Çocukluğumdaki bu güzel
ile başlamak istiyorum.
Bilim kurgu filmlerini severim.
İşte burada:”This Island Earth”.
Ve bunu Hollywood’a bırakın.
Bu film 2.5 yılda yapıldı.
(Kahkaha)
Demek istediğim yaratıcılar bize 6.000 sene verir;
fakat Hollywood takip eder
Ve bu filmde orada ne olduğunu düşüneceğimizi görebiliriz:
uçan daireler ve uzaylılar.
dünyada uzaylılar vardır ve her uzaylı dünyasında da uçan daireleri vardır
ve onlar da yüksek hızla hareket ederler. Uzaylılar.
Pekiala, Don Brownlee, dostum, artık
her gece televizyonu açıp
uzaygemilerini ve uzaylıları görmekten,
ve onlar hakkında sonu gelmez tartışmalar yazılmasından bıktım,
ve dünyanın yaşanabilir olmasını tam olarak ne kadar sürdü,
ve dünyanın yaşanabilir olmasını tam olarak ne kadar sürdü,
sadece bir hayatın olması değil , aynı zamanda kompleks bir yaşantının olması,
ki bu çok büyük bir evrime
ve dolayısı ile belli bir sayıda olaya ihtiyaç duyuyor.
Sonuç olarak 2000 yılında "Rare Earth."’ü yazdık. Ardından 2003’de,
uzayda kaç gezegen olduğunu düşünmektense, gezegenimizin ne kadar zamandır gezegen olduğunu sorduk?
Eğer 2 mailyar yıl geriye giderseniz,
şu anki dünya gibi bir gezegende olmadığınızı görürsünüz.
Aslında dünya gibi bir gezegen diye adlandırdığımız şey çok kısa bir zaman dilimini kapsar.
"Rare Earth” halk hakkında bana
çok şey öğretti.
Hemen sonra, bir bilim kongresine gitmek için davet aldım
ve büyük bir istekle içeri girdim.
David Brin bu konuda tartışacaktı ve ben içeri girdiğim sırada
yüzlercesi şiddetle yuhalamaya basladı.
Bir kız vardı bana gelip dedi ki “benim babam diyor ki sen şeytansın”
Sen insanların yabaniliklerini onlardan alamazsın
ve onlardan arkadaşlık beklentisine giremezsin.
İkinci kısmında, hemen sonra Paul Alien ile konuşuyordum.
Onu seyirciler arasında gördüm
ve Rare Earth kopyasından verdim.
Ve Jill Tarter ordaydı ve bana döndü
ve The Exorcist’ deki kız gibi bana baktı.
"Yanıyor! Yanıyor!"
Çünkü SETI bunu duymak istemez.
SETI orada birşeyler olmasını istiyor.
Seti uğraşını alkışladım ama daha hiçbir şey duymadık.
Ve gerçekten düşündüm de bizim iyi gezegen nedir ve değildir
hakkında düşünmeye başlamamız gerekiyor.
Şimdi,bu slaydı bir kenara bırakalım çünkü,
eğer SETI bile bir şey duyacak olursa, ne söylediklerini anlayabilir miyiz?
Çünkü az önce geçtiğimiz slayt
dünyadaki iki farklı dehanın değişimiydi -- bir Mac’den bir PC’ye --
ve harfleri doğru bile alamıyor --
(KAHKAHALAR)
–o zaman uzaylılarla nasıl konuşacağız?
Ve eğer 50 ışık yılı uzaklıktılarsa, ve eğer onları ararsak,
ve bla bla bla bla konuşursanız,
ve 50 yıl sonra buraya gelip sorsalar, Lütfen tekrar eder misiniz?
Yani söylemek istediğim işte bu durumdayız.
Bizim gezegenimiz çok güzel bir gezegendir çünkü su bulundurur.
Mars kötü bir gezegendir; fakat bizim oraya gitmemiz için ve eğer korunabilirsek,
dış yüzeyinde yaşamak için iyi bir gezegendir.
Fakat Venüs çok kötü (en kötü) gezegendir.
Onun Dünya gibi olmasına rağmen
ve onun tarihindeki geçmişine rağmen
Dünya’daki yaşam muhafaza edilir,
karbondioksitin yayılmasından dolayı dış yüzeyi
800 Santigrad derece olur serada da yaşılması dayanılmaz olur.
Pekala, astro biyolojiden gezegenimize ne olacağı hakkında
gerçekten tahmin yürütebileceğimizi biliyoruz.
Korkunç microbialagelerin ilkini izleyerek
şu anda en azından Dünya adlı gezegendeki
hayatta varoluşun güzel Oreosundayız.
Cambrien patlamasında hayat bataklıklardan meydana geldi (oluştu),
karmaşa su yüzüne çıktı,
ve elimizdeki bilgilere göre nerdeyse yarı yolda olduğumuzu söyleyebiliriz.
Dünyadaki hayvanların bugünkü şekilleriyle
gelecekte de bu gezegende var olmaları için
İkinci mikrobial dönemine kadar zamanımız var.
Bu bir paradoks olsa da CO2’i her bir milyon için on parçaya kadar ayırdığımızd,
küresel ısınma ile ilgili duyduğumuz
küresel ısınma ile ilgili duyduğumuz
artık fotosentez yapacak bitkiler olmayacak
ve tabi hayvanlar da aynı sonu yaşayacak.
Bundan sonra yedi milyar yılımız var.
Güneşin yoğunluğu ve parlaklığı artıyor,
bunun başlangıcından 12 milyar yıl sonrasında,
dünya kocaman bir güneş tarafından tüketiliyor
ve bu da geriye kalan.
Yani, bizimkisi gibi bir gezegen yaşlanmaya mahkum, giderek daha da yaşlanacak.
Bizlerse şu anda adeta dünyanın en güzel yaz dönemini yaşıyoruz.
Fakar her şeyin iki tane kaderi vardır. Değil mi?
Şimdi çoğunuz yaşlılıktan ölecek
ama bazılarınız korkunç bir şekilde kazada öleceksiniz.
Ve bu da gezegenin kaderidir.
Eğer yeteri kadar şanslıysak gelecekteki 7 yıl içerisinde Hale Bopp tarafından vurulmazsak
veya bir süpernova tarafından yok edilmezsek
ayaklarının altında buluruz.
Ama ya kazalı ölümler?
Paleontologlar son 200 yıldır
ölümü aldatıyorlar. Ne ilginçtir ki-
yeryüzünden yok olmak düşünülmemişti bile
taki Baron Cuvier Fransada Mastodon(mamut benzeri fil) leri bulana kadar.
O bulduklarını gezegendeki hiçbir kemikle eşleştirememişti.
ve sonunda dedi ki: "İste soyları tükenmiş."
Ve sonunda kemik kayıtları bize bilgi vermeye başladı.
kompleks hayatın başlangıcından beri
kaç çeşit bitkinin ve hayvanın yaşadığı belirlendi.
-
Fosillerin kompleks yapısında bulundu ki
çoğu sefer çok şeyin
çabucak olduğu görüldü
buna baba geologistler
“Mass Extinction” dediler.
Uzunca bir zaman bu Tanrı'nın ya da uzun
veya kısa iklim değişikliklerinin bir sonucu olarak düşünülüyordu
ve 1980'de
Walter Alvarez'in Kretase dönemi yaratıklarının fosillerini
taşıyan beyaz kayaların,
ve yukarıdaki Tersiyer fosillerini taşıyan pembe kayaların
zaman farkı içinde ne olduğunu anlamaya çalıştığı
yakınlarındaki patlak kayalık içinde gerçek bir değişim oldu.
Ne kadar zamanda bir sistemden diğerine geçiş olmuştu?
Ve onlar umulmadık şeyler bulmuşlardı.
Onlar bu boşlukta çok ince bir kil tabakası
--şu kırmızı kısım
iridium ile doluydu.
Sadece iridyumla da değil, , cam kürecikleriyle ve muazzam bir basınca:
kuvars şokuna maruz kalmış
kuvars taneleriyle de doluydu.
Şimdi, bu slaytta beyaz olan tebeşir
ve bu tebeşir sıcak bir okyanusta tortulaşmış.
Bu tebeşir deniz yüzeyinden deniz zeminine inen
bir plankton tarafından kendiliğinden oluşmuştur,
yani tortunun malzemesinin yüzde 90'ı canlı maddelerin iskeletlerindendir
ve sonra siz bu milimetre kalınlığındaki kırmızı katmana
ve daha sonra da siyah bir kayaya sahip olursunuz.
Plankton yokluğunda bu siyah kaya
denizin dibindeki tortudur.
Ve bu bir asteroit felaketinde gerçekleşen neyse
kesinlikle işte odur. Bu ünlü K-T'dir.
10 kilometrelik bir kütle dünyaya çarptı.
Bunun etkisi dünyaya çarpan göktaşının oluşturduğu kraterlerin tüm dünyada içine yayıldı
ve biz çok hızlı bir şekilde dinazorların
bu güzel Amonitlerin
Leconteiceras güzel ammonitlerin, Leconteicerasların, Celaeceras
ve çok daha fazlasının ölümüne tanık olduk.
Demek istediğim, bu doğru olmalı
çünkü biz iki tane Hollywood filmine sahibiz bugüne kadar
ve bu model, 1980'lerden yaklaşık 2000'e kadar
biz jeologların felaketlerle ilgili düşünceleri gibi tamamen değişti.
Önceleri tekdüzelikçilik modellere baskındı.
Olay şu ki eğer geçmişte dünya üzerinde bir şey olmuşsa
burada olanları açıklayacak günlerimiz vardır.
Ama biz büyük bir asteroit etkisine tanık değiliz.
Bu nedenle bu yeni bir felaketin şeklidir
ve bu bilimsel araştırmalara göre yaklaşık 20 yıl almıştır
sonuca sımsıkı gelmek için: Evet, biz vurulduk;
ve evet, bunun etkileri büyük bir kitlesel yok olmaya neden oldu.
Evet, 500 milyon yıl içinde 5 kitlesel yok olma var
ki bunlar beş büyük olarak adlandırılır.
En eskisinden bu yana 450 milyon yıl geçmiştir ki
sonuncu, K-T, 4 numara,
Ama bunların en büyüğü P'dir yani Permiyen yok olması
ki bazen kitlesel yok olmaların anası olarak adlandırılır.
Ve bunların her biri büyük bedenler üstündeki
etkilerden sorumlu tutuldu.
Ama bu doğru muydu?
En yakını, Permiyen yok olmasının sağ taraftaki bu güzel yapı
nedeniyle bir etkiye sahip olduğu düşünülüyordu.
Bu Bukminsterfuleren, bir karbon-60,
çünkü o benim sevgili geç 60'lı yıllarımın
o korkunç jeodezik kubbeleri gibi görünüyor.
Onlar karbon topları olarak adlandırıldı.
Bu kanıt Permiyenlerin sonlarını göstermek için kullanıldı,
250 milyon yıl önce bir kuyruklu yıldız bize çarptı.
Ve kuyruklu yıldız çarptığında, basınç karbon toplarını üretti
ve o kuyruklu yıldız parçalarını yakalar.
Helyum-3: Dünyanın yüzeyinde çok nadir ama uzayda sıkça.
Ama bu doğru muydu?
1990'da K-T yok olması üzerindeki çalışmaların 10.yılında,
yılda 2 kere Büyük Karoo Çöl'ünde çalışmaya başlamak için
Güney Afrika'ya taşındım.
Her yıl giderek Güney Afrika'nın
yeni Güney Afrika'ya dönüşümünü izleme şansına sahip olduğum için çok şanslıydım.
Ve Permiyen yok olması üzerinde çalıştım,
Boer mezarlığının ayda bir kere kurduğu kamplarda.
Fosiller olağanüstüydü.
Bilirsiniz, size çok uzak atalara gözünüzü dikip bakmak.
Onlar memeliydi, sürüngenler gibi.
Onlar kültürel olarak görünmezdir. Biz onlar hakkında filmler yapamayız.
Bu bir Gorgonopsian veya bir Gorgon.
Bu 18 inçlik bir kafatası olan hayvan
muhtemelen 2 ya da 3 metre, bir kertenkele gibi yayılmış,
muhtemelen bir aslan gibi bir kafası var.
Bu en üst etçil, kendi döneminin T-Rex'i.
Ama burada bir çok madde var.
Bu, benim zavallı oğlum, Patrick.
(GÜLÜŞMELER)
Buna paleontolojik çocuk istismarı denir.
Kıpırdama, sen ölçeksin.
(GÜLÜŞMELER)
Orada gerisinde büyük şeyler var.
55 tür memeli, sürüngenler gibi.
Memelilerin çağı vardı
ve gerçekten de 250 milyon yıl önce başlamıştı...
ve sonra bir felaket oldu.
Ve bundan sonra dinozorlar çağı başlar.
Hepsi bir hataydı; hiç olmamış olması gerekirdi ama oldu.
Şimdi, neyse ki,
bu Thrinaxodon, bir kızıl gerdanlının yumurtasının büyüklüğü burada:
Bu, sadece bu resmi çekmeden önce fark ettiğiniz bir kafatasıdır.
Burada bir kalem ölçek için, gerçekten küçücük,
bu Alt Triyas içinde, kitlesel yok olma bittikten sonra.
Burada bir göz soketi ve onun önünde küçük bir diş görebilirsiniz.
Eğer bu yaşamamışsa, ben de bu konuşmayı yapan kişi değilim.
Ya da eğer bu yaşamamışsa biz burada değiliz ve hiçbir memeli yok.
ve hiçbir memeli yok. Sonuç olarak bir tür yok olmuştur.
Kimin sağ kalıp kimin kalamayacağını söyleyebilir miyiz?
İşte bu 10 yıllık çalışmanın sonunda çıkan tür.
Kırmızı çizgi kütlesel yok olmayı simgeliyor.
Ama aynı zamanda hayatta kalanlar da var
ve bu hayatta kalan türler genellikle soğukkanlılar.
Sıcakkanlılar ise bu sefer büyük bir darbe almış.
Hayatta kalanlar
timsah türündeki canlıları üretiyor.
Henüz dinozorlar yok; sadece bu saçaklarda gizlenen
birkaç çift küçük memeliler var.
Ve bunlar yaklaşık 160 milyon yıldır saklanıyorlar,
anca K-T asteroidinden özgürlüklerini ilan edene kadar.
Yani, hemen değilse ne?
Bence biz ilk mikrobik çağ olan
Pre-Cambrian dünyasına geri döndük hem de defalarca
ve mikroplar hala oradalar.
Onlar biz hayvanlardan nefret ediyorlar.
Dünyalarını geri istiyorlar.
Ve defalarca bunu denediler.
Bu bana o yaşamın kütlesel yok oluşlara neden olduğunu öneriyor
çünkü bu anti Gaian fikrinin doğasında var.
Bütün bu Gaia fikri dünyayı kendisi için daha iyi yapmaktır.
Sizce Los Angeles’ta bir Cuma akşamı arabasını kullanan birisi
Gaia Teorisine inanıyor mu? Hayır.
Ben bir alternatifi olacağından şüphe ettim
ve yaşam bunu sadece yapmak için bilinçsizce denemiş.
bilinçsizce denemiş.
İşte burada silah, son 500 milyon yıldır tükenmiş gibi görünüyor.
Metabolizmalarından hidrojen sülfid üreten
ve bunu büyük miktarlarda yapan
mikroplar vardır.
Hidrojen sülfid biz insanlar için çok zararlıdır.
Her milyonda 200 küçük parça sizi öldürür.
Karadeniz’e ya da bazı göllere gittiğinizde
suyun kendisini mor renge çevirdiğini görürsünüz.
İçinde güneş ışığı ve hidrojen sülfid bulunduran bazı mikroplar
ki biz bunların görünüşünü
geçmişten bu yana biliyoruz
mora çevirir.
Son üç yılda çok ani
ve önemli bir gelişme oldu.
Ben de neredeyse soyu tükenen biriyim.
Fosiller biriktiren bir paleontologum.
Ama yeni paleontologlar – benle aynı dönemde mezunlar-
molekülleri biriktiriyorlar.
Tortusunu alıyorlar, içinden yağı çıkarıyorlar
ve bunlardan bazı özel mikrobik gruplara
dönüşebilecek bileşikler üretiyorlar.
Çünkü yağlar oldukça dayanıklıdır,
yüz milyonlarca yıl kendilerini koruyabilirler
ve önceleri kimlerin olduğunu bize söyleyebilirler.
Ve biz kimlerin yaşadığını biliyoruz. Permian devrinin sonunda,
birçok kütlese yok oluşta bulduğumuz şey:
isorenieratene adlı molekül. Çok özgün bir şey.
Sadece okyanusun yüzeyinde oksijen olmadığında
ve hidrojen sülfidle doyurulduğunda meydana geliyor
Bu örnekteki sorunu çözmeye yeterli oluyor.
Bu Lee Kump, Penn State’den diğerleri ve benim grubuma
Kump Hipotezini önermeye izin verdi:
birçok kütlesel yok oluş oksijenin azalıp
karbondioksitin çoğalmasından dolayı gerçekleşti. Ve küresel ısınmanın en kötü etkisi ise
hidrojen sülfidin şu anda okyanuslar tarafından üretiliyor olmasıdır.
Bunun kaynağı nedir?
Bu olağandışı durumda kaynak volkanik kaya kütlelerinin taşması.
Bu şu an Dünyanın görünüşü.
Bunların her biri bir hidrojen bombası gibi görünüyor;
aslında etkileri daha da kötü.
Dünyanın dibindeki maddeler yüzeye geldiğinde
gezegenin de üzerine sıçrıyor.
Ama bu ölümcül lav değil,
bu karbondioksit.
Bunlar Volvolar değil yanardağlardır
ama karbondioksit yine karbondioksittir.
Yale’den Rob Berner ve benim beraber ortaya koyduğumuz yeni verilerdir
ve yapmak istediğimiz şey
bu karbondioksitin miktarının izini sürmektir
bunu türlü yöntemlerle yapabiliriz.
Ve bütün kırmızı çizgiler,
ve kütlesel yok oluşlar burada yer aldı.
Burada bana göre oldukça açık olan iki şey var:
bu yok oluşlar karbondioksitin artmasıyla meydana geliyor.
İkincisi ise burada gösterilmiyor:
Dünyada her bir milyon karbondioksitin
bin parçasına sahip olduğumuzda asla buzlar görülmedi.
Şu an 380 deyiz ve tırmanıyoruz.
ve en fazla üç yüz yıl içinde bin olacağız,
ama Seattle’da ki arkadaşım David Battisti’ye göre ise bu yüzyıl sürecek.
Buz kütlelerine geldiğimizde ise
bunların yüksekliği deniz seviyesinden 240 feet yüksekliğe ulaşabilir.
Şu anda deniz kenarında bir evde yaşıyorum
ve sular altında kalabilirim.
Tamam, sonuç nedir? Okyanuslar büyük ihtimalle mora dönerler.
Ve bunun karmaşanın dünya gezegeninde meydana gelmesinin
bu kadar uzun sürmesinin sebebi olduğunu düşüyoruz.
Bu hidrojen sülfat okyanuslarını uzun zamandır barındırıyorduk.
Onlar kompleks yaşamı var olmaktan alıkoydular.
Hidrojen sülfatın yakin zamanda gezegenin birkaç bölgesinde patladığını biliyoruz.
Ve ben bu slaytı atıyorum—bu aslında iki ay önce benim—
ve bu slaytı atıyorum çünkü en sevdiğim hayvan odalı nautilus.
Nautilus, hayvanların varoluşlarından beri—500 milyon yıldır—bu gezegende bulunmaktadırlar.
Bu bir tecrübedir, ve balıkadamlar içinizden herhangi biri
eğer gelmiş geçmiş en iyi projeye katılmak istiyorsanız,
bu Great Barrier Reeftir.
Ve simdi konuştuğumuz gibi,
bu nautiluslar bize davranışlarını gösteriyorlar.
Fakat biz dalgıçlar ara sıra da olsa
bir takım problemlerle karsı karsıya gelebiliriz,
bu yüzden ben burada kısa bir düşünce deneyi yapacağım
Bu benim bazı tuzaklarıma takılan dev beyaz köpekbalığı.
Önce tuzakları koyduk sonra o geldi.
ve kıyıdan 80 mil uzakta onunla beraber yüzmeye başladım.
Sonra bacağımı kaptı ve götürdü. Bana ne olacaktı?
Ne yazık ki ölecektim.
Bundan beş yıl önce böyle olmasını umardım.
ota alındım, bana gaz maskesi takıldı
(milyon başına 80 birim H2S içeren
Sonra buz birikintisinin içine atılmış gibi oldum. Bir anda15 derece soğumuştum.
Derhal yoğun bakıma alınmalıydım.
Bunu yapmamın sebebi biz memelilerin hidrojen sülfidle
çoğu kez karsı karsıya gelmiş
ve vücutlarımızın buna uyum sağlamış olmasıdır.
Ve bu kısa deneyimimi tıp alanında büyük bir atılım olarak kullanabiliriz.
Bu Mark Roth, DARPA tarafından finanse ediliyor.
Ve savaş alanlarında yaralanan Amerikalıların nasıl tedavi edilebilecekleri üzerinde çalışıyor.
Domuzların kanına
milyon başına 80 parça hidrojen sülfür karıştırarak --
önceki toplu ölümleri önlemede kullanılanla aynı şeyler—
bir memelinin nasıl soğukkanlı bir sürüngene dönüştüğünü gösteriyor.
"Bu deneyle geçmişte memelilerin ve sürüngenlerin
ne kadar çok kez H2S e maruz kaldığını görüyoruz."
Bu maili ondan 2 yıl önce aldım:
”Senin sorularının bazılarını cevaplayabilirim.” dedi.
O şu anda fareler üzerinde testler yapıyor
bu testler bazen 4 bazen de 6 saatlik testler
—bu grafik bana en son yolladığı verileri içeriyor—
sol tarafta farenin
teste başlayacağı sıcaklığı görüyoruz.
Noktalı grafik 25 dereceden başlıyor
giderek azalıyor,
ve 6 saat sonra yükselmeye başlıyor.
Sonra aynı fare milyon basına 80 parçalık hidrojen sülfüre maruz bırakılıyor
kalın çizgili grafik
ve bakın bu sıcaklığa ne oluyor.
Sıcaklığının aynı sürede
35 dereceden 15 dereceye düştüğü görülüyor,
bunun sağlayacağı fayda kesinlikle mükemmel.
Bu yaptığımız bize insanları yoğun bakıma götürmenin farklı bir yolunu gösteriyor.
Aynı zamanda insanları yoğun bakıma kadar götürürken gecen zamandaki hasarları minimuma indirmeyi de gösteriyor.
Şu anda hepiniz bu ani şoklamanın beyin dokusuna zarar verip vermeyeceğini düşünüyorsunuz.
En büyük riski de bu zaten.
Fakat siz kaza geçirdiniz ve 2 seçeneğiniz var:
ya öleceksiniz ya da hidrojen sülfür alacaksınız.
Ve mantık olarak %75 gibi bir kurtulma oranı varken.
Ne yapacaksınız?
Şuranızdaki bir düğmeye basarak beni öldürün mü diyeceksiniz?
Bence bu yapılan
çok büyük bir devrim.
Bunun sayesinde hayatlar kurtaracağız ve tabii ki bunun da bir bedeli var.
Toplu ölümlerin yeni yorumlanması, evet biz vurduk,
ve bunu uzun vadede ele almak zorundayız.
Çünkü gene vuracağız.
Fakat bizi bekleyen çok daha kötü bir tehlike var.
Kolaylıkla hidrojen sülfür çağına geri dönebiliriz.
Bize birkaç binyıl verin—
biz insanlar için birkaç bin yıl alır—
sizce bu gerçekleşir mi? Böyle devam edersek gerçekleşecek.
açımız buraya uçakla geldik
Veya kaçınız
Kyotonun belirlediği
uçuş kotasını aşmadı?
Kaçımız bunu aştık? Ben aştım.
Bizi çok farklı türlerde bekleyen problemle karşı karşıyayız.
Ve biz bunu yenmeliyiz.
Şu anda gördüğünüz bu mercan kayalıklarına dönebilmeyi istiyorum. Teşekkürler.
(ALKIŞ)
Chris Anderson: Peter sana bir sorum var.
Seni doğru mu anladım, burada söylemek istediğin şey
vücudumuzun hidrojen sülfüre
biyokimyasal bir tepki verdiği
ve bu yüzden geçmişte olan toplu ölümlerle
iklim değişikliklerini birbirine bağlıyorsunuz?
Peter Ward: Evet, vücudumuzdaki her bir küçük hücre
büyük krizler yaşanırken dakikada belirli miktarlarda hidrojen sülfür üretebiliyor.
Bu da Roth’un bulduğu şey.
Şu anda biz bunu kemiklerde veya bitkilerde
bir işaret bırakıp bırakmadığına bakıyoruz.
Ve fosil kayıtlarını inceleyerek
kaçımızın geçmişte bu tecrübeyi yaşadığımıza bakmalıyız.
CA: Bu hem inanılmaz bir tıbbi teknik
hem de korkunç...
PW: Hem nimet, hem de bela.