Herkese merhaba.
Ben April.
Sekiz yıl önce hayatımın en büyük
ve en iyi hediyesini aldım.
İki yaşımdan beri her gece
bana kitap okuyan annem,
çocuk kitapları mağazası açtı.
O sıcak, sevimli yere adım attığım
ilk günü hâlâ hatırlıyorum;
güneş ışıkları raflarda ışıldıyordu
ve kitapların kokusunu içime çektim.
Annemin beni kolları arasına alıp
kitap okuduğu
o mutlu anı da hâlâ hatırlıyorum.
"Paris'te sarmaşıklarla kaplı
bir eski evde,
oturuyordu on iki küçük kız
iki sıra karşılıklı diz dize."
Zaman ilerledi, birçok kez erkek çocuğu
sanılan o küçük çocuk
şimdi büyük bir kız oldu
ve karşınızda duruyor.
Ama okumaya olan sevgim
hiç değişmedi;
tabii kitap okurken
parmaklarımı emmeyi bıraktım.
Özgürce okumak
ve özgürce seçebilmek,
annemin bana verdiği
en güzel hediyelerden biri.
Kitapçılık para kazanmak için
her zaman iyi bir seçenek değil,
ama annem yüksek maaşlı
işini bırakıp
kendini küçük kitapçısına
adadığı için hiç pişman değil.
Beni ve diğer çocukları,
okuma tutkusuyla tanıştırdığı
için işinden gurur duyuyor.
Kitaplar arasındayım
ve okumaya çok meraklıyım.
Nereye gidersem gideyim
yanıma bir kitap alırım.
Restoranda yemeğimin
gelmesini beklerken okurum.
Okula giderken metroda okurum.
Her gece uyumadan önce okurum.
Okumak zamanda yolculuk yapmaktır,
normalde asla göremeyeceğin
yerlere gitmektir,
hayal, macera ve keşifle dolu
bir dünyayı yaşamaktır.
Alice Harikalar Diyarı'nda örneğin.
Bu kitabı okuduğumda, Alice'le birlikte
ben de Harikalar Diyarı'na düştüm.
Burası çok garip,
çok görsel.
Tavşanlar konuşabiliyor,
oyun kartları yürüyebiliyor,
kediler isterse ortadan kayboluyor.
Bu kitabı okurken
Harikalar Diyarı aklımdan
hiç çıkmadı ve oraya dönüp
tüm o tuhaflıkları
yeniden yaşamak istedim.
Ben de bu resmi çizdim.
Cheshire Kedisi'ni,
dev mantar üzerindeki Tırtıl'ı,
bir de kızı çizdim.
Kızın Alice mi ben mi
olduğunu bilmiyordum.
O resmi çizdiğimde çok küçüktüm,
ama o kitabın içinde
yaşayabilmeyi gerçekten
çok istiyordum.
Kitapta, canı sıkılan Alice'in
bir tavşanın peşinden
Harikalar Diyarı'na düştüğünü görüyoruz.
Gerçek dünyadaysa,
bir kitap her günkü sıkıcı şeylerden
kaçmanızı ve büyülü bir dünyaya
girmenizi sağlayabilir.
Örneğin,
Sihirli Okul Otobüsü'ne binip
insan vücudunu keşfedebiliriz,
ya da Fabre'nın Böcekler Kitabı'yla
doğaya kaçabiliriz.
Hatta Korkunç Tarih serisiyle
eski Yunan ve Roma
dünyasına yolculuk edebiliriz.
Bir kitapla,
istediğimiz yere gidebilir,
istediğimiz şey olabiliriz.
Okumak, diğer insanlarla konuşmak
için de iyi bir yoldur.
Trende kitap okurken,
tanımadığınız birinin kitapla ilgili
şu muhteşem şeyi söylediğini düşünün:
"Aa, bu kitabı ben de çok severim."
Yoyo ile ben gerçekten de
bu şekilde tanıştık.
Kitaptaki karakterlerle ilgili
hemen sohbet etmeye başladık.
Yoyo'nun annesi ve benim annem de
çok iyi anlaştıklarını gördü.
Geçen sene, ailelerimiz
Singapur'u birlikte gezmeye gitti.
Singapur'daki ilk günümüz böyleydi.
Büyük bir kitapçıya gittik
ve günün yarısını orada geçirdik.
Başka hikayeler de anlatabilirim.
Arkadaşlarıma komik "Biliyor muydunuz?"
gerçekleri anlattığımda,
benimle aynı yaştakilere
en uygun kitabı bulurken yardım ettiğimde,
yakınlaşırız ve birbirimizi
daha iyi tanırız.
Anne babaların çocuklarına
kitap okumasının,
kendi çocukluklarındaki güzel
anıları hatırlattığına da inanıyorum.
Bu güçlü ilişki,
nesillerin birbirine
daha yakın olmasını sağlayabilir.
Okumakla ilgili başka muhteşem şey,
okurken, bir şekilde,
yazarla sohbet ediyor olmanız.
Bill Bryson en hayran olduğum
yazarlardan biri.
O çok komik ve esprili.
Onun muhteşem "Hemen Her şeyin
Kısa Tarihi" kitabını okuduğumda,
yazarla birlikte Büyük Patlama'dan
uygarlığın doğuşuna kadar
zaman ve mekânda
seyahat ediyormuşum gibi geliyor.
Onun yaşadığımız dünyaya
olan derin merakı
ve bu konular hakkındaki
ansiklopedik bilgiler
beni büyülemiş ve çok etkilemişti.
Roald Dahl sevdiğim başka bir yazar.
Onun neşeli ve soluk kesen
kitapları öyle ilgi çekici ki,
hikâyenin bitmesini bile istemiyorum.
Çocuklar için yazdığı her kitabı okudum;
Charlie'nin Çikolata Fabrikası,
Cadılar, Koca Sevimli Dev ve diğerleri.
Bir röportajında,
"Hikâyelerinize nasıl fikir buluyorsunuz?"
diye sorulunca yazar, "Önce ufacık bir
fikir tohumuyla başlarım, bir filiz.
Aklıma ne zaman harika
bir fikir gelse,
hemen bir defter çıkarıp
not ederim,
yoksa bir rüya gibi uçar gider," demiş.
Yazmaya yeni başladığımda,
bu ipuçlarından çok yararlandım.
Fikir tohumlarımı yazdığım
bir fikir defterim var.
Roald Dahl, The Minpins öykülerinde
şöyle diyor:
"Etrafındaki dünyayı
parıldayan gözlerle izle
çünkü en büyük sırlar
daima en beklenmedik
yerlerde gizlenirler."
Bunu okumak bana cesaret verdi.
Bunu sadece önemli bir yazarın
tavsiyesi olarak değil,
dünyamıza dikkatli gözlerle bakan
bilge bir adamın sözleri olarak aldım.
Roald Dahl'ın 'Koca Sevimli Dev'
karakteri nasıl güzel rüyalar toplayıp
bunları küçük çocuklara üflüyorsa,
Roald Dahl, Bill Bryson,
Sheldon Allan Silverstein,
Dr. Seuss ve diğer yazarlar da
bana ve diğer bütün okurlara
kocaman rüyalar üfledi.
Rüyalarımdan birinde bir yazar gibi
kendi büyümü yapabiliyordum;
kendim, arkadaşlarım, çocuklarım
ve diğer çocuklar için bir büyü.
Yaptığım bir uçurtma hakkında
yazdığım bir şiiri okumak istiyorum size.
Yükseliyor üzerimizde bir kuş gibi,
Büyük, muhteşem bir uçurtma.
Rüzgâr uğulduyor,
Dans ettiriyor onu.
Ne güzel bakmak ona!
Evet, ne güzel bakmak ona.
Bu rüya hemen gerçekleşmeyecek,
uzun bir zaman alacak biliyorum.
Her gün okumayı,
her gün yazmayı sürdüreceğim.
Daha önemlisi, etrafımdaki dünyayı
parıldayan gözlerle izleyeceğim.
Tıpkı Roald Dahl gibi.
Emin olduğum bir şey var:
Okumaya olan tutkum
hayat boyu devam edecek.
Okuyacağım çünkü yalnızca
bir hayatı sevmek yetmez.
Buraya okumakla ilgili hikâyelerimi
size anlatmaya geldim;
çünkü okumanın tüm dünyayı
aydınlatacağına inanıyorum.
O zaman neden her tarafımız
kitaplarla dolu olmasın?
Sessizce oturup
kelimelerin, resimlerin
ve bunların birbiriyle olan sevimli
birlikteliğinin tadını çıkarmayalım?
Konuşmamın sonunda,
size en sevdiğim şiirlerden
birini okumak istiyorum.
"Hiç kimse inanmıyor
bir kitabın baştan sona
Kelebekler gibi basit
bir şey hakkında olacağına,
Hem de öyle uzun bir ömürleri olmadan.
Ama kâğıt üzerinde,
her şey yaşayabilir sonsuza kadar.
Kâğıt üzerinde,
bir kelebek ölmez asla."
Teşekkür ederim.
(Alkışlar)