Roma'da, Capitoline Müzesi'ndeyiz. İmparator Marcus Aurelius'un atlı heykelinin önündeyiz. Bu heykelin yapılış tarihi kesin olarak bilinmiyor, ancak 176 veya 180 yılı civarında yapıldığı tahmin ediliyor. Heykel, 16. yüzyılda Capitoline tepesinde yapılan düzenleme sırasında, Michalengelo tarafından buradaki Campidoglio Meydanı'na yerleştirilmişti. Ancak heykeli açık hava koşullarında korumanın zorlukları dolayısı ile heykel bir süre önce müzedeki yeni yerine taşındı. Heykelin yeri demişken, önemli bir şeyi de belirtmeliyim, aslında bu heykelin ilk yapıldığında nereye yerleştirildiğini bilmiyoruz. Bu heykelin çok önemli olmasının sebebi, antik dönemden günümüze ulaşabilen tek örnek olması. Antik dönemde Roma'da bu heykellerden onlarcasının bulunduğunu biliyoruz. İmparatorların savaştan zaferle dönüşünü kutlamak üzere yapılıyorlar. Atın üzerindeki duruşuyla, yönetici olduğunu vurguluyor, çok otoriter. Sol eliyle gevşek bir şekilde atın gemini tutuyor, yani burada atın gemi vardı sanırım. Sağ eliyle Roma halkını selamlıyor. Duruşundan güven hissediliyor. Ve tabi boyutundan da, eserin boyutu normal insana göre oldukça büyük. Diğer pek çok atlı heykel, yapıldığı bronzu tekrar kullanabilmek için eritildi. Bu heykel ise, Roma İmparatorluğu'nda hristiyanlığı yasal din ilan eden İmparator Konstantin'e ait olduğu zannedildiği için eritilmekten kurtuldu. . Yoksa bu heykelin sonu da diğerleri gibi eritilerek savaş topu dökmek için kullanılmak olabilirdi. Şanslıydık ki bu heykel kurtuldu ve Rönesans döneminde sanatçılar üzerinde önemli etkisi oldu. Donatello, Leonardo da Vinci gibi Rönesans dönemi sanatçıları bu eserden etkilendiler. Tahmin edeceğiniz gibi, bu büyüklükte bronz döküm heykel yapma tekniği unutulup gitti. Bu heykel, antik Romalıların hem metali işlemedeki ustalıklarını, hem de heykelle canlandırma yeteneklerinin ne kadar kuvvetli olduğunu gösteriyor. İnsan vücudunu ve kas yapısını çok iyi özümsemişler ve heykele ustalıkla yansıtmışlar. Atın anatomik özellikleri de çok başarılı, öne doğru attığı adım gerçek gibi. Başını eğerken boyundaki kasların duruşuna bakın. Marcus Aurelius'un üzerindeki pelerininin kıvrımları da çok başarılı, giydiği kumaşın kolun üzerinde ve atın arkasında katlanarak oluşturduğu dökümler gibi ince detayları görebiliyoruz. Burada hem çok kısa süren bir anı hissediyoruz, bir göz açıp kapama süresindeki hareketi, ancak diğer yandan da bu hareket sonsuzluğa asılı kalmış gibi. At tırıs gidiyor, imparatorun kolu havada, güzel bir denge hissi var kompozisyonda. At sağa doğru hareket ediyor. Kullanıcısı ise gemi sol elinde tutuyor, sanki at sağa kullanıcısı sola çekiyor , belli belirsiz bir gerilim var gibi. . Aynı zamanda, imparatorun vücudu hafifçe sağa doğru eğilmiş, gerçeğe çok yatkın bir kompozisyon, canlı gibi. Burada ayrıca atın sahibi ile nasıl bütünleştiğini, atın sahibine itaat ettiğini ve kullanıcının tüm kontrolü elinde tuttuğunu da gözlemliyoruz. Hatta,atın ilerlemesini sakin şekilde kontrol ettiğini hissediyoruz. Haklısınız, bu son derece kuvvetli atı, gemi sadece hafifçe tutarak yönlendirebiliyor. . Bana mı öyle geldi, yoksa gerçekten ata oranla biraz büyük mü? Siz ne dersiniz? Bu heykelin bir kerede üretilip üretilmediğini biliyor muyuz? Bence parçalar halinde dökülmüş olmalı, sonra bu bronz döküm parçalar bir araya getirilmiş ve ek yerlerini kapatacak şekilde üzerinde çalışılmıştır. Rönesans döneminde, önemli kişilerin hizmetlerini kutsamak için onların anısına bu tip heykeller yapılması önemli bir kavramdı, kişisel başarının takdir edildiğini göstermek için o kişiyi yansıtan bir eser yaratılırdı. Bu gelenek, Orta Çağda kayboldu. Kşinin sadece toplumdaki yerini veya otoritesini değil, aynı zamanda fiziki olarak görüntüsünü de hatırlatacak bu tip çalışmalar Rönesans döneminde de görüldü, ancak unutmayalım ki, bu eserlerin ilk yaratıldığı dönem antik dünyaydı. .