< Return to Video

Avrupalı Müslüman çocuklar ve gençlerle ilgili bilmediklerimiz

  • 0:01 - 0:05
    Çocukken, süper güçlerimin
    olduğunu biliyordum.
  • 0:07 - 0:08
    Evet, gerçekten.
  • 0:08 - 0:09
    (Gülüşmeler)
  • 0:09 - 0:13
    İnanılmaz biri olduğumu düşünüyordum,
    çünkü kahverengi insanların hislerini
  • 0:13 - 0:15
    anlıyor ve onlarla empati kurabiliyordum
  • 0:15 - 0:19
    tıpkı muhafazakar bir Müslüman olan
    büyükbabamla olduğu gibi.
  • 0:19 - 0:24
    Ve aynı zamanda, çok dindar olmayan ama,
    oldukça liberal olan
  • 0:24 - 0:28
    Afgan annemi ve Pakistanlı babamı da
    anlayabiliyordum.
  • 0:28 - 0:31
    Ve elbette, beyazların
    hislerini de anlayabiliyor
  • 0:31 - 0:33
    ve onlarla empati kurabiliyordum.
  • 0:33 - 0:34
    Ülkemin beyaz Norveçlileriyle.
  • 0:35 - 0:38
    Beyaz, kahverengi, hangi renkten
    olurlarsa olsunlar
  • 0:38 - 0:40
    herkesi severdim.
  • 0:40 - 0:41
    Hepsini anlardım,
  • 0:41 - 0:44
    onlar birbirini her zaman
    anlayamasalar da,
  • 0:44 - 0:45
    hepsi benim halkımdı.
  • 0:46 - 0:49
    Fakat babam, hep endişeliydi.
  • 0:49 - 0:52
    Sürekli olarak, en iyi eğitimi alsam bile
  • 0:52 - 0:55
    bana adil ve eşit fırsatlar
    tanınmayacağını söylüyordu.
  • 0:55 - 0:59
    En iyi eğitimle bile, ona göre,
    yine de ayrımcılığa maruz kalacaktım.
  • 0:59 - 1:01
    Ve ona göre, beyaz insanlarca kabul
    görebilmemin tek şartı
  • 1:01 - 1:04
    ünlü olabilmemdi.
  • 1:04 - 1:08
    Şu da var ki, benimle bu konuşmayı
    yaptığında ben yedi yaşındaydım.
  • 1:08 - 1:11
    Yani, ben yedi yaşındayken babam
    bana dedi ki;
  • 1:11 - 1:15
    "Bak, bunu ya sporla,
    ya müzikle yapabilirsin."
  • 1:15 - 1:19
    Spor hakkında pek bilgisi yoktu
    - çok şükür - öyleyse müzik olmalıydı.
  • 1:19 - 1:24
    Böylece, yedi yaşındayken, bütün
    oyuncaklarımı, bebeklerimi topladı
  • 1:24 - 1:25
    ve hepsini attı.
  • 1:26 - 1:30
    Onların yerine bana berbat,
    küçük bir Casio org verdi ve --
  • 1:30 - 1:31
    (Gülüşmeler)
  • 1:31 - 1:33
    Evet. Ve şarkı söylemem için dersler.
  • 1:33 - 1:38
    Ve tabir-i caizse beni her gün
    saatlerce pratik yapmam için zorladı.
  • 1:38 - 1:42
    Kısa zamanda, bana giderek daha büyük
    seyirci kitlelerine şarkı söyletti
  • 1:42 - 1:46
    ve garip bir şekilde, Norveç
    çok kültürlülüğünün
  • 1:46 - 1:48
    tipik bir sembolü olmuştum.
  • 1:49 - 1:50
    Kendimle çok gurur duyuyordum, elbette.
  • 1:51 - 1:54
    Çünkü bu noktada gazeteler bile
    kahverengi insanlar hakkında
  • 1:54 - 1:56
    güzel şeyler yazmaya başladı.
  • 1:56 - 2:00
    Böylece ben de, süper gücümün
    geliştiğini hissediyordum.
  • 2:01 - 2:04
    İşte böylece, bir gün 12 yaşında,
    okuldan eve yürürken
  • 2:04 - 2:08
    "tuzlu ayak" denilen, çok sevdiğim
    şekerlemeleri almak için
  • 2:08 - 2:09
    yolu biraz uzattım.
  • 2:09 - 2:11
    Kulağa garip geldiğinin farkındayım.
  • 2:12 - 2:13
    Ama onlara bayılıyordum.
  • 2:13 - 2:18
    Bunlar meyan kökünden yapılan ve
    ayak şeklinde şekerlemelerdi.
  • 2:18 - 2:23
    Şimdi sesli söyledikçe kulağa
    ne kadar korkunç geldiğini fark ediyorum
  • 2:24 - 2:27
    ama adları ne olursa olsun,
    o şekerleri çok severim.
  • 2:27 - 2:29
    Böylece, şeker dükkanına giderken
  • 2:29 - 2:33
    beyaz bir adam, dükkânın girişinde benim
    girmemi engelleyecek şekilde duruyordu.
  • 2:33 - 2:39
    Etrafından dolaşıp girmeye çalıştım
    ama beni durdurdu
  • 2:39 - 2:41
    ve bana dik dik bakmaya başladı,
  • 2:42 - 2:44
    sonra yüzüme tükürdü ve bana:
  • 2:44 - 2:45
    "Çekil yolumdan
  • 2:45 - 2:49
    seni küçük siyah kaltak,
    küçük Paki kaltak,
  • 2:49 - 2:51
    nereden geldiysen oraya defol git." dedi.
  • 2:52 - 2:55
    Çok korkmuştum.
  • 2:55 - 2:56
    Ona öylece bakakaldım.
  • 2:56 - 2:59
    Yüzümdeki tükürüğünü silmekten
    bile korktum.
  • 3:00 - 3:02
    O tükürüğü gözyaşlarıma karıştı.
  • 3:02 - 3:06
    Etrafıma bakınıp her an bir yerden
  • 3:06 - 3:09
    bir yetişkinin gelip bu adamı
    durduracağını umut ettim.
  • 3:09 - 3:14
    Ama onun yerine, insanlar yanımdan
    aceleyle geçti ve beni görmezden geldi.
  • 3:14 - 3:18
    Kafam çok karışmıştı,
    çünkü şöyle düşünüyordum:
  • 3:19 - 3:22
    "Benim sevgili beyaz insanlarım, hadi!
    Neredesiniz? Neler oluyor?
  • 3:22 - 3:24
    Neden gelip beni kurtarmıyorlar?"
  • 3:25 - 3:27
    Tabii ki şekerleri almadım.
  • 3:27 - 3:29
    Koşabildiğim kadar hızlıca eve koştum.
  • 3:30 - 3:32
    Her şey hâlâ yolundaydı, diye düşündüm.
  • 3:33 - 3:36
    Zaman geçtikçe, daha başarılı oldukça
  • 3:36 - 3:40
    kahverengi insanlardan da
    tacizler gelir oldu.
  • 3:42 - 3:45
    Ailemin bulunduğu topluluktan
    bazı erkekler,
  • 3:45 - 3:50
    bir kadının müzikle uğraşmasının
    ve medyada olmasının kabul edilemez
  • 3:50 - 3:52
    ve onursuzca olduğunu söylüyorlardı.
  • 3:53 - 3:59
    Böylece kısa zamanda, konserlerimde
    saldırılara uğramaya başladım.
  • 3:59 - 4:04
    Konserlerimin birinde, sahnedeydim,
    seyircilere doğru uzandım
  • 4:04 - 4:07
    ve gördüğüm son şey,
    genç kahverengi bir surat,
  • 4:07 - 4:11
    bir sonraki gördüğüm şey ise gözlerime
    bazı kimyasal maddeler atıldığı oldu
  • 4:11 - 4:14
    ve göremediğimi ve gözlerimin
    sulandığını hatırlıyorum.
  • 4:15 - 4:16
    Yine de şarkıya devam ettim.
  • 4:17 - 4:22
    Oslo'nun sokaklarında bana tükürüyorlardı
    ve bu defa kahverengi adamlardı.
  • 4:22 - 4:26
    Bir keresinde beni kaçırmaya bile
    kalkmışlardı.
  • 4:26 - 4:28
    Ölüm tehditlerinin ardı arkası gelmiyordu.
  • 4:28 - 4:31
    Bir defasında, yaşlı sakallı bir
    adam, beni sokakta durdurmuştu
  • 4:31 - 4:33
    ve bana, "Senden nefret ediyorum,
  • 4:33 - 4:35
    çünkü senin yüzünden kızlarımız
  • 4:35 - 4:37
    canları ne isterse
    yapabileceğini düşünüyor."
  • 4:39 - 4:42
    Daha genç bir adam da,
    kendimi kollamamı söyledi.
  • 4:42 - 4:44
    Müziğin İslami olmadığını
    ve sokak kadınlarının işi olduğunu
  • 4:44 - 4:47
    ve bunu sürdürürsem tecavüze uğrayacağımı,
  • 4:47 - 4:52
    karnımı deşeceklerini, böylece başka bir
    sokak kadını doğuramayacağımı söyledi.
  • 4:53 - 4:55
    Yine kafam karışmıştı.
  • 4:55 - 4:57
    Neler olduğunu anlayamıyordum.
  • 4:57 - 5:02
    Benim kahverengi insanlarım bana böyle
    davranıyordu, ama nasıl?
  • 5:02 - 5:05
    Dünyaları birleştirmek yerine,
  • 5:05 - 5:08
    kendi iki dünyam arasına düşmüşüm
    gibi hissettim.
  • 5:08 - 5:11
    Sanıyorum, benim için,
    tükürük kriptonitti.
  • 5:12 - 5:15
    Böylece, 17 yaşıma geldiğimde
  • 5:15 - 5:17
    ölüm tehditlerinin arkası kesilmiyor,
    tacizler sürüyordu.
  • 5:17 - 5:21
    Öyle kadar ki, bir gün annem
    beni karşısına alıp oturttu ve bana:
  • 5:21 - 5:24
    "Bak kızım, artık seni koruyamayız,
    seni artık güvende tutamayız,
  • 5:24 - 5:26
    bu yüzden gitmek zorundasın."
  • 5:26 - 5:32
    Böylece Londra'ya tek yöne bilet aldım,
    bavulumu topladım ve gittim.
  • 5:32 - 5:36
    O anda kalbimi en çok kıran şey,
    kimsenin hiçbir şey söylememiş olmasıydı.
  • 5:36 - 5:39
    Norveç'ten gidişimi tüm halk gördü, duydu.
  • 5:39 - 5:43
    Benim kahverengi, beyaz insanlarım --
    hiçbiri, hiçbir şey söylemedi.
  • 5:43 - 5:45
    Kimse çıkıp da,
    "Dur bir dakika, bu yanlış.
  • 5:46 - 5:50
    Bu kızı destekleyin, koruyun,
    çünkü o bizden biri." demedi.
  • 5:50 - 5:51
    Kimse bunu demedi.
  • 5:51 - 5:56
    Aksine, hani havaalanlarında bagajların
    alındığı bant vardır,
  • 5:56 - 5:59
    farklı bavullar bant üzerinde dönüp durur
  • 5:59 - 6:02
    ve en sonunda bir tane bavul kalır,
  • 6:02 - 6:03
    kimsenin istemediği,
  • 6:03 - 6:05
    kimsenin sahip çıkmadığı.
  • 6:05 - 6:07
    İşte kendimi öyle hissettim.
  • 6:07 - 6:11
    Kendimi daha önce hiç bu kadar
    yalnız, bu kadar kaybolmuş hissetmemiştim.
  • 6:13 - 6:17
    Böylece, Londra'ya geldikten sonra,
    sonunda müzik kariyerime devam edebildim.
  • 6:17 - 6:21
    Farklı bir yer, ama ne yazık ki
    hep aynı hikâye.
  • 6:21 - 6:24
    Bana gönderilen bir mesajı hatırlıyorum,
    öldürüleceğimi,
  • 6:24 - 6:27
    kandan nehirlerin akacağını,
  • 6:27 - 6:31
    ölmeden defalarca tecavüze
    uğrayacağım yazıyordu.
  • 6:31 - 6:35
    O aşamada, artık böyle
    mesajlar almaya alışmıştım.
  • 6:35 - 6:38
    Ama bu defa farklı olarak,
  • 6:38 - 6:40
    ailemi tehdit etmeye başladılar.
  • 6:41 - 6:47
    Böylece tekrar eşyalarımı topladım,
    müziği bıraktım ve Amerika'ya taşındım.
  • 6:47 - 6:48
    Artık canıma tak etmişti.
  • 6:48 - 6:50
    Artık müzikle uğraşmak istemiyordum.
  • 6:50 - 6:54
    Ve kendi hayalim bile olmayan, sırf
    babamın benim için seçtiği bir şey için
  • 6:54 - 6:57
    öldürülmeye kesinlikle niyetim yoktu.
  • 6:58 - 7:02
    İşte böyle, bir nevi kaybolmuştum.
  • 7:02 - 7:03
    Bölünmüş hissediyordum.
  • 7:03 - 7:05
    Ama ne yapmak istediğime karar verdim
  • 7:05 - 7:09
    ve bu da, geriye kaç yıl ömrüm kaldıysa
  • 7:09 - 7:11
    hepsini, gençleri destekleyerek geçirmek
  • 7:11 - 7:13
    ve yapabileceğim ne varsa, her şeyimle
  • 7:13 - 7:15
    az da olsa ihtiyaçlarında
    yanlarında olmaktı.
  • 7:15 - 7:19
    Böylece, Avrupa'daki genç Müslümanlarla
    çalışan çeşitli örgütlerde
  • 7:19 - 7:23
    gönüllü olarak çalışmaya başladım.
  • 7:24 - 7:28
    Ve bu gençlerin çoğunun acı çektiğini
  • 7:28 - 7:32
    ve mücadele ettiğini öğrenmek
    beni şaşırtmıştı.
  • 7:32 - 7:37
    Onurlarını ve itibarlarını,
    kendi çocuklarının mutluluğundan
  • 7:37 - 7:41
    ve hayatlarından çok daha fazla önemseyen
  • 7:41 - 7:44
    aileleriyle ve toplumlarıyla birçok
    sorun yaşıyorlardı.
  • 7:44 - 7:48
    Belki de o kadar da yalnız ve acayip
    olmadığımı hissetmeye başladım.
  • 7:48 - 7:51
    Belki dışarıda, benim halkım olan
    birçok insan vardı.
  • 7:51 - 7:54
    Çoğu insanın anlamadığı olay şu ki,
  • 7:54 - 7:58
    Avrupa'da yetişen ve kendi olma
    özgürlüğüne sahip olmayan
  • 7:58 - 8:00
    bizim gibi birçok insan var.
  • 8:00 - 8:03
    Kendimiz olmamıza izin verilmiyor.
  • 8:03 - 8:07
    Kendi seçtiğimiz insanlarla evlenmek
  • 8:07 - 8:11
    ya da ilişkiler kurmak gibi bir
    özgürlüğümüz yok.
  • 8:11 - 8:12
    Kariyerimizi bile seçemiyoruz.
  • 8:12 - 8:16
    Avrupa'nın kalbinin attığı yerlerdeki
    Müslüman toplumlarında kural böyle.
  • 8:16 - 8:20
    Dünyanın en özgür toplumlarında bile,
    biz özgür değiliz.
  • 8:20 - 8:24
    Hayatlarımız, hayallerimiz,
    geleceğimiz bize ait değil.
  • 8:24 - 8:27
    Ailelerimize ve onların bağlı
    oldukları topluluklara ait.
  • 8:27 - 8:31
    Hiçbirimizin görmediği, görmezden geldiği
  • 8:31 - 8:35
    ama acı çeken, tek başına acı çeken
  • 8:35 - 8:39
    birçok gencin hikâyesini duydum.
  • 8:39 - 8:41
    Zorla evliliklere,
  • 8:41 - 8:45
    namus yüzünden şiddete ve
    istismara kurban verdiğimiz çocuklar.
  • 8:45 - 8:49
    En sonunda, bu gençlerle birkaç yıl
    çalıştıktan sonra fark ettim ki
  • 8:49 - 8:51
    kaçmaya devam edemezdim.
  • 8:51 - 8:56
    Hayatımın kalanını korkarak ve
    saklanarak geçiremezdim.
  • 8:56 - 8:59
    Ve gerçekten bir şeyler yapmak
    zorunda olduğumu fark ettim.
  • 8:59 - 9:03
    Aynı zamanda, sessizliğimin,
    bizim sessizliğimizin,
  • 9:03 - 9:06
    bu gibi istismarların devam etmesine
    neden olduğunu fark ettim.
  • 9:06 - 9:09
    Böylece, çocukluk süper gücümü kullanarak,
  • 9:09 - 9:15
    insanlara bu konuların farklı yönlerini
    göstermeye ve ailesi ile ülkesi arasında
  • 9:15 - 9:21
    sıkışmış bir genç olmanın ne demek
    olduğunu göstermeye karar verdim.
  • 9:21 - 9:25
    İşte böylece, filmler yapmaya,
    bu hikâyeleri anlatmaya başladım.
  • 9:25 - 9:29
    Ve aynı zamanda, insanların,
    bu sorunları ciddiye almamalarının
  • 9:29 - 9:32
    doğurabileceği ölümcül sonuçları
    anlamalarını istedim.
  • 9:32 - 9:35
    Böylece, yaptığım ilk film
    Banaz hakkında oldu.
  • 9:35 - 9:40
    Banaz, 17 yaşında, Londra'da
    bir Kürt kızı.
  • 9:40 - 9:43
    Uysal, itaatkâr bir genç kız olarak,
    anne babası ne istediyse yaptı.
  • 9:43 - 9:45
    Her şeyi doğru yapmak için
    elinden geleni yaptı.
  • 9:45 - 9:48
    Ailesinin onun için seçtiği
    biriyle evlendi,
  • 9:48 - 9:51
    bu adam onu sürekli dövüp
    tecavüz ettiği hâlde.
  • 9:52 - 9:54
    Ve yardım için
    ailesine gittiğinde ailesi ona:
  • 9:54 - 9:57
    "Geri dön ve daha iyi
    bir eş olmaya çalış" dediler.
  • 9:57 - 10:00
    Çünkü ellerinde boşanmış,
    dul bir kızları olsun istemediler.
  • 10:00 - 10:03
    Çünkü bu, elbette, ailelerinin
    onuruna leke getirirdi.
  • 10:03 - 10:07
    Onu öylesine kötü şekilde
    dövdüler ki, kulaklarından kan geldi
  • 10:07 - 10:12
    ve nihayetinde onları terkedip
    kendi seçtiği ve âşık olduğu
  • 10:12 - 10:14
    genç bir adam buldu.
  • 10:14 - 10:16
    Toplum ve ailesi bunu öğrendi.
  • 10:16 - 10:18
    Ve Banaz ortadan kayboldu.
  • 10:18 - 10:21
    Üç ay sonra onu bulduklarında,
  • 10:21 - 10:26
    bir bavula sıkıştırılmış
    ve bir evin altına gömülmüştü.
  • 10:28 - 10:32
    Onu boğmuşlar ve öldürene dek dövmüşlerdi.
  • 10:33 - 10:38
    Üç adam, üç kuzeni, babasının ve
    amcasının emriyle yapmıştı bunları.
  • 10:38 - 10:41
    Banaz'ın öyküsünün acısını katlayan ise,
  • 10:41 - 10:46
    İngiltere'de, beş kez polise gidip
    yardım istemesiydi.
  • 10:46 - 10:49
    Onlara, "ailem beni öldürecek" demişti.
  • 10:49 - 10:53
    Polis ona inanmadı
    ve hiçbir şey yapmadılar.
  • 10:53 - 10:55
    Ve buradaki sorun şu ki,
  • 10:55 - 10:59
    bu gençlerin, çocuklarımızın
    çoğu sadece aileleriyle
  • 10:59 - 11:02
    ve bağlı oldukları topluluklarla
    sorun yaşamıyorlar,
  • 11:02 - 11:06
    onlar yetişip büyüdükleri ülkelerde de
  • 11:06 - 11:11
    yanlış anlamalara ve ilgisizliğe
    maruz kalıyorlar.
  • 11:11 - 11:16
    Aileleri onlara ihanet
    ettiğinde, dönüp bize bakıyorlar
  • 11:16 - 11:18
    ve biz onları anlamadığımızda,
  • 11:18 - 11:20
    onları kaybetmiş oluyoruz.
  • 11:21 - 11:24
    İşte bu filmi yaparken,
    birçok kişi bana gelip,
  • 11:24 - 11:27
    "Deeyah biliyorsun,
    bu onların kültüründe var,
  • 11:27 - 11:29
    bu insanlar çocuklarına böyle yapıyor
  • 11:29 - 11:31
    ve buna karışamayız."
  • 11:32 - 11:35
    Sizi temin ederim ki,
    benim kültürüm katledilmek değil.
  • 11:36 - 11:37
    Gerçekten değil.
  • 11:37 - 11:39
    Ve benim gibi görünen insanlar,
  • 11:39 - 11:42
    benle benzer geçmişi olan genç kadınlar,
  • 11:42 - 11:46
    ülkedeki herkesle aynı haklara,
    aynı korumaya
  • 11:46 - 11:49
    sahip olmalıdır, öyle değil mi?
    Neden olmasınlar?
  • 11:50 - 11:55
    Bu yüzden, bir sonraki filmde,
    Avrupa'daki bazı genç
  • 11:55 - 11:58
    Müslümanların neden aşırılığa
  • 11:58 - 12:00
    ve şiddete çekildiğini anlamak
    ve anlatmak istedim.
  • 12:01 - 12:02
    Ama bu konuda,
  • 12:02 - 12:06
    en kötü korkumla yüzleşmem gerekecekti:
  • 12:07 - 12:09
    Sakallı, kahverengi adamlar.
  • 12:11 - 12:14
    Aynı adamlar veya benzerleri,
  • 12:14 - 12:17
    hayatımın çoğunda bir hayalet gibi
    beni kovalayan adamlarla aynı.
  • 12:17 - 12:20
    Hayatımın çoğunu onlardan
    korkarak geçirdiğim adamlar.
  • 12:20 - 12:23
    En derinden nefret ettiğim,
  • 12:23 - 12:25
    yıllardır hoşlanmadığım adamlar.
  • 12:25 - 12:29
    Böylece iki sene boyunca,
    hükümlü teröristlerle,
  • 12:29 - 12:32
    cihatçılarla ve eski aşırıcılarla
    görüşme yaptım.
  • 12:32 - 12:36
    Önceden de bildiğim,
    hâlihazırda apaçık olan şey,
  • 12:36 - 12:40
    din, siyaset, Avrupa'nın sömürge yükünün
  • 12:40 - 12:45
    ve Batı'nın yabancı politikasında
    son yıllardaki hatalarının
  • 12:45 - 12:47
    bu resmin bir parçası olmasıydı.
  • 12:47 - 12:49
    Ama öğrenmeyi asıl istediğim şey,
  • 12:49 - 12:53
    bu bazı gençlerin,
    bu tür gruplara yatkın olmasındaki
  • 12:53 - 12:56
    insani ve kişisel nedenlerdi.
  • 12:57 - 13:02
    Ve beni asıl şaşırtan da,
    bulduğum yaralı insanlardı.
  • 13:04 - 13:06
    Aradığım ve bulmayı umduğum
  • 13:06 - 13:08
    canavarların yerine,
  • 13:08 - 13:11
    - açık söylemek gerekirse
    öylesi daha tatmin edici olurdu -
  • 13:11 - 13:14
    kırgın insanlar buldum.
  • 13:14 - 13:16
    Tıpkı Banaz gibi,
  • 13:16 - 13:18
    bu genç adamların,
  • 13:18 - 13:20
    aileleri ile doğdukları
    ülkeleri arasındaki
  • 13:20 - 13:25
    boşlukları doldurmaya çalışırken
    parçalandıklarını gördüm.
  • 13:26 - 13:29
    Ve ayrıca, aşırıcı grupların,
    terör örgütlerinin
  • 13:29 - 13:33
    genç insanların bu duygularından
    faydalandığını,
  • 13:33 - 13:36
    ve - alay edermiş gibi - bunları şiddete
    dönüştürdüğünü gördüm.
  • 13:36 - 13:38
    "Bize katıl," diyorlardı.
  • 13:38 - 13:41
    "İki tarafı da reddet, aileni ve ülkeni,
  • 13:41 - 13:43
    çünkü onlar seni reddetti.
  • 13:43 - 13:46
    Ailen için, onurları senden önemli,
  • 13:46 - 13:47
    ülken için ise,
  • 13:47 - 13:54
    gerçek bir Norveçli, İngiliz veya Fransız
    daima beyaz olacak, sen ise asla."
  • 13:54 - 13:58
    Gençlerimize ayrıca, yanıp
    tutuştukları şeyleri vaat ediyorlardı:
  • 13:58 - 14:02
    Önemli olmak, kahramanlık,
    aidiyet ve amaç duyguları,
  • 14:02 - 14:05
    onları kabul eden ve seven bir topluluk.
  • 14:05 - 14:08
    Güçsüzleri güçlüymüş gibi
    hissettiriyorlar.
  • 14:08 - 14:14
    Görünmez, duyulmaz olanlar
    görünür, duyulur oluyor.
  • 14:15 - 14:18
    Gençlerimize yaptıkları şey bu.
  • 14:18 - 14:22
    Neden bu tür gruplar bunları gençlerimize
    yapıyor, neden bize değil?
  • 14:23 - 14:26
    Benim burada yapmaya çalıştığım,
  • 14:26 - 14:28
    herhangi bir şiddet türüne
  • 14:28 - 14:32
    kılıf uydurmak, onu haklı
    göstermek değil.
  • 14:32 - 14:35
    Söylemeye çalıştığım şey,
    anlamak zorunda olduğumuz şey,
  • 14:35 - 14:39
    neden bazı gençlerimize
    bunların cazip geldiği.
  • 14:40 - 14:42
    Size bir şey daha göstermek
    isterim, aslında.
  • 14:42 - 14:46
    Bunlar, filmdeki bazı gençlerin
    çocukluk fotoğrafları.
  • 14:47 - 14:51
    Beni en çok etkileyen de,
    onların çoğunun,
  • 14:51 - 14:54
    - bunu asla düşünmemiştim ama -
    onların çoğunun,
  • 14:54 - 14:57
    ortalıktan kaybolmuş veya kötü
    muamele eden babaları var.
  • 14:57 - 14:59
    Ve bu gençlerin birçoğu,
  • 14:59 - 15:03
    bu aşırılıkçı gruplarda,
    hasretini çektikleri
  • 15:03 - 15:05
    baba figürlerini buluyorlar.
  • 15:06 - 15:08
    Ve ırkçı gaddarlığa
    maruz kalan erkeklerin,
  • 15:08 - 15:10
    mağdur hissetmeyi bırakıp
  • 15:10 - 15:14
    kendileri şiddet uygulayan hâle gelecek
    bir yol bulduklarını öğrendim.
  • 15:14 - 15:19
    Aslında, beni korkutan
    bir şey de fark ettim.
  • 15:19 - 15:26
    17 yaşında, Norveç'ten kaçarken
    hissettiğim duyguların aynılarını gördüm.
  • 15:26 - 15:30
    Aynı kafa karışıklığı, aynı acı,
  • 15:30 - 15:34
    aynı aldatılmışlık hissi
  • 15:35 - 15:37
    ve kimseye ait olamama hissi.
  • 15:39 - 15:42
    Aynı kaybolmuşluk ve kültürler arasında
    bölünmüşlük hissi.
  • 15:43 - 15:45
    Bunu söylüyorum ama,
    ben yıkımı değil,
  • 15:45 - 15:48
    elime bir tabanca yerine,
    bir kamera almayı tercih ettim.
  • 15:48 - 15:51
    Ve bunu yapmamın nedeni,
    işte bu süper gücümdü.
  • 15:51 - 15:56
    Cevabın şiddet değil,
    anlayış olduğunu görebiliyordum.
  • 15:56 - 15:58
    İnsanları biz ve onlar,
  • 15:58 - 16:02
    düşmanlar ve kurbanlar
    olarak ayırmak yerine,
  • 16:02 - 16:06
    onları erdemleri ve kusurlarıyla
    kabul etmek olduğunu.
  • 16:06 - 16:09
    Ayrıca, sonunda şunu da anladım ki
  • 16:09 - 16:11
    iki kültürümün
  • 16:11 - 16:12
    çarpışma rotasında olmasına gerek yoktu.
  • 16:12 - 16:16
    Onlar, kendi sesimi
    bulduğum bir evren olabilirdi.
  • 16:16 - 16:19
    Bir taraf seçmek zorundaymışım
    hissini bir kenara bıraktım
  • 16:19 - 16:22
    ama bunu yapmak uzun yıllarımı aldı.
  • 16:22 - 16:24
    Bugün birçok genç insan,
  • 16:24 - 16:26
    aynı sorunlarla boğuşuyor
  • 16:26 - 16:28
    ve bununla yalnız başlarına
    mücadele ediyorlar.
  • 16:29 - 16:33
    Ve bu onlarda açık yaralar bırakıyor.
  • 16:33 - 16:36
    Ve bazıları için, radikal İslam'ın
    dünya görüşü
  • 16:36 - 16:39
    bu açık yaralardan
    içeri sızan enfeksiyona dönüşüyor.
  • 16:41 - 16:45
    Bu konuda Afrikalı bir deyiş vardır:
  • 16:46 - 16:49
    "Eğer gençleri köye kabul etmezseniz,
  • 16:49 - 16:52
    onlar da sıcaklığını hissedebilmek için
    köyü yakarlar."
  • 16:53 - 16:55
    Şunu sormak istiyorum --
  • 16:56 - 16:58
    Müslüman aileler ve
    Müslüman topluluklar,
  • 16:58 - 17:01
    çocuklarınızı, beklentilerinizi
    karşılamalarına zorlamadan
  • 17:01 - 17:03
    sevip şefkat gösterecek misiniz?
  • 17:03 - 17:06
    Onurunuz yerine onları seçebilir misiniz?
  • 17:06 - 17:09
    Onurunuzu mutluluklarından öncelediğinizde
  • 17:09 - 17:12
    neden kızıp dışlanmış hissettiklerini
    anlayabiliyor musunuz?
  • 17:12 - 17:15
    Çocuğunuzun arkadaşı
    olmayı deneyebilir misiniz?
  • 17:15 - 17:17
    Böylece size güvenebilsinler
  • 17:17 - 17:19
    ve tecrübelerini başka yerlerle değil,
  • 17:19 - 17:22
    sizinle paylaşmak istesinler.
  • 17:22 - 17:26
    Ve aşırıcılığa kapılan
    gençlerimize sormak istiyorum.
  • 17:27 - 17:31
    Acınızın, öfkenizi ateşleyen yakıt
    olduğunun farkında mısınız?
  • 17:32 - 17:35
    Kendi çıkarları için
    kanınızı kullanmak isteyen
  • 17:35 - 17:39
    bu yaşlı iki yüzlü adamlara
    karşı koyacak gücü bulacak mısınız?
  • 17:39 - 17:41
    Yaşamanın bir yolunu bulabilir misiniz?
  • 17:42 - 17:44
    En tatlı intikamın, mutlu ve özgür bir
  • 17:44 - 17:48
    hayat sürmeniz olduğunu görebilir misiniz?
  • 17:48 - 17:51
    Başkalarının değil sadece
    sizin tanımladığınız bir hayat.
  • 17:51 - 17:55
    Neden başka bir ölü Müslüman genç
    olmak istiyorsunuz?
  • 17:55 - 17:59
    Ve kalanımız için, ne zaman
    gençlerimizi dinlemeye başlayacağız?
  • 18:01 - 18:04
    Acılarını, daha yapıcı
    bir şekilde yönlendirmek için
  • 18:04 - 18:06
    nasıl destekleyebiliriz?
  • 18:07 - 18:08
    Onları sevmiyoruz sanıyorlar.
  • 18:08 - 18:11
    Onlara ne olacağını
    umursamadığımızı düşünüyorlar.
  • 18:11 - 18:13
    Onları kabul etmediğimizi düşünüyorlar.
  • 18:13 - 18:16
    Onlara farklı hissettirecek
    bir yol bulabilir miyiz?
  • 18:17 - 18:22
    Onlar şiddetin bir mağduru
    veya faili olmadan önce,
  • 18:22 - 18:25
    onları görmemizi, fark etmemizi
    ne sağlayacak?
  • 18:25 - 18:29
    Onları önemseyebilir,
    kendimizden biri gibi görebilir miyiz?
  • 18:29 - 18:34
    Ve bize benzemeyen şiddet mağdurları
    için de öfkelenebilecek miyiz?
  • 18:34 - 18:39
    Nefreti reddedecek ve aramızdaki ayrımı
    iyileştirecek bir yöntem bulabilir miyiz?
  • 18:39 - 18:43
    Mesele şu ki, birbirimizden veya
    çocuklarımızdan vazgeçmeyi göze alamayız,
  • 18:43 - 18:45
    onlar bizden vazgeçmiş bile olsa.
  • 18:45 - 18:47
    Bu işte hep beraberiz.
  • 18:47 - 18:53
    Ve uzun vadede, intikam ve
    şiddet aşırılıkçılara karşı işe yaramaz.
  • 18:53 - 18:57
    Teröristler kapılarımızı ve
    kalplerimizi kapatarak
  • 18:57 - 18:59
    korkuyla evlerimize tıkışmamızı istiyor.
  • 18:59 - 19:03
    Toplumlarımızda daha fazla yara açarak
  • 19:03 - 19:07
    enfeksiyonlarını daha geniş ölçüde
    yaymak istiyorlar.
  • 19:07 - 19:10
    Onlar gibi olmamızı istiyorlar:
  • 19:10 - 19:12
    Anlayışsız, nefret dolu ve vahşi.
  • 19:14 - 19:17
    Paris saldırılarından sonraki gün,
  • 19:17 - 19:20
    bir arkadaşım bana kızının
    bu fotoğrafını gönderdi.
  • 19:21 - 19:23
    Beyaz bir kız ve Arap bir kız.
  • 19:23 - 19:25
    Onlar iki dost.
  • 19:25 - 19:29
    Bu görüntü, aşırılıkçılar için
    bir kriptonit.
  • 19:31 - 19:34
    Bu iki küçük kız, süper güçleriyle bize,
  • 19:34 - 19:37
    birlikte inşa etmemiz gereken
  • 19:37 - 19:39
    toplumu gösteriyor.
  • 19:40 - 19:44
    Çocuklarımızı reddetmeyen
  • 19:44 - 19:47
    kapsayıcı ve destekleyici bir toplum.
  • 19:48 - 19:50
    Dinlediğiniz için çok teşekkürler.
  • 19:50 - 19:57
    (Alkışlar)
Title:
Avrupalı Müslüman çocuklar ve gençlerle ilgili bilmediklerimiz
Speaker:
Deeyah Khan
Description:

Afgan bir annenin ve Pakistanlı bir babanın kızı olarak Norveç'te büyüyen Deeyah Khan, bağlı olduğunuz bir topluluk ile yaşadığınız ülke arasında sıkışıp kalan bir genç olmanın ne demek olduğunu çok iyi biliyor. Bu güçlü ve duygusal konuşmada, yapımcı Khan, Batı'da yetişen birçok Müslüman çocukların hissettiği reddedilme ve dışlanmışlık duygularının ve gençlerimizi, aşırı gruplar kucaklamadan önce bizim kucaklamamamızın ölümcül sonuçlarının altını çiziyor.

more » « less
Video Language:
English
Team:
closed TED
Project:
TEDTalks
Duration:
20:11

Turkish subtitles

Revisions