Teknoloji gelişirken ve ilerlerken bir çoğumuz bu gelişmelerin bizi daha akıllı ve bizi dünya ile daha fazla bağlantılı yaptığını varsayıyor. Benim söylemeye çalışacağım durumun her zaman böyle olmadığı, gelişme aslında değişimin bir adı ve değişirken bir şeyleri kazanıp bir şeyleri de kaybedersiniz. Bu konuyu aydınlatmak için size teknolojinin çok basit ve olağan bir problemle nasıl başa çıktığını göstereceğim. Ve soru şu. Saat kaç? Saat kaç? iPhone'unuza bakarsanız zamanı söylemek çok kolay. Fakat sormak istedğim şu, iPhone'unuz olmasaydı saati nasıl söylerdiniz? Diyelim ki 600 yıl öncesindeyiz... saati nasıl söylerdiniz o zaman? Ne yapardınız? Bunu usturlab adı verilen bir cihazla yaparsınız. Usturlabın ne olduğu bugün pek bilinmiyor. Fakat 13. yüzyılda günün aracı oydu. Dünyanın ilk popüler bilgisayarı. Aslında bu araç gökyüzünün bir modeli. Usturlabın değişik parçaları var, mesela bu türde ağ yıldızların pozisyonlarına karşılık geliyor. Bu düzlem koordinat sistemine karşılık geliyor. Aletin bazı tartıları var ve her şeyi bir arada tutuyor. Eğer eğitimli bir çocuksanız usturlabı sadece kullanmayı değil aynı zamanda yapmayı da bilecektiniz. Bunun biliyoruz çünkü usturlab yakındaki ilk tez, ilk kullanım kılavuzu Geoffrey Chaucer tarafından yazıldı. Evet, Geoffrey Chaucer, 1931 yılında 11 yaşındaki küçük oğlu Lewis için yazdı. Ve o kitaptan küçük Lewis büyük fikri öğrenecekti. Bu bilgisayarın çalışmasını sağlayan şey stereographic projeksiyon denilen bir şey. Temel olarak konsept gece bizi çevreleyen 3 boyutlu gökyüzünü nasıl taşınabilir, 2 boyutlu bir yüzeyde ifade edersin. Fikir aslında epey basit. Dünyanın evrenin merkezinde olduğunu düşünün ve onu çevreleyen gökyüzü bir küreye yansıtılmış. Kürenin yüzeyindeki her nokta aşağıdaki kutup aracılığıyla kaydedildiği düz zemine aktarılmış. Yani kuzey yıldızı aletin merkezini temsil ediyor. Güneşin, ayın ve gezegenlerin yörüngesi olan bu eliptik de dış çembere karşılık geliyor. Ağ üzerindeki küçük çizikler parlak yıldızlara karşılık geliyor. Yükseklik de düzlem sistemine karşılık geliyor. Usturlabın asıl harikası sadece yansıtması değil. Asıl harikası iki farklı koordinat sistemini tamamen örtüşecek şekilde bir araya getiriyor. Hareket edilebilir ağda güneşin, ayın ve gezegenlerin pozisyonları var. Ve arka düzlemde belirli bir yükseklikten rahatça görülebilen onların gökyüzündeki yerleri. tamam mı? Peki bu aleti nasıl kullanacaksınız? Önce bir dakika bekleyelim. Bu bir usturlab. Çok etkileyici değil mi? Bu usturlab bize Oxford -- Tarih Müzesi tarafından kiralandı. Ve farklı kısımları görüyorsunuz. Bunun adı anne, arka taraftaki teraziler. Bu ağ. Tamam. Bunu görüyor musunuz? Bu gökyüzünün hareket edebilen kısmı. Ve arka tarafta bir örümcek ağı görüyorsunuz. Ve bu örümcek ağı gökyüzündeki yerel koordinatlara karşılık geliyor. Bu bir kural aracı. Arka tarafta başka makinalar, ölçüm araçları ve teraziler, hesap yapmaya çalışan araçlar var. tamam mı? Hep böyle bir şeyden istemiştim. Tezim için aslında böyle bir şeyi kağıttan yaptım. Ve bu bir 15. yüzyıl cihazının bir kopyası. Muhtemelen bu 3 tane Macbook Pros'la aynı değerdedir. Fakat bunun aslı muhtemelen benim evim, yanındaki ev, blok üzerindeki tüm evler, sokağın iki tarafındaki tüm evler, kasabadaki bir okul ve bir de kilise değerindedir. Bunlar inanılmaz pahalı. Fakat size bu aletin nasıl kullanıldığını göstereyim. İlk basamağa gidelim. Eğer gece zamanı söyeleyeceksen ilk yapacağın gökyüzünden bir yıldızı seçmek. Bugün eğer hava açık olurse yaz üçgenini görebilirsiniz. Ve parlak bir yıldız olan Deneb var. Hadi Deneb'i seçelim. İkincisi Deneb'in yüksekliğini ölçeceksiniz. İkinci adım olarak, aleti kaldırıyorum ve yüksekliği düzgün bir şekilde görebiliyorum. Ve onun yüksekliğini ölçüyorum. Yakalış 26 derece. Buradan göremezsiniz. Üçüncü adım aletin üzerinde yıldızı bulmak. Deneb burada. Dördüncü adım ağı hareket ettiriyorum, gökyüzünü hareket ettiriyorum ve yıldızın yüksekliği arkadaki ölçüye denk geliyor. Bu olduğu zaman her şey bir çizgi üzerine diziliyor. Burada gerçek gökyüzüne karşılık gelen bir gökyüzü modeli var. tamam mı? Yani bir anlamda evrenin bir modelini elimde tutuyorum. Sonra bir cetvel alıp onu tarih çizgisine götürüyorum ve bana buradaki saati söylüyor. Ever. Işte bu aletin nasıl kullanıldığı. (Gülüşmeler) Ne düşündüğünüzü biliyorum, "Bu çok iş değil mi? Zamanı söylemek için çok iş değil mi?" zamanı söylemek için sadece iPod'unuza bakmanız yetiyor. Fakat arada bir fark var, iPod'unuz ile zamanın ne olduğunu tam olarak söyleyebilirsiniz. Küçük Lewis'in bana söyleyeceği şekil ise gökyüzünün bir resmi ile. O gökyüzüne araçların nasıl yerleşeceğini bilecek. Sadece saati değil, aynı zamanda güneşin nereden doğacağını, gökyüzünde nasıl hareket edeceğini bilecek. Güneşin ne zaman doğup ne zaman batacağını bilecek. Gökyüzündeki her cismi bilecek. Bilgisayar görüntülerinde ve bilgisayar arayüz tasarlamada yeterlilik diye bir terim var. Yeterlilik bir aracın üzerinde işlem yapabileceğimiz özellikleri. Usturlabın bize olanak verdiği gökyüzüne bağlanıp, gökyüzüne bakıp çok daha fazlasını olmak, görüleni ve görülmeyeni beraber görmek. Bu sadece bir kullanımı. İnanılmaz, muhtelemelen kitapta olan 350, 400 kullanımı daha var, yani bu ilk bilgisayarın 1000 taneden fazla kullanım alanı var. Bu arkada karasal navigasyon için ayarlar ve ölçümler var. Onunla inceleme yapabilirsiniz. Baghdad şekli onunla incelendi. Her çeşit matematiksel denklemi hesaplamada kullanılabilir. Ve tüm bunları göstemek bir üniversite dersine anca sığar. Usturlabın geçmişi inanılmaz. 2,000 yılın üzerindeler. Stereografik projeksiyon kavramı milattan önce 330 yılında ortaya çıktı. Usturlablar bir çok değişik şekil ve biçimlerde geliyorlar. Bunlar taşınabilir olanlar. Bu büyükler görüntü için olanlar. Ve bence usturlablar ile ortak olan şey hepsizi çok güzel sanat eserleri. El ustalığının ve kesinliğin hayran bırakan ve etkileyen kalitesi. Her teknoloji gibi usturlablar da zamanla gelişiyorlar. İlk ağlar mesela çok basit ve ilkeldi. Ve gelişen ağlar kültürel simgeler haline geldi. Mesela bu Oxford'dan. Ben bunu olağanüstü buluyorum çünkü ağ şekli tamamen simetrik ve tamamen asimetrik olan bir gökyüzünü doğru bir şekilde yansıtıyor. Ne kadar muhteşem değil mi? Tamamen inanılmaz? Şimdi küçük Lewis'in usturlabı olacak mıydı? Muhtemelen pirinçten yapılanı olmazdı. Muhtemelen odundan ya da kağıttan yapılanı olurdu. Bu bilgisayarların çoğu taşınabilirdi ve cebinde taşıyabiliyordun. Peki usturlab neye ilham veriyor? Bence ilk şey şu ki bize atalarımızın yıllar yıllar öncesinde ne kadar birikimli olduklarını gösteriyor. Bu inanılmaz bir araç. Her teknoloji gelişiyor. Her teknoloji gelişti ve diğerleri tarafından ilerletildi. Ve teknoloji ile tabii ki kesinlik ve doğruluk kazanıyoruz. Ve bence kaybettiğimiz de bir zaman kavramı, bir kavram olgusu. Gökyüzünü bilmek, gökyüzü ile ilişkimizi bilmek zamanı bilmedeki gerçek soru. Bence usturlablar inanılmaz araçlar. Ve bu araçlardan ne öğrenebilirsiniz? Yani esasen ortada sıcak bir dünyaya bağlanabileceğimiz fikri var. Usturlablar bizi bu sıcak fikre götürüyor, her şeyin nasıl bir araya geleceği ve dünyaya nasıl bağlanacağımız fikrine. Çok teşekkür ederim. (Alkışlar)