Merhabalar.
Paris'te Louvre Müzesi'ndeyiz ve Caravaggio'nun
'Bakirenin Ölümü' isimli tablosunu inceliyoruz.
Bu resim 1605-1606 yıllarında yapılmış.
Oldukça büyük bir resim.
Oldukça da karanlık.
Karanlık, koyu tonlarda resimlerin Caravaggio'nun tarzı olduğunu biliyoruz, ancak bu karanlığı özellikle vurguladığı bir resmi.
Sanırım resmin biraz temizlenmesi de gerekiyor olabilir.
Oldukça karanlık, gölgeler içindeki arka planı görüyoruz,
figür çok yakınımızda,
ancak 'Bakire'nin Ölümü' isimli bir tablodan bekleyeceğiniz hiçbirşeyi görmüyorsunuz.
bekleyeceğiniz hiçbir şeyi görmüyorsunuz.
Normal koşullarda cennete gidişini, veya
onu cennete götürmek üzere gelen melekleri görmeyi beklersiniz.
Ancak bu resimde Caravaggio'nun karakteristik özelliklerini görüyoruz,
dini bir konu işlenmekte ancak hepsi aramızdalar, günlük hayatın içindeler.
Meryem Ana ruhani bir şekilde canlandırılmamış,
sadece başında belli belirsiz bir hale var,
onu Romalı herhangi birisi zannnedebilirdiniz.
.
Saçları dağınık, elbisesinin ön kısmı düzensiz,
çıplak ayakları ise biraz çirkin.
O zamanki papaz, Caravaggio'nun Hz. Meryem figürünü çizmek için
nehirde ölü bulunan düşük sınıftan bir kadını model olarak kullandığını söylemişti.
Meryem Ana için oldukça uygunsuz bir model yani.
Hatta kullanılmış olan model hakkındaki bu söylentileri duyan rahipler resmi kabul etmeyip geri çevirmişler.
Yani resim Caravaggio'nun eserlerinde gördüğümüz,
Katolik inancındaki öykülerin, ilahi kişilerin
günlük hayatın içinde canlandırılmasının başka bir örneği.
Resme baktığınızda,
ön planda eğilerek yas tutan bu genç kadın
neredeyse bizim bulunduğumuz alanda gibi.
Genç kadının ayağının ucundaki bakır leğene
sanki bizim düzlemimizde, dokunacak gibiyiz.
Sanırım Caravaggio bizim kendimizi bu sahnenin içerisinde hissedebilmemiz için,
Meryem Ana'nın etrafında yas tutan bu kişilerin
arasında bizim için de bir boş yer bırakmış.
Çevresindeki yas tutan kişilere bakalım, bunlar havariler.
Ancak Caravaggio'nun ışık kullanımı bu kişilerin en sıradan
yanlarını öne çıkartmış.
Bunun Caravaggio'nun tipik özelliklerinden birisi olduğunu düşünüyorum,
günlük hayatın içinden, sıradan kişiler olduğunu vurguluyor bir anlamda..
Sanatçı kompozisyonu kurgulamakta son derece usta.
Yukarıdaki kırmızı kumaşın hoş dökülüşüne bakın.
Sahneyi güzel ve zarif bir şekilde çerçeveliyor.
Aynı zamanda havarilerin çıplak başlarındaki yay görüntüsünü tersten tekrarlayarak bütünleyici bir etki sağlıyor.
Ve gözlerimizin Meryem Ana'ya yönlenmesini sağlıyor.
Hz. Meryem çapraz hatlı bir satıhta yatıyor.
Hatırlayalım, bu resmin yapıldığı sırada artık Rönesans dönemini geçmiş durumdayız.
Barok resim tarzının tipik özelliklerini taşıyan bir esere bakıyoruz, daha hareketli bir kompozisyon var.
Meryem Ana'nın kolu bize doğru uzanırken
çapraz bir hat oluşturuyor,
ve bileğinin hareketi gözlerimizi yanındaki
genç kadına yönlendiriyor.
sanırım Caravaggio burada yas tutmakta olan
genç kadın gibi hissetmemizi, onunla özdeşleşmemizi
sağlamak istemiş.
Sarı renkli giysiler içinde olan havarinin el hareketlerine bakın,
kutsuyor.
Onun hemen alt tarafındaki figür ise başını ellerinin arasına almış.
Sarı giysili figürün hemen yanındaki adam ağlıyor, gözlerini siliyor.
Onun yanındaki adam elini yüzüne götürmüş.
Sonra aşağıya bakıyoruz, Meryem Ana var,
sol kolu uzanmış, eli düşmüş,
sağ eli ise göğsünün üstüne yerleştirilmiş gibi.
Bunun ölmüş bir insanın vücudu olduğunu gerçekten hissediyorsunuz.
Ruhani yeniden doğuşa, günahlarından arınmaya, aydınlanmaya vurgu yapılmıyor.
Oldukça çarpıcı, sert bir sahne bu.
Meryem Ana'nın sağ elinin parmaklarına bakın,
yüzük parmağı orta parmağının altında kalmış,
yaşayan hiç kimse elini bu şekilde bırakmaz.
Caravaggio, rönesans döneminde görmeye alıştığımız
zerafet duygusunu tamamen reddediyor,
bilinçli olarak sert ve neredeyse çirkin diyebileceğimiz sahneler oluşturuyor.
İçinde yaşadığımız dünyanın,
.ilahi olanı kucakladığı sahneler.