Bir zamanlar, çocukları telef eden berbat bir hastalık varmış.
Hatta bu bölgede var olan diğer tüm hastalıklar arasında
bu, en kötüsüymüş. Birçok çocuğu öldüren bir hastalıkmış bu.
Bunun üzerine, bu hastalıga kısmi bir tedavi bulan
parlak bir mucit, bir bilim adamı cıkmış ortaya.
Ama bu tedavi de kesin çözüm olmamış. Hala bir sürü çocuk öluyormuş,
ama önceki duruma kıyasla bu tedavi kesinlikle daha iyi sayılırmış.
Bu tedavi hakkındaki artılardan biri de ücretsiz olmasıymış,
yani neredeyse ücretsiz, ve uygulanması da çok kolaymış.
Ancak en kötü tarafı, bu tedaviyi küçük çocuklar,
bebekler, ve bir yaşındakiler üzerinde uygulayamıyormuşsunuz.
Ve sonuç olarak, birkac yıl sonra
başka bir bilim adamı (belki de bu bilim adamı
kendisinden onceki kadar dahi değildi,
ama ilk bilim adamının buluşunu geliştirmişti)
ikinci bir tedavi yöntemi geliştirmiş.
Ve ikinci tedavi yönteminin güzel yanı ise,
bebekler ve bir yaşındakiler üzerinde uygulanabiliyor olmasıymış.
Bu tedavinin olumsuz yanı ise çok pahalı olmasıymış,
ve uygulaması da oldukça karmaşıkmış.
Ebeveynler tedaviyi doğru şekilde uygulayabilmek için ellerinden geleni yapsalar da,
sonuçta neredeyse hiçbiri uygulama konusunda başarılı olamamış.
Ama ne yapmışlar.. Tabii tedavi çok karışık ve pahalı olduğundan,
bunu yalnızca, henüz 1 yaşını doldurmamış bebekler ve 1 yaşındakiler üzerinde uygulamışlar
Ve hal-i hazırda, 2 ve daha büyük yaştaki çocuklara verilen ilacı
kullanmaya devam etmişler.
Ve bir süre daha bu böyle devam etmiş. İnsanlar mutluymuş.
İki tedaviyi de uyguluyorlarmış. Ta ki bir anne,
henüz 2 yaşına basmış çocuğunu bu hastalık yüzünden kaybedene dek...
Ve anne düşünmeye başlamış, "Çocuğum daha yeni 2 yaşına bastı,
ve bu yaşa gelene kadar, bu karmaşık, pahalı ilacı
yani bu tedaviyi hep uyguladım.
Sonra çocuğum 2 yaşına basınca, ben de ucuz
ve kolay olan tedaviyi uygulamaya başladım, ve acaba..."
Çocuğunu kaybeden diğer tüm ebeveynlerin de merak ettiği gibi,
bu anne de, "... ya o karmaşık ve pahalı tedaviyi uygulamayı sürdürmek gibi
yapabileceğim bir şey yoksa," diye merak etmiş.
Ve bunu diğer insanlarla da paylaşarak şöyle demiş;
"Nasıl olur da ucuz ve basit olan yöntem ile
karmaşık ve pahalı olan tedavi yöntemi
aynı etkiyi gösterebilir?"
Ve insanlar da düşünmüşler ve, "Aslında haklısın.
İlkinden sonra ucuz ve basit yönteme geçiş yapmak
muhtemelen hatalı," demeye başlamışlar.
Bu annenin hikayesini duyduktan sonra, hükümet ve diğer insanlar da,
"Evet, haklısın, bir yasa çıkarmak gerek.
Bu ucuz ve basit tedavi yöntemini yasaklamalıyız,
ve insanların bunu çocukları üzerinde uygulamasına engel olmalıyız," demişler.
Halk durumdan hoşnutmuş, tatmin olmuşlar.
Yıllar boyu bu böyle sürmüş, her şey yolundaymış.
Ama sonra bir gün, kendisi de çocuk sahibi olan bir ekonomist çıkagelmiş,
ve o da çocuğuna pahalı ve karmaşık olan tedaviyi uyguluyormuş.
Fakat ucuz ve basit olan yöntemden de haberdarmış.
Bunun üzerinde düşününce, pahalı olan,
gözüne o kadar da şahane gözükmemiş. Ve düşünmeye başlamış,
"Bilimden anladığım söylenemez, ama veriler hakkında bir şeyler biliyorum,
o zaman belki de geçmiş verileri incelemeli ve
bu pahalı ve karmaşık tedavinin gerçekten de
ucuz ve basit olandan daha etkili olup olmadığını kendi gözlerimle görmeliyim."
Ne çıksa beğenirsiniz! Verileri incelerken
pahalı ve karmaşık olanın, aslında ucuz olandan hiç de
farklı gözükmediğini fark etmiş.
(En azından 2 yaşındakiler ve daha büyük olanlar için)
ucuz olan hala daha küçük çocuklar üzerinde işe yaramıyormuş.
Bunun üzerine insanlara şöyle bir açıklama yapmış,
"Elde ettiğim muhteşem bulguya göre,
görünüşe bakılırsa yalnızca ucuz ve basit tedavi yöntemini kullanabiliriz.
Ve bu şekilde, yılda 300 milyon dolar da cebimizde kalır,
ve bu parayı da başka şekillerde çocuklarımız için harcayabiliriz."
Bu durum ebeveynlerin hiç hoşuna gitmemiş, ve şöyle demişler;
"Bu berbat bir şey, zira ucuz ve basit olan nasıl olur da
diğer zor olan kadar etkili olabilir?" Bu durumdan hükümet, ve bilhassa da
bu pahalı ilacı üreten kişiler hiç hoşnut olmamışlar
çünkü, "Ücretsiz bir ilaçla nasıl rekabet edebiliriz?
Tüm pazar payımızı kaybederiz,"
diye düşünmüşler.
Dolayısıyla insanlar bu duruma sinirlenip, ona çok kötü isimler takmışlar.
Bunun üzerine o da, ülkeyi birkaç günlüğüne terk edip
Oxford adında, daha zeki ve açık fikirli insanların bulunduğu
bir yere gitmenin; ve hikayesini buradaki insanlarla paylaşmanın
belki de daha iyi bir fikir olacağına karar vermiş.
Ve işte, buradayım. Bu bir peri masalı değil.
Bu, ABD ile ilgili, günümüze dair gerçek bir hikaye.
ve sözünü ettiğim hastalık da aslında
çocuklara ilişkin trafik kazaları.
Ve ücretsiz tedaviden kastım da yetişkin emniyet kemerleri, pahalı tedavi ise
(yani yılda 300 milyon dolara mal olan) çocuk oto koltukları.
Bugün sizlere, doğru olduğuna inandığım
bazı bulgulardan söz etmek istiyorum. Elde ettiğim bulgulara göre:
İlgili yasaların genişletilmesi, ve yasalarla, çocuğunuzun emniyet
kemeri takmasının toplumsal açıdan tasvip edilmez olarak
kabul ettirilmesi için inanılmaz çabalar gösterilmesine rağmen;
iki yaşındakiler ve daha büyük çocukların, çocuk oto koltuğu
kullanmasının -kanıtlanmış- bir faydası yoktur.
İlk olarak bundan bahsedeceğim. Ardından,
bunu neyin doğru kıldığından söz edeceğim.
Ve son olarak, biraz da, muhtemelen elimizdekilerden daha iyi olan,
ama insanlar mevcut çocuk oto koltuklarına bayıldıkları için
ilgilenmedikleri başka bir teknolojiden,
üçüncü bir çözümden bahsedeceğim.
Peki.
Bir veri üzerine araştırma yapmaya çalıştığınızda
birçok kez, karmaşık hikayelerle karşılarşırsınız. Emniyet kemerine karşı çocuk oto
koltuğunu araştırdığınızda veriler arasında aradığınızı bulmak hiç de kolay değil.
Bunun üzerine ABD, 1975'ten beri gerçekleşen her bir ölümcül
kazayla ilgili bir veri grubu kaydı tutuyor.
Yani, en az bir kişinin hayatını kaybettiği her bir araba kazası
ile ilgili tüm kişilerin kayıtları tutuluyor.
Ulusal karayolu Ulaşım Güvenliği Müdürlüğü'nün
internet sayfasındaki verilere bakacak olursanız,
Sadece ham verilere ulaşabiliyorsunuz, ve dolayısıyla
iki yaşındaki ve daha büyük çocukların, çocuk oto koltuğu kullanması lehine
sınırlı sayıda kanıt bulunduğu hissine kapılmaya başlıyorsunuz.
Ve işte veriler: 2 ila 6 yaş arasındakiler ve 6 yaş üstündeki çocuklar
için oto çocuk koltuğu kullanan kimse yok, yani
karşılaştırma yapamıyorsunuz. En az 1 kişinin öldüğü bir kazada serbest
vaziyetteki çocukların %29.3'ü hayatını kaybediyor.
Eğer bir çocuğu oto çocuk koltuğuna oturtturursanız, çocukların %18.2'si ölüyor.
Bu ham veriye göre, eğer çocuk karın-omuz emniyet kemeri takıyorsa
%19.4'ü ölüyor. Ve ilginç bir şekilde, sadece karın emniyet kemeri takanlarda
ise %16.7 oranında can kaybı oluyor. Ve aslında, teoriye göre
sade karın emniyet kemerinin, karın-omuz emniyet kemerine göre
daha kötü olması gerekiyor. Ve bu da size,
ham veriye baktığınızda, araya giren yüzlerce şaşırtıcı
değişken olduğunu hatırlatıyor.
İşte çalışmamız...- bu yalnızca aynı bilginin tekrarı,
farkı ise, daha kolay anlaşılması için verilerin rakamsallaştırılmış olması..
Buradaki sarı çubuk, oto koltuklarını temsil ederken
portakal rengi karın-omuz kemerini, ve kırmızı ise sadece karın emniyet kemerini gösteriyor.
Ve tüm bunlar, emniyet kemeri takılmadığı durumlarla bağıntılı.
Grafikteki çubuk ne kadar büyükse o kadar iyi. Tamam.
Bu ise, az evvel gosterdigim veri.
En uzun çubuk da, erişmeye ulaştığınız oran.
Yani temel şeyleri kontrol edebiliyorsunuz; çarpışmanın şiddeti,
çocuğun hangi koltukta oturduğunu, vs. Çocuğun yaşı..
Ve bu da ortadaki çubuk dizisi.
Gördüğünüz gibi sadece karın emniyet kemerlerini
kullanmaya başladığınızda durum kötüye gidiyor.
Ve son olarak da; çarpışmayla ilgili aklınıza gelebilecek
muhtemelen her senaryo için gerçekten kontrollü
olan son çubuk dizisi.
Sözünü ettiğim; bir çarpışmanın elli, yetmiş beş, 100 farklı özelliği vardır.
Oto koltukları ve karın-omuz emniyet kemerlerine baktığımızda ise,
söz konusu hayat kurtarmak olunca, kazalar aslında birbirlerine tıpatıp benziyor.
Ve standart hata kuşakları da, bu tahminlerin yanında nispeten küçük kalıyor.
Ve sadece kapsamlı da değil. Bakmak istediğiniz
ne olursa olsun, oldukça da sağlam.
İlginç olan şey şey ise: önden hasar görmüş kazalara baktığınızda ---
araba çarpıştığında, ön kısım bir şeye vurduğunda--
araç koltuklarının biraz daha iyi durumda olduğunu görürsünüz.
Bana kalırsa, bu bir tesadüf değil.
Araç koltuğu için onay almak için,
bazı federal standartlardan geçmeniz gerek.
Bu standartların hepsi de, arabanızın direkt önden çarpılmasını gerektiriyor.
Arkadan çarpma gibi diğer çarpışma türlerine baktığınızda,
aslında araç koltukları da iyi bir performans sergilemez.
Ve bence bunun sebebi de, hep insanların, arabanın ne kadar
etkilenmiş olacağı hakkında parlak çizgi
kurallarını optimize etmelerini beklemediğimiz için
testi geçmek üzere optimize edilmiş olmaları.
Belki savunacağınız bir başka düşünce de;
"Zaman içinde araç koltukları çok çok daha iyileşti."
Son zamanlardaki kazalara bakacak olursak, - verinin tamamı
neredeyse 30 yıllık kayıtlara dayanıyor-- bunu yeni kazalarda
görmeyeceksiniz. Yeni araç koltukları çok, çok daha iyi."
Ama aslında, bu son çarpışmalarda, karın-omuz emniyet kemerleri
araç koltuklarından çok daha etkili.
"İmkansız, bu olamaz," diyorlar.
Ebeveynlere soracak olursanız, onlar da şöyle diyor;
"Ama araba koltukları çok pahalı ve karmaşık,
ve bir sürü de karmaşık kilit mandal sistemi var,
nasıl olur da, bu kadar pahalı ve karmaşık olmalarına rağmen,
emniyet kemerlerinden daha iyi işlev göremez?"
Oldukça ilginç bir düşünce, ve bence,
insanlar da bu düşünceyi savunuyor. Diğer bir düşünceye göre ise,
"Bu çok daha iyi olmasaydı, hükümet bize bunu kullanmayı
tercih etmemizi söylemezdi."
Ama ilginç olan, hükümetin bize kullanmamızı söyledikleri
aslında pek bir şeye dayanmıyor.
Aslında bu, verilerden ziyade tüm bu yasaların geçmesine
yol açan, ve çocukları iki yaşını geçtikten sonra ölen
ebeveynlerin bazı itirazlarına dayanmaktadır.
Dolayısıyla, bence, ancak bu soyut istatistikleri kullanarak
bir ilerleme kaydedebilirsiniz.
Birkaç arkadaşımı akşam yemeğine çağırdım, (barbekü yapıyorduk)
ve arkadaşlarımdan, haklı olduğumu nasıl kanıtlayacağıma dair
akıl danıştım. Onlar da bana, "Neden birkaç kaza testi yapmıyorsun?" dediler.
Ben de, "Çok iyi fikir," dedim.
Ve gerçekten de birkaç kaza testi yaptırmaya çalıştık.
Ve ülkede bağımsız çalışan kaza-testi şirketlerini
aradığımızda, hiçbiri de yaptırmak istediğimiz
kaza testini yapmak istemediğini söyledi.
Gerekçeleri de; -- bazısı açık, bazısı üstü kapalı--
"Tüm işlerimiz, araç koltuğu üreticilerinden geliyor.
Araç koltuklarına bağlı emniyet kemerlerini test ederek işimizi kaybetmeyi göze alamayız."
Ve sonunda biri, razı oldu. İsimlerini duyurmamak şartıyla,
bizim için bu testi seve seve gerçekleştireceklerini belirttiler.
Yani ismini saklamak ve çarpılan koltuk başına 1500 dolar karşılığında.
Biz de Buffalo, New York'a gittik.
Ve burası bu işin öncülerinden.
Bunlar da, sahne almak için sıralarını
bekleyen deney mankenleri.
Ve çarpışma testi de şu şekilde işliyor.
Burada aslında tüm arabayı çarpmıyorlar, -- yani bütün
arabayı sırf bunun için heba etmeye değmez.
Sadece şu bank koltuklardan alıp,
araç koltuğunu ve emniyet kemerini bunun üzerine bağlıyorlar.
Şimdi sadece buna bakmanızı rica ediyorum.
Ve sanırım böylece, neden ebeveynlerin, araç koltuklarının bu
kadar harika olduğunu düşündüklerini anlayacaksınız. Koltuktaki çocuğa bakın.
Halinden memnun, ve sapasağlam kurtulacakmış
gibi görünmüyor mu? Şimdi de arkadaki çocuğa bakın lütfen.
Bu çocuk ise, daha çarpışma bile olmadan boğuluyormuş gibi görünüyor.
Baktığınızda, çarpışma esnasında arkadaki çocuğun
çok iyi bir durumda olacağına inanmak oldukça zor.
Şimdi bunun, saatte 30 mil hızla,
önden bir duvara çarptığımız bir kaza olduğunu düşünelim.
Ve görelim bakalım sonuç ne olacak, tamam?
Size hemen ne olacağını göstereyim:
Bu arada bunlar, 3 yaşında cansız mankenler.
İşte buradaki araç koltuğu. Şimdi iki şeye dikkat edin:
başın nasıl ön tarafa savrulup dizlere,
çarptığını izleyin -- ve bu araç koltuğundayken oluyor --
ve şimdi de araç koltuğunun havada sıçrayıp geri çarparak nasıl savrulduğuna bakın.
Bu araç koltuğu arabanın her tarafında hareket halinde.
Ve bu konuda iki hususu dikkate alın:
Bu araç koltuğu, daha önce 1000 araç koltuğu monte eden,
ve kesinlikle işinin ehli biri tarafından monte edilmiştir.
Ayrıca, bu bank koltukların da, araç koltuğu
monte etmek için en iyi yöntem olduğu netlik kazanmıştır.
Yassı arkalıklı olması ise, monte etmeyi çok daha kolaylaştırıyor.
Dolayısıyla bu, oto koltuklarının lehine allanıp pullanmış bir test.
Değil mi? Ve bu çocuk da çarpışmadan başarıyla kurtuldu.
Federal standartlara göre, bu çarpışmada
mühim olmayan birkaç ölçü birimiyle,
bu kazadaki koltuğun onayını almak için
1000'in altında bir skor elde etmeniz gerek.
Bu kazadaki skor ise 450 civarında olacaktı.
Yani bu oto koltuğu, Tüketici Raporlarında ortalamanın
üstünde oto koltuğu olarak geçiyordu, ve oldukça iyiydi.
Ve bir sonraki. Bu da, çocuğun emniyet kemeri taktığı
aynı çarpışma. Aslında diğer çocuğa kıyasla zorlukla
hareket edebiliyor. Komik olan ise,
kamera kayıt olayı da berbat, zira kamerayı sadece oto
koltuğunu yapacak şekilde kurmuşlar, yani çarpıp geri sıçrayan
çocuğu görebilecek kadar bile kamerayı hareket ettiremiyorsunuz.
Test sonucunda, iki çarpışmadan, 3 yaşındakinin birazcık
daha kötü durumda olduğu ortaya çıktı. Yani, 400 'e kıyasla
--skor aralığını biliyorsunuz zaten-- 500 puan almış oldu.
Ama yine de, eğer bu çarpışmadan çıkan veriyi alıp,
federal hükümete görüp, "Yeni bir oto koltuğu icat ettim. Satış için
size bunu kanıtlamak istiyorum," deseniz, size
şöyle derlerdi: "Bu muhteşem yeni bir oto koltuğu, mükemmel işliyor.
Sadece 500 almış, 1000'e kadar çıkabilirdi."
Ve bu emniyet kemeri rahatlıkla, bir araç koltuğu gibi
onaydan geçecekti.
Yani bir bakıma, aslolan insanların bu araç koltuklarını
yanlış monte edip çocuklarını tehlikeye atmaları değil.
Aslolan, bu araç koltuklarının esasen
pek bir işlevi olmadığıdır.
Ve işte çarpışma. Aynı anda olacak şekilde zamanlanmışlar.
Oto koltuğuyla çok daha uzun süreceğini -- sıçramalarla daha da
uzun sürmektedir -- göreceksiniz; fakat
emniyet kemeri takılan çocuklarda çok daha az hareket göreceksiniz.
Şimdi size, altı yaşındakilerin çarpışmalarını da göstereceğim.
Altı yaşındaki manken de bir oto koltuğunda, ve
ve berbat görünse de bu harika. 400 civarında, tamam?
Yani çocuk, çarpışmayı iyi şekilde atlatıyor.
Çocuk için sorun yaratacak hiçbir şey olmuyor.
Ve şimdi de altı yaşındaki mankenimiz emniyet kemerine bağlı,
ve aslında hepsi de aynı bir iki noktaya bağlı.
Yani gerçekten de, altı yaşındakiler için, oto emniyet kemerleri
kesinlikle hiçbir etki yaratmadı.
Yani bir bakıma, başka kanıtlar da var --
"Bu 4 ünü içinde barındıran bir çalışmayı asla yayınlayamazsın," diyen
asla yayınlayamazsın," diyen bir bilim adamı tarafından eleştirildim.
Ben de kendisine bir cevap yazdım, ve şöyle dedim: "Peki ya
45,004 'a ne demeli? Zira elimde ayrıca 45,000 gerçek çarpışma
örneği daha var. Ve bence, ekonomistlerin hak vereceği
bir şey olan gerçek çarpışmaları kullanma fikrinin, bilim adamları
tarafından genelde aynı şekilde düşünülmemesi ilginç;
zira, bilim adamları, çocuklar ve oto koltukları üzerine
30 yıllık gerçek bilgileri baz almaktansa,
laboratuarı, yani cansız mankenleri eksik şekilde inceleyen
bir bilimi, bu konuda baz almayı
tercih ediyorlar.
Ve bence, bu soruna çare ise
dışarıda bir yerlerde çok daha iyi bir çözüm olduğu.
Ve bu da aslında kimseyi heyecanlandırmıyor, çünkü
herkes, araç koltuklarının muhtemelen iş yarıyor olmasından çok memnun.
Ve tasarım açısından düşünecek olursanız,
ve sil baştan, "arka koltuktaki çocukları
korumak istiyorum o kadar," diyecek olursanız...
Bence bu salonda, "En iyisi, yetişkinler için harika bir
emniyet kemeri yapmakla başlamak olacaktır.
Sonra da, birbirine zincir gibi bağlamak
zorunda kalacağınız büyük bir tertibat hazırlarız,"
diyecek kimse yoktur.
Yani neden işe koyulmuyoruz - çocuklar dışında arka koltuğa başka kim oturuyor ki?
Aslında, böyle bir işe girişmenin maliyetini
tam olarak kestiremesem de, bunun neden normal bir oto
koltuğundan çok daha pahalı
olması gerektiği konusunda hiçbir sebep göremiyorum.
Gördüğünüz gibi aslında katlanabiliyor, ve koltuğun arkasında.
Yetişkinler için normal bir oto koltuğu, ama sonra indirince ,
çocuklar da üzerine oturabiliyor, entegre bir yapı.
Şahsen, bunun çok pahalı bir çözüm olduğunu sanmıyorum,
ve şu an sahip olduğumuzdan çok daha iyi iş görecektir.
Yani soru şu; muhtemelen birçok can kurtaracak böyle bir düzeneğin
kabul görmesi konusunda hiç ümit var mı?
Ve bence galiba sorunun cevabı da hikayenin içinde.
Neden bir oto koltuğunun bu kadar başarılı olduğu; ve neden bunun
bir gün kabul görüp görmeyeceği sorularının cevapları
babamın bana anlattığı, kendisi İngiltere'deki ABD Hava Kuv. 'de
doktorken yaşadığı bir hikayede yatıyor. Çok uzun zaman önceymiş:
o zamanlar yapmanıza izin verdikleri şeyleri bugün yapamıyorsunuz.
Babamın da, aslında rahatsız olmadıklarını
düşündüğü hastalar gelirmiş.
Hastalarına vermek üzere plasebo haplarıyla dolu bir kavanozu vardı, ve
onlara, "Hala kötü hissederseniz bir hafta içinde yine gelin," derdi.
Ve çoğu gelmemesine rağmen, bir kısmı
yine de geri gelirdi.
Geri geldiklerinde de, hasta olmadıklarına emin olduğu için,
bir kavanoz dolusu plasebo hapı daha verirdi. Devasa büyüklükteydi.
Yutması neredeyse imkansız haplardı bu seferkiler.
Ve bana göre, bu verdiğim örnek, oto koltulkarıyla benzerlik taşımakta.
İnsanlar bakıp şöyle diyeceklerdir; "Bu çok büyük, yutması da çok zor.
Eğer bu beni iyileştirmeyecekse, daha başka
ne iyileştirebilir ki?"
Ve sonra, hastaların birçoğu geri gelmemeye başladı,
çünkü işe yaramıştı. Ama yine de, arada bir,
hasta olduğuna kendi inandırmış bir tanesi hala gelmeye
devame diyordu. Bunun üzerine babam da üçüncü kavanozu denedi.
Ve dediğine göre bu kavanozdakiler, bulabildiği
en küçük haplardı. Ve o kadar
küçüktüler ki zar zor görülebiliyorlardı.
Ve hastasına şöyle derdi, "Bak, sana daha önce o karmaşık ve
yutması zor olan büyük haplardan verdiğimi biliyorum,
ama şimdi verecek olduğum ilaç çok etkili,
ve küçücük, neredeyse görülemeyecek boyutta.
Aynı şuradaki, neredeyse göremediğiniz şey gibi."
Ve bir daha asla, babamın verdiği
o küçücük haptan sonra, kimse hastalığından şikayet
etmek için tekrar geri gelmedi.
Ve babam da, bu küçücük, minicik ve etkili
ilacın en güçlü plasebo etkisine sahip
sahip olduğunu anladı. Ve bir bakıma, hikaye gerçekse, bence entegre
araç koltukları da kısa bir sürede herkesin edineceği
bir şey haline gelecektir, göreceksiniz. Tabii bir başka muhtemel çıkarıma
göre, belki de babama üç kez gelip plasebolarla eve gönderildikten
sonra hala hasta hissedip, bir başka
doktor da bulmuş olabilir.
Ve bu da kesinlikle mümkün. Eğer durum bu ise,
o zaman sanırım, daha uzun bir süre geleneksel oto koltuklarından vazgeçemeyeceğiz demektir.
Çok teşekkür ederim.
(Alkışlar)
(Seyirci: Size şunu sormak istiyorum; emniyet kemeri taktığımızda
bunu yalnızca can kayıplarını önlemek için değil,
birçok ağır yaralanmayı da engellemesi için de takıyoruz.
Sizin verileriniz ölüm oranlarını baz alıyor. Ağır yaralanmaları değil.
Acaba, ağır yaralanmaları engelleme konusunda da,
çocuk koltuklarının daha az etkili olduğunu, veya emniyet kemerleri
kadar etkili olduğunu gösteren bir veri var mı? Zira bu, davanızı haklı çıkaracaktır.)
Steven Levitt: Evet, bu harika bir soru. Verilerimde ve bir başka veri dizisinde,
New Jersey'deki kazalar için bunu araştırdım.
Ve yaralanma konusunda çok az fark buldum.
Yani bu veride, araç koltukları ve karın-omuz kemerleri arasındaki
yaralanma farkları istatiksel olarak çok küçük.
Ölüm olmadığı için diğerlerinden farklı
olan, ama New Jersey'de kayda geçen
kazalara dair tüm New Jersey verilerinde ise,
yaralanmalarda yüzde 10'luk bir fark söz konusu.
ama bunlar genellikle hafif yaralanmalar.
Şimdi, söylemem gereken asıl ilginç olay ise şu;
Oto koltuklarının önemli ölçüde daha iyi olduğunu gösteren diğer verilerle
açıklanması çok zor olan tıbbi bir literatür var.
Kaza sonrası olanları da kapsayan tamamen farklı bir yöntem kullanıyorlar,
Sigorta şirketlerinden, kazazedelerin isimlerini
alıyorlar, ve bu kişilere telefonla ulaşıp
onlara, kaza anında ne olup
bittiğini soruyorlar.
Bu konuda henüz kesin bir karara
varamadım, ve birbirleriyle tamamen çelişen bu farklılıkların
nasıl olabildiğini anlayabilmek için, bu tıp araştırmacılarıyla
birlikte çalışmayı çok isterim.
Ama belli ki, bu kritik bir soru.
"Bunları daha uygun maliyetli yapacak kadar yeterince
ciddi yaralanmalar söz konusu mu? Biraz aldatmacalı bir soru.
Haklı olsalar bile, çok ucuz oldukları
konusu çok net değil.