"Party on the CAPS" eserimin
montajını yapıyoruz.
Üç parçaya böldüğümüz şu eğimli duvar,
yeniden bir araya gelecek, boyanacak
ve sonunda montajı yapılacak.
Bu aslında bir ekrana dönüşecek.
Bazı parametrelerim var:
Ses, düzenleme
ve animasyon.
Her şey film için tasarlandı.
Sonra ben de alanları ekledim,
kaç tane ekran olacağını
ve ölçüyü belirledim.
Yani her şey bir araya geliyor
ve son dokunuşta da
oluşturduğumuz yüzeylerin
üzerine video ekleniyor.
Sorun şu ki aynı seviyede olanlar
hiçbir zaman düz görünmüyor.
Burası filmimi düzenlediğim aşama
fakat burada zaman yerine
mekan kullanıyorum.
Süreçte kare kare ilerliyorum
ve her bir karede
neyi nerede gördüğünüze
karar veriyorum.
Bazı yerleri kesebiliyorum
ama ayrıca bir şeyi
farklı noktalarda da gösterebiliyorum.
Bu da filmimi izleme biçiminizi etkiliyor.
["Meriem Bennani: In Between Languages"]
Heykeller de aklıma gelen
filmlerle birlikte ortaya çıkıyor.
Yani filmle uyuşmayan
bir heykel asla yapmıyorum.
Başka düşünme biçimleri olan özellikleri
bir araya getiriyorsunuz.
Mizahla ilişkili olan animasyondan
bir şeyler öğreniyorsunuz.
Sonra da komik heykeller yapabiliyorsunuz.
Böylece ana videoyu oluşturuyorum --
yani bu, sizin izleyeceğiniz film --
sonra da heykelleri yapıyorum.
Heykeller benim hayal ettiğim
bir dijital dünyadan geliyor.
Ardından heykeller üretiliyor.
Yani tüm bu parçalar zıt yerlerden gelip
ortada buluşuyorlar.
[Okul zili sesi]
Liseyi Rabat, Fas'ta okudum
ve sonraları orada
bir grup genci filme aldım.
["Mission Teens"]
Mission Teens belgeselinin konusu
Fas'ta Fransızca konuşan
insanların kültürü.
[Fransızca konuşuyor]
Kreşten itibaren
Fransız sisteminde eğitim aldım.
[Bennani]
Fransızların bu gücü ellerinde tutmasının
en önemli yolu eğitim.
[Koyun Fransızca konuşuyor]
Çocuklarınızın "Mission"
projesinde yer alması
prestijli bir şey.
[Bennani]
Film, Fransızcanın Fas'a özgü
bir dil olmasıyla ilgili değil,
daha çok Fransızların neden politik olup
yumuşak güç kullandıkları hakkında.
[Öğretmen Fransızca konuşuyor]
Üçüncü Dünya ülkelerini
iyice öğrenmeniz gerek!
[Bennani] Ben Fransız eğitimi aldım.
Fransız tarihini
ve Fransız coğrafyasını öğrendim.
Düşünme biçimim,
eleştirel olabilmeyi
geliştirmek yönündeydi.
Tüm bu söylediklerim
Fransız okullarının ürünleri.
Bunun hakkında konuşabilmek için
kendimi bu durumdan kurtarmak zorundaydım.
[Fransızca konuşuyor]
Fransızların misyonu,
yaşadığımız ülkeye
çok odaklanmamak üzerine kurulu.
Biz Fransız okulunda okuyor bile olsak
sanki Fas'ta gibiydik,
Fransızların Fas'a ve İslam'a
daha çok önem vermelerini isterdim.
[Ev şarkı söylüyor]
Rabat'ta lüks bir evim ben.
[Bennani]
Birçok kişinin Fransız okuluna
gittiği mahallelerdeki
bazı evleri de filme aldım.
[Ev şarkı söylüyor]
Bana altın bir kapı aldılar.
[Ev şarkı söylüyor]
Herkesin hayran olduğu kişiyim ben.
[Bennani] Evlerin mimarisine bakarak
insanların ne tür bir yaşam tarzı
istediklerini anlayabilirsiniz.
"Mission Teens",
ilk kez Whitney Bienali'nde
bu terastaki heykellerin
içinde sergilendi.
Onlara "görüntüleme istasyonları"
adını verdim.
[Ev şarkı söylüyor] Palmiye ağaçları
ve mermer döşemeler.
[Bennani] Butona bastığınızda
video öteki heykele geçiyor.
O videoyu izlemeye başlayan
kişi de butona basıyor.
Böylece video aynı anda var olabiliyor.
(Gülüyor)
Eserimdeki temaları
bilinçli şekilde seçmedim
ve "post kolonyalizm hakkında
konuşmak istiyorum." demedim.
Ben sadece büyülendiğim şeylerin
peşinden öylece gittim.
"Party on the CAPS" eserimde
ışınlanmanın mümkün olduğu
bir dünya hayal ettim.
[Timsah]
Uçakların yerini ışınlanmanın aldığı
zamanı hatırlıyor musunuz?
[Bennani] Bu, gelecekteki göçmenlik
gibi bir şeydi.
["America's bouncer"] İçeri giremezsiniz.
İçeri giremezsiniz.
Hayır, giremezsiniz.
[Bennani] Eğer ışınlanma mümkün olsaydı
Amerika ve Avrupa
sınırları tehlikeye
gireceği için çıldırırdı.
"The Caps" Atlantik Okyanusunun
ortasında bir ada.
Şimdiki ABD Göçmenlik
ve Gümrük Muhafaza Birimi'nin
yeni bir versiyonu olan
Amerikalı süvarilerin
Afrika'dan Amerika'ya
ışınlanmaya çalışan insanların
yolunu kestiği bir ada burası.
Ardından ada kontrolden çıkıyor.
Bütün Caps adası
diaspora kavramının
fiziksel bir analojisi.
Diaspora; göçmenlerin tamamen
asimile olması mı,
yoksa geldikleri vatana geri dönmeleri mi?
Aslında bu ikisinin arasında kalan
üçüncü bir alternatif de var.
Başlangıç noktasını lenslerin
bulunduğu yere alabilir misiniz?
İşte ekran buraya denk gelmeli.
Bir şey benim ilgimi çektiğinde
ilk başta ona neden
ilgi duyduğumu anlayamıyorum.
Bu ilgiyi açıkça ifade etme çabası
benim işim.
Vücut diliyle veya sözcüklerle
kendimi istediğim kadar ifade edemiyordum.
Bence kendimi açıkça ifade edebilmem,
burada on yıldır yaşamak,
ikinci dil olarak İngilizce konuşmak
ve ana dilimi az da olsa
unutmaya başlamakla ilgili bir durum.
Ana dilimi unutmak çok ilginç bir his.
Ben her zaman dillere ilgi duyardım
ve şunu keşfettim:
Televizyon, sinema, heykel
ve enstalasyon sanatıyla içli dışlı olmak
ve bu deneyimi
birçok farklı dille
haşır neşir olarak yaşamak,
isabetli sözler söylememi sağladı.”