Katılımcı 1: Kes sesini! Katılımcı 2: Ne? Bekle, bekle. Katılımcı 3: Çok utanacak ya. MUTLULUK BİLİMİ Julian Huguet: Seni ne mutlu eder? Eğlenmek? Arkadaşlarla takılmak? Lezzetli bir yemek? Para kazanmak? Bir de şunu dinle. Psikologların bilimsel olarak ispatladığına göre, hayatının genelinde mutlu olmana katkı sağlayan en büyük faktörlerden biri, minnettarlığını ne kadar çok ifade ettiğin. Evet. Düşün bakalım. Bir saniyeliğine dur ve iyice sindir. Sonra istersen teşekkür edersin. Seni iyi hissettirecekse, araştırma bu. Hadi, istiyorsan tıklayıp oku. Ya da izlemeye devam edebilirsin, çünkü biz okuduk ve test etmek eğlenceli olabilir diye düşündük. Deneğimiz olabilecek gönüllüleri seçip topladık. Önce onlara bir test verdik. Ne istediğimizi bilmiyorlardı. Ama mevcut mutluluk seviyeleri üzerine gayet iyi bir fikir edinmemizi sağladılar. Gözlerini kapatıp, hayatlarında gerçekten etkili olmuş birini düşünmelerini istedik. Onlar için gerçekten müthiş veya önemli bir şey yapmış birisini. Bu insanın onlar için neden önemli olduğunu olabildiğince yazdırdık. Şimdi birçoğu sanıyordu ki deney bu noktada sonlandı, ta ki biz onlardan bahsettikleri insanı aramalarını isteyene kadar. Teşekkürler Jessica. Şimdi senden anneni aramanı istemek zorundayız. O doğru insan kimdi senin için? Katılımcı 1: Ablam Erica. JH: Erica'ya telefon edeceğiz şimdi. Katılımcı 1: Tamam. JH: Kimi seçmiştin? Katılımcı 3: Arkadaşım, Greg Haines. Katılımcı 4: Adı Dora. Katılımcı 5: Üniversitedeki muhasebe hocam. JH: Sahi mi! Peki bugün bağlantıya geçebileceğin biri mi? K5: Hayır, muhtemelen vefat etmiştir. JH: Üzücü. K5: Ahirete. JH: Hazır mısın? K3: Evet. JH: Dora'yı arasak ne derdin? K4: Deneyebiliriz ama İngiltere'de oturuyor. JH: İngiltere? K2: Telefonunu da ezbere bilmiyorum, rezillik. JH: Sorun değil, ben de annemin telefonunu ezbere bilmiyorum. Eğer gitmişlerimizin bizi yukarıdan izlediği doğruysa, belki ne kadar harika biri olduğunu öğrenir. [telefonda] Selam tatlım! K2: Selam, nasıl gidiyor. Müsait misin? Neredesin, otelde mi? [telefon] Evet, oteldeyim. Ödümü koparttın. Müsait misin, diye sorunca kötü bir şey oldu sandım. K2: Hayır, şu küçük TV programındayım da benden hayatımı en çok etkilemiş kişiyi seçmemi istediler sonra da arattılar, onlarlayım şimdi. [telefon] Harikaymış! [çalıyor] [telesekreter] [çalıyor] K1: Hadi ya. [telefon] Alo? K1: Merhaba! Erica, benim. K2: Tamam, şimdi sana şu paragrafı okuyacağım. Beni duyuyor musun? [telefon] Duyuyorum, devam et tatlım. K2: Tamam. Beni en çok etkilemiş kişi annem derdim, Marlow Dawson. Bekar, iki çocuk annesi, çok çalışkan ve kendisini ailesine adamış biri. K3: Merhaba Craig, ben Lowy. Şey, bu biraz komik bi sesli mesaj olacak yani umarım hoşuna gider K4: Seni sabahın 4ünde aradığım için çok özür dilerim! K1: Sana okumam lazım, tamam mı? Bir şey diyemezsin, ya da bilmiyorum işte. Cevap verebilirsin ama ben yine de okumaya devam ederim, tamam mı? [telefon] Her şey yolunda mı? K1: Evet! Ama bunu sana yüksek sesle yapmak zorundayım. K5: Hayatımda büyük etki yaratmış kişi, varoluşumun sorumlusu Yüce İsa'dan sonra, üniversitemdeki muhasebe hocamdı. Tanıdığım hiç bir hocada olmadığı kadar, mesleğini zevkle ve hevesle yapıyordu. K2: Onu ölümüne seviyorum ve o beni daima pozitifliğe yöneltiyor, o ne istediğini bilen ve ulaşana kadar da pes etmeyen bir kadın. [telefon] Ay balkabağım, elim ayağım dolandı, o kadar güzeldi ki ağlamak üzereyim. Çok güzel olduğunu söylemem gerek. K3: Craig ile ilk karşılaşmam, Whitefish, Montana'daki bir bağımsız film setinde oldu. Bir dizi sağlık sorunu yaşadığı için ona şu sıralar bolca pozitif düşünce yolluyorum. Sağlık sorunlarına rağmen o çalışmaya devam etti ve eşi Jeanine ile verandada oturmak gibi küçük şeylerden bile haz aldı. K1: Erica benim ablam ve en yakın arkadaşım. Bazen ikizmişiz gibi hissettiğim bile oluyor! O benim en büyük hayranım ve en büyük destekçim. Bütün hatalarıma, kararlarıma rağmen hep beni mutlu etmiştir, ve hala beni her şeye rağmen sever. K4: Senin arkadaşlığın benim için her şey demek. Sen hayatımdaki en önemli insansın. K1: Çocukları olduğunda bile onu çocuklarından daha çok seveceğim! Tamam, belki hayır. Haberini alır almaz, 5000 km uçup ayrılık acımı hafifletmek için gelişini asla unutmayacağım. [telefon] Senin gibi bir oğlum olduğu için çok mutluyum. Seni seviyorum. K3: Hoşçakal! [telefon] Bunu bana neden yaptın?! K1: Bilmiyorum, çünkü onlar bana yaptırdı! K4. Açtığın için teşekkür ederim, hoşçakal tatlım. K1: Sonra, al buraya mektup yaz dediler, ben de upuzun bir şey yazdım, ki bilirsin yazan biri değilimdir. Sonra da birden "şimdi onu arayıp bu mektubu okuyacaksın" olunca, ben de hass..." oldum. Gitmeden önce, deneklerimize son bir mutluluk testi verdik. Bu sefer soruları başka kelimelerle yazdık böylece aynı testi ikinci defa yaptıklarını anlamayacaklardı. Kendini yazmaya vermiş ama telefonla bir sebepten ötürü arayamamış olanlarda mutluluğun yüzde 2-4 arası arttığını gördük. Güzel ama pek akıl almaz değil. Telefonla konuşmuş ve minnettarlığını ifade etmiş olanlara baktığımızda ise yüzde 4-19 arası yükseliş gördük. Yani öyle veya böyle! Minnettarlığını ifade etmen seni daha mutlu biri yapacaktır. Ama daha ilginç bir şey öğrenmek ister misin? En büyük mutluluk sıçramasını deneyimleyen kişi, kapıdan girerken en az mutlu olan kişiydi. Yani bu ne demek? Bu demek ki, özellikle zor zamanlar geçiyorsan, bunu denemek sende daha büyük bir etki yaratacak... Bana güven! Ben bir doktor önlüğü giyiyorum. Aslında sen bunu yaparken, filme çek, bize yolla ve biz de onunla müthiş şeyler yapalım. Ben Julian ve bu da Mutluluk Bilimi. Çeviri: Serkan "Sai" Önder