İkinci dünya savaşı hakkında
acıklı olanından ilham verici olanına
anlatılabilecek pek çok hikâye var.
Fakat bunların
belki de en yürek parçalayıcı olanı,
savaşla bölünmüş
Akune ailesinin hikâyesi.
Ichiro Akune ve karısı Yukiye
Japonya'dan Amerika'ya
daha iyi bir hayat kurmak amacıyla
1918'de göç edip
California'da
küçük bir bakkal dükkanı açtılar
ve burada dokuz çocuk yetiştirdiler.
Anneleri 1933'te ölünce
çocuklar akrabalarının yanında
yaşamaya Japonya'ya gönderildi
ve kısa süre sonra
babaları da onlara katıldı.
Amerika'da
doğup büyüdükten sonra
Japonya'ya alışmak zor olsa da
en büyük erkek çocuk olan Harry,
ona Japon dilini ve kültürünü
öğreten büyük amcasıyla
yakın bir bağ kurdu.
Ancak çalışacak yaşa geldiklerinde
Harry ve kardeşi Ken
ev bildikleri ülke
Amerika'ya geri döndüler
ve Los Angeles civarına yerleştiler.
Fakat 7 Aralık 1941'de
Pearl Harbor saldırısı gerçekleşti
ve artık Japonya'yla
savaşta olan ABD hükûmeti
düşman ülkede ailesi veya
kan bağları olan vatandaşların
sadakatine güvenmemeye başladı.
1924'te Batı Yakası'nda yaşayan
120 bin Japon asıllı Amerikan
vatandaşlık haklarından men edildi
ve zorla gözaltı kamplarına
yerleştirildiler.
Üstelik Harry ve Ken gibi birçoğu
Nisei, yani Amerikan vatandaşı
veya Amerika'da doğmuş
çifte vatandaş olmalarına rağmen.
Kardeşlerin Japonya'daki aileleriyle
iletişimleri bile sınırlıydı
yine de kendilerini Colorado'nun
ücra bir bölgesinde bir kampta
kapatılmış buldular.
Ancak Amerikan ordusunun
askeri istihbarat merkezi için
Japonca konuşan gönüllülere
ihtiyaç duyulunca durumları değişti.
Hükûmet tarafından
gördükleri muameleye rağmen
Harry ve Ken kampı terketme
ve Amerikan vatandaşı olarak
sadakatlerini gösterme
fırsatına hemen atladılar.
Japonya'da eğitim
aldıklarından dolayı da
hizmetlerine hemen başladılar.
Ele geçen belgeleri çevirip,
Japon askerleri sorgulayıp
düşman güçlerini
teslim olmaya ikna etmek amacıyla
Japonca propaganda hazırlıyorlardı.
Japon güçlerinin
büyüklüğü ve yeri hakkında
stratejik bilgi sağlayarak
savaşa paha biçilemez
bir katkıda bulundular.
Buna rağmen, silah arkadaşları
tarafından güvensiz görülüp dışlandılar.
Harry,
düşman bölgesine paraşütle atlamadan önce
savaş teçhizatının
yerinin değiştirildiğinden
ve beyaz bir görevlinin ona silah vermeye
isteksiz olduğundan da bahsetti.
Neyse ki,
her iki kardeş de savaş bitene dek
sadakatle hizmet vermeye devam etti.
Fakat Harry ve Ken Pasifik'te
savaşan tek Akune kardeşler değillerdi.
Onlardan habersiz küçük erkek kardeşleri,
beş Akune erkek
çocuğundan üçüncü ve dördüncüleri de
Japon İmparatorluğu deniz kuvvetlerindeki
görevlerini bağlılıkla sürdürüyorlardı.
Saburo, Deniz Hava Komutanlığında,
15 yaşındaki Shiro ise yeni askerler için
oryantasyon eğitiminde görev yapmaktaydı.
Savaş bittiğinde Harry ve Ken
müttefik işgal güçlerinde görev yaptılar
ve Japon yurttaşları tarafından
hain olarak görüldüler.
Bütün Akune kardeşler
on yıl sonra Kagoshima'da
bir aile toplantısında
bir araya geldiklerinde
kardeşlerin savaşın karşıt taraflarında
görev yaptıkları ortaya çıktı.
Bu durum sinirleri gerdi
ve bir kavga çıkmak üzereyken
babaları buna engel oldu.
Sonunda kardeşler barıştı
Sabura ile Shiro
California'da Harry ve Ken'e katıldı
ve sonrasında Kore'de
Amerikan ordusu için savaştılar.
ABD hükûmetinin,
gözaltı kamplarındaki
adaletsizliği kabullenmesi
ve hayatta kalanlara
tazminat ödemesi 1988'i buldu.
Harry 'nin en büyük pişmanlığı
ise ona bunca şeyi öğreten
büyük amcasına teşekkür edecek
cesareti bulamamış olmasıydı.
Akune kardeşlerin hikâyesi
pek çok şeyi göstermekte:
kaderin ayırdığı bir aileyi,
Japon asıllı Amerikanların
mağduriyetini ve iki ulusal kimliği
uzlaştırmanın zorluğunu.
Fakat aynı zamanda
Amerikan tarihiyle ilgili
daha büyük bir hikâyeyi de
ortaya çıkarmakta, göçmenlerin
maruz kaldıkları baskı ve bunun
üstesinden gelmek için gösterdikleri azim.