İbuprofen gibi bir ağrı kesici içtikten sonra ne olduğunu hiç merak ettiniz mi? Boğazınızdan kayıp giden bir ilaç baş ağrınızı, bel ağrınızı veya bilek burkulması ağrınızı geçirebilir. Fakat ilaç, gitmesi gereken yere nasıl gidiyor? Cevabı şu; kan dolaşımınızda otostop çeker, görevini yapmak için vücudunuzda bir yarışa çıkar ve bunu, yabancı maddeleri etkisiz hâle getirmek ve defetmek için tasarlanmış organ ve moleküllere yakalanmadan önce yapar. Bu süreç, sindirim sisteminizde başlar. Diyelim ki, ağrıyan bileğiniz için bir ibuprofen ilacı içtiniz. Tablet, dakikalar içerisinde midenizin asitli sıvısı içerisinde ayrışmaya başlar. Ayrışan ibuprofen ince bağırsağa doğru yola çıkar ve sonra bağırsak duvarından, bir kan damarları ağına geçer. Bu kan damarları, kanı ve içerisindeki her şeyi karaciğere taşıyan bir damarın içinde beslenirler. Sonraki adım, karaciğere ulaşmak. İçerisindeki kan ve ilaç molekülleri karaciğer kan damarlarında dolaştıkça, enzimler de ibuprofen moleküllerini etkisiz hâle getirmek için onlara tepki göstermeyi dener. Metabolit adı verilen hasar görmüş ibuprofen molekülleri, artık ağrı kesiciler kadar etkili olmayabilir. Bu aşamada ibuprofenin çoğu, hasar görmeden karaciğere ulaşır. Karaciğerin dışındaki yolculuğuna devam eder, damarlardan vücudun dolaşım sistemine gider. Siz hapı içtikten yarım saat sonra, dozun bir kısmı kan dolaşım sisteminize zaten girmiş olur. Bu kan döngüsü, her uzvu ve organı dolaşır; kan, beyin, böbrekler ve tekrar karaciğer de dâhil. Vücutta ağrı tepkisinin tamamen çalıştığı bir yerle karşılaştıkları zaman, ibuprofen molekülleri, bu tepkinin bir parçası olan belirli hedef moleküllere tutunurlar. İbuprofen gibi ağrı kesiciler, vücudun ağrı sinyali iletmesine yardım eden bileşenlerin üretilmesini engeller. Ne kadar çok ilaç molekülü toplanırsa, ağrı kesme etkisi de o kadar artar, ortalama bir veya iki saat içinde ise, azami etkisine ulaşır. Daha sonra vücut, ortalama her iki saatte bir yarı yarıya azalan kan dozuyla birlikte, ibuprofeni aktif olarak atmaya başlar. İbuprofen molekülleri hedeften ayrılmaya başladıklarında, sistemik kan dolaşımı onları tekrar taşımaya başlar. Tekrar karaciğere dönerler ve ilacın tamamının diğer küçük bir kısmı da böbrekler tarafından idrar yoluyla filtrelenen metabolitlere dönüşür. Karaciğerleri, vücudunuzu ve böbreklerinizi dolaşan döngü, dakikada bir kan dolaşımı oranında devam eder ve ilaç her döngüde biraz daha nötrleştirilir ve filtrelenir. Bu temel adımlar, ağız yoluyla aldığınız her ilaç için aynıdır, fakat sürecin hızı ve kan dolaşımınıza karışan ilaç miktarı, ilaca, kişiye ve vücuda nasıl girdiğine göre değişmektedir. İlaç prospektüslerindeki doz önerileri işe yarayabilir, fakat o öneriler, her tüketiciyi yansıtmayan örnek bir kitleye bağlı ortalamalardır. Dozu doğru almak da önemlidir. Eğer az ise, ilaç işlevini yerine getiremez. Eğer fazla ise, ilaç ve metabolitleri zehirli olabilir. Bu her ilaç için geçerlidir. Doğru dozu alması en zor hasta grubu, çocuklardır. Çünkü ilacı işleme biçimleri, tıpkı vücutları gibi, hızla değişir. Örneğin, ilacı nötrleştiren karaciğer enzimlerinin seviyesi bebeklik ve çocukluk döneminde sıklıkla yükselip alçalır. Bu da birçok zorlaştırıcı faktörden birisidir. Genetik, yaş, beslenme, hastalık ve hatta gebelik, vücudun ilacı işleme verimliliğini etkiler. Bir gün, rutin DNA testleri, karaciğer verimine ve diğer faktörlere göre kişiselleştirilmiş uygun ilaç dozunu belirleyecek olabilir, fakat o zamana kadar prospektüsü okuyup veya doktorunuza ya da eczacınıza danışıp ilacı önerilen zamanlama ile önerilen miktarda almanız isabet olacaktır.