Yaklaşık beş yıl önce,
benimle aynı düşünmeyen insanlarla
bağlantı kurma yeteneğimi
kaybettiğimi fark ettim.
Diğer Amerikalılarla
hassas konularda tartışma fikri
deniz aşırı ülkelerde şüpheli radikallerle
bağlantı kurduğum zamanlara göre
çok daha fazla geriyordu beni.
Bu beni daha hırçın ve öfkeli yapıyordu.
Bu yüzden de
tüm odak noktamı değiştirerek
küresel ulusal güvenlik tehditlerinden
bu duruma sebep olan şeyi
anlamaya yönlendirdim,
yurdumdaki aşırı kutuplaşma.
Eski bir CIA ajanı ve diplomat olarak
ki ektremizm karşıtı konularda
çalışmaya yıllarımı verdim,
bu konunun demokrasimize
diğer her tür dış düşmana göre
çok daha büyük bir tehdide dönüşüyordu.
Ben de araştırmaya başladım,
sesimi duyurmaya başladım,
bu da beni sonunda Facebook'ta
işe alınmaya kadar götürdü
ve bugün de işte buraya,
bu platformların pek çoğumuzu
nasıl manipüle ettiği
ve radikalleştirdiği hakkında
sizleri uyarmak
ve ortak noktamızı
yeniden kazanmayı konuşmak için.
Kenya'da dış hizmetler yetkilisiydim,
11 Eylül saldırılarından
birkaç yıl sonraydı
ve bazılarının ''kalpler ve akıllar''
dediği kampanyaları
Somali sınırlarında yürütüyordum.
İşimin büyük bir bölümü
topluluklar arasında güven aşılamak,
radikallerin iletişiminde
en hassas kabul edilen konu.
Açık sözlü, Batı karşıtı din insanlarıyla
saatlerce oturup çay içtim
ve hatta şüpheli teröristlerle bile
iletişim kurdum.
Bu bağlantıların pek çoğu
karşılıklı şüpheyle başlasa da
hiçbirinin bağırma veya hakaretle
sonuçlandığını hatırlamıyorum.
Hatta ortak menfaatin söz konusu
olduğu birkaç konuda birlikte çalıştık.
Sahip olduğumuz en güçlü silahlar
dinlemek, öğrenmek
ve empati kurmak.
Kalpler ve akıllar işinin özü bu
çünkü tekrar tekrar şunu fark ettim ki
çoğu insanın istediği şey
dinlendiğini, onaylandığını
ve saydı duyulduğunu hissetmek.
Öyle inanıyorum ki
çoğumuzun istediği şey bu.
Bugün internette yaşananlar ise
özellikle üzücü
ve çözmesi çok daha zor bir sorun.
Mevcut bilgi ekosistemi tarafından
manipüle ediliyoruz,
O kadar çoğumuzu
öylesine mutlakıyet içine almış ki
''orta yolu bulmak'' kötü bir kelime oldu.
Çünkü şu anda,
Facebook gibi sosyal medya şirketleri
ön yargılarımızı hem geçerli kılan
hem de bunu istismar eden
kişiselleştirilmiş içerikle bizi besleyip
parçalara ayırarak kâr sağlıyor.
Ana fikir,
güçlü bir duygu provoke ederek
bizi bağlantıda tutmak,
genellikle en tahrik edici
ve kutuplaştırıcı sesleri teşvik ediyor;
konu öyle bir noktaya varıyor ki
ortak paydada buluşmak mümkün olmuyor.
Giderek daha çok insan bu platformların
değişmesi için çağrıda bulunsa da
kendi başlarına yeterli şey
yapmayacakları kesin.
Bu yüzden hükûmetlerin sorumluluk alıp
bu işletme modelinin yarattığı
gerçek zararlar için
ve kamu sağlığı, halkçılık ilkelerimiz
ve demokrasimize olan yıkıcı etkileri için
gerçek bedeller empoze etmesi gerek.
Ama ne yazık ki ABD başkanlık seçimlerine
kadar bu gerçekleşemeyecek,
ben de bu endişeyi dile getiriyorum
çünkü bir gün çok katı kurallar gelse de
bunu düzeltmek için
hepimizin bir olması gerekecek.
Odak noktamı yurt dışındaki tehditlerden
yurdumdaki konuları
anlamaya yönelttiğimde
bu kalpler ve akıllar kampanyalarını
yeniden bir amaç yükleyerek
bölünmelere çare bulabilir miyiz
diye merak ettim.
Demokrasiyle olan 200 yılı aşkın
denememizin işe yaramasının sebebi
büyük oranda açıkça en iyi çözümlere dair
fikirlerimizi tartışabiliyor olmamız.
Ancak ben hâlâ yüz yüze sohbetlerin
gücüne içten inanıyor olsam da
sosyal medyanın kutuplaştırıcı etkileri
ve ölçeğiyle yarışamaz bile.
Sosyal medya hırsının bu
bilinmezliklerinee sürüklenen insanlar
ideolojik zihin yapılarını kırmada
birlikte çalıştığım savunmasız toplumlara
göre çok daha fazla zorluk çekiyorlar.
Facebook 2018 yılında bana ulaşıp
seçim için siyasi reklam operasyonlarını
yönetme işini teklif ettiğinde
Evet demek zorundaymış gibi hissettim.
Her şeyi düzeltebileceğime dair
bir fikre kapılmadım
ama fırsat sunulduğunda
geminin dümenini
daha iyi bir yöne çevirecektim.
En azından denemeliydim.
Doğrudan kutuplaşma üzerine çalışmadım
ama toplumumuzda en bölücü sorunların
neler olduğunu inceledim,
bunlar seçim müdahele çalışmalarında
en çok kötüye kullanılabilecek sorunlardı,
2016 öncesinde Rusya'nın taktiği buydu.
Sorular sorarak başladım.
Tüm bunlara izin veren ve altta yatan
sistematik sorunları anlamak istiyordum ki
nasıl düzeltebileceğimi anlayabileyim.
Hâlâ internetin, daha çok insanın sesini
duyurabilme gücüne inanıyorum
fakat amaçlarının topluluk inşa etme
olduğunu belirtmelerine karşın
en büyük sosyal medya şirketleri
şu anki varlıkları itibarıyla
mantıklı iletişim konseptine
tamamen aykırı.
Dinlemeyi ödüllendiren,
sivil münazarayı teşvik eden
ve samimiyetle soru sormak isteyen
insanları koruyacak bir yöntem,
katılım ve kullanıcı sayısını
optimize etmenin
başarı için en önemli iki ölçüt olduğu
bir işletmede mevcut değil.
İnsanları yavaşlatacak, bir noktada
durmalarını sağlayacak bir çıta,
bir şeye verdikleri
duygusal tepkinin farkına varıp
tartışmaya katılmadan önce kendi
varsayımlarını sorgulayacak bir neden yok.
Acı gerçek şu ki
yalanlar, gerçeklerden daha bağlayıcı.
Ve yakışıksız davranışlar
gerçeğe dayalı mantığı
sorunsuz hızlı yayılma için
optimize edilmiş bir dünyada yeniyor.
Algoritmaların amacı
bizi bağlantıda tutmak oldukça
en kötü içgüdülerimiz ve insani
zayıflıklarımızı hedef alan zehri
bize aşılamaya devam edecekler.
Evet, öfke, güvensizlik,
korku ve nefret kültürü...
Bunlar Amerika'da yeni değil.
Ancak son zamanlarda
sosyal medya tüm bunları kapsadı
ve öyle görüyorum ki
ölçekleri ciddi şekilde aştı.
Facebook da bunu biliyor.
Yeni bir ''Wall Street Journal'' yazısı
2018 yılından bir şirket içi
Facebook sunumu ortaya çıkardı,
sunum, özellikle şirketlerin
sahip olduğu algoritmaların
platformlarında radikal grupların büyümesi
ve kullanıcılarını kutuplaştırması için
kullanımına işaret ediyor.
Ama bizi bağlantıda tutarak
para kazanıyorlar.
Modern bilgi çevresi
bizi profillemek üzerine
ve de bizi parçalara ayırıp
giderek daha küçük kategorilere sokarak
bu kişiselleştirme sürecini
kusursuzlaştırma üzerine kurulu.
Sonra da görüşlerimizi onaylayan
bilgilerle bombardımana uğruyoruz,
ön yargılarımız belirginleşiyor
ve bir şeye aitmiş hissine kapılıyoruz.
Teröristlerin mürit alımında
zayıf gençlik üzerinde
kullandığı taktiklerin aynısı,
fark şu ki onlar bunu sosyal medyadan önce
daha küçük daha yerel yollarla yapıyor,
nihai hedefleri davranışlarını
haklı göstermek.
Ne yazık ki gerçek bir etki yaratmak için
Facebook tarafından yetkilendirilmedim.
Hatta ikinci günümde
ünvanım ve iş tanımım değiştirildi
ve karar verme toplantılarından
muaf tutuldum.
En büyük çabalarım,
yanlış bilgi ve siyasi reklamlarda seçmen
baskılamayla savaşma planlarım reddedildi.
O yüzden altı aydan
biraz az bir süre kalabildim.
Ama orada geçirdiğim zamandan
alıp getirdiğim en büyük şey bu.
Facebook'ta binlerce insan,
dünyayı daha iyi kıldığına inandıkları
bir ürün üstünde hırsla çalışıyorlar
ancak şirket, içerik politikası
ve moderasyon konusunda
tüm sistemin nasıl tasarlandığı
ve paraya endekslendiğini düşünmek yerine
yetersiz düzenlemelerle
idare etmeye devam ederse
platformun nefret,
ayrımcılık ve radikalleşmeye
nasıl çanak tuttuğuyla
asla ilgilenemeyecekler.
İşte orada bulunduğum zaman içinde
hiç yapıldığını duymadığım bir sohbet
çünkü bu temel olarak
inşa ettiğiniz bu şeyin
toplum için en iyi şey olmayabileceğini
ve tüm ürünü ve kâr modelini
değiştirmeyi kabul etmeyi gerektirir.
Peki bu konuda ne yapabiliriz?
Ben, sosyal medyanın bugün içinde
bulunduğumuz durumun
tek sorumlusu olduğunu söylemiyorum.
Besbelli çözmemiz gereken
derin toplumsal sorunlarımız var.
Ancak Facebook'un cevabı,
topluma ayna tutuyor,
platformlarının,
zararlı içerikleri artırmasının
ve bazı kullanıcıları radikal görüşlere
itmesinin sorumluluğunu
uygun bir şekilde üzerinden atıyor.
Facebook, eğer isterse,
bunun bir kısmını düzeltebilir.
Komplo teoricilerini, nefret gruplarını,
yanlış bilgi tacirlerini
önermeyi ve artırmayı durdurabilir
ve hatta bazı durumlarda başkanımızı.
Ayakkabı satmak için kullanılan
kişiselleştirme tekniklerini
bize siyasi tartışma yaratmak için
kullanmaya son verebilirler.
Algoritmalarına yenden yön vererek
bağlantıdan ziyade
bir ölçüm üzerine odaklayabilirler,
belli içeriklerin tekrar görülmeden
viral olmasının önüne geçebilirler.
Üstelik tüm bunları "doğrunun
tek yargıcı" olmadan yapabilirler.
Ancak şunu açıkça belirttiler ki
buna zorlanmadıkları sürece
doğru şeyi yapmak için
gerekeni yapmayacaklar
ve doğrusu, niye yapsınlar ki?
Pazarlar onları ödüllendiriyor
ve yasaları da çiğnemiyorlar.
Çünkü gerçek şu ki
Facebook veya diğer hiçbir
sosyal medya şirketini
ortak kamu alanımız, demokrasimiz
ve hatta seçimlerimizi korumak için
yaptırımı olan bir ABD yasası yok.
Yazılıp uygulanacak kuralların
karar verme imtiyazını
kâr amaçlı internet şirketlerinin
CEO'larına devrettik.
İstediğimiz bu mu?
Toksitlik ve ilkelliğin
köprü kurma ve konsensüse galip geldiği,
gerçeklerin önemsizleştiği bir dünya mı?
Hala şu konuda iyimserim ki
birbirimizle olan ortak yanlarımız
mevcut medya ve internet ortamının
gösterdiğinden daha fazla.
Yine inanıyorum ki
daha çok bakış açısına sahip olmak
daha güçlü ve katılımlı
bir demokrasi demek.
Ancak şu an olduğu şekliyle değil.
Şunu da vurgulayayım,
ben bu şirketleri yok etmek istemiyorum.
Yalnızca bir nebze
sorumluluk almalarını istiyorum,
tıpkı toplumun diğer kalanı gibi.
Artık devletlerin harekete geçip
işlerini yapmasının,
vatandaşlığımızı korumasının zamanı.
Tüm bunları düzeltecek
tek bir sihirli yasa olmasa da
Hükûmetlerin ifade özgürlüğü ile
bu platformların
toplum üzerinde olan etkileri için
onları sorumlu tutma arasında
bir denge bulabileceğine
ve bulması gerektiğine inanıyorum.
Bunu kısmen gerçekleştirmek için
önerilenler sisteminin
nasıl çalıştığı hakkında
şeffaf davranabilirler,
seçimin, artırmanın ve hedeflemenin
nasıl olduğu hakkında.
Bu şirketlerin sorumlu
tutulmasını istememin sebebi
bir kişi yanlış bilgi veya aşırı radikal
bir görüş paylaşırsa diye değil
öneri sisteminin bunu yayma şekli,
algoritmaların, insanları
buna yönlendirme şekli
ve ellerindeki araçların insanları
hedeflemede kullanma şekli.
Facebook'un içinden değişiklik
yapmaya çalıştım ve başarısız oldum,
ben de son birkaç yıldır
bunu dile getirerek
bu soruna dikkat çekiyorum
ve umuyorum ki daha fazla insan
bu sorumluluğu talep edecektir.
Sizlere mesajım basit:
devlet temsilcilerinize
bu konuda baskı yapın,
harekete geçip kâr amaçlı menfaatlere
ortak alanımızı teslim etmesinler.
Aile ve arkadaşlarınızı, internette nasıl
manipüle edildiklerini anlatarak eğitin.
Aynı fikirde olmayan insanlarla
iletişim kurmaya çalışın.
Bunu öncelik hâline getirin.
Bunu çözmek için
toplumsal bir yaklaşıma ihtiyacımız var.
Önceki işverenim
Facebook'un liderlerine mesajım şöyle:
Şu anda insanlar sizin araçlarınızı
tamamen tasarladığını şekilde kullanıyor,
nefret, ayrımcılık
ve güvensizlik ekmek için.
Ve buna izin vermekle kalmıyor,
bunu mümkün kılıyorsunuz.
Ve evet, tüm dünya çapında
platformunuzda gerçekleşen
harika pozitif hikâyeler de var
ancak bu hiçbir şeyi mazur göstermiyor.
Biz seçimlere yaklaşırken
durum daha kötüye gidiyor
ve daha endişe verici bir hâl alıyor,
en büyük potansiyel kriz,
eğer sonuçlar güvenilir değilse
ve eğer şiddet baş gösterirse.
2021 yılında şöyle,
"Daha iyisini yapmamız lazım" dediğinizde
bu anı hatırlamanızı istiyorum
çünkü bu artık
birkaç sivri görüş olmayacak.
Sivil haklar liderleri, akademisyenler,
gazeteciler, reklamcılar,
kendi çalışanlarınız
ilkelerinizin ve işletme uygulamalarınızın
insanlara ve demokrasiye zarar verdiğini
avaz avaz bağırıyor olacaklar.
Kendi kararlarınızın sahibisiniz
ama artık bunun olacağını
göremediğinizi söyleyemezsiniz.
Teşekkür ederim.