İnternette tanışmayı ilk denediğimde üniversite birinci sınıftaydım, kırışıklarımdan anlaşılmıyorsa 2011 yılıydı. Fark ettiğiniz üzere boyum 1.82 m. ve üniversiteme vardığım zaman erkekler basketbol takımının ortalama 1.72 m boyunda olduğunu fark ettim. Ben de kampüsten umudu kestim ve internette arayışa girdim. O zamanlar internette tanışma ''Mesajınız Var'' filminin konusu gibiydi. Haftalarca uzun uzun epostalar yazılır, sonra gerçek hayatta tanışılırdı. Tabii hiçbir uyumunuz olmadığını fark ederseniz hariç, o zaman da en başa dönüyorsunuz. İnternette tanışma son 17 yılda çok değişmiş olsa da sinir bozucu şeyler aynı kaldı. Burada hangi konuda iyi olduğu yazıyor. Kendi mevcut sosyal ve profesyonel çevrenizin ötesinde muhtemel buluşma havuzunuzu genişletiyor. Burada da iyi olmadığı konular. Kelimenin tam anlamıyla diğer her şey. (Kahkahalar) Hakkımda bilmeniz gereken birkaç şey: Aksiyon odaklı, başarı azimli matematik ve tiyatro delisiyim, dolayısıyla MBA yaptım. Bu yüzden işler yolunda gitmediğinde bir adım geriye giderim, işletme yetilerimi kullanarak sebebini anlar ve durumu düzeltirim. Aşk hayatım da istisna değildi. 30 yaşına basmadan önceki yaz, kendimi bir ilişki turunda buldum. Yani bir haftalığına tek başıma Maine'e kampa gittim, başımdan geçen vasat ilişkilerimi gözden geçirmeye karar verdim. Çünkü bir eşten ne beklediğimi biliyordum. Nezaket, merak, empati, bir vizyon. Ama gelin görün ki internette şunları seçiyordum: En prestijli üniversitelerden mezun, en az 1.82 m. boyunda, benden en fazla 12 durak uzakta olsun. Niyetim bunları şart koşmak değildi. Sadece internette bunu aramak daha kolaydı. Bir özgeçmişe göz gezdirmek gibi, bu yüzden bu erkekler kağıt üzerinde harika görünüyor ama bana hiç uymuyorlar. 2016 baharında internete dönüş yaptığımda bazı klasik işletme yetileriyle bu süreci yeniden düzenlemek istedim. Önce OkCupid'e girdim çünkü kaydırmaya dayalı uygulamardaki oyunlardan kaçınmak istedim. Ayrıca bir yazı örneği görmek istedim. Sonra bir satış tüneli oluşturdum, aradığım tipin tüm özelliklerini yazdım; yalnızca bir kişinin galip çıkacağı bir kriter oluşturmaktan kaçındım. Gelen mesaj üç kuralı taşımalıydı: doğru dilbilgisiyle tam cümleler hâlinde yazılacak, profilimdeki bir şeyden bahsediyor olacak, çünkü kopyala-yapıştır olmadığını anlamalıyım, ayrıca hiçbir cinsel içerik olmayacak. Bence oldukça düşük bir çıtaydı ama 210 gelen mesajdan anladım ki bu çıtayı aşan oran yüzde 14'tü. (Kahkahalar) Sonra, gerçek hayatta mümkün olduğu kadar hızlı tanışmak istedim, çünkü önemsediğim şeyleri internette göremiyordum. Ama araştırma ve deneyimim gösteriyor ki uyum olduğunu anlamanız için sadece 30 saniyeye ihtiyacınız var. Ben de sıfır randevu icat ettim. Sıfır randevu bir içecek ve bir saat demek. Amaç yalnızca bir soruya yanıt bulmak: Ben bu kişiyle yemeğe çıkmak ister miyim? ''Aradığım o mu?'' değil. Gerçekten şu soru ''Bu kişiyle aynı masada üç saat oturabilir miyim?'' Bir programınız olduğunu söyleyin, arkadaşlarla buluşacağınızı, bir konferansınız olduğunu, ne olduğu fark etmez, sizi tanımıyorlar. Amaç bir saat. Eğer tanışma harikaysa ilk randevunuzu ayarlarsınız. Harika değilse eğlence moduna geri dönerek bir sonraki tanışmanız için birkaç yeni hikâye üzerinde çalışırsınız. Ayrıca sadece bir saat olduğu için bir akşama üç tanışma sığdırabilirsiniz ve sadece saçlarınızı yapıp haftada bir güzel kıyafet seçmeniz yeterli. Sıfır randevu ayrıca onlara çıkma teklifi etmeme verdikleri tepkiyi görmemi sağlıyor. Herkesin buna sıcak bakmayacağını düşünmüştüm ve haklı çıktım. 29 kalifiye kişiden sadece 15'i mesajıma yanıt verdi, bunların arasından altı kişi sıfır randevuya razı oldu. İlk sıfır randuevum bir set tasarımcısıylaydı. İkimiz de yogaya ilgiliydik ve ekmek üstü fıstık ezmesi seviyorduk. Umut vericiydi. Ama iki dakika sonra bir yere varamayacağını anladım ve onunla yemeğe çıkmayacağım için rahatlamıştım. Bir sonraki sıfır randevuma giderken biraz huzursuzdum. Brooklyn Heights Promenade'de bir şişe viski eşliğinde günbatımını izlerken tanışmak üzere anlaşmıştık ve açıkçası evimden yalnızca iki bina ilerideydi. Ayrıca adamın da benim gibi bir podkastı vardı, en kötü ihtimalle podkastlarımız hakkında konuşurduk. Sonra Chaz yanıma oturdu. Bu nazik ve anlayışlı adam harika espriler yapıyor ve çok güzel sorular soruyordu. Avukattı, yazardı, güldüğü zaman gözleri parıldıyordu ve onu öptüğümde sımsıkı kapanıyorlardı. Ve akşamın ilerleyen saatlerinde sıfır randevu ilk randevuya dönüştü. Aradan iki yıl geçti ve şimdi bir çamaşır makinesi, kurutucu ve çiçeklerimiz var. Tabii sizin de o çiçeklere sahip olacağınızın sözünü veremem. Ama hikâyemin ana teması internette tanışma berbat olmak zorunda değil. Bir oyunmuş gibi davranmayın, bir özgeçmiş gibi de davranmayın. Aradığınızı bulacak bir kaynak gibi kullanın ve sıfır randevuyla mümkün olduğu kadar hızlı çevrimdışı olun. Çünkü burada amaç kaydırmak değil. Aradığınız kişiyi bulmak. Bol şans. (Alkışlar)