Yeryüzündeki her ülke, şu anda,
eğitim sistemi yeniden şekillendiriyor.
Bunun iki nedeni var.
Birinci neden ekonomik.
İnsanlar, çocuklarımızın 21.yy ekonomilerinde
yerlerini alabilmeleri için
onları nasıl eğitmemiz gerektiği konusunu düşünüyor.
Peki, nasıl yaparız bunu?
Ekonominin gelecek hafta sonunda
ne halde olacağını
tahmin edemeyeceğimize göre,
ki son zamanlardaki çalkantı da bunu gösteriyor.
Nasıl yaparız bunu?
İkinci neden ise kültürel.
Yeryüzündeki her ülke
çocuklarımızı kültürel kimliklerinin farkında olarak
nasıl eğitecebileceğimizi bulmaya çalışıyor.
Böylece
toplumlarımızın kültürel genlerini sürdürürken
bir yandan da küreselleşme sürecinin
bir parçası olabiliriz.
Nasıl çıkacağız bu işin içinden?
Sorun şu ki onlar
geçmişte yaptıklarının aynısını yaparak
geleceği karşılamaya çalışıyorlar.
Bu uğurda milyonlarca çocuğu yabancılaştırıyorlar,
çocuklar okula gitmek için herhangi bir amaç görmüyorlar.
Bizim okula gittiğimi zamanlarda
orada bir hikaye sayesinde tutulabilirdik:
Eğer çok çalışırsan, elinden geleni yaparsan
ve üniversiteden mezun olursan
bir iş sahibi olursun.
Bizim çocuklarımız bu hikayeye inanmıyor.
Ve inanmamakta haklılar bu arada.
Üniversite mezunu olmanız,
olmamanızdan daha iyi
ama bu artık bir garanti değil.
Hele ki bu uğurda, kendinize dair önemli olduğunu
düşündüğünüz şeylerden kopuyorsanız.
Kimileri, standartlarımızı yükseltmemiz
gerektiğini söylüyor.
Sanki bir ilerleme sağlayacakmış gibi.
Öyle mi gerçekten? Evet yükseltmeliyiz.
Neden düşüresiniz ki?
İlgimi çekecek denli beni ikna edecek
bir savla karşılaşmadım.
Peki standartlarımızı yükseltmeli miyiz?
Elbette yükseltmeliyiz.
Sorun şu ki
halihazırdaki eğitim sistemi
başka bir yüzyıl için tasarlandı ve düşünüldü
ve yapılandırıldı.
Bu eğitim sistemi,
Aydınlanma döneminin düşünsel kültüründe
ve Sanayi Devriminin ekonomik koşullarında
tasarlandı.
19. YY'ın ortasına kadar
herhangi bir kamu eğitim sistemi yoktu.
Hiç yoktu denemez.
Cizvitlerden eğitim alabiliyordunuz tabi
eğer paranız varsa.
Ama kamu eğitiminin masrafları vergilerden karşılandı.
herkes için zorunluydu
ve hizmet verilirken ücretsizdi.
Bu devrim yaratan bir fikirdi.
Ve bir çok insan buna karşı çıktı.
Onlar,
sokak çocuklarının ve işçi sınıfı çocuklarının
kamu eğitiminden faydalanmasının
mümkün olmadığını söylediler.
O çocuklar okuma ve yazmayı öğrenmeye
muktedir değiller.
Neden zamanımızı buna harcıyoruz?
Zaten bunlar,
sosyal yapı ve kapasiteye dair
bir dizi varsayımın tamamına dahil.
Bu, zamanın ekonomik zorunluluğu yüzünden yürüdü.
Ama bunun içine doğru ilerlemek
zihnin düşünsel bir modeliydi.
Bu model
Aydınlanma döneminin bilgiye dair görüşüydü.
Bu gerçek bilgi
bir çeşit tümdengelimli akıl yürütmenin gücüne
ve klasiklerin özgün bilgisine bağlıydı
ki biz bunu akademik beceri olarak düşünüyoruz.
Ve bu kamu eğitiminin gen havuzunun dibindedir.
İki tür insan vardır.
Akademik ve akademik olmayan.
Zeki insanlar ve zeki olmayanlar.
Ve bunun sonucunda
bir çok parlak zekalı insan
öyle olmadıklarını düşünüyorlar.
Çünkü onlar belirli bir akıl görüşüne
göre değerlendiriliyorlar.
Böylece iki dayanak noktamız oluyor
Ekonomik ve düşünsel.
Ve bana göre bu model
bir çok insanın yaşamında
bir karmaşaya sebep oluyor.
Bu bazıları için harika.
Bundan fevkalade yararlanan
insanlar var.
Ama çoğu insan bundan yararlanamıyor.
Aksine bunun sıkıntısını yaşıyorlar.
Bu modern bir salgın.
Ve sanki bu yanlış yerleştirilmiş.
Ve sanki bu kurgusal.
Bu DEHB vebası.
(Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğu)
Bu Amerika'daki DEHB örneklerinin bir haritası.
Ya da DEHB için yazılan reçetelerin.
Beni yanlış anlamayın.
Ben Dikkat Eksikliği-Hiperaktivite Bozukluğu
diye bir şeyin olmadığını
söylemiyorum.
Böyle bir şeyin olup olmadığını
söyleyecek yeterlilikte değilim.
Psikologların ve çocuk doktorlarının
büyük bir çoğunluğunun
böyle bir şeyin var olduğunu
düşündüklerini biliyorum.
Ama bu hala bir tartışma konusu.
Bu konuda tek bildiğim gerçek
bunun bir salgın olmadığı.
Bu çocuklara düzenli olarak ilaç veriliyor
bademciklerimizi aldırmışız gibi.
Ve aynı garip temele dayanarak
ve aynı sebeple, tıbbi moda.
Çocuklarımız
Yeryüzü tarihinde, uyaranların en yoğun olduğu
bir dönemde yaşıyorlar.
Çocuklarımız bilgi tarafından kuşatılmış
ve bilgi onların dikkatini çekmek için
her türlü ortamdan geliyor.
Bilgisayarlardan,
iPhone'lardan,
reklam panolarından
yüzlerce televizyon kanalından.
Ve biz onları dikkatlerini vermiyorlar diye
cezalandırıyoruz.
Neye?
Çoğu zaman, okuldaki
sıkıcı şeylere.
Standartlaşmış testlerin artışına koşut olarak
DEHB oranının yükselmesi
Bana tamamıyla rastlantıymış gibi gelmiyor.
Şimdi bu çocuklara
odaklanmalarını sağlamak ve sakinleştirmek için
Ritilin ve Adderall veriliyor
ve bu tür şeylerin tümü
çoğunlukla çok tehlikeli ilaçlar.
Ama buna göre, Dikkat Eksikliği Sorunu
ülkenin doğusuna gittikçe artıyor.
İnsanlar Oklahama'da dikkatlerini kaybetmeye başladılar.
Arkansas'ta doğru bir şekilde düşünemez oldular,
ve Washington'a vardıklarında
akıllarını tamamen yitirdiler.
Bunun birbirinden ayrı sebepleri olduğuna inanıyorum.
Bu kurgusal bir salgın.
Sanatı düşündüğünüzde