Farkında olun ya da olmayın eğer sörf yapıyorsanız karmaşık fizikte ustasınız demektir. Sörf yapmanın bilimi sörfçü tahtasıyla suya girer girmez başlar. Tahtanın boyutu ve hafif yapısı onun çok fazla suyu itmesini sağlar. Buna karşılık olarak itilen suyun ağırlığına eşit bir kaldırma kuvveti sörfçü ve tahtasının ağırlığını etkisiz hâle getirerek yükselir. Bu da dalga için kulaç atmayı beklerken sörfçünün yüzeyde kalmasını sağlar. Peki sörfçüler bu arada neyi bekliyor? Tabii ki mükemmel dalgayı! Fizikteki diğer dalgalar gibi okyanus dalgası da enerji transferi sonucu oluşur. Okyanustan geçen rüzgârlar, dalgacıkların dalgalara dönüşmesini sağlayarak yüzeye yakın taneciklere ivme kazandırır. Bu sapmalar ise yüzeyi orijinal düz hâline getirmeye çalışan yer çekimi tarafından oluşturulurlar. Bu dalgalar suda hareket ettikçe tanecikler, dalgaların başlattığı basınçla etrafındakileri iter ve çeker ve bu hareket, dalga hareketiyle birlikte suya doğru bir enerji yayar. Bu taneciklerin hareketleri dalgaların tüm hareketlerinden daha da kısıtlıdır. Kıyıya yakın yerlerde, sığ deniz tabanı dalgaların hareketlerini kısıtlar ve böylece dalgalar, yüzeye yakın yerlerde dalga enerjisini yoğunlaştırarak daha kısıtlı bir alanda meydana gelirler. Kıyı şeridinin topografisinin eşit ve pürüzsüz olması dalgaların kıyıya yaklaştıkça daha da paralel olmalarını sağlar. İşte bu an çok önemli bir an! Dalga yaklaştıkça sörfçü tahtasını dalgayla aynı yöne dördürmeli ve dalganın hızına ayak uydurmak için kulaç atmalıdır. Sörf tahtası suyla bir açı oluşturur ve bu da tahtanın altında, dinamik basınç oluşturur. Bu basınç ise sörfçüyü ve tahtasını yüzeyle birleştirerek suyun üstünde durmalarını sağlar. Aynı zamanda, ileri doğru kazanılan ivme sörfçünün ayakta durmasını ve dalgayla birlikte hareket etmesini sağlayarak daha sabit durmasını mümkün kılar. Sörfçü, dalgayı yakaladığında kıyı şeridine doğru dalganın ön yüzüne paralel bir şekilde gider. Sörf tahtasında bulunan kanatçıklar ise ağırlığın yerini değiştirerek hız ve yön kontrolü sağlar. Üst tarafta görülene ise dalga tepesi deniyor ve bu su taneciklerinin en çok ivme kazandıkları yer. Bu da sörfçülerin alttaki dalgadan daha hızlı gitmelerini sağlar böylece yer çekimi sayesinde dalganın altında kalmadan hızla öne geçerler. Tüm bunlar kıyıya yaklaşan dalgaların jet de denilen kendine has kıvrımlarını oluşturur. Bazen bu kıvrımlar dalganın bazı kısımlarını "fıçı" denen hareketli su tüneli oluşturarak tamamen çevreleyebilirler. Deniz tabanındaki bozukluklar ve şişkinlikler yüzünden az sayıda "fıçı" Namibya kıyısındaki 27 saniye rekoruna ulaşabilir. Bu "fıçı" şeklini başarabilen birçok insan ise bunu bir sörfçünün yaşayabileceği en büyülü deneyim olarak görüyorlar çünkü içeride zamanın farklı ilerlediğini hissettiklerini söylüyorlar. Doğal olarak tüm kumsallar eşit yaratılmamış. Portekiz ve Kaliforniya'daki belirli bölgelerde oluşmuş açık deniz kanyonları ve kayalar gelen dalga enerjisini tek bir noktada toplayarak dünyadaki tüm sörfçülerin hayali olan büyük dalgalar oluştururlar. Bu bazı dalgalar da bir haftadan uzun bir süre gezerler ve kıyıdan 10.000 kilometre uzakta dahi oluşabilirler. Kaliforniya'da görünen dalgalar Yeni Zelanda'daki fırtınalı denizlerde oluşmuş olabilir. Güney Pasifik'teki hava modellerinin, tektonik jeolojinin ve akışkan mekaniğinin sörfle ne alakası var diye düşünebilirsiniz. Ancak mükemmel dalgayı yakalamak tüm bunlarla doğrudan ilgili. Rüzgâr tarafından yaratılan bu dalgalar evrenimizi oluşumundan beri şekillendiren sürekli enerji titreşiminin sadece görünür yanlarından birisi.