Bundan yaklaşık 30 yıl önce,
ülkem her şeyi sıfırdan
tekrar kurmak zorunda kaldı.
Sovyet işgalinden yıllar sonra
Estonya bağımsızlığını tekrar kazandı
fakat elimizde hiçbir şey kalmamıştı.
Ne altyapı, ne yönetim
ne de yasal herhangi bir şey.
Organizasyonel bir kaos adeta.
İhtiyaçtan ötürü
ülke liderleri o dönemde zorlu kararlar
almak durumunda kalmıştı.
Ülkemizin gücünün yeteceği kararlar.
Birçok deneme ve belirsizlik vardı.
Biraz da şans tabii.
Özellikle de kaliteli vizyonerlere,
kriptograflara ve mühendislere
güvenebilmemiz konusunda.
O zamanlar sadece bir çocuktum.
Bugünse, en dijital topluluk
olarak anılıyoruz.
Ben Estonyalıyım.
2001'den bu yana vergi beyannamelerini
online olarak bildiriyoruz.
2002'den beri dijital kimlik
ve dijital imza kullanıyoruz.
2005'ten beri ise,
online olarak oy kullanıyoruz.
Aklınıza gelebilecek
her türlü toplum hizmetlerini
online olarak veriyoruz;
eğitim, polis, adalet, şirket kurmak
yardım başvurusunda bulunmak,
sağlık kayıtlarına bakmak
veya bir park cezasına itiraz etmek.
Bunların hepsi
online olarak yapılan şeyler.
Aslında, henüz
online olarak yapamadığımız
üç şeyi söylemek daha kolay:
Kimlik kartımızı almak için
bizzat bulunmamız gerekiyor.
Evlenmek veya boşanmak
ya da emlak satışlarını
gerçekleştirmek için de.
Hepsi bu.
Bu nedenle her yıl
vergi beyannamesine başlamak için
sabırsızlandığımı söylediğim
zaman şaşırmamalısınız.
(Gülüşmeler)
Çünkü yapmam gereken tek şey,
elimde telefonumla koltuğa oturup
gelir ve gider verileriyle ilgili
hazırlanmış birkaç sayfayı yana kaydırmak
ve gönder tuşuna basmak.
Üç dakika sonra ise,
vergi iade tutarım hazır.
Aslında oldukça kârlı bir iş.
Vergi danışmanları yok.
Makbuz toplamak yok.
Hesap yapmak yok.
Ayrıca herhangi bir
devlet dairesine gitmeyeli
neredeyse yedi yıl olduğunu
söylemiş miydim?
Gelişen teknolojiyi ve bugünün
imkanlarını düşündüğümüzde
artık "var olmak" için herhangi bir
neden bırakmayan modern yaşamın
bir diğer getirisi ise,
bürokrasi labirenti.
Kendini dijitalleştiren bir hükûmet olarak
gösterilen çabayla bu labirentten
neredeyse tamamen kurtulduk.
Örneğin, bakanlar kurulu artık elektronik
olarak kağıt kullanmadan çalışıyor.
Bu gelişmenin arkasındaki ana fikir
devletin rolünün dönüştürülmesi
ve güven kavramının dijitalleştirilmesi.
Bir düşünün.
Çoğu ülkenin vatandaşları
hükûmete güvenmiyor.
Hükûmet de vatandaşa güvenmiyor.
Ve kağıt üzerindeki karışık prosedürlerin
bu durumu çözmesi gerekiyor.
Fakat çözmüyor.
Sadece hayatı daha
karmaşık hale getiriyorlar.
Ben Estonya'nın deneyiminin
vatandaşların ihtiyacına
anında dönüş yapan
verimli ve kullanıcı merkezli
bir sistem kurarak
teknolojinin bu güveni geri kazanmak için
bir çare olabileceğini
gösterdiğine inanıyorum.
Bunu, bürokrasiyi olduğu gibi
dijitalleştirerek yapmadık.
Birkaç etkili ve ortak prensipte anlaşarak
kuralları ve prosedürleri
yeniden tasarlayarak,
gereksiz bilgi toplamaktan
ve iş çoğaltmaktan kaçınarak
ve açık ve şeffaf davranarak yaptık.
Şimdi sizlere e-Estonya'nın
birkaç anahtar tasarım
prensibinden bahsedeyim.
Verilerin ve bilgilerin gizliliğinin
garanti altına alınması
ilk sırada yer alıyor.
Bu da devlet tarafından verilen
her şeyle uyumlu güvenilir bir
dijital kimlik ile sağlanabilir.
Ve her Estonyalı'da bu kart bulunur.
Kimlik, hem Estonya'da hem de
Avrupa Birliği'nde geçerli olan
ve yasal olarak bağlayıcı olan
dijital imza ile iki kimlik halini alır.
Sistem uygun ve güvenli bir şekilde
kartı kullanan kişiyi tanımladığında
giriş yaptıktan sonra
vatandaşın kişisel verisine
ve tek araçta bulunan bütün
toplum hizmetlerine erişim sağlayarak,
dijital imzayla herhangi bir işlemi
gerçekleştirmeye izin verir.
En dönüşümsel olan
prensiplerden bir diğeri ise,
"yalnızca bir kere" olarak adlandırılıyor.
Yani, devlet aynı bilgiyi
yalnızca bir kere sorabilir
ve yalnızca tek bir yerde depolayabilir.
Örneğin,
eğer nüfus idaresine bir kere evlilik
ya da doğum belgenizi vermişseniz
bilgilerinizin saklanacağı
tek yer nüfus idaresidir.
Başka hiçbir kuruluş
sizden tekrar bu bilgileri istemez.
"Yalnızca bir kere" kuralı,
bir ülkedeki bütün
veri topluluğu yapısını;
yani, hangi bilgiler tanımlı
ve ondan sorumlu olan kişi gibi faktörleri
bilginin tek bir yerde
toplanmasına ve kopyalanmasına
imkan vermeyen ve ayrıca
güncel kalmasını sağlayan
oldukça güçlü bir kural.
Bu parçalı yaklaşım
zincirin en zayıf halkasından kopması
problemini de ortadan kaldırıyor.
Fakat, veri çoğaltılamadığından
veya birden fazla alınamadığından,
tasarlanan yapının, sistemdeki bilgilere
her zaman güvenli ve sağlam bir şekilde
erişebilir olmasını zorunlu kılıyor
ve böylece kamu kurumları
hizmet verebiliyor.
Bu da 2001'den beri kullanımda olan
"X-Road" isimli
veri değişim programının sorumluluğunda.
Tıpkı bir otoban gibi,
kamu kurumları, belediyeler
ve özel işletmeler
arasındaki veri alışverişlerinin
gerçek zamanlı, güvenli ve
kurallara uygun şekilde gerçekleşmesini
ve her işlem sonrasında
denetlenebilir bir iz bırakmasını sağlar.
İşte X-Road üzerinde
gerçekleştirilen işlemleri
ve neleri kolaylaştırdığını gösteren
bir ekran görüntüsü.
Ve bu da kamu ve özel sektör veritabanları
arasındaki bağlantıyı gösteren asıl resim.
Gördüğünüz gibi
herhangi bir merkezi veritabanı yok.
Kişisel ve kamusal gizlilik
oldukça önemli.
Fakat dijital dünyada,
güvenilebilirlik ve bilgi bütünlüğü
operasyonlar için hayati önem taşıyor.
Mesela,
eğer birisi sizin veya doktorunuzun
bilgisi olmadan, sağlık kaydınızda
örneğin, alerjilerinizde
bir değişiklik yaparsa,
tedavi ölümcül olabilir.
Bu nedenle, Estonya gibi
hiçbir işin kağıt üzerinde değil de,
dijital olarak yapıldığı bir toplumda;
verilerin bütünlüğü,
veri değişim kuralları,
yazılım bileşenleri
ve LOG dosyaları fevkalade olmalı.
Eş zamanlı olarak
veri bütünlüğünü kontrol etmek
ve garanti altına almak için,
2007 yılında tasarladığımız,
ki o zamanlar daha yeni tanınıyordu,
bir tür Blok Zinciri kullanıyoruz.
Blok Zinciri bizim denetmenimiz
ve verilere ulaşım sağlanmamasına
veya veri işlemlerinin
kaydedilmesine dair garantimiz.
Veri sahipliği ise,
sistemin tasarımındaki
bir diğer ana prensip.
Peki, hükûmetlerin,
teknoloji şirketlerinin
veya diğer işletmelerin sizden aldıkları
ve size ait olan bilgilere
erişim izni vermemek için
ve o bilgilerin nasıl kullanıldığını
veya 3. partilerle paylaşıldığını
reddetmek adına, kendilerine aitmiş gibi
göstermelerinden endişelenmediniz mi?
Bilemiyorum, bence oldukça
rahatsız edici bir durum.
Estonya sisteminin prensibine göre;
birey kendinden alınan verinin sahibidir.
Bu nedenle, hangi bilgisinin
kim tarafından kullanıldığını
bilmeye kesinlikle hakkı vardır.
Bir polis, doktor veya devlet memuru
online olarak vatandaşın
kişisel verisine ulaşacağı zaman,
ilk olarak işlerini yapabilmeleri için
yetkileri olan bilgiye,
giriş yaptıktan sonra erişebilmektedir.
Ve ikinci olarak,
sistemde her işlem yaptıkları zaman,
bu işlemler LOG dosyasına
kaydedilmektedir.
Görmüş olduğunuz LOG dosyası
devlet kamu servisinin bir kısmı.
Ve vatandaşların gizlilik hakkını
garanti altına alan
oldukça şeffaf bir uygulama.
Fakat tabii ki bunlar,
e-Estonya'nın tasarım prensiplerinin
oldukça basitleştirilmiş
ve özetlenmiş hâli.
Şimdi ise,
hükûmet yapay zekâ ve insanların
içinde bulunduğu farklı durumlarda;
doğum yapmak, işsiz kalmak
veya iş kurmak gibi, sorunsuzca çalışacak
yeni nesil bir kamu hizmeti,
proaktif hizmet için hazırlanıyor.
Tabii ki
hiç kağıt kullanmadan
dijital bir toplumu yönetmek
bir sorun olabilir, değil mi?
Sistemlerimize oldukça güvenmemize rağmen,
kimse, ilk defa 2007 yılında yaşadığımız
siber kaza anında bizim
olduğumuz kadar temkinli olamaz.
Saatlerce erişim sağlanamamıştı
ve bazı ağlar tamamen kapanmıştı.
Ve atlatmayı başardık.
Ayrıca bu olay, platformumuzu
hem güçlendirme hem de sağlamlaştırma için
siber güvenliği en önemli
gündemimiz haline getirdi.
Fakat, ülke çapındaki bir sistemi
nasıl her şeyin aşırı yakın olduğu
küçük bir devlet düzeyinde
sağlamlaştırabilirsiniz?
Örneğin, verinin bir kopyasını
ülke topraklarının dışına,
dokunulmaz büyükelçilik
alanına ihraç edebilirsiniz.
Biz de bugün Estonya'nın,
en önemli dijital bilgilerini tutan,
verilerini korumakla birlikte
işlemlerin devamlılığını sağlayan,
en önemlisi ise egemenliğimizi
koruyan bu veri elçiliklerini kurduk.
Bölgemize fiziksel bir saldırı
durumunda bile güvendeler.
Bazılarınız, şu an bu sistemin olumsuz
taraflarını düşünüyor olabilirsiniz.
Bütün işleri dijital ortamda yürütmek
idari açıdan, dürüst olmak gerekirse,
finansal açıdan daha kârlı.
Başlıca, her şeyin
bilgisayar üzerinden olması
"insan faktörünü"
yani seçilen siyasetçileri
ve siyasete atılmayı
daha önemsiz gösteriyormuş gibi
bir algı söz konusu olabiliyor.
Ayrıca, yeteneklerini
işlevsiz kılabileceğinden dolayı
teknoloji tarafından kuşatılmayı
tehdit olarak gören
kişiler de bulunmakta.
Yani sonuç olarak ne yazık ki,
ülkemizi dijital platformda yönetmek,
bizi politik güç savaşlarından
ve toplumdaki kutuplaşmalardan kurtarmadı.
En son seçimlerde de gördüğümüz gibi.
Yani en azından
insanlar dahil olana kadar.
Son bir soru.
Eğer her şey konum olarak bağımsız ise
ve ben dünyanın herhangi bir yerinden
istediğim hizmete ulaşabiliyorsam,
niçin Estonya sınırları dışında yaşayan
diğer insanlar da ulaşamasın?
Beş yıl önce, hükûmet çapında
start-up olarak bilinen
ve bugün on binlerce insanın katıldığı
e-Vatandaşlık adlı bir program başlattık.
Bunlar, 136 farklı ülkeden
benimkine benzer bir
kimlik kartı kullanarak
Avrupa Birliği yasaları çerçevesinde
dijital olarak kendi işletmelerini kuran,
online olarak banka işlerini yapan
ve fiilen e-Estonya platformu üzerinden
kendi şirketlerini yöneten girişimciler.
Ve bu saydıklarımın hepsini
dünyanın herhangi bir yerinden
yapabilmekteler.
Estonya sistemi konum farkı gözetmez
ve kullanıcı merkezlidir.
Önceliği; kapsayıcılık, açıklık
ve güvenilirliktir.
Şeffaflık ve güvenlik merkezli çalışır.
Ve veriler tamamen hak sahiplerindedir.
Yani kimin bilgileriyse onda kalır.
Söylediklerimle yetinmeyin.
Kendiniz deneyin.
Teşekkürler.
(Alkış)