[Sarah Sze: Dünyayı Nasıl Görüyoruz]
Ben bu, bir tür, sarkaç hareketiyle gerçekten ilgileniyorum.
Bu tür bir eşyalara dokunma, onları hissetme
ve koklama arzusu.
Sonra da imgelerle çok fazla
vakit geçirdiğimiz için
eşyalara karşı bir uzaklığımız olduğu
gerçeğinden ibaret olan
sarkacın diğer ucu.
İmgelerle geçen bu süre, bence,
hayatım boyunca imgelerle geçen
diğer herhangi bir süreden çok farklı.
Ve bence her bir jenerasyonla
kökünden değişiyor.
Biliyorsunuz ki, bir imge size ulaştığında
onun kaynağını bilmiyorsunuz.
Onu değiştirebilir
ve gönderebilirsiniz.
Moloz yığını gibi imgeler.
İmgeleri çok hızlı bir şekilde
okumayı öğrendik.
Yani bir sergideki imgelerin tamamının
size herhangi bir zamanda
herhangi bir yerde
olabileceklerini hissettiren
imgelerle bir alakası var.
Manzara imgeleri
sizi, bir tür, bir uçsuz bucaksızlığın
içine atıyor.
Zaman algınızı değiştiriyor--
baktığınızda.
Bu oda, bana göre, yağlı boya
ve heykelin
kesişmesinden ibaret.