Evet sen,
sen dört milyar yaşında
etten bir robotsun.
Evet, yanlış duymadın.
Aslında, 30 trilyon kadar
hücreden oluştuğun
ve her birinin kendine has
bir işlevi olduğu için,
trilyonlarca mini robottan
oluşan bir robotsun;
sen bir Mega Et Robot'sun!
Nihai görevin de,
aşağı yukarı dört milyar yıldır-
ve bu hayat oyununu
devam ettirebildiğin sürece-
kodu muhafaza etmek.
Onu koplayamak. Geleceğe taşımak.
Olay şu ki, kendi kodunu
kopyalamakta felaket durumdasın.
Her kopyalandığında,
hatalar vuku buluyor.
Hata robotun hayatta
kalmasını zorlaştırıyorsa kötü
ama bazen bir hata,
robotun şansını arttırır.
Koddaki hatanın
sonraki nesle aktarılması
bu evrimin kısa özetidir, değil mi?
Korkarım bu da muazzam bir
tasarım ürünü olmaman demektir.
Milyarlarca yıllık kötü kopyalamanın
sonucusun sen.
Tebrikler.
Tamamen muhteşem olmamanın
başka bir sebebi de
sahip olduğun Mega Robotların
sürekli arızalanması.
Neyse ki, kardiyologlar,
immünologlar, mikrobiyologlar
-- bütün -olog'lar --
yüzyıllardır alıcılarımızı ve kablo
bağlantılarımızı çözmeye uğraşıyorlar
böylece bir sorun olduğunda
genellikle düzeltebiliyorlar.
Zorlandıkları kısım,
makinenin kendine saldırması;
kopyalanan hatanın,
hücreyi kontrolsüzce bölünmeye,
büyümeyeye ve çoğalmaya
iterek tümör oluşturması.
Bunun adı kanser.
Ne yazık ki modern tıbbın
imkanlarıyla bile
bazı kanser türleri tedaviden
zarar almadan kurtuluyor.
Tam bu noktada, yeni bir grup
biyolog devreye giriyor:
"Sentetik Biyologlar."
Bu bio-hacker grubu bilim, tıp
ve mühendisliği bir araya getirerek
kodu tekrar yazıp, düzeltilemez
olanı düzeltmek istiyor.
Planları hastanın
genetik koduna ulaşmak,
bağışıklık sistemini
yeniden programlayarak
kanser hücrelerini tespit edip yok etmek.
CAR T-hücre tedavisi olarak
anılan harika bir plan.
Sürekli patojenlerin saldırısı altındayız:
tek hücreli bakteriler,
virüs ve mantarlar.
Bir zamanlar, senin yaptığının gibi
"Yenilmezleri toplamak" yerine
yalnız kalarak bu patojenler,
senin Mega-Et-Robot vücudunu
yağmalamaya hazır
bir kale olarak görmekte.
Neyse ki bu işgalcilerle senin için
savaşacak bir güvenlik timin var:
Bağışıklık sistemin
ve en yetkin korumalarından
biri de akyuvarların.
Vücudunun karanlığında gezinen korumalar
karşılarına çıkan hücrelerin
kimliklerini kontrol ederler.
Bahsi geçen kimlikler
isimlik gibi değildir,
Antijen denilen hücre yüzeyindeki
protein parçacıklarıdır.
Bu korumalar iki tiptir:
T-hücreleri ve B-hücreleri.
T-hücreleri, antijenleri özel pençelerini
kullanarak kontrol eder,
reseptörleri
belirli bir antijene kitlenir.
Eşleşme bulurlarsa kendilerini
iliştirdikleri istilacı hücreye
zehirli kimyasallar salgılayarak
istilacının zarını açarlar.
İş ortakları B-hücreleri antikor üretir.
Antikorlar bir sürü küçük proteindir;
küçük pençeleri belirli
bir antijene sıkıca kilitlenir,
yok edilmeleri için onları işaretler.
Bu iki yoldaş arkanı kolluyor.
Üstelik bağışıklık sistemin
dışarıdan gelen işgalci patojenleri
tespit ve imha etmekte harikadır.
Yine de
senin kendi hain hücrelerini tespit
etmekte pek de başarılı sayılmazlar.
Kanserli hücrelerin antijenleri
garip görünmez.
Sahip olduğun diğer hücrelere benzerler.
T'ler ve B'ler onlara saldırmak için
programlanmamıştır.
Kanserle başa çıkmanın olağan yöntemleri
tümörü kesip çıkarmak,
radyoterapi ve sonrasında kemoterapi ile
kanserli hücrelerin büyümesini
engellemek yahut yok etmektir.
Ama söz konusu lösemi ise
kanser tüm vücudunda gezinir,
bu yöntemleri kullanamazsın.
Lösemi eğer bağışıklık sisteminin
korumaları olan akyuvarlarında başladıysa
kanseri tespit etmekte çok zorlanacaksın.
Akut lenfoblastik lösemi böyle ilerler.
CAR T-hücre terapisi
tam da burada devreye giriyor.
Bio-hacker'lar hastanın bağışıklık
sistemini yeniden programlayarak
kanser hücrelerinde
bulunan belirli antijenlerin
protein parçacıklarını
tanımalarını sağlar.
Bunun için ilkin hastanın milyonlarca
T-hücresine ihtiyacınız var.
Daha sonra, T-hücresine
farklı bir şey yaptırmak için
var olan kodu yenisiyle
değiştirmeniz gerekir.
Kendi tasarladığınız kodla.
Sentetik biyologların şu an DNA ile
yapabildikleri oldukça havalı.
Bilgisayar aracılığıyla kendi
organik baz dizgelerini birleştirirler-
Organik bazlar
DNA'yı oluşturan hecelerdir -
-bilgisayarda oluşturdukları yeni
genetik kodun ne yapacağını modellerler
ve dizgileri DNA yazıcısında oluştururlar-
evet, DNA yazıcısı gerçek.
Mürekkep yahut 3D yazıcılar gibi
plastik polymer ile değil,
yaşamın temel yapı taşları olan
A, C, T ve G'lerle.
T-hücresi için tasarladıkları
yeni kodun 3 talimatı var:
1. Kanseri nasıl tespit edip
yok edeceklerini söylüyor.
Açıklamak gerekirse
B-hücrelerinin hedef antijene
kilitlenecek olan
antikorları nasıl modifiye edecekleri.
Antikorlar yeni bir reseptör
oluşturmaları için yeniden kodlanır,
böylece kanserli hücrenin
özgün antijenlerini tespit edebilirler.
2. Kanserli hücrelerle karşılaştığında
kendini kopyalamayı öğretiyor
ve 3. Hastanın vücudunda
hayatta kalmasını belirtiyor.
Hastanın T-hücrelerine
bu yeni kodu işleyebilmek için
bir taşıyıcı kullanmak gerekir-
taşıyıcı, T-hücrelerine bahsi geçen DNA'yı
kendisiyle birlikte bulaştıracaktır.
İşte! Bir adet CAR T-hücresi.
Adını Yunan Mitolojisinin ateş soluyan,
arslan başlı, keçi vücutlu,
yılan kuyruklu canavardan alıyor.
Canavarın adı "Chimera" idi.
Adını artık iki ya da daha fazla doku
yahut hücre bulunduran
şeyler için kullanılıyoruz.
Mühendislik harikası hücrenin
genetik kodu yarı antikor yarı T-hücresi.
"C"himera, kanserin "A"ntijenini
"R"eseptörlerini kullanarak tespit ediyor.
T-hücrelerini hastaya geri vermeden
önce var olan T-hücrelerini yok etmek için
hastaya düşük dozda kemoterapi
uygulamanız gerekir.
Ardından hastanın bedenine yeniden
kodlanmış T-hücrelerini yerleştirince-
CAR T-hücrelerini-
DNA kodlarındaki talimatlara göre
hareket edip hücreleri tarayacaklar.
Ama şimdi, yeni kodları sayesinde
aradıkları hücrenin profili değişti:
artık kanserli hücreleri bulup
yok etmeye programlandılar.
Kimyasal bazlı sıradan ilaçlar gibi
çabucak kullanılıp vücuttan atılmak yerine
CAR T-hücreleri hastanın kan dolaşımında
yıllarca yaşayan bir ilaçtır.
Muazzam.
Diğer yandan pahalılar.
Her CAR T-hücre tedavisi hastaya özgündür-
Bu hücreleri, meme ya da akciğer gibi
yaygın kanserlerle savaştırmak daha zor
çünkü CAR T-hücrelerinin tespit ermek için
kanserli hücrenin belirli bir antijenini
hedef almaları gerekir.
Bu da lösemi vakalarında daha mümkün.
Çalışma henüz erken aşamalarında.
CAR T-hücre tedavisinin
parlak bir geleceği var.
Dr. Martin Pule ve UCL'deki takım
arkadaşları gibi araştırmacılar
lösemi ve lenfoma tedavisini
ilerletmeye çalışıyorlar.
Son zamanlarda cisimsel kanser
tipleri tedavisinde gelişmeler var.
CAR T-hücre tedavisi sayesinde
B akut lenfoblastik lösemi
sağkalım oranı oldukça arttı.
Neredeyse tüm hastalarda
kanserin gerilemesi söz konusu,
bu da artık lösemi
teşhis edilemiyor demek.
Hastaların çoğu bu aşamada kalıyor.
Bio-hack bizimle.
Mega-Et-Robot olan senin
genetik kodunu yenileyerek
daha önce hiç yapamadığın
şeyleri mümkün kılacak!