Benim hikayem aslında iki yıl önce tam burada Rajasthan'da başlıyor. Yıldızlı bir gecede, çölde Mukhtiar Ali adlı bir Sufi şarkıcıyla birlikteydim. Ve eski Hindistan destanı "The Mahabharata" zamanından bu yana hiçbir şeyin değişmemesi hakkında konuşuyorduk. O zamanlar, biz Hintliler seyahat etmek istediğimizde iki tekerlekli at arabasına atlayıp gökyüzüne uçardık. Şimdi aynısını uçaklarla yapıyoruz. O zamanlar, büyük Hintli savaşçı prens Arjuna susadığında, bir ok çıkarıp yere saplar ve oradan su çıkardı. Şimdi aynısını sondaj aletleri ve makinalarla yapıyoruz. Vardığımız sonuç şuydu, sihrin yerini makinalar aldı. Ve bu beni gerçekten çok üzdü. Teknolojeden biraz korkmaya başladığımı fark ettim. Yanımda fotoğraf makinam olmadan ve arkadaşlarıma tweet atmadan gün batımının tadını çıkarma yeteneğimi kaybedeceğim fikri beni dehşete düşürdü. Ve teknolojinin sihri öldürmek yerine mümkün kılması gerektiğini düşündüm. Küçük bir kızken, dedem bana küçük gümüş cep saatini vermişti. Ve bu 50 yıllık teknoloji parçası benim için dünyadaki en sihirli şey oluverdi. Hayalimde korsanlar, gemi enkazları ve görüntülerle dolu bir dünyanın altın yaldızlı bir kapısı haline gelmişti. Bu yüzden cep telefonlarımızın, süslü saatlerimizin ve fotoğraf makinelerimizin bizi hayal kurmaktan alıkoyduğunu hissettim. Esinlenmemizi engelliyorlardı. Ve böylece teknoloji dünyasına dalış yaptım, onu sihri öldürmek yerine mümkün kılmak için nasıl kullanabileceğimi görmek için. 19 yaşından beri kitaplar için resimler çiziyorum. Ve iPad'i gördüğümde, onu dünyanın her yerindeki okuyucuları birleştirecek bir hikaye anlatma aleti olarak gördüm. Nasıl tuttuğumuzu bilebiliyor. Nerede olduğumuzu bilebiliyor. Resmi ve yazıyı, animasyonu, sesi ve dokunuşu bir araya getiriyor. Hikaye anlatma çok daha çoklu duyumsal hale geliyor. Peki bununla ne yapıyoruz? Aslında size iPad için bir uygulama olan Khoya'yı tanıtacağım. Şöyle diyor, "Parmağınızı her bir ışığın üzerine koyun." Ve böylece -- (Müzik) Şöyle diyor, "Bu kutu şu kişiye aittir ..." Ve buraya adımı yazıyorum. Ve aslında kitaptaki bir karakter oluyorum. Çeşitli noktalarda, küçük bir harf karşıma çıkıyor -- ve iPad GPS sayesinde nerede yaşadığınızı biliyor -- ki aslında beni gösteriyor. Bu tarz ihtimaller içimdeki çocuğu gerçekten çok heyecanlandırıyor. Sihirden çok fazla bahsettim. Ve bundan büyücüleri ve ejderhaları kastetmiyorum, Kastettiğim çocukça bir sihir, çocukken hepimizin sahip olduğu fikirler. Bir kavanozdaki ateşböcekleri fikri, bir nedenden dolayı, beni her zaman heyecanlandırmıştır. Ve burada iPad'inizi sarsmalısınız, ateşböcekleri dışarı çıkıyor. Ve aslında kitabın devamında yolunuzu aydınlatıyorlar. Çocukken beni gerçekten büyüleyen başka bir fikir ise tüm galaksinin tek bir bilyenin içinde olması. Ve burada, her kitap ve her dünya bu aletin içindeki sihirli aletin içine sürüklediğim küçük bir bilye halini alıyor. Ve bir harita açıyor. Başından beri, tüm fantastik kitapların haritası olmuştur, ama bu haritalar hareketsizdi. Bu büyüyen, parıldayan ve kitabın devamında yol göstericiniz olan bir harita. Kitabın belli noktalarında ortaya çıkıyor. Şimdi içine gireceğim. Benim için gerçekten önemli olan bir diğer şeyse, Hindistana özgü ama aynı zamanda çok çağdaş bir içerik yaratmatı. Burada gördükleriniz Apsaralar. Hepimiz daha önce perileri ve nimfaları(orman veya su perisi) duyduk, ama Hindistan dışındaki kaç kişi Hinti kardeşler Apsaraları biliyordur? Bu zavallı Apsaralar eski ve küf kokulu bir kitaptaki Indra'nın odalarında binlerce yıl boyunca kapalı kalmışlardı. Ve onları çağdaş bir çocuk hikayesinde geri getiriyoruz. Ve gerçekten çevresel krizler gibi yeni sorunlarla ilgilenen bir hikaye. (Müzik) Çevresel krizlerden bahsetmişken, bence geçtiğimiz 10 yıldır karşılaştığımız büyük sorun çocukların odalarında bilgisayarlarına yapışmış bir şekilde odalarında tıkılı kalmaları, dışarı çıkamıyorlar. Ama şimdi mobil teknolojiyle, çocuktarımızı teknolojileriyle beraber dışarı, doğaya çıkarabiliriz. Kitaptaki etkileşimlerden biri de dışarı çıkmanızı, iPad'deki kameranızı açmanızı ve farklı doğal nesnelerin resimlerini toplamanızı gerektiren bir göreve gönderiliyorsunuz. Ben küçükken, çeşitli koleksiyonlarım vardı sopalar, taşlar, çakıl taşları ve deniz kabukları. Ve bir şekilde çocuklar artık bunu yapmıyor. Bu çocukluk ritüelini geri getirmek için dışarı çıkmalısınız ve bir bölümde, bir çiçeğin fotoğrafını çekip sonra onu etiketlemelisiniz. Başka bir bölümde, bir ağaç kabuğu parçasının resmini çekmeli ve onu da etiketlemelisiniz. Ve böylece gerçekten çevrimiçi yayınlayabileceğiniz dijital bir fotoğraf koleksiyonu yaratıyorsunuz. Londra'da bir çocuk bir tilkinin resmini yüklüyor ve şöyle diyor, "Bugün bir tilki gördüm." Hindistan'daki bir çocuk ise şöyle diyer, "Bugün bir maymun gördüm." Ve gerçekten çektiğiniz dijital fotoğraflardan oluşan bir koleksiyonun çevresinde bu tarz bir sosyal ağ yaratıyor. Sihir, dünya ve teknolojiyi bir araya getirme ihtimalleri gerçekten çok fazla. Bir sonraki kitapta, video açıkken iPad'inizi dışarı çıkardığınız bir etkileşim üzerinde çalışıyoruz ve zenginleştirilmiş gerçeklik sayesinde, evinizin dışındaki saksı çiçeğinde ortaya çıkan hareketli perileri görüyorsunuz. Bir noktada, ekranınız yapraklarla kaplanıyor. Ve onları dağılmak için rüzgar sesi yapmanız gerekiyor ve bu sayede kitabın devamını okuyorsunuz. Doğanın güçlerinin teknolojiye yaklaştığı ve sihir ve teknolojinin bir araya geldiği bir dünyaya doğru ilerliyoruz, hepimiz ilerliyoruz. Güneşten enerji elde ediyoruz. Çocuklarımızı ve kendimizi doğal dünyaya ve basit bir hikaye sayesinde sahip olduğumuz çocukluk sevgisine, eğlenceye ve sihre yaklaştırıyoruz. Teşekkür ederim. (Alkış)