DUVAK
- 1925 -
ÇİN
LONDRA
İKİ YIL ÖNCE
Merhaba.
- Merhaba.
Şey, acaba...
Ne?
Afedersiniz. Acaba
dans etmek ister miydiniz?
Neden olmasın?
Kitty, dün gece dans ettiğin
o delikanlı kimdi?
Hangisi?
Sessiz, ciddi görünümlü olan.
Şu...
Sanırım onu siz davet
ettiniz anneciğim.
Kimden bahsettiğini bilmiyorum.
Onu ben davet ettim.
İsmi Fane ve bir doktor.
Şangay'da, devlete ait bir
laboratuvar işletiyor.
Bir devlet memuru mu?
Bir nevi.
Geçen pazar aradı.
Uzunca sohbet etme şansımız oldu.
Ona istediği zaman tekrar
gelmesini söyledim.
Erkek arkadaşlarımdan böylesine
hazzetmeniz pek sık rastlanır bir durum
değil.
Peki sen ondan hoşlanıyor musun?
Pek sayılmaz.
- Nesi var ki?
- Peki o sana aşık mı?
Bilmiyorum.
Bundan böyle, bir delikanlı sana aşık
olduğunda bunu bileceğini düşünmesem
iyi olacak.
Önemli olan benim ona aşık olup
olmadığım. Ve ona aşık değilim.
Aklını başına alsan iyi edersin küçük
hanım! Zaman giderek tükenebilir.
Yapmayın ne olursun anne!
Gerçekten.
Hisleri ne olursa olsun, bir kadının
Tom, Dick veya Harry'den biriyle...
...evlenmek durumunda kalması
inan artık tarih öncesinde kaldı.
Babanın seni, daha ne kadar
geçindirmesini bekliyorsun?
Merhaba.
Merhaba. Ben...
Ben de tam geliyordum...
Beni babanız davet etti.
Dışarı çıkıyorum.
Size eşlik edebilir miyim?
Tam zamanında.
Tam olarak ne işle meşgulsünüz?
Ben bir bakteri bilimciyim.
Muazzam bir şey olmalı.
Ne olduğu konusunda en ufak
bir fikriniz yok, değil mi?
Hayır. Korkarım yok.
Hayır, kendinizi kötü
hissetmenize gerek yok.
Ben, hastalık taşıyan mikro
organizmalar üzerinde çalışıyorum.
Harika.
Hayır, hiç de değil aslında.
Tam aksine.
İçeri girelim mi?
Çiçekleri sever misiniz?
Özel olarak değil, hayır.
Yani evet.
Ama evimizde pek bulundurmuyoruz.
Annem, "Neden bedava yetiştirebileceğin
bir şeye para veresin ki?" der.
Gerçi biz yetiştirmiyoruz da.
Eninde sonunda ölecek...
...bir şey için, bunca emek harcamak
çok aptalca hakikaten.
Size bir şey söylemek istiyorum.
Bugün size, evlenme teklif etmek
için geldim.
Size hayır diyememem için
bana bir neden gösterin.
Size aşık olduğumu inkar
edebilir misiniz?
Bunu hiç göstermediniz.
Göstermek istedim.
Ama bu çok zor. Ben...
Ama durum bu.
Anlıyorum.
Bunun, durumu tam olarak
açıkladığından emin değilim.
Hayır, açıklamıyor. Ne kadar
beceriksizleştiğimi görüyor musunuz?
Bu tip şeylerde hiç iyi değilimdir.
Ama...
...çok yakında Çin'e geri dönmek
durumundayım.
Çekingen olmaya zamanım yok.
Hiç bu yönden düşünmemiştim.
Birbirimizi tanıdıkça bu durumu
iyileştirebileceğimi düşünüyorum.
Bundan eminim...
Sizi mutlu etmek için elimden gelen
her şeyi yaparım.
Hem de her şeyi.
Bence Şangay'ı seversiniz.
Gerçekten çok heyecan verici bir yer.
Birçok dans gösterisi oluyor.
Benden şu anda bir cevap
vermemi beklemiyorsunuz, değil mi?
Sizi tanımıyorum bile.
Evet! Her ne kadar bu konuda
fazlasıyla umudumuz olsa da...
...bu kadar erken teklif
etmesini hiç beklemiyorduk.
Evet. Muhteşem bir
Güz sonu düğünü.
Kendisi için çok iyi bir şey
yaptı, Doris'ciğim.
En azından bir tanesi
bunu başardı.
Hayır, Kitty'den ümidimi
yıllar önce kestim ben.
Evet.
Evet.
Beni anladığını biliyorum. Evet.
Tasavvur ettiğinden daha mı küçük?
Ne tasavvur ettiğimden emin değilim.
Piyanon yok mu?
Hayır, piyano çalmam.
Kim o?
Benim.
Gel.
Her şey yolunda mı diye
bakmak istedim.
Rahatsın o halde.
Bir şeye ihtiyacın var mı?
Hayır, böyle iyiyim.
Teşekkür ederim.
Güzel. Güzel.
Burada olduğun için çok mutluyum.
Işığı kapatayım mı?
Neden ki?
Işığı kapatayım.
Çılgınlar gibi yağmur yağıyor.
Çılgınlar gibi yağmur yağıyor dedim.
Evet, seni duydum.
Cevap verebilirdin.
Üzgünüm.
Söyleyecek bir şeyim olmayınca
konuşmam da.
Hiç kimse, söyleyecek bir şeyi
olmadığı takdirde konuşmazsa...
...insanoğlu, çok kısa süre içinde
iletişim gücünü yitirir.
Walter.
Üzgünüm.
Haklısın.
Ne yapalım?
Oyun oynayalım mı?
Benim oynadığım oyunları sevmiyorsun.
Seni sıkıyor.
Olur mu hiç?
Haydi iskambil oynayalım.
Bir akşam dışarı çıkmak ister miydin?
Cumartesi gecesi için davetliyiz.
Kim davet etti?
Townsend'lar.
Dorothy Townsend.
Ondan hoşlanmıyor musun?
Daha sadece bir kez karşılaştık...
...ama sebepsiz yere havalara girdi.
Öyle mi?
Evet. Nedenini bilmiyorum.
Kim ki o? Konsolos
yardımcısının karısı mı?
Sahiden de, şu Şangay
sosyetesi son derece gülünç.
Annem bunların yarısından fazlasını
yemeğe bile davet etmezdi.
Siyah beşliyi alıyorum.
Pekala, tamam o zaman.
Ben hoşuna gidebileceğini
düşünmüştüm...
...ancak kesinlikle gitmek
zorunda değiliz.
Gitsek de kalsak da fark etmez.
Nereye?
- Kitty Fane?
- Merhaba Dorothy.
Gelmenize çok sevindim.
Bu Walter.
Tanıştığımıza memnun oldum.
Bu da benim kocam.
Charlie, muhabbeti bırak ve
konuklarımıza merhaba de.
Bay Fane'i tanıyorsun.
- Charlie.
Doktor Fane, hayatım.
Tanrım. Affınıza sığınıyorum
Doktor Fane.
Rica ederim.
Ve bu da Doktor Fane'in
eşi Kitty.
Bayan Fane.
Bay Townsend.
Sizden özür diliyorum Doktor Fane.
Sizin Charlie'yle birlikte
konsoloslukta çalıştığınızı düşündüm.
Hayır. O kadar göz kamaştırıcı bir
işim yok. Ben
Ben Devlet Laboratuvarında
çalışıyorum.
Devlet Laboratuvarı demek!
Ne şahane!
Eğleniyor musunuz?
Daha önce hiç böyle
bir şey görmemiştim.
Yapılan her jest bir anlam taşıyor.
şu kızın, yüzünü elbisesiyle nasıl da
sakladığını görüyor musunuz?
Kadersizliğinin matemini tutuyor.
Ona ne olmuş?
Köle olarak satılmış.
Evinden çok uzaklarda, tanımadığı
topraklarda, ağır şartlar altında...
...ve umutsuzluk içerisinde
bir hayata mahkum edilmiş.
Zincirleri görüyor musunuz?
Onlar; kapana kıstırılmış
ve hiçbir kaçışı olmayan...
...zavallı ruhunu tasvir ediyor.
Ve ağlıyor.
Yaşlar gözünden, bir zamanlar neşeli
ve hayat dolu olup,...
...şimdi yapayalnız bir hale
bürünen o kadın için damlıyor.
Hepsinin ötesinde...
...asla kalbinde hissedemeyeceği...
...ve bir daha asla birine
bahşedemeyeceği aşk için ağlıyor.
Gerçekten söyledikleri bunlar mı?
Aslına bakarsanız, neden bahsettiği
konusunda en ufak bir fikrim yok.
Çince bilmem.
O da neydi?
Belki hizmetçi falan...
Gitti.
Bizi duydu.
Kim?
Walter.
Walter. O olsa ne olacak ki?
Senin şekerleme yaptığını biliyor.
- Kapım kilitli şekilde mi?
Kitty hayatım, senin
bir içkiye ihtiyacın var.
O olsa bile, benim şahsi öngörüm,
hiçbir şey yapmayacağı yönünde.
Aman ne güzel!
O da herkes gibi...
...bir skandal yaratmanın kimseye
bir şey kazandırmayacağını bilir.
Hiç aklının bir köşesinden, kocamın
bana aşık olabileceği fikri geçti mi?
İçimden bir his, senin korkunç bir
şey söyleyeceğini söylüyor.
İşin aslı, kadınlar genellikle,
erkeklerin kendilerine...
...var olandan çok daha fazla bir sevgi
duydukları izlenimine kapılırlar.
Bir an için bile olsa, bana aşık olduğunu
düşünüp, kendimi kandıracak değilim.
İşte şimdi yanıldın.
Hediyeni beğendin mi?
Fena değil.
Charlie?
Beni ettiğin kadar,
seni mesut edebiliyor muyum?
Elbette ediyorsun sevgilim.
Seni çok özledik
- BABAN -
Hasan!
- Efendim.
- Bu paketi buraya kim getirdi?
- Doktor Fane.
- Ne zaman?
- Siz uyurken.
Neredeyse öğlen oldu.
Şu ağaçların gölgesinde
biraz mola verebiliriz...
...ama ben hız kesmeden ilerlemekten
yanayım, senin için de sakıncası yoksa.
Tabi benim rahatım senin
için bir sorun teşkil etmiyor.
Doğru.
Devam ediyoruz o halde.
Charlie Townsend, lütfen.
Charles Townsend.
Seninle görüşmeliyim.
Kitty, seninle görüşmem
mümkün değil.
Bir saat içinde,
kulüpte toplantım var.
Sorun nedir?
Kapatmalıyım.
Evde ne işin var?
Üzgünüm. Seninle bir konuyla ilgili
olarak görüşmem gerekiyordu.
Aslında ben de tam banyoya
girmek üzereydim.
Korkarım bu biraz daha mühim
hayatım. Bekleyemez.
Otur.
Mei-Tan-Fu adında bir yer
biliyor musun?
Hayır.
Geçen gün gazetede vardı.
Yangtze Nehrinin
kollarından birinde...
...içerlerde bir kasaba.
Bölgede bir kolera salgını
baş göstermiş.
Uzun zamandır hiç kimsenin şahit
olmadığı kadar fena bir salgın.
Çinli Askeri Doktor ölmüş.
Bölgedeki bir manastırda kalan
Fransız rahibeler, hastaneyi...
...işler halde tutmak için
ellerinden geleni yapıyorlar...
...ancak insanlar
patır patır ölüyormuş.
Oraya gidip, yetkiyi devralmak
hususunda, gönüllü oldum.
Niçin?
Çünkü bir doktora
ihtiyaç duyuyorlar.
Sen bir doktor değil, bakteri
uzmanısın. - Ben bir tabipim.
Ben her şeyden önce
bir bilim adamıyım...
...ki bilhassa bu vakâda bu özelliğim
bir avantaj teşkil eder.
Bu ciddi şekilde
tehlike arz etmeyecek mi?
Öyle tahmin ediyorum ki;
muhtemeldir. Evet.
Mei-Tan-Fu buradan
on günlük mesafede.
Yolun ilk kısmını trenle gidebiliyorsun
ancak sonrasında at arabası ile...
...en son kısımdaysa tahtırevanla
devam etmek mecburiyetindeyiz.
Bizden kastın?
- Sen ve ben elbette ki. - Benim de
gideceğimi ummuyorsun değil mi?
Şayet ben gidersem, senin de gitmek
arzusunda olacağını sanıyordum.
Oranın bir bayan için hiç de
uygun bir yer olmadığı aşikar!
Benim için oraya gitmek çılgınlık!
Neden gideyim ki?
Bana refakat edip,
destek olmak için.
Hayır!
Hayır, gitmiyorum!
Aslına bakarsan bunu benden
istemiş olman bile bir rezalet!
Pekala! O halde yarın boşanma
dilekçemi işleme koysam iyi olacak.
Korkarım beni olduğumdan daha
büyük bir aptal sandın.
Neden bahsettiğini bilmiyorum.
Sahi mi?
Senden, "zinâ"
gerekçesi ile boşanıyorum.
Charles Townsend'ı,
aşığın addediyorum.
Çok üzgünüm Walter.
Bunun son derece nahoş
olduğunun farkındayım...
...ancak lütfen bunu olduğundan
daha da çirkinleştirmeyelim.
Kesinlikle! Sen bu durumda
ne yapmamızı öneriyorsun?
Senden sessiz sedasız
boşanmama göz yummanı.
Sen mi beni boşayacaksın?
Hangi sebebe dayandıracaksın acaba?
- Bir beyefendinin yapması gereken budur.
Bana, kendimi senin itibarında...
...bir nebze dahi olsa, alçaltmam
için tek bir neden gösterebilir misin?
Walter lütfen bu kadar husumet içinde
olma! Biz kimseye zarar vermek istemedik.
Ama, Charlie ile birbirimize aşığız.
Benimle evlenmek istiyor.
Sahi mi? Senin, dünyanın en zeki
kızı olmadığını biliyordum...
...ama aslen bir budala
olduğunu bilmiyordum.
Pekâla, beni incitmek kendini
daha iyi hissettiriyorsa, devam et.
Lâkin, buna alışmaya baksan iyi
edersin. Birbirimizi seviyoruz.
Ayrıca bu gizli saklılıktan da...
...namusumuza leke düşeceği
endişesinden de, usandık artık!
Yani artık benimle tanıştığın
güne lanet ediyorsun!
Benimle alay etme!
Böylesi acınası bir davranış
karşısında başka bir tepki verilmez!
Çok gülünç!
Ben de seni mutlu etmek için ne denli
çabaladığımın muhakemesini yapıyordum.
Senin bu dünyadaki en görgüsüz ve
bayağı kişi oluşuna ayak uydurup...
...çıkan son dedikoduya şaşırmış gibi
tepki vererek kendimi kepaze ediyorum!
Bir daha sözümü kesersen,
seni boşarım.
Otur!
Seninle evlenirken, bencil ve
şımarık biri olduğunu biliyordum.
Ama seni sevdim.
Benimle, annenden olabildiğince
uzaklaşmak için evlendiğinin...
...farkındaydım, ama bir gün
bundan daha fazlasını...
...hissedebileceğini ümit ettim.
Yanılmışım.
İçinde böyle bir his yok, değil mi?
Bir kadını kendine aşık etmek için neyin
gerekli olduğunu bilmeyen bir erkek...
...hatayı kendinde aramalıdır...
...kadında değil.
İki seçenek var:
Ya yarın sabah Mei-Tan-Fu'ya
birlikte gideriz...
...ya da boşanma
dilekçemi işleme koyarım.
Walter, beni kolera
salgınının tam ortasına...
...sürüklemek konusunda
ciddi olamazsın!
Ciddi olmadığımı mı sanıyorsun?
Tanrım!
İstediğin bu, değil mi?
Charlie'nin buna müsamaha
göstereceğini mi sanıyorsun?
Bu konuda Charlie'nin pek de
söz hakkı olduğunu sanmıyorum.
Söylediğin her şey doğruydu!
Her şey.
Aşık olmadığım halde,
seninle evlendim.
Ama bunu biliyordun.
Bu olanlardan ötürü, sen de
en az benim kadar sorumlu değil misin?
Pekâla.
Ne yapacağımı söyleyeyim.
Beyler, hepimizin korunması
gereken servetleri var.
Ne yazık ki,
Bay Nagata'nın yaptıkları...
...mümkün mertebe acil
bir durum oluşturdu.
Talihsiz olduğu kadar,
kaçınılmaz da bir olaydı.
Ustabaşınız bir işçiyi vurdu.
Adam provokatörmüş.
Bir Çinli'ydi!
Çok ufak bir eylemle
olayı bastırabilirdiniz...
...ancak bu şekilde, toplum bazında
büyük bir infial başlattınız.
Kaleminizi alabilir miyim, lütfen?
- Buyurun hanımefendi.
Peki Chiang Kai-shek'in
desteği ne âlemde?
Bu durumda o hangi safta?
O bir Milliyetçi. Çin'in
yanında saf tutacaktır.
Bu yüzden onlara Milliyetçi deniyor.
Affedersiniz!
Bay Townsend'a.
Korkarım durumun vahametinin
farkında değilsiniz.
Grev yüzünden
üç fabrikam kapandı.
Şimdi de boykot lakırdıları
dilden dile dolanıyor.
Peki sizin öneriniz nedir?
Bir avuç yerel askerle güç
gösterisi, hiç kolay olmaz.
Bana izin verir misiniz?
Bayan Fane.
Bu ne hoş sürpriz!
Beni sıkıcı mı sıkıcı
bir sohbetten kurtardınız.
Gerekli olmasa
buraya gelmezdim.
İyi misin?
Seninle görüşmem gerekiyordu.
Üzgünüm.
Kitty, şu an için pek de
elverişli bir zaman değil...
Charlie!
Biliyor.
Pekâla.
Önden buyrun Bayan Fane.
- Merhaba Charlie.
- Merhaba George.
- Merhaba Townsend.
- Adam.
Boşanmak istiyor.
Bir şey kabullenmedin, değil mi?
Herhangi bir mesuliyet aldın mı?
- Hayır.
- Emin misin?
- Oldukça eminim.
Kahrolası bir açmazdayız, desene.
Elinde kanıtı olduğunu söylüyor.
İnkâr ederiz.
Hiçbir şey kanıtlayamaz.
Bunun yanında bir skandal yaratmak
Walter için de iyi olmayacaktır.
Bir skandal olmayacak zaten.
Walter, kendisinden sessizce
boşanmam hususunda mutabık.
Bu o kadar da kötü bir şey değil,
yanılıyor muyum?
- Bana sahip çıkacak mısın?
- Elbette çıkacağım.
Tanrım!
Charlie?
Teklifini bir koşula bağladı.
Ben zengin biri değilim.
Paranı istemiyor.
Ondan boşanmamı
kabul etmesi için...
...Dorothy'nin de senden
boşanmasını istiyor. Ve de...
Ne?
Benimle evlenmeni.
Hayatım, her ne olursa olsun Dorothy'yi
bu işe karıştırmamaya çalışmalıyız.
Ne demek istiyorsun?
Yalnızca kendimizi düşünemeyiz.
Dorothy'yi çok iyi tanırım.
Dünyadaki hiçbir şey,
onu boşanmaya ikna edemez.
Ondan boşanmak istemiyorsun.
Buradaki tek sorun
benim evliliğim değil.
Ne peki?
Buradaki konumumun ne derece önemli
olduğu hakkında en ufak bir fikrin var mı?
Niçin gülüyorsun?
Walter'ın, benden boşanacağını bir an
olsun aklından geçirdiğini sanmıyorum.
Senin beni yüzüstü
bırakacağını biliyordu.
Lütfen anlamaya çalış...
Gayet iyi anlıyorum.
Kitty! Kitty, lütfen!
Bunu bir şekilde çözeceğiz.
Sana söz veriyorum.
Seninle geliyorum.
Güzel.
Ben de öyle tahmin etmiştim.
Sanırım yazlık giyecekler ve pike
dışında fazla bir şeye gerek yok, değil mi?
Hassan'a gerekenleri söyledim.
Çantanı hazırladı bile.
Yerinde olsam ona dokunmazdım.
O yatakta ölmüş olabilirler.
Burası senin odan olabilir.
Siz doktorun karısı olmalısınız.
Kocanızla az önce tanıştım ve beni
yemeğe davet etti.
Sizin için Watson'ların aşçısını
ayarladım. Hiç fena değildir.
Sizin hizmetçiliğinizi de yapabilir.
Burada biraz az kişiyiz de.
Pardon, benim adım Waddington.
Tabi, doğru ya.
Kitty Fane.
- Ben vekil memurum.
- Lütfen oturun.
Sanırım komşularımızdan birisiniz.
Korkarım tek komşunuzum.
Son kalan.
Watson'lar da burada yaşayan
misyonerler miydi?
Evet. Çok iyi insanlardı.
Amerikalı, çok iyi bir aileydi.
Dilerseniz yarın size
mezarlarını gösterebilirim.
Çok naziksiniz.
Dilerim yolculuğunuz
çok çetin geçmemiştir.
İki haftadır yoldaydık.
İki hafta mı? Nasıl,
yoksa yüzerek mi geldiniz?
Hayır, nehirden gelmedik.
Kara yolunu kullandık.
Neden ki?
Taşranın tadını çıkartmak istedik.
Güneşin tadını çıkartmak.
Öyle değil mi hayatım?
Kim kokteyl ister?
Şerefe.
Yerel askeri subaydan biraz yardım
alabileceğim söylenmişti.
Albay Yu, değil mi?
Size bol şans. Kendisi biz
İngilizlere pek düşkün değildir.
Dinleyin, sizi uyarayım.
İşler burada dahi
son derece risk arz ediyor.
Korkum o ki; kolera değil, lâkin
Milliyetçiler bizi kırıp geçirecek.
Şu rahibeleri gitmeye zorladılar,
ancak rahibeler kabul etmedi.
Onların tek istediği de şehit olmak.
Kahrolasılar.
Peki siz neden kaldınız?
Beni buraya atadılar.
Hepsi bu.
Sizin gönüllü olduğunuzu
duyduğumda çok şaşırdım.
Benim için bir araştırma fırsatıydı.
Es geçemezdim.
Tabi.
Peki ya siz?
Sizin Mei-Tan-Fu'ya araştırma
için geldiğinizi hiç sanmıyorum.
Bilim adamı, kocamdır.
Elbette.
Aşı karşısında vücudunuz bir
reaksiyon gösterdi mi?
Aşı oldunuz, değil mi?
Evet, tabi ki.
Gerçi onun da garantisi yok. Watson'lar
aşı olmuşlardı ama pek iş görmedi.
Acaba yanınızda hiç
taş plak var mı?
Hayır.
Ne yazık ki getirmedik.
Çok kötü.
Benimkilerden gına gelmişti.
Dinleyin.
Nedir bu sesler?
Nehrin karşısından geliyor.
Ölüm Ruhu'nu
korkutmaya çalışıyorlar.
Sabah kasabaya gidip,
etrafa bir bakacağım.
Senin dinlenmek
isteyeceğin kanısındayım.
Akşam da sana aşı yaptırabilirim.
Kendine de yaptıracak mısın?
Hayır, sanmıyorum.
- Benim için de zahmet etme, o halde.
- Keyfin bilir.
Söyler misin Walter...
...kolera'dan ölmek
çok zaman alır mı?
Hayır. Vücudundaki tüm sıvılar
ilk 36 saat içinde boşalır.
Aslen sıvı kaybından ölüyorsun.
Ancak yine de çok kötü
ve sancılı bir ölüm.
Ama nispeten daha hızlı olur.
İyi geceler.
Büyük talihsizlik.
Düşündüm de,
siz ve eşiniz...
...burayı acilen terk etme ihtimaline
karşın tedbirinizi alabilirsiniz.
Tüm bunların, sahiden de elzem
olduğunu düşünüyor musunuz?
Resme bakabilirsiniz.
Eşinizin tüm bu durumdan kafa olarak
uzak kalmasını isteyeceğinizi düşündüm.
Bu Albay Yu.
Çin Milliyetçi Parti'nin adamıdır.
Adamlarından birini,
evimize atıyor.
Artık bir mahkum muyum?
Hayır. Aslında bu
Bay Waddington'ın fikri.
Kendisi, tedbir almamızın
iyi olacağını düşünüyor.
Neye karşı tedbir alacağız?
Birkaç gün önce Şangay'da,
İngiliz birlikleri...
...eylem yapan bir grup Çinli
emekçinin üzerine ateş açmış.
On bir kişi öldürülmüş.
Biz de yeni haber aldık.
Dün gece, şehrin dört bir yanına
bu resimden yapıştırılmış.
Ecnebi Katillere Ölüm!
Bence fazla endişe etmemek gerek.
Milliyetçiler dahi
koleradan korkarlar.
Bu suyu kaynaktan mı alıyorlar?
Albay, bu insanların içme sularını
nereden aldıklarını görebilir miyim?
Emperyalist pislik!
İlk olarak, suyu test edene kadar
insanların bu kuyuyu...
...kullanmalarını engellemeliyiz.
Beni anlıyor musunuz?
Evet, anlıyorum Doktor Fane.
Askeri eğitimimi Moskova'da aldım.
İngilizce konuşmak istemezseniz,
Rusça da konuşabiliriz.
İngilizce daha iyi olacaktır.
Teşekkür ediyorum.
Buyrun.
Daha önce hiç koleraya
şahit oldunuz mu Doktor?
Laboratuvarda gördüm tabi ki.
Hayır, bir hastada yani.
Hayır. Hiç denk gelmedim.
Ben bir hekim değilim.
Size söylemediler mi?
Ben bulaşıcı hastalıklar uzmanıyım.
Gidelim mi?
Önden buyrun, Doktor.
Charlie...
...sensizliğe katlanmak olanaksız.
Sana ihtiyacım yok.
Orada kal!
Bay Waddington?
Bay Waddington'ı arıyorum.
Burada kal.
Tamam mı?
Merhaba!
Bay Waddington?
Bayan Fane?
Günaydın.
Sizin için
ne yapabilirim Bayan Fane?
Sizin için bir plâk buldum.
Stravinsky!
Çok popüler.
Teşekkür ederim.
Başka bir şey var mıydı?
Acaba, postacı buraya uğradığında
bana haber verebilir misiniz?
Şangay'a gidecek
mektubum var da.
Ne yazık ki koleradan beri, korkak
postacılar nehrin bu tarafına geçmiyorlar.
...ama bana bırakabilirsiniz.
Tanıdığım yerli bir tacir,
cuma günü gidecekti.
Townsend.
Charlie Townsend mı?
Evet. Kendisi kocamın
bir ahbabı olur.
Onu tanır mısınız?
Çok uzun yıllar önceydi. Şangay
Konsolosluğuna birlikte tayin olmuştuk.
Çok alımlı bir eşi vardı.
Evet. Çok meşhurlar, değil mi?
Meşhurluk üzerine ihtisas
yapmış olsa gerek.
O halde ailesini de tanıyorsunuzdur?
Az çok.
Dorothy'yi severim.
Evet, birbirlerine oldukça
düşkün bir çift oldukları aşikardı.
Charlie'nin küçük
kaçamakları olurdu.
Ciddi şeyler değildir.
Bir keresinde Dorothy eşini, kendisine
umutsuzca aşık bir kadınla...
...münasebetsiz bir şekilde
yakaladığını anlatmıştı.
Neyse, iyi dinlemeler size.
Bayan Fane?
Mektup.
Tabi.
Bir anda cumanın oldukça geç
olacağının farkına vardım.
Yine de teşekkürler.
Tuzu uzatır mısın lütfen?
Pardon, bir şey mi dedin?
Tuzu uzatabilir misin?
Teşekkür ederim.
Böyle mi olacak?
Evin hanımının günleri,
sükunet içinde geçer gider.
Walter.
Walter!
Aklını yitirip yitirmediğini
merak ediyorum.
Pişirmemiş baksana!
- Bırak, kalsın.
Kalsın.
Teşekkür ederim.
Kendini öldürme çabasında mısın?
Kasabanın kuyusu hastalıklı.
Hastalıklı!
Pis bu kuyu!
Ne?
Bay Waddington?
Bayan Fane.
Bayan Fane!
Uzaklaşın. Uzaklaşın.
Te-Ming'in nesi var?
Şu an üzerinizde ölü adam var.
Çok fazla
batıl inançları var, değil mi?
Üç çocuğunu ve kocasını
koleraya kurban vermiş.
Onu suçlayamazsınız sanırım.
Burası bir hanım için
pek uygun bir yer değil.
Sizin geleceğiniz telgrafını aldığımda,
şaşkınlıktan küçük dilimi yuttum.
Sizin tek ayağı tahtadan, bıyıklı bir
ihtiyar hemşire olacağınızı sanmıştım.
Kulübenize geldiğimde,
tam karşımdaydınız...
...nârin, yorgun...
...ve oldukça mutsuz halinizle.
Çok uzun bir yolculuktu.
Ama şu anda da mutsuzsunuz.
Ve bir anda, kocanızla aranızda
büyük bir aşk olduğu...
...ve onu yalnız bırakmayı
reddettiğiniz fikrine kapıldım.
Bu oldukça mâkul bir açıklama.
Evet.
Ancak doğru bir açıklama değil.
En çok neyi yadırgadığımı
biliyor musunuz?
Kocanızın size asla bakmayışını.
Duvarlara, yerlere bakıyor,
ayakkabısına bakıyor.
Kafası çok meşgul.
Evet, bundan eminim.
Doktor Fane!
Doktor Fane!
Tanrım!
Tamamdır.
Ne yapıyorsun?
Martini?
Evet.
Baş rahibeden mesaj getirdim.
Kimden?
Yetimhane ve hastaneden sorumlu
baş rahibeden.
Varlığımdan haberdar
olduğunu bilmiyordum.
Görünüşe göre, Bay Waddington
senden söz etmiş.
İyiliksever Doktor Fane'in, çok sevgili
ve sadık eşi ile tanışmayı çok istiyor.
Tabi. O halde kendimi bu zırvalık
için hazırlasam iyi olacak.
Salgının orta yerine girmek istemezsen,
seni anlayışla karşılayacaktır.
Sen korkmuyorsan,
ben neden korkayım?
Doğru, unutmuşum.
Walter!
Tanrım!
Sen sarhoşsun!
Yabancı!
Evine geri dön!
Çok muhteşem şeyler beklemeyin.
Fena halde fakirler.
Merhaba.
İyiliksever ve cesur
doktorumuzun eşi ile...
...tanışma şerefine
nâil olmak büyük zevk.
Ben de sizinle
tanıştığıma çok sevindim.
Bay Waddington.
Çöreklerden yemelisiniz.
Rahibe Aziz Joseph, bunları kendi
elleriyle bu sabah sizin için yaptı.
Söyler misiniz Bayan Fane...
...hangi imanın mensubusunuz?
Affedersiniz.
Çeşitli sosyal hizmetlerde
bulunduk, ancak...
...herhangi bir düzenli dini oluşum
içinde olmadık.
Kısaca İngiliz Kilisesi'ne mensup
olduğumu söyleyebiliriz.
Yani, hiçbir şeye pek de fazlaca
inanmadığınızı söylemenin kibar yolu.
Çok güzelsiniz.
Çok da genç.
Sizi temin ederim, değilim.
Kendimi fosil gibi hissediyorum.
Bayan Fane şayet manastırı ve
yetimhaneyi görmek isterse...
...memnuniyetle gezdirebilirim.
Yalnız.
Nispeten erişkin kızları,
dikiş nakış işi ile uğraştırıyoruz.
Bu onlara meşgâle oluyor.
Ayrıca manastır için de
bir gelir kapısı.
Bu kız, kendisini vaftiz etmemize
müsaade etmiyor.
Burası müzik odamız.
Rahibe Maryse.
Rahibe Dominique,
bizim piyanistimizdi.
Geçen vefat etti.
Koleradan.
Buranın devamı revir.
Hiç kimsenin, görmeyi
isteyeceği türden bir manzara değil.
Sizi götürmesi için Doktor Fane'i
çağırmamı ister misiniz?
Hayır. Onu rahatsız
etmenize gerek yok.
İşte, salgınla birlikte, artık
ilgilenmemiz gereken çok fazla kişi oldu.
Bu bebeği daha bu sabah getirdiler.
Bir başka yetim daha.
Doktor Fane'in bebeklere
çok düşkün olduğunu söylüyor.
Hemen her fırsatta soluğu
çocuk yuvasında alıyor.
Bayan Fane?
Bayan Fane?
İyi misiniz?
Evet.
Önemli deđil.
Sadece bir ahmaklık.
Ne istiyorsun?
Affedersin.
Yemeğini getirmiştim.
Tamam.
Oraya bırakabilirsin.
Başka bir şey var mı?
Ne yapıyorsun?
Köy domateslerindeki
nitrat seviyesini test ediyorum.
Neden?
Neden mi?
İlgini çekmesine imkân yok.
Pekâla, afiyet olsun.
Walter.
Salgını başarıyla alt edersek,
ne yapmamızı önerirsin?
Hiçbir fikrim yok.
Ancak bildiğim bir şey varsa,
o da unutmamızın çok daha iyi olacağı...
...bir konuyu ısıtıp ısıtıp önümüze
koymanın kimseye bir hayır
getirmeyeceğidir!
- Ama unutmuyorsun ki.
- Lütfen, çalışmam gerek.
- Söyleyeceklerimi dinlemeyecek misin?
- Pekâla, madem diretiyorsun.
Bugün, manastırda...
...rahibelerle beraberdim.
- Ne, yoksa seni imana mı getirdiler?
- Hayır.
Senden bahsettiler.
Ve bir anda senden...
Ne?
Benden ne?
- Senden korktuğumu hissettim.
Korkmalısın da!
İzninle.
Madem çalışamıyorum,
gidip yatayım.
Bana kızgın olduğunu biliyorum.
Ama...
...en azından konuşmaya çalışsam...
Seni sahiden de anlayamıyorum.
Benden istediğin tam olarak nedir?
Belki de ikimizin daha az mutsuz
bir hayat sürmesini istiyorumdur.
Benim mutsuz olduğumu
düşünüyorsan, yanılıyorsun.
Şu an, seni hiç de düşünemeyecek
kadar işim başımdan aşkın.
Ben de tam olarak bunu söylüyorum.
Kendimi işe yaramaz hissediyorum.
Bu konuda benim ne
yapmamı tavsiye edersin peki?!
Tanrı aşkına Walter!
Beni cezalandırmayı bırak artık!
Bana lanet ediyorsun, değil mi?
Hayır. Kendime lanet ediyorum.
Niçin?
Bir zamanlar seni sevmeme
müsamaha gösterdiğim için.
Merhaba.
Münasebetsiz bir zamanda
gelmemişimdir umarım.
Rahibe Maryse,
dün gece vefat etti.
Tam da ailesini haberdar
etmek için mektup yazıyordum.
Çok üzgünüm.
Lâkin onun güzel ve yakın ruhu,
doğruca...
...cennetin kapısından içeri akarken,
benim elem içinde olmam büyük günah.
Nasıl yardımcı olabilirim?
Rahibenin vefat etmesiyle, sizin için
eleman sıkıntısı oluşmuştur sanırım.
İşte ben de, belki manastıra gelip...
...size gereken şekilde yardımcı
olabilirim diye düşünüyordum.
Benim güzel kızım, buraya
kocanla gelerek yeterince şey...
...yaptığını görmüyor musun?
Neredeyse bir aydır buradayım.
İnanın bana, sabahtan akşama
kadar yaptığım hiçbir şey yok.
Belki, hastanedeki rahibelere
yardımcı olabilirim.
Bu imkansız. Kolerayı görmek
dahi berbat bir şeydir.
Bunun yanında, ya siz de
hastalık kaparsanız ne olacak?
Yerleri silmekten bile memnuniyet
duyarım. Ne olursa...
...yeter ki bir faydam
olduğunu hissedeyim.
Buna gerek yok.
Yetimler yerleri siliyor.
Hayır, hayır bu bizim işimiz. Ayrıca
bizim görevimiz bu işleri yapmak.
Ama her gün, biraz daha çok
yapılacak iş oluyor.
Bu arzunuzdan kocanıza
bahsettiniz mi?
Evet.
Ne dediğinizi anlamıyorum!
Ayrıca, definlerin gömüldüğü yerden...
...nehrin akış istikametine
doğru bazı izler buldum.
- Sonuçları inceledin mi?
- Üç kez.
Pekâla, tamamdır o halde.
Benim tavsiyem, yıkanma alanı ile
nehrin bağlantı noktasının...
...barikat ile kesilmesidir.
Sizce insanlar suya ulaşmak için
daha ne kadar yürüyeceklerdir?
Hiçbir fikrim yok.
Nehrin yukarısına kadar, en azından
defin alanından yarım mil kadar uzağa.
Çok uzak.
Maalesef.
Doktor Fane'e katılıyorum.
Bu şart.
Ayrıca, insanların cesetleri bir an
evvel imha etmeleri direktifini...
...yürütecek görevliler atanması
konusunda mutabık kaldığımızı sanıyordum.
- Bunu zaten yaptık doktor! - Evet ama
onlara yaptırımda bulunmazsanız...
...bir anlamı olmaz. Çünkü aileler
cesetleri günlerce saklıyorlar.
Sonra da nehrin çok yakınına
gömüyorlar. - Sorunu anladım!
İkinci kez anlatmanıza gerek yok!
Albay, sizden olanca saygımla
askerlerinize...
...o evlere girme ve...
...gerektiğinde cesetleri...
...evden çıkartmaları için zor kullanma
emrini vermenizi talep ediyorum.
Sorun değil.
Merhaba.
Evet, evet, evet.
Anlıyorum.
Ruhların bu nehre erişmeleri
gerekli. Bunu anlıyorum.
Benim tek istediğim,
birkaç tanesini taşımak...
...böylece suda yaşamak zorunda
kalmazlar.
Kendilerinin, derebeyinin
koruması altında olduklarını söylüyor.
O cesetlerin taşınmasını isteseydi,
askerlerini gönderirdi diyor.
Şu an batılı bir hanımın gidip
bir başına Çin kasabalarını...
...tanımaya kalkması için münâsip bir
zaman değil. - Yapma ne olur!
Sanki bir milliyetçi tarafından yada
can sıkıntısından ölmem çok umrundaymış
gibi!
Ayrıca, yalnız da değildim.
Yiğit korumam
Sung Ching de benimleydi.
Bu arada...
...rahibeler için de, tıpkı senin
nazarında olduğum gibi...
...işe yaramaz olduğumu
bilmek seni mesut edebilir.
Bugün kasabanın tek
su kaynağını kapattırdım.
Ne yapacaksın?
Hiçbir fikrim yok.
O halde, ikimiz de
işe yaramazız sanırım.
Sonunda bir ortak yönümüz çıktı.
Doktor Fane. Desenize ikimiz de
yağmura tutulduk.
Şu an olmaz.
Üzgünüm.
Anlayamadım?
Sayıyorum.
Sayıyor musunuz?
Bu gece burada kamp yapacağız.
Derebeyi dostumuzun yardım
edeceğini nereden biliyorsunuz?
Yardım edeceğini sanmıyorum.
Peki onu iknâ etmek için,
ne söylemeyi düşünüyorsunuz?
Bilmiyorum.
Bu adamlar hayvan gibidirler.
Hiç ileriyi düşünmezler.
Yalnızca dürtüleri ve güçleri vardır.
Bu tip insanlar, benim küçüklüğümden
bugüne Çin'de, erk sahibi olmuşlardır.
Ancak bu sürecin
artık sonu yaklaşıyor.
Yeni Çin'de, onlara yer yok.
Benim buradaki varlığımdan da çok
hoşnut olduğunuzu sanmıyorum, değil mi?
Ben Çin'in, Çinliler'e ait
olduğuna inanıyorum...
...ancak dünyanın geri kalanı,
benimle hemfikir değil.
Evet, ancak bunun
benimle hiçbir ilgisi yok.
Buraya bir silahla değil...
...mikroskopla geldim.
Size güveniyorum.
Ancak, sizin ülkenizin silahları...
...insanlarımıza doğrultulmadan
birlikte çalışabilseydik, çok iyi olurdu.
Planımız, defin alanlarının bulunduğu
nehrin yukarısından gelen...
...suyun yönünü,
kasabaya doğru çevirmek.
Askerlerinize vereceğiniz emir ve
direktiflerle mezarları...
...sudan uzaklaştırabiliriz.
Albay Yu ve adamları...
...su kaynaklarının bütünlüğünü
bozmadan cesetlerin bir an evvel...
...defnedilmeleri ve önümüzdeki birkaç
hafta uygun sağlık koşullarının...
...sürdürülebilmesi için
dayatma uygulayacaklar.
Olası binlercesinden, birkaç ölüme
indirgeyebileceğimiz bir fark
yaratacaktır.
Şayet su kaynaklarını temiz
tutabilirsek ve düzgün...
...bir sağlık koruma
programı uygularsak...
...birkaç hafta içinde, ölümleri...
...binlerce kişi azaltma imkânı
yaratabileceğimizi söylüyor.
Söyleyecekleri bitti mi?
Bu kolera belasına adamlarımı
kurban vermeyeceğim.
Unutun bunu!
İnsanlar ölüyorsa...
...bu kaderlerinde var demektir!
Elimizden bir şey gelmez!
Şimdi...
...götür bunu buradan!
Olmaz diyor.
Hiç İngilizce konuşamıyor, değil mi?
Ona, üzerindekinin hayatımda gördüğüm
en komik kıyafet olduğunu söyleyin.
Doktor size saygılarını sunuyor ve...
...haklı olduğunuzu söylüyor.
Bu salgın başımızda
büyük bir bela.
Ancak komutanlarım...
...adamlarınız kontrolü
ele alamazsa...
...ordunun seve seve size
yardım edeceğini bana ilettiler.
Buranın, bu kadar muazzam
olduğunu gördükten sonra korkarım...
...askerlerimiz buraya
bir kez geldiler mi...
...bir daha hiç
ayrılmak istemeyeceklerdir.
Özür dilerim.
Benim yüzümden durmayın.
Tabi Doktor Fane de zevk alıyorsa.
Hayır, hayır.
Çok güzeldi.
Ben sadece geçiyordum...
Hayır. Kalın.
Gitmeliyim.
Israr ediyorum.
Pekâla, madem istiyorsunuz.
Devam edin Bayan Fane.
Yalnız belki biraz daha
sâkin bir şeyler olabilir.
Tabi, elbette.
Bugün yeni bir bebek getirdiler.
Zan Xien adını koymuşlar.
"Yepyeni" demekmiş.
Rahibeler ona Katherine diye
hitap edecekler.
Tabi kızların hiçbiri bu
ismi telaffuz edemeyecek.
Tanrı'ya şükür ki o rahibeler var.
Hiçbir karşılık gözetmeksizin,
birçok şey yapıyorlar.
O da bir bakış açısı tabi.
Bakış açısı mı?
Durumun bundan biraz daha
karmaşık olabileceğini düşünüyorum.
Çaresiz çocukları alıp hayatta
onlara bir şans veriyorlar.
Bunun neresi bu kadar
karmaşık olabilir?
Bunun yanında genç annelerin
evlerine gidiyorlar.
Bebeklerini manastıra
vermelerini istiyorlar.
Ailelerine destek çıkmak ve
çocuklarını vermeleri için...
...iknâ etmek adına onlara
para teklif ediyorlar.
Senin iyiliksever rahibelerin, sadece
yetimhane işletmek için burada değiller.
Bu yavrucakları, küçük birer katolik
haline dönüştürüyorlar.
Hiçbirimiz Çin'de sebepsiz
yere bulunmuyoruz.
Ancak, sonuç olarak yine de...
...yaptıkları şeylerin son derece güzel
olduğu kanaâtindeyim. Sence de öyle
değil mi?
Ben bakteriler üzerinde
çalışmak için buradayım.
Geri kalanı ile ilgili fikir
yürütme ihtiyacı hissetmiyorum.
Ben hissediyorum.
Ve onları takdir ediyorum.
Bunun o kadar da karmaşık ve
karanlık olduğunu düşünmüyorum.
Ha kezâ senin yaptığının da,
son derece asil olduğunu düşünüyorum.
Önceden beni hor görürdün.
Şimdi değişti mi?
Walter, tüm bu muazzam zekâna
oranla sahip olduğun hislerin...
...bu denli küçük olması
anlaşılır şey değil!
Biz insanlar, senin o şapşal
mikroplarından çok daha karmaşık
yapıdayızdır.
Bir anımız bir anımıza uymaz. Hatalar
yapar, hayal kırıklığına uğrarız.
Evet, kesinlikle uğrarız.
Çok üzgünüm.
Olmamı istediğin o harikulâde
kadın olamadığım için çok üzgünüm!
Ben yalnızca, sıradanım.
Asla olmadığım biri gibi
davranmaya çalışmadım.
Hayır, kesinlikle çalışmadın.
Tiyatrodan, dans etmekten
ve tenis oynamaktan hoşlanırım.
Oyun oynamayı severim.
Oyun oynayan erkekleri severim.
Tanrı beni affetsin,
ben bu şekilde yetiştirildim.
Aslında ben de çılgın briç oynarım.
Aman ne heyecan verici!
Hele sen! Beni Venedik'te o bitmek
tükenmek bilmeyen müzelere sürükleyip...
...kanalların mucizeleri
hakkında zırvalayan...
...ve iç deniz midir nedir, o şeyin
niteliklerini anlatıp duran sen
değil miydin?
Açık söyleyeyim, Sandwich'te
golf oynasam çok daha mutlu olurdum.
Sanırım haklısın.
Birbirimizde, hiç sahip olmadığımız
nitelikleri aramak şapşallıktı.
Evet.
Evet, şapşallıktı.
Walter?
Charlie'yle içeride olduğumuzu
bildiğin halde...
...niçin o kapıyı kırıp,
içeri dalmadın?
En azından onunla
kavga edebilirdin.
O, buna değmezdi.
Yahut da ben, kavga edemeyecek
kadar mağrurdum.
O kadarını bilemiyorum.
Cesetler derhal yakılacak!
Onu götürmeyin, ne olur!
Ruhu asla dinlenemeyecek!
Baş rahibeye, diğer rahibeleri
manastırda tutmasını tembihledim.
Kapının önüne de bir koruma koydum.
Batılıların dışarıya
pek çıkmamalarını tavsiye ederim.
Pekâla.
Rahibe, Bayan Fane
bugün manastıra geldi mi?
Evet. Ama birkaç dakika önce çıktı.
Bu İngiliz Şeytanları'nın işi!
Geleneklerimize saygı gösterin!
Sung Ching.
Gidelim!
Gidelim!
Gidelim!
Sung Ching! Bayan Fane nerede?
Bayan Fane nerede?
Ne dediğinizi anlamıyorum!
Ondan uzak durun!
Sen iyi misin?
- Evet.
Haydi gel.
Viskimiz bitmiş.
Doktor Fane.
Sizi bir içki için rahatsız ediyorum.
Merhaba hayatım.
Devrim esnasında, Manchus'ta katliam
yapılırken ben Hankow'da yaşıyordum.
Belirli bir aileye yardım
edebilecek konumdaydım.
Yeni evraklar gibi bürokratik
işler yüzünden.
O, kız kardeşlerin en küçüğüydü.
En başta çok dikkat etmemiştim.
Daha doğrusu olması gerekenden
daha çok etmedim.
Hankow'dan ayrıldığımda,
peşimden geldi.
İki, üç kez geri göndermeme rağmen...
...sürekli gelmeye devam etti.
Onun için bu kadar çok sevgi
beslediğinizi fark edemedim.
Beslediğimi de nereden çıkarttınız?
Bunu gözlerinizde görebiliyorum.
Erkekleri önceden anlamak çok zor.
Sizin de diğer herkes gibi
olduğunuzu sanıyordum...
...şimdi ise, hakkınızda tek bir şey
bile bilmediğimi hissediyorum.
Sizde ne gördüğünü
çok merak ediyorum.
Wan Xi.
Benim iyi biri olduğumu söylüyor.
Sanki bu dünyada bir kadın hiç, bir
erkeği fâziletinden ötürü sevmiş gibi!
Günaydın.
Günaydın.
Sanırım bugün kasabadan uzak durmak
yapılacak en iyi şey.
Tamam.
Ben yürüyüşe çıkıyorum.
Gel haydi.
Bu kadar uzakta ne arıyorsun?
Akşamdan kalmışlığın mahmurluğunu,
yürüyerek üstümden atıyorum.
Sen ne yapıyorsun?
Şu beyefendiden, bir tomar
bambu satın almaya çalışıyorum.
Ama istediği fiyat, ateş pahası.
Ya da başım...
...pazarlık yapamayacak kadar
fena ağrıyor.
Söyle bakalım...
...seni eve götürelim mi?
- Neyle?
Bizonla mı?
Gördüğün gibi, şu an için geçici
bir süreliğine suyu...
...bu tarlalardan alıp,
insanların...
...kolayca ulaşabileceği, kasaba
merkezine aktarıyoruz.
Yarım milden uzun bir mesafe. Bazı
yerlerde canımıza okuduğu oldu.
Ama inan buna değdi.
Rahibe...
...ölecek miyim?
Ah, ah.
Bu kadar şapşal olmamalısın.
Dinle bir tanem...
...bebek bekliyor olma
ihtimâlin var mı?
- Hayır.
- Evet.
- Hayır.
- Evet.
Yani...
Ben...
Bu mümkün sanırım.
Şüphemiz yok.
Evet. Rahibe Aziz Joseph,
hemen anlar.
Kendisi çok büyük bir
aileden geldiği için...
...bu konularda oldukça
tecrübeli.
İnanamıyorum.
Neden inanamıyorsun?
Bebek sahibi olmak
son derece doğal bir şeydir.
Evet.
Kocanın ne kadar
sevineceğini bir düşün.
Neler oldu?
- İyiyim.
- Baygınlık geçirdiğini söylediler.
İyiyim.
- İzin ver bir bakayım.
- Kolera değil.
Hayır.
Kolera olduğunu sanmıyorum.
Mide bulantın oldu mu?
Yoksa sadece baygınlık mıydı?
Walter, yeter.
Hamileyim.
Bir bebek mi?
Kesin emin misin?
Evet.
Bu harika!
Ne kadar zamandır bu haldesin?
İki aydır.
Belki daha fazla.
Kitty.
Babası ben miyim?
Sahiden bilmiyorum.
Çok üzgünüm.
Artık mühim değil.
Değil mi?
Hayır.
Hayır, değil.
Doktor Fane!
Benimle gelin.
Bu da ne böyle?
Nereden geliyorlar?
Kolera, nehrin güneyine doğru
boylu boyunca yayılmış.
Orada ne doktorları
ne de sağlık merkezleri var.
Gelirlerse, herkese bulaştırırlar!
Onları kasabaya sokmamalıyız!
Doktor Fane!
Doktor Fane!
Durun! Durun!
Durun!
Lütfen durun!
Size burada yardım edebiliriz!
Albay, onlara kasabaya
gitmemelerini söyle!
Burada yardım edeceğimizi söyle!
Bayan Fane, bütün çocukları
müzik odasında toplayın.
Burada bekleyin.
Haydi!
Şu çocuğu getir buraya.
Getir onu!
Kesikleri var.
Onu tedavi edin.
Anlamıyorum.
Neden beni uyandırmadı?
Erkenden yola koyuldu.
Ayrıca senin de dinlenmen gerekiyordu.
Mülteci kampı buradan
ne kadar uzaklıkta?
Hemen kasabanın
dışındaki dağın eteğinde.
Doktor Fane, buradan
gitmeni istediğini ama...
...senin buna yanaşmayacağını
söyledi. -Sizden ayrılmak istemem.
Evet. Bunun için minnettarız,
sevgili yavrum, ancak...
...kocandan da ayrılmak
istemezsin bana kalırsa.
Benim görevim bu.
Görev dediğin, ellerin
kirlendiğinde yıkamaktır!
17 yaşımdayken kâlbimde
bir aşk başladı...
...Tanrı'ya karşı.
Dini hayat hakkında, hayalci fikirlere
sahip aptal bir kızdım.
Lâkin aşkım, ihtiraslıydı.
Yıllar geçtikçe,
hislerim değişime uğradı.
Tanrı beni hayal kırıklığına uğrattı.
Beni yok saydı.
Aramızdaki ilişki, huzurlu bir
aldırmazlığa dönüştü.
Aynı kanepede oturup, kırk yılda bir
iki kelâm eden, karı koca gibiydik.
Onu asla terketmeyeceğimi biliyordu.
O da benim görevimdi.
Ama aşk ve görev,
aynı bedende birleşirse...
...işte o zaman Tanrı sizinle olur.
Askerin, seni geri
götürmek için bekliyor.
Kalmayı yeğlerim.
Olmaz.
Ne? Neler oluyor?
Ne?
Bayan Fane?
Bay Waddington?
Kocanız...
Ne? Ne oldu?
Hastalık kapmış.
Nerede?
Bayan Fane?
Walter!
Hayır. Onun burada olmaması gerek!
Hiç güvenli değil. Waddington!
Korkarım bu durumda
bana pek söz düşmez.
Seyirci istemiyorum.
Gidin.
Bebeğin...
Lütfen, gitmelisiniz.
Walter, ne yapmam gerek?
İlacı biraz kıs.
Çok hızlı damlıyor.
Güzel, güzel.
Kitty. Kitty.
Kriz tuttuğunda, işler çok daha
kötü bir hal alacak.
Bunun için hazırlıklı mısın?
Evet.
Ne oldu?
Sodyum kloridimiz bitiyor.
Daha fazla getirtemez misiniz?
Getirtebilirim.
Ancak birçoğu için,
çok geç olacaktır.
Kitty.
Kitty.
Uyanık mısın?
Daha iyi hissediyor musun?
Affet beni.
Seni af mı edeyim?
Affedecek bir şey yok.
Walter.
Üzgünüm.
Çok üzgünüm.
Bayan Fane?
Doktor Fane, derhal
gömülmeyi arzu ederdi.
Evet, tabi ki.
Tertemiz bir membânın,
dolanıyordum etrafında...
Enfes bir su buldum ve
yıkandım hemen altında...
Nicedir içimde sana olan sevdam,
unutmayacağım seni asla...
Kendimi terkettim kurumaya,
o meşe ağacının altında...
Bülbüller şarkı söylerdi hani,
en yüksekteki dalında...
Nicedir içimde sana olan sevdam,
unutmayacağım seni asla...
Söyle şarkını güzel bülbül,
kâlbin sevinç dolu, asla susma...
Kalbin sanki güler gibi,
benimkisi ağlıyorken hâlâ...
Ne yapıyorsun?
Nicedir içimde sana olan sevdam,
unutmayacağım seni asla...
Sevdiceğimi yitirdim,
hiçbir şey yokken ortada...
Ona sırtımı çevirdim,
bir demet gül adına...
Nicedir içimde sana olan sevdam,
unutmayacağım seni asla...
Bir gül olmak istedim,
hâlâ açan dalında...
Ve biricik sevdiceğimin
aşkı her dâim yanımda...
Nicedir içimde sana olan sevdam,
unutmayacağım seni asla...
Tertemiz bir membânın,
dolanıyordum etrafında...
Enfes bir su buldum ve
yıkandım hemen altında...
Nicedir içimde sana olan sevdam,
unutmayacağım seni asla...
Kendimi terkettim kurumaya,
o meşe ağacının altında...
Bülbüller şarkı söylerdi hani,
en yüksekteki dalında...
Nicedir içimde sana olan sevdam,
unutmayacağım seni asla...
Çok saçma, değil mi?
Bir hafta içinde ölecek.
Verdiğin paraya bile değmez.
Sen ne dersin?
Bence oldukça güzeller.
Sahi mi?
Sanırım haklısın.
Haydi.
Acele etsek iyi olacak.
Büyükbaban bekliyor.
Kitty Fane?
Yaşıyor muyum,
yoksa bu bir rüya mı?
Merhaba Charlie.
Londra'da ne işin var?
Çok uzun zaman oldu, biliyorum.
Sana yazmalıydım.
Kim bu sevimli dostumuz?
Merhaba delikanlı.
Adın ne?
Walter.
Merhaba Walter.
Ben Charlie Townsend.
Kaç yaşındasın?
Beş.
Haydi hayatım.
Gerçekten acelemiz var.
Evet, tabi.
Pekâla.
Seni tekrar görmek güzeldi.
Sizi de öyle.
Hoşçakal Walter.
Hoşçakalın.
Kitty!
Önümüzdeki 3 hafta boyunca Londra'da
olacağım. Belki bir ara...
Hoşçakalýn Bay Townsend.
Hoşçakalın Bayan Fane.
Kimdi o anne?
Önemli biri değil, bir tanem.
...DOSTLARIMIZ JULIE PEARCE VE
JOHN TIMPERLEY'NIN ANISINA...