- Ağacımız dik. Ben- Hayır, hayır, hayır. - Hayır. Ne? - Bilmiyorum, bilmiyorum. - Sadece merhaba desene ucube. - Merhaba. Ağacımın yanına kuruldum, yılın sonu geldi. Umarım sobada kestaneleriniz kızarıyordur. Ve size öyle bir hediyem var ki. Karanlık bir çağırma büyüsü yaptım ve size Dannyciği getirdim. - Evet, ben geldim. Sizi yine bir içerikle kutsamak için boşluğumdan çıkıp geldim. - Sağol. Biraz daha Noel'e uygun bir şey giyebilirdin. Bu çok şeytani duruyor, söylemeden edemeyeceğim. - Bu şeytani değil! - Ne peki? - Yıldız bunlar. Bunun göksel gözükmesi lazım. Sus, sen bir battenberg gibi gözüküyorsun. - Hey, insanlar bunu yemek istiyor. - Ya da çok tatlısındır ve mide bulandırıyorsundur. - Tamam, peki. - Merhaba. - Merhaba. Bugün iki şeyi bir araya getiriyoruz. Ve bunlar... - Bizim **********. Sonunda! - Sus! Hayır. Aman tanrım. Bu yıl yaşadığımız her şeyin gerisayımı. - Yılın incelemesi. - Ve mesajlar. [güzel geçiş / kesinlikle diğer 'favori şeyim'] - Dan ve Phil birbirlerine ne mesaj atıyorlar? 2. - Bildiğiniz gibi birbirimize epey tuhaf mesajlar atıyoruz. - Öyle. - Rahatlıkla birlikte fazla vakit geçirdiğimizi söyleyebiliriz. - Evet. - Binaenaleyh garip bir uzaylı dili geliştirdik. - Binaenaleyh. - Normal değiliz. Ne? - O da garip bir uzaylı dili. Kim o kelimeyi kullanıyor ki? Seni 17. yüzyıl şairi. - Ben kullanıyorum. Bir sorunun mu var idi? - Hayır. - En yukarı çıkmamız yarım saat falan aldı. Eğer biri bana mesaj atarsa kafayı yiyeceğim. - Yaptığım en yorucu parmak egzersiziydi. - Evet, bu ikisinin DMlerine dalmaya hazır mısınız? - Yapalım bakalım. - Bu iki fazlasıyla gerizekalı kişinin. - Evet. - Sana 1 Ocak saat 02:06'da mesaj atmışım. - Gece 2'de mi? Mutlu yıllar. Aa ölmek istiyorum. Parçalamak istiyorum- Hayır. Ne? - "Ölmek istiyorum." mu? Parçalamak istiyorum. - Kendimi parçalamak istiyorum. - Kutsanmış aile. - Yıla daha iyi bir şeyle başlayamazmışım. - Yeni yıla girmek için ne harika bir yol. - Bu köpeklerden birini sahiplenseydin hangisi olurdu? - Tanrım, hepsi. - Şu surata bak. - Şimdiden söylüyorum. - Evet? - Geçen gün bir mesajlaşmanın ekran görüntüsünü paylaştım. Ve herkes bana saldırdı. - Aa evet. - Çünkü seni resim koymadan PL diye kaydetmişim. - Evet. - Herkes "Dan!" "Neden bir bulut emojisiyle 'Phillypoo' diye kaydetmedin?" dedi. - Bakın. Beni çok iyi tanımalısınız, tamam mı? - Evet. - Telefonumdaki herkes: Phil, annem, Hz. İsa, herkes isim soyisimle resimsiz kaydedilir. - Annesi bile anne diye kayıtlı değil. - Kabullenmeniz gerek millet. O kadar sadeyim. - Şu an bir resmimi çek. - O kadar dümdüz ciddiyim. - Çek! - Yüzünü görmek istemiyorum. Hazır mısın? - Bu berbat! Tüm gözenekleri görebiliyorsun. - Im, telefon kameraları bu yüzden daha gelişmemeli. - Yeter. Kimse bunu istemiyor. - Neden- Kimse bunu görmek istemiyor. - Bu neydi? Bana ve izleyicilere açıkla. - "Laptopumu açma." - "Neden lol" - "Açma işte." - Muhtemelen kafamda daha kötü. - Tek bildiğim, eğer bunu sana söylediysem... - Ben güvenine ihanet etmezdim. İstemezdim de, açıkçası. - O neydi ki? - Bilmiyorum. - Kendi adıma korktum. - Lanetli. [Üzücü ufak mavi balık haberi.. sevgili bettamız Norman dün vefat etti. Sonsuza dek kendi yansımasıyla kavga ederek huzur içinde yüzsün.] - Minik Normy. - Aa evet, balık öldü. Bu hiç de travmatize edici değildi. - Balık cennetine gitti. - Ben ağladım. - İkimiz de ağladık. - Senkronize bir ağlama oldu. Onu bir akçaağaca gömdük ve gluglu diyerek bizi izliyor. - Evet. - Bussy dersem videonun parası kesilir mi? Bunu bu videoya koyamayız! - Ve sonra- Aa, Bernie Sanders meme'leri. Bu o zamandandı. - Aa, Bernie meme'leri. - Bu TATINOF resmine bu kadar uyması gerçekten rahatsız edici. - Teşekkürler Anna. - Bunu yapmak için mükemmel bir yol. - Aa, şu an biz de Bernie evreninde olabilirdik. Ama hayır, bu cehennemdeyiz. - Biden cehennem değil, Trump'tan iyidir. - Neoliberalizmi kabullenme Phil. - Tamam. Aa! Bu Steven'ı vahşi hayatta gördüğümüz an! - Steve diye bir güvercinin hayatımızda büyük bir yeri olduğu zamanı hatırlıyor musunuz? Vay be. - Biliyorum! - Neden bana "bip" diye mesaj attın? - Neden "bip" demişim bilmiyorum. - Fark ettim de ekran görüntülerini benim telefonumdan alıyoruz. Yani sen siyahsın, ben maviyim. Bu videoyu geri dönüşü olmayan bir şekilde mahvettik. - Ben bu seferlik karanlık tarafı denemekten mutluyum. - Benim kılıfım bile siyah ve seninki mavi, biz... - Yanlış yaptık. - Sil bu videoyu. Bu videodan bu kadar. Geldiğiniz için teşekkürler. Ne yaptığımızı bilmiyoruz. Hoşçakalın, bye. - Ne yaptığımızı bilmiyoruz. Bu arada, eskiden bu benim telefonumdu. Ama yeni iPhone'u aldım, zayıf ellerim için fazla ağırdı. - Phil gerçekten "Bu telefonu taşımak ellerimi acıtıyor." falan yapıyordu. - Acıtıyordu! Acayip ağırdı, kendi beyaz ekran televizyonunun olması gibiydi. Şimdi mini olanını aldım. Çok tatlı, çok hafif. "Kapı mı çaldı?" - "Ben hiçbir şey duymadım burada." "Herhalde bir daha tıklardı?" - "Muhtemelen." Bakmamış olmamıza bayıldım. Biri kapıda öyle duruyor. - Biri kapıda olabilirdi ve ikimiz de s**lemedik. - Hayır. - "Belki. Bir şey duydun mu? Ben duymadım, Tamam, bye." - Mantar kafa! Hey, bence iyi bir stil, tekrar moda olacak. 2023. Kucakla. - İç mimarlık ilhamı alışım. - Bu seksi. - Merdivenin altındaki o şey için. Bam. - Aa, merdivenlerin çıplak hâli. Süslenmeden önce. - Bu oydu. - Şu an Noel modunda, şuna bakın. - Acayip Noel modunda. - Ya Dan! Bunu videoya koymak istememiştim! - Takvimde bir inceleme yapmam lazım şu an. 24 Şubat. Resmen bunu telefonumda bulup "Aa, bu Phil'in güzel, homofobik bir resmi. Yolla." yapmışım. - Sağol ya. - İşte bu arkadaşlıktır. - Ölü gibi duruyorum. Bu, Instagram'da karşıma çıkan bir reklam. - Vay be. - Hedef kitleleri yanlış, ama... - Aa, evet, yanlış örümcek kişiyi koymuşlar. Götün çoklu evreni. - Bunu çok uzunca bir süre profil resmin mi yapmıştın? - Evet, hâlâ bir yerlerde profil resmim sanırım. - Şunu şu an söylemem lazım. Bu resmi çektik. Ben nefret ettim. - Sana lanetli olup olmadığını sormuştum! - Bir yıl sonra, yaklaşık iki hafta önce Dan dedi ki... - "Bu niye senin profil resmin ya?" - "Korkunç!" - Bu kesinlikle lanetli bir fotoğraf. - "Ne demek istiyorsun?" falan oldum. - Biri senin derini çıkarıp Phil yüzünün plastik bir maskesini yapmış... - Aman tanrım! - ...ve şeyin üstüne koymuş gibi. Ne demek istediğimi anlıyor musunuz? - Ben anlıyorum. Bir gremlinin annesi gibi duruyorum. - Hadi bakalım. Ne olabilir ki? - "Hach?" - "Hach." - "Tamam 1 dakika." Ne? - Haché hamburgerler. - Haa! - Cumartesi akşam 9. - Hamburgerler. - Hamburger siparişi verirsiniz. - Başarılı bir şekilde çözdüğümüz ilk uzaylı dili! - Oldu! Tamamen çözdük. - Hepinizin işe yaramaz bir Dan ve Phil-oloji diploması var. - Taze Japon bambusu. - Bunun sebebi babamın bize bambu resmi çizmesiydi. - Bunu internete göstermiş miydin? - Hayır, hiç göstermedim. Babam... - Bunu bu videoda açıklayacak mıyız? - Evet! Babam bize Japon bambu fotoğraflarımızın resmini çizdi. - Phil'in babası gerçekten inanılmaz yetenekli bir ressam. - Yani, teşekkürler, baba. - "Zencefilli avokadoya ihtiyacımız var mı?" - "Evet." "O s**tiğimin Alan'ını boğazıma sok." - Avokado Alan. - Evet evet, sıkılmıştık, tamam mı? - Aa, bunlar. - Yapacak hiçbir şeyimiz yoktu. - 10 metrekare bir açartman dairesinde... Açartman mı? - Açartman. - Dışarı çıkmamız gerektiği gerçeğini açıklayacağım. "Ama burada ilham alabileceğimiz bir şeyler var." Burada ne oluyordu? - Yeni mumumun ne olması gerektiğine karar vermeye çalışıyorduk. - Aa evet, bu benim, mumunun grafik tasarımının nasıl olması gerektiğine karar vermeye çalışırken hazırladığım tablo. - Aa. Güzel. - İşte böyle. Yardımı dokunmuş. - Burun deliklerine sok. - Sadece yürümeye çalışmıyorum, Phil. - Evet. Çok Phil. - Bu gerçekten çok lezzetli bir kokulu mum. - Çok "Bunu yemek istiyorum ama muhtemelen ölebilirim." bir mum. - Hâlâ mağazamda var. Siz bunu izlerken mağazalarımız hâlâ bir arada olabilir. - Rafta duran 6 tane falan lama şapkasından kurtulmaya can atıyoruz. - Evet. - Aşırı ucuz Dan ve Phil vintage ürünleri istiyorsanız başkası çalmadan almalısınız. - Gidin kapın! - Ayrıca Dan'in de sevimli bir günlüğü var, onu da almalısınız. - Aa evet, bazı güzel şeylerim var. - Evet. - "Büyük yeet." - Bu neyle alakalıydı bilmiyorum. - Bana neden sadece "büyük yeet" diye mesaj attın ki? - Genelde yemek için heyecanlandığımda falan onu diyorum. Galiba öyleydi. - "Annem bir kutu Paskalya atıştırmalığı yollamış!" "Kahvenin yanında bir tane yiyebilir miyim yoksa ihanet mi etmiş olurum?" - "Lool" "Tamam evet." - "Yeet." "Vibe yolluyorum." Sana neden vibe yolluyorum? - Bilmiyorum. Niyeydi? - Hastanede falan mıydın? - Travmatize edici bir şey olmuş olmalı. Anıyı hafızamdan silmişim. - Mart 1. - Aa! Sesli kitabımı kaydediyordum. Çarşamba. 7 Nisan. Saat 16:51. Fare. - Ördek. - Bu kadar. - Bu kadardı. - Ne demek bu? - Bilmiyorum. - 3 gün sonra. - "Yelb." "Yote." - Ne diyoruz biz ya? - Bilmiyorum, bilmiyorum. Başka insanlarla da konuşmalıyız. - Bir şey fark ettim. Tombala vakti. [manyak uzaylı tombalası] Yeet, yone, yoben, mooble, booboboo, ufak hayvan şeyleri, kahve, kafeinsiz veya neredesin dersek shot atın. 10 dakika içinde ölürsünüz. Burada bunu öğrendik. - Evet. Bol şans. - Aa! Evet! - Seksi LED'i ilk gördüğümüz zamandı. - Boyutlararası bir geçit gibi görünmesini istedim, tamam mı? - Ve bu da birkaç LED şeridi oldu. - Evet. - Ama koridorlar hep çok sıkıcı oluyor. Ben de neden evimizin eğlenceli bir girişi olmasın dedim. - Gayet güzel birkaç selfie paylaştım. - Evet. - Görmediyseniz gidin bakın, beğenin. Instagramımdalar. - Ve bu da bizim çılgın seks mahzenimiz. - Tamam, evet. Açıkla bakalım Phil. Bu bizim insanları öldürdüğümüz Dexter odamız. İnşaat hâlindeydi, tamam mı? - Öyleydi. - Plastiği kaldırdık. Ya da bıraktık mı? Cesetleri orada mı saklıyoruz? - "Yon." - "Pote." - Gece 04:32. Ne? - Ne? - Bu ne? Ne yapıyoruz biz? - Bilmiyorum. Şehirdeydim ve yaşadığımı belli ediyorum. - Böyle değilmiş gibi hissediyorum. - O sevdiğim şehir. - Hangi şehirden bahsediyoruz? - Bilmiyorum. - Bir tane daha... - Bence meme'leri değerlendirmeye başlamalıyız. - Tamam. Tabii. - Birbirimize yolladığımız meme'leri. - Tamam. "Kutsanmış aile." köpekleri? Beş üzerinden dört. - Evet. - "Kapibara Osurukları". Hadi kapibara osuruğu izleyelim. - Bu iyiydi. Bu beş üzerinden beş. - Kesinlikle beş. Phil Michael Lester. Bana "Ha ha!" tepki baloncuğu mu yolladın? - Bunun neyi yanlış ki? - Söyleyecek bir şeyin olmasından lol'a ve "ha ha!" baloncuğuna giden ölçekte [harika bir içerik parçası yollamışsın dostum] "Ha ha!" baloncuğu şey gibi oluyor... - "Neden benden nefret ediyorsun?" gibi. - Ben senin için aşağı bir insan pisliği çöpü müyüm? "Bir şeyin olmadığını söylediler, sadece kontrol ediyorlarmış." "Endişelenme, yakında eve döneceksin ve bu çok aptalca bir anekdot olacak." Hey Phil! - Aa, yapıştırıcı gecesi! - Phil'in Japon yapıştırıcısı yemesini hatırlıyor musunuz? - Harikaydı. - Çift ünlem koyarak ne kadar da destekleyici bir arkadaş olduğuma bakın. [endişelenme!!] - "Bana şişenin resmini yollar mısın? Arkasını." Doktor "Ne yuttuğunu görebilir miyim?" demişti. - "Ne yuttun? Pritt mi yoksa çimento falan mı?" - Güçlüydü. "Söyleyebileceğin komik şeyler!" "Aksanına bayıldım - İnsanlar Sherlock gibi havalı olduğumu düşünsün diye rol yapıyorum." - Sokağa çıkma yasağı vibe'ları. - Bu ne? Aa, bu kitabın için Amerikan televizyonuna çıktığın zamandı. Milyonlarca röportaj vermiştin. - The View'da mıydım yoksa Günaydın Amerika'da mı? - 700 tane falan röpotaj vermiştin ve söyleyecek bir şeyin kalmamıştı. - Her çeşit podcast'e, yerli radyoya falan çıktım ve beynim kulaklarımdan aktı. Ben kimim? Ne konuşacağım? - Ben neyim? - Ve en sonda "Zoom'dayken Zoom'dan bıkmış olduğundan şikayet etme." demene bayıldım. "88." - "Ne?" - "Sen değil." Kiminle konuşuyorsun o zaman Dan? - Ne? - Mantıklı konuş biraz. - "Yoksa sorun değil!" Bu iyi bir meme'di. Her e-postayı böyle bitiriyorum. - Beş. - Tamam. Bir kafa karışıklığı sandviçi. "Yeeten." - Videonun kapak resmi. - Senin saç kesiminden travmatize olmamın bir resmi. "Yeeben." Evet. Bizim sorunumuz ne? - "Selam." - "Yone." - Komik minik bir tilki. - Rahatsız edici bir şekilde insana benzeyen yüzüyle. - Ben seviyorum bu tilkiyi. Tibet tilkisi, merak ediyorsanız. Dan, bu fotoğrafta alnın ıslak. - Terliyordum. Stresli bir gündü, Phil. Geri dönüp baktığımda galiba kitabımın fazla reklamını yapmışım. - Hayır! - Twitter ve Instagram'da fazlasıyla aktiftim. - Bu bir İngiliz şeyi. Kitabınla gurur duy, çok satanlarda 1 numara oldu. Bir sürü insana yardımcı oldu. - Evet, yani şeyden bahsedebilirdim. - Evet. - Sadece "kitap yazdım lol" diye tweet atmalıydım. - Leeds'teki Waterstones'un yöneticisi. Beş yıldız vermiş, teşekkürler. " Has**tir, harika. Spoilers!" - "Aman tanrım. Bu arada, ölmüyorum." - "Prognoz ne?" - "Sonra izlemek için beklemeli miyim?" - Tamam, ne- Ne- Niye ölüyorsun? - Burayı eşyalarla görmeye gelmiştin. Çılgın baş dönmesi yaşadığım zamanlardı. - Aa, güzel. - Evet. - Phil'in sağlık sorunları. - Hâlâ oluyor ama dikkat ediyorum o yüzden sorun yok. - "Yeeben." - "Eve geliyorum! Ölmüyorum yeet!" Muayenelerimden biri daha. - "Premium vibe'lar yolluyorum." Sana bir köpekten pozitif vibe yolluyorum. - "Beverly Hills'in Gerçek Ev Hanımları'nın yeni bir bölümü şimdi Prime Video'da. Önemli." - "Yüce İsa!" - Ve sonra şey diye mesaj atmışsın... Neden? - "Kayın ağacı (Avrupa kayını) çalısı."? - Neden?.. - "Az önce bir iPad'e benim adıma giriş mi yaptın?" - "Hayır?" - "Ne?" Hacklenmiş miyim? Bu iyi bir şey olamaz, değil mi? - Ve bu da Phil'in hacklendiği zaman. - "Geri dönerken haber ver!" - "Dönüyorum!" "Dönüyorum!" - "Bu otomatik bir yanıt mıydı?" - "Neiooon." - Seni pislik. Bana hem "ha ha!" baloncuğu yolluyorsun hem de... - Hem de otomatik yanıtlar. - "Aa, Dan mesaj mı atmış? Otomatik yanıt verebilecekken neden mesaj yazayım ki?" - Evet. - Bu ne cüret? - Aman tanrım. Tamam. Yapamam. - Hayır hayır hayır. - Yapabilir miyim? - İstersen sonra videodan atarsın. - Tamam. "Bunu paylaşmak çok mu kaba olur? Bence seksi bir adam." - Videoyu oynatalım mı? - Videoyu oynatalım. "Bazı insanlar Benedict Cumberbatch'e benzediğimi söyledi." "Ben görmüyorum. Ama, bekleyin." "Şimdi benzedim." Özür dilerim. - Phil. [SİL] - Bakın, bence çekici bir adam. Ama bence insanlar beni gördü... - Tamam, tamam. - ...ona benziyorum ama sadece gözlerimiz biraz farklı. "Vibes." - "Teşekkür. İyi gidiyor." - Bir arada değilken birbirimize çok vibe yolluyoruz. - Gizemli koşullardayken. - 8 Haziran'da ne olmuş? - Onur şeyini mi çekiyorduk? - Evet! İşte burada. - Emo Dan. Bu fotoğraf çok rahatsız edici, beni direkt 2011'e geri yolluyor. - O onur şeyi gerçek bir maceraydı. Times Meydanı'nda bir reklam panosundaydım. - Biliyorum! Çılgınca! - Ama bunun hakkında paylaşım yapmadım çünkü hava atıyormuşum gibi olurmuş gibi geldi. - Bunu aşman gerek. - "Bunu yapmak istemiyorum, utanç verici." diye düşünüp bir şey demedim. Bir sorunum var, Phil! - Biliyorum! İçinde bir furry de vardı. Ya da onu videodan attılar mı? - Iı, telefonunu nerede bıraktın? - Güneşin üstünde. - Yani telefonun eriyor ama sen bunun ekran görüntüsünü alıp bana mesaj attın. - Önemli bir içerik. - "Bana biraz daha süt getirir misin? Ama benim yulaf sütümden." - "Ve sütü benim buzlu bardağıma getirebilirsin." - Tamam, şımarık Dan. - "Lanetli paranormal video." - Senin kapı zilindeki videon. - Bazen ne kadar çirkin olduğunuzu fark ettiğiniz oluyor mu? Beş üzerinden beş! - "Papa." - "Slime." - "Sen neredesin?" - "Bul." - Ne? Bu harika. İlgi veya yardım istiyorum ama sana nerede olduğumu söylemek istemiyorum. - Tamam. - Tamam, evet. Çok normal. - "Hayatta mısın?" - Sabah saat 9:53, umarım uyuyorumdur. - Yanıt yok. Sanırım Phil ölmüş. - Öldüm. - O zaman öldün ve bütün bunlar aslında cennet. - Ben bir hayaletim. - "Dışardaki bitkiler: Mmm, beton." "Evdeki bitkiler:" - "Bu musluk suyu mu? Benim alerjim var." Bu çok doğru. - Beş üzerinden beş. - Ağaçlar dışarda öyle duruyor ve benim o kadar gübre falan verdiğim saksılar şey oluyor. "Aa ben soldum." - Aa, Final Fantasy XIV'deyiz. - Kedi çocuklar olarak. - Kedi çocuklar olarak oynuyoruz. - Bu yılın yarısını kedi çocuklar olarak geçirdik, dürüst olalım. - 700 yıldır oynuyoruz. - Kedi çocuklar olarak gey kulübe bile gittik. Bundan bahsetmeli miyiz? Hayır. - Biri bize yürüdü. - Biliyorum! - Cumartesi günüydü, canımız sıkılıyordu, bir şeylere bakıyorduk. Biri gelip "Gece kulübümüze gelin." dedi. Birinin evine gittik, insanlarla dolu bir kulüptü. Biz etrafta kedi çocuklar olarak dolaşıyorduk. Sonra şu ayı adam çıkıp dedi ki "Ne yapıyorsunuz? Bodruma gelmek ister misiniz?" Ve biz de oyundan çıktık. Tuhaftı. - Tuhaftı. - Ne? - Dan merdivende Gollum gibi duruyor. - Bu kadar deli mi gözüküyorum? - Evet. - "Neden telefonun hep sessizde? Ya inşaatçılar ya da *** bir şey isterse?" "Ya da mesela ben şu an seni aramak istersem?" - Aman tanrım, Dan. - "Zil şifresi ne biliyor musun? Kapıda kaldım." - Alo? Alo? - Sabah saat 10:48'e göre fazla atarlı davranmışsın. - Sen de hiç s**lememişsin. - "Bu arada kapıyı açar mısın kapıda kaldım da?" - Ne? - Lütfen! Lütfen bir bağlam ver! - Sen demişsin. - "Tam arkanda oflayıp puflayan bir adam var." - Güneş gözlüklü emoji. Bu ne demek? - Aa! - Ne? - Trendeydik. - Aa! Evet. - Hometown Showdown çekmeye gidiyorduk. - Ve bir oflama sesi vardı... - Tam arkanda yaşlı bir adam şey yapıyordu. - Hometown Showdown en çılgın 2 günümüzdü- İki günde çektik onu! - Bir sürü uzun, ilginç sohbetler ettik. - Evet. - Keşke 7 saatlik bir belgesel serisi olsaydı. - Değil mi? - Çok eski bir havası vardı. - Ama eğlenceliydi. - Evet. - Ve eminim insanlar bizi dışarıda görmekten hoşlanmışlardır. - Bu nadir bir olaydı. - "Biraz daha s alabilir misin?" "Yeniden doldur." - "Bana tepki verme." - "Bana tepki verme!" Aa, 3 yıl önce. - Anılar. - Aman tanrım, 2018. - Şu patlamış mısırlara bak. - Amerika'nın göbeğinde Interactive Introverts turu. Ve Sonsuzluk Savaşı'nı izleyecektik. - Çok iyiydi. - Elimizde devasa patlamış mısır kutularıyla. O zamana geri döner miydin? Yani, daha gey olduğumu açıklamamıştım. - Ama patlamış mısır vardı. Patlamış mısır. "Dondurmayı bitirip tahta çubuğu yalamaya başladığında." Beş üzerinden beş. - Bu, Akvaryum 2.0 vizyonu. - Aa, güzel. "Boof." - "YouTube'ta öneriler. Mix - pop müzik." - Ben! - "Lütfen efendim biraz su alabilir miyim?" - "Ben öldüğümde." - "Tamam umarım ölürsün." - Sanırım Apex oynuyordum. - Tamam, evet. - "Yürüyen deec." - Tamam, artık bunu biliyorsunuz. Bu ne demek? - Bunu bilemeyecekler. [phanoloji testi] - The Walking Dead izleyip kafeinsiz kahve içmek. - İşte böyle. - Güzel animojiler, ucube. - Bu ne? - Tamam, yolculuğa bak. - "Vietnam bageti söylüyorlar." - "Peki." - "Ben sinir bozucu muyum?" - "Neden?" - Ne? Herhalde birileriyleydim ve sinir bozucu olduğumu düşündüm. Ama konu neydi bilmiyorum. - Bensiz başkalarıyla mı görüştün? - Evet, pardon. - Aa benim Phil ve Bitkiler takvim fotoğraf çekimim. - Devasa bir kaktüse ihtiyacımız yok. - Ya da buna. İşte burada! - Onu eve aldık. - Burada Dan hiçbir makineyi nasıl kullanacağını bilmiyor. - Kimse bana bu şeyleri öğretmedi. "Hassasta normal don ve çorap kurutabilirim değil mi?" - "Ben sadece çorap ve havlu yapıyorum, donlar çekiyor." - Yardım et bana. - Donlarını kurutmaya atma, ucube. - Ne bileyim ben. Yine göz kırpan zürafa. - Niye göz kırpıp duruyor? - Olamaz! - Bunu hatırlıyorum, yeni bu. Neredeyse bugüne geldik. - "Ay götlü. Eğlenmiyorum." - "Gitmen gerektiğini söyle." - Tamam, tamam. PC'de birkaç arkadaşımla Apex Legends oynuyorum. - Evet. - Ve fazla zorlular, tamam mı? - Fazla iyiler. - Çok ciddiye alıyorlar, bazen zorlanıyorum. - Evet. - Elmas lobideyiz ve birkaç kez kaybettik. Ben çıkmak istedim çünkü bana bağırıyorlardı ama nasıl çıkayım bilemedim. - O yüzden ben de "Gitmen gerektiğini söyle." dedim. - "Fazla tuhaf." - "Büyükannenin geldiğini söyle. Ya da PC'yi kapat ve elektrik gitti de." - Aman tanrım. 3 saat, Phil. - Evet? - Ve çok sinirlilerdi ve hiç eğlenceli değildi. - Yaa. Bunu tweet atmıştın. Özetle, dışarda biri vardı ve Dan... - "Dışarda bir bayan var, gidince bana söyler misin?" - Tam kapının önünde. - "Konuşmak istemiyorum." - "Aman tanrım lol" - Köşeyi döndüm, gördüm ve hayır dedim. "Phil, camdan bak ve gittiklerinde bana haber ver." dedim. Ve bir çalının içine çömüp 1 saat falan öyle durdum. - Ben de camdan ajanlık yaptım, gidip gitmediğini görmek için. - Teşekkür ederim. - "6" mı 7 mi? Ne?" - "Asıl sana ne?" - "Aman tanrım, fit demek istemiştim." "O nasıldı? 7'." Bir tane miydi iki tane mi, bilmiyorum. - "7 fit ne?" - "Ağaç!" - "Yüce İsa." - 7 fit ağacımız orada. - Phil. Phil. - Ne? - Phil. - İnç. Fit. Ben kafası karışık bir adamım. Utanmışım ve bunun ne olduğunu hatırlamıyorum. Ama komik. - Aa, son meme'imiz. - Bunu sana ben yollamıştım. Beş üzerinden beş. [ŞENLİK ATEŞİ YANIYOR] İlginç bir macera oldu. Tüm hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçmiş gibi hissediyorum. Ama mesajlar hâlinde. Birbirimize mesaj atmadığımız şeyler de oldu. - Konuşamayacağım şeyler. Bakın. - Biraz konuş. - Birçok şey, hayallerim kovidin kafasına estikçe gelip gitmesiyle mahvoldu. - Evet. - Dan size bir şey vermeye çok yaklaşmıştı ama elinden alındı. - Bakın, bu şeylerin birkaçı gelecekte yine olabilir. - Evet. - Ama bunların olmasını bekleyip onun dışında yok olmaya devam edemem. O yüzden yeni yılda... - Evet? - Bir ara bir şekilde geri döneceğim. O yüzden kendinizi hazırlayın. - Ben hazırım. Bence dünya senin alaycılığını özledi. O yüzden onun biraz geri gelmesi güzel olacak. - Özlediler mi ki? - Evet! - Belki bu, dünya için iyi olmuştur. Belki... Bir düşünün. Hayatınız bensiz daha iyi miydi? Belki kendimi gerçeklikten silmeliyimdir. - Git buradan. Bu kanalda bu yılın sonuna geldik. Bana katıldığınız için teşekkürler. Bizi varlığınla ödüllendirdiğin için teşekkürler Dan. - Bana katlandığınız için teşekkür ederim. - Bundan keyif aldıysanız lütfen videoyu beğenin. Mağazalarımız hâlâ bir arada, bir şeyler almak isterseniz. - Ürünlerin reklamını yap, Phil. - Başka ne yapabilirsiniz? Bana abone olun. Dan'e abone olun, belki bir ara yine orada bir şeyler yapar. Ve harika bir Noel, veya ne kutluyorsanız onu, geçirin. Mutlu yıllar. - İlginç bir yıl oldu. - Evet. - Umarım hepiniz iyisinizdir. Ve madem öyle konuşuyormuşuz, yeeben. - Yoben. - Size bir vibe yolluyorum. - Yote. Hoşçakalın.