Yedi yaşındaki torunumun odası benimkiyle aynı koridorda, çoğu sabah kalktığında şunu söyler, "Biliyor musun, bu en iyi gün olabilir. Başka zamanlarda ise gecenin bir yarısı huzursuz bir sesle şöyle bağırır "Nine, bir gün hastalanıp ölecek misin?" Sanırım bu durum hem kendim, hem de çevremdeki pek çok insan için önemli bir şeyi söylüyor; hepimiz mutlu bir beklenti hâlinin ve yılgınlığın karışımıyız. 61. doğum günümden birkaç gün önceydi, doğruluğundan emin olduğum her şeyin bir listesini yapmaya karar verdim. Popüler kültürde doğru olan şeylerin sayısı çok az ve birkaç şeyden tamamen emin olmak iyi olabilir. Örneğin; artık 47 yaşında değilim. Halbuki, olduğumu hissettiğim ve olmak istediğim yaş 47. Paul adlı bir arkadaşım, 70'li yaşlarının sonlarındaydı ancak kendisini büyük bir tersliği olan genç bir erkek gibi hissederdi. (Gülüşmeler) Gerçek kişiliğimiz zaman ve mekândan bağımsız olmakla birlikte, resmi evraklara baktığımda gerçekten 1954 yılında doğmuş olduğumu görebiliyorum. İç kişiliğim, zaman ve mekân düzleminden bağımsız. İç kişiliğimin bir yaşı yok. Ben şu ana dek gün aldığım ve bitirdiğim tüm yaşlarımdayım, sizin gibi. Ama yine de bir şeyi itiraf etmeliyim, keşke 60'lardaki cilt bakımı trendlerini uygulamasaydım. Bu trend, güneşe mümkün olduğunca çok maruz kalmayı ve bunu yaparken de bol bol bebek yağı sürmeyi ve alüminyum folyoyu da reflektör olarak kullanmayı gerektiyordu. (Gülüşmeler) Aslında, artık orta yaşların son demlerinde olmadığımı kabullenmem ve doğru olduğunu bildiğim her şeyi yazıya dökmeye karar vermem bana çok iyi geldi. Bugünlerde pek çok insan lanetlenmiş ve oldukça yorgun hissediyor ve bana neyin doğru olduğunu sorup duruyorlar. Umarım, doğruluğundan neredeyse emin olduğum şeyleri içeren bu liste yılgın veya etrafını kuşatılmış hisseden kişilere bazı temel gerçekler hakkında fikir verebilir. 1 Numara: Birinci ve en doğru şey; tüm gerçekler paradokstur. Hayat, hem çok değerli, inanılmaz derecede güzel bir hediye, hem de işlerin somut hâline bakacak olursak, imkânsız. Bu dönem, hassas olanlarımız için, zorlu bir dönem oldu. O kadar zor ve tuhaf ki, bazen "acaba bu bir kamera şakası mı" diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. Hayat eş zamanlı olarak, kalbimize dokunan güzelliklerin, çaresiz fakirliğin, sel felaketlerinin, bebeklerin, akne ve Mozart'ın birbiri içine sarınıp karşımıza çıkmasıdır. Bunun çok ideal bir sistem olduğunu düşünmüyorum. (Gülüşmeler) 2 Numara: Hemen hemen her şey fişini birkaç dakikalığına çıkartıp geri takarsanız, çalışmaya devam edecektir -- (Gülüşmeler) (Alkış) sizler de dâhil. Üç: Eğer beklediğiniz şey bir organ bağışı değilse, dışardan gelen hiç bir müdahale size kalıcı bir fayda sağlayamaz. Huzur ve dinginliği satın alamaz ya da zamanını tayin edemezsiniz. Bu en acı gerçek ve buna çok içerliyorum. Ama bu içimizden kaynaklı bir iş ve bu yüzden dünyada en çok sevdiğimiz insanlar için bile huzur ya da kalıcı iyilik hâli sağlayamıyoruz. Onların kendi yollarını ve kendi cevaplarını bulmaları gerek. Çocuklarınız, erişkin bireyler olduklarında kahramanın kendilerinin olduğu bir yolculuğa çıktıklarında peşlerinde güneş koruyucusu ve dudak kremi ile koşamazsınız. Onları serbest bırakmanız gerekir. Bırakmamak onlara saygısızlık olur. Ve eğer, bir problem başkasına ait ise, zaten cevabı sizde değildir. (Gülüşmeler) Yardımlarımız çoğu zaman pek de yardımcı olmayacak cinsten. Çoğu zaman, yardımlarımız zehirli. Ve yardım etme isteği, kontrol etme arzusunun gülen yüzü. Bu kadar çok yardım etmeyin. Herkesi yardımseverliğinize ve iyiliğinize maruz bırakmayın. (Gülüşmeler) (Alkış) Bu da bizi dört numaraya getiriyor: Herkes bitmiş, kırılmış ve korkmuş vaziyette, en dik duran insanlar bile tutunacak bir dal arıyor. Size, düşündüğünüzden çok daha fazla benziyorlar; bu yüzden, benlik algınızı diğer insanların dış görüntüsüyle kıyaslamaktan vazgeçin. Bu, sizi şu an olduğunuzdan bile daha kötü bir hâle sokar. (Gülüşmeler) Ayrıca, hiç kimseyi iyileştiremez, adam edemez veya kurtaramazsınız ya da kimseyi ayıltamazsınız. Bundan 30 yıl önce alkol ve uyuşturucuyu bırakmama yardım eden şey kendi davranış ve düşüncelerimin yarattığı felaketti. Bazı "temiz" arkadaşlarımdan yardım istedim ve kendimi daha büyük bir güce teslim ettim. Tanrı kelimesinin bir açılımı; "Çaresizliğin Armağanı"dır. Çaresizliğin armağanı, veya eski bir alkolik olan bir arkadaşımın dediği gibi, standartlarımı düşürebileceğimden çok daha hızlı kötüleşiyordum. (Gülüşmeler) Bu durumda, Tanrı şu anlama gelebilir, "iyi fikirlerim tükendiğinde ben." Düzeltmek ya da kurtarmaya çalışmak beyhude birer çaba olmakla birlikte iyi temellendirilmiş bir kendine-bakım kuantumdur, ferah bir nefes gibi sizden çıkar ve atmosfere dağılır. Dünyaya vermek için harika bir hediye. İnsanlar size bakıp "ne kadar da kendine özgü" dediklerinde Mona Lisa gibi yandan yandan gülümseyin ve iki yanınız için kendinize güzel bir çay demleyin. Bir insanın evinde gibi hissettiği an kendi sersem, bencil, huysuz ve rahatsız edici yönlerine sempati duyduğu andır. Dünya barışı da tam olarak bu noktada başlar. 5 Numara: %75 oranında kakao içeren çikolatalar aslında yiyecek değildir. (Gülüşmeler) En iyi ihtimalle yılanlar için kurduğunuz tuzaklara yem olarak koyabilirsiniz ya da bir ayağı kısa olan sandalyeleri desteklemek için kullanırsınız. Bu çikolata insan tüketimi için üretilmiş bir şey olamaz. 6 Numara: (Gülüşmeler) Yazmak. Tanıdığınız her yazar, gerçekten çok kötü olan pek çok taslak metine sahiptir, ama onlar sebatla yazmaya devam ederler. Hayatın sırrı da budur. Muhtemelen, onlar ve siz arasındaki en büyük fark da bu. Onlar sabredip yapıyorlar. Bunu kendilerine söz vererek yapıyorlar. Bunu bir şeref borcu bilerek yapıyorlar. İçlerindeki hikâyeleri, günlere bölüp yavaş yavaş anlatıyorlar. Bir keresinde, abim dördüncü sınıftayken, ertesi güne teslim etmesi gereken ama daha başlamadığı, kuşlar hakkında bir dönem ödevi vardı. Babam ağabeyimin yanına, bir kitap, kâğıt, kalem ve raptiyeler alıp oturdu -- -- biraz daha az genç olanlarınız raptiyeleri hatırlayacaktır -- ve ağabeyime dedi ki: "Dostum, kuşları teker teker yaz. Önce sadece pelikanlar hakkında oku ve sonra kendi ses tonunda pelikanlar hakkında bir şeyler yaz. Sonra baştankaralar hakkında oku ve sonra kendi sesini kullanarak onlar hakkında yaz. Sonra da kazlara geçersin." Yani, yazı yazarken iki şey çok önemli: Her seferde tek bir kuş yazın ve ilk taslaklarınız gerçekten berbat olsun. Nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız, şunu hatırlayın ki, başınıza gelen her şey size aittir ve ancak siz anlatabilirsiniz. Eğer insanlar onlar hakkında daha iyi şeyler yazmanızı diliyorlarsa size daha iyi davranmalılardı. (Gülüşmeler) (Alkış) Bir gün uyandığınızda kalbinizin köşelerini tırmalayan hikâyeleri, anıları, hayalleri ve şarkıları kendi gerçekliğinizi olayların "sizce"sini kendi ses tonunuzda hiç yazmadığınızı fark etmek size çok kötü hissettirecek. Diğerlerine vermeniz gereken tek şey bu ve zaten doğma sebebiniz de bu. 7 Numara: Kitabınızın çıkması ve yaratıcılığınızın geçici başarıları üstesinden gelmek zorunda olduğunuz türden olaylardır. Bu başarılar hem güldürür, hem de öldürür. Hayal edemeyeceğiniz şekillerde sizin canınızı yakar, size zarar verir ve sizi değiştirirler. Hayatımda tanıdığım en aşağılık ve kötü insanlar çok satanlar listesinde kitapları bulunan erkek yazarlardır. Ama 1 numaramıza dönecek olursak, bütün gerçekler paradokstur, ve yazdıklarınızın basılması, hikâyelerinizin okunması ve duyulması bir mucize gibidir. Kitabınızı bastırmanın vereceği iyileşmenin fantezisinden ve içinizdeki İsviçre peyniri deliklerini dolduracağı hayalinden kendinizi arındırın. Yapamaz. Yapmayacak. Ama yazı yazmak yapabilir. Ya da bir koroda veya Bluegrass grubunda şarkı söylemek de yapabilir. Halka açık duvarlara resimler çizmek, kuşlarla ilgilenmek ya da artık kimsenin istemediği yaşlı köpeklerin bakımını üstlenmek de olabilir. 8 Numara: Aileler. Aileler çok çok ama çok zordur, ne kadar tatlı ve harika olsalar bile... Detaylı bilgi için 1 Numaraya bakın. (Gülüşmeler) Ailece bir araya gelinen zamanlarda intihar etme veya cinayet işlemek isterseniz -- (Gülüşmeler) şunu hatırlayın ki, her birimizin bir rahme düşmesi ve doğması bir mucizedir. Dünya affetmeler okuludur. Bu, kendinizi affederek başlar ve sonra bunu sofraya da taşıyabilirsiniz. Böylece bu işi daha rahat pantolonlar giyerek yapabilirsiniz. (Gülüşmeler) William Blake "Bu dünyaya sevginin ışınlarına tahammül etmeyi öğrenmek için geldik" dediğinde, ailelerinizin bu işin önemli bir parçası olduğunu biliyordu, canınızı kurtarmak için çığlık atarak ailenizden kaçmayı isteseniz bile. Yapabileceğinize eminim. Yapabilirsin Sinderella, yapabilirsin ve yapabildiğinde gerçekten çok şaşıracaksın. 9 Numara: Yemek. Biraz daha çaba göstermeniz gerek. Bence ne dediğimi anladınız siz. (Gülüşmeler) 10 Numara -- (Gülüşmeler) Rahmet. Rahmet, ruhun pas sökücüsü gibidir ya da su kollukları. Rahmetin sırrı ise, Tanrı'nın Henry Kissinger ve Vladimir Putin'i ve beni yeni doğan torununuzla eşit derecede sevmesidir. Haydi çık işin içinden çıkabilirsen. (Gülüşmeler) Rahmet, bizi değiştiren iyileştiren bir güçtür ve aynı zamanda dünyamızı da iyileştirir. Rahmeti çağırmak için "İmdat" diye bağırın ve kemerlerinizi bağlayın. Rahmet sizi neredeyseniz bulur, ama sizi olduğunuz yerde bırakmaz. Ve ne yazık ki, rahmet, Sevimli Hayalet Casper'a hiç benzemiyor. Ama bir telefon çalacak ya da bir posta gelecek ve tüm ihtimallere karşın kendinizle dalga geçebilme yetiniz size geri dönecek. Kahkaha kutsallığın kömürleşmiş hâlidir. Tekrar tekrar nefes almamızı sağlar, bizi kendimize getirir hayata ve birbirimize olan inancımızı tazeler. Ve unutmayın: Rahmet gözünü her zaman en son kapatandır. 11 Numara: Tanrı sadece iyilik demektir. Aslında korkulacak hiçbir şey yok. Tanrı, kutsal ya da sevecen hareketli bir zekâ ya da büyük "Deteriorata"dan öğrendiğimiz üzere "kozmik bir topkek." Tanrı için güzel bir diğer isim: "Ben değil." Emerson der ki, Dünya'daki en mutlu insan ibadetini doğanın ta kendisinden öğrenen kişidir. Dışarı çıkın ve yukarı bakın. Rahibim bana demişti ki, arıları kapaksız kavanozlara hapsetmek kolaydır, çünkü onlar yukarı bakmazlar ve bu yüzden de cam kavanoza çarpa çarpa çaresiz bir şekilde uçar dururlar. Dışarı çıkın. Yukarı bakın. Bu hayatın sırrı. Ve son olarak: Ölüm. Numara 12. Hem vay canına, hem de iğrenç. Onsuz yapamam dediğiniz bir avuç insanın ölümüne katlanmak çok zor bir şey. Kültürünüz ne derse desin, bu kayıpların üstesinden gelemeyeceksiniz, çünkü böyle olması gerekiyor. Biz Hristiyanlar, ölümü bir çeşit adres değişikliği olarak düşünüyoruz, ama her halükârda, sevdiğiniz kişi kalbinizde canlı kalabiliyor. tabii eğer kalbinizi mühürlemezseniz. Leonard Cohen'in dediği gibi, "Her şeyin üstünde çatlaklar vardır, ışık içeri ancak böyle girer.'' Ve tüm sevdiklerimizin hayatta olduğunu ancak böyle hissedebiliriz. Bazen, insanlar en olmadık zamanlarda kahkaha atacak kadar çok gülmenizi sağlar ve bu gerçekten harika bir şey. Ve yoklukları ise, hayat boyunca bir kâbus içinde gurbette gibi hissetmenizi sağlar. Yas etmek, arkadaşlarınız, zaman ve gözyaşları sizi ancak bir noktaya kadar iyileştirebilir. Gözyaşlarınız sizi ve üstünde durduğunuz zemini yıkar, nemlendirir ve vaftiz eder. Tanrı'nın Hz. Musa'ya söylediği ilk şey neydi biliyor musunuz? "Ayakkabılarını çıkar" demiş. Çünkü kim ne derse desin, bastığınız toprak kutsaldır. İnanması güç, biliyorum. Ama bu bildiğim en doğru şey. Naçizane ben gibi biraz daha yaşlı olduğunuzda ölümün de tıpkı doğum gibi kutsal olduğunu fark ediyorsunuz. Ama sakın üzülmeyin -- hayatınıza devam edin. Yaklaşık her ölüm oldukça kolay ve hafif olur, ihtiyaç duyduğunuz sürece en sevdiğiniz insanlar yanınızdadır. Yalnız olmazsınız. Bizleri diğer tarafta bekleyen her ne ise, bu geçişi yapmamıza yardım edecekler. Ram Dass'ın dediği gibi, "Yapılacak her şey yapıldığında ve söylenecek sözler tükendiğinde, aslında sadece birlikte eve yürüdüğümüzü fark ederiz." Bence hepsi bu kadar, ama eğer başka bir şey daha düşünecek olursam, size haber veririm. Teşekkürler. (Alkış) Teşekkürler. (Alkış) Konuşma yapmamı istediklerinde çok şaşırmıştım çünkü teknoloji, dizayn ya da eğlence benim alanlarım değil. Yani ben daha çok inanç ve yazı yazma konularında bir şeyleri birleştirip duruyorum. Ve çağırdıklarında gerçekten çok şaşırmıştım ve teklifi de seve seve kabul ettim. (Video) Eğer nereden başlamanız gerektiğini bilmiyorsanız, şunu hatırlayın ki, başınıza gelen her şey size aittir ve ancak anlatabilirsiniz. İnsanlar Amerika'da oldukça korkmuş ve hatta lanetlenmiş hissediyorlar ve ben sadece insanlara bununla dalga geçme gücünü vermek ve bunun aslında bir problem olmadığını göstermek istedim. Eğer illa bir şey yapacaksanız, sağlıklı, sevecen ve arkadaşça bir şey yapın ki, sevecen ve arkadaşça duygular hissedebilesiniz.