[Sarah Sze: Dünyayı Nasıl Görüyoruz] Ben bu, bir tür, sarkaç hareketiyle gerçekten ilgileniyorum. Bu tür bir eşyalara dokunma, onları hissetme ve koklama arzusu. Sonra da imgelerle çok fazla vakit geçirdiğimiz için eşyalara karşı bir uzaklığımız olduğu gerçeğinden ibaret olan sarkacın diğer ucu. İmgelerle geçen bu süre, bence, hayatım boyunca imgelerle geçen diğer herhangi bir süreden çok farklı. Ve bence her bir jenerasyonla kökünden değişiyor. Biliyorsunuz ki, bir imge size ulaştığında onun kaynağını bilmiyorsunuz. Onu değiştirebilir ve gönderebilirsiniz. Moloz yığını gibi imgeler. İmgeleri çok hızlı bir şekilde okumayı öğrendik. Yani bir sergideki imgelerin tamamının size herhangi bir zamanda herhangi bir yerde olabileceklerini hissettiren imgelerle bir alakası var. Manzara imgeleri sizi, bir tür, bir uçsuz bucaksızlığın içine atıyor. Zaman algınızı değiştiriyor-- baktığınızda. Bu oda, bana göre, yağlı boya ve heykelin kesişmesinden ibaret.