Phil: Yakında geliyor.
Orada mı doğurdun?
[Stereo için ödemeli promosyon! Teşekkürler aradaşlar]
Louise: Evet, yerde.
Evet.
P: Leke falan kaldı mı?
Az önce bir saçını kokladım.
L: Güzel.
Kırmızı şarap.
P: Vajinadan bir çığlık kopartıyor.
[charlie.grey]: Duştan geldi ve sadece
bir havluylaydı.
Ve ben kesinlikle yanıyordum.
P: Blastoise'umu görmek ister misin?
Mutlu aralıklar.
Bu ay, Stereo adında bir
uygulamada bazı eğlenceli, noel havasında canlı yayınlar yapacağım.
Her hafta farklı bir konukla.
Eğer 18 yaşın üstündeyseniz ve uygulamaya bir bakmak isterseniz
aşağı link bıraktım, oradan beni takip edebilirsiniz
ve ayrıca bazı başka yayınlara da bakabilirsiniz.
Bugünün videosu Louise Pentland ile.
Epey güldük.
(neşeli müzik)
[PHIL VE ARKADAŞLAR]
P: İlk Stereo şovuma hoşgeldiniz.
Bana muhteşem Louise Pentland eşlik ediyor.
Merhaba.
L: Selam.
Bu çok heyecan verici.
P: Çiçek tacını takmışsın.
Yakışmış.
L: Eski "sprinkle of glitter (Louise'in eski kullanıcı adı)
havasına gireyim dedim.
P: Benimkisi gerçekte olduğumdan biraz daha havalıymış gibi hissediyorum.
Ne demek istediğimi anlıyor musun?
L: Evet.
(gülerler)
P: Saçı benim kendi saçımdan çok daha güzel.
L: Sana emoji insanların olayını söyleyeyim, (P: Evet.)
ve benim kendimin de çok memnun olduğum bir şey,
yaşını hiç belli etmiyorlar.
Ve bence bu sana ve çoğunlukla bana
iyi hizmet ediyor.
P: Yani, bugün şu an ışıl ışılsın, Louise.
L: O botokstan, Phil.
(gülerler)
Yüzüm Noel'e kadar böyle kalacak.
P: Stereo'da ses kaydı yollayarak
bizimle etkileşime geçebiliyorsunuz ve sonra
biz onu dinleyip ona tepki verebiliyoruz.
Ve az önce ilk ses kaydımız geldi.
Şimdi onu dinleyelim.
[sabrina.13]: Noel için evinizi
süslemeye başladınız mı?
(Noel müziği)
P: Bence Noel kraliçesi Louise,
çünkü evini ne zaman Noel için süslemeye
başladın Louise?
L: Noel süsleri ne zaman asıldı,
takvimime bir bakayım, bir saniye,
ki size tam tarihi söyleyebileyim.
P: Temmuz.
L: Temmuz.
İlk Noel süsümüzü 2 Kasım'da
asmışız.
Yani evet, Noel'e hazırdık.
Peki sen? Biraz daha az Noel havasında olduğunu tahmin ediyorum.
P: Şu an elimde bir tek led ışık kaplı
bu ağaç var.
L: Tüm sevgili dinleyenlerin için sadece şunu söyleyebilir miyim,
bu hayatımda gördüğüm en üzücü Noel çabası.
(Phil güler)
Hafiften ölen bir bitki ve ışıkları etrafına
sarmamışsın bile, sadece üstüne koymuşsun.
P: En iyi böyle etrafına sarabildim. Bak.
(Louise güler)
L: Aman tanrım.
P: Ben pek hünerli bir insan değilim.
En son video yaptığımız zaman,
mukus tıkaçları ve fundus yükseklikleri ve
başka çeşitli doğum terimleri hakkında konuşuyorduk.
Eğer ikizlerin olursa,
ve ikisi aynı anda çıkarsa.
L: Yüce İsa.
Öyle bir şey olmaz.
P: Eğlenceliydi.
O bilgilerden bazılarına hâlâ sahip olduğumu düşünüyorum.
L: Aa, tamam, harika.
Bu işine yarar.
P: Bana biri hakkında quiz yapmak ister misin?
L: Tabii, olur.
"Surge" nedir?
P: "Surge", bebeğin doğmaya
çok yaklaştığında vajianadan bir çığlık koparması.
L: (güler) Hayır.
P: "Surge" o demek.
"Surge"ü duyduk falan diyorlar.
Ağlamasını duyduk.
L: Yani, hayır.
(Phil kahkaha atar)
P: Oradaki yüzün.
(yay sesi)
[hayal kırıklığına uğradım ama şaşırmadım]
L: Videoyu izleyenler şu an tam oturduğum yerin
hakkında o videoyu yaptığımız kızımı doğurduğum
yer olduğunu bilirler.
P: Tam orada mı doğurdun?
L: Evet, yerde. Evet.
P: Leke falan kaldı mı?
L: Hayır, zemin parke (P: Tamam.) ve ayrıca doğum havuzunda oldu.
Bir doğum havuzunda oldu,
ve doğum sonrasını bahçedeki
çalılıklara döktük.
P: Güllerin daha fazla (güler) büyümesini sağladı mı?
L: Evet, ama plasentayı koymadık
çünkü onu hap haline getirttik.
P: Aman tanrım.
Sen plasentanı yedin, değil mi?
L: Evet ama bu tek başına ayrı bir video olabilir
gibi hissediyorum.
(gülerler)
P: Ben, şey değil,
sadece varsayım olarak söylüyorum,
ben plasenta yeseydim, affedersin, (L: Evet.) bunun bana hiç
faydası olur muydu yoksa sadece anneye mi faydası oluyor?
L: Amaç anneye faydalı olması.
(Phil güler)
Biyolojik olarak bunun riski ne olurdu bilmiyorum,
çünkü bu riskli bir şey mi bilmiyorum, çünkü, kurumuş iç organ (P: Kan) sonuçta,
(Phil güler) ama eğer kendini plasentanı yiyebileceğin bir konumda
bulursan bir araştırmaya değer.
P: Tamam. Artık biliyorum.
Şovun başında plasenta yemek hakkında
konuşacağımızı tahmin etmemiştim.
Şaşırıyorum...
L: Her köşe sürprizlerle dolu, Phil.
P: Lady Gaga'nın bugün Lady Gaga aromalı
Oreo çıkardığını gördün mü?
Rastgele bir şekilde konuyu değiştirelim.
L: Bilmiyordum.
Tadı, vücudunun hangi bölümü gibi olacak ki?
P: Bilmiyorum.
Ben de bunu merak ediyordum çünkü plasenta yemek
hakkında düşünüyordum ve Oreo yemek hakkında düşünüyordum ve
Lady Gaga'nın o Oreoları yaptığı aklıma geldi.
Sence senin Oreonun tadı nasıl olurdu
eğer aromalı bir bisküvi olsaydın?
L: Bence bu sohbet konusu çok şey yerlere gidebilir...
(ikisi de güler)
L: Sohbeti çocuklara uygun tutmak zorunda değiliz demiştin.
Lezzetlide karar kılacağım.
P: Simli bir bisküvi.
L: Evet, orada tutalım.
Peki ya sen?
P: Bence ben çok hiper tatlı olurdum çünkü ben çok-
tatlı yiyecekleri seviyorum.
(L: Sen tatlısın.)
(L: Evet.) Yani bence benimki üçlü marshmallow, patlamış mısır,
tuzlu karamel falan olurdu
Ama sadece bir tane isterdin.
L: Ben senden çok olmasını seviyorum.
P: Teşekkür ederim.
Bugünün konusu "utanç verici çıkma/randevu hadiseleri"
hakkında Stereo'da bir sürü mesaj geliyor.
(gerilim müziği)
[Utanç Verici Randevu Hadiseleri]
[ainsleygrace]: İlk randevum hakkında gerçekten
tuhaf bir hikayem var, kör randevuydu.
Ve 15 yaşındaydım ve sinemadaydım.
Instagram'dan bir çocukla tanışmıştım ve hiç
resmini görmemiştim, onu hiç görmedim.
(L: Aman Tanrım.) O yüzden abim de benimle sinemaya geldi
bu randevuya.
Ve dehşet içindeydim ve o günden sonra
o çocukla bir daha asla konuşmadım.
L: Abisinin yanında gitmesinin iyi bir fikir olduğunu
söylemek istiyorum, (P: Evet.) gerçekten utanç verici olsa da.
Bence dört puan alıyor, dört tane, Glen Coco.
P: Güvenlik puanları da var, (L: Evet.)
ama ayrıca ileride o kişiyle kalsaydın
ve "aa ilk buluşmamızı hatırlıyor musun,
abimleydi" olursa biraz tuhaf olur.
L: Ve ayrıca iyi geçmiş olsaydı ve sonra çocuk
seni öpmek istese ve sonra abin orada olsa,
şey olurdu,
P: Başka tarafa bakayım.
[pjsforestkid]: Partnerimin evinde ilk defa
yatıya kalıyordum ve giyindim
ve güne hazırdım,
duş aldım ve o da flört etmeye çalıştı,
işte "saçın nasıl hep güzel kokuyor".
Ve benim aseksüel, konuyla alakası olmayan beynim "Bilmem,
annende o vardı." dedi.
Ve hemen fark ettim ki (Phil güler)
az önce erkek arkadaşıma anan şakası yaptım.
P: Saçın güzel koktuğu için puan kazanıyorsun.
Ama ben de, belki iki yıl önce sanırım
ben de her zaman anan şakasını epey fazla
yapardım.
O yüzden neden yaptığını anladım,
özellikle biraz tuhaf bir durum varsa
ama bir yandan da o kişi senin
saçını koklamış.
Yani biriyle randevudayken durup dururken
birinin "saçını kokladım" yapmasını istemezsin.
(gerilim müziği)
L: Aa, ben pohpohlanmış hissederdim.
Epey hoşuma giderdi sanırım, (P: Öyle mi?)
ama sadece üzgün ve çaresiz olduğumdan.
O yüzden "aa birisi saçımı koklamak istiyor" olurdum.
P: Düşünsene randevudasın, (Louise güler) direkt burnunu saçına sokuyorsun.
(Phil içine nefes çeker)
İyice kokluyorsun, (L: Hayır, ben değil.) kafatasını soluyorsun.
(Phil güler)
L: Öyle değil, Phil.
P: Başka birilerinin hikayeleri varsa, şimdi gönderebilirsiniz.
Ben size benimkilerden birini anlatacağım ama.
Çünkü ben bir geyim, ama kafamın karıştığı anlar da oldu.
Şey düşünüyordum, bastırılmış böyle bir hissim var,
belki kızlarla çıkmalıyım,
ne yapmam gerektiğini bilmiyorum.
O yüzden bugün kızlarla çıkmayı denediğim zamanlar
hakkında konuşabilirim diye düşündüm, çünkü Louise
belki sen biraz içyüzünü anlamama yardım edebilirsin.
İyi bir şey mi yapıyormuşum?
Kötü bir şey mi yapıyormuşum?
Çünkü ben bilmiyorum.
L: Sana yardımcı olmayı çok isterim
ama önce şunu söylemek istiyorum, (P: Evet.)
ben randevularda iyi değildim.
Ve 17 yaşıma kadar kimseyle çıkmadım.
(P: Tamam.) Ve o zaman bile, ikinci seçeneğiydim.
Çünkü en yakın arkadaşıma çıkma teklif etti ve o "hayır,
ama Louise gelebilir" dedi.
Ve ben de "ben gelirim" dedim.
O yüzden...
P: İkinci seçenek miydin?
Sen nasıl ikinci seçenek olabilirsin, Louise?
L: Teşekkürler Phil ama öyleydim.
(gülerler)
P: Evime bir kız gelmişti.
Anne babam evdeyken.
(L: Cesurca.) Ve dedik ki
hadi korku filmi izleyelim.
Ve kız filmden korkar diye düşünmüştüm.
(L: Sarılırsınız.) Ve sonra korkunca
battaniyenin altında sarılıp koruma
şeyini yaparız.
Sanırım Jeepers Creepers'tı.
Korku filmi sevmiyorsun, o yüzden bilmiyorsundur,
Jeepers Creepers'ı izlememişsindir herhalde.
Hayır.
Neyse, ne zaman birisi öldürülse,
yanımdaki kız gülüyordu.
Öldürülen insanları izleyen birinden duyabileceğin en büyük kahkaha.
(Phil kıkırdar)
L: Vay canına.
En şanslı randevu.
P: Filmde birisi vahşice öldürüldüğünde
tekrar izlemek için geri sarmamı
isteyecek kadar.
L: Belki senin battaniye altında korunmaya ihtiyacın vardı.
(Phil güler)
(Louise güler)
P: Filmdeki dördüncü ölümden falan sonra,
belki benim korunmaya ihtiyacım vardır diye düşünüyordum.
Battaniyenin altında sarılmak istiyorum
ama belki sana değil.
L: Evet.
Kulağa, kız seni örtülerin altında öldürürmüş
gibi geliyor (P: Evet.) ve seksi bir şekilde değil.
"Uu seni istiyorum" gibi değil de "seni öldüreceğim" gibi.
P: Seni öldüreceğim.
İlki buydu.
Tüm uzuvlarımla atlattım ama.
O yüzden sorun yok.
L: Sonra onunla nasıl bitti?
P: Sevgili olmamamızla bitti.
Kendi yollarımıza gitmeye karar verdik,
muhtemelen tüm o zaman boyunca yatak odasında böyle
oturduğum içindi, çünkü beni bir baltayla
doğramaya başlayacak diye korkuyordum.
L: Ertesi gün onu okulda görmen gerekti mi?
P: Evet.
Ve herkese hiçbir şey yapmak istemediğimi anlattı.
Onu öpmeye bile çalışmadım.
L: Aa, tam bir centilmen. (P: Biliyorum.) Ve ayrıca kızlardan hoşlanmıyordun,
o yüzden.
P: Hoşlanmıyordum, o yüzden karışıktı.
Karmaşık bir durumdu.
Peki ya sen?
(gülerler)
Senin başka nasıl tuhaf çıkma tecrübelerin var?
L: Dürüst olmak gerekirse Phil, şu an nişanlı olduğum
Liam'a kadar tüm çıkma deneyimlerim tuhaftı.
Gençler korkunçtu.
Ve sonra bildiğin gibi, 29'umda yine tek kaldım.
Ve birkaç sene tektim ve sonra
düşündüm ki, "Aa, şimdi çıkmaya başlayacağım
ama ne yapacağımı biliyor olacağım." ama hayır,
(P: Evet.) yirmilerinde ve otuzlarında da bilmiyorsun.
Pek eski çıkma hikayelerim yok.
Çünkü kız okuluna gittim
(P: Evet.) ve çok muhafazalı bir hayat sürdüm.
Sonra (P: Tamam.) üniversitedeydim ve bir gece tüm
kız arkadaşlarımla dışarı çıktım.
Ve stüdyoda bu havalı, biraz büyük çocuk vardı.
Stüdyo değil, bar gibi, ama öğrenci barı gibi.
Geri dönüp bakınca, orada olması biraz tuhafmış
çünkü bir öğrenci barıydı.
Ama (P: Evet.) neyse. Ve o 30'du ve ben o zaman 19'dum.
Ve bu epey hoşmuş gibi hissetmiştim.
Birbirimizin numarasını aldık (P: Evet.) ve bana mesaj attı, çünkü o zamanlarda
yapabileceğin tek şey mesaj atmak ya da aramaktı (P: Evet.) ve dairesine
gidip içmek ister miyim diye sordu.
Şimdi bu bariz bir şekilde çok aptalca ve tehlikeliydi
ama cesur hissediyordum.
O yüzden "evet, çok isterim" dedim.
(Phil güler)
Dairesine gittim ve
bir stüdyo daireydi.
Sevgili dinleyenlerimiz stüdyo dairenin ne olduğunu bilmiyorsa,
kısaca, sadece bir oda var (P: Evet.) ve her şey o odada.
Sonra o "Tur ister misin?" dedi.
Ve ben "Evet, lütfen." dedim.
Tamamen her şeyi görebiliyor olsam da.
P: (güler) Görebiliyorum.
Turumuz bu kadardı.
L: Tur yapalım.
(Louise kıkırdar)
Sonra beni bu bir odada gezdirdi,
işte burası mutfak,
ve dolap (P: Evet.) ve çamaşır makinesi falan.
Ben de "vay canına" falan yapıyorum.
Tamam.
Sonra tüm turu bitirdik.
Ve sonra beni yatak odası kısmına getirdi.
Bu arada, (P: Evet.) elimde bir kadeh kırmızı şarap var
ve ben kırmızı şarap sevmem
ama yine de "Aa, güzel,
Kırmızı şarap." şeyindeyim.
Yatak odasının olduğu yere gidiyoruz ve diyor ki,
"Ve bu da yatak."
Şeyi söyleyebilir miyim,
Bunu kitabım "Mum Life"ta (Annelik Hayatı) yazmıştım.
Ve daha çok detayı var,
ama yatağa geldik ve "bu da yatak" dedi.
(P: Evet.) Ve ben de "evet, tamam" dedim.
(Phil güler)
Ve şey düşünüyorum, o da düşünüyor,
yatakta ne yapacağız?
Ya da yatağa oturalım falan.
P: Yatakta ne olacak?
L: Benim düşüncelerim de orada. (P: Evet.)
Sonra o komodininin çekmecesine gidiyor.
Ve diyor ki "Bu da benim komodinimin çekmecesi."
Ve açıyor ve yalan söylemiyorum,
ağzına kadar tamponlarla dolu.
(gerilim müziği)
P: Aa. Sana neden onu gösteriyordu ki? Hani, olur da
lazım olursa diye mi?
L: Evet ama şeyden bahsetmiyorum,
hani bir kutu olsa belki eski sevgilisi bırakmıştır.
Yüzlerce tampondan bahsediyorum,
(P: Ne?!) Yani çekmecenin ne kadar büyük olduğunu düşün.
Ve bir tampon bir kalemin yarısı kadar falan.
(P: Hayır!) Ve bir çekmece dolusu.
Evet, hepsi dışarıda, kutularında da değil,
şeker kavanozu gibi.
(Phil güler)
Ve ben de şey oldum.
"Oh vay canına."
Ve o da "İster misin?" diye sordu.
Ve ben de... Ve teklif etti.
"İster misin?"
P: Sana teklif mi etti?
L: Evet.
P: Evet, alacağım, teşekkür ederim!
(Louise güler)
L: Çok tuhaftı.
P: Oradan kaçtın mı sonra?
L: Evet, eve gitmek istediğimi söyledim
ama çok tuhaftı çünkü beni eve bırakması gerekti
çünkü taksi için param yoktu.
O yüzden beni eve bıraktı, (P: Yürüdünüz mü?) 20 dakika falan yürüdük.
Ve sonra evime geldiğimizde "Yukarı gelebilir miyim?" dedi.
Ben de "Hayır, özür dilerim.
İznim yok." dedim. (P: Hayır teşekkürler.)
Yani, kim izin vermiyor bilmiyorum.
Ama hayır dedim.
Sohbeti nasıl bitireceğimi bilmediğim için
elimi omzuna koyup "Sağolasın." dedim.
(Phil güler)
Rahibe gibi.
P: Sağolasın, tampon adam.
L: (güler) Ve öylece gittim.
Evet ve sonra evime girdim.
Şey gibiydi,
P: Bazı insanlar tren gözcüsü ya,
belki o da tampon toplayıcısıydı?
L: Belki, ama...
P: Bunu sesli söylediğime inanamıyorum.
(Phil güler)
[charlie.grey]: 11. sınıfta,
hoşlandığım hetero erkek beni günün ortasında
okuldan kaçıp evine gitmeye ikna etti,
ben de bariz bir şekilde buna tamamdım.
Eve geldik, kimse yok.
Odasına gidiyoruz,
ben hazırım.
Sonra o "Gidip duş alacağım." dedi.
Duştan sadece bir havluyla geldi
ve ben kesinlikle yanıyorum.
(L: Tamam.)
Sonra bana Yu-Gi-Oh! kartlarını gösterdi
ve okula geri döndük.
(Phil güler)
Annem okulda çıldırmış halde çünkü
beni, benim unuttuğum
ortodontist randevuma götürmek için
30 dakikadır bana ulaşmaya çalışıyormuş.
Sonraki üç hafta boyunca okuldan kaçtığım için cezalıydım.
Ve sonunda ortaya çıktı ki, çocuk hetero bile değilmiş
ama bunu ben bir yıl sonra, onun bir bebeği
olduktan sonra öğrendim.
L: Ne?!
(Phil kahlaha atar)
P: Ne oldu az önce? (L: Ne?!)
Bu bir hız treniydi.
L: Bebeği mi olmuş?!
P: Bebeği olmuş, Yu-Gi-Oh! kartları, üstünde havluyla.
Bir çeşit şeye ihtiyacımız var-
L: Ben Yu-Gi-Oh! kartının ne olduğunu bilmiyorum?
P: Pokemon kartı gibi bir şey.
Sadece koleksiyonunu göstermek istemiş.
L: Gerçekten mi?
Bence paniklemiş.
P: Bence de.
"Blastoise'umu görmek ister misin?" demiş.
(Phil güler)
L: Blastoise ne?
P: Squirtle'ın ne olduğunu biliyor musun? (güler)
Bir Pikachu'nun arkadaşı.
L: Aa, evet.
Pokemon.
P: Bildiğin tek Pokemon Pikachu mu?
L: Evet.
P: Mesela Charmander desem
ne olduğunu bilmezsin.
L: Hayır, onun ne olduğunu biliyorum.
Ufak bir dinozor.
Evet.
P: Yani Squirtle'ın ne olduğunu bilmiyorsun, (L: Tamam.)
ki o en iyi Pokemon.
L: Pokemonların ne olduğunu bilmemin tek sebebi,
ve bu bir çıkma hikayesi, (P: Evet.) evinde falan gezip
onları toplayabildiğin o oyun çıkmıştı ya,
hatırlıyor musun? (P: Pokemon GO.) Pokemon GO.
(P: Evet.) O uygulamayı indirdiğim gün
Liam'la randevum vardı, Liam'la ilk randevum.
(P: Evet.) Ve Pokemon GO hakkında çok heyecanlıydım.
Neden bilmiyorum.
Çünkü hayatımda hiç Pokemon oynamamıştım.
"Aa bu çok havalı, oturma odamda
bir Pokemon var." falan diye düşünüyordum.
Oley!
Ve sonra Liam'la buluştum ve bitmeye yakın
(P: Evet?) dedim ki, "Neyse, ben gitsem iyi olacak,
tabii benimle dışarı çıkıp Pokemon oynamak istemezsen."
Ve o da şey dedi,
"Aa evet isterim."
Ve ben de "Harika, uygulama sende var mı?" dedim.
(Phil güler)
Ve o da "Ne?" dedi. Ve ben de "Çok havalı.
Uygulaması var." dedim.
Ve sonra ben- O da "Tamaam." dedi.
Ve sonra dışarı çıktık ve ben "Bak,
bir Charmander var." dedim.
Ve o da "Şimdi ne yapmak istiyorsun?" dedi.
Ben de "Pokemon oynamak." dedim.
O zamanlar sen Dan'le Japonya'ya gitmemiş miydin?
Öyle bir video izlediğimi hatırlıyorum.
Dan gidip bir ördek yakalamaya çalışmıştı.
P: Hong Kong'taydık, ben grip olmuştum.
Yatakta yatıyordum ve o en nadir Pokemon'u yakalamaya çalışıyordu.
Tüm Hong Kong'u aradı.
Ve sonunda başaramadı da.
Eğer videoyu izlediysen.
L: Yakaladı mı?
P: Hayır yakalayamadı.
Tüm günü boşa gitti.
Benim tuhaf bir anım daha var. Senin kasabanda da
öyle miydi bilmiyorum ama siz
"kissing" yerine "making out" diyor muydunuz?
[ikisi de "öpüşmek" anlamında]
L: Hayır, (P: Hayır.) biz "getting off with" diyorduk.
P: "Getting off", biz de öyle diyorduk.
Biz de "getting off" diyorduk.
Neyse, tamam.
Şimdi, hikaye oraya gidiyor.
Aklında tut bunu.
(L: Tamam.) (güler) Caddemden, biraz hoşlandığımı sandığım
bir kızla bebek bakıcılığı yapıyordum.
Yine, bir geydim, o yüzden ondan hoşlandım mı bilmiyorum.
Tuhaf hisler vardı.
Düşündüm ki, "Biliyor musun?
Belki bebek bakıcılığı yaparken hamlemi yapabilirim."
Caddedeki tüm yetişkinler iki gence
birlikte bebek bakıcılığı yaptırıyordu.
Sanırım öyle daha sorumluluk sahibi olacağını düşündüler.
İki genci bir evde yalnız bırakırsan nasıl daha
sorumluluk sahibi olurlar bilmiyorum açıkçası.
L: Hayır, niye bir erkekle bir kızı bir evde
bir araya getirirsin ki?
P: Bu klasik genç romantik komedi durumu.
L: Belki sizi ayarlamak için bilerek yapıyorlardı.
P: Belki. Belki caddem bir tarikattı ve hepimizin
bebek yapmamızı falan istiyorlardı,
bilmiyorum, tuhaftı.
Neyse, konu dağılıyor.
Düşündüm ki, "Biliyor musun, eğer bu kızı etkileyeceksem
ona bir hediye vermem lazım."
O yüzden çoklu pakette Timeout çikolata getirdim.
L: Ben heyecanlanırdım.
P: Bu yaşta ben de heyecanlanırdım.
Ama o zamanlarda her şey ezikçeydi.
Ve kız ne bekliyordu bilmiyorum.
Kapıya gittim ve dedim ki
"Sana Timeout getirdim."
O da "Ne?" dedi.
(Louise güler) Neyse, Timeout'u yine de eline koydum,
teşekkür bile etmiyordu.
Öyle duruyordu.
Neyse, (Louise güler) ben biraz daha...
(Phil güler) Louinge-
Cringe oluyorsun diye sana Louinge dedim.
(gülerler)
Louinge cringe oluyor!
Bir şeye yaklaşıyordum.
Koltuktaydık.
Film izliyorduk (L: Evet.) ve o bana dedi ki,
"Öpüşmek (make out) ister misin?"
L: Oo, tamam.
Evet, öpüşün.
P: Ben onun ne demek olduğunu bilmiyorum Louise.
Genç ben, "make out" lafını daha önce hiç duymamışım.
O yüzden "O ne demek?" diye düşündüm.
L: Ne demek olduğunu sandın ki?
P: Şey olmak istedim, ne bileyim.
Havalı olmak istedim.
(Louise güler)
O yüzden "O ne?" demek istemedim.
O yüzden ben de-
L: Ne yaptın o zaman?
P: Ben de, "Evet, sanırım belki sonra yapabiliriz." dedim.
Ve kız da "Ne?" dedi.
Ve ben de "Evet, sonra öpüşebiliriz." dedim.
Ve konuyu değiştirmesini umuyordum.
Ve kız sadece bana öyle baktı.
(yay sesi) Ne?!
Ve sonra.
L: Çok rahatsız oldum çünkü çok net hayal edebiliyorum.
P: Biliyorum, gerçekten, gerçekten kötüydü.
Ve o noktada 5 Timeout falan yedik.
Ve benim süt ürünleriyle biraz sorunum var.
O yüzden muhtemelen o kadar Timeout yememeliydim
ve "make out" olayı yüzünden de
gerilip midem bulanmaya başlıyordu.
L: Beni biliyorsun, anlıyorum.
P: (güler) Bunu çok iyi duydum.
Ve sonra.
Maalesef sonraki yarım saati tuvalette geçirdim.
L: Tanrım!
P: Evet.
L: Bu çok- Ve kız da ne yaptığını biliyordu. (P: Evet.)
P: Oturma odasında iç çektiğini duyabiliyordum,
çünkü o insanlardandı, tuvaletleri
TV'ye çok yakındı.
Ve ben "Burada olan her şeyi
duyabiliyorsun." diye düşünüyordum.
Berbattı.
Sonra ebeveynler eve geldi
ve bir daha bize bebek bakıcılığı yaptırmadılar.
Neden bilmiyorum.
Çünkü bebek bakıcılığı kısmı harikaydı.
L: Bu korkunç.
P: Yani ana başlıklar şunlar, hediye olarak Timeout vermeyin,
gerçi ben şu an kesinlikle verirdim.
O neden sorun oldu bilmiyorum.
Herkes artık "making out"un ne olduğunu biliyor.
O yüzden o da sorun olmaz.
O yüzden bunda çok randevu tavsiyesi vermemize
gerek yok sanırım.
Stereo'da bir mesajımız daha var.
Dinleyelim.
[alyssajenene]: Bu benim üniversitedeki ilk dönemimden
önce oldu.
Arkadaş bulmak için Facebook sayfasına girdim.
Ve bir çocukla konuşmaya başladım ve iyi anlaştık.
Kampüse gidince birlikte bowling oynamaya
gitmeyi planlıyorduk.
Ama daha kampüse gitmeden önce,
daha hiç buluşmadan önce, dedi ki
"Bowling oynamaya gittiğimizde
bowling ayakkabılarını denerken
bana ayaklarını gösterme."
Ben de "Ne?
(P: Ne?) Afedersin?" dedim.
(L: Tuhaf.) Ve o da "Evet,
Biraz ayak şeyim var ve ilk günde işleri tuhaflaştırmak
istemiyorum." dedi.
Ve (L: Bunda yanlış bir şey yok.) ben de "Tuhaflaştırdın." dedim.
P: Şey tuhaf,
direkt bana ayaklarını gösterme demesi.
L: Kimsenin zevklerini yargılama derim. (P: Hayır.)
Ama belki direkt zevkinden bahsetmesine de
gerek yoktu yani.
P: Hayır, ayak fetişinin de bir yeri ve zamanı var. (L: Evet.)
Ve direkt "ayaklarını görmek istemiyorum" yapmak...
O biraz tuhaf.
Bence çıkma sohbetini bitirmek için iyi bir vakit.
Son birkaç dakika boşluk doldurma
adında bir şey yapabiliriz diye düşündüm.
(neşeli müzik)
Birbirimize rastgele konular atacağız.
Ve onlar hakkında konuşacağız.
Aklına gelen ilk şey.
Ama ben ilk (L: Evet.) uzaylılarla başlayacağım.
(elektronik uzaylı sesi)
[UZAYLILAR]
L: Uzaylılar hakkında söyleyecek çok şey var.
Bu konunun açılmasına sevindim.
(P: Evet.) Bir, bence kesinlikle varlar.
Matematiksel olarak istatistiklere bakarsak.
Tabii ki varlar.
Onları nasıl muaf tutabiliriz?
Ve ayrıca, (P: Evet.) bence dünyaya da geldiler. Piramitler.
Piramitler nasıl oldu?
Piramitler hakkında bir sürü belgesel izledim (P: Evet.) ve ayrıca
onlar, bilirsin, havalimanlarının falan altındalar mı?
P: %100, (güler) havalimanının altında uzaylılar var.
L: Evet.
P: Spesifik olarak havalimanları demenin bir sebebi var mı?
Havalimanı demenin bir sebebi var mı?
L: Evet, çünkü bence
bizim havalimanlarımızın altında onların gizli uzaylı havalimanları var.
P: Bir insan havalimanının altında uzaylı havalimanı var mı
diye bakmak akla gelecek son yer olurdu.
L: Bence işlerine yarardı (Phil güler) çünkü
tüm ekipmanlar var ya. (güler)
P: Gümrüksüz de dalıp direkt
şey yapabilirler.
(Louise kıkırdar)
L: Eminim bir çeşit çılgınca bir YouTube videosu görmüşümdür
(P: Evet.) spesifik bir Amerikan havalimanı hakkında,
ve ne olduğunu unuttum.
Ve ayrıca korkuyorum. Hatırlasam bile
bilgimden haberdar olurlarsa diye
söylemeye korkuyorum.
P: Bilirler, dinliyorlar, söyleme.
Ortaya çıkan o monoliti gördün mü?
Utah'ta bir tane var.
Metal bir direk gibi.
L: Evet!
(elektronik uzaylı sesleri)
Ayna gibi bir şey.
P: Evet ve bir gecede ortadan kaybolup Romanya'da belirdi.
L: Ne?
P: Evet.
Aynısı mı bilmiyorum.
Ama bir monolit ve sonra o öbürü kaybolmuştu.
O yüzden bir gün uyanıp yatağımda bulmayı bekliyorum.
Bu neden şey değil-
L: 2020 daha tuhaflaşamazmış gibi.
P: Bu neden haber başlığı değil ama?
Yani bu şey ne?
Bilmiyorum, benim oyum uzaylılardan yana.
Senin oyun neye?
L: Ben Banksy'ye oy veriyorum.
Aa tamam.
Bende iyi bir tane var.
Epey bize özel gerçi,
ama bence seyircilerin hoşuna gidecek. (P: Tamam.)
Hazır mısın? (P: Evet.)
Video kongreleri.
(caz müzik)
[VİDEO KONGRELERİ]
Çünkü bir sürü kongreye gittik.
P: Bir sürü video kongresine gittik
ve video kongrelerinde birlikte çok vakit geçirdik.
Ama olay şu ki- (L: En iyi zamanlar.) En iyi zamanlar.
Ama akla ilk gelen şey seninle alakalı
hep suçlu hissettiğim şeylerden biri, Louise.
Şeydik,
(L: Tanrım.) sanırım Playlist Live'dı ve bazı trenlere
binecektik, Universal Stüdyoları'ndaydık.
Ve bir tren vardı,
mumya treni. (Louise güler)
Ve sen "Korkunç mu, Phil?" demiştin.
Ve ben de "Hayır o kadar korkunç değil.
Bir şey olmaz." demiştim.
L: Ama seyircilerine sadece şeyi söyleyebilir miyim? (P: Evet.)
Paranormal olan her şeyden çok korkuyorum, fobi gibi. (P: Evet.)
Sana "Korkunç mu?" dedim.
Ve sen de "Hayır, sadece hızlı." dedin.
Ben de "Hızı sorun etmem ama ürkütücü mü?" dedim.
Ve sen "Hayır, ürkütücü değil." dedin.
P: "Ürkütücü değil, bir şey yok." dedim.
"Bir film üzerine yapılmış bir şey, bir şey olmaz."
Sonra trene bindik ve ben-
(L: Ben filmi izlememiştim.) Evet, ben "Sorun yok, Louise, bir şey olmayacak." diyordum.
30 saniye sonra, sorun olduğunu fark ettim.
Hayatım boyunca hiç bu kadar korkmuş birini görmemiştim.
Ve eğlenceli korkmuş gibi değildi.
Louise gözleri kapalı hırıldayarak soluyordu (Louise güler) ve çığlık atıyordu.
Çığlıklar ve nefesler.
Çığes alıyordun.
L: Çığes, evet.
P: Onun için affedersin.
L: Tek hikaye o olsa, evet. (P: Evet.)
Ama sana sonunda ne olduğunu hatırlatabilir miyim? (P: Evet.)
Bir sürü trene binmemize izin verilecek
kadar şanslıydık.
Sıra yoktu çünkü park kapandıktan sonraydı
ama (P: Evet.) kongre gitmemizi ayarlamıştı. (P: Evet.)
Ve sonunda,
neredeyse hiperventilasyon yapıyordum.
Tren operatörleri beni alıp yanda ufak bir odaya
götürdüler ve ilkyardım yapıp
iyi miyim diye baktılar.
(P: İlkyardım yapılması gerektiğini bilmiyordum.)
Phil "Merak etme, ben senine kalırım."
der diye düşünürsünüz.
Ama sonra çalışanlar dedi ki,
"Biz ilkyardımı yaparken siz
tekrar binmek ister misiniz?"
(Phil güler)
Ve sen gittin, tekrar bindin.
P: Kısa sürecek demişlerdi.
Karanlıkta oturup en az 15 dakika
falan beklemen gerekecek diye düşünmüştüm.
(Louise güler)
Çıkıp "Nereye gittiler?" falan dedin de onlar "Aa yine bindiler." mi dediler?
L: Sonunda, sorun yok.
Ama evet, (Phil güler) onu affediyorum. (P: Teşekkür ederim.)
P: Bazen sabah dörtte uyanıp
"Louise'e bunu yapmıştım, çok kötü hissediyorum"
diye hatırlıyorum.
L: O, o ufak ışıkların olduğu muydu?
Hani her yerde LED ışıkların olduğu?
P: Neyden bahsettiğini bilmiyorum. (güler)
Ben ufak ışık kongresine gitmedim.
L: Hayır gittin.
Bende ikimizin fotoğrafı var, ben beyaz bir elbise giyiyordum
ve minicik ışıklar vardı.
P: Aa evet, ve sen ışıklı meme uçları yaptın.
[bu resmi Google'da aramaya çalışıp bulamadım]
Hatırlıyorum onu.
L: Yaptım. Ama oradan en çok neyi hatırlıyorum biliyor musun? Sonrasında
senin "Onları başka bir yere koyabilir misin?" demen.
"Masaya koyma."
"Başkası dokunabilir."
(Phil güler) "Bilmiyorum."
Şey gibiydi, "Aa, özür dilerim Phil." (gülerim)
P: Bilmiyorum.
Bir ara iç çamaşırıma bile sokmuş olabilirim.
İlginç bir olaydı.
L: Sanırım hepimiz iç çamaşırımıza soktuk.
P: Benim hâlâ iç çamaşırımda bir tane var.
L: Peki. (güler)
P: Evet.
Bayağı öttük.
Favori konuğum olduğun için teşekkürler.
L: İç çamaşırından bahsederek bitiremeyiz.
P: İç çamaşırımdan bahsedip bitirmeyeceğim- (güler)
Benim kanalımda işler böyle yürüyor, Louise.
Seni şovumda ağırlamak güzeldi.
Geldiğin için teşekkürler.
Louise'in kanalına göz atmayı unutmayın.
Aşağı link bırakacağım, umarım hoş bir gün geçirirsiniz.
Bana abone olun.
Stereo'ya bir bakın.
Aşağıda link var.
L: Beni ağırladığın için teşekkürler.
Çok eğlenceliydi.
P: Teşekkürler.
L: Bye.
P: Bye.
(sakin müzik)
[BONUS İÇERİK]
P: Thumbnail (videonun kapak resmi?) yapmalıyız.
L: Evet.
P: Ayrıca bunu videoya alıyorum, o yüzden bunu da dahil edebilirim.
Kameraya yaklaşırsan,
daha yüksek kaliteli bir Louise istiyorum.
Belki sana kendinin bir fotoğrafını çektirebilirim.
L: Yan mı olsun dik mi?
P: Düz olsun bence.
L: Dur.
Tanrım.
(Phil güler)
P: Yana bak.
Hiç video çekerken
sadece beş dakika boyunca thumbnail fotoğrafı çekmeye çalıştığın
oluyor mu, arkada tuhaf nefes sesleriyle?
L: Hayır, aslında benim tam tersi çünkü ben yaparken,
"tamam şimdi thumbnail'i yap" oluyorum.
Ve sonra "Aa bu çok uzun sürdü." diyorum.
Ve editlemeye geliyorum ve 4 saniye sürmüş oluyor.
(P: Aa gerçekten mi?) Neden bunu daha uzun yapmadım?
P: Evet.
Bazen benim rahat iki dakikamı alıyor, böyle
(Louise güler)
Gerçekten utanç verici.
L: Bir de birinin yanında resim çekilirken (P: Evet?) şey yaptıklarını duyabiliyorsun ya
P: Bunda seninleyim.
Ağız seslerini sevmiyorum.
Ne zaman Louise'i görsem
ağzımın kulağına yaklaşmasını istemiyor
ya da elimin ona hiç yaklaşmasını.
(gülerler)
L: Sadece dokunmayı seven biri değilim.
Biliyorsun, 2020 berbat geçti.
(P: Evet.) Ama keyif aldığım bir şey varsa o,
(P: Evet.) kimseyle tokalaşmamış olmam (P: Yapış yapış eller yok.)
veya kimseye sarılmama gerek olmamış olması.
Evet.
P: Eline dokunmak için heyecanlıyım- (gülerler)
Ne demek istediğimi biliyorsun.
L: Evet, ben de sana sarılmak için heyecanlıyım.
P: Beni sık.
L: Kaydetmeyi bırakır mısın bir saniyeliğine
ki skandal bir şey söyleyebileyim.
(vahşi batı müziği)
[Editlemeye devam etmek için fazla şaşkındım.
İZLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER!!!]