayrola damat, sabah sabah.
- Bugün mutlaka tüymem lazım. Kızcağız meraktan çatlar.

- Benim de sigarasızlıktan başım çatlıyor.

- Aaaa saat dokuz oldu, hala miskinler gibi yatıyorsunuz. Hadi kalkın kahvaltıya, hadi.

- Yemek yemiyoruz Hafize Anne.
- Açlıktan öleceğiz.

- Mahmut Hoca da kurtulur bizden böylece.

- Allah korusun ne biçim söz.
- Sigaramız yok, yemekten sonra sigara içmezsek ölürüz.

- Onun için yemiyoruz.
- Bize sigara bulursan yeriz.

- İçmezsek ölürüz.
- Aaaa yüreğime indirecek bunlar.

- Peki peki, gider alırım.

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Sen Hafize Anamız kulunu ya bir cihanda aziz eyle yarabbi!
- Amin!

- Müdür muavinimiz hain Kel Mahmutun şerrinden bizi koru, tez zamanda başımızdan def eyle yarabbi
- Amin

- Hain Kelin ruhu için çeeek
- Çeeek, ciğerlerimiz bayram etsin.

- Ulan farelere döndürdü bizi Kel bee.
- Yavaş olun ulan, enselenicez.

- Bizi bu tavan arasında >£#!'!' enselerler. (kahkahalar)

- Bir de okulu yaksaydınız görürdünüz. İçmeyeceksiniz bu mereti demedim mi size?

- Tiryakisiyiz hocam. Ne yapalım?
- Alışmışız bir kere hocam.

- Yaa, alışmışlar bir kere. Hihihihih.

- İçmeyince sinir krizleri geçiriyorum hocam.

- Kolayı var oğlum, tımarhaneye yatırırız seni.

- Siz bu Güdüğü tımarhaneye yatırırsanız ben de sigarayı bırakırım hocam, söz.
- Hihihihihihih.

- Kim getirdi size bu sigaraları?

- Kim getirdi diyorum?

- Ben onu bulurum.

- Ferit nerede çocuklar?

- Size bir şey sordum.
- Hasta. Yatıyor.

- Hasta ya. Yemeğini yukarı çıkardım ama yemedi. Ateşi vardı.

- Yaaaaa. Hasta ha. Sizler de mi hastasınız?

- Hocanızla konuşmuyorsunuz demek? NE yaptım size çocuklar?

- OKuldan kaçtınız, hem de alay edercesine. Aferim mi diyecektim?

- Düşman gibi bakmayın bana. Ömrüm boyunca öğrencilerim hep böyle baktılar yüzüme alışığım

- Bense onlara sadece güzel şeyler öğretmeye, doğru yolu göstermeye çalıştım

- Ama arkama baktığım zaman pek de başarılı olmadığımı görüyorum

- Koca bir ömrü Anadolu'nun o köşesinden bu köşesine sürülmekle tükettim

- Ne zaman bir öğrenciye hatası için ceza versem karşımda ya anlayışsız bir veli

- ya da bana çok ileri gittiğimi söyleyen bir idare adamı gördüm.

- oysa benim istediğim o çocukların sorumluluk duygusu öğrenmeleri, ve görevlerini yapmalarıydı

- Mutlu olmam için bu bana yeterdi. Ama olmadı.

- Hayatımı bir hiç uğruna ziyan ettim. Bu yaştan sonra da yanıldığımı itiraf etmek zor geliyor.

- Ömrümün geri kalan günlerinde de gene eskisi gibi öğrencilerime, yani sizlere doğruyu, güzeli öğretmeye çalışarak geçireceğim.

- Hiç ümidim olmasa da.

- Niye kaçtın oğlum? Şu haline bak. Gören köpekler parçaladı sanacak.

- Neden kaçtın? SAnırım önemli bir sebebi var.

- Evet hocam.

- Söyle öyleyse.

- Söyleyemem.

- söylersen affederim seni.
- anlıyorum ama olmaz hocam.

- pekihala. benden günah gitti. Yıl sonuna kadar izinsizsin. Cumartesi Pazar günleri bana arkadaşlık edersin.

- Gene kaçarım hocam, mecburum.
- Ben de seni kaçırmamaya mecburum oğlum.

- Aman pek de güzelleşmiş

- Ver len. Canını seveyim senin.

- Ferit. Bu sana hiç benzemiyor be.
- Annesine çekmiş oğlum.

- Hehe. Ne kadar da büyümüş görmeyeli.
- 5 aylık oldu.

- Şimdi bu çocuk senin mi? Hehehe.
- Kimin olacak, tabi benim.

- Yazık kıza be, hadi bir kaza olmuş, bunun gibi bir !'^>£# evlenmiş.

- Allah cezanı vermesin.
- Bir de çocuk yapılır mı ya?

- Anlamadığın şeylere burnunu sokma inek.
- Baban çocuğu bilmiyor değil mi?

- Ne çocuğu oğlum, daha evli olduğumu bile bilmiyor.

- Dikkat! Komutan geldi!
- Oturun yerlerinize. Kaldırın kitapları. Kağıt çıkarın. Yazılı yoklama yapacağım.

- Hocam, biz gerekirse bu vatan için canımızı seve seve veririz.

- Biz ki, Gazi Osman Paşalardan..
- [???]lerden...
- Zeytinburnundan Adalardan Modalardan gelmiş bir neslin evlatlarıyız.

- Biz ki burnundan gelmiş bir neslin
- ağla ulan, ağla..

- Burun.. burnuna... burnundan...

- Hiç boşuna uğraşmayın. Yazılı yapacağım. Çıkarın kağıtları.

- Biz öyle bir nesiliz ki... böyle bir nesil görülmemiştir hocam.

- Sus. Başlatma nesline. Çatlasanız vazgeçmem yazılıdan. Mahmut Hocaya söz verdim.

- Çıkarın kağıtları.

- Bu sene bahar erken geldi.
- Bundan sonra jimnastik derslerini bahçede yaparız.

- Çok iyi olur hocam.

- Bu ne kılık Hafize Hanım?
- Ne olacak, çocukların müsameresi varmış.

- Sana ne müsamere varsa?
- Aaaa kadın bulamamışlar, beni oynatıyorlar. Hihihih.

- Ne oyunuymuş bu?
- Tarihi oyun.

- Yaaaa? Sen necisin?
- Dördüncü Kel Mahmut'un karısıyım.

- Devletluuu padişahımız efendimiz Kel Mahmut Hazretleri buyurmuşlar ki...

- Hayırdır inşallah, ne buyurmuşlar?

- Her kim ki ortalık yerde tütün içer, hemen boynuna var... (kahkahalar)

- Padişahımız efendimiz halt etmişler. İçin efendim için.

- Bu ne hal bekarlar, siz sıkılmaz allanmaz mısınız?

- Benim gibi virayetli bir Kel Mahmut Padişahın huzurunda tütün içersün.

- Kızdırmayın kelimi haaa. Abdesthane deliğine de girseniz, tavan arasına da saklansanız, yakalarum.

- Hayrola çocuklar?
- Efendim, yılsonu müşameresine hazırlanıyoruz.

- O elinizdeki sigaralar ne oluyor?
- Hocam hani tarihte bir padişah var..

- ..sigarayı yasaklamış ya, işte onu temsil ediyoruz.

- Anlaşıldı. Padişah sen misin?
- Evet. Dördüncü Kel Mahmutum ben. hehehe.

- Tarihi bir temsil hazırlamanız hoşuma gitti. Yalnız Osmanlılarda dördüncü Mahmut diye bir Padişah yoktur.

- Sigarayı yasaklayan dördüncü Murattır. Üstelik dördüncü Murat kel de değildir.

- Tamam mı? Anlaştık mı?

- Şimdiii.. Tarihi malumatınızı bir yoklayalım. Çıkarın kağıtları.

- Soru 1. Dördüncü Murat Devri.

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Nereye atıyorsun ulan?
- İnek? inek? bir kız geldi, seni soruyor.

- Kız mı geldi dedin? Dalga geçme!
- Vallaha, seni bekliyor.

- Nerede?
- Arka bahçeye sakladık. Taksimde beklemiş, sen gitmeyince hasretine dayanamayıp buraya gelmiş.

- Çabuk beni sevgilime götür.
- Yürü.

- Nerede ulan benim sevgilim?
- Arkamızda saklanıyor.

- Çekilin ulan kızın başından. Sevgilimle beni yalnız bırakın.

- Haklı çocuklar, sevgilisiyle baş başa bırakın (kahkahalar)

- İran üzerine iki sefer yaptı. Dikkatli yazın ha. Birincisi olan Revan Seferi ile Doğu Anadolu'ya..

- İkinci Bağdat Seferiyle...
- Damat oğlum. Kelime kelime yazdırıyorsun ama, bunu Mahmut hoca çakmaz mı?

- Çakarsa çaksın daha iyi ya. İspat edemez, kudurur.

- Peki bu yazdıklarımızı asıl yazılı kağıdıyla nasıl değiştireceksin?

- Orasını bana bırak sen.

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Güm güm güm pat pat pat. Güm güm güm pat pat pat.

- Bana bakın, yarışma bitene kadar uslu uslu oturun tamam mı. Sonra gelir çözeriz.

- A'dan K'ya kadar bende.
- A'dan Z'ye kadar da bende.

- Çuvallamayalım ha.
- Bu ne gürültü, yukarıda şenlik var.

- Bizi buraya tıktılar, yukarıda dalgalarını geçiyorlar.

- Şşş başlıyor.

- Hazır mısınız?
- Hazırız hazırız.

- Değerli öğretmenler ve sevgili öğrenciler (alkışlar)

- Sssssss...

- Her sene yapılan liseler arası bilgi yarışmasına hoş geldiniz.

- Kız lisesi yarışma ekibini sahneye davet ediyorum (alkışlar)

- Şimdi de erkek lisesi ekibini davet ediyorum. (alkışlar)

- HABABAM, GÜM GÜM GÜM, HABABAM, GÜM GÜM GÜM, HABABAM, GÜM GÜM GÜM, HABABAM, GÜM GÜM GÜM, HABABAM...

(alkışlar)

- Yarışmanın şartlarını biliyorsunuz tabi.
- Biliyoruz efendim.

- Biz de biliyoruz 'efeeenim'

- Yarışmaya başlıyoruz. Önce erkek lisesinin sorusu, 20 puan değerinde.

- İbrahim Müteferrika kimdir, ne yapmıştır? 30 saniyeniz var.

- İ sende, bulsana!

- İbrahim Müteferrika ...
- (domdom aynı anda mikrofona konuşuyor) İbrahim Müteferrika türk basımının kurucusudur, ilk maatbayı getiren odur. TAMAM.

- İbrahim Müteferrika ilk Türk matbaacısıdır.
- Matbaayı ilk o getirmiştir.

- Yalovada bir de kağıt fabrikası kurmuştur, öte yandan Türklere sığınmak isteyen macar kralı Rakoçi'nin tercümanlığını yapmıştır.

- Açıklamanız yeterlidir, 20 puan aldınız. (alkışlar)

- Daha fazla bilgi edinmek isteyenler tarihi Osmani Mecmuası'nın üçüncü cüzzünün 1912. sayfasına bakabilirler.

-BASTIR HABABAM, BASTIR HABABAM, BASTIR HABABAM...

- Şimdi de kız lisesinin sorusunu okuyorum.

- Üff, amma da vınlıyor bu melet be.
- Kızların sesi cıtlaktır da ondan. Hehehe.

- Kızlar güzel mi acaba.
- Sanmam.

- Bilemediler, hazır olun!
- Hihihihihihih.

- Bir mil kaç metredir?
- M harfi bende!

- Bir mil 1609 metredir.
- Hehee.

- HABABAM, GÜM GÜM GÜM, HABABAM, GÜM GÜM GÜM.

- Ayrıca bir mil 5280 ayak, bir mil karede 2590 kilometre karedir efendim.

- O soru bitti.
- Fazla bilgi göz çıkarmaz efendim.

- HABABAM, GÜM GÜM GÜM, HABABAM, GÜM GÜM GÜM, HABABAM, GÜM GÜM GÜM...

- Suudi Arabistan'ın başkenti neresidir?

- Mekke.
- Yanlış. Doğru cevap Riyad'dır. Sizin sorunuz..

- X.Ray ışınlarının diğer adı nedir? Kim tarafından bulunmuştur?

- (kısık sesle) Konuş ulan domdom, bir şey duyulmuyor!
- Duymadım, bir şey mi söylediniz?

- Iııı hayır!
- (kısık sesle) ses iyice gitti abiciğim, ben bir şey duymuyorum.

- İdare et inek.
- Efendim röntgen, insanın içini gösteren bir alettir. Bir de röntgencilik vardır tabi.

- Öööö röntgen... öö bol miktarda röntgenci vardır. Hehehe.

- Vaktiniz doldu, bilemediniz.
- Napalım, sağlık olsun.

- Sema nedir?
- Mevlevi dervişlerin dönerek yaptıkları ayindir.

- Doğru (alkışlar)

- Zaire Cumhurbaşkanı kimdir?

- Ne yüzüme bakıyorsunuz ulan? Zaire'nin Cumhurbaşkanı ben miyim?
- Iıı Zaire'nin cumhurbaşkanı.. Memet Ali Kley'dir.

- Kley.. e.evet.
- Yanlış. Sizin sorunuz.

- (kısık sesle) Uyuyor musunuz lan, fena çuvallıyoruz!

- Penisilini kim bulmuştur? Iı ve hangi hastalıkların tedavisinde kullanılır?

- Sen bir şey duyuyor musun?
- Yoo.

- A aaa, mahvolduk, şiştik!
- Moralini bozma, tamir et şunu.

- Kontrol kalemini nereye koydunuz lan?
- Mahmut Hoca!

- Mahmut Hoca!
- Çekilin oradan. Bir de ben bakayım şuna.

- Lindbergh iki kişilik bir uçakla ilk defa atlantiği aşmıştır.
- Doğru. Böylece puanınız 130'a yükseliyor (alkışlar)

- Glikoz nedir?
- Glikoz dediniz değil mi?

- Glikoz mu dediniz?

- Tamam hocam!
- Çalıştı! Hihihihihih.

- Hipnotizma insanları telkinde uyutma sanatıdır.
- Doğru.

- Oraya bir 10 puan daha yazmanızı rica edeceğim.

- BASTIR HABABAM, BASTIR HABABAM, BASTIR HABABAM...

- Tezahürat istemez canım, teveccühlerinize layık olmaya çalışıyoruz.

- Bana bakın, Mahmut Hoca yerinde yok, dikkatli olun.
- Olur, merak etme, sen işine bak.

- Böylece erkek lisesi grubunun birincisi oldu, kutlarım.

- Oturun. Günaydın.
- Günaydın hocam.

- Bilgi yarışmasında gösterdiğiniz yüksek sahtekarlık ve zorbalıktan dolayı sizi tebrik ederim.

- Biz de sizi tebrik ederiz hocam, aleti tamir ettiğiniz için.

- Ben onu okulun şerefini kurtarmak için yaptım. Size uymak için değil.

- Müdür Bey'e de şimdilik bir şey söylemedim.
- Söyleseniz de bir şey farketmez ki hocam.

- O bizi kovamaz.
- Adam başı 9000 liradan yılda 235.000 lira ediyoruz biz.

- Bu bahsı kapayalım. Yaptığınızın cezasına gelinceee.. hepiniz yıl sonuna kadar izinsizsiniz.

- Böylece hafta sonlarında Feritle beni yalnız bırakmamış olursunuz.

- Hahahahahaha.
- Gelelim geçen gün yaptığım yazılı imtihanaaa...

- Okudunuz mu hocam?
- Okudum.

- Sanırım kağıtları değiştirmişsiniz. Amaaa yakalanmadığınıza göre imtihan geçerlidir.

- Bütün sınıfa 10 verdim.
- Sağolun hocam.

- Yalnız Şaban'a 2 verdim.
- Niye hocam? Ben de kitabı aynen yazdım?

- Ama dört virgül atlamışsın.

- (şarkı söylüyor) Olmaz böyle şeyyy, yoksa rüya mıı.. Tam mutlu...
- Hafize Hanım?

- Bu odanın anahtarı bir tek sende var değil mi?
- Evet efendim.

- Bundan sonra bende duracak. Anlaşıldı mı?
- Baş üstüne muavin bey.

- Böylece yazılı kağıtlarını bir daha değiştiremezsin.
- Vallaha muavin bey...

- Sus! Sus yemin etme. Senin yaptığını biliyorum. Sigaraları da sen getirdin onlara.

- Bu çocuklara ne kadar kötülük ettiğinin farkında mısın?

- Bir daha yapmam efendim. Tövbeler olsun. Ellerim kırılaydı da uymayaydım onlara.

- Kovarım seni bu okuldan!
- Elini ayağını öpeyim muavin bey, beni evlatlarımdan ayırma. Ben onlarsız yapamam.

- Söz veriyorum, bir daha yanlarına bile yaklaşmayacağım.. ühüü...

- Sana üzülerek bildirmek zorundayım oğlum. Baban bir mektup göndermiş. İşlerinin çok bozulduğunu yazıyor.

- Yani babam okul taksidini göndermedi mi müdür bey?
- Evet.

- Aslında seni yıl sonuna kadar idare ederdim ama, zaten işler kesat.

- Peki nolucak müdür bey?
- Okulu yarın terk edeceksin.

(Hababam sınıfı slow müzik)

- Demek 1 ay paramız gelmese kapı dışarı edecek patron bizi.

- Babam da BİR gün geciktirmez taksidi, ne olur postada falan takılsa da kovulsak.

- Okuyan adamı kovarlar. Senin benim gibileri de zorla okuturlar.

- Ne o ulan hemen toparlanmaya başladın? >£#>£#!'!^ mu var? Acelen ne?

- Patron yarın okulu terk et dedi.

- Boş veeer, kurtuluyorsun.
- Keşke bizim de son gecemiz olsaydı.

- Ben daha çok sizlerden ayrılacağım için üzülüyorum.

- Bütün param bu. Helal olsun boncuğuma.

- 608 lira 75 kuruş etti.
- Yuh olsun bize be. Koca Hababam sınıfının cebinden çıkan paraya bak.

- Kafan her türlü itliğe işler. Konuşsana Güdük Efendi.
- Durdu >£#!'^!' kafası durdu!

- Çocuklar, ben bir yol buldum. Para çalacağız.
- Hay aklını bin yaşa.

- Hababam sınıfı para çalıyor, var mı ötesi?

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Şimdi de eşkiyalığa mı başladınız? Gösteririm ben size haraç nasıl alınırmış.

- Gangster bozuntuları. Söyleyin. Niçin yaptınız bunu?

- Keyfimizden yapmadık hocam.
- Yaaa? Vah vah. Keyfinizden yapmadınız demek. Üzüldüm doğrusu.

- Paraya ihtiyacınız vardı, desenize. Söyleyin, niçin yaptınız bunu???

- Sebebini söyleyemeyiz hocam

- Duydunuz mu olanları Mahmut Bey?
- Evet müdür bey, ben de şimdi o konuda soruşturma yapıyordum.

- Bunun da zorla 100 lirasını almışlar, vermek istemediği için de dövmüşler.

- Sözde arkadaşlarının okul taksidini tamamlamak istiyorlarmış.

- Anlamadım.
(Hababam sınıfı slow müzik)

- Mesele anlaşıldı müdür bey, gerisini siz bana bırakın.

- Şu serserileri bir güzel benzetin Mahmut Bey. Okul içinde adam dövmek, soygunculuk yapmak nasıl olurmuş, anlasınlar.

- Sen de dışarıda bekle bakayım.

- Okuldan ayrılacak arkadaşınız için topluyordunuz parayı demek.

- Neden bana söylemediniz?
- Arkadaşımızın gururunu kırmak istemedik hocam.

- Yaa?

- Yüzünüz gülsün biraz ulan. Cenazede gibi ne somurtup duruyorsunuz?

- Zorla gülünür mü !'^1>£#>?

- Sen bize söyleyeceğine kendin gülsene biraz.

- Ah. Ah. Seni böyle mi yolcu edecektik evlat? Diplomasını almaya şurada ne kalmıştı?

- Boncuk nerede?
- Mahmut hocanın elini öpmeye gitti.

- Neredeyse gelir.

- Eee boncuk, hadi güle güle.
- Gitmiyorum ki!

- Gitmiyor musun?
- Yooo, Mahmut Hoca taksidimi ödemiş!

- Mahmut Hoca mı?

- Gel bakalım.

- Hayrola Ferit?
- Hocam, boncuğa yaptığınız yardım için arkadaşlar adına teşekkür etmeye geldim. Sağolun.

- Tamam, tamam. Peki.

- Hocam?

- Gene ne var?

- Bir kız var hocam.

- Biliyorum. Duvarlara tırmanmandan belliydi.

- Öylesi değil hocam. Ben evliyim.
- Ne? Evli misin?

- Evet. Üstelik ailem bile bilmiyor. Babam duysa reddeder.

- Öyleyse bana niye söyledin?
- Bilmem. Anlayacağınızı sandım.

- Anladım. Kızın ailesi biliyor mu?
- Onun kimsesi yok hocam.

- Neyle geçiniyor?
- Bir şirkette çalışıyor. Bir de kadın bulduk, gündüzleri çocuğa o bakıyor.

- Çocuğa mı dedin???
- Evet hocam. Bir de kızım var. 5 aylık.

- Demek bir de çocuğun var. Naptın oğlum?
- Sevdim hocam.

- Peki. Bu gün izinlisin.
- İstemem. İzin almak için anlatmadım bunları size.

- Bana karşı mı geliyorsun?

- Çilli bom bom bom. Çilli bom bom bom.
- Aaah şimdi, yarın olmaz şimdi, hemen şimdi şimdi, yarın olmaz şimdi.

- Şimdiiii....
- Hahahahahaah

- ne gülüyorsunuz lan? Boşver arkadaş, ben karı kılığına girmem. Başlarım müsamerenize.

- Çok güzeldi be niye bozuluyorsun hemen?
- Bu Güdük niye güldü öyleyse?

- Bu herif bir şeye güldü mü işin içinde iş var demektir.

- Valla bir iş yok ulan, hoşuma gitti, ondan güldüm. (kahkahalar)

- Anlamam. Ben karı olmam. Çok hoşuna gittiyse sen benim karım ol.
- Çok ineksin be (kahkahalar)

- Damat, şuna bak ya.
- Bu sepette ne var?

- Yenge kuru köfte falan mı yolladı?
- Başlarım şimdi yengenin kuru köftesinden!

(bebek ağlama sesi)
- Çocuk sesi ulan bu!

- Çocuk mu?
- Ulan niye getirdin buraya?

- Karımın izmirde işi varmış. Mecburen getirdim.

- Hizmetçi yok muydu?
- Kaçmış sidikli karı. Parayı az bulmuş.

- O parayı bana ver, sana bile bakarım.
- Şakanın sırası mı inek?

- Üst kattakilere bırakamadınız mı?
- Bırakamadık. Çocukları kaba kulak olmuş.

- Hiç komşunuz yok muydu?
- YOK! ULAN YOK! Nereden olsun? >£#£!'^!'^!' ! Ne ahiret sorusu sorup duruyorsunuz adama?

- Çaresiz kalmasam getirir miydim bu belayı buraya?

- Karın kaç gün kalacak izmirde?
- 3.

(bebek ağlıyor)

- Aptal aptal bakmayın be, 3 gün bakacağız buna. Çaresiz.

- Niye ağlıyor Ferit bu?
- Ne bileyim ben.

- Aman canını seveyim senin! Gel bakayım, gel gel. Ağlama ağlama canııım ağlamaa.

- Verin şunu bana, aman canım, ne tatlı şeymiş bu.

- Siz benim kalbime indireceksiniz vallahi. Ölümüm sizin yüzünüzden olacak.
- Şşşş yavaş!

- Önemli bir şey olmasa seni yatağından kaldırır mıydık?
- Ne söyleyeceksiniz söyleyin ayol, şuracığa yığılıvereceğim! Ay!

- Sus Allah korusun!
- Öyle bir iş geldi ki başımıza, bildiğin gibi değil.

- Al işte, gör.
- Aaaa! Bu da ne? Tüh Allah cezanızı vermesin! Bunu da mı yapacaktınız ha?

- Kimden peydahladınız bu yavruyu? Ahlaksız utanmazlaaar!

- Sus be Hafize Ana. Benim derdim bana yeter zaten.
- Senin mi bu yoksa?

- Evet, benim kızım.

- Kim bilir hangi tazenin canını yaktın, azdın azdın da bunu peydahladın işte.

- Anacığım, bu bebek Ferit'in öz be öz nikahlı karısından.
- Nikahlı karısından mı? Sahi mi?

- Beni kandırmıyorsunuz değil mi?
- Sana el öptürmeye getirdim.

- Bırak numarayı, gece yarısı annesinin yanından alınıp da bir çocuk el öptürmeye getirilir mi hiç?

- Bunda bir iş var.
- Var ya. Anası izmire gitmiş.

- Vah yavrummm. Aaa, bunun altı ıslanmış. Pişik olur, sabaha kadar uyuyamaz vallahi. Abıdıbıdıbı.

- Elini, ayağını öpeyim bana yardım et. 3 gün burada saklayacağız bunu.

- Biz de elimizden geleni yaparız.
- Ben altını temizlerim. Aman da..

- Kimselere vermem onu. Korkmayın. Gül gibi bakarım da, saklarım da.

- eeee, 320 Ali Eraslan. Gel bakalım. Anlat. Felsefe ve toplum.
- Başüstüne hocam.

- (fısıltıyla) kaçıncı sayfada?
- (fısıltıyla) 28.

- Her insan bir toplum içinde doğar, büyür ve o toplumun bir ferdi olur.

- Filozof da toplumun bir ferdi olduğuna göre dinine bağlandığı hukuk ve ahlak kurallarının...

- ...belli bir parçasıdır. Bunun için..
- Ferit. Bak

- ...filozofun düşünce ürünü demek olan felsefesiyle içinde yetişmiş olduğu toplum arasında derin bir ilgi vardır...

- (Fısıltıyla) napayım? Müdür çağırdı. Dersten çıkmadan gelir, alırım.

- Niye durdun oğlum devam etsene.
- Bir dakka hocam. Yerini kaçı.. şey.. şaşırdım hocam.

- Hı.
- Filozofun düşünce ürünü demek olan felsefesiyle içinde yetişmiş olduğu ..

- Yavrum.
- Toplum, din, dil, örf, adet ve hukuk gibi sosyal kurumlardan oluşan...

- Aferin kitap gibi ezberlemişsin. Otur. 10.
- Sağolun hocam.

- 322 Ferit.
- Hocam, Ferit bugün gelmedi.

- Yaaa?
- 323 Şaban.

- Ben! Eeeevet hocam, geliyorum, buradayım.

- Hııı. Anlat bakalım, çocuklarda akıl ve ruh sağlığı.

- Efendim, çocuklar üç türlü büyür, bazıları evlerinde, bazıları yatakhanede, bazısı da sınıfta.

- Ağlayan bebeklere ıngaaa, ıngaaaaaaaa....
- Napıyorsun oğlum, deli misin be? Çocuk yuvasına çevirdin burayı.

(Hababam sınıfı neşeli müzik)

- Kolay gelsin çocuklar,
- Sağolun hocam
- Sağolun

- Akşam geliyorsunuz değil mi hocam?
- Geliyorum tabi.

- Hocam, çok iyi numaralarımız var.
- Yaaa? Şimdiden söylemeyin de eğlenelim. Kolayladınız mı?

- Hazır sayılır hocam.
- Hazır sayılır.

- Nolursunuz şunu birazcık da siz alın, kırk bin tane işim var.

- Ne kaşını gözünü oynatıyorsun ayol, hani siz de bakacaktınız. Alın şunu.

- Ver ben bakayım Hafize Hanım.
- Hiiii!

- Bu gecenin sürprizlerinden biri mi?

- Benim çocuğum efendim. Size söylemiştim.
- Neden annesinin yanında değil?

- Annesi İzmir'e gitti hocam. Hizmetçi de kaçtı. Bu benim başıma kaldı.

- Bırakacak kimsemiz yok, ne yapabilirdim.
- Kaç gündür okulda bu çocuk?

- Dünden beri.

- Annesi 2 gün sonra dönecek. İsterseniz ben çocuğu alıp gideyim hocam.

- Olmaz öyle şey.
- Düşündüm, okuldan kaçsam siz kızacaksınız. Çocuğu da bırakmama imkan yok.

- Doğru bir karar vermişsin oğlum. Senin yerinde kim olsa aynı şeyi yapardı. Çare yok.

- 2 gün okulda kalacak.

- Sayın müdürümüz, değerli öğretmenlerimiz, sevgili arkadaşlar (alkışlar)

- Koca bir ders yılını, acı tatlı anılarla birlikte bir ay sonra gerimizde bırakıyoruz.

- Bu eğlence gecesini Hababam Sınıfı öğrencileri hazırladı.

- Sizlere bu güzel gecede bol bol eğlenceler diliyorum.

(alkışlar)

- Evet. Karşımızda gecenin ilk sürprizi. Eurovizyon şarkı yarışması birincisi Cici Kızlar.

(müzik başlıyor)

- La la la laaa la la la la la la laaaa. La la la laaa la la la la la la laaaa. La la la laaa la la la la la la laaaa. La la la laaa la la la la la la laaaa...

- Ah kalbim ben senden çok çektim, söyle nedir bu halim, vallah sen delisin delisin.

- Olmaz ki, böyle çarpılmaz ki, çıldırmışsın sanki. Vallah sen delisin delisin.

- Ne olmuş ki, birden gördüysen onu? Ömründe ilk gördüğün erkek o mu? Aman sus sus, duymasınlar sesini, göğsümden koparıp atarım seni.. la laa laa.

- Delisin, delisin, delisin

- Delisin, delisin.

(müzik devam ediyor)

- La la la laaa la la la la la la laaaa, La la la laaa la la la la la la laaaa, La la la laaa la la la la la la laaaa...

- Pışşş pışşş pışşş, pışşş pışşş pışşş.
- Hafize Ana, seni aşağıdan çağırıyorlar.

- Dur. Şunu uyutayım, geliyorum. Eee eee eee eee.

- Şimdi de karşınızda gençliğin sevgilisi, yıllardır özlemini çektiğiniz halk sanatçısı Ali Rıza Binboğaa... değil! Şaban İnek!

(alkışlar)

(müzik başlıyor)

- Özgürlük ve barış, tüm insanların özlemi olacak yarınlarda.

- Anam bacım kardeşim, eşim dostum yandaşım. Daha da mutluyuz yarınlarda.

- Anam bacım kardeşim, eşim dostum yandaşım. Daha da mutluyuz yarınlarda.

- Ağlamak yooooooook. Gülmek var.

- Düşmanlık yoooooook. Dostluk var.

- Yarınlarda yarınlarda seni sevmek var. Yarınlarda yarınlarda mutlu günler var.

- Sen burada uslu uslu otur, ben hemen gelirim.

- Ve şimdi de huzurlarınızda Hababam vokal grubu. (alkışlar)

(müzik başlıyor)

- Çilli bom bom bom, çilli bom bom bom.

- Ah şimdi, yarın olmaz şimdi. Hemen şimdi şimdi. Yarın olmaz şimdi. Şimdi!

- Çilli bom bom bom, çilli bom bom bom.

- Bakarsın yarın buralarda olamam, bakarsın yarın sözümde duramam.

- Belki de gelirim, seni arar bulamam.

- Çilli bom bom bom , çilli bom.

- Aaaah şimdi, yarın olmaz şimdi. Hemen şimdi şimdi, yarın olmaz şimdi. Şimdi! Ah!

- Çilli bom bom bom, çilli bom bom bom.

- Bugünkü işini yarına bırakma. Fırsat bu fırsattır, sen kararsız olma.

- Hızlı dönüyor dünya, bak hayat çok kısa.

- Çilli bom bom bom, çilli bom.

- Aaaah şimdi, yarın olmaz şimdi, hemen şimdi şimdi, yarın olmaz şimdi. Şimdi.

- Durdurun bu rezaleti! (müzik duruyor)

- Bu kimin bu? Okulumuzda bir de gayrı meşru çocuk eksik. Aferin.

- Kiminse bu çocuk, çıksın ortaya.

- Çocuk benim.
- Tabi, başka kimin olabilir, serseri herif.

- Okulumda neler dönüyor, sizin haberiniz yok Mahmut Bey. Aşk olsun.

- Yanılıyorsunuz, her şeyden haberim var.
- Yaaa? Bunu bana neden söylemediniz?

- Siz anlayamazsınız.
- Şimdi bir müfettiş gelse, bu rezaleti görse ne cevap verirdiniz?

- Bana okulu mu kapattıracaksınız? Ben size o maaşı okulda disiplini sağlamanız için veriyorum.

- Bundan sonra vermezsiniz. Kendinize eli sopalı bir yardımcı bulun.

- Şimdi hemen okulu terk edecek bu serseri.

- Hayır. Bir yere gitmeyecek.

- Öğrencinin önünde tartışmayalım. Bu okulda son kararı ben veririm.

- Çocukların hayatlarıyla ilgili kararları da ben veririm.

- İleri gidiyorsunuz!
- Siz ileri gidiyorsunuz! Ben tüccar değilim. Eğitimciyim.

(Hababam sınıfı slow müzik)

- İşte böyleee, kefeni yırttık sayılır. Krizden sonraki 15 günü atladım mı tehlike kalmazmış.

- Geçmiş olsun.
- Yaaa, yaşlanmak da varmış hayatta. Bir köşeye çekilip oturmak da.

- Ne diyorsun Mahmut Hoca, dur bakalım, daha çoook iş var sende.

- Doktorlar artık çalışma diyorlar. Esasen benim de gönlüm yok, ümidim de yok.

- Yahu Mahmut Hoca sen bize bile bu yaşta hocalığı yeniden sevdirdin.

- Sanki gözlerim bile daha iyi görüyor.
- Hepimizi değiştirdin sen.

- Hababam sınıfını bile.

- Günaydın hocam, nasılsınız?
- Sağolun doktor bey, iyiyim.

- Önemli ziyaretçileriniz var. Tıp fakültesi hastanemize taşındı.
- Anlayamadım?

- Profesör Kayahan Oğuz hocam
- Memnun oldum efendim.

- Hocam beni tanımadınız mı?
- Kusura bakmayın, hatırlayamadım.

- Erzincan Lisesi'nden haylaz Oğuz.
- Hanii... Duvardan kaçarken düşüp kolunu kırmıştın?

- Evet hocam.
- Siz de talebem misiniz?

- Evet. Konya Lisesi. Süslü Selim. Hehehe.
- Haaa. Hatırladım. Nereden buldunuz beni?

- Son görev aldığınız okulun öğrencileri haber verdiler. Biz de hem bir geçmiş olsun demek istedik, hem de meslektaşımız müsade ederse...

-... biz de bir muayene edelim dedik hocam.
- Sağolun çocuklar, sağolun.

- Ooooo, gel bakalım Hafize Hanım. Hoş geldin.
- Hoş bulduk. Geçmiş olsun.

- Teşekkür ederim. Otursana.
- Sağolun.

- Odanız da pek güzel, hem de çiçekler içinde.
- Öyle. Eski talebelerim geliyor boyuna. Duymuşlar da.

- Dışarıda da yeni talebeleriniz var. Gelsinler mi?
- Tabiii, buyursunlar.

(HAbabam sınıfı slow müzik)

- Gelin çocuklar.

Geçiş olsun hocam, geçmiş olsun hocam, geçmiş olsun hocam, geçmiş olsun hocam...

- Ooooo, Hababam sınıfı tam tekmil burada.
- Hocam, size hediye olarak bunları getirdik hocam.

- Diploma mı bunlar? Hepiniz mi mezun oldunuz?
- Evet hocam.

- Gerçekten bana en güzel hediyeyi verdiniz.
(Dışarıdan tezahürat sesleri geliyor)

- Bu uğultu ne?
- Kalkabilir misiniz hocam?

- Tabi.
MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA...

- Bunlar kim?
- Gelecekteki öğrencileriniz hocam.

MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA, MAHMUT HOCA...

(Hababam sınıfı neşeli müzik)