On yedi yaşında lisedeyken Georgia'nın Decatur şehrindeki okulumdan mezun oldum, hem de okulun veda konuşmacısı olarak. Kendimle çok gurur duyuyordum. Düşük gelirli bir toplumdandım, Mississippi'de büyüdüm, Georgia'ya taşınmıştık, böylece ebeveynlerim Birleşik Metodist din insanı olabileceklerdi. Fakirdik ama fakir olduğumuzun farkında değillerdi, daha da fakir olmaya çalışıyorlardı. (Gülüşmeler) Onlar Emory'de okurken ben de Avondale'de okudum ve veda konuşmacısı oldum. Georgia'da veda konuşmacısı olmanın en eğlenceli yanlarından biri, Georgia valisiyle tanışmaya davet edilmekti. Onunla tanışmaya çok da can atmıyordum. Güzel bir şeydi. Bir malikânede yaşıyor olması ilgimi daha çok çekiyordu. Çünkü çocukken çok fazla "General Hospital" ve "Hanedan" izledim. (Gülüşmeler) Yani o sabah valiyi ziyaret etmek için kalktım. Davetli olan annem ve babam da kalktılar ve dışarıya çıktık. Ama kendi arabamıza binmedik. Güneyde, araba bir ihtiyaçtır. Çok fazla toplu taşıma olanağımız yok, yani çok seçeneğimiz de yok. Ama arabanızın olmadığı bir toplumda yaşayacak kadar şanslıysanız tek seçeneğiniz toplu taşımadır. Bizim de tek seçeneğimiz buydu. Yani otobüse bindik. Decatur'dan Buckhead'e kadar otobüsle gittik. Valinin malikânesi, arazi boyunca uzanan uzun siyah kapılarıyla gerçekten güzel bir arazi üzerinde kuruluydu. Valinin Malikanesi'ne gittik, küçük manivela kolunu çekip ineceğimiz durağı haber verdik, otobüsten indik, annem, babam ve ben yol boyunca yürüdük. Garaj yolundan yürüyorduk çünkü arabalar geçip duruyordu, araçlar Georgia'nın dört bir yanından öğrenci getiriyordu. Biz de yol kenarında yürüyorduk. Kenarda tek sıra hâlinde yürürken annem ve babam bana araba çarpmasın diye beni aralarına almıştı. Diğer veda konuşmacılarıyla birlikte güvenlik kapısına yaklaştık. Kapıya geldiğimizde güvenlik dışarı çıktı. Bana ve aileme baktı. "Buraya giremezsiniz, bu özel bir etkinlik" dedi. Babam da "Hayır, bu kızım Stacey. veda konuşmacılarından." dedi. Ama güvenlik elindeki listeye bakmıyordu. Anneme davetiyeyi sormadı, üstelik annemin kocaman çantasında duruyordu. Bunun yerine omzunun üzerinden otobüse baktı çünkü onun kafasında otobüs, burada olması gerekenlerle bir hikâye anlatıyordu. Biz de kendi aracımızı alamayacak kadar fakirdik, bu onun kendi kendine uydurduğu bir hikâyeydi. Belki de ten rengimde bir şey görmüştü, belki de kıyafetimde bir şey vardı. Aklından ne geçtiğini bilmiyorum. Ama sonunda bana tekrar baktı ve küçümseyici bir bakışla dedi ki "Size bunun özel olduğunu söyledim. Buraya ait değilsiniz." Ailem metodist din insanı olmaya çalışıyordu ancak henüz papaz değillerdi. (Gülüşmeler) Bu yüzden o beyefendinin karar alma mekanizmasıyla ilgili oldukça hararetli bir tartışmaya girmeye hazırlandılar. (Gülüşmeler) Hatta babam ona ismimi o listede göremezse sonsuzluğu çok sıcak bir yerde geçireceğini söylemiş olabilir. Ve adam hemen listeyi kontrol etti, adımı buldu ve içeri girmemize izin verdi. Ama Georgia valisiyle tanıştığımı hatırlamıyorum. 180 farklı bölgeden gelen diğer veda konuşmacılarıyla tanıştığımı da hatırlamıyorum. O güne dair tek net anım Georgia'daki en güçlü yerin önünde duran adam ve bana bakıp oraya ait olmadığımı söyleyişi. Kararımı vermiştim, 20 küsur yıl sonra o kapıları açan kişi olacaktım. (Tezahüratlar) (Alkış) Maalesef hikâyenin devamını okumuş olabilirsiniz. O şekilde yürümedi. Şimdi şunu anlamaya çalışıyorum: Nasıl ilerlerim? Çünkü kapıları sadece küçük görülmüş, ait olmadığı söylenmiş genç siyahi kadınlar için açmak istemedim. Kapıları Latinler ve Asyalı Amerikalılar için de açmak istedim. Kapıları vatandaşlık almış ve alamamışlar için de açmak istedim. Kapıları LGBTQ toplululuğunun bir dostu olarak da açmak istedim. O kapıları silah şiddeti mağdurları diye adlandırılan aileler için de açmak istedim. Kapıları Georgia'daki herkes için sonuna kadar açmak istedim çünkü bu bizim eyaletimiz, bizim milletimiz ve hepimiz buraya aitiz. (Tezahüratlar) (Alkışlar) Fark ettiğim şey ise ilk denemenin yeterli olmadığıydı. Böylece sorum şuna dönüştü: Nasıl ilerlerim? Bu acımasızlığın, üzgünlüğün ve rehavetin ötesine nasıl geçebilirim ve dondurma yerken nasıl daha fazla televizyon izlerim? (Gülüşmeler) Sırada ne var? Her zaman yaptığım şeyi yapacağım. İlerleyeceğim çünkü geri gitmek bir seçenek değil, olduğum yerde durmak yeterli değil. (Alkışlar) Kim olduğumu ve ne olmak istediğimi analiz ederek bu valilik yarışına girdim. Yaptığım her şeyde kendime sorduğum üç soru var, siyasete atılmak için de bir iş kurmak için de geçerli; insanları oy listesine kaydetmek için New Georgia Projesi'nde başladığımda ya da son projem Fair Fight Georgia faaliyetine başladığımda. Ne olursa olsun kendime üç soru soruyorum: Ne istiyorum? Bunu neden istiyorum? Bunu nasıl elde ederim? Bu konuda, ne istediğimi biliyorum. Değişim istiyorum. İstediğim şey bu. Ama asıl soru şu: Görmek istediğim değişim ne? Sormam gereken soruların şunlar olduğunu biliyorum: Bir, hırsımın neyi kapsadığıyla ilgili dürüst müyüm? Çünkü bir kez istediğinizi elde edemediğinizde belki de hedeflerinizi alçaltmalısınız. Ama ben size hırsınızla ilgili agresif olmalısınız diyorum. Gerilemelerin sizi geriletmediğinden emin olun. (Alkışlar) İki, hatalarınızı anlamaya çalışın. Ama başkalarının hatalarını da anlayın çünkü özellikle bir kadın olarak eğer işlerimiz yolunda gitmiyorsa bunun bizim hatamız olduğu öğretildi. Ve genellikle yapabileceğimiz daha iyi bir şey olur ama bize diğer tarafın yapabileceklerini çok fazla sorgulamamamız söylenir. Konu taraflı olmak değil, konu insanlar. Sık sık hatalarımızın yalnızca bize ait olduğu söylenir ama zafer paylaşılan bir fayda. Bense size hatalarınızı anlamanızı söylüyorum ama başkalarının da hatalarını anlamanızı. Bununla ilgili açık görüşlü olmanızı. Kendinize ve sizi destekleyenlere karşı dürüst olsun. Bir kez ne istediğinizi bildiğinizde onu neden istediğinizi de anlayın. İyi hissettirse bile intikam iyi bir neden değil. (Gülme) Bunun yerine istediğinizden emin olun çünkü bu yapsanız iyi olacak bir şey değil yapmak zorunda olduğunuz bir şey olmalı. Geceleri sizi uyutmayacak bir şey olmalı, tabii rüyalarınıza girmiyorsa; sabah uyanmanıza sebep olan ve sizi heyecanlandıran veya sizi kızdıran bir şey olmalı ki o konuda bir şey yapmanız gerektiğini bilesiniz. Ama neden yaptığınızı bilin. Niçin yapılması gerektiğini de. Dünyanın dört bir yanından kadınları dinlediniz, bazı şeylerin niçin gerçekleşmesi gerektiğini anlattılar. Sizin nedeniniz ne, bunun farkına varın çünkü nedenden eyleme geçmek nedenini bilmiyorsanız anlamsızdır. Çünkü işler zorlaştığında, arkadaşlarınız sizden uzaklaştığında, destekçileriniz sizi unuttuğunda, ilk yarışınızı kazanamadığınızda, nedenini bilmiyorsanız tekrar deneyemezsiniz. O yüzden ilk olarak ne istediğinizi bilin. İkinci olarak neden istediğinizi, üçüncü olarak da bunu nasıl yapacağınızı. Bu yarışta birkaç engelle karşılaştım. (Kahkahalar) Sadece birkaç tane. Ama bu kovalamacada, ilk vali adayı siyahi kadın oldum, ABD tarihinde bir ana partiden bunu gerçekleştiren ilk siyahi kadın. (Tezahüratlar) (Alkışlar) Ama daha da önemlisi, bu süreçte Georgia'da Afrikan Amerikalı seçmen sayısı 1,2 milyona ulaştı. 2014'te Demokratların tarafında kullanılan oydan daha fazla seçmen demek. (Alkışlar) Seçim kampanyamız Georgia'da seslerini duyurmak isteyen Latinlerin sayısını üçe katladı, ''Burası bizim de ülkemiz'' diyen Asyalı Amerikalı sayısını üçe katladık. Bunlar bana nasıl başarabilecğeimi söyleyen başarılar. Bunlar aynı zamanda engellerin aşılamaz olmadığını anlamamı sağladı. Bunlar biraz daha yüksek. Ama şunu da anlıyorum ki bizi alıkoyan üç şey var. İlki finans. Duymuşsunuzdur, biraz borçlandım. Duymadıysanız dışarıya çıkmıyorsunuzdur. (Gülme sesleri) Finansal olaylar bizi o kadar zapt etti ki hayallerimiz bile ne kadar kaynağımız kaldığına bağlı. Ama tekrar tekrar kaynak sıkıntısının üstesinden gelenlerin hikâyelerini duyuyoruz. Ama konuşmadığınız bir şeyin üstesinden gelemezsiniz. Bu yüzden seçim kampanyamda beni suçlamalarınaizin vermedim. Kimsenin bana fırsat yetersizliğim yüzünden bu iş için yetersiz olacağımı söylemesine izin vermedim. İnanın bana, insanlar bu yarışa girmememi söyleyip durdu. Arkadaşlarım söyledi. Müttefiklerim söyledi. "USA Today" devam etmemem konusunda atıfta bulundu. (Gülme sesleri) Ama kim olursa olsun, finans konusunun hayallerimize balta vurduğunu fark ettim. Her zaman bu engelleri aşacağınızı söyleyemem ama denemezseniz ne olacağını asla bilemezsiniz. (Alkışlar) İkincisi korku. Korku gerçek. Korku, felç eder. Dehşete düşürür. Ama enerji de verebilir çünkü korktuğunuz şeyi bilirseniz onu atlatmanın yolunu öğrenebilirsiniz. Üçüncü ise yorgun düşmek. Bazen sadece denemekten yorulursunuz. Süreçler ve siyaset hakkında okumaktan, varmak istediğiniz yerden sizi alıkoyan şeylerden yorulursunuz. Bazen yorgunluk, güç yerine olduğumuz yeri kabul ettiğimizi gösterir. Bize bir teselli ödülü gibi ünvan verilmesine izin veririz, oysa ne istediğimizi ve onu nasıl elde edeceğimizi anlayamamışızdır, yorgun olsak bile. İşte bu yüzden Tanrı uykuyu yarattı. (Kahkahalar) Ama ayrıca bu anlarda şunu öğreniyoruz, yorgunluk hedefimizi ne kadar istediğimizi ölçmenin bir fırsatı. Çünkü yerle bir edildiyseniz, mümkün olduğu kadar çok çalıştıysanız, yapmanız gerekenlerin hepsini yaptıysanız ve hâlâ işe yaramadıysa yorgunluk enerjinizi alıp götürebilir. İşte bu yüzden "neden" bölümüne geri dönersiniz. Sesi çıkmayanlar için konuşacak kadınlara ihtiyacımız var. İyi vicdanlı insanlara ihtiyacımız var, baskıya karşı koyacak insanlara. Sosyal eşitliğin hepimize ait olduğuna inanan insanlara ihtiyacımız olduğunu biliyorum. Beni her sabah kaldıran şey bu, daha güçlü savaşmama sağlayan şey bu. Çünkü geçmişimde ne olduğunu bilerek ilerliyorum. Benim için koydukları engelleri biliyorum. Ne yapacaklarını da biliyorum. Eminim ki yeni engeller için enerji topluyor ve plan yapıyorlardır. Ama bunu yapmak için sadece dört yılları var. (Kahkahalar) (Alkışlar) Belki de iki. (Tezahüratlar) (Alkışlar) Ama söylemek istediğim şey, ne istediğimi biliyorum: adalet. Bunu neden istediğimi biliyorum çünkü yoksulluk ahlaka aykırı ve ülkemizin kara lekesi. Bunu nasıl elde edeceğimi biliyorum: Her geçen gün ilerleyerek. Çok teşekkürler. (Tezahüratlar) (Alkışlar)