Bir zamanlar, bir yıldız vardı. O da, diğer her şey gibi, doğdu; güneşimizin 30 katı büyüklüğe ulaştı ve çok uzun süre yaşadı. Ne kadar olduğu hakkında kimse kesin bir şey söyleyemiyor. Hayattaki diğer her şey gibi, kalbi, yaşamının özü, gücünü yitirdiği zaman, o da sıradan yıldız günlerinin sonuna ulaştı. Ama bu bir son değildi. O yıldız bir süpernovaya dönüştü ve bu süreçte muazzam bir enerji ortaya çıkardı, parlaklığıyla, galaksideki diğer cisimleri gölgede bıraktı ve bir saniyede, güneşimizin 10 günde yaydığı enerjiye eşit miktarda enerjiyi ortaya çıkardı. O yıldız, galaksimizde başka bir role büründü. Süpernova patlamaları çok şiddetlidir. Ama gama ışınları yayanlar, daha da şiddetlidir. Süpernovaya dönüşme sürecinde, yıldızın iç kısmı kendi ağırlığı altında çöker ve normalden daha hızlı dönmeye başlar, tıpkı buz pateni yapan birinin, kollarını vücuduna yapıştırması gibi. Bu şekilde yıldız çok hızlı dönmeye başlar ve manyetik alanını kuvvetle arttırır. Yıldızın etrafındaki madde etrafa sürüklenir ve bu dönüşün oluşturduğu enerji, etraftaki bu maddeye geçer ve manyetik alan daha da artar. Bu yöntemle yıldızımız, hem parlaklıkta hem de gama ışımasında, galaksinin geri kalanını gölgede bıraktı. Hikâyemdeki yıldızım magnetar olarak bilinen şeye dönüştü. Bu arada, bilin diye söylüyorum, bir magnetarın manyetik alanı, dünyamızın manyetik alanının bin trilyon katıdır. Gök bilimcilerin şu ana kadar ölçtüğü en yüksek enerjiye sahip hadiseler, gama-ışınları parlamalarıdır, çünkü biz onları genelde parlamalar veya patlamalar olarak inceleriz, ve çoğu zaman, gama ışınları olarak ölçeriz. Hikâyemizde magnetara dönüşen yıldızımız, patlamanın en yüksek enerjili zaman diliminde, bir gama-ışını parlaması olarak tespit edilir. Ancak, gama-ışını parlamaları, gök bilimciler tarafından şu ana kadar ölçülmüş en güçlü hadiseler olsa da onları çıplak gözle göremeyiz. Gama ışınlarını gözlemleyebilmek için, başka yöntemlere bağlı kalırız ve güveniriz. Onları çıplak gözle göremeyiz. Bizler sadece, elektromanyetik spektrumun, görünür ışık olarak adlandırılan çok küçük bir kısmını görebiliriz. Bunun ötesinde, başka metotlar kullanırız. Oysa biz, gök bilimciler, ışığı daha büyük bir ölçekte inceleriz ve bunu yapmak için başka yöntemlere başvururuz. Ekranda bu şekilde gözükür. Şimdi bir grafik görüyorsunuz. Bu bir ışık eğrisi. Işık yoğunluğunun zamana bağlı grafiği. Bu bir gama-ışını eğrisi. Görme yetisi olan gök bilimciler, ışık yoğunluğunun zamanla nasıl değiştiğini yorumlamak için, buna benzer bir grafiğe ihtiyaç duyarlar. Sol tarafta, patlaması olmayan ışık yoğunluğunu görüyorsunuz ve sağ tarafta, patlaması olan ışık yoğunluğunu görüyorsunuz. Kariyerimin ilk zamanlarında, ben de böyle bir grafiği görebilirdim. Fakat sonra, görme yetimi kaybettim. Hastalığımın ilerlemesiyle görme yeteneğimi tamamen yitirdim ve bu nedenle hem bu grafiği görme, hem de fizik araştırmalarımı sürdürme fırsatını kaybetmiştim. Bu durum, benim için her anlamda çok zor bir geçişti. Profesyonel anlamda işimi yapabilmemin bir yolu kalmamıştı. Bu kuvvetli ışığı irdelemek, ona ulaşmak ve onun astrofiziksel nedenini anlamak için çok can attım. Böyle devasa göksel bir olayın tespitinin verdiği engin mucizeyi, heyecanı ve zevki tecrübe etmek istedim. Bir ışık eğrisinin, görsel bir grafiğe çevrilmiş bir sayı tablosu olduğunu fark ettiğim zaman, bunun üzerinde uzun süre düşündüm. İş arkadaşlarımla birlikte çok çalıştık ve o sayıları sese çevirdik. Verilere ulaşmayı başardım ve artık sesi kullanarak, en iyi gök bilimci seviyesinde fizik yapabiliyorum. Diğer insanların yüzyıllardır görerek yaptıkları işi, ben artık sesi kullanarak yapıyorum. (Alkış) Ekranda görünen, bu gama-ışınının sesi -- (Alkış devam ediyor) Teşekkürler. Ekranda gördüğünüz gama-ışını parlamasını dinlemek, kulağa, görünen parlamanın ötesinde bir şey getirdi. Şimdi parlamayı sizin için oynatacağım. Bu bir müzik değil, bir ses. (Dijital bip sesleri çalıyor.) Bu sese çevrilen bilimsel bir veri ve eğimi haritalanmış. Bu işleme, selenleme denir. Bunu dinlemek, kulağa görünen parlamanın dışında bir şey getirdi. Çok güçlü, alçak frekanslı bölgeleri ya da bas hattını incelerken -- şimdi bas hattını yakınlaştırıyorum. Güneş rüzgârları gibi, karakteristik elektrik yüklü gaz rezonanslarını fark ettik. Benim ne duyduğumu duymanızı istiyorum. Bunu, sesin şiddetinin hızla azalması olarak duyacaksınız. Görebildiğiniz için de, size hangi ışık yoğunluğunun sese dönüştüğünü gösteren kırmızı bir çizgi göstereceğim. (Dijital vızıltı ve ıslık sesi çalıyor.) Islık sesi, evdeki kurbağalar, onlara aldırmayın. (Gülüşmeler) (Dijital vızıltı ve ıslık sesi çalıyor.) Sanırım duydunuz, değil mi? Bulduğumuz şey, tanecikler arasındaki enerji değişimlerinden kaynaklanan ve hacme bağlı olarak coşkulu olabilecek olan, dalga rezonanslarını desteklemek için uzun süre dayanan patlamalardır. Yıldızın etrafındaki maddenin sürüklendiğini söylediğimi hatırlıyorsunuz, değil mi? Bu, boyutlar tarafından belirlenen alan dağılımını ve frekansı, güç aracılığıyla yayar. Çok güçlü bir manyetik alan magnetarına dönüşen süper kütleli yıldızdan bahsettiğimizi hatırlıyorsunuzdur. Eğer durum buysa, patlayan yıldızdan çıkan sızıntılar, bu gama-ışını patlaması ile ilişkilendirilebilir. Bu ne anlama gelir? Yıldız oluşumu, bu süpernova patlamalarının çok önemli bir kısmı olabilir. Bu gama-ışını patlamasını dinlemek, bize sesin, birleşik görsel bir teşhir olarak kullanılma kavramını gösterdi ve bu teşhir, aynı zamanda, daha fazla bilgi arayışında olan görme yetenekli gök bilimcileri de destekleyebilir. Eş zamanlı olarak, diğer teleskoplardan gelen ölçümler üzerinde çalıştım ve deneyimlerim gösterdi ki; sesi birleşik görsel bir teşhir olarak kullandığınızda, astronomlar, bugün daha fazla erişilebilen veri dizisinde daha fazla bilgi bulabilirler. Bu veriyi sese dönüştürme kabiliyeti, astronomiye muazzam bir dönüştürme gücü verir. Ve çok görsel olan bir alanın, göklerde neler olduğunu anlamakla ilgilenen herkesi dâhil etmek için geliştirilebileceği gerçeği bir moral kaynağıdır. Görme yeteneğimi kaybettiğimde, görme yeteneği olan bir astronomun sahip olduğu aynı miktar ve kalitede bilgiye erişemediğimi fark ettim. Bir parçası olmak için çok çalıştığım alanın üretken bir üyesi olma ümidimi yeniden kazanmam selenleme işlemini bulmamızla oldu. Ancak, bilgiye erişim sadece astronomiye has bir şey değil. Durum sistemiktir ve bilimsel alanlar buna yetişemiyor. Vücut değişebilen bir şeydir -- herkes her an bir engelli olabilir. Hâlihazırda kariyerlerinin zirvesinde olan bilim insanlarını düşünelim. Eğer engelli olurlarsa onlara ne olur? Benim gibi aforoz edilmiş gibi hissedecekler mi? Bilgi erişimi bizim ilerlememizi sağlıyor. Yeteneklerimizi göstermemiz ve hayatımızda potansiyel engellere değil, ilgilerimize dayanarak yapmak istediğimiz şeyleri seçmememiz için bize eşit fırsatlar sunuyor. İnsanlara sınırlama olmadan başarmaları için fırsat verdiğimiz zaman, bu onlara kişisel tatmin ve başarılı bir hayat sağlayacak. Ve bence astronomide sesin kullanımı, bunu başarmamıza ve bilime katkı sağlamamıza yardım ediyor. Diğer ülkeler, algı tekniği çalışmasının astronomiyle ilgili olmadığını, çünkü bu alanda astronomi verisi çalışması yapacak görmeyen astronom olmadığını söylerken, Güney Afrika, "Alana katkıda bulunacak engelli insanlarla çalışmak istiyoruz." dedi. Şu anda, Güney Afrika Astronomik Rasathanesi, Gelişim için Astronomi Ofisi'nde çalışıyorum. Orada, Athlone Körler Okulu öğrencileri üzerinde etki bırakmak için, selenleme teknikleri ve inceleme metotları üzerine çalışıyoruz. Bu öğrenciler radyoastronomi ve selenleme metotlarını öğrenerek taçküre kütle atımı olarak bilinen, güneşten gelen büyük enerji atımları gibi astronomik olayları çalışabilecekler. Bu öğrencilerle öğrendiğimiz şey -- bu öğrencilerin birden çok engeli var ve onlara başa çıkma stratejileri uygulanacak -- Bu öğrencilerle öğrendiğimiz şey profesyonel seviyede yapılan şeyleri doğrudan etkileyecek. Buna naçizane "gelişme" diyorum. Ve bu şu anda oluyor. Bence bilim herkes içindir. İnsanlara aittir ve herkese açık olmalıdır, çünkü biz hepimiz doğal kâşifleriz. Bana göre, eğer bizler engelli insanları bilime katılımdan kısıtlarsak, tarih ve toplum ile bağlarımızı koparırız. İnsanların birbirlerine saygıyı teşvik ettikleri, birbirlerine saygı gösterdikleri, strateji değişimi yaptıkları ve birlikte keşfettikleri, adil bir bilimsel oyun alanı hayal ediyorum. Eğer engelliler bilimsel alanlara girebilirlerse, bir infilak, dev bir patlama gerçekleşecek. Eminim. (Dijital bip sesleri) Dev patlama bu. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim. (Alkışlar)